Öneri Formu
Hadis Id, No:
31262, B004072
Hadis:
حَدَّثَنِى أَبُو جَعْفَرٍ مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ حَدَّثَنَا حُجَيْنُ بْنُ الْمُثَنَّى حَدَّثَنَا عَبْدُ الْعَزِيزِ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِى سَلَمَةَ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الْفَضْلِ عَنْ سُلَيْمَانَ بْنِ يَسَارٍ عَنْ جَعْفَرِ بْنِ عَمْرِو بْنِ أُمَيَّةَ الضَّمْرِىِّ قَالَ خَرَجْتُ مَعَ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ عَدِىِّ بْنِ الْخِيَارِ ، فَلَمَّا قَدِمْنَا حِمْصَ قَالَ لِى عُبَيْدُ اللَّهِ هَلْ لَكَ فِى وَحْشِىٍّ نَسْأَلُهُ عَنْ قَتْلِ حَمْزَةَ قُلْتُ نَعَمْ . وَكَانَ وَحْشِىٌّ يَسْكُنُ حِمْصَ فَسَأَلْنَا عَنْهُ فَقِيلَ لَنَا هُوَ ذَاكَ فِى ظِلِّ قَصْرِهِ ، كَأَنَّهُ حَمِيتٌ . قَالَ فَجِئْنَا حَتَّى وَقَفْنَا عَلَيْهِ بِيَسِيرٍ ، فَسَلَّمْنَا ، فَرَدَّ السَّلاَمَ ، قَالَ وَعُبَيْدُ اللَّهِ مُعْتَجِرٌ بِعِمَامَتِهِ ، مَا يَرَى وَحْشِىٌّ إِلاَّ عَيْنَيْهِ وَرِجْلَيْهِ ، فَقَالَ عُبَيْدُ اللَّهِ يَا وَحْشِىُّ أَتَعْرِفُنِى قَالَ فَنَظَرَ إِلَيْهِ ثُمَّ قَالَ لاَ وَاللَّهِ إِلاَّ أَنِّى أَعْلَمُ أَنَّ عَدِىَّ بْنَ الْخِيَارِ تَزَوَّجَ امْرَأَةً يُقَالُ لَهَا أُمُّ قِتَالٍ بِنْتُ أَبِى الْعِيصِ ، فَوَلَدَتْ لَهُ غُلاَمًا بِمَكَّةَ ، فَكُنْتُ أَسْتَرْضِعُ لَهُ ، فَحَمَلْتُ ذَلِكَ الْغُلاَمَ مَعَ أُمِّهِ ، فَنَاوَلْتُهَا إِيَّاهُ ، فَلَكَأَنِّى نَظَرْتُ إِلَى قَدَمَيْكَ . قَالَ فَكَشَفَ عُبَيْدُ اللَّهِ عَنْ وَجْهِهِ ثُمَّ قَالَ أَلاَ تُخْبِرُنَا بِقَتْلِ حَمْزَةَ قَالَ نَعَمْ ، إِنَّ حَمْزَةَ قَتَلَ طُعَيْمَةَ بْنَ عَدِىِّ بْنِ الْخِيَارِ بِبَدْرٍ ، فَقَالَ لِى مَوْلاَىَ جُبَيْرُ بْنُ مُطْعِمٍ إِنْ قَتَلْتَ حَمْزَةَ بِعَمِّى فَأَنْتَ حُرٌّ ، قَالَ فَلَمَّا أَنْ خَرَجَ النَّاسُ عَامَ عَيْنَيْنِ - وَعَيْنَيْنِ جَبَلٌ بِحِيَالِ أُحُدٍ ، بَيْنَهُ وَبَيْنَهُ وَادٍ - خَرَجْتُ مَعَ النَّاسِ إِلَى الْقِتَالِ ، فَلَمَّا اصْطَفُّوا لِلْقِتَالِ خَرَجَ سِبَاعٌ فَقَالَ هَلْ مِنْ مُبَارِزٍ قَالَ فَخَرَجَ إِلَيْهِ حَمْزَةُ بْنُ عَبْدِ الْمُطَّلِبِ فَقَالَ يَا سِبَاعُ يَا ابْنَ أُمِّ أَنْمَارٍ مُقَطِّعَةِ الْبُظُورِ ، أَتُحَادُّ اللَّهَ وَرَسُولَهُ صلى الله عليه وسلم قَالَ ثُمَّ شَدَّ عَلَيْهِ فَكَانَ كَأَمْسِ الذَّاهِبِ - قَالَ - وَكَمَنْتُ لِحَمْزَةَ تَحْتَ صَخْرَةٍ فَلَمَّا دَنَا مِنِّى رَمَيْتُهُ بِحَرْبَتِى ، فَأَضَعُهَا فِى ثُنَّتِهِ حَتَّى خَرَجَتْ مِنْ بَيْنِ وَرِكَيْهِ - قَالَ - فَكَانَ ذَاكَ الْعَهْدَ بِهِ ، فَلَمَّا رَجَعَ النَّاسُ رَجَعْتُ مَعَهُمْ فَأَقَمْتُ بِمَكَّةَ ، حَتَّى فَشَا فِيهَا الإِسْلاَمُ ، ثُمَّ خَرَجْتُ إِلَى الطَّائِفِ ، فَأَرْسَلُوا إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم رَسُولاً ، فَقِيلَ لِى إِنَّهُ لاَ يَهِيجُ الرُّسُلَ - قَالَ - فَخَرَجْتُ مَعَهُمْ حَتَّى قَدِمْتُ عَلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَلَمَّا رَآنِى قَال: " آنْتَ وَحْشِىٌّ " . قُلْتُ نَعَمْ . قَالَ: " أَنْتَ قَتَلْتَ حَمْزَةَ " . قُلْتُ قَدْ كَانَ مِنَ الأَمْرِ مَا بَلَغَكَ . قَالَ: " فَهَلْ تَسْتَطِيعُ أَنْ تُغَيِّبَ وَجْهَكَ عَنِّى " . قَالَ فَخَرَجْتُ ، فَلَمَّا قُبِضَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَخَرَجَ مُسَيْلِمَةُ الْكَذَّابُ قُلْتُ لأَخْرُجَنَّ إِلَى مُسَيْلِمَةَ لَعَلِّى أَقْتُلُهُ فَأُكَافِئَ بِهِ حَمْزَةَ - قَالَ - فَخَرَجْتُ مَعَ النَّاسِ ، فَكَانَ مِنْ أَمْرِهِ مَا كَانَ - قَالَ - فَإِذَا رَجُلٌ قَائِمٌ فِى ثَلْمَةِ جِدَارٍ ، كَأَنَّهُ جَمَلٌ أَوْرَقُ ثَائِرُ الرَّأْسِ - قَالَ - فَرَمَيْتُهُ بِحَرْبَتِى ، فَأَضَعُهَا بَيْنَ ثَدْيَيْهِ حَتَّى خَرَجَتْ مِنْ بَيْنِ كَتِفَيْهِ - قَالَ - وَوَثَبَ إِلَيْهِ رَجُلٌ مِنَ الأَنْصَارِ ، فَضَرَبَهُ بِالسَّيْفِ عَلَى هَامَتِهِ . قَالَ قَالَ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ الْفَضْلِ فَأَخْبَرَنِى سُلَيْمَانُ بْنُ يَسَارٍ أَنَّهُ سَمِعَ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عُمَرَ يَقُولُ فَقَالَتْ جَارِيَةٌ عَلَى ظَهْرِ بَيْتٍ وَا أَمِيرَ الْمُؤْمِنِينَ ، قَتَلَهُ الْعَبْدُ الأَسْوَدُ .
Tercemesi:
Bize Ebu Cafer Muhammed b. Abdullah, ona Huceyn b. Müsennâ, ona Abdülaziz b. Abdullah b. Ebu Seleme, ona Abdullah b. Fadl, ona Süleyman b. Yesâr, ona Cafer b. Amr b. Ümeyye ed-Damrî şöyle söylemiştir: Ben Ubeydullah b. Adiyy b. Hıyâr ile seyahate çıktım. Hıms'a vardığımızda Ubeydullah bana 'Vahşî'yi görmek ister misin? Ona Hz. Hamza'yı öldürmesi olayını sorarız' dedi. Ben de 'Evet', dedim. O sırada Vahşî Hıms'ta oturuyordu. Biz Vahşî'nin nerede olduğunu sorduk. Bize şu köşkün gölgesinde oturan kişinin Vahşî olduğu söylendi. O, şişmanca bir kişi idi. Yanına gittik, karşısında durup usulca selam verdik. Selamımızı aldı. Ubeydullah o sırada sarığını yüzüne dolamıştı. Vahşî onun yalnız gözleriyle ayaklarını görebiliyordu. Ubeydullah ona 'Ey Vahşî, beni tanıyor musun?' diye sordu. Vahşî, Ubeydullah'a şöyle bir baktıktan sonra 'Hayır vallahi tanımadım. Ancak ben şunu biliyorum: Adiyy b. Hıyâr Ebu Îsi'n kızı Ümmü Kıtâl denilen bir kadınla evlenmişti. Bu kadın Mekke'de Adiyy'e bir oğlan doğurdu. Ben de bu çocuk için bir süt anne arayıp bulmuş ve bu çocuğu annesiyle beraber süt anneye götürmüştüm. (Deve üstünde o çocuğun ayaklarını görmüştüm). Ayakların o çocuğun ayakları gibi olduğu için, ayaklarına dikkatle baktım.
Ravi Cafer dedi ki, bunun üzerine Ubeydullah yüzünü açtı sonra Vahşî'ye 'bize Hz. Hamza'nın şehit edilmesini anlatır mısın?' dedi. Vahşî, evet, diyerek şöyle anlattı: Hamza, Bedir savaşında Tuayme b. Adiyy b. Hıyâr'ı öldürmüştü. Efendim olan Cübeyr b. Mut'im bana 'eğer amcam Tuayme'ye karşılık Hamza'yı öldürürsen sen hürsün' dedi.
Vahşî anlatmaya şöyle devam ett: Ayneyn yılı insanlar Medine'ye sefere çıkınca -Ayneyn, Uhud'la arasında bir vadi bulunan ve Uhud Dağının yanında yer alan bir bir dağdır- ben de onlarla beraber o savaşa katılmak için yola çıtım. İnsanlar savaş nizamında saf tutup sıralandıkları zaman (Kureyş tarafından) Sibâ' ortaya çıktı ve cenk edecek bire bir vuruşacak bir asker (mubariz) istedi. Ona karşı Abdülmuttalib'in oğlu Hamza ortaya çıktı ve 'Ey Sibâ! Ey kadın sünnetçisi olan Ümmü Enmâr'ın oğlu! Allah'a ve Rasulüne meydan mı okuyorsun?' dedi. Sonra Sibâ' Hamza'nın üzerine yürüdü ve Sibâ' giden dünkü gün gibi yok oldu (yânî Hamza onu öldürdü).
Vahşî dedi ki:
Bu sırada ben Hamza'yı vurmak için bir taş arkasına gizlendim. Hamza bana yaklaşınca mızrağımı ona attım ve mızrağımı Hamza'nın kasığına isabet ettirdim öyle ki mızrak Hamza'nın uyluğundan çıkmıştı. İşte bu mızrak Hamza'yı öldürdü. Mekkeliler savaştan dönerken ben de onlarla beraber geri döndüm. İslam orada yayılıncaya kadar Mekke'de ikamet ettim. Sonra (Mekke'nin fethi üzerine) Taif'e gittim. O sırada Taifliler (toptan İslâm'a girdiklerini arz etmek üzere) Allah'ın Rasulüne elçi gönderdiler. Bana da (korkma git), Rasulullah hiçbir elçiyi korkutmaz denildi. Ben de elçi heyetiyle beraber yola çıktım. Rasulullahın (sav) huzuruna vardım. Rasulullah (sav) beni görünce: "Sen Vahşî misin?" buyurdu. Ben, 'evet' dedim. Rasulullah (sav) "Hamza'yı sen mi öldürdün?" buyurdu. Ben de 'bildiğin gibi oldu' dedim. Rasulullah (sav) "Mümkün oldukça gözüme görünme" buyurdu.
Vahşî dedi ki:
Ben de hemen huzurdan çıktım. Rasulullah (sav) vefat edip de (Ebubekir zamanında) Müseylimetu'l-Kezzâb ortaya çıkınca (kendi kendime) tam sırasıdır, muhakkak 'ben Müseylime'ye karşı savaşırım da umarım ki Museylime'yi öldürerek Hamza'ya karşı işlediğim cinayeti telafi ederim' dedim. Müseylime üzerine sevk olunan ordu ile hareket ettim. Bu muharebe çetin geçiyordu. Ben de birden yıkık bir duvarın karaltısında bir kişinin (Müseylime'nin) durduğunu gördüm. O sanki esmer bir deve renginde (yüzü kül gibi), saçı başı da dağınıktı. Ben hemen (Hamza'yı vurduğum) mızrağımı ona attım ve onun göğsüne sapladım. Mızrağım onun iki kürek kemiği arasından çıktı. Bu sırada Ensardan bir kişi ona doğru koştu ve başına kılıçla vurdu.
Ebu Seleme dedi ki, Abdullah b. Fadl'a Süleyman b. Yesâr, ona Abdullah b. Ömer şöyle söylemiştir: Müseylime'nin öldürülmesi üzerine bir evin arkasından bir cariye ağlayarak şöyle diyordu: 'Emira'l-Mü'minin'e yazık oldu! Onu siyah bir köle öldürdü.'
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Meğâzî 23, 2/64
Senetler:
1. Vahşi b. Harb el-Habeşi (Vahşi b. Harb)
2. Cafer b. Amr ed-Damrî (Cafer b. Amr b. Ümeyye b. İyâs)
3. Ebu Türâb Süleyman b. Yesar el-Hilâlî (Süleyman b. Yesar el-Hilâlî)
4. Abdullah b. Fadl el-Kuraşi (Abdullah b. Fadl b. Abbas b. Rabî'a b. Haris)
5. Ebu Abdullah Abdülaziz b. Ebu Seleme el-Macişun (Abdülaziz b. Abdullah b. Meymun)
6. Huceyn b. Müsenna el-Yemamî (Huceyn b. Müsenna)
7. Ebu Cafer Muhammed b. Abdullah el-Mahrami (Muhammed b. Abdullah b. Mübarek)
Konular:
Ehl-i Beyt, Hz. Hamza
Hz. Peygamber, affediciliği
Siyer, Hz. Vahşi'nin yaptıkları
Sosyal katmanlar, Araplar
Sünnet etmek, çocukları, İslam'a girenleri vs.
Tarihsel şahsiyetler, Müseyleme (Sahte Peygamberler)
UHUD GAZVESİ