121 Kayıt Bulundu.
Bize Ubeydullah b. Said ve Muhammed b. Hatim -hadisin metni İbn Hatim’e aittir-, o ikisine Yahya b. Said el-Kattan, ona Kurra b. Halid, ona Humeyd b. Hilal, ona da Ebu Burde, Ebu Musa'nın (ra) şöyle dediğini rivayet etti: Bir sağımda, diğeri solumda bulunan Eşarîlerden iki kişi ile birlikte Hz. Peygamber'e (sav) gittim. Bu kişilerin ikisi de Rasulullah'tan (sav) görev istediler. O sırada Hz. Peygamber (sav) misvakla dişlerini temizliyordu. Bana; "sen ne diyorsun ey Ebu Musa –yahut ey Abdullah b. Kays-" diye sordu. Ben de seni hak ile gönderen Allah'a yemin ederim ki, bunlar niyetlerini bana söylemediler. Ben de bunların senden görev isteyeceklerini anlayamadım dedim. Rasulullah'ın (sav) yukarı kalkmış dudağının altındaki misvağı hala görür gibiyim. Bana; "biz işlerimizin başına ona talip olanları getirmeyiz! Ama sen git ey Ebu Musa -yahut ey Abdullah b. Kays" dedi ve onu Yemen'e gönderdi. Sonra ardından Muaz b. Cebel'i de Yemen'e yolladı. Muaz yanına varınca, Ebu Musa onu buyur etti ve altına bir minder koydu. Muaz, Ebu Musa'nın yanında bağlı bir adam gördü. Bu kimdir diye sordu. Ebu Musa, bu Yahudi idi, Müslüman oldu. Sonra tekrar kendi dinine, kötülük dinine döndü ve Yahudi oldu dedi. Bunun üzerine Muaz, Allah ve Rasulü'nün hükmü gereği olarak bu adam öldürülmeden oturmam dedi. Ebu Musa, tamam otur dedi ise de Muaz yine Allah ve Rasulü'nün hükmü gereği olarak bu adam öldürülmeden oturmam dedi ve bu sözü üç kez tekrar etti. Ardından Ebu Musa'nın emriyle adam öldürüldü. Sonra aralarında gece ibadeti konusunu müzakere ettiler. İkiliden biri olan Muaz, ben hem uyurum hem de ibadete kalkarım. İbadetle geçirdiğim zaman diliminde umduğum sevabı uyku halinde iken de alacağımı umuyorum dedi.
Açıklama: Hz. Peygamber Muâz’la Ebû Musa’l-Eş’arî’yi Yemen’in iki ayrı vilayetine öğretmen ve yönetici olarak göndermişti. Muâz Cendel bölgesine, Ebû Musa da Zebîd - Aden bölgesine gönderilmişti. Onlar da görevlerini yerine getirirken, zaman zaman birbirlerini ziyaret ederlermiş. Bu ziyaretlerden birinde de bir mürtedin ölüm hükmünün infâzı yapılmıştı. İrtidâd eden birinin öldürülmesi hükmü, İslâm hukukçularının ekseriyetinin kanâati ise de, bu öldürme işi dinî olmaktan ziyâde siyasî bir tasarruf gibi gözükmektedir, öldürülen kişi rejim muhalifi olarak cezalandırılmaktadır.
Bize Ebu Küreyb, ona İbn Bişr, ona Misar, ona Abdülmelik ve Ebu Avn, o ikisine Cabir b. Semure'nin rivayet ettiğine göre [Ömer, Sa'd'a "Namaza varıncaya kadar her hususta seni şikâyet ettiler dedi. Sa'd ise ben namazların ilk iki rekâtını uzun tutuyorum, son iki rekâtı kısa kesiyorum. Rasulullah'ın (sav) arkasında kıldığım namazı aynen kıldırıyorum diye cevap verdi. Bunun üzerine Ömer; zaten senden beklenen de budur yahut benim senden beklediğim budur dedi.] Sa'd ayrıca bana namazı bedeviler mi öğretecek ibaresini de ekledi.
