257 Kayıt Bulundu.
Bize Vekî’, ona Süfyan, ona Seleme b. Küheyl, ona da Ebu Derdâ el-Ensârî’nin haber verdiğine göre Aişe (r.anha), kız kardeşinin oğluna şöyle demiştir: “Senin kendine dua etmen bir kıssacının sana dua etmesinden çok daha hayırlıdır.”
Açıklama: İnsanlara öğüt verip, ahiretten bahseden ve günümüzde vaiz gibi isimlerle adlandırdığımız kişilerin sahabe dönemindeki isimleri kıssacıdır. İlerleyen zamanlarda bu vaizler bazı uydurma bilgilerle insanların ilgilerini çekmeye başlayınca hadis alimleri tarafından çokça eleştirilmiş ve insanlara öğüt veren vaizler için başka isimler kullanılmaya başlanmıştır (Bilgi için bk. Hasan Cirit, Kussâs, DİA, 26/463, Ankara, 2002). Bu hadiste tedavi amaçlı rukye uygulamasına işaret edilmektedir. Yani bir kişinin şifa bulmak amacıyla başkasından kendisine bazı sureleri okumasını istemesindense kendi kendine bu şifa ayetlerini dua niyetiyle okuması daha hayırlıdır.
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, ona Abdullah b. İdris, ona da Husayn (b. Abdurrahman), Umâre b. Rüveybe'nin Bişr b. Mervan'ı minber üzerinde ellerini kaldırırken görerek şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Allah şu ellerin cezasını versin! Vallahi ben Rasulullah'ı (sav) (dua ederken) gördüm. Umâre şehadet parmağı ile ne kadar kaldırdığını işaret ederek, O ellerini şu kadardan fazla kaldırmıyordu."
Bize Velîd b. Utbe ed-Dımaşkî ve Mahmud b. Halid, onlara (Muhammed b. Yusuf) el-Firyâbî, ona da Subeyh b. Muhriz el-Hımsî, Ebu Musbih el-Makrâî’nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Sahabî olan ve sözlerin en güzellerini aktaran Ebu Züheyr en-Nümeyrî ile oturuyorduk. Orada içimizden birisi dua etti, Ebu Züheyr de ona 'Duanı âminle mühürle (tamamla). Şüphesiz âmin lafzı, sayfanın üzerine vurulan mühür gibidir' dedi. Sonra Ebu Züheyr 'Size bununla ilgili bir haber nakledeyim' dedi ve şöyle devam etti: Bir gece Rasulullah'la (sav) birlikte dışarıya çıkmıştık. Derken devamlı ve ısrarlı bir şekilde dua eden bir adamın yanına geldik. Nebî (sav) durup onu dinlemeye başladı ve 'Eğer duasını mühürlerse, kabul edilmesi kesinleşir' buyurdu. Orada olanlardan birisi 'Ne ile mühürleyecek ki?' diye sorunca, 'Âmin lafzıyla. Zira âmin lafzıyla tamamlayacak olursa, duanın kabulü kesinleşir' buyurdu. Bunun üzerine Nebî'ye (sav) soruyu soran kimse gitti, dua eden adama varıp 'Ey filan! Duanı âminle bitir ve kabulü için de müsterih ol' diye o kimseyi müjdeledi." [Hadisin lafı Mahmud (b. Halid)'e aittir. Ebu Davud, el-Makrâ'ın Himyer'den bir kabile ismi olduğunu söylemiştir.]
Bize Müsedded, ona Ebu Said Yahya, ona Şube, ona Ziyad b. Mihrâk el-Müzenî, ona da Ebu Ne'âme, ona da İbn Sa'd (b. Ebu Vakkas) şöyle demiştir: Babam, beni “Ey Allahım! Senden cenneti, nimetlerini, güzelliğini, şunları ve şunları isterim. Cehennemden, cehennemin zincirlerinden, bukağılarından, şunlardan ve şunlardan... sana sığınırım” diye dua ederken duydu ve şöyle dedi: Yavrucuğum! Ben Rasulullah'ı (sav) "Duada haddi aşan bir topluluk gelecek" derken işittim. Sakın sen onlardan olma! Şüphesiz sana cennet verilirse içindeki hayırlarla birlikte verilir. Cehennemden korunursan ondaki şerlerden de korunursun.
Bize Ali b. el-Münzir, ona (Muhammed)İbn Fudayl, ona Muhammed b. İshak, ona da Minhâl b. Amr, ona da Enes b. Malik “Rasulullah'ın (sav) terk etmediği dualardan biri de şudur” demiştir: "Allah’ım! Gelecek endişesinden, geçmişe üzüntüden, acizlikten ve tembellikten, cimrilikten ve korkaklıktan ve insanların baskısına uğramaktan Sana sığınırım."
