439 Kayıt Bulundu.
Bize Ukbe b. Mükrem, ona Yahya b. Said, ona İbn Cüreyc, ona İsmail b. Kesir, ona Asım b. Lakît b. Sabra, ona babası -ki o, Müntefikoğullarının elçisi idi- Hz. Aişe'den önceki hadisin benzerini nakletmiştir. Lakît şöyle demiştir: "Hz. Peygamber (sav), derhal, hızlı bir şekilde yürüyerek geldi." [Rivayette ravi, hazîre (et ve undan yapılan yemek) yerine asîde (yağ ve undan yapılan yemek) ifadesini kullanmıştır.]
Bu hadisi bize Ebu’r-Rabî ve Kuteybe, onlara Hammâd rivayet etti; (T) Bana Züheyr b. Harb da, ona İsmail rivayet etti, her ikisine (Hammâd ve İsmail’e) Eyyûb, rivayet etti; (T) Bize İbn Numeyr de, ona babası, ona Mâlik b. Miğvel rivayet etti; (T) Bana Hârun b. Abdullah da, ona Muhammed b. Bekr, ona da İbn Cüreyc rivayet etti; (T) Yine Bize Hârun b. Abdullah, ona Şucâ b. el-Velid’in şöyle dediğini rivayet etti: Musa b. Ukbe’den duydum; (T) Bize Hârun b. Saîd el-Eylî de, ona İbn Vehb, ona Üsâme rivayet etti, hepsine Nâfî, ona da İbn Ömer’in rivayet ettiğine göre Nebi (sav), keler hakkında el-Leys’in Nâfî’den rivayet ettiği hadis ile aynı manada rivayet etti. [Bir adam Rasulullah’a (sav) keler yemeğe dair soru sorunca, O: “Ben onu ne yerim ne de haram ederim” buyurdu.] Şu kadar var ki Eyyûb’un rivayet ettiği hadise göre: Rasulullah’a (sav) bir keler getirildi, onu ne yedi, ne de haram etti. Üsâme’nin rivayetinde ise şöyle denilmektedir: Rasulullah (sav) minber üzerinde iken mescitte bir adam ayağa kalktı …
Bize Ebu Nu'mân, ona Mu'temir b. Süleyman, ona babası (Süleyman b. Tarhan), ona Ebu Osman, ona da Abdurrahman b. Ebu Bekir şöyle rivayet etmiştir: Ashâb-ı suffa fakir insanlardı. Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştu: "Kimin evinde iki kişilik yemek varsa, üçüncü kişiyi; kimin yanında dört kişilik yemek varsa, beşinci ve altıncıyı götürsün." Ebu Bekir ashâb-ı suffa'dan üç kişiyi, Hz. Peygamber (sav) de on kişiyi eve götürmüştü. Bizim ev halkı; ben, babam, annem, eşim ve hem bizim evde hem de Ebu Bekir'lerin evinde hizmet eden bir hizmetçiden ibaretti. (Ravilerden Ebu Osman) Abdurrahman’ın ‘benim eşim’ ifadesini zikredip zikretmediğini bilmiyorum demiştir. Abdurrahman şöyle demiştir: (Babam) Ebu Bekir, Hz. Peygamber'in (sav) evinde akşam yemeği yedi. Sonra yatsı namazı kılınıncaya kadar orada kaldı. Ardından döndü ve Hz. Peygamber'in (sav) akşam yemeği yemesine kadar orada kaldı. Gece belli bir vakit geçince evine geldi. (Ebu Bekir’in) Eşi ona 'Seni konuklarının yanında durmaktan alıkoyan nedir?' diye sordu. (Ebu Bekir de) 'Onlara hala yemek vermedin mi?' diye karşılık verdi. 'Onlara yemek verdim; ama sen gelmeden yemek istemediler' dedi. Abdurrahman şöyle dedi: Ben gidip saklandım. Babam Ebu Bekir 'Hay cahil!' dedi ve sövüp saydı. Sonra 'Boğazınızdan geçmesin, yeyin!' diyerek sitem etti. Ebu Bekir 'Vallahi ben bu yemekten asla yemem!' diye yemin etti. Abdurrahman şöyle dedi: Vallahi biz yemeğe el uzattığımızda her lokma alışımızda yemek artıyordu. Nihayet doydular. Yemek ise yenmeden önceki miktarından daha fazla idi. Ebu Bekir, yemeğe baktı, yemek olduğu gibi duruyordu, hatta öncekinden daha fazla idi. Eşine 'Ey Firas oğullarının kızı! Bu da ne böyle?' diye sordu. Eşi 'Gözümün nuruna yemin olsun! Bu yemek, önceki halinden üç kat daha fazla' dedi. Ebu Bekir yemekten yedi ve yeminini kastederek 'Bu ettiğim yemin şeytandandır' dedi ve bir lokma daha yedi. Sonra yemeği Hz. Peygamber'e (sav) götürdü. Yemek onun yanında sabaha kadar kaldı. Bir kavimle aramızda bir anlaşma vardı. Anlaşmanın vakti geldi. On iki kişiden her biriyle birlikte başka adamlar da vardı. Her biri ile birlikte kaç kişi olduğunu Allah bilir. Hepsi gelip bu yemekten yediler. (Ravi Ebu Osman) 'Böyle yahut benzer lafızlarla bildirmiştir' demiştir.
Açıklama: Kureyş Müşrikleri, ölü hayvanın yenilmemesini Allah'ın o hayvanları öldürdüğünü ifade ederek, Allah'ın kestiklerini (ölü hayvan) yemiyorlar, ancak sizin kestiklerinizi yiyorlar, demeleri üzerine, sadece Allah'ın adı anılarak kesilenleri yemelerini bildiren ayet nazil olmuştur. (Taberi, Tefsîrü't-Taberî, Enam, 6/121 tefsiri)