Öneri Formu
Hadis Id, No:
32738, B004772
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو الْيَمَانِ أَخْبَرَنَا شُعَيْبٌ عَنِ الزُّهْرِىِّ قَالَ أَخْبَرَنِى سَعِيدُ بْنُ الْمُسَيَّبِ عَنْ أَبِيهِ قَالَ لَمَّا حَضَرَتْ أَبَا طَالِبٍ الْوَفَاةُ جَاءَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَوَجَدَ عِنْدَهِ أَبَا جَهْلٍ وَعَبْدَ اللَّهِ بْنَ أَبِى أُمَيَّةَ بْنِ الْمُغِيرَةِ ، فَقَالَ « أَىْ عَمِّ قُلْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ ، كَلِمَةً أُحَاجُّ لَكَ بِهَا عِنْدَ اللَّهِ » . فَقَالَ أَبُو جَهْلٍ وَعَبْدُ اللَّهِ بْنُ أَبِى أُمَيَّةَ أَتَرْغَبُ عَنْ مِلَّةِ عَبْدِ الْمُطَّلِبِ فَلَمْ يَزَلْ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَعْرِضُهَا عَلَيْهِ ، وَيُعِيدَانِهِ بِتِلْكَ الْمَقَالَةِ حَتَّى قَالَ أَبُو طَالِبٍ آخِرَ مَا كَلَّمَهُمْ عَلَى مِلَّةِ عَبْدِ الْمُطَّلِبِ ، وَأَبَى أَنْ يَقُولُ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ . قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « وَاللَّهِ لأَسْتَغْفِرَنَّ لَكَ مَا لَمْ أُنْهَ عَنْكَ » . فَأَنْزَلَ اللَّهُ ( مَا كَانَ لِلنَّبِىِّ وَالَّذِينَ آمَنُوا أَنْ يَسْتَغْفِرُوا لِلْمُشْرِكِينَ ) وَأَنْزَلَ اللَّهُ فِى أَبِى طَالِبٍ ، فَقَالَ لِرَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم ( إِنَّكَ لاَ تَهْدِى مَنْ أَحْبَبْتَ وَلَكِنَّ اللَّهَ يَهْدِى مَنْ يَشَاءُ ) . قَالَ ابْنُ عَبَّاسٍ ( أُولِى الْقُوَّةِ ) لاَ يَرْفَعُهَا الْعُصْبَةُ مِنَ الرِّجَالِ . ( لَتَنُوءُ ) لَتُثْقِلُ . ( فَارِغًا ) إِلاَّ مِنْ ذِكْرِ مُوسَى . ( الْفَرِحِينَ ) الْمَرِحِينَ . ( قُصِّيهِ ) اتَّبِعِى أَثَرَهُ ، وَقَدْ يَكُونُ أَنْ يَقُصَّ الْكَلاَمَ ( نَحْنُ نَقُصُّ عَلَيْكَ ) . ( عَنْ جُنُبٍ ) عَنْ بُعْدٍ عَنْ جَنَابَةٍ وَاحِدٌ ، وَعَنِ اجْتِنَابٍ أَيْضًا ، يَبْطِشُ وَيَبْطُشُ . ( يَأْتَمِرُونَ ) يَتَشَاوَرُونَ . الْعُدْوَانُ وَالْعَدَاءُ وَالتَّعَدِّى وَاحِدٌ . ( آنَسَ ) أَبْصَرَ . الْجِذْوَةُ قِطْعَةٌ غَلِيظَةٌ مِنَ الْخَشَبِ ، لَيْسَ فِيهَا لَهَبٌ ، وَالشِّهَابُ فِيهِ لَهَبٌ . وَالْحَيَّاتُ أَجْنَاسٌ الْجَانُّ وَالأَفَاعِى وَالأَسَاوِدُ . ( رِدْءًا ) مُعِينًا . قَالَ ابْنُ عَبَّاسٍ ( يُصَدِّقُنِى ) وَقَالَ غَيْرُهُ ( سَنَشُدُّ ) سَنُعِينُكَ كُلَّمَا عَزَّزْتَ شَيْئًا فَقَدْ جَعَلْتَ لَهُ عَضُدًا . مَقْبُوحِينَ مُهْلَكِينَ . ( وَصَّلْنَا ) بَيَّنَّاهُ وَأَتْمَمْنَاهُ . ( يُجْبَى ) يُجْلَبُ . ( بَطِرَتْ ) أَشِرَتْ . ( فِى أُمِّهَا رَسُولاً ) أُمُّ الْقُرَى مَكَّةُ وَمَا حَوْلَهَا . ( تُكِنُّ ) تُخْفِى . أَكْنَنْتُ الشَّىْءَ أَخْفَيْتُهُ ، وَكَنَنْتُهُ أَخْفَيْتُهُ وَأَظْهَرْتُهُ . ( وَيْكَأَنَّ اللَّهَ ) مِثْلُ أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ ( يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَاءُ وَيَقْدِرُ ) يُوَسِّعُ عَلَيْهِ وَيُضَيِّقُ عَلَيْهِ .
Tercemesi:
Bize Ebu’l-Yemân, ona Şuayb, ona ez-Zührî’nin şöyle dediğini rivayet etti: Bana Saîd b. el-Müseyyeb babasının şöyle dediğini haber verdi: Ebu Talib’in vefatı yaklaşınca Rasulullah (sav), yanına geldi, yanında Ebu Cehil ve Abdullah b. Ebu Umeyye b. el-Muğire vardı. “Amcacığım, Allah nezdinde onu senin lehine delil olarak göstereceğim bir söz olan Lâ ilâhe illallah de” buyurdu. Ebu Cehil ile Abdullah b. Ebu Umeyye. Abdülmuttalib’in dininden yüz mü çevireceksin? dediler. Rasulullah (sav) bu sözü ona teklif etmeyi sürdürdükçe onlar da söyledikleri sözlerini ona tekrar edip durdular. Sonunda Ebu Talib’in onlara son olarak söylediği. Abdulmuttalib’in dini üzere (ölüyorum) demesi oldu ve Lâ ilâhe illallah demeyi kabul etmedi. (Saîd’in babası el-Müseyyeb) dedi ki: Bunun üzerine yüce Allah: “Müşriklere, Nebi’nin de müminlerin de mağfiret dilemeleri olur şey değildir” (Tevbe, 9/13) buyruğunu indirdi. Ebu Talib hakkında da Rasulullah’a (sav) hitaben: “Muhakkak ki sen sevdiğini hidayete erdiremezsin ama Allah, dilediğini hidâyete erdirir” (Kasas, 28/56) buyurdu.
İbn Abbas dedi ki: “Uli’l-kuvve” (Kasas, 28/76): Güçlü kuvvetli bir grup erkeğin kaldıramayacağı, “Letenûu” (Kasas, 28/76) ağır gelirdi; “Fâriğa” (Kasas, 28/10) Musa’nın annesinin kalbinde yalnızca onu düşünmekten başka bir şey yoktu; “El-ferihîn” (Kasas, 28/76) şımarıklar; “Kussîhi” (Kasas, 28/11): onun arkasından git, demektir. Bazen bu lafız bir sözü anlatmak anlamına da gelebilir. “Nahnu nekussu aleyke ahsene’l-kasas” (Yusuf, 12/3): Sana en güzel kıssaları anlatıyoruz, buyruğunda olduğu gibi, “An cunubin” (Kasas, 28/11) uzaktan; “An cenâbetin” ve “An ictinâbin” ibareleri de aynıdır, (uzaktan anlamını ifade eder). “Betaşa ve yebtışu”: yakaladı, yakalar demektir. “Ye’temirûne” (Kasas, 28/20) birbirleriyle danışıyorlar, demektir. “El-udvân” (Kasas, 28/28) düşmanlık etmek, haksızlık etmek demek olup, el-‘adâ ve et-tea’ddi ile aynı anlamdadır. “Ânese” (Kasas, 28/29) gördü, anlamındadır.
“El Cezve” (Kasas, 28/31) alevi olmayan kalın odun parçası, “eş-Şihâb” ise alevi olan odun parçası demektir. Yılanlar çeşit çeşittir, el-Cânn el-Efâî, el-Esâvid bunlar arasındandır. “Rid’en” (Kasas, 28/34) yardımcı olmak üzere, demektir. İbn Abbas “Yusaddikunî” (Kasas, 28/34) beni doğrulaması (için) anlamındadır, demiştir. Başkası da “Seneşuddu” (Kasas, 28/35): sana yardım edeceğiz, demektir. Nitekim biz bir şeye yardım edip onu güçlendirecek olursak, ona “Adud” vermiş (yani pazusunu güçlendirmiş oluruz) anlamına gelir. “Makbûhîn” (Kasas, 28/42) helâk edilmişler, anlamındadır.
“Ve’ssalnâ” (Kasas, 28/51) onu açıkladık, onu tamamladık anlamındadır. “Yucbâ” (Kasas, 28/57) getirilir, celb edilir, demektir. “Batırat” (Kasas, 28/58) şımardı, anlamındadır. “Fi ummihâ Rasulâ” (Kasas, 28/59) şehirlerin anası Mekke ve onun çevresi kast edilir. “Tukinnu” (Kasas, 28/69) gizlersin, saklarsın, demektir. “Eknentu’ş-şey’e” den gelmektedir ki o şeyi gizledim, anlamına gelir. “kenentuhû” anlamı ise hem onu saklayıp gizledim, hem onu açığa çıkardım, anlamına gelir.
“Veykeennellâhe” (Kasas, 28/82) ibaresi elem tera ennellâhe. Allah’ın… görmedin mi anlamındadır. “Yebsutu’r-rızka limen yeşâu ve yakdir” (Kasas, 28/82) dilediği kimsenin rızkını genişletir, dilediğininkini ise daraltır, demektir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Tefsîr 1, 2/239
Senetler:
1. Müseyyeb b. Hazn el-Kuraşi (Müseyyeb b. Hazn b. Ebu Vehb b. Amr b. Aiz)
2. Said b. Müseyyeb el-Kuraşî (Said b. Müseyyeb b. Hazn b. Ebu Vehb)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Şuayb b. Ebu Hamza el-Ümevi (Şuayb b. Dinar)
5. Ebu Yeman Hakem b. Nafi' el-Behrânî (Hakem b. Nafi')
Konular:
Allah İnancı, Allah'ın ihsanı ve nimetleri
Allah İnancı, varlığı ve birliği
İstiğfar, Af Dilemek, müşrikler için af dilemek,
Kur'an, sahabenin ve tabiunun tefsiri
Kur'an, tefsiri, bazı ayetlerin
Peygamberler, Görevi, İşlevi, Misyonu
Peygamberler, Hz. Musa ve Ailesi
Siyer, Hz. Peygamber'in Ebu Talib'i İslam'a daveti
Sünnetullah, geçmiş ümmetlerin Helak sebepleri,
Tarihsel şahsiyetler, Ebu Talib
Tarihsel Şahsiyetler, Karun
حَدَّثَنَا إِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ أَخْبَرَنَا مَعْمَرٌ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ سَعِيدِ بْنِ الْمُسَيَّبِ عَنْ أَبِيهِ قَالَ لَمَّا حَضَرَتْ أَبَا طَالِبٍ الْوَفَاةُ دَخَلَ عَلَيْهِ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم وَعِنْدَهُ أَبُو جَهْلٍ وَعَبْدُ اللَّهِ بْنُ أَبِى أُمَيَّةَ ، فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « أَىْ عَمِّ قُلْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ . أُحَاجُّ لَكَ بِهَا عِنْدَ اللَّهِ » . فَقَالَ أَبُو جَهْلٍ وَعَبْدُ اللَّهِ بْنُ أَبِى أُمَيَّةَ يَا أَبَا طَالِبٍ ، أَتَرْغَبُ عَنْ مِلَّةِ عَبْدِ الْمُطَّلِبِ . فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « لأَسْتَغْفِرَنَّ لَكَ مَا لَمْ أُنْهَ عَنْكَ » . فَنَزَلَتْ ( مَا كَانَ لِلنَّبِىِّ وَالَّذِينَ آمَنُوا أَنْ يَسْتَغْفِرُوا لِلْمُشْرِكِينَ وَلَوْ كَانُوا أُولِى قُرْبَى مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمْ أَنَّهُمْ أَصْحَابُ الْجَحِيمِ ) .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