Bize Muhammed b. Müsennâ, ona Velîd b. Müslim, ona İbn Cabir, ona Büsr b. Übeydullah el-Hadramî, ona Ebu İdris el-Havlânî, ona da Huzeyfe b. Yemân şöyle demiştir: İnsanlar, Rasulullah'a (sav) gelecekte olacak olan hayırlı olayları sorardı, bense bana erişmesinden tedirgin olarak, kötü olayları sorardım. Bu endişe ile bir defasında “Ey Allah'ın Rasulü, biz vaktiyle bir cahiliye ve kötülük ortamında idik. Sonra Allah bize şu hayrı (İslam'ı) getirdi. Bu hayırdan sonra bir kötülük ve fitne var mıdır?” diye sordum. Rasulullah (sav) "evet vardır" buyurdu. Ben “o şer ve fitneden sonra bir hayır var mıdır?” dedim. Rasulullah (sav) "evet, bir hayır vardır. Fakat onun içinde bir duman bulunacak" buyurdu. Ben “o hayrın dumanı nedir?” dedim. Rasulullah (sav) "o devirde bir grup, benim yoluma (sünnetime) aykırı bir yol tutacak. Sen onların tutumlarının bir kısmını onaylayacak, bir kısmını da hoş karşılamayacaksın" buyurdu. Ben “bu karışık hayır devrinden sonra, yine bir kötülük devri gelecek midir?” dedim. Rasulullah (sav) "evet gelecektir. O devirde birtakım davetçiler halkı cehennem kapılarına çağıracak. Her kim onların davetine uyarsa, onu cehenneme atacaklar" buyurdu. Ben “ey Allah'ın Rasulü bu davetçileri bize tarif etsen” dedim. Rasulullah (sav) "onlar bizim içimizden birileri olup bizim dilimizle konuşurlar" buyurdu. Ben “o döneme kadar yaşarsam bana nasıl hareket etmemi emredersin?” dedim. Rasulullah (sav) "İslam toplumundan ayrılma ve onların devlet başkanlarına itaat et" buyurdu. “Onların bir topluluğu ve başlarında bir devlet reisi yoksa?” dedim. Rasulullah (sav) "bir ağaç kökünü kemirerek yaşamaya mal olsa da o grupların hepsinden ayrıl ve ölüm erişinceye kadar bu ayrılık üzere bulun" buyurdu.
Bize Yahya b. Musa, ona Velîd, ona İbn Cabir, ona Büsr b. Übeydullah el-Hadramî, ona Ebu İdris el-Havlânî, ona da Huzeyfe b. Yemân şöyle demiştir: İnsanlar, Rasulullah'a (sav) gelecekte olacak olan hayırlı olayları sorardı, bense bana erişmesinden tedirgin olarak, kötü olayları sorardım. Bu endişe ile bir defasında “Ey Allah'ın Rasulü, biz vaktiyle bir cahiliye ve kötülük ortamında idik. Sonra Allah bize şu hayrı (İslam'ı) getirdi. Bu hayırdan sonra bir kötülük ve fitne var mıdır?” diye sordum. Rasulullah (sav) "evet vardır" buyurdu. Ben “o şer ve fitneden sonra bir hayır var mıdır?” dedim. Rasulullah (sav) "evet, bir hayır vardır. Fakat onun içinde bir duman bulunacak" buyurdu. Ben “o hayrın dumanı nedir?” dedim. Rasulullah (sav) "o devirde bir grup, benim yoluma (sünnetime) aykırı bir yol tutacak. Sen onların tutumlarının bir kısmını onaylayacak, bir kısmını da hoş karşılamayacaksın" buyurdu. Ben “bu karışık hayır devrinden sonra, yine bir kötülük devri gelecek midir?” dedim. Rasulullah (sav) "evet gelecektir. O devirde birtakım davetçiler halkı cehennem kapılarına çağıracak. Her kim onların davetine uyarsa, onu cehenneme atacaklar" buyurdu. Ben “ey Allah'ın Rasulü bu davetçileri bize tarif etsen” dedim. Rasulullah (sav) "onlar bizim içimizden birileri olup bizim dilimizle konuşurlar" buyurdu. Ben “o döneme kadar yaşarsam bana nasıl hareket etmemi emredersin?” dedim. Rasulullah (sav) "İslam toplumundan ayrılma ve onların devlet başkanlarına itaat et" buyurdu. “Onların bir topluluğu ve başlarında bir devlet reisi yoksa?” dedim. Rasulullah (sav) "bir ağaç kökünü kemirerek yaşamaya mal olsa da o grupların hepsinden ayrıl ve ölüm erişinceye kadar bu ayrılık üzere bulun" buyurdu.