86 Kayıt Bulundu.
Bize Abdurrahman b. Bişr, ona Süfyan (b. Uyeyne), ona Amr (b. Dinar), ona da İbn Ebu Müleyke 'Bizler Ümmü Ebân bt. Osman'ın cenazesindeydik...' demiş ve hadisin devamını nakletmiştir. Ancak Eyyüb ve İbn Cüreyc'in yaptıkları gibi, hadisi ref etmemiş yani hadisi Hz. Ömer tarikiyle Hz. Peygamber'e (sav) dayandırmamıştır. Eyyüb ve İbn Cüreyc'in rivayet ettikleri hadis, Amr (b. Dinar)'ın hadisinden daha tamdır.
Açıklama: İlgili rivayet için bkz. M002150 numaralı hadis.
Bize Ali b. Hücr, ona Muhammed b. Hamîr el-Himsî, ona İbrahim b. Ebu Able, ona Velid b. Abdurrahman el-Cureşî, ona Cübeyr b. Nüfeyr, ona d Avf b. Malik'ten şöyle demiştir: "Bir gün Rasulullah (sav) ile birlikte otururken, gökyüzüne baktı, sonra 'Bu ilmin kaldırılma vaktidir' buyurdu. Ensar'dan Ziyad b. Lebîd isimli biri 'Ey Allah'ın Rasulü! Kur'an yanımızdayken, onu çocuklarımıza ve kadınlarımıza öğretip dururken, ilim nasıl kaldırılır?' dedi. Peygamber (sav) 'Ben seni Medine halkının en fakihlerinden (derin anlayışlılarından) zannederdim' buyurdu sonra da Ehl-i kitab'ın, yanlarında, Allah'ın Kitaplarından ikisi olduğu halde sapıttıklarından bahsetti. Cübeyr b. Nüfeyr, namazgahda Şeddad b. Evs ile karşılaştı ve bu hadisi Avf'dan aldığını nakletti. Şeddad b. Evs de 'Avf doğru söylemiş. İlmin kaldırılması nedir, sen bilir misin?' dedi. Cübeyr 'Hayır, bilmiyorum' dedi. Şeddâd 'ilmin kaldırılması ilim sahiplerinin kaybolmasıdır. Peki hangi ilim önce kaldırılacak, bilir misin?' diye sordu. 'Hayır, bilmiyorum' deyince 'Önce Hușû (kalpteki derin saygı ve Allah’a yöneliş) kaldırılacak. Öyle ki neredeyse hușû sahibi kimseyi görmez olursun' dedi."
Açıklama: Hadisin isnadı kavidir.
Bize Kuteybe b. Said, Ebu Bekir b. Ebu Şeybe ve İshak b. İbrahim, onlara Cerir b. Abdulhamid, ona Musa b. Ebu Aişe, ona Said b. Cübeyr, ona da İbn Abbas; "dilini onu ezberlemek için hareket ettirme" ayeti hakkında şöyle rivayet etmiştir: "Cebrail kendisine vahiy getirdiğinde, Hz. Peygamber (sav) dilini ve dudaklarını (aceleyle) hareket ettirirdi. Vahiy ona ağır gelir, bu durum, onun halinden anlaşılırdı. Bu yüzden Aziz ve Celil Allah 'Onu acele ile okumak (almak) için dilini kıpırdatma. Onu (kalbinde) toplamak da, okutmak da Bize aittir.' [Kıyame, 75/16-17] (Yani) Biz onu senin kalbinde toplarız, sen de onu okursun. Bu sebeple 'Biz onu sana okuduğumuzda, sen okunuşuna uy.' [Kıyame, 75/18] Yani indirdiğimizde onu dinle 'Sonra onu açıklamak da Bize aittir.' [Kıyame, 75/19] Yani, onu senin dilin ile açıklarız ayetlerini indirdi. (Bundan sonra) Cebrail kendisine geldiğinde Hz. Peygamber (sav) susar (ve vahyi dinler), gittiğinde ise Allah'ın kendisine vaat ettiği üzere onu okurdu."