32052, B004675
Hadis:
حَدَّثَنَا إِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ أَخْبَرَنَا مَعْمَرٌ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ سَعِيدِ بْنِ الْمُسَيَّبِ عَنْ أَبِيهِ قَالَ لَمَّا حَضَرَتْ أَبَا طَالِبٍ الْوَفَاةُ دَخَلَ عَلَيْهِ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم وَعِنْدَهُ أَبُو جَهْلٍ وَعَبْدُ اللَّهِ بْنُ أَبِى أُمَيَّةَ ، فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « أَىْ عَمِّ قُلْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ . أُحَاجُّ لَكَ بِهَا عِنْدَ اللَّهِ » . فَقَالَ أَبُو جَهْلٍ وَعَبْدُ اللَّهِ بْنُ أَبِى أُمَيَّةَ يَا أَبَا طَالِبٍ ، أَتَرْغَبُ عَنْ مِلَّةِ عَبْدِ الْمُطَّلِبِ . فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « لأَسْتَغْفِرَنَّ لَكَ مَا لَمْ أُنْهَ عَنْكَ » . فَنَزَلَتْ ( مَا كَانَ لِلنَّبِىِّ وَالَّذِينَ آمَنُوا أَنْ يَسْتَغْفِرُوا لِلْمُشْرِكِينَ وَلَوْ كَانُوا أُولِى قُرْبَى مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمْ أَنَّهُمْ أَصْحَابُ الْجَحِيمِ ) .
Tercemesi:
-.......Müseyyeb ibn Hazn (R) şöyle demiştir: Ebû Tâlib'e vefat (belirtileri) geldiği zaman, Peygamber (S) onun yanına girdi. Ebû Tâlib'in yanında Ebû Cehl ile Abdullah ibnu Ebî Umeyye vardı. Peygamber:
— "Ey amcam! Lâ ilahe ille'llâh tevhidini söyle de, ben Allah katında bununla senin lehine münâkaşa ve mücâdele edeyim", dedi.
Buna karşı Ebû Ceh] ve Abdullah ibnu Ebî Umeyye ikilisi de:
— Yâ Ebâ Tâlib! Abdulmuttalib milletinden yüz mü çevireceksin? diye men' ettiler.
Peygamber sonunda:
— "Yemîn ederim ki, ben hakkında mağfiret dilemekten nehy olunmadığım müddetçe muhakkak Allah'tan senin lehine mağfiret isteyeceğim" dedi.
Bunun üzerine şu âyet indi: "Müşriklerin o çılgın ateşin sahibi oldukları muhakkak meydana çıktıktan sonra, artık onların lehine velev hısım olsunlar, ne Peygamberin, ne de mü 'min olanların mağfiret istemeleri doğru değildir"
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Tefsîr 16, 2/196
Senetler:
1. Müseyyeb b. Hazn el-Kuraşi (Müseyyeb b. Hazn b. Ebu Vehb b. Amr b. Aiz)
2. Said b. Müseyyeb el-Kuraşî (Said b. Müseyyeb b. Hazn b. Ebu Vehb)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu Urve Mamer b. Raşid el-Ezdî (Mamer b. Râşid)
5. ُEbu Bekir Abdürrezzak b. Hemmam (Abdürrezzak b. Hemmam b. Nafi)
6. İshak b. Râhûye el-Mervezî (İshak b. İbrahim b. Mahled)
Konular:
İstiğfar, Af Dilemek, müşrikler için af dilemek,
Kur'an, nuzül sebebi
Siyer, Hz. Peygamber'in Ebu Talib'i İslam'a daveti
Tarihsel şahsiyetler, Ebu Talib