Bize Abdülaziz b. Abdullah, ona İbrahim b. Sa'd, ona İbn Şihâb, ona Atâ b. Yezid el-Leysî, ona da Ebu Hüreyre şöyle söylemiştir: (Bir gün) insanlar, 'Ey Allah'ın Rasulü! Kıyamet gününde Rabbimizi görecek miyiz?' dedi. Rasulullah (sav) şöyle buyurdu:
"On dördünde ayı görmekte bir zorlukla karşılaşıyor musunuz?" Ashab, 'hayır, ey Allah'ın Rasulü' dediler. Rasulullah (sav) "Peki, ya önünde bulut yokken güneşi görmekte bir sıkıntı çeker misiniz." buyurdu. Ashab, 'Hayır, Ey Allah'ın Rasulü' deyince, o da şöyle buyurdu: "İşte sizler onu böyle göreceksiniz. Kıyamet gününde Allah insanları toplayacak ve '(Dünyada iken) her kim neye ibadet ediyorsa onun arkasından gitsin' buyuracak. Güneşe ibadet eden güneşin arkasından gidecek, aya ibadet eden ayın arkasından gidecek, tâğûtlara (bâtıl ve uydurma ilâhlara) ibadet eden kimse de tâğûtların arkasından gidecek. Geriye aralarında şefaatçileri –ya da münafıkları, ki şüphe eden ravi İbrahim'dir- olduğu halde bu ümmet kalacak. Allah onlara gelerek, 'Ben sizin Rabbinizim' diyecek. Onlar,'Rabbimiz yanımıza gelinceye kadar biz burada duracağız, Rabbimiz yanımıza gelirse biz onu tanırız' diyecekler. Allah da onlara onu tanıyacakları suretinde gelecek, 'ben sizin Rabbinizim' diyecek. Onlar 'Sen Rabbimizsin diyecekler' ve onun izinden gidecekler. Sırat cehennemin iki yakası arasında kurulacak. Ben ve ümmetim onu ilk aşanlar olacağız. O gün yalnızca rasuller konuşacak, o gün yapacakları dua 'Allah'ım esenlik ver, esenlik ver, duası olacak. Cehennemde sa'dân dikeni gibi kancalar vardır. Sizler hiç sa'dânı gördünüz mü?" Ashab, 'Evet, ey Allah'ın Rasulü' dediler. Allah Rasulü şöyle devam etti: "İşte o kancalar sa'dân dikeni gibidir. Şöyle ki bunların ne kadar büyük olduklarını Allah'tan başkası bilemez. İnsanları amellerine göre yakalayacaklardır. Kimileri ameli sebebiyle kalacak helak edileceklerden yahut da ameli sebebiyle bağlanmış olacaklardan olacak, kimileri lime lime edilecek yahut cezalandırılacaktır –ya da buna yakın bir ifade kullandı.- Sonra (Allah) tecelli edecek. Allah kullar arasında hüküm vermeyi bitirip de rahmeti ile cehennemliklerden dilediği kimseleri çıkarmak isteyeceğinde, meleklere, Allah'tan başka hiçbir ilah olmadığına şahitlik edenler arasından, rahmet ihsan etmeyi dilediği kimseler arasından, Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmayanları cehennemden çıkarmalarını emredecektir. Melekler onları cehennemde secde izlerinden tanıyacaklardır. Çünkü ateş, secdenin bıraktığı izler hariç Âdemoğlunun uzuvlarını yakar. Allah da cehennem ateşine secde izlerini yakmayı yasaklamıştır. Bunlar cehennemden kavurulmuş olarak çıkacaklar, üzerlerine hayat suyu dökülecek ve o suyun altında selin sürükledikleri arasındaki tohumun yetiştiği gibi yetişecekler. Daha sonra Allah kullar arasındaki hükmünü bitirecek, geriye yüzü cehenneme dönük bir adam kalacak. Bu kişi ise cehennemlikler arasından cennete en son girecek kişi olacaktır. Bu kişi, 'Rabbim, yüzümü ateşten başka bir tarafa çevir, çünkü cehennemin kokusu beni perişan etti, alevi beni yaktı' diyecektir. Sonra Allah'a kendisine dua etmeyi dilediği gibi dua edecek, sonra da Allah: 'Bu istediğini sana verdikten sonra benden başka bir şey istemeyecek misin?' buyuracak. O kişi, 'İzzetine yemin olsun ki hayır, bundan başka senden bir şey istemeyeceğim' diyecek. Rabbine dilediği ahitleri, sözleri verecek. Allah da yüzünü cehennem ateşinden başka tarafa çevirecek. Yüzünü cennete çevirip cenneti görecek. Allah'ın susmasını dilediği kadar bir süre susacak sonra da, 'Rabbim, beni cennetin kapısına yaklaştır' diyecek. Allah, 'sen sana bu verilenden başka ebediyen benden bir şey dilemeyeceğine dair ahitler ve sözler vermemiş miydin? Yazık sana ey Âdemoğlu, sen ne kadar da sözünde durmayan birisin' buyuracak. O kişi, 'Rabbim' diyecek ve Allah'a dua edecek. Sonunda yüce Allah: 'Peki, sana bu isteklerin verilecek olursa, acaba başka bir şey istemeyecek misin?' buyuracak. O kişi, 'hayır, izzetine yemin ederim, senden bundan başka bir şey istemeyeceğim' diyecek. (Allah) dilediği kadar (Allah'a) ahitler ve sözler verecek. Bunun üzerine onu cennetin kapısına yaklaştıracak, cennetin kapısında dikileceği vakit cennetin genişliği ona görünecek, içindeki mutlulukları, sevinçleri görecek. Allah'ın dilediği kadar susacak sonra da: 'Rabbim beni cennete koy' diyecek. Yüce Allah: 'Sen sana verilenden başka bir şey istemeyeceğine dair ahitlerini, sözlerini vermemiş miydin?' buyuracak. 'Yazıklar olsun sana ey Âdemoğlu, ne kadar da antlarını bozan birisisin' buyuracak. Kul Allah (cc) gülünceye kadar ona dua edecek ve Rabbim bari yarattıklarının en bedbahtı ben olmayayım, diye yalvaracak. Allah, onun bu haline gülecek ve ona, 'haydi cennete gir', buyuracak. Cennete girdikten sonra, Allah ona, 'Haydi iste', buyuracak. O da Rabbine dileklerde bulunacak, temennilerini yapacak hatta Allah ona hatırlatarak şunları şunları da dile, buyuracak. Nihayet artık istekleri bitip tükeneceği zaman, Allah, 'İşte sana bu temenni ettiklerinle birlikte, bir o kadar daha verilecektir ve bunlar senindir' buyuracak."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
29799, B007437
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ الْعَزِيزِ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ سَعْدٍ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ عَطَاءِ بْنِ يَزِيدَ اللَّيْثِىِّ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ أَنَّ النَّاسَ قَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ هَلْ نَرَى رَبَّنَا يَوْمَ الْقِيَامَةِ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم " هَلْ تُضَارُّونَ فِى الْقَمَرِ لَيْلَةَ الْبَدْرِ " . قَالُوا لاَ يَا رَسُولَ اللَّهِ . قَالَ: " فَهَلْ تُضَارُّونَ فِى الشَّمْسِ لَيْسَ دُونَهَا سَحَابٌ " . قَالُوا لاَ يَا رَسُولَ اللَّهِ . قَالَ: " فَإِنَّكُمْ تَرَوْنَهُ كَذَلِكَ ، يَجْمَعُ اللَّهُ النَّاسَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فَيَقُولُ مَنْ كَانَ يَعْبُدُ شَيْئًا فَلْيَتَّبِعْهُ . فَيَتْبَعُ مَنْ كَانَ يَعْبُدُ الشَّمْسَ الشَّمْسَ ، وَيَتْبَعُ مَنْ كَانَ يَعْبُدُ الْقَمَرَ الْقَمَرَ ، وَيَتْبَعُ مَنْ كَانَ يَعْبُدُ الطَّوَاغِيتَ الطَّوَاغِيتَ ، وَتَبْقَى هَذِهِ الأُمَّةُ فِيهَا شَافِعُوهَا - أَوْ مُنَافِقُوهَا شَكَّ إِبْرَاهِيمُ - فَيَأْتِيهِمُ اللَّهُ فَيَقُولُ أَنَا رَبُّكُمْ . فَيَقُولُونَ هَذَا مَكَانُنَا حَتَّى يَأْتِيَنَا رَبُّنَا فَإِذَا جَاءَنَا رَبُّنَا عَرَفْنَاهُ فَيَأْتِيهِمُ اللَّهُ فِى صُورَتِهِ الَّتِى يَعْرِفُونَ فَيَقُولُ أَنَا رَبُّكُمْ . فَيَقُولُونَ أَنْتَ رَبُّنَا . فَيَتْبَعُونَهُ وَيُضْرَبُ الصِّرَاطُ بَيْنَ ظَهْرَىْ جَهَنَّمَ ، فَأَكُونُ أَنَا وَأُمَّتِى أَوَّلَ مَنْ يُجِيزُهَا ، وَلاَ يَتَكَلَّمُ يَوْمَئِذٍ إِلاَّ الرُّسُلُ ، وَدَعْوَى الرُّسُلِ يَوْمَئِذٍ اللَّهُمَّ سَلِّمْ سَلِّمْ . وَفِى جَهَنَّمَ كَلاَلِيبُ مِثْلُ شَوْكِ السَّعْدَانِ ، هَلْ رَأَيْتُمُ السَّعْدَانَ " . قَالُوا نَعَمْ يَا رَسُولَ اللَّهِ . قَالَ: " فَإِنَّهَا مِثْلُ شَوْكِ السَّعْدَانِ ، غَيْرَ أَنَّهُ لاَ يَعْلَمُ مَا قَدْرُ عِظَمِهَا إِلاَّ اللَّهُ ، تَخْطَفُ النَّاسَ بِأَعْمَالِهِمْ ، فَمِنْهُمُ الْمُوبَقُ بَقِىَ بِعَمَلِهِ ، أَوِ الْمُوثَقُ بِعَمَلِهِ ، وَمِنْهُمُ الْمُخَرْدَلُ أَوِ الْمُجَازَى أَوْ نَحْوُهُ ، ثُمَّ يَتَجَلَّى حَتَّى إِذَا فَرَغَ اللَّهُ مِنَ الْقَضَاءِ بَيْنَ الْعِبَادِ وَأَرَادَ أَنْ يُخْرِجَ بِرَحْمَتِهِ مَنْ أَرَادَ مِنْ أَهْلِ النَّارِ أَمَرَ الْمَلاَئِكَةَ أَنْ يُخْرِجُوا مِنَ النَّارِ مَنْ كَانَ لاَ يُشْرِكُ بِاللَّهِ شَيْئًا ، مِمَّنْ أَرَادَ اللَّهُ أَنْ يَرْحَمَهُ مِمَّنْ يَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ ، فَيَعْرِفُونَهُمْ فِى النَّارِ بِأَثَرِ السُّجُودِ ، تَأْكُلُ النَّارُ ابْنَ آدَمَ إِلاَّ أَثَرَ السُّجُودِ ، حَرَّمَ اللَّهُ عَلَى النَّارِ أَنْ تَأْكُلَ أَثَرَ السُّجُودِ ، فَيَخْرُجُونَ مِنَ النَّارِ قَدِ امْتُحِشُوا ، فَيُصَبُّ عَلَيْهِمْ مَاءُ الْحَيَاةِ فَيَنْبُتُونَ تَحْتَهُ كَمَا تَنْبُتُ الْحِبَّةُ فِى حَمِيلِ السَّيْلِ ، ثُمَّ يَفْرُغُ اللَّهُ مِنَ الْقَضَاءِ بَيْنَ الْعِبَادِ ، وَيَبْقَى رَجُلٌ مُقْبِلٌ بِوَجْهِهِ عَلَى النَّارِ هُوَ آخِرُ أَهْلِ النَّارِ دُخُولاً الْجَنَّةَ فَيَقُولُ أَىْ رَبِّ اصْرِفْ وَجْهِى عَنِ النَّارِ ، فَإِنَّهُ قَدْ قَشَبَنِى رِيحُهَا وَأَحْرَقَنِى ذَكَاؤُهَا . فَيَدْعُو اللَّهَ بِمَا شَاءَ أَنْ يَدْعُوَهُ ثُمَّ يَقُولُ اللَّهُ هَلْ عَسَيْتَ إِنْ أُعْطِيتَ ذَلِكَ أَنْ تَسْأَلَنِى غَيْرَهُ . فَيَقُولُ لاَ وَعِزَّتِكَ لاَ أَسْأَلُكَ غَيْرَهُ ، وَيُعْطِى رَبَّهُ مِنْ عُهُودٍ وَمَوَاثِيقَ مَا شَاءَ ، فَيَصْرِفُ اللَّهُ وَجْهَهُ عَنِ النَّارِ ، فَإِذَا أَقْبَلَ عَلَى الْجَنَّةِ وَرَآهَا سَكَتَ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ يَسْكُتَ ثُمَّ يَقُولُ أَىْ رَبِّ قَدِّمْنِى إِلَى بَابِ الْجَنَّةِ . فَيَقُولُ اللَّهُ لَهُ أَلَسْتَ قَدْ أَعْطَيْتَ عُهُودَكَ وَمَوَاثِيقَكَ أَنْ لاَ تَسْأَلَنِى غَيْرَ الَّذِى أُعْطِيتَ أَبَدًا ، وَيْلَكَ يَا ابْنَ آدَمَ مَا أَغْدَرَكَ . فَيَقُولُ أَىْ رَبِّ . وَيَدْعُو اللَّهَ حَتَّى يَقُولَ هَلْ عَسَيْتَ إِنْ أُعْطِيتَ ذَلِكَ أَنْ تَسْأَلَ غَيْرَهُ . فَيَقُولُ لاَ وَعِزَّتِكَ لاَ أَسْأَلُكَ غَيْرَهُ ، وَيُعْطِى مَا شَاءَ مِنْ عُهُودٍ وَمَوَاثِيقَ ، فَيُقَدِّمُهُ إِلَى بَابِ الْجَنَّةِ ، فَإِذَا قَامَ إِلَى بَابِ الْجَنَّةِ انْفَهَقَتْ لَهُ الْجَنَّةُ فَرَأَى مَا فِيهَا مِنَ الْحَبْرَةِ وَالسُّرُورِ ، فَيَسْكُتُ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ يَسْكُتَ ثُمَّ يَقُولُ أَىْ رَبِّ أَدْخِلْنِى الْجَنَّةَ . فَيَقُولُ اللَّهُ أَلَسْتَ قَدْ أَعْطَيْتَ عُهُودَكَ وَمَوَاثِيقَكَ أَنْ لاَ تَسْأَلَ غَيْرَ مَا أُعْطِيتَ - فَيَقُولُ - وَيْلَكَ يَا ابْنَ آدَمَ مَا أَغْدَرَكَ . فَيَقُولُ أَىْ رَبِّ لاَ أَكُونَنَّ أَشْقَى خَلْقِكَ فَلاَ يَزَالُ يَدْعُو حَتَّى يَضْحَكَ اللَّهُ مِنْهُ فَإِذَا ضَحِكَ مِنْهُ قَالَ لَهُ ادْخُلِ الْجَنَّةَ . فَإِذَا دَخَلَهَا قَالَ اللَّهُ لَهُ تَمَنَّهْ . فَسَأَلَ رَبَّهُ وَتَمَنَّى حَتَّى إِنَّ اللَّهَ لَيُذَكِّرُهُ يَقُولُ كَذَا وَكَذَا ، حَتَّى انْقَطَعَتْ بِهِ الأَمَانِىُّ قَالَ اللَّهُ ذَلِكَ لَكَ وَمِثْلُهُ مَعَهُ " .
Tercemesi:
Bize Abdülaziz b. Abdullah, ona İbrahim b. Sa'd, ona İbn Şihâb, ona Atâ b. Yezid el-Leysî, ona da Ebu Hüreyre şöyle söylemiştir: (Bir gün) insanlar, 'Ey Allah'ın Rasulü! Kıyamet gününde Rabbimizi görecek miyiz?' dedi. Rasulullah (sav) şöyle buyurdu:
"On dördünde ayı görmekte bir zorlukla karşılaşıyor musunuz?" Ashab, 'hayır, ey Allah'ın Rasulü' dediler. Rasulullah (sav) "Peki, ya önünde bulut yokken güneşi görmekte bir sıkıntı çeker misiniz." buyurdu. Ashab, 'Hayır, Ey Allah'ın Rasulü' deyince, o da şöyle buyurdu: "İşte sizler onu böyle göreceksiniz. Kıyamet gününde Allah insanları toplayacak ve '(Dünyada iken) her kim neye ibadet ediyorsa onun arkasından gitsin' buyuracak. Güneşe ibadet eden güneşin arkasından gidecek, aya ibadet eden ayın arkasından gidecek, tâğûtlara (bâtıl ve uydurma ilâhlara) ibadet eden kimse de tâğûtların arkasından gidecek. Geriye aralarında şefaatçileri –ya da münafıkları, ki şüphe eden ravi İbrahim'dir- olduğu halde bu ümmet kalacak. Allah onlara gelerek, 'Ben sizin Rabbinizim' diyecek. Onlar,'Rabbimiz yanımıza gelinceye kadar biz burada duracağız, Rabbimiz yanımıza gelirse biz onu tanırız' diyecekler. Allah da onlara onu tanıyacakları suretinde gelecek, 'ben sizin Rabbinizim' diyecek. Onlar 'Sen Rabbimizsin diyecekler' ve onun izinden gidecekler. Sırat cehennemin iki yakası arasında kurulacak. Ben ve ümmetim onu ilk aşanlar olacağız. O gün yalnızca rasuller konuşacak, o gün yapacakları dua 'Allah'ım esenlik ver, esenlik ver, duası olacak. Cehennemde sa'dân dikeni gibi kancalar vardır. Sizler hiç sa'dânı gördünüz mü?" Ashab, 'Evet, ey Allah'ın Rasulü' dediler. Allah Rasulü şöyle devam etti: "İşte o kancalar sa'dân dikeni gibidir. Şöyle ki bunların ne kadar büyük olduklarını Allah'tan başkası bilemez. İnsanları amellerine göre yakalayacaklardır. Kimileri ameli sebebiyle kalacak helak edileceklerden yahut da ameli sebebiyle bağlanmış olacaklardan olacak, kimileri lime lime edilecek yahut cezalandırılacaktır –ya da buna yakın bir ifade kullandı.- Sonra (Allah) tecelli edecek. Allah kullar arasında hüküm vermeyi bitirip de rahmeti ile cehennemliklerden dilediği kimseleri çıkarmak isteyeceğinde, meleklere, Allah'tan başka hiçbir ilah olmadığına şahitlik edenler arasından, rahmet ihsan etmeyi dilediği kimseler arasından, Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmayanları cehennemden çıkarmalarını emredecektir. Melekler onları cehennemde secde izlerinden tanıyacaklardır. Çünkü ateş, secdenin bıraktığı izler hariç Âdemoğlunun uzuvlarını yakar. Allah da cehennem ateşine secde izlerini yakmayı yasaklamıştır. Bunlar cehennemden kavurulmuş olarak çıkacaklar, üzerlerine hayat suyu dökülecek ve o suyun altında selin sürükledikleri arasındaki tohumun yetiştiği gibi yetişecekler. Daha sonra Allah kullar arasındaki hükmünü bitirecek, geriye yüzü cehenneme dönük bir adam kalacak. Bu kişi ise cehennemlikler arasından cennete en son girecek kişi olacaktır. Bu kişi, 'Rabbim, yüzümü ateşten başka bir tarafa çevir, çünkü cehennemin kokusu beni perişan etti, alevi beni yaktı' diyecektir. Sonra Allah'a kendisine dua etmeyi dilediği gibi dua edecek, sonra da Allah: 