17 Kayıt Bulundu.
"İman yetmiş küsûr şubedir. En üstünü, ‘La ilâhe ilallah’ demek; en aşağısı ise eziyet veren şeyleri yoldan kaldırmaktır. Hayâ da imanın bir şubesidir."
Açıklama: Bu hadis, küçük değişikliklerle de olsa, temel hadis kaynaklarında yer almaktadır. Zira hadisi, Nesâî, Sünen-i Nesâî'de[N005008], Nesâî, Sünen-i Nesâî'de [N005008-2] rivayet etmiştir. Müslim, Sahîh-i Müslim'de [M000152],[M000152-2], Nesâî, Sünen-i Nesâî'de [N005007], Ebu Davud et-Tayalisi, Müsned-i Tayalisi'de [TM002524] ve İbn Hibban, Sahih-i İbn Hibban'da [İHS000191] rivayet etmiştir.
Bize Ebu Halid el-Ahmer, ona İbn Aclan, ona Abdullah b. Dinar, ona Ebu Salih, ona da Ebu Hureyre, Allah Rasulü'nden (sav) rivayet etti: "İman altmış veya yetmiş ya da ikisinden birinin küsürü kadardır. En üst mertebede olan 'lâ ilahe illallah' demektir. En alt mertebede olan ise, insanlara zarar veren şeyi yoldan kaldırmaktır."
Bize Ali b. Muhammed et-Tanâfisî, ona Vekî’, ona Süfyân, ona Sehl b. Ebî salih, ona Abdullah b. Dînâr, ona Ebû Salih, ona da Ebu Hureyre, Rasûlullah’ın (sav) şöyle buyurduğunu rivâyet etti: "İman altmış veya yetmiş küsür babdır. Bunların en aşağısı, insanlara eziyet veren şeyi yoldan kaldırmak, en üst mertebesi de ‘Allah’tan başka ilâh yoktur’ sözünü söylemektir. Haya da imandan bir şubedir." [Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, ona Ebu Halid el-Ahmer, ona da İbn Aclan (T) Bize Amr b. Râfi', ona Cerîr, ona Süheyl, onlara Abdullah b. Dinar, ona Ebu Salih, ona da Ebu Hureyre Allah'ın elçisinden (sav) benzerini rivayet etmiştir.]
Bize Fazl b. Dukeyn, ona Süfyan, ona Süheyl, ona Abdullah b. Dinar, ona Ebu Salih, ona da Ebu Hureyre, Rasulullah'tan (sav) rivayet etmiştir: "İman, altmış ya da yetmiş küsür babdır. Onların en büyüğü 'la ilahe illallah', en küçüğü ise yoldan geçenlere eziyet veren şeyleri kaldırmaktır. Haya da imandan bir şubedir."
Bize Abdullâh İbn Muhammed el-Ezdî, ona Ebû Kudâme Ubeydullâh İbn Saîd, ona Ebû Âmir el-Akadî, ona Süleymân İbn Bilâl, ona Abdullâh İbn Dînâr, ona Ebû Sâlih, ona da Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'den (sav) rivayet etmiştir: "İman, altmış küsur şubedir; haya da imanın bir şubesidir." [Ebû Hâtim (İbn Hibbân), Süleymân İbn Bilâl, bu haberi özet olarak rivayet etmiş, haber içinde geçen şubelerin en yüksek ve en düşük derecelerini anlatan ifadeleri dile getirmemiş ve 'altmış' ifadesiyle yetinerek 'yetmiş' ifadesini vermemiştir. Yetmişli haber daha kapsamlı ve gerçekliğinde kuşku bulunmayan sahih bir haberdir. Süleymân b. Bilâl'in haberi de özet ve gerçekliğinde kuşku bulunmayan sahih bir haberdir; ancak kapsamlı değildir. 'Küsur' ifadesine gelince, bu kelime, sayıların belli bir kısmına verilen bir addır. Çünkü hesap, üç şey üzerine kurulur: Sayılar, fasıllar ve terkîb. Birden dokuza kadar olanlara sayılar; onlara, yüzlere ve binlere fasıllar; bunların dışında kalanlara da terkîb denir. Bu haberin manasını bir dönem araştırdım. Çünkü benim inancım o ki, Peygamber (sav) boş bir söz söylememiştir; sünnetinde de anlaşılmaz bir şey yoktur. Dolayısıyla imandan olan ibadetleri saymaya başladım. Gördüm ki bunların sayısı, bu sayının oldukça üzerindedir. Peygamber'in (sav) sünnetine geri döndüm ve O'nun imandan saydığı ibadetleri saymaya başladım ve yetmiş küsurdan az bir sayıya denk düştüğünü gördüm. Bunun üzerine Rabbimizin sözlerine döndüm ve Kur'ân'ı baştan sona kadar âyet âyet irdeleyerek okudum. Allâh Celle ve Alâ'nın imandan saydığı her ibadeti tek tek saydım, bunların