Bize Kuteybe b. Said, ona Ebu Avâne, ona Musa b. Ebu Aişe, ona Said b. Cübeyr, ona da İbn Abbas (r.anhüma)" dilini onu ezberlemek için hareket ettirme" ayeti hakkında şöyle demiştir: "Vahyin inişi Hz. Peygamber'e (sav) ağır geliyor ve vahiy inerken dudaklarını oynatıp duruyordu. Ravi (Said b. Cübeyr) der ki: İbn Abbas bana 'ben de dudaklarımı tıpkı Hz. Peygamber'in oynattığı gibi oynatıyorum' dedi. Ravi (Musa b. Ebu Aişe) der ki: Said b. Cübeyr bana 'Ben de İbn Abbas'ın dudaklarını oynattığı gibi oynatıyorum' dedi. Bunun üzerine Allah şu ayetleri indirdi. 'Onu acele ile okumak (almak) için dilini kıpırdatma. Onu (kalbinde) toplamak da, okutmak da Bize aittir.' [Kıyame, 75/16-17] İbn Abbas der ki: Yani Kur'ân'ı senin kalbinde toplamak ve senin onu okuman bize aittir. 'O halde onu sana okuduğumuzda, sen okunuşunu takip et.' [Kıyame, 75/18] Yani sessizce dinle. 'Sonra onu açıklamak da Bize aittir.' [Kıyame, 75/19] Bundan sonra Cebrail Hz. Peygamber'in yanından ayrıldıktan sonra o nasıl okutmuşsa Hz. Peygamber (sav) de öyle okudu."
Bize Abbad b. Musa, ona İsmail b. Cafer, ona İsrail, ona Ebu İshak, ona da Alkame ve el-Esved'in haber verdiğine göre; "İbn Mesud'a bir adam geldi ve ben mufassal sureleri bir rekâtta okurum dedi. Bunun üzerine Îbn Mesud şunları söyledi: Şiir geveler gibi, tohum saçar gibi mi okuyorsun? Hz. Peygamber bir rekâtta birbirine benzeyen iki sure okurdu: Rahman ve Necm surelerini bir rekâtta; İkterabet (Kamer) ve Hakka'yı bir rekâtta; Tûr ve Zâriyât'ı bir rekâtta, Vâkıa ve Nûn'u bir rekâtta; Seele Sâilun (Meâric) ve Nâziât'ı bir rekâtta; Mutaffifîn ve Abese’yi bir rekâtta, Müddessir ve Müzzemmil’i bir rekâtta; Hel etâ (İnsan) ve Kıyâmet'i bir rekâtta; Amme ve Mürselât’ı bir rekâtta, Duhân ve Küvviret’i bir rekâtta okurdu." [Ebû Davud; Bu, İbn Mesud'un telifidir, dedi.]
Bize Abbad b. Musa, ona İsmail b. Cafer, ona İsrail, ona Ebu İshak, ona da Alkame ve el-Esved'in haber verdiğine göre; "İbn Mesud'a bir adam geldi ve ben mufassal sureleri bir rekâtta okurum dedi. Bunun üzerine Îbn Mesud şunları söyledi: Şiir geveler gibi, tohum saçar gibi mi okuyorsun? Hz. Peygamber bir rekâtta birbirine benzeyen iki sure okurdu: Rahman ve Necm surelerini bir rekâtta; İkterabet (Kamer) ve Hakka'yı bir rekâtta; Tûr ve Zâriyât'ı bir rekâtta, Vâkıa ve Nûn'u bir rekâtta; Seele Sâilun (Meâric) ve Nâziât'ı bir rekâtta; Mutaffifîn ve Abese’yi bir rekâtta, Müddessir ve Müzzemmil’i bir rekâtta; Hel etâ (İnsan) ve Kıyâmet'i bir rekâtta; Amme ve Mürselât’ı bir rekâtta, Duhân ve Küvviret’i bir rekâtta okurdu." [Ebû Davud; Bu, İbn Mesud'un telifidir, dedi.]