372 Kayıt Bulundu.
Bize Harun b. Abdullah ve Haccâc b. eş-Şâir, o ikisine Haccâc b. Muhammed, ona İbn Cüreyc, ona Ebu Zübeyr'in rivayet ettiğine göre o, Cabir b. Abdullah'ı Rasulullah'tan (sav) şu hadisi naklederken dinlemiştir: "(Rasulullah'tan (sav)) Bir gün bir hutbe verdi ve ashabından bir adamın vefat ettiğinden, pek yeterli gelmeyen bir kefen ile kefenlenip, geceleyin gömüldüğünden söz edildi. Nebi (sav) de bir kimsenin -buna insanın mecbur kalması hali müstesna- namazı kılınmadıkça geceleyin kabre konulmamasını ve defnedilmemesini emretti. Ayrıca Nebi (sav): "Sizden biriniz kardeşini kefenlediği zaman onu güzel bir şekilde kefenlesin/kefenini güzel tutsun" buyurdu.
Bize Kuteybe, ona Leys, ona İbn Şihab, ona Salim, ona da babası (abdullah b. Ömer) şöyle demiştir: "Rasulullah (sav), Üsame b. Zeyd, Bilal ve Osman b. Talha Kâbe'ye girerek kapıyı kapattılar. Rasulullah (sav) kapıyı açtığı zaman içeriye ilk giren ben oldum. Bilal ile karşılaştım ve “Rasulullah (sav), Kâbe içerisinde namaz kıldı mı?” diye sordum. O da “Evet şu iki yemen sütunu veya sağdaki iki sütun arasında namaz kıldı” cevabını verdi."
Bana Ahmed b. el-Mikdâm, ona el-Fudayl b. Süleyman, ona Ebû Hâzim, ona da Sehl b. Sa'd es-Sâidî şunu anlattı: Bizler Rasulullah (sav) ile beraberdik, Kendisi hendek kazıyor, biz de toprak taşıyorduk. Hz. Peygamber (sav) bizim yanımıza geldiğinde şu beyti söylerdi: "Allah'ım! Ahiret hayatından başka gerçek hayat yoktur. Sen Ensâr ve Muhacire mağfiret eyle." [Bu hadisi Hz. Peygamber'den rivayet etmekte Sehl b. Sa'd, ona (Enes b. Malik'e) mutâbaat etmiştir]
Bize Muhammed b. Said el-Huzâî, ona Abdül'alâ, ona Humeyd, ona da Enes (T) Bize Amr b. Zürâre, ona Ziyâd, ona Humeyd et-Tavîl, ona da Enes (ra) şöyle söylemiştir: Amcam Enes b. Nadr, Bedir savaşına katılamamıştı. Bundan dolayı Rasulullah'a (sav) hitaben şöyle dedi: 'Ey Allah'ın Rasulü! Müşriklerle yaptığın ilk savaşa katılamadım. Şayet Allah beni müşriklerle yapılacak bir savaşta bulundurursa neler yapacağımı elbette Allah görecektir.' Sonra Uhud günü gelip de Müslümanların safları bozulunca Müslümanları kastederek 'Allah'ım! Bunların yaptıklarından dolayı beni mazur görmeni dilerim.' Müşrikleri kastederek de; 'Bunların yaptıklarından da uzak olduğumu sana arz ederim.' dedi ve ilerledi sonra da Sa'd b. Muaz ile karşılaştı. Ona; 'Ey Sa'd! İstediğim cennettir. Nadr'ın Rabbine yemin ederim ki, Uhud'dan beri cennetin kokusunu alıyorum.' dedi. Sa'd Rasulullah'a (sav) 'Ey Allah'ın Rasulü! Ben Enes b. Nadr'ın yaptığını yapamadım.' dedi. Enes sözüne şöyle devam etti. İbn Nadr'ı bulduğumuzda şehit olmuştu. Bedeninde seksenden fazla kılıç, süngü ve ok yarası vardı. Onu, öldürülmüş ve müşrikler tarafından müsle yapılmış (burun ve kulakları kesilmiş) bir vaziyette bulduk. Onu kimse tanıyamadı, sadece kız kardeşi parmak uçlarından tanıdı. Yine Enes şöyle devam etti: Biz şu ayetin İbn Nadr ve benzeri durumda olanlar için indiğini düşünüyoruz veya zannediyoruz: 'Müminlerden öyle kimseler vardır ki, Allah'a verdikleri sözde dururlar. İşte onlardan kimi, sözünü yerine getirip o yolda canını vermiştir; kimi de (şehitliği) beklemektedir. Onlar hiçbir şekilde (sözlerini) değiştirmemişlerdir.' (Ahzab-33/23)
Bize Hafs b. Ömer, ona Şu'be, ona Ebu İshak, ona da Berâ (ra) şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah'ın (sav) Ahzab günü, toprak taşıdığını gördüm. Toprak, karnının beyazlığını kapatmıştı. Bir yandan da şöyle söylüyordu: "Yâ Rabbi! Sen olmasan ne hidayete erer, ne infakta bulunur, ne de namaz kılardık. Düşmanlar karşılaştığımızda üzerimize huzur ve dinginlik indir, ayaklarımızı sabit kıl. Bunlar bize zulmettiler. Fitne çıkarmak istediklerinde biz fitneyi reddettik."