'Bu istediğini sana verdikten sonra benden başka bir şey istemeyecek misin?' buyuracak. O kişi, 'İzzetine yemin olsun ki hayır, bundan başka senden bir şey istemeyeceğim' diyecek. Rabbine dilediği ahitleri, sözleri verecek. Allah da yüzünü cehennem ateşinden başka tarafa çevirecek. Yüzünü cennete çevirip cenneti görecek. Allah'ın susmasını dilediği kadar bir süre susacak sonra da, 'Rabbim, beni cennetin kapısına yaklaştır' diyecek. Allah, 'sen sana bu verilenden başka ebediyen benden bir şey dilemeyeceğine dair ahitler ve sözler vermemiş miydin? Yazık sana ey Âdemoğlu, sen ne kadar da sözünde durmayan birisin' buyuracak. O kişi, 'Rabbim' diyecek ve Allah'a dua edecek. Sonunda yüce Allah: 'Peki, sana bu isteklerin verilecek olursa, acaba başka bir şey istemeyecek misin?' buyuracak. O kişi, 'hayır, izzetine yemin ederim, senden bundan başka bir şey istemeyeceğim' diyecek. (Allah) dilediği kadar (Allah'a) ahitler ve sözler verecek. Bunun üzerine onu cennetin kapısına yaklaştıracak, cennetin kapısında dikileceği vakit cennetin genişliği ona görünecek, içindeki mutlulukları, sevinçleri görecek. Allah'ın dilediği kadar susacak sonra da: 'Rabbim beni cennete koy' diyecek. Yüce Allah: 'Sen sana verilenden başka bir şey istemeyeceğine dair ahitlerini, sözlerini vermemiş miydin?' buyuracak. 'Yazıklar olsun sana ey Âdemoğlu, ne kadar da antlarını bozan birisisin' buyuracak. Kul Allah (cc) gülünceye kadar ona dua edecek ve Rabbim bari yarattıklarının en bedbahtı ben olmayayım, diye yalvaracak. Allah, onun bu haline gülecek ve ona, 'haydi cennete gir', buyuracak. Cennete girdikten sonra, Allah ona, 'Haydi iste', buyuracak. O da Rabbine dileklerde bulunacak, temennilerini yapacak hatta Allah ona hatırlatarak şunları şunları da dile, buyuracak. Nihayet artık istekleri bitip tükeneceği zaman, Allah, 'İşte sana bu temenni ettiklerinle birlikte, bir o kadar daha verilecektir ve bunlar senindir' buyuracak."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Tevhid 24, 2/754
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Muhammed Ata b. Yezid el-Cünde'î (Ata b. Yezid el-Leysî)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu İshak İbrahim b. Sa'd ez-Zührî (İbrahim b. Sa'd b. İbrahim b. Abdurrahman b. Avf)
5. Abdulaziz b. Abdullah el-Üveysi (Abdulaziz b. Abdullah b. Yahya b. Amr b. Üveys)
Konular:
Allah İnancı, Allah'ın görülmesi, rü'yetullah, cemalullah
CEHENNEM TASVİRLERİ
Secde
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ الصَّبَّاحِ الْعَطَّارُ حَدَّثَنَا أَبُو بَحْرٍ حَدَّثَنَا ثَابِتُ بْنُ عُمَارَةَ حَدَّثَنَا أَبُو تَمِيمَةَ الْهُجَيْمِىُّ قَالَ
"لَمَّا بَعَثْنَا الرَّكْبَ - قَالَ أَبُو دَاوُدَ يَعْنِى إِلَى الْمَدِينَةِ قَالَ - كُنْتُ أَقُصُّ بَعْدَ صَلاَةِ الصُّبْحِ فَأَسْجُدُ فَنَهَانِى ابْنُ عُمَرَ فَلَمْ أَنْتَهِ ثَلاَثَ مِرَارٍ ثُمَّ عَادَ فَقَالَ إِنِّى صَلَّيْتُ خَلْفَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَمَعَ أَبِى بَكْرٍ وَعُمَرَ وَعُثْمَانَ - رضى الله عنهم - فَلَمْ يَسْجُدُوا حَتَّى تَطْلُعَ الشَّمْسُ."
[قالَ ابو داوُدَ: يَعْني بالركْبِ أنهُم كانوا بَعَثوهُ إلى المدينة لِيَسْأَلَ لَهُمْ عن سجود القرآن].
Bize Abdullah b. es-Sabbah el-Attâr, ona Ebu Bahr, ona Sabit b. Umare, ona da Ebu Temime el-Hüceymi rivayet etmiştir:
"Biz bir grup içinde Medine'ye gönderildiğimiz zaman ben sabah namazından sonra cemaate va'z eder ve secde yapardım. İbn Ömer (ra) beni bundan üç kere menetti, fakat ben buna son vermedim. Bunun üzerine bana dönüp ben, Ebu Bekir, Ömer ve Osman ile birlikte Rasulullah'ın (sav) arkasında namaz kıldım. Hiçbiri güneş doğuncaya kadar secde etmedi dedi."
[Ebû Davud dedi ki: Yani insanlar bu heyeti Kur'an'daki tilâvet secdelerini sormak üzere göndermişlerdi.]
Öneri Formu
Hadis Id, No:
9835, D001415
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ الصَّبَّاحِ الْعَطَّارُ حَدَّثَنَا أَبُو بَحْرٍ حَدَّثَنَا ثَابِتُ بْنُ عُمَارَةَ حَدَّثَنَا أَبُو تَمِيمَةَ الْهُجَيْمِىُّ قَالَ
"لَمَّا بَعَثْنَا الرَّكْبَ - قَالَ أَبُو دَاوُدَ يَعْنِى إِلَى الْمَدِينَةِ قَالَ - كُنْتُ أَقُصُّ بَعْدَ صَلاَةِ الصُّبْحِ فَأَسْجُدُ فَنَهَانِى ابْنُ عُمَرَ فَلَمْ أَنْتَهِ ثَلاَثَ مِرَارٍ ثُمَّ عَادَ فَقَالَ إِنِّى صَلَّيْتُ خَلْفَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَمَعَ أَبِى بَكْرٍ وَعُمَرَ وَعُثْمَانَ - رضى الله عنهم - فَلَمْ يَسْجُدُوا حَتَّى تَطْلُعَ الشَّمْسُ."
[قالَ ابو داوُدَ: يَعْني بالركْبِ أنهُم كانوا بَعَثوهُ إلى المدينة لِيَسْأَلَ لَهُمْ عن سجود القرآن].
Tercemesi:
Bize Abdullah b. es-Sabbah el-Attâr, ona Ebu Bahr, ona Sabit b. Umare, ona da Ebu Temime el-Hüceymi rivayet etmiştir:
"Biz bir grup içinde Medine'ye gönderildiğimiz zaman ben sabah namazından sonra cemaate va'z eder ve secde yapardım. İbn Ömer (ra) beni bundan üç kere menetti, fakat ben buna son vermedim. Bunun üzerine bana dönüp ben, Ebu Bekir, Ömer ve Osman ile birlikte Rasulullah'ın (sav) arkasında namaz kıldım. Hiçbiri güneş doğuncaya kadar secde etmedi dedi."
[Ebû Davud dedi ki: Yani insanlar bu heyeti Kur'an'daki tilâvet secdelerini sormak üzere göndermişlerdi.]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Sucûdü'l-Kur'an 336, /334
Senetler:
1. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
2. Ebu Temime Tarif b. Mücalid el-Hüceymî (Tarif b. Mücalid)
3. Ebu Malik Sabit b. Umare el-Hanefî (Sabit b. Umare)
4. ibn Ebu Bekre Ebu Bahr Abdurrahman b. Osman es-Sekafi (Abdurrahman b. Osman b. Ümeyye b. Abdurrahman)
5. Abdullah b. Sabbah el-Haşimi (Abdullah b. Sabbah b. Abdullah)
Konular:
Secde
Öneri Formu
Hadis Id, No:
803, M000244
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ وَأَبُو كُرَيْبٍ قَالاَ حَدَّثَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ عَنِ الأَعْمَشِ عَنْ أَبِى صَالِحٍ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم
"إِذَا قَرَأَ ابْنُ آدَمَ السَّجْدَةَ فَسَجَدَ اعْتَزَلَ الشَّيْطَانُ يَبْكِى يَقُولُ يَا وَيْلَهُ" -وَفِى رِوَايَةِ أَبِى كُرَيْبٍ يَا وَيْلِى- "أُمِرَ ابْنُ آدَمَ بِالسُّجُودِ فَسَجَدَ فَلَهُ الْجَنَّةُ وَأُمِرْتُ بِالسُّجُودِ فَأَبَيْتُ فَلِىَ النَّارُ."
Tercemesi:
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe ve Ebu Küreyb, o ikisine Ebu Muaviye, ona el-A'meş, ona Ebû Salih, ona Ebu Hureyre (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur:
"Ademoğlu secde ayetini okuyup secde ederse şeytan ağlayarak ondan uzaklaşır ve vay haline der." Ebu Küreyb rivayetinde vay halime der. "Ademoğlu secde ile emrolundu ve secde etti, cenneti kazandı. Ben ise secde ile emrolundum ama secdeden yüz çevirdim. Nasibime cehennem düştü."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, İmân 244, /58
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebû Salih es-Semmân (Ebû Sâlih Zekvân b. Abdillâh et-Teymî)
3. Ebu Muhammed Süleyman b. Mihran el-A'meş (Süleyman b. Mihran)
4. Ebu Muaviye Muhammed b. Hâzim el-A'mâ ed-Darîr (Muhammed b. Hazim)
5. Ebu Küreyb Muhammed b. Alâ el-Hemdânî (Muhammed b. Alâ b. Kureyb)
Konular:
Kur'an, Secde ayetleri
Secde
Şeytan, düşmanlığı
Öneri Formu
Hadis Id, No:
804, M000245
Hadis:
حَدَّثَنِى زُهَيْرُ بْنُ حَرْبٍ حَدَّثَنَا وَكِيعٌ حَدَّثَنَا الأَعْمَشُ بِهَذَا الإِسْنَادِ مِثْلَهُ غَيْرَ أَنَّهُ قَالَ
"فَعَصَيْتُ فَلِىَ النَّارُ."
Tercemesi:
Bize Züheyr b. Harb, ona Veki', ona da el-A'meş bu isnad ile nakilde bulunmak ancak o; "isyan ettim de nasibime cehennem düştü" ifadesini zikretmiştir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, İmân 245, /58
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebû Salih es-Semmân (Ebû Sâlih Zekvân b. Abdillâh et-Teymî)
3. Ebu Muhammed Süleyman b. Mihran el-A'meş (Süleyman b. Mihran)
4. Ebu Süfyan Veki' b. Cerrah er-Ruâsî (Veki' b. Cerrah b. Melih b. Adî)
5. Ebu Hayseme Züheyr b. Harb el-Haraşî (Züheyr b. Harb b. Eştâl)
Konular:
Kur'an, Secde ayetleri
Secde
Öneri Formu
Hadis Id, No:
3944, M001094
Hadis:
حَدَّثَنَا الْحَكَمُ بْنُ مُوسَى أَبُو صَالِحٍ حَدَّثَنَا هِقْلُ بْنُ زِيَادٍ قَالَ سَمِعْتُ الأَوْزَاعِىَّ قَالَ حَدَّثَنِى يَحْيَى بْنُ أَبِى كَثِيرٍ حَدَّثَنِى أَبُو سَلَمَةَ حَدَّثَنِى رَبِيعَةُ بْنُ كَعْبٍ الأَسْلَمِىُّ قَالَ كُنْتُ أَبِيتُ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَأَتَيْتُهُ بِوَضُوئِهِ وَحَاجَتِهِ فَقَالَ لِى
"سَلْ." فَقُلْتُ أَسْأَلُكَ مُرَافَقَتَكَ فِى الْجَنَّةِ. قَالَ
"أَوَغَيْرَ ذَلِكَ." قُلْتُ هُوَ ذَاكَ. قَالَ
"فَأَعِنِّى عَلَى نَفْسِكَ بِكَثْرَةِ السُّجُودِ."
Tercemesi:
Bize el-Hakem b. Musa Ebu Salih, ona Hikl b. Ziyad, ona el-Evzaî, ona Yahya b. Ebu Kesir, ona Ebu Seleme, ona Rabî'a b. Ka'b el-Eslemî'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: Rasulullah (sav) ile birlikte gece kaldığım oluyordu. Ona (bir seferinde) abdest suyunu ve ihtiyaç duyacağı şeyleri getirdim. Bana; "dile" buyurdu. Ben; dileğim cennette seninle beraber olmaktır dedim. O; "ya da daha başka bir şey (iste)" buyurdu. Ben; dileğim odur dedim. O; "o halde çok secde etmek suretiyle nefsine karşı bana yardımcı ol" buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Salât 1094, /199
Senetler:
1. Rabî'a b. Malik el-Eslemî (Rabî'a b. Kab b. Malik b. Amr)
2. Ebu Seleme b. Abdurrahman ez-Zuhrî (Abdullah b. Abdurrahman b. Avf b. Abduavf)
3. Ebu Nasr Yahya b. Ebu Kesir et-Tâî (Yahya b. Salih b. Mütevekkil)
4. Ebu Amr Abdurrahman b. Amr el-Evzaî (Abdurrahman b. Amr b. Yahmed)
5. Ebu Abdullah Hikl b. Ziyad es-Seksekî (Muhammed b. Ziyad b. Ubeydullah)
6. Ebu Salih Hakem b. Musa el-Bağdadî (Hakem b. Musa b. Şîrzâd)
Konular:
KTB, NAMAZ,
Namaz, günahların affına vesile olması
Secde
Şefaat, şefaat
Öneri Formu
Hadis Id, No:
3943, M001093
Hadis:
حَدَّثَنِى زُهَيْرُ بْنُ حَرْبٍ حَدَّثَنَا الْوَلِيدُ بْنُ مُسْلِمٍ قَالَ سَمِعْتُ الأَوْزَاعِىَّ قَالَ حَدَّثَنِى الْوَلِيدُ بْنُ هِشَامٍ الْمُعَيْطِىُّ حَدَّثَنِى مَعْدَانُ بْنُ أَبِى طَلْحَةَ الْيَعْمَرِىُّ قَالَ لَقِيتُ ثَوْبَانَ مَوْلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقُلْتُ أَخْبِرْنِى بِعَمَلٍ أَعْمَلُهُ يُدْخِلُنِى اللَّهُ بِهِ الْجَنَّةَ. أَوْ قَالَ قُلْتُ بِأَحَبِّ الأَعْمَالِ إِلَى اللَّهِ. فَسَكَتَ ثُمَّ سَأَلْتُهُ فَسَكَتَ ثُمَّ سَأَلْتُهُ الثَّالِثَةَ فَقَالَ سَأَلْتُ عَنْ ذَلِكَ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ
"عَلَيْكَ بِكَثْرَةِ السُّجُودِ لِلَّهِ فَإِنَّكَ لاَ تَسْجُدُ لِلَّهِ سَجْدَةً إِلاَّ رَفَعَكَ اللَّهُ بِهَا دَرَجَةً وَحَطَّ عَنْكَ بِهَا خَطِيئَةً."
[قَالَ مَعْدَانُ ثُمَّ لَقِيتُ أَبَا الدَّرْدَاءِ فَسَأَلْتُهُ فَقَالَ لِى مِثْلَ مَا قَالَ لِى ثَوْبَانُ.]
Tercemesi:
Bize Züheyr b. Harb, ona el-Velid b. Müslim, ona el-Evzaî, ona el-Velid b. Hişam el-Muayt, ona Ma'dan b. Ebu Talha el-Ya'merî'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: Rasulullah'ın (sav) azatlısı Sevbqn ile karşılaştım ona; Allah'ın beni kendisi sebebiyle cennete koyacağı, yapacağım bir ameli bana bildir dedim. Yahut da şöyle demiştir: Allah'ın en sevdiği amel hangisidir? dedim. Ama o sustu, sonra ona sordum, yine sustu, üçüncü bir defa daha sorunca şöyle dedi: Ben bunu Rasulullah'a (sav) sordum. O; "Allah'a çokça secde etmeye bak, çünkü Allah için yaptığın her bir secde sebebiyle, Allah seni bir derece yükseltir ve senden bir günahı kaldırır" buyurdu.
[Ma'dan dedi ki: Sonra Ebu Derdâ ile karşılaştım, ona da sordum. O da bana Sevban'ın dediğinin aynısını söyledi.]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Salât 1093, /199
Senetler:
1. Ebu Abdullah Sevban Mevla Rasulullah (Sevban b. Bücdüd)
2. Ma'dan b. Ebu Talha el-Ya'merî (Ma'dan b. Ebu Talha)
3. Velid b. Hişam el-Kuraşi (Velid b. Hişam b. Muaviye b. Hişam b. Ukbe b. Ebi Muayt)
4. Ebu Amr Abdurrahman b. Amr el-Evzaî (Abdurrahman b. Amr b. Yahmed)
5. Ebu Abbas Velid b. Müslim el-Kuraşî (Velid b. Müslim)
6. Ebu Hayseme Züheyr b. Harb el-Haraşî (Züheyr b. Harb b. Eştâl)
Konular:
KTB, NAMAZ,
Namaz, günahların affına vesile olması
Secde
حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ بْنُ سَعِيدٍ حَدَّثَنَا اللَّيْثُ عَنِ ابْنِ عَجْلاَنَ عَنْ سُمَىٍّ عَنْ أَبِى صَالِحٍ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ قَالَ اشْتَكَى أَصْحَابُ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم إِلَى النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم مَشَقَّةَ السُّجُودِ عَلَيْهِمْ إِذَا انْفَرَجُوا فَقَالَ
"اسْتَعِينُوا بِالرُّكَبِ."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
7576, D000902
Hadis:
حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ بْنُ سَعِيدٍ حَدَّثَنَا اللَّيْثُ عَنِ ابْنِ عَجْلاَنَ عَنْ سُمَىٍّ عَنْ أَبِى صَالِحٍ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ قَالَ اشْتَكَى أَصْحَابُ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم إِلَى النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم مَشَقَّةَ السُّجُودِ عَلَيْهِمْ إِذَا انْفَرَجُوا فَقَالَ
"اسْتَعِينُوا بِالرُّكَبِ."
