Öneri Formu
Hadis Id, No:
32041, B004172
Hadis:
حَدَّثَنِى أَحْمَدُ بْنُ إِسْحَاقَ حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ عُمَرَ أَخْبَرَنَا شُعْبَةُ عَنْ قَتَادَةَ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ - رضى الله عنه ( إِنَّا فَتَحْنَا لَكَ فَتْحًا مُبِينًا ) قَالَ الْحُدَيْبِيَةُ . قَالَ أَصْحَابُهُ هَنِيئًا مَرِيئًا فَمَا لَنَا فَأَنْزَلَ اللَّهُ ( لِيُدْخِلَ الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ جَنَّاتٍ ) قَالَ شُعْبَةُ فَقَدِمْتُ الْكُوفَةَ فَحَدَّثْتُ بِهَذَا كُلِّهِ عَنْ قَتَادَةَ ثُمَّ رَجَعْتُ فَذَكَرْتُ لَهُ فَقَالَ أَمَّا ( إِنَّا فَتَحْنَا لَكَ ) فَعَنْ أَنَسٍ ، وَأَمَّا هَنِيئًا مَرِيئًا فَعَنْ عِكْرِمَةَ .
Tercemesi:
Bana Ahmed b. İshak, ona Osman b. Ömer, ona Şu‘be, ona Katâde, ona da Enes b. Mâlik’in (ra): “Gerçekten biz sana apaçık bir fetih nasip ettik” (Feth, 48/1) buyruğundan kasıt Hudeybiye’dir, dediğini rivayet etti. Rasulullah’ın ashabı: Sana ne mutlu, peki bizim için ne var, dediler. Bunun üzerine yüce Allah: “Mümin erkeklerle mümin kadınları… cennetlere soksun…” (Feth, 48/5) buyruğunu indirdi. Şu‘be dedi ki: Kûfe’ye geldim ve ben bütün bunları Katâde’den diye rivayet ettim, sonra geri dönüp, bunu ona zikredince, o: “Gerçekten biz sana apaçık bir fetih nasip ettik” buyruğu (ile ilgili açıklamayı) Enes’ten rivayet ettim, ama ‘Ne mutlu sana!’ sözlerini ise İkrime’den rivayet ettim, dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Meğâzî 35, 2/86
Senetler:
1. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
2. Ebu Hattab Katade b. Diame es-Sedusî (Katade b. Diame b. Katade)
3. Şube b. Haccâc el-Atekî (Şu'be b. Haccac b. Verd)
4. Osman b. Ömer el-Abdî (Osman b. Ömer b. Faris b. Lakît)
5. Ebu İshak Ahmed b. İshak es-Sülemî (Ahmed b. İshak b. Husayn b. Cabir)
Konular:
Allah İnancı, kullarına merhametlidir
Biat, Ridvan Biatı
Cennet, Cennetlikler, vasfı , sıfatı , yaşamı vs.
Siyer, Hudeybiye Günü
Öneri Formu
Hadis Id, No:
14936, T002599
Hadis:
حَدَّثَنَا سُوَيْدُ بْنُ نَصْرٍ أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ أَخْبَرَنَا رِشْدِينُ بْنُ سَعْدٍ حَدَّثَنِى ابْنُ أَنْعُمَ عَنْ أَبِى عُثْمَانَ أَنَّهُ حَدَّثَهُ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ: « إِنَّ رَجُلَيْنِ مِمَّنْ دَخَلَ النَّارَ اشْتَدَّ صِيَاحُهُمَا فَقَالَ الرَّبُّ عَزَّ وَجَلَّ : أَخْرِجُوهُمَا . فَلَمَّا أُخْرِجَا قَالَ لَهُمَا: لأَىِّ شَىْءٍ اشْتَدَّ صِيَاحُكُمَا ؟قَالاَ : فَعَلْنَا ذَلِكَ لِتَرْحَمَنَا . قَالَ: إِنَّ رَحْمَتِى لَكُمَا أَنْ تَنْطَلِقَا فَتُلْقِيَا أَنْفُسَكُمَا حَيْثُ كُنْتُمَا مِنَ النَّارِ . فَيَنْطَلِقَانِ فَيُلْقِى أَحَدُهُمَا نَفْسَهُ فَيَجْعَلُهَا عَلَيْهِ بَرْدًا وَسَلاَمًا وَيَقُومُ الآخَرُ فَلاَ يُلْقِى نَفْسَهُ فَيَقُولُ لَهُ الرَّبُّ عَزَّ وَجَلَّ : مَا مَنَعَكَ أَنْ تُلْقِىَ نَفْسَكَ كَمَا أَلْقَى صَاحِبُكَ ؟ فَيَقُولُ : يَا رَبِّ إِنِّى لأَرْجُو أَنْ لاَ تُعِيدَنِى فِيهَا بَعْدَ مَا أَخْرَجْتَنِى . فَيَقُولُ لَهُ الرَّبُّ: لَكَ رَجَاؤُكَ . فَيَدْخُلاَنِ جَمِيعًا الْجَنَّةَ بِرَحْمَةِ اللَّهِ » . قَالَ أَبُو عِيسَى : إِسْنَادُ هَذَا الْحَدِيثِ ضَعِيفٌ لأَنَّهُ عَنْ رِشْدِينَ بْنِ سَعْدٍ . وَرِشْدِينُ بْنُ سَعْدٍ هُوَ ضَعِيفٌ عِنْدَ أَهْلِ الْحَدِيثِ عَنِ ابْنِ أَنْعُمَ وَهُوَ الإِفْرِيقِىُّ وَالإِفْرِيقِىُّ ضَعِيفٌ عِنْدَ أَهْلِ الْحَدِيثِ .
Tercemesi:
Bize Süveyd b. Nasr, ona Abdullah, ona Rişdîn b. Sa‘d, ona İbn En‘um, ona Ebu Osman’ın rivayet ettiğine göre Ebu Hureyre Rasulullah’ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: “Cehenneme girenlerden iki adam şiddetlice feryat etti. Bunun üzerine aziz ve celil Rabbimiz: Onları çıkartın, buyurdu. Dışarı çıkartıldıkları vakit onlara: Neden şiddetlice feryat ettiniz? buyurdu. Onlar: Bize merhamet etmen için böyle yaptık, dediler. Yüