174 Kayıt Bulundu.
Bize Hâşim b. el-Kasım, ona Leys, ona Saîd el-Makburî, ona Ebû Ubeyde, ona Saîd b. Yesâr, ona da Ebû Hureyre'nin (ra) rivâyet ettiğine göre Rasûlullah (sav) şöyle buyurdu: "Bir mü'min güzelce abdestini alır, suyu uzuvlara iyice ulaştırır, sonra da sadece namaz kılmak niyetiyle camiye giderse, gurbetten gelen (evladını) ailesinin güler yüzle karşıladığı gibi Allah da onu güler yüzle karşılar."
Açıklama: سَعِيدِ بْنِ يَسَارٍ'dan rivâyette bulunan أَبِي عُبَيْدَةَ 'nin meçhul olmasından dolayı hadis zayıftır.
Bize Hüseyin b. Muhammed, ona Halef b. Halîfe, ona Ebû Malik el-Eşcaî, ona da Ebû Hâzim şöyle rivâyet etti: Ebû Hureyre (ra) abdest alırken ben onun arkasında duruyordum. Abdest suyunu koltuk altına kadar ulaştırıyordu. Ona; "- Ey Ebû Hureyre! Bu nasıl abdest alma?" deyince şöyle cevap verdi: "- Ey Ferruh Oğulları! Siz burada mıydınız? Eğer sizin burada olduğunuzu bilseydim böyle abdest almazdım. Ancak ben, dostum Rasûlullah'ın (sav) şöyle dediğini işittim: "Mü'minin ziyneti (nuru, parlaklığı) abdest suyunun ulaştığı yerlere kadar yayılır."
Açıklama: İsnadı kavîdir. Halef b. Halîfe hakkında kendisini sahihlik durumundan indirecek ifadeler bulunmaktadır. Bu yüzden isnad sahih değil kavîdir.
Bize Ebû Âmir, ona Fuleyh b. Süleyman, ona Nuaym b. Abdullah el-Mücemmir'in anlattığına göre; kendisi, mescidin üstünde bulunan Ebû Hureyre'nin (ra) çıkmıştı. O sırada Ebû Hureyre abdest alıyordu, kollarını kaldırıp bana doğru döndü ve dedi ki: Ben Rasûlullah'ın (sav) şöyle dediğini işittim: "Kıyamet günü benim ümmetim, abdest izlerinin parlaklığı ile sakar ve sekili atlar gibi olacaklar. Dolayısıyla abdest uzuvlarının parlaklığını büyütmeye gücü yeten, bunu yapsın!" Râvî Nuaym dedi ki: Buradaki "Abdest uzuvlarının parlaklığını büyütmeye gücü yeten, bunu yapsın!" cümlesi Rasûlullah'ın (sav) sözü müdür, yoksa Ebû Hureyre'ye mi aittir bilemiyorum."
Açıklama: Hadis sahihtir. فُلَيْحُ بْنُ سُلَيْمَانَ Füleyh b. Süleym hakkında söylenen kelam mevcuttur. Diğer raviler sikadır.
Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe, ona Ebû Muâviye, ona el-A’meş, ona Ebû Salih, ona da Ebû Hureyre Rasûlullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti: “Sizden biri güzelce abdestini aldıktan sonra sadece namaz kılma niyeti ile harekete geçerek sırf namaz kılmak için camiye giderse, camiye girinceye kadar attığı her adımla Allah onu bir derece yükseltir ve bir günahını da siler. Camiye girince de namaz kendisini orada tuttuğu sürece namazda sayılır.”
Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe, ona Ebû Muâviye, ona el-A’meş, ona Ebû Salih, ona da Ebû Hureyre (ra), Rasûlullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti: “Kim abdestini güzelce alır, sonra cuma namazına gelip imama yakın durur ve susup (hutbeyi) dinlerse, o Cuma ile diğer Cuma arasındaki hataları üç gün ziyadesiyle birlikte bağışlanır. O sırada yerdeki çakılları düzeltmekle meşgul olan da faydasız boş bir iş yapmış olur."