Bize Muhammed b. Said el-Huzâî, ona Abdül'alâ, ona Humeyd, ona da Enes (T) Bize Amr b. Zürâre, ona Ziyâd, ona Humeyd et-Tavîl, ona da Enes (ra) şöyle söylemiştir: Amcam Enes b. Nadr, Bedir savaşına katılamamıştı. Bundan dolayı Rasulullah'a (sav) hitaben şöyle dedi: 'Ey Allah'ın Rasulü! Müşriklerle yaptığın ilk savaşa katılamadım. Şayet Allah beni müşriklerle yapılacak bir savaşta bulundurursa neler yapacağımı elbette Allah görecektir.' dedi. Sonra Uhud günü gelip de Müslümanlar'ın safları bozulunca Müslümanları kastederek 'Allah'ım! Bunların yaptıklarından dolayı beni mazur görmeni dilerim.' Müşrikleri kastederek de; 'Bunların yaptıklarından da uzak olduğumu sana arz ederim.' dedi ve ilerledi sonra da Sa'd b. Muaz ile karşılaştı. Ona; 'Ey Sa'd! İstediğim cennettir. Kabe'nin Rabbine yemin ederim ki, Uhud'dan beri cennetin kokusunu alıyorum.' dedi. Sa'd Rasulullah'a (sav) 'Ey Allah'ın Rasulü! Ben Enes b. Nadr'ın yaptığını yapamadım.' dedi. Enes sözüne şöyle devam etti. İbn Nadr'ı bulduğumuzda şehit olmuştu. Bedeninde seksenden fazla kılıç, süngü ve ok yarası vardı. Onu, öldürülmüş ve müşrikler tarafından müsle yapılmış (burun ve kulakları kesilmiş) bir vaziyette bulduk. Onu kimse tanıyamadı, sadece kız kardeşi parmak uçlarından tanıdı. Yine Enes şöyle devam etti: Biz şu ayetin İbn Nadr ve benzeri durumda olanlar için indiğini düşünüyoruz veya zannediyoruz: 'Müminlerden öyle kimseler vardır ki, Allah'a verdikleri sözde dururlar. İşte onlardan kimi, sözünü yerine getirip o yolda canını vermiştir; kimi de (şehitliği) beklemektedir. Onlar hiçbir şekilde (sözlerini) değiştirmemişlerdir.' (Ahzab-33/23)
Bize Kuteybe, ona Leys, ona İbn Şihab, ona Salim, ona da babası (abdullah b. Ömer) şöyle demiştir: "Rasulullah (sav), Üsame b. Zeyd, Bilal ve Osman b. Talha Kâbe'ye girerek kapıyı kapattılar. Rasulullah (sav) kapıyı açtığı zaman içeriye ilk giren ben oldum. Bilal ile karşılaştım ve “Rasulullah (sav), Kâbe içerisinde namaz kıldı mı?” diye sordum. O da “Evet şu iki yemen sütunu veya sağdaki iki sütun arasında namaz kıldı” cevabını verdi."