Giriş

Kim Rahmân'ı zikretmekten gafil olursa, yanından ayrılmayan bir şeytanı ona musallat ederiz.


    Öneri Formu
57854 KK43/36 Zuhruf, 43, 36

(Resûlüm!) Sana vahyedilen Kitab'ı oku ve namazı kıl. Muhakkak ki, namaz, hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah'ı anmak elbette (ibadetlerin) en büyüğüdür. Allah yaptıklarınızı bilir.


    Öneri Formu
56981 KK29/45 Ankebut, 29, 45


Açıklama: Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım: أَنَا عِنْدَ ظَنِّ عَبْدِى بِى ، وَأَنَا مَعَهُ إِذَا ذَكَرَنِى

    Öneri Formu
21349 T003603 Tirmizi, Daavât, 131


    Öneri Formu
4702 M005262 Müslim, Eşribe, 103


    Öneri Formu
4703 M005263 Müslim, Eşribe, 103


    Öneri Formu
275943 T003603-2 Tirmizi, Daavât, 131


    Öneri Formu
49900 HM010229 İbn Hanbel, II, 480

Hac ibadetlerinizi bitirince, babalarınızı andığınız gibi, hatta ondan daha kuvvetli bir şekilde Allah'ı anın. İnsanlardan öyleleri var ki: Ey Rabbimiz! Bize dünyada ver, derler. Böyle kimselerin ahiretten hiç nasibi yoktur.


    Öneri Formu
53730 KK2/200 Bakara, 2, 200

Kim de beni anmaktan yüz çevirirse şüphesiz onun sıkıntılı bir hayatı olacak ve biz onu, kıyamet günü kör olarak haşredeceğiz.


    Öneri Formu
56177 KK20/124 Tâhâ, 20, 124

Bize Hasan, ona İbn Lehîa, ona Zebbân, ona Sehl b. Muaz, ona da babası Rasulullah'tan şöyle nakletti: Bir adam Hz. Peygamber'e (sav), 'Hangi cihad (eden mücahid) sevap açısından daha büyüktür?', diye sordu. Hz. Peygamber (sav) "Onların (mücahidlerin) içerisinde Allah Tebareke ve Teala'yı en çok zikredenler" buyurdu. Sonra adam 'Oruç tutanların hangisi sevap açısından daha büyüktür?' dedi. Peygamber (sav) "Onların (oruçluların) içerisinde Allah Tebareke ve Teala'yı en çok zikredenler" dedi. Sonra bize namazı, zekatı, haccı ve sadakayı zikretti ve her birinde "Onların içerisinde Allah Tebareke ve Teala'yı en çok zikredenler" buyurdu. Bunun üzerine Ebu Bekir (ra), Ömer'e (ra) 'Ey Ebu Hafs! Öyleyse zikredenler bütün hayrı götürdüler' dedi. Rasulullah (sav) da "evet, öyle", buyurdu.


    Öneri Formu
63864 HM015699 İbn Hanbel, III, 437