Giriş

Bize Ahmed b. Salih ve Osman b. Ebu Şeybe -bu hadis onun rivayetidir-, onlara el-Fadl b. Dükeyn, ona Hişam b. Sa'd, ona Zeyd b. Eslem, ona babası, ona da Ömer b. el-Hattab'ın (ra) şöyle söylerken işittiğini rivayet etmiştir: Rasulullah (sav) bir gün bize sadaka vermemizi emretti. Bu emir, bende mal bulunan bir zamana rastlamıştı. Kendi kendime, eğer bir gün Ebu Bekir'i geçebileceksem, işte o gün bugündür dedim ve malımın yarısını getirdim. Rasulullah (sav); "ailene ne bıraktın?" diye sordu. Bu kadarını da aileme bıraktım dedim. Sonra Ebu Bekir (ra) malının hepsini getirdi. Ona da Rasulullah (sav); "ailene ne bıraktın?" diye sordu. Ebu Bekir, onlara Allah'ı ve Rasulünü bıraktım dedi. Bunun üzerine ben, bundan sonra seninle hiçbir şeyde asla yarışmam dedim.


    Öneri Formu
10962 D001678 Ebu Davud, Zekât, 40

Bize Ebu Yeman, ona Şuayb, ona Ebu Zinad, ona A’rec, ona da Ebu Hureyre Rasulullah’ın (sav) şöyle dediğini nakletti: "Aziz ve Celil olan Allah 'Ey kulum, sen (fakirlere) infak et ki, ben de sana edeyim' buyurdu. Rasul-i Ekrem (devamla şöyle) dedi: Allah’ın eli doludur (Nimetleri boldur.) (Kullarına) infakı onu eksiltmez. O gece-gündüz daima akar. (Rasulullah devamla) dedi ki: Allah'ın göğü ve yeri yarattığı günden beri infak ettiği (nimetlerin) ne kadar olduğunu bana söyleyebilir misiniz? Şüphesiz ki O'nun infakı, elindeki (hazinelerindeki) nimetlerinden hiçbir şey eksiltmemiştir. Çünkü O'nun Arş'ı (tahtı) su üzerindedir. Ve (amel ve rızıkların) terazisi O'nun elindedir, (nasibi ve rızkı bazen) kısar, (bazen de) artırır." ["İ’terâke= Senin başına gelip çattı", "Aravtu= Onu uzanıp aldım" kökünden ve İftiâl veznindedir. Ve "Fulânun ya'rûhu (Filan onu uzanıp alıyor) ve İ’terânî (Bana isabet ediyor, başıma geldi)" fiilleri de bu köktendir. “Âhizun bi nâsihatihâ= Çünkü her canlının kontrolü O’nun elindedir. (Hud, 11/56). Her şey onun mülkünde, idaresinde ve tasarrufundadır. "Anîdun", "Anûdun", "Ânidun" kelimeleri de aynı manaya olup "Çok inatçı" demektir ki vurgulu bir şekilde böbürlenmeyi ifade eder. “Ista'marakum'' Size orayı mamur hale getirme görevi verdi." (Hûd 11/61. "A’martuhu'd-dâra fehye umrâ" denilir ki, "Ben evi yaşadığı müddetçe ona mülk yaptım" demektir. "Nekirahum", "Enkerahum", "Istenkerahum"; bunların hepsi bir ma'nâya olup "Onlardan hoşlanmadı anlamına gelir. "İnnehu hamîdun mecîdun = Şüphe yok ki, O, asıl hamde layık, hayrı, ihsanı çok olandır." "Mecîd", "macid" kökünden olup faîl veznidir. "Hamîd" de "Hamide (Hamdetti)" fiilinden olup "Mahmûd", övülen manasınadır. 'Siccîlun", sert ve büyük demektir. "Siccîl" ve "Siccîn" aynı manayadır, bunlardaki lâm ile nûn, zâid harflerden olmaları ve her biri diğerine çevrilebilmeleri bakımından iki kardeştirler. (Câhiliye ve İslâm devirlerine erişmiş muhadram) Şâir Temîm b. Mukbil de bu manaya delil olacak şu beyti söylemiştir. "Nice yaya askerler kuşluk vaktinde miğferlerin yerlerine yani başlara öyle şiddetli darbe indiriyorlar ki, yiğitler bunu birbirlerine tavsiye ediyorlar." Bu beyitte geçen "Siccîn" kelimesi "şiddetli" anlamınadır.]


    Öneri Formu
32095 B004684 Buhari, Tefsir, (Hûd) 2


Açıklama: Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren değişik lafızlı kısım: اللهم اعط للمنفق خلفا وللمنسك تلفا

    Öneri Formu
9737 B001442 Buhari, Zekat, 27


    Öneri Formu
32277 İM004208 İbn Mâce, Zühd, 22


    Öneri Formu
275435 D001678-2 Ebu Davud, Zekat, 40

Bize Müsedded, ona İsmail, ona Eyyüb, ona Abdullah b. Ebu Müleyke'nin rivayet ettiğine göre; "Hz. Aişe (ra) bazı fakirlerden söz etmişti." [Ebû Davud dedi ki: Abdullah b. Ebu Müleyke'den başkalarının rivayetine göre, bazı sadakalardan söz etmişti-. Rasulullah (sav) ona, "ver! Sayma, yoksa sana da sayıyla verilir," buyurdu.]


    Öneri Formu
11018 D001700 Ebu Davud, Zekât, 46

Bize Müsedded, ona Bişr b. el-Mufaddal, ona Galib el-Kattan, ona bir şahıs babasından, onun da babasından naklettiğine göre bir su kaynağı üzerinde görevli imişler. İslamiyet kendilerine ulaşınca suyun sahibi İslam'ı kabul etmeleri halinde kendilerine yüz deve vaat etmiş. Bunun üzerine Müslüman olmuşlar. O zat develeri onların arasında taksim etmiş. Ancak kısa bir zaman sonra develeri onlardan geri almak istemiş. Oğlunu Hz. Peygamber'e (sav) göndermiş ve ona Hz. Peygamber’e (sav) git ve ona şöyle de: Babam size selam söylüyor. Kavmine Müslüman olmaları için yüz deve vadetti. Onlar da Müslüman oldular. Sonra develeri onlara paylaştırdı. Ama sonradan develerini geri almak istedi. Böyle bir hakkı var mıdır, yoksa yeni sahipleri mi develer üzerinde hak sahibidir? Eğer evet veya hayır derse ona babam ihtiyar bir kimsedir. Suyun idaresiyle görevlidir. Onun ölümünden sonra suyun idaresini bana vermeni istiyor de. Bunun üzerine adamın oğlu Hz. Peygamber’in (sav) huzuruna vardı ve babam size selam söylüyor dedi. Hz. Peygamber "selam senin ve babanın üzerine olsun" buyurdu. Ardından adamın oğlu babam İslam'a girmeleri şartıyla kavmine yüz deve vermeyi vadetmişti. Onlar Müslüman oldular ve İslam'ı güzelce yaşamaya başladılar. Sonra babam onlardan develeri geri almak istedi. Şimdi bu develerde babam mı yoksa onlar mı hak sahibidir? diye sordu. Hz. Peygamber (sav): "Eğer baban develeri onara teslim etmek istiyorsa, onları versin. Eğer develeri geri almayı uygun buluyorsa, bu develere onlardan daha çok hak sahibidir. Eğer onlar İslam'a girmişlerse bu kendileri için hayırlıdır. Eğer İslam’a girmezlerse onlarla savaşılır" buyurdu. Adam babam yaşlı bir kimse, suyun idareciliğini yapıyor. Bu görevi ondan sonra bana vermeni talep ediyor dedi. Hz. Peygamber (sav) "su idareciliği bir haktır ve bu görevi yapanlar insanlara gereklidirler. (Bu işi yaparken hakka tam manasıyla riayet zor olduğundan) bu görevi alanların çoğu cehennemdedirler."


    Öneri Formu
17756 D002934 Ebu Davud, Harac, Fey' ve 'İmare, 5


    Öneri Formu
11313 B002065 Buhari, Büyu', 12


    Öneri Formu
31828 İM004130 İbn Mâce, Zühd, 8


    Öneri Formu
21779 N002442 Nesai, Zekât, 2