حدثنا محمد بن سلام قال أخبرنا محمد بن فضيل بن غزوان عن ليث عن طاوس عن بن عباس قال قال رسول الله صلى الله عليه وسلم : علموا ويسروا ولا تعسروا وإذا غضب أحدكم فليسكت
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164057, EM000245
Hadis:
حدثنا محمد بن سلام قال أخبرنا محمد بن فضيل بن غزوان عن ليث عن طاوس عن بن عباس قال قال رسول الله صلى الله عليه وسلم : علموا ويسروا ولا تعسروا وإذا غضب أحدكم فليسكت
Tercemesi:
İbni Abbas'dan rivayet edildiğine göre, dedi ki: Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: «İnsanlara (din işlerini ve vazifelerini) öğretin, kolaylık gösterin ve gftçlük çıkarmayın. Sizden biriniz hiddetlendiği zaman sükût etsin, (konuşmasın).» (ı)[488]
Insanlara, bulundukları durum İcabı, dinden muhtaç bulundukları hükümleri öğretmek ve güçlük çıkarmadan kolaylık göstermek, nefret verecek tutum ve hareketlerden sakınmak, ilim sahiplerine düşen en iyi ve faydalı bir hizmettir. Böyle çalışmaların manevî mükâfatı da çok büyüktür.
Kızgınlık ve hiddet, İnsanı kötülüğe sevk eden fena bir huydur. İntikam hırsı ile kalpteki kanın feveran edişi veya şeytanın dürtmesi ile meydana gelen ve İnsanı sükûn halinden çıkaran bir vasıftır. Bu durumda insan kötü söz söyler, fena iş yapar, hatta cinayet işler. Bunların hepsi kötü ahlâklardır. Çok kere insan istediği şeye kavuşamayınca, arzulan tatmin olmayınca hiddete gelir. Kendinde duyduğu büyüklük onu kızgınlığa götürür. Fakat Allah'ın azamet ve kudretini düşünen ve her an üzerinde olan hakimiyetini bilen bir adamdan nefsin izzeti gider ve böylece hiddetin şerrinden selâmet bulur, önce hiddeti doğuran sebepleri yok etmeğe çalışmalıdır. Yoksa hiddet geldikten sonra, onun zararını önlemek için, konuşmamalıdır. Yine Peygamber Efendimizden varid olmuştur ki :
«Hiddetlenen kimse, Allah'a sığınsın, abdest alsın veya hiddetlendiği çevreyi değiştirsin.»[489]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 245, /225
Senetler:
1. Abbas b. Abdullah (Abbas b. Abdullah b. Abbas b. Muttalib b. Haşim)
2. Ebu Muhammed Abdullah b. Tavus el-Yemanî (Abdullah b. Tâvus b. Keysan)
3. Leys b. Ebu Süleym el-Kuraşi (Leys b. Eymen b. Züneym)
4. Ebu Abdurrahman Muhammed b. Fudayl ed-Dabbî (Muhammed b. Fudayl b. Ğazvan b. Cerîr)
5. Muhammed b. Selam el-Bikendî (Muhammed b. Selam b. Ferec)
Konular:
Eğitim, eğitim-öğretim metodu
Öfke, öfke kontrolü
Sabır, Eğitim, eğitimde sabır / hoşgörü
Açıklama: Hadis sahih isnad ise Muhammed b. Amr dolayısıyla hasendir.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
50570, HM010540
Hadis:
حَدَّثَنَا يَزِيدُ أَخْبَرَنَا مُحَمَّدٌ عَنْ أَبِي سَلَمَةَ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ
دَخَلَ أَعْرَابِيٌّ الْمَسْجِدَ وَرَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ جَالِسٌ فَقَالَ اللَّهُمَّ اغْفِرْ لِي وَلِمُحَمَّدٍ وَلَا تَغْفِرْ لِأَحَدٍ مَعَنَا فَضَحِكَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَقَالَ لَقَدْ احْتَظَرْتَ وَاسِعًا ثُمَّ وَلَّى حَتَّى إِذَا كَانَ فِي نَاحِيَةِ الْمَسْجِدِ فَشَجَ يَبُولُ فَقَامَ إِلَيْهِ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَ إِنَّمَا بُنِيَ هَذَا الْبَيْتُ لِذِكْرِ اللَّهِ وَالصَّلَاةِ وَإِنَّهُ لَا يُبَالُ فِيهِ ثُمَّ دَعَا بِسَجْلٍ مِنْ مَاءٍ فَأَفْرَغَهُ عَلَيْهِ قَالَ يَقُولُ الْأَعْرَابِيُّ بَعْدَ أَنْ فَقِهَ فَقَامَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِلَيَّ بِأَبِي هُوَ وَأُمِّي فَلَمْ يَسُبَّ وَلَمْ يُؤَنِّبْ وَلَمْ يَضْرِبْ
Tercemesi:
Ebû Hureyre'den (Radıyallahu anh):
Mescide, Rasûlullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) orada iken bir bedevi geldi ve dedi, ki:
'Allahım' bana ve Muhammed'e rahmet et, bizimle birlikte başkasına
rahmet etme,' dedi. Hz. Peygamber onun bu sözüne güldü ve şöyle buyurdu:
"Sen, geniş olan (rahmeti) daralttın.
Bedevi bir müddet sonra kalktı, mescidin bir köşesine gitti, ayaklarını açtı ve oraya idrarını yapmaya başladı. İşini bitirince Peygamberimiz yanına gitti ve kendisini şöyle uyardı:
"Bu mabed, ancak Allah'ı zikir ve namaz kılmak için inşa edildi. Buraya idrar yapılmaz."
Ashabından bir kova su getirmelerini istedi ve oraya kovayı boşalttı. Bedevi hatasını anlayınca şöyle dedi:
'Annem babam feda olsun, Hz. Peygamber yanıma geldi, bana ne sövdü, ne azarladı ve ne de dövdü, (güzelce açıkladı).'
Açıklama:
Hadis sahih isnad ise Muhammed b. Amr dolayısıyla hasendir.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ahmed b. Hanbel, Müsned-i Ahmed, Ebu Hureyre 10540, 3/722
Senetler:
()
Konular:
Bedevi, bedevilik
Bevletmek, İbadethanelerde ihtiyaç gidermek
Dua, dua yaparken bencil olmamak gerek
Hz. Peygamber, öğreticiliği
Mescid, temiz tutmak
Sabır, Eğitim, eğitimde sabır / hoşgörü
حَدَّثَنِى يَحْيَى عَنْ مَالِكٍ عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ أَنَّهُ قَالَ دَخَلَ أَعْرَابِىٌّ الْمَسْجِدَ فَكَشَفَ عَنْ فَرْجِهِ لِيَبُولَ فَصَاحَ النَّاسُ بِهِ حَتَّى عَلاَ الصَّوْتُ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم اتْرُكُوهُ. فَتَرَكُوهُ فَبَالَ ثُمَّ أَمَرَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بِذَنُوبٍ مِنْ مَاءٍ فَصُبَّ عَلَى ذَلِكَ الْمَكَانِ .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
34747, MU000142
Hadis:
حَدَّثَنِى يَحْيَى عَنْ مَالِكٍ عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ أَنَّهُ قَالَ دَخَلَ أَعْرَابِىٌّ الْمَسْجِدَ فَكَشَفَ عَنْ فَرْجِهِ لِيَبُولَ فَصَاحَ النَّاسُ بِهِ حَتَّى عَلاَ الصَّوْتُ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم اتْرُكُوهُ. فَتَرَكُوهُ فَبَالَ ثُمَّ أَمَرَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بِذَنُوبٍ مِنْ مَاءٍ فَصُبَّ عَلَى ذَلِكَ الْمَكَانِ .
Tercemesi:
Yahya b. Saîd (r.a.) anlatıyor: Bir bedevi Mescid-i Nebevî'ye girdi, küçük su dökmek için eteklerini kaldırdı. Bunu gören cemaat bağırdı, sesler yükselince Resûlullah (s.a.v.): "Ona dokunmayın" buyurdu. Onlar da dokunmadılar. Bedevi küçük abdestini yaptıktan sonra Resûlullah (s.a.v.) bir kova su istedi. Bedevinin abdest bozduğu yere döküldü.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Tahâret 142, 1/22
Senetler:
()
Konular:
Mescid, temiz tutmak
Sabır, Eğitim, eğitimde sabır / hoşgörü
صبر
الصبر: الإمساك في ضيق، يقال: صبرت الدابة: حبستها بلا علف، وصبرت فلانا: خلفته خلفة لا خروج له منها، والصبر: حبس النفس على ما يقتضيه العقل والشرع، أو عما يقتضيان حبسها عنه، فالصبر لفظ عام، وربما خولف بين أسمائه بحسب اختلاف مواقعه؛ فإن كان حبس النفس لمصيبة سمي صبرا لا غير، ويضاده الجزع، وإن كان في محاربة سمي شجاعة، ويضاده الجبن، وإن كان في نائبة مضجرة سمي رحب الصدر، ويضاده الضجر، وإن كان في إمساك الكلام سمي كتمانا، ويضاده المذل، وقد سمى الله تعالى كل ذلك صبرا
Öneri Formu
Hadis Id, No:
204430, RM8
Hadis:
صبر
الصبر: الإمساك في ضيق، يقال: صبرت الدابة: حبستها بلا علف، وصبرت فلانا: خلفته خلفة لا خروج له منها، والصبر: حبس النفس على ما يقتضيه العقل والشرع، أو عما يقتضيان حبسها عنه، فالصبر لفظ عام، وربما خولف بين أسمائه بحسب اختلاف مواقعه؛ فإن كان حبس النفس لمصيبة سمي صبرا لا غير، ويضاده الجزع، وإن كان في محاربة سمي شجاعة، ويضاده الجبن، وإن كان في نائبة مضجرة سمي رحب الصدر، ويضاده الضجر، وإن كان في إمساك الكلام سمي كتمانا، ويضاده المذل، وقد سمى الله تعالى كل ذلك صبرا
Tercemesi:
(صبر)
الصَّبْرُ): Bir darlık içinde tutmak, alıkoymak. Şöyle kullanılır:
(صَبَرْتُ الدَّابَّةَ): Bineği yemsiz bir biçimde hapsettim.
(صَبَرْتُ فُلاناً): [Filan kişiye kendisinden çıkışının olmadığı bir yemin ettirdim.]
(الصَّبْرُ): [Nefsi, aklın, ve şeriâtın gerektirdiği şekilde, ya da bu ikisinin nefsin kendisinden alıkonmasını gerektirdiği şeylerden hapsedip alıkoymak, tutmak veya menetmek.] Dolayısıyla “صَبْرٌ” genel anlamlı bir lafızdır. (Kullanıldığı) yerlerin farklılığından dolayı bazen isimlendirmeleri arasında da farklılıklar olmuştur. Bu nedenle,
a)Eğer nefsin hapsedilip alıkonmasının, tutulmasının sebebi bir ‘musibet’ ise, bu sadece “صَبْرٌ” olarak adlandırılmıştır. Bunun zıddı olarak “جَزَعٌ” sözcüğü kullanılır.
b)Eğer bir ‘savaşla’ ilgili olursa, “شَجَاعَةٌ” [şecâat, yiğitlik veya bahadırlık] olarak adlandırılır. Bunun zıddı olarak “جُبْنٌ” sözcüğü kullanılır.
c)Eğer ‘kederlendirip göğsü daraltan, can sıkan veya rahatsız eden [مُضْجِرٌ] bir kazayla, talihsizlikle, musîbetle veya felaketle’ ilgili olursa, “رَحْبُ الصَّدْرِ” olarak adlandırılır. Bunun zıddı olarak “ضَجَرٌ” sözcüğü kullanılır.
d)Eğer ‘konuşmaktan (kendini) tutmayla, alıkoymayla’ ilgili olursa “كِتْمَانٌ” olarak adlandırılır. Bunun zıddı olarak “مَذلٌ” sözcüğü kullanılır.
Yüce Allah bunların tümünü “صَبْرٌ” olarak
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
, ,
Senetler:
()
Konular:
Sabır, Eğitim, eğitimde sabır / hoşgörü