Bize Muhammed b. Bişr, ona Ebû Hayyân, ona Ebû Zur'a, ona da Ebû Hureyre'nin (ra) rivâyet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) bir sabah namazı esnasında Bilâl'e şöyle dedi: "- Ya Bilâl! İslâm'da fayda göreceğini en çok ümit ettiğin amelini söyle bana, çünkü ben cennette bu gece önümde senin ayak seslerini işittim." Bilâl; "- Ey Allah'ın rasûlü! İslâm'da fayda göreceğimi en çok ümit ettiğim amelim şudur: Ben gecde ve gündüz her saatte tam olarak temizlendikten (abdest aldıktan) sonra, mutlaka bu abdestle rabbimin bana takdir buyurduğu kadar namaz kılarım" dedi.
Bize Ebû Zekeriye b. Ebî İshak, ona Ebû'l-Hasan Ahmed b. Muhammed b. Abdûs et-Tarâifî, ona Osman b. Saîd, ona İbn Bükeyr, ona Malik, ona el-Alâ b. Abdurrahman, ona babası, ona da Ebû Hureyre (ra), Rasûlullah'ın (sav) mezarlığa gidip şöyle söylediğini haber verdi: "Ey mü'minler kavminin yurdu, selam size! İnşallah biz de sizlere kavuşacağız. Kardeşlerimi görmeyi çok arzu ederdim." "- Ey Allah'ın rasûlü, biz senin kardeşlerin değil miyiz?" dediler. Buyurdu ki: "- Aksine siz benim ashabımsınız. Benim kardeşlerim ise, henüz dünyaya gelmediler, daha sonra gelecekler. Ben onları havuz başında hasretle bekleyeceğim." "- Ey Allah'ın rasûlü, ümmetinden senden sonra dünyaya gelecek olan insanları nasıl tanıyacaksın?" diye sorduklarında da şöyle karşılık verdi: "- Ne dersiniz? Bir adam, siyah ve duru bir sürüye karışan kendi sakar ve sekili atını tanımaz mı?" "- Tanır, ey Allah'ın rasûlü" dediler. Bunun üzerine Rasûlullah (sav) şunları söyledi: "- İşte kıyamet günü onlar da abdest azalarının parlaklığı ile sakar ve sekili atlar gibi gelecekler. Ben onları havuz başında hasretle bekleyeceğim. Başka bir sürüye karışan yabancı bir devenin sürüden kovulduğu gibi, insanlar benim havuzumdan kovulmazlar. Ben onlara, 'Hey, buraya gelin! Hey, buraya gelin!' diye sesleneceğim. Bana, 'Onlar senden sonra kendilerini değiştirdiler' denilecek. Bunun üzerine ben de, 'Öyleyse defolsunlar! Defolsunlar!' Defolsunlar!' diyeceğim." Bunu Şafiî de Malik'ten rivâyet etti. Ayrıca Müslim de Sahîh'in Maan'ın hadîsi olarak Malik'ten rivâyet etti. Nuaym el-Mücemmir'in Ebû Hureyre'den (ra) rivâyeti sabit olan ve "Abdestte kollarını yıkarken pazılareına kadar, ayaklarını yıkarken de baldırına kadar suyu ulaştırdığı" söylenen hadiste bize şöyle rivâyet edildi: Ebû Hureyre (ra), ben Rasûlullah'ın (sav) şöyle söylediğini işittim, dedi: "Kıyamet günü benim ümmetim, abdest azalarının parlaklığı sayesinde sakar ve sekili atlar gibi gelecekler. Dolayısıyla abdest azalarının parlaklığını büyütmeye gücü yeten, bunu yapsın!"