Tercemesi:
Bize Kuteybe b. Said, ona Leys, ona İbn Aclân, ona Sümey, ona Ebu Salih, ona da Ebu Hureyre şöyle rivayet etmiştir:
Hz. Peygamber'in (sav) ashabı, (kollarını epeyce açtıklarında) secdelerin kendilerine meşakkatli (geldiği hususunda) Rasulullah'a (sav) şikâyette bulundular. O ise, "dizlerden yardım alın," buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Salât 160, /211
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebû Salih es-Semmân (Ebû Sâlih Zekvân b. Abdillâh et-Teymî)
3. Sümey el-Kuraşi (Sümey)
4. Ebu Abdullah Muhammed b. Aclân el-Kuraşî (Muhammed b. Aclân)
5. Ebu Haris Leys b. Sa'd el-Fehmî (Leys b. Sa'd b. Abdurrahman)
6. Ebu Recâ Kuteybe b. Said es-Sekafi (Kuteybe b. Said b. Cemil b. Tarif)
Konular:
KTB, NAMAZ,
Namaz, namazda giyim/elbise
Namaz, ta'dil-i erkâna riayet
Secde
حَدَّثَنَا مَخْلَدُ بْنُ خَالِدٍ حَدَّثَنَا أَبُو عَاصِمٍ عَنْ أَبِى بَكْرَةَ بَكَّارِ بْنِ عَبْدِ الْعَزِيزِ أَخْبَرَنِى أَبِى عَبْدُ الْعَزِيزِ عَنْ أَبِى بَكْرَةَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم
"أَنَّهُ كَانَ إِذَا جَاءَهُ أَمْرُ سُرُورٍ أَوْ بُشِّرَ بِهِ خَرَّ سَاجِدًا شَاكِرًا لِلَّهِ."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
17237, D002774
Hadis:
حَدَّثَنَا مَخْلَدُ بْنُ خَالِدٍ حَدَّثَنَا أَبُو عَاصِمٍ عَنْ أَبِى بَكْرَةَ بَكَّارِ بْنِ عَبْدِ الْعَزِيزِ أَخْبَرَنِى أَبِى عَبْدُ الْعَزِيزِ عَنْ أَبِى بَكْرَةَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم
"أَنَّهُ كَانَ إِذَا جَاءَهُ أَمْرُ سُرُورٍ أَوْ بُشِّرَ بِهِ خَرَّ سَاجِدًا شَاكِرًا لِلَّهِ."
Tercemesi:
Bize Mahled b. Halid, ona Ebu Âsım, ona Ebu Bekre Bekkar b. Abdülaziz, ona babası Abdülaziz, ona da Ebu Bekre, Hz. Peygamber'den (sav) naklen şöyle rivayet etmiştir:
"Nebî (sav), kendisine güzel bir haber geldiğinde ya da müjdelendiğinde Allah'a şükretmek gayesi ile secdeye kapanırdı."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Cihâd 174, /644
Senetler:
1. Ebu Bekre Nüfey' b. Mesruh es-Sekafî (Nüfey' b. Haris b. Kelde)
2. Abdülaziz b. Ebu Bekre es-Sekafi (Abdülaziz b. Nüfey' b. Haris b. Kelde)
3. Bekkar b. Abdülaziz es-Sekafi (Bekkar b. Abdülaziz b. Nüfey' b. Haris)
4. Ebu Âsım Dahhâk b. Mahled en-Nebîl (Dahhâk b. Mahled)
5. Mahled b. Halid eş-Şa'îri (Mahled b. Halid b. Yezid)
Konular:
HAMD VE ŞÜKÜR
Hz. Peygamber, vasıfları, şemaili, hasaisi
Secde
Öneri Formu
Hadis Id, No:
17238, D002775
Hadis:
حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ صَالِحٍ حَدَّثَنَا ابْنُ أَبِى فُدَيْكٍ حَدَّثَنِى مُوسَى بْنُ يَعْقُوبَ عَنِ ابْنِ عُثْمَانَ. قَالَ أَبُو دَاوُدَ وَهُوَ يَحْيَى بْنُ الْحَسَنِ بْنِ عُثْمَانَ عَنِ الأَشْعَثِ بْنِ إِسْحَاقَ بْنِ سَعْدٍ عَنْ عَامِرِ بْنِ سَعْدٍ عَنْ أَبِيهِ قَالَ خَرَجْنَا مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مِنْ مَكَّةَ نُرِيدُ الْمَدِينَةَ فَلَمَّا كُنَّا قَرِيبًا مِنْ عَزْوَرَا نَزَلَ ثُمَّ رَفَعَ يَدَيْهِ فَدَعَا اللَّهَ سَاعَةً ثُمَّ خَرَّ سَاجِدًا فَمَكَثَ طَوِيلاً ثُمَّ قَامَ فَرَفَعَ يَدَيْهِ فَدَعَا اللَّهَ سَاعَةً ثُمَّ خَرَّ سَاجِدًا فَمَكَثَ طَوِيلاً ثُمَّ قَامَ فَرَفَعَ يَدَيْهِ سَاعَةً ثُمَّ خَرَّ سَاجِدًا ذَكَرَهُ أَحْمَدُ ثَلاَثًا قَالَ
"إِنِّى سَأَلْتُ رَبِّى وَشَفَعْتُ لأُمَّتِى فَأَعْطَانِى ثُلُثَ أُمَّتِى فَخَرَرْتُ سَاجِدًا شُكْرًا لِرَبِّى ثُمَّ رَفَعْتُ رَأْسِى فَسَأَلْتُ رَبِّى لأُمَّتِى فَأَعْطَانِى ثُلُثَ أُمَّتِى فَخَرَرْتُ سَاجِدًا لِرَبِّى شُكْرًا ثُمَّ رَفَعْتُ رَأْسِى فَسَأَلْتُ رَبِّى لأُمَّتِى فَأَعْطَانِى الثُّلُثَ الآخَرَ فَخَرَرْتُ سَاجِدًا لِرَبِّى."
[قَالَ أَبُو دَاوُدَ أَشْعَثُ بْنُ إِسْحَاقَ أَسْقَطَهُ أَحْمَدُ بْنُ صَالِحٍ حِينَ حَدَّثَنَا بِهِ فَحَدَّثَنِى بِهِ عَنْهُ مُوسَى بْنُ سَهْلٍ الرَّمْلِىُّ.]
