112 Kayıt Bulundu.
Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Muhammed (yani İbn Cafer); (T) Bize Muhammed b. Müsenna, ona Vehb b. Cerir, onlara Şube, ona Abdullah b. Yezid en-Nehaî, ona Ebu Zür'a, ona da Ebu Hureyre, Peygamber'den (sav) Veki'nin hadisi gibi rivayette bulunmuşlardır. Vehb'in rivayetinde; Abdullah b. Yezid'den ifadesi vardır. Nehaî'yi anmamıştır.
Açıklama: İlgili rivayet için bk. M004856.
Bize Muhammed b. Râfi ve İshak b. Mansur, o ikisine Abdürrezzak, ona İbn Cüreyc, ona Musa b. Ukbe, ona Nafi, ona da İbn Ömer şöyle rivayet etmiştir: "Nadîr oğulları ve Kureyza Yahudileri Rasulullah'a (sav) karşı savaştılar. Hz. Peygamber (sav) de Nadîr oğullarını sürgün etti, Kurayza oğullarını ise yerlerinde bıraktı ve onlara iyilikle davrandı. Fakat daha sonra Kurayza da Hz. Peygamber'e (sav) karşı savaştı. Bunun üzerine Hz. peygamber (sav) onların erkeklerini öldürdü, kadınlarını, çocuklarını ve mallarını Müslümanlar arasında taksim etti. Ancak bazıları Rasulullah'a (sav) katıldı, Hz. Peygamber (sav) âmân verdi, onlar da teslim oldular. Rasulullah (sav), başta Abdullah b. Selâm'ın kabilesi (olan) Kaynukâ oğulları ve Hârise oğulları Yahudileri olmak üzere Medine'de bulunan tüm Yahudileri sürgün etti."
Bize Muhammed b. Müsenna, ona Muaz b. Hişam (Destevâî), ona babası (Hişam b. Ebu Abdullah Destevâî), ona Katade (b. Di'âme es-Sedusî), ona Zürâre b. Evfâ, ona da Sa'd b. Hişam şöyle rivayet etmiştir: Sa'd b. Hişam hanımını boşadı sonra arazisini satmak için Medine'ye gitti...(6148 nolu) hadisi mana ile rivayette bulundu. [Sa'd b. Hişam b. Amir, Allah yolunda gazaya niyet ederek Medine'ye geldi ve Medine'de kendine ait bulunan bir arsayı satarak, bedeli ile silah ve at satın almak, böylece ölünceye kadar Bizanslılara karşı cihatta bulunmak istedi. Medine'ye gelince, Medinelilerden bazı kimselerle karşılaştı. Onlar kendisini bu işten nehy ettiler ve ona Nebi'nin (sav) hayatında altı kişilik bir cemaatin bunu yapmak istediğini fakat Hz. Peygamber'in (sav), onları bundan nehyettiğini ve kendilerine; "Benim şahsımda sizin için güzel bir örnek yok mudur?" buyurdu. Onlar, bunu söyleyince Sa'd evvelce boşadığı karısına ric'at etmiş ve ric'at ettiğine şahit de getirdi. Peşinden İbn Abbas'a (ra) gelerek, ona Rasulullah'ın (sav) vitir namazını sordu. İbn Abbas; sana Rasulullah'ın (sav) vitrini yeryüzünde en iyi bileni göstereyim mi? dedi. Sa'd; o kimdir? diye sordu. İbn Abbas; Aişe'dir. Hemen ona git de sor. Sonra gel de sana verdiği cevabı bana haber ver!, dedi. (Sa'd diyor ki): Bunun üzerine ben, Aişe'ye gitmek üzere yola çıktım ve Hakim b. Eflah'a vararak Aişe'ye beraber gitmek üzere, onu yanıma almak istedim. Hakim; ben ona yaklaşmam. Çünkü ben, onu şu iki fırka hakkında bir şey söylemekten nehyettim de o, buna razı olmayarak bildiğini işledi dedi. Ben, Hakim'e yeminle ısrar ettim. Bunun üzerine (Benimle) geldi. Beraberce Aişe'ye gittik. Ve yanına girmek için izin istedik. Aişe bize izin verdi. Yanına girdik. Hakim'i (görünce onu) tanıyarak sen, Hakim misin? dedi. Hakim; evet cevabını verdi. Aişe; yanındaki kimdir? dedi. Hakim; Sa'd b. Hişam'dır cevabını verdi. Aişe; hangi Hişam? dedi. Hakim; Amir'in oğlu dedi. Bunun üzerine Aişe, ona rahmet okudu ve hayırdır inşallah! dedi. (Ravi Katade: Hişam, Uhud harbinde yaralanmıştı demiştir.) (Sa'd diyor ki :) Ey Mü'minlerin annesi! Bana, Resulullah'ın (sav) ahlâkını anlat dedim. Aişe; sen, Kur'an okuyorsun değil mi? dedi. Evet okuyorum dedim. İşte Nebiyyullah'ın (sav) ahlâkı Kur'an'dı dedi. Bunun üzerine ben kalkmaya davrandım. Ve (bundan sonra) ölünceye kadar kimseye bir şey sormamaya niyet ettim. Sonra aklıma geldi de bana, Rasulullah'ın (sav) gece namazını anlat dedim. Aişe; sen Müzemmil sûresini okuyorsun değil mi? dedi. Evet okurum cevabını verdim. Aişe; işte Allah (ac) bu surenin başında gece namazını farz kıldı. Bunun üzerine Nebiyyullah (sav) ile ashabı bir sene gece namazına kalktılar. Allah, bu surenin sonunu on iki ay semada tuttu. Nihayet bu surenin sonunda tahfifi indirdi de artık gece namazı farzdan sonra kılınan bir nafile oldu dedi. Ben; ey Mü'minlerin annesi! Bana Rasulullah'ın (sav) vitrinden haber ver dedim. Aişe; biz, onun misvakını ve abdest suyunu hazırlardık. Allah da onu geceleyin ne zaman uyandırmak dilerse uyandırırdı. Bunu müteâkib misvak tutunur; abdest alır ve dokuz rekât namaz kılardı. Bu rekâtların yalnız sekizincisinde oturur da Allah'ı zikreder; ona hamd eyler ve duada bulunurdu. Sonra selâm vermeden ayağa kalkar, dokuzuncu rekâtı da kılardı. Sonra oturarak Allah'ı zikreder, ona hamd eyler ve duada bulunurdu. Sonra bize işittirecek derecede selâm verirdi. Selam verdikten sonra oturduğu yerden iki rekât namaz kılardı. İşte evladım bu namaz on bir rekâttır. Nebiyyullah (sav) yaşlanıp biraz kilo alınca vitri yedi rekât kılmaya başladı. Bu iki rekâtı yine eskiden kıldığı gibi kıldı. Böylece bu da dokuz rekât oldu yavrucuğum! Nebiyyullah (sav) bir namazı kıldı mı, artık ona devam etmeyi severdi. Şayet kendisine uyku veya bir ağrı galebe çalar da gece namazını kılamazsa (onun yerine) gündüz on iki rekât namaz kılardı Nebiyyullah'ın (sav) bütün Kur'an'ı bir gecede okuduğunu, bütün bir gece sabaha kadar namaz kıldığını ve Ramazandan başka tam bir ay oruç tuttuğunu bilmiyorum dedi. Bunun üzerine ben, İbn Abbas'a giderek Aişe'nin söylediklerini ona anlattım. İbn Abbas; Aişe doğru söylemiş! Onun yakınına gidebilsem yahut yanına girip çıkabilsem mutlaka onun yanma gider, bunları onun ağzından dinlerdim dedi. Ben; senin onun yanına girmediğini bilseydim, onun hadisini sana aktarmazdım dedim.]
