467 Kayıt Bulundu.
Bize Ebu Yemân, ona Şuayb, ona Ebu Zinâd, ona el-A‘rec, ona da Ebu Hureyre’nin rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Allah’ın eli boldur, hiçbir harcama onu eksiltmez. O gece ve gündüz cömertçe infak eder." [-şöyle devam etti:-] "Gökleri ve yeri yarattığı günden bu yana infak ettiklerini bir düşünün, bu infak, elinde olanlardan bir şey eksiltmemiştir." [–devamında şöyle buyurdu:-] "Onun Arşı da su üstünde olup, diğer elinde terazi vardır, kefelerini alçaltır, yükseltir."
Bana Abdullah b. Ebu Şeybe, ona Ebu Ahmed, ona Süfyan, ona Ebu Zinâd, ona A'rec, ona da Ebu Hureyre’nin (ra) rivayet ettiğine göre Nebi (sav) şöyle buyurdu: "Allah buyurur ki: Âdemoğlu, bana kötü söz söylüyor. Benim için bu şekilde ağır sözler söylemesi ona yakışmaz. Ayrıca o beni yalanlıyor. Beni yalanlaması ona yakışmaz. Onun bana ağır sözler söylemesi, 'benim çocuğumun olduğunu' iddia etmesidir. Beni yalanlaması ise 'beni ilk yarattığı gibi tekrar yaratmayacak' demesidir."
Bize Ebu'l-Yemân, ona Şuayb, ona Ebu'z-Zinâd, ona el-A'rec, ona da Ebu Hureyre'nin (ra) söylediğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Allah Teala buyurdu ki: Ademoğlu beni yalanladı ama onun bunu yapmaması gerekirdi. Ademoğlu bana sövdü hâlbuki onun bunu yapmaması gerekirdi. Onun beni yalanlaması benim kendisini ilk kez yarattığım gibi bir daha asla yeniden yaratamayacağımı söylemesidir. Onu yeniden yaratmam benim için ilk yaratmaktan daha kolaydır. Onun bana sövmesi ise Allah bir evlat edindi, demesidir. Hâlbuki ben tekim, doğurmamış ve doğurulmamış Samed'im ve hiç kimse benim dengim değildir."
Bize Salt b. Muhammed, ona Yezid b. Zürey, ona Ravh b. Kasım, ona Mansur, ona Mücahid, ona Ebu Ma'mer, ona da İbn Mesud 'Vaktiyle siz, ne kulaklarınızın ne gözlerinizin ne de derilerinizin aleyhinizde şahitlik etmesinden sakınıyordunuz; üstelik yaptıklarınızın çoğunu Allah'ın bilmediğini sanıyordunuz.' (Fussilet, 41/22) ayeti hakkında şöyle söylemiştir: Kureyş'ten iki adam ve onların Sakif'ten bir enişteleri, ya da Sakif'ten iki adam ve onların Kureyş'ten bir enişteleri bir evde bulunuyorlardı. İçlerinden bazıları diğerlerine 'Ne dersiniz? Allah bizim konuşmamızı işitir mi? dedi. Birileri: Bir kısmını işitir dedi. Diğerleri 'Eğer bir kısmını işitiyor ise şüphesiz hepsini de işitir' dedi. Bunun üzerine 'Vaktiyle siz, ne kulaklarınızın ne gözlerinizin ne de derilerinizin aleyhinizde şahitlik etmesinden sakınıyordunuz; üstelik yaptıklarınızın çoğunu Allah'ın bilmediğini sanıyordunuz.' (Fussilet, 41/22) ayeti ve 'İşte rabbiniz hakkında taşıdığınız bu kanaatiniz sizi mahvetti, sonunda kaybedenlerden oldunuz.' (Fussilet, 41/23) ayetine kadar indirildi.
Bize Muhammed b. Amr, ona Seleme b. el-Fadl, ona Muhammed b. İshak şöyle dedi: Bana Benû Teym'in âzâdlısı Utbe b. Müslim, ona Ebu Seleme b. Abdurrahman, ona da Ebu Hureyre (ra) “Ben Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu işittim” dedi ve önceki hadisin benzerini zikretti- sonra da Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Size böyle (Allah'ı kim yarattı gibi) bir söz söyledikleri zaman siz de 'Allah birdir, hiçbir şeye muhtaç değildir, doğmamış ve doğurmamıştır. Onun asla bir dengi de yoktur' deyiniz. Ardından o kimse, sol tarafına üç kere tükürsün ve şeytandan Allah'a sığınsın!"
Bize İshak b. Mansur, ona Abdürrezzak, ona Ma'mer, ona Hemmâm, ona Ebu Hüreyre'nin naklettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Allah Teala buyurdu ki: Ademoğlu beni yalanladı ama onun bunu yapmaması gerekirdi. Ademoğlu bana sövdü hâlbuki onun bunu yapmaması gerekirdi. Onun beni yalanlaması benim kendisini ilk kez yarattığım gibi bir daha asla yeniden yaratamayacağımı söylemesidir. Onun bana sövmesi ise Allah bir evlat edindi, demesidir. Hâlbuki ben doğurmamış ve doğurulmamış Samed'im ve hiç kimse benim dengim değildir." 'Doğurmamıştır, doğurulmamıştır, kimse de onun dengi değildir.' (İhlas, 112/3-4). [Kufuen, kefîen ve kifâen kelimeleri (denk, benzer) aynı anlama gelir.]
Açıklama: İzzet, güç ve kudret, şeref ve asâlet gibi manalara gelir. Burada izzet ve ululuk, gömlek ve kaftana benzetilmektedir. Nasıl ki insan, sürekli gömlek ve ceket giyiyor, asla onlardan ayrılamıyorsa, izzet ve büyüklük de Allah’ın ayrılmaz iki vasfıdır. Allah’ın bu vasfında hiç kimsenin O’na ortak olması düşünülemez. İzzet ve azamet Allah’ın sıfatı ise, tevazu ve tezellül de kulun sıfatı olmalıdır. Kul asla Allah ile yarışa kalkışmamalı, Allah’a mahsus olan sıfatları kendinde vehmetmemelidir...