Tercemesi:
Bize Ahmed b. Salih, ona (Muhammed) b. Ebu Füdeyk, ona Musa b. Yakub, ona Yahya b. Hasan b. Osman, ona Eş'as b. İshak b. Said, ona Amir b. Sa'd, ona da babası (Sa'd b. Ebu Vakkas) şöyle demiştir: Rasulullah (sav) ile Medine'ye gitmek üzere Mekke'den yola çıkmıştık. Azver'e yaklaştığımız zaman (hayvanından) indi, sonra ellerini kaldırıp Allah'a bir süre dua etti, sonra secdeye kapandı, uzun bir süre secdede kaldı, sonra kalktı, ellerini kaldırıp bir süre daha Allah'a dua etti, sonra tekrar secdeye varıp uzun süre secdede kaldı. Sonra tekrar secdeden kalktı, ellerini kaldırıp bir süre Allah'a dua ettikten sonra yine secdeye vardı. Ravi Ahmed b. Salih, (Rasulullah (sav) ellerini kaldırıp bir süre Allah'a dua etti. Sonra secdeye vardı) bölümünü üç defa tekrar etti ve sonra rivayetine şöyle devam etti: Rasulullah (sav) şöyle devam etti:
"Ben Rabb'imden (rahmet) diledim ve ümmetim için şefaatte bulundum da bana ümmetimin üçte birini bağışladı. Bunun üzerine Rabb'ime bir şükür olması için secdeye vardım. Sonra başımı kaldırıp ümmetim için tekrar Rabb'imden dilekte bulundum. Bana üçte birini daha bağışladı. Bunun üzerine Rabb'ime bir şükür olması için (ikinci defa) secdeye vardım. Sonra başımı kaldırıp ümmetim için Rabb'imden dilekte daha bulundum. Bunun üzerine bana ümmetimin son üçte birini bağışladı. Rabb'ime şükür olmak üzere (üçüncü kez) secdeye vardım."
[Ebû Davud dedi ki: Ahmed b. Salih bu hadisi bize naklederken ravi Eş'as b. İshak'ı (isnad zincirinden) düşürmüştür. Fakat bu hadisi bana Musa b. Sehl er-Remli'den rivayetinde Eş'as da zikredildi.]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Cihâd 174, /644
Senetler:
1. Ebu İshak Sa'd b. Ebu Vakkâs ez-Zührî (Malik b. Vüheyb b. Abdümenaf b. Zühre b. Kilab b. Mürre)
2. İbn Ebu Vakkas Amir b. Sa'd el-Kuraşî (Amir b. Sa'd b. Malik b. Vüheyb)
3. Eş'as b. İshak (Eş'as b. İshak b. Sa'd b. Ebu Vakkas)
4. Ebu İbrahim Yahya b. Hasan ez-Zührî (Yahya b. Hasan b. Osman b. Abdurrahman)
5. Ebu Muhammed Musa b. Yakub ez-Zem'î (Musa b. Yakub b. Abdullah)
6. Ebu İsmail Muhammed b. Ebu Füdeyk ed-Dîlî (Muhammed b. İsmail b. Müslim b. Ebu Füdeyk)
7. Ebu Cafer Ahmed b. Salih el-Mısrî (Ahmed b. Salih)
Konular:
Dua, Hz. Peygamber'in ümmeti için duası
HAMD VE ŞÜKÜR
Secde
Şefaat, Hz. Peygamber'in
Öneri Formu
Hadis Id, No:
25718, N001141
Hadis:
أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ سُلَيْمَانَ لُوَيْنٌ بِالْمَصِّيصَةِ عَنْ حَمَّادِ بْنِ زَيْدٍ عَنْ مَعْمَرٍ وَالنُّعْمَانِ بْنِ رَاشِدٍ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ عَطَاءِ بْنِ يَزِيدَ قَالَ كُنْتُ جَالِسًا إِلَى أَبِى هُرَيْرَةَ وَأَبِى سَعِيدٍ فَحَدَّثَ أَحَدُهُمَا حَدِيثَ الشَّفَاعَةِ وَالآخَرُ مُنْصِتٌ قَالَ فَتَأْتِى الْمَلاَئِكَةُ فَتَشْفَعُ وَتَشْفَعُ الرُّسُلُ وَذَكَرَ الصِّرَاطَ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « فَأَكُونُ أَوَّلَ مَنْ يُجِيزُ فَإِذَا فَرَغَ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ مِنَ الْقَضَاءِ بَيْنَ خَلْقِهِ وَأَخْرَجَ مِنَ النَّارِ مَنْ يُرِيدُ أَنْ يُخْرِجَ أَمَرَ اللَّهُ الْمَلاَئِكَةَ وَالرُّسُلَ أَنْ تَشْفَعَ فَيُعْرَفُونَ بِعَلاَمَاتِهِمْ إِنَّ النَّارَ تَأْكُلُ كُلَّ شَىْءٍ مِنِ ابْنِ آدَمَ إِلاَّ مَوْضِعَ السُّجُودِ فَيُصَبُّ عَلَيْهِمْ مِنْ مَاءِ الْجَنَّةِ فَيَنْبُتُونَ كَمَا تَنْبُتُ الْحِبَّةُ فِى حَمِيلِ السَّيْلِ » .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Süleyman Lüveyn Bilmessise, ona Hammad b. Zeyd, ona Mamer ve en-Numan b. Raşid, ona ez-Zührî, ona da Ata b. Yezid'den (ra) rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir: 'Ebu Hureyre ve Ebu Said ile birlikte oturuyordum, biri şefaat hadisini naklediyor öteki de onu dinliyordu. Konuşmalarını şöyle sürdürdüler: Melekler gelirler ve şefaat ederler. Elçiler de şefaat ederler. Hadisi nakleden sıratı da zikrettikten sonra dedi ki: Rasulullah (sav) şöyle buyurdu:
"Sırâtı ilk geçecek olan benim. Allah, mahlukatı arasında hükmünü verip Cehennemden çıkaracaklarını çıkarınca; Allah, meleklere ve peygamberlere şefaat izni verecek onlar da şefaat edecekleri kimseleri alametlerinden tanıyacaklar. O günde ateş, insanoğlunun her yerini yakar sadece secde yerlerini yakmaz, o secde edilen yerlere Cennet suyu dökülecek onlar selin taşıdığı tohumların bitmesi gibi yeniden bitip hayat bulacaklardır."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Tatbîk 81, /2161
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Muhammed Ata b. Yezid el-Cünde'î (Ata b. Yezid el-Leysî)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu Urve Mamer b. Raşid el-Ezdî (Mamer b. Râşid)
5. Ebu İsmail Hammad b. Zeyd el-Ezdî (Hammad b. Zeyd b. Dirhem)
6. Muhammed b. Süleyman el-Esedî (Muhammed b. Süleyman b. Habib)
Konular:
Secde
Şefaat, Hz. Peygamber'in