Bize Muhammed b. Davud b. Süfyan, ona Abdürrezzak, ona Mamer, ona (İbn Şihab) ez-Zührî, ona Abdurrahman b. Ka'b b. Malik, ona da Hz. Peygamber'in (sav) ashabından birisi şöyle nakletmiştir: "Bedir savaşından önce, Hz. Peygamber (sav), Medine'de iken Kureyş kâfirleri, içlerinde Abdullah b. Übey'in olduğu Evs ve Hazreç kabilelerinden putlara tapan kişilere mektup yazarak 'Siz, bizim kabilemizden olan birisine sahip çıkıp onu şehrinizde barındırıyorsunuz. Allah'a yemin olsun ki ya siz onunla savaşır, ya da onu oradan kovarsınız. Aksi takdirde biz bütün birliklerimizle üzerinize yürür, savaşçılarınızı öldürür, kadınlarınızı kendimize helal kılarız' dediler. Bu mektup Abdullah b. Übey ve beraberindeki putperestlere ulaşınca Hz. Peygamberle (sav) savaşmak için bir araya geldiler. Bu durumdan haberdar olan Hz. Peygamber (sav) onlarla bir araya geldi ve onlara 'Kureyş'in size yaptığı tehdit haberi bana ulaştı. Sizin bana karşı kurmak istediğiniz tuzak, size Kureyşlilerin size karşı kurmak istedikleri tuzaktan daha fazla zarar verir. Zira siz (bize karşı tuzak kurarken) kendi çocuklarınız ve kardeşlerinizle savaşacaksınız' dedi. Hz. Peygamber'i (sav) dinleyince ayrılığa düşüp dağıldılar. Bu haber Kureyş kâfirlerine ulaştı." "Bedir savaşından sonra Kureyş kâfirleri bu sefer Yahudilere mektup yazarak 'sizler silah ve korunaklı kale sahiplerisiniz. Ya kabilemizden olan kişiyle savaşırsınız ya da size şöyle şöyle yaparız ve o zaman da sizin kadınlarınızın halhalları ile bizim aramıza hiçbir şey giremez' dediler. Yazdıkları bu mektubun haberi Hz. Peygamber'e (sav) ulaştı. Nadîr oğulları Hz. Peygamber'e suikast için toplandılar. Hz. Peygamber'e (sav) (haber) göndererek 'ashabından otuz kişiyi çıkar biz de din adamlarımızdan otuz kişiyi çıkaralım da orta bir yerde buluşalım ve seni dinleyelim, eğer (din adamlarımız) seni tasdik ederlerse sana inanırlar, biz da sana inanırız' dediler. Hz. Peygamber (sahabeye) onların haberini anlattı. Ertesi gün olunca Hz. Peygamber (sav) bir birlikle onların üzerine yürüyüp onları muhasaraya aldı ve onlara 'Allah'a yemin olsun ki benimle anlaşma yapıncaya kadar benim katımda sizin bir güvenilirliğiniz yok' dedi. Nadir oğulları anlaşma yapmaya yanaşmayınca o gün onlarla savaştı. Ertesi gün Nadîr oğullarını kendi hallerine bırakıp, bir birlikle Kurayza oğullarının üzerine yürüdü ve onları kendisiyle anlaşma yapmaya çağırdı. (Kurayza oğulları) Hz. Peygamberle (sav) anlaşma yapınca oradan ayrılıp ertesi gün Nadîr oğullarına bir birlikle gitti. Sonra (tekrar) Benî Nadr üzerine ordu birlikleriyle yürüdü ve sürgüne razı oluncaya kadar onlarla savaştı. Böylece Nadîr oğulları develerin taşıyabildiği kadar eşyalarını, evlerinin kapılarını ve ağaç kirişlerini bile yanlarına alıp götürdüler." "Yüce Allah Nadîr oğullarının hurmalığı hakkında 'Onların mallarından Allah'ın, savaşılmaksızın peygamberine kazandırdığı mallar için siz, at ya da deve koşturmuş değilsiniz' (Haşr 59/6) yani savaşsız alındı, buyurarak bu hurmalığı Hz. Peygamber'e tahsis etti. Hz. Peygamber (sav) de o malların birçoğunu muhacirlere verdi, Ensar'dan da ihtiyaç sahibi iki kişi hariç başka kimseye pay vermedi. Hz. Peygamber'e (sav) de Hz. Fatıma'nın (r.anha) oğullarına intikal etmiş olan kısmı kalmış oldu."
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe ve Ebu Küreyb, o ikisine İbn Fudayl, ona da Umare hadisi bu isnadla, Ebu Zür'a'dan, o da Ebu Hureyre'den, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Allah, kendi yolunda (gazaya) çıkana kefil olmuş ve şöyle buyurmuştur: Onu sadece benim yolunda cihad etmesi, bana iman etmesi ve peygamberlerimi tasdik etmesi gazaya çıkarmıştır. Bu sebeple onu cennete sokmak veya çıktığı yere elde ettiği sevap yahut ganimetle döndürmek bana aittir. Muhammed'in canını kudret elinde bulundurana yemin olsun ki, Allah yolunda yaralanan bir kimse, kıyamet günü yaralandığı haliyle gelir; rengi kan rengi, kokusu ise misk kokusudur. Muhammed'in canını kudret elinde bulundurana yemin olsun ki, müslümanlara zor gelmese Allah yolunda gaza eden hiçbir seriyyeden geri kalmazdım. Ancak bir imkan bulamıyorum ki onlara binek temin edeyim. Onlar da buna imkan bulamıyorlar ki (kendileri çıksınlar). Gazaya gelmeyip ardımda kalmaları da onlara ağır gelecektir. Muhammed'in canını kudret elinde bulundurana yemin olsun ki, Allah yolunda gaza edip öldürülmeyi, sonra yine gaza edip öldürülmeyi, ardından tekrar gaza edip öldürülmeyi isterdim."
Bize Said b. Mansur, ona Abdullah b. Vehb, ona Amr b. Hâris, ona Yezid b. Ebu Habib, ona Mehrî'nin azadlısı Yezid b. Ebu Said, ona babası, ona da Ebu Said Hudrî şöyle haber vermiştir: "Rasulullah (sav), Beni Lihyân'a 'İçinizden her iki kişiden biri gazaya katılmak üzere çıksın' buyruğuyla haber gönderdi. Gazveden geride kalan kimseler için ise şöyle buyurdu: 'Gazveye katılan kimsenin geride kalan ailesine ve malına hayırla muamele eden (onlara sahip çıkan) kimselere de savaşa katılanların sevabının yarısı vardır'."
Bize Muhammed b. Kesir, ona Süfyan, ona Ebu İshak şöyle rivayet etmiştir: "Harise b. Mudarrib, Abdullah (b. Mesud'un) yanına geldi ve 'Arap kabilelerinde hiç birisiyle aramda bir düşmanlık yoktur. Ben, Hanîfe oğulları mescidine uğradım. Bir de baktım ki onlar Müseylime'ye iman etmişler' dedi. Bunun üzerine Abdullah onlara haber yollayıp yanına getirdi ve İbn Nevvâha hariç onlardan tövbe etmelerini istedi, sonra İbn Nevvâha'ya dönerek 'Rasulullah'ın (sav), senin hakkında 'elçi olmasaydın muhakkak boynunu vururdum' buyurduğunu işitmiştim. Şimdi sen artık elçi değilsin' dedi ve Karaza b. Ka'b'a emretti, o da çarşıda onun boynunu vurdu, ardından 'Kim İbn Nevvâha’yı pazarda öldürülmüş halde görmek isterse gitsin baksın' dedi."
Bize Muhammed b. Yahya b. Fâris, ona Abdürrezzak b. Hemmam, ona İbn Cüreyc, ona Musa b. Ukbe, ona Nafi', ona da İbn Ömer şöyle haber vermiştir: "Nadîr ve Kurayza oğulları Yahudileri Hz. Peygamber'le (sav) savaştılar. Hz. Peygamber (sav) de Nadir oğulları Yahudilerini sürgün etti. Kurayza Yahudilerini de bağışlayıp yerlerinde bıraktı. Kurayza oğulları da daha sonra savaş açınca, Hz. Peygamber (sav), bir kısmı hariç, erkeklerini öldürüp kadınlarını, çocuklarını ve mallarını Müslümanlar arasında paylaştırdı. O bir kısmı Hz. Peygamber'den (sav) himaye talep ettiler de onlara aman verdi ve onlar bu emana teslim oldular. Hz. Peygamber (sav), başta Abdullah b. Selam'ın kavmi Kaynuka oğulları ve Harise oğulları Yahudileri olmak üzere Medine'deki bütün Yahudileri sürgün etti."
Açıklama: İlgili rivayet için bk. M004856.