sayısının yetmiş küsurdan az olduğunu gördüm. Bunun üzerine, Kur'ân'dakileri Sünnet'tekilere kattım, tekrarları çıkardım ve gördüm ki, Allâh'ın Kitabı'nda imandan saydığı şeylerin ve Hz. Peygamber'in sünnetinde imandan saydığı ibadetlerin hepsi yetmiş dokuz şubedir, bundan ne bir sayı fazladır, ne de bir sayı eksiktir. Böylece anladım ki, Peygamber (sav), imanın, Kitap ve Sünnet'te yetmiş küsur şubeden meydana geldiğini anlatmak istiyor. Bu konuyu tüm ayrıntılarıyla, şube şube, 'Vasfu'l-iman ve şuabihi' adlı kitabımda açıkladım. Merak edenler için orada yeterince bilgi vardır, burada tekrar etmeye gerek görmedim. İmanın şubeler halinde öğelerden meydana geldiğinin kanıtı, Abdullâh b. Dînâr'ın hadisinde, Hz. Peygamber'in şöyle buyurmuş olmasıdır: 'İman, yetmiş küsur şubedir, en yükseği, Allah'tan başka ilâh olmadığına tanıklık etmektir.' Burada, Peygamber (sav), imanın şubelerinin öğelerinden bir öğeyi dile getirdi. Bu şubede bulunan tüm öğeler, herkese, her durumda farzdır. Peygamber (sas), bu şubenin öğelerinden olan, kendisinin Peygamber olduğuna, meleklere, kitaplara, peygamberlere, Cennete, Cehenneme ve buna eşdeğer olanlara imanı belirtmemiş ve sadece bu öğelerden bir tanesini dile getirmekle yetinmiş ve: En yükseği, Allah'tan başka ilâh olmadığına tanıklık etmektir, demiştir. Bu da gösteriyor ki, bu şubenin diğer öğelerinin hepsi de imandandır. Sonra yine imana atıfla şöyle buyurdu: En düşük derecesi ise, gelip geçenlere zarar verecek yoldaki bir şeyi kaldırmaktır. Böylece imanın şubelerinin öğelerinden bir öğeyi daha dile getirdi ki, bu şubedeki öğelerin tümü, herkese, her zaman nâfiledir. Böylece, bu şubenin diğer öğeleri ve bu haberde dile getirilen en üst ve en alt öğelerin arasında kalan tüm şubelerdeki öğelerin hepsinin imandan olduğu anlaşıldı. Diğer taraftan Peygamber (sav)'in, Hayâ da imandan bir şubedir, sözü kinâye yoluyla bir şeyin sebebinin o şeye isim olarak verilmesidir. Şöyle ki, hayâ, insanda yaratılışından beri var olan temel bir olgudur. Bu, bazı insanlarda çok, bazı insanlarda ise azdır. Bu da imanın artan ya da azalabilen bir şey olduğunun sağlam bir kanıtıdır. Çünkü insanların hepsi hayâ bakımından aynı düzeyde değillerdir. İnsanların tümünün hayâ bakımından aynı düzeyde olması olanaksız olunca, buradan anlaşıldı ki, kimin hayâsı daha çoksa onun imanı daha fazladır, kimin hayâsı daha az ise onun imanı daha eksiktir. Hayâ, başlı başına, kişiyi Rabbinden uzaklaştıracak sakıncalı şeyler ile Rabbi arasında sağlam bir perdedir. Dolayısıyla, yukarıda söylediğimiz gibi, Peygamber (sav), sakıncalı şeyleri terk etmeyi imandan bir şube gibi saymış ve ona hayâ adını vermiştir.]
Bize el-Huseyn b. Muhammed b. Mus'ab, (oldukça garip bir haberi anlattı), ona Ebu Davud Süleymân b. Ma'bed es-Sencî, ona İbn Ebu Meryem, ona Yahyâ b. Eyyûb, ona İbnü'l-Hâdi', ona Abdullâh b. Dînâr, ona Ebu Sâlih, ona da Ebu Hureyre, Rasulullah'tan nakletti: "İman, yetmiş ya da yetmiş iki babdır. En yüksek olanı, 'Lâ ilâhe illallâh' demektir. En düşük olanı ise, geçenlere zarar verecek bir şeyi yoldan kaldırmaktır. Haya da imandan bir şubedir." [Ebû Hâtim (İbn Hibbân) şöyle dedi: Yukarıdaki İbnü'l-Hâdi' hadisinde olduğu gibi, bir şeyi belli bir sayıyla sınırlamak, kitaplarımızda her zaman söylediğimiz gibi, Arapların âdetindendir. Onların, bir şeyi belli bir sayıyla tanımlaması, bu sayıdan ötesini reddettikleri anlamına gelmez. Bunun değişik örnekleri vardır; bunları çeşitleriyle birlikte ilerde göstereceğiz inşâllah.]
Bize Abdullâh b. Muhammed el-Ezdî, ona İshâk b. İbrâhîm el-Hanzalî, ona Cerîr, ona Süheyl b. Ebû Sâlih, ona Abdullâh b. Dînâr, ona Ebû Sâlih, ona da Ebu Hureyre, o da Rasulullah'tan (sav) rivayet etti: "İman, altmış ya da yetmiş küsur şubedir. En yüksek derecesi, 'Lâ ilâhe illallâh', en düşük derecesi ise, gelip geçenlere zarar verecek bir şeyi yoldan kaldırmaktır; hayâ da imandan bir şubedir." [Ebû Hâtim (İbn Hibbân) şöyle dedi: Hz. Peygamber (sav) bu haberde, muhataplara her zaman farz olan şeye işaret etti ve onu, imanın en yüksek derecesi olarak gösterdi. Sonra muhataplara her zaman nâfile olan şeye işaret etti ve onu, imanın en düşük derecesi olarak gösterdi. Böylece, muhataplara her zaman farz kılınan şeyin, muhataplara bazı durumlarda farz kılınan şeyin ve muhataplara nâfile kılınan her şeyin, imandan olduğu anlaşılmış oldu. Sayılardaki tereddüde gelince, bu tereddüt Süheyl b. Ebû Sâlih'ten kaynaklanan bir tereddüttür. Nitekim bu tereddütlü rivayet, Ma'mer'in Süheyl'den olan rivayetinde de bulunmaktadır. Ancak Süleymân b. Bilâl'in, (Süheyl'in hocası olan) Abdullâh İbn Dînâr'dan, onun da Ebû Sâlih'ten gelen merfu rivayetinde bu tereddüt yoktur. Orada hadis şu şekildedir: 'İman altmış küsur şubedir.' Süleymân İbn Bilâl'ın haberini bırakıp, onun yerine burada Süheyl b. Ebû Sâlih'in haberini almamızın nedeni, buradaki tereddüdün Peygamber (sav)'in sözü olmadığını açığa kavuşturmak ve bu tereddüdün tamamen Süheyl'e ait olduğunu göstermektir.]
Bize Ebu Halid el-Ahmer, ona İbn Aclan, ona Abdullah b. Dinar, ona Ebu Salih, ona da Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'den (sav) rivayet etmiştir: "İman altmış veya yetmiş ya da ikisinden birinin küsürü kadardır. En üst mertebede olan 'lâ ilahe illallah' demektir. En alt mertebede olan ise, insanlara zarar veren şeyi yoldan kaldırmaktır."
Bize Ahmed b. Süleyman, ona Ebu Davud, ona Süfyan, ve bize Ebu Nuaym, ona Süfyan, ona Süheyl, Abdullah b. Dinar, ona Ebu Salih, ona da Ebu Hureyre’nin naklettiğine göre Rasulullah (s.a) şöyle buyurmuştur: "İman yetmiş küsür şubedir. Bunlardan en üstünü 'لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ /Allah’tan başka ilah yoktur' sözünü söylemektir. En alt derecesi ise eziyet veren bir şeyi yoldan kaldırmaktır. Haya/utanma da imandan bir şubedir."
Bize Ali b. Muhammed et-Tanâfisî, ona Vekî’, ona Süfyân, ona Sehl b. Ebî Salih, ona Abdullah b. Dînâr, ona Ebû Salih, ona da Ebû Hureyre (ra.) Rasûlullah’ın (sav.) şöyle buyurduğunu rivâyet etti: "İman altmış veya yetmiş küsür şubedir. Bu derecelerin en aşağısı, yoldan insanlara eziyet veren şeyi kaldırıp atmak, en yüksek mertebesi ‘Lâ ilâhe illallah’ sözünü tasdik ve ikrar etmektir. Hayâ da imandan bir şubedir." [Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe, ona Ebû Halid el-Ahmer, ona da İbn Aclân rivâyet etti. (T) Yine bize Amr b. Râfi’, ona Cerîr, ona Süheyl, bunların hepsine de Abdullah b. Dînâr, ona Ebû Salih, ona da Ebû Hureyre, Hz. Peygamber’den (sav) bu hadîsin benzerini rivâyet etti.]