Bize Ebû’l-Hasan Ali b. Ahmed b. Abdân –buradaki lafız da ona aittir-, ona Ahmed b. Ubeyd es-Saffâr, ona İbn Milhân, ona Yahya b. Bükeyr, ona el-Leys, ona Halid, ona Saîd b. Ebî Hilâl, ona Nuaym b. Abdullah el-Mücemmir şöyle rivâyet etti: Bir gün Ebû Hureyre ile birlikte mescidin üstüne çıkmıştım. Ebû Hureyre’nin gömleğinin altında pantolon vardı. Pantolonu sıyırdı, sonra abdest almaya başladı. Yüzünü ve kollarını yıkadı, suyu pazularına kadar ulaştırdı. Sonra ayaklarını yıkadı, bu esnada suyu baldırına kadar ulaştırdı. Sonra, ben Rasûlullah’ın (sav) şöyle buyurduğunu işittim, dedi: "Kıyâmet günü benim ümmetim, abdest azalarının parlaklığı nedeniyle sakar atlar gibi (parlayarak) gelirler. Öyleyse abdest azalarının parlaklığını genişletmesi mümkün olan, bunu yapsın!" [Bu rivâyeti Buhârî es-Sahîh’te Yahya b. Bükeyr’den tahric etti, ancak Ebû Hureyre’nin yaptıklarını zikretmedi.Müslim de Harun b. Saîd’den aynı manada tahric etti, yalnız o Ebû Hureyre’nin yaptıklarını da zikretti.]
Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Muhammed b. Cafer, ona Şu'be, ona el-Alâ b. Abdurrahman, ona babası Abdurrahman, ona da Ebû Hureyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) mezarlığa gelmiş ve orada yatanlara selam verip şöyle demişti: "Selam size ey mümin kavmin yurdu! Biz de Allah dilediği zaman size katılacağız." Sonra şöyle dedi: "Kardeşlerimizi görmek isterdik." Orada bulunanlar "Ey Allah'ın resulü! Biz senin kardeşlerin değil miyiz?" dediler. Hz. Peygamber (sav) "Siz benim ashabımsınız. Kardeşlerim benden sonra geleceklerdir. Ben onlardan önce Kevser havuzuna gidip onları beklerim." buyurdu. "Ey Allah'ın resulü! Ümmetinden daha gelmemiş olanları nasıl bileceksin?" diye sordular. "Bir adam düşünün, onun siyah atlar arasında alınları ve sekileri beyaz atları olsa onları hemen ayıramaz mı?" diye sordu. "Elbette ayırır" dediler. Bunun üzerine "Benim kardeşlerim de abdest izleri sebebiyle kıyamet günü bembeyaz gelirler" buyurdu. "Ben onlardan önce kevser havuzuna gidip onları beklerim" dedi ve şöyle ekledi: "Nice adamlar kayıp develer gibi havuzumdan kovulacaklardır. Ben de onlara 'Gelin buraya' diye sesleneceğim. O zaman 'onlar senden sonra (dinde) değişiklik yaptılar' denir, onlar da arkalarını dönüp giderler. Ben de 'Uzak olun, uzak olun" derim.
Bize Ebû Muâviye, ona el-A'meş, ona Ebû Salih, ona da Ebû Hureyre'nin (ra) rivâyet ettiğine göre Rasûlullah (sav) şöyle buyurdu: “İnsanın cemâatle kıldığı namazın sevâbı, evinde ve dükkânında tek başına kıldığı namazın sevâbından yirmi küsür derece daha fazladır. Çünkü insan, abdestini güzelce alır, sonra namazdan başka bir şey düşünmeden sadece namaz gâyesiyle evinden çıkıp câmiye giderse, camiye girinceye kadar attığı her adımdan dolayı bir derecesi yükseltilir ve bir günahı silinir. Camiye girdiği zaman namazı beklediği müddetçe namazda sayılır. Namazgâhta bulunduğu, kimseye eziyet etmediği ve abdesti de bozulmadığı müddetçe melekler; ‘Allah’ım, onu bağışla! Allah’ım, ona merhamet eyle eyle! Allah'ım onun tövbesini kabul buyur!’ diye duâ ederler.