Bize Ebu Nadr, ona Abdurrahman, ona babası (Abdullah b. Dinar el-Kureşî), ona Ebu Salih, ona da Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Kul nereye (söylediğinin) farkına varmadan Allah azze ve cellenin rızasına uygun öyle bir söz söyler ki, o söz sayesinde Allah (cc) onun derecelerini yükseltir. Yine kul farkında olmadan Allah'ın (cc) öfkesine sebep olacak öyle bir söz söyler ki, Allah (cc) o söz sebebiyle onu cehenneme sürükler."
Açıklama: Hadis sahihtir. İsaddayer alan عَبْدُ الرَّحْمَنِ abdurrahman hakkında kendisini sahih rütbesinden indiren sözler söylenmiştir.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
45138, HM008392
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو النَّضْرِ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ عَنْ أَبِيهِ عَنْ أَبِي صَالِحٍ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ:
"إِنَّ الْعَبْدَ لَيَتَكَلَّمُ بِالْكَلِمَةِ مِنْ رُضْوَانِ اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ لَا يُلْقِي لَهَا بَالًا، يَرْفَعُهُ اللَّهُ بِهَا دَرَجَاتٍ. وَإِنَّ الْعَبْدَ لَيَتَكَلَّمُ بِالْكَلِمَةِ مِنْ سَخَطِ اللَّهِ لَا يُلْقِي لَهَا بَالًا، يَهْوِي بِهَا فِي جَهَنَّمَ."
Tercemesi:
Bize Ebu Nadr, ona Abdurrahman, ona babası (Abdullah b. Dinar el-Kureşî), ona Ebu Salih, ona da Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Kul nereye (söylediğinin) farkına varmadan Allah azze ve cellenin rızasına uygun öyle bir söz söyler ki, o söz sayesinde Allah (cc) onun derecelerini yükseltir. Yine kul farkında olmadan Allah'ın (cc) öfkesine sebep olacak öyle bir söz söyler ki, Allah (cc) o söz sebebiyle onu cehenneme sürükler."
Açıklama:
Hadis sahihtir. İsaddayer alan عَبْدُ الرَّحْمَنِ abdurrahman hakkında kendisini sahih rütbesinden indiren sözler söylenmiştir.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ahmed b. Hanbel, Müsned-i Ahmed, Ebu Hureyre 8392, 3/278
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebû Salih es-Semmân (Ebû Sâlih Zekvân b. Abdillâh et-Teymî)
3. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Dinar el-Kuraşî (Abdullah b. Dinar)
4. Abdurrahman b. Abdullah el-Adevî (Abdurrahman b. Abdullah b. Dinar)
5. Ebu Nadr Haşim b. Kasım el-Leysi (Haşim b. Kasım b. Müslim)
Konular:
Adab, sohbet adabı
Ahlak, hayır söylemek ya da susmak
Konuşma, konuşma adabı
KTB, ADAB
Söz, Allah'ın rızasını veya gazabını celbeden
Söz, sözün sorumluluğu
Söz, yerinde ve yeterince olanı güzeldir
Bize Abdülmelik b. Şuayb b. Leys, ona babası (Şuayb b. Leys), ona dedesi (Leys b. Sa'd), ona Halid b. Yezid, ona Said b. Ebu Hilal, ona Umare b. Gaziyye, ona Muhammed b. İbrahim, ona Ebu Seleme b. Abdurrahman, ona da Aişe (r. anha) şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (sav); "Kureyş'i hicvedin, çünkü bu onlara (seri bir şekilde iyi) ok atmaktan daha ağır gelir" buyurdu ve Abdullah b. Revâha'ya haber gönderip; "onları hicvet" dedi. O da Kureyş'i