Bize Muhammed b. Beşşâr el-Abdî, ona Ebu Asım, ona da Osman eş-Şahhâm, ona Müslim b. Ebu Bekre şöyle demiştir: Babam (Nüfey' b. Mesruh) benim "Allah’ım her türlü sıkıntıdan, tembellikten ve kabir azabından sana sığınırım" diye duta ettiğimi işitince “Bunları kimden işittin” diye sordu. Ben de “Sen söylerken işittim” dedim. Bunun üzerine “Bunlarla dua etmeye devam et. Çünkü ben Rasûlullah'ı (sav), bunları söylerken işittim” dedi. [Tirmizî der ki: Bu hadis hasen sahihtir.]
Bize el-Ensârî, ona Ma'n, ona Malik, ona Yahyâ b. Saîd, ona da Muhammed b. İbrahim et-Teymî, Hz. Âişe’nin şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah'ın (sav) yanında uyurken bir gece Onu yatağında bulamadım. Bunun üzerine, elimle araştırdım, elim Onun ayağına değdi. O secde hâlinde, her iki ayağı dikilmiş vaziyette şöyle dua ediyordu: "Allahım! Gazabından (öfkenden) rızana, azabından da affına sığınırım. Senden sana sığınırım. Sana layık övgüler sayamayacağım kadar çoktur. Sen, kendini övdüğün şekilde övülmeye layıksın." [Tirmizî der ki: Bu hadis hasendir. Bir çok tarikle Hz. Âişe’den (r. anha) rivâyet edilmiştir. Kuteybe, Leys vasıtasıyla Yahya b. Saîd’den bu senedle hadisin bir benzerini bize aktarmış olup şu ilaveyi yapmıştır: "Senden sana sığınırım, Sana layık övgüler sayamayacağım kadar çoktur."]
Bize Hasan b. Arafe, ona İsmail b. Ayyâş, ona Ebu Süfyan Muhammed b. Ziyad el-Elhânî, ona Ebu Raşid el-Hubranî şöyle demiştir: Abdullah b. Amr b. Âs’a geldim ve “Rasulullah'tan (sav) duyduğun bir hadis rivayet eder misin?” dedim. Bunun üzerine bana bir yazı çıkardı ve “bu, Rasulullah'ın (sav) benim için yazdırdığı şeydir” dedi. Yazıya baktım orada şunlar yazılıydı: Ebu Bekir Sıddık: “Ey Allah’ın Rasûlü! bana sabah ve akşam okuyacağım bir duâyı öğret” dedi. Rasulullah (sav) de "ey Ebu Bekir şöyle dua et" buyurdu: " Ey göklerin ve yerin yaratıcısı! Gizli ve açık her şeyi bilen Allah'ım! Senden başka ilah yoktur. Ancak sen varsın. Her şeyin Rabbi ve idarecisi sensin. Nefsimin şerrinden, şeytanın şerrinden ve beni şirke düşürmesinden, günah işlemekten ve bir Müslümana kötülük etmekten sana sığınırım." [Tirmizî der ki: Bu hadis şu isnadıyla hasen garibtir.]
Bize Yahya b. Habib b. Arabî, ona Hammâd, ona da Ata b. Sâib, ona da babası (Ebu Yahya Sâib) şöyle demiştir: Ammar b. Yasir bize bir namaz kıldırdı, namazı biraz kısa tutunca bazıları “namazı çok hafif kıldırdın” veya “çok kısa kıldırdın” dediler. Bunun üzerine Ammar “Acele kıldırdım, ama namazda Rasulullah'tan (sav) duyduğum duaları okudum” diye cevap verdi. Ammar kalkıp giderken cemaatten biri [- Râvi “O kişi babamdı rivayette kinaye ile kendini ifade etti” demiştir.-] onun peşine takıldı ve (Peygamber'den (sav)) duyduğu duaların neler olduğunu ona sordu, sonra da gelip cemaate şu duayı haber verdi: "Allah’ım! varlıktan gaip olan ilmin için, bütün mahlukata gücü yeten kudretin hatrına, yaşamak benim için hayırlı ise beni yaşat, ölüm benim için hayırlı ise beni vefat ettir. Allah’ım açık ve gizli her yerde Senin korkunu isterim, öfkeli ve sakin halimde bile doğru ve hakkı söylemeyi Senden isterim. Zenginlikte ve fakirlikte orta yolu tutmayı isterim, tükenmeyen nimetlerinden isterim, kesintisiz göz aydınlığı isterim, hükmünden sonra rızanı isterim; ölümümden sonra iyi bir hayat sürdürmeyi isterim. Sana şevkle kavuşmayı, cemaline bakma lezzetini, sıkıcı felaketlere uğramaksızın, sapıcı fitnelere düşmeksizin yaşamayı isterim. Allah’ım bizi, iman ziynetiyle süsle, Bizi doğru yolda olan ve doğru yolda yürüyen kimselerden eyle."