hicvetti ama Hz. Peygamber (sav) bunu yeterli görmeyip Ka'b b. Malik'e, daha sonra Hassan b. Sabit'e haber gönderdi. Hassan Hz. peygamber'in (sav) yanına girince, sizin için dili (kuyruğu) ile çarpan bu arslana (haber) gönderme zamanı gelmiştir dedi, ardından dilini çıkararak oynatmaya başlamış ve seni Hak (din) ile gönderen Allah'a yemin ederim ki onları dilimle deri parçalar gibi parçalayacağım dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav); "acele etme! Çünkü Ebu Bekir Kureyş'in neseblerini en iyi bilendir. -Benim de onlar arasında nesebim var.- önce benim nesebimi ortaya çıkarsın" buyurdu. Hassan hemen Ebu Bekir'e gitti sonra dönüp geldi ve ey Allah'ın Rasulü! Ebu Bekir senin nesebini ortaya çıkararak (kimlerle akraba olduğunu belirledi). Seni hak (din) ile gönderen Allah'a yemin ederim ki, seni onlardan, tereyağından kıl çeker, gibi çekip çıkaracağım dedi. Hz. Aişe der ki: Rasulullah'ı (sav) Hassan'a hitaben; "sen Allah ve Rasulü adına müdafaada bulundukça hiç şüphesiz Ruhu'l-Kudüs seni desteklemeye devam edecektir" buyururken işittim. Hz. Aişe şunu da söyledi: Ben Rasulullah'ı (sav); "Hassan onları hicvetti ve hem şifa verdi hem şifa buldu" buyururken işittim. Hassan müşrikleri yermek üzere şöyle dedi: Sen Muhammed'i (sav) hicvettin, ben de sana cevabını verdim. Allah katında bunun bir mükâfatı vardır. Sen nezih, muttaki ve ahlakı vefa olan Allah'ın Rasulü Muhammed'e dil uzattın. Babam, ceddim ve şerefim, Muhammed'in (sav) şerefini size karşı korumak için bir kalkandır. Eğer atlarımızı Kedâ yolunun iki tarafından toz kaldırırken görmezseniz kızcağızımı kaybedeyim. Ve atlarımızı (süvarilerinin emirlerini duymak istercesine) başlarını sağa sola kıvırarak, gemlerini çekiştirirken (görmezseniz). Üstlerinde de (kana) susamış mızraklar vardır. Safkanlarımız birbirini geçmek için sürekli yarışırlar. Kadınlar -geri çevirmek için- başörtüleriyle onlara vurur. Şayet, başımızdan savuşup giderseniz umremizi yaparız. Böylece, fetih gerçekleşmiş ve perde açılmış olur. Aksi takdirde, bekleyin vuruşmanın olacağı günü, ben gerçeği dile getiren (gizli bırakmayan) bir kulu elçi gönderdim buyuran Allah o günde dilediğine yardımcı olacaktır. Allah der ki: Ben bir orduyu harekete geçirdim. Onlar Ensâr'dır, onların tek derdi düşmanla buluşmaktır. Biz Ensâr her gün Ma'ad Kabilesi (Kureyş) ile sövüşür veya vuruşur ya da hicvederiz. Hiç bir olur mu Allah Rasulüne dil uzatan kişi ile, onu metheden ve yardımcısı olanlar! Hem de Allah'ın elçisi Cebrail bizim aramızdadır. Rûhu'l-Kudüs'ün (Cebrail'in) asla bir dengi yoktur (sizin aranızda).
Açıklama: الأَسَدِ الضَّارِبِ بِذَنَبِهِ "Hadisteki aslanın kuyruğu ile dövmesi" anlamında bir teşbih vardır. Aslan öfkelendiğinde nasıl ki kuyruğuyla intikam alrı, saldırırsa, şair Hassan b. Sabit dil ile yapacağı hicvi alanın kuyruğuyla yaptığı saldırıya benzetmiştir. bkz. Kevkebü'l-Vehhâc, 24/84.
كَمَا تُسَلُّ الشَّعَرَةُ مِنَ الْعَجِينِ "hamurdan kıl çekme" deyimi Türkçe'de "tereyağından kıl çekme" olarak kullanılmaktadır.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
7910, M006395
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ الْمَلِكِ بْنُ شُعَيْبِ بْنِ اللَّيْثِ حَدَّثَنِى أَبِى عَنْ جَدِّى حَدَّثَنِى خَالِدُ بْنُ يَزِيدَ حَدَّثَنِى سَعِيدُ بْنُ أَبِى هِلاَلٍ عَنْ عُمَارَةَ بْنِ غَزِيَّةَ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ إِبْرَاهِيمَ عَنْ أَبِى سَلَمَةَ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ عَنْ عَائِشَةَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ:
"اهْجُوا قُرَيْشًا فَإِنَّهُ أَشَدُّ عَلَيْهَا مِنْ رَشْقٍ بِالنَّبْلِ." فَأَرْسَلَ إِلَى ابْنِ رَوَاحَةَ فَقَالَ:
"اهْجُهُمْ." فَهَجَاهُمْ فَلَمْ يُرْضِ فَأَرْسَلَ إِلَى كَعْبِ بْنِ مَالِكٍ ثُمَّ أَرْسَلَ إِلَى حَسَّانَ بْنِ ثَابِتٍ فَلَمَّا دَخَلَ عَلَيْهِ قَالَ حَسَّانُ قَدْ آنَ لَكُمْ أَنْ تُرْسِلُوا إِلَى هَذَا الأَسَدِ الضَّارِبِ بِذَنَبِهِ ثُمَّ أَدْلَعَ لِسَانَهُ فَجَعَلَ يُحَرِّكُهُ فَقَالَ وَالَّذِى بَعَثَكَ بِالْحَقِّ لأَفْرِيَنَّهُمْ بِلِسَانِى فَرْىَ الأَدِيمِ. فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم
"لاَ تَعْجَلْ فَإِنَّ أَبَا بَكْرٍ أَعْلَمُ قُرَيْشٍ بِأَنْسَابِهَا - وَإِنَّ لِى فِيهِمْ نَسَبًا - حَتَّى يُلَخِّصَ لَكَ نَسَبِى." فَأَتَاهُ حَسَّانُ ثُمَّ رَجَعَ فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ قَدْ لَخَّصَ لِى نَسَبَكَ وَالَّذِى بَعَثَكَ بِالْحَقِّ لأَسُلَّنَّكَ مِنْهُمْ كَمَا تُسَلُّ الشَّعَرَةُ مِنَ الْعَجِينِ. قَالَتْ عَائِشَةُ فَسَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَقُولُ لِحَسَّانَ
"إِنَّ رُوحَ الْقُدُسِ لاَ يَزَالُ يُؤَيِّدُكَ مَا نَافَحْتَ عَنِ اللَّهِ وَرَسُولِهِ." وَقَالَتْ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَقُولُ:
"هَجَاهُمْ حَسَّانُ فَشَفَى وَاشْتَفَى." قَالَ حَسَّانُ هَجَوْتَ مُحَمَّدًا فَأَجَبْتُ عَنْهُ وَعِنْدَ اللَّهِ فِى ذَاكَ الْجَزَاءُ هَجَوْتَ مُحَمَّدًا بَرًّا تَقِيًّا رَسُولَ اللَّهِ شِيمَتُهُ الْوَفَاءُ فَإِنَّ أَبِى وَوَالِدَهُ وَعِرْضِى لِعِرْضِ مُحَمَّدٍ مِنْكُمْ وِقَاءُ ثَكِلْتُ بُنَيَّتِى إِنْ لَمْ تَرَوْهَا تُثِيرُ النَّقْعَ مِنْ كَنَفَىْ كَدَاءِ يُبَارِينَ الأَعِنَّةَ مُصْعِدَاتٍ عَلَى أَكْتَافِهَا الأَسَلُ الظِّمَاءُ تَظَلُّ جِيَادُنَا مُتَمَطِّرَاتٍ تُلَطِّمُهُنَّ بِالْخُمُرِ النِّسَاءُ فَإِنْ أَعْرَضْتُمُو عَنَّا اعْتَمَرْنَا وَكَانَ الْفَتْحُ وَانْكَشَفَ الْغِطَاءُ وَإِلاَّ فَاصْبِرُوا لِضِرَابِ يَوْمٍ يُعِزُّ اللَّهُ فِيهِ مَنْ يَشَاءُ وَقَالَ اللَّهُ قَدْ أَرْسَلْتُ عَبْدًا يَقُولُ الْحَقَّ لَيْسَ بِهِ خَفَاءُ وَقَالَ اللَّهُ قَدْ يَسَّرْتُ جُنْدًا هُمُ الأَنْصَارُ عُرْضَتُهَا اللِّقَاءُ لَنَا فِى كُلِّ يَوْمٍ مِنْ مَعَدٍّ سِبَابٌ أَوْ قِتَالٌ أَوْ هِجَاءُ فَمَنْ يَهْجُو رَسُولَ اللَّهِ مِنْكُمْ وَيَمْدَحُهُ وَيَنْصُرُهُ سَوَاءُ وَجِبْرِيلٌ رَسُولُ اللَّهِ فِينَا وَرُوحُ الْقُدْسِ لَيْسَ لَهُ كِفَاءُ.
Tercemesi:
Bize Abdülmelik b. Şuayb b. Leys, ona babası (Şuayb b. Leys), ona dedesi (Leys b. Sa'd), ona Halid b. Yezid, ona Said b. Ebu Hilal, ona Umare b. Gaziyye, ona Muhammed b. İbrahim, ona Ebu Seleme b. Abdurrahman, ona da Aişe (r. anha) şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (sav); "Kureyş'i hicvedin, çünkü bu onlara (seri bir şekilde iyi) ok atmaktan daha ağır gelir" buyurdu ve Abdullah b. Revâha'ya haber gönderip; "onları hicvet" dedi. O da Kureyş'i hicvetti ama Hz. Peygamber (sav) bunu yeterli görmeyip Ka'b b. Malik'e, daha sonra Hassan b. Sabit'e haber gönderdi. Hassan Hz. peygamber'in (sav) yanına girince, sizin için dili (kuyruğu) ile çarpan bu arslana (haber) gönderme zamanı gelmiştir dedi, ardından dilini çıkararak oynatmaya başlamış ve seni Hak (din) ile gönderen Allah'a yemin ederim ki onları dilimle deri parçalar gibi parçalayacağım dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav); "acele etme! Çünkü Ebu Bekir Kureyş'in neseblerini en iyi bilendir. -Benim de onlar arasında nesebim var.- önce benim nesebimi ortaya çıkarsın" buyurdu. Hassan hemen Ebu Bekir'e gitti sonra dönüp geldi ve ey Allah'ın Rasulü! Ebu Bekir senin nesebini ortaya çıkararak (kimlerle akraba olduğunu belirledi). Seni hak (din) ile gönderen Allah'a yemin ederim ki, seni onlardan, tereyağından kıl çeker, gibi çekip çıkaracağım dedi. Hz. Aişe der ki: Rasulullah'ı (sav) Hassan'a hitaben; "sen Allah ve Rasulü adına müdafaada bulundukça hiç şüphesiz Ruhu'l-Kudüs seni desteklemeye devam edecektir" buyururken işittim. Hz. Aişe şunu da söyledi: Ben Rasulullah'ı (sav); "Hassan onları hicvetti ve hem şifa verdi hem şifa buldu" buyururken işittim. Hassan müşrikleri yermek üzere şöyle dedi: Sen Muhammed'i (sav) hicvettin, ben de sana cevabını verdim. Allah katında bunun bir mükâfatı vardır. Sen nezih, muttaki ve ahlakı vefa olan Allah'ın Rasulü Muhammed'e dil uzattın. Babam, ceddim ve şerefim, Muhammed'in (sav) şerefini size karşı korumak için bir kalkandır. Eğer atlarımızı Kedâ yolunun iki tarafından toz kaldırırken görmezseniz kızcağızımı kaybedeyim. Ve atlarımızı (süvarilerinin emirlerini duymak istercesine) başlarını sağa sola kıvırarak, gemlerini çekiştirirken (görmezseniz). Üstlerinde de (kana) susamış mızraklar vardır. Safkanlarımız birbirini geçmek için sürekli yarışırlar. Kadınlar -geri çevirmek için- başörtüleriyle onlara vurur. Şayet, başımızdan savuşup giderseniz umremizi yaparız. Böylece, fetih gerçekleşmiş ve perde açılmış olur. Aksi takdirde, bekleyin vuruşmanın olacağı günü, ben gerçeği dile getiren (gizli bırakmayan) bir kulu elçi gönderdim buyuran Allah o günde dilediğine yardımcı olacaktır. Allah der ki: Ben bir orduyu harekete geçirdim. Onlar Ensâr'dır, onların tek derdi düşmanla buluşmaktır. Biz Ensâr her gün Ma'ad Kabilesi (Kureyş) ile sövüşür veya vuruşur ya da hicvederiz. Hiç bir olur mu Allah Rasulüne dil uzatan kişi ile, onu metheden ve yardımcısı olanlar! Hem de Allah'ın elçisi Cebrail bizim aramızdadır. Rûhu'l-Kudüs'ün (Cebrail'in) asla bir dengi yoktur (sizin aranızda).
Açıklama:
الأَسَدِ الضَّارِبِ بِذَنَبِهِ "Hadisteki aslanın kuyruğu ile dövmesi" anlamında bir teşbih vardır. Aslan öfkelendiğinde nasıl ki kuyruğuyla intikam alrı, saldırırsa, şair Hassan b. Sabit dil ile yapacağı hicvi alanın kuyruğuyla yaptığı saldırıya benzetmiştir. bkz. Kevkebü'l-Vehhâc, 24/84.
كَمَا تُسَلُّ الشَّعَرَةُ مِنَ الْعَجِينِ "hamurdan kıl çekme" deyimi Türkçe'de "tereyağından kıl çekme" olarak kullanılmaktadır.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Fedâilü's-sahâbe 6395, /1038
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Ebu Seleme b. Abdurrahman ez-Zuhrî (Abdullah b. Abdurrahman b. Avf b. Abduavf)
3. Ebu Abdullah Muhammed b. İbrahim et-Teymî el-Kuraşî (Muhammed b. İbrahim b. Hâris b. Hâlid)
4. Umare b. Gaziyye el-Ensari (Umare b. Gaziyye b. Haris b. Amr b. Gaziyye b. Amr)
5. Said b. Ebu Hilal el-Leysi (Said b. Ebu Hilal)
6. Halid b. Yezid el-Cümehî (Halid b. Yezid)
7. Ebu Haris Leys b. Sa'd el-Fehmî (Leys b. Sa'd b. Abdurrahman)
8. Ebu Abdülmelik Şuayb b. Leys el-Fehmî (Şuayb b. Leys b. Sa'd b. Abdurrahman)
9. Ebu Abdullah Abdulmelik b. Şuayb el-Fehmî (Abdulmelik b. Şuayb b. Leys b. Sa'd)
Konular:
Ahlak, söylenilmemesi gereken söz
Hitabet, Şiir, okumak/ dinlemek/ ezberlemek
HZ.PEYGAMBER DÖNEMİNDEKİ ARAÇ-GEREÇLER
Sövmek, Küfretmek, ölülere
Söz, yerinde ve yeterince olanı güzeldir
SÖZÜN BÜYÜSÜ
حَدَّثَنَا مَحْمُودُ بْنُ خَالِدٍ حَدَّثَنَا الْوَلِيدُ أَخْبَرَنِى شَيْبَانُ أَبُو مُعَاوِيَةَ عَنْ سِمَاكِ بْنِ حَرْبٍ عَنْ جَابِرِ بْنِ سَمُرَةَ السُّوَائِىِّ قَالَ :
"كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم لاَ يُطِيلُ الْمَوْعِظَةَ يَوْمَ الْجُمُعَةِ إِنَّمَا هُنَّ كَلِمَاتٌ يَسِيرَاتٌ."
Bize Mahmud b. Halid, ona Velid, ona Ebu Muaviye Şeyban, ona Simak b. Harb, ona da Cabir b. Semure es-Süvâî şöyle rivayet etmiştir:
"Rasulullah (sav), cuma günü vaazı uzun tutmazdı. Sözleri ancak birkaç kelime (idi)."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
8290, D001107
Hadis:
حَدَّثَنَا مَحْمُودُ بْنُ خَالِدٍ حَدَّثَنَا الْوَلِيدُ أَخْبَرَنِى شَيْبَانُ أَبُو مُعَاوِيَةَ عَنْ سِمَاكِ بْنِ حَرْبٍ عَنْ جَابِرِ بْنِ سَمُرَةَ السُّوَائِىِّ قَالَ :
"كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم لاَ يُطِيلُ الْمَوْعِظَةَ يَوْمَ الْجُمُعَةِ إِنَّمَا هُنَّ كَلِمَاتٌ يَسِيرَاتٌ."
Tercemesi:
Bize Mahmud b. Halid, ona Velid, ona Ebu Muaviye Şeyban, ona Simak b. Harb, ona da Cabir b. Semure es-Süvâî şöyle rivayet etmiştir:
"Rasulullah (sav), cuma günü vaazı uzun tutmazdı. Sözleri ancak birkaç kelime (idi)."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Salât 232, /257
Senetler:
1. Ebu Halid Cabir b. Semure el-Amirî (Cabir b. Semure b. Cünâde)
2. Simak b. Harb ez-Zühlî (Simak b. Harb b. Evs b. Halid)
3. Ebu Muaviye Şeyban b. Abdurrahman et-Temimi (Şeyban b. Abdurrahman)
4. Ebu Abbas Velid b. Müslim el-Kuraşî (Velid b. Müslim)
5. Mahmud b. Halid es-Sülemî (Mahmud b. Halid b. Yezîd)
Konular:
Hitabet, Hutbe
Söz, yerinde ve yeterince olanı güzeldir
Öneri Formu
Hadis Id, No:
18965, T003119
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ بْنُ حُمَيْدٍ حَدَّثَنَا أَبُو الْوَلِيدِ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ سَلَمَةَ عَنْ شُعَيْبِ بْنِ الْحَبْحَابِ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ قَالَ: أُتِىَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بِقِنَاعٍ عَلَيْهِ رُطَبٌ فَقَالَ « مَثَلُ كَلِمَةٍ طَيِّبَةٍ كَشَجَرَةٍ طَيِّبَةٍ أَصْلُهَا ثَابِتٌ وَفَرْعُهَا فِى السَّمَاءِ تُؤْتِى أُكُلَهَا كُلَّ حِينٍ بِإِذْنِ رَبِّهَا قَالَ: هِىَ النَّخْلَةُ ( وَمَثَلُ كَلِمَةٍ خَبِيثَةٍ كَشَجَرَةٍ خَبِيثَةٍ اجْتُثَّتْ مِنْ فَوْقِ الأَرْضِ مَا لَهَا مِنْ قَرَارٍ ) قَالَ هِىَ الْحَنْظَلُ » . قَالَ فَأَخْبَرْتُ بِذَلِكَ أَبَا الْعَالِيَةِ فَقَالَ: صَدَقَ وَأَحْسَنَ . حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ شُعَيْبِ بْنِ الْحَبْحَابِ عَنْ أَبِيهِ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ نَحْوَهُ بِمَعْنَاهُ وَلَمْ يَرْفَعْهُ وَلَمْ يَذْكُرْ قَوْلَ أَبِى الْعَالِيَةِ وَهَذَا أَصَحُّ مِنْ حَدِيثِ حَمَّادِ بْنِ سَلَمَةَ . وَرَوَى غَيْرُ وَاحِدٍ مِثْلَ هَذَا مَوْقُوفًا وَلاَ نَعْلَمُ أَحَدًا رَفَعَهُ غَيْرَ حَمَّادِ بْنِ سَلَمَةَ وَرَوَاهُ مَعْمَرٌ وَحَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ وَغَيْرُ وَاحِدٍ وَلَمْ يَرْفَعُوهُ . حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ عَبْدَةَ الضَّبِّىُّ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ عَنْ شُعَيْبِ بْنِ الْحَبْحَابِ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ نَحْوَ حَدِيثِ قُتَيْبَةَ وَلَمْ يَرْفَعْهُ .
Tercemesi:
Bize Abd b. Humeyd, ona Ebu Velid (Hişam b. Abdülmelik), ona Hammad b. Seleme, ona Şuayb b. Habhab, ona da Enes b. Malik (ra) şöyle rivâyet etmiştir:
Rasulullah'a (sav) içinde taze hurma bulunan bir tabak hurma getirildi. Bunun üzerine şöyle buyurdu: "Görmedin mi, Allah güzel bir sözü nasıl misal getirdi? (Güzel bir söz), kökü sağlam, dalları göğe yükselen bir ağaç gibidir. Bu ağaç, Rabbinin izniyle her zaman meyvesini verir. Öğüt alsınlar diye Allah insanlara misaller getirir." (İbrahim, 14/24-25) ayetlerini okudu ve bu ağaç hurmadır. (Sonra) "Kötü sözün misali ise; yerden koparılmış, ayakta durma imkanı olmayan kötü bir ağacın durumu gibidir." (İbrahim, 14/26) ayetini okudu ve şöyle buyurdu: "Bu Ebu Cehil karpuzudur."
Bu hadisi Ebu Âliye'ye aktardım da Rasulullah (sav) "Ne kadar doğru ve güzel söylemiştir" dedi.
Bize Kuteybe, ona Ebu Bekir b. Şuayb b. Habhab, ona babası (Şuayb b. Habhab), ona da Enes b. Mâlik mana olarak bu hadisin bir benzerini merfu olmaksızın rivayet etmiştir. Ebu Âliye'nin sözünü ise zikretmemiştir. Bu rivâyet Hammad b. Seleme'nin rivâyetinden daha sağlamdır. Pek çok râvî böylece mevkuf olarak rivâyet etmişlerdir. Hammad b. Seleme'den başka merfu rivâyet eden kimse bilmiyoruz. Ma'mer, Hammad b. Zeyd ve pek çok kişi bu hadisi merfu olmaksızın rivâyet ediyorlar. Ahmed b. Abde ed-Dabbî, Hammad b. Zeyd vasıtasıyla Şuayb b. Habhab'tan, Enes'den, Kuteybe hadisinin bir benzerini merfu olmaksızın rivâyet etmiştir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Tefsîru'l-Kur'an 14, 5/295
Senetler:
1. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
2. Ebu Salih Şuayb b. Habhab el-Ezdi (Şuayb b. Habhab)
3. Ebu Seleme Hammad b. Seleme el-Basrî (Hammad b. Seleme b. Dînar)
4. Ebu Velid Hişam b. Abdülmelik el-Bahilî (Hişam b. Abdülmelik)
5. Abd b. Humeyd el-Keşşi (Abdulhumeyd b. Humeyd b. Nasr)
Konular:
Hitabet, sözün gücü ve etkileyiciliği
Hz. Peygamber, ayetleri tefsiri
Hz. Peygamber, sembolik, temsili anlatımı
Söz, gözül sözün misali
Söz, yerinde ve yeterince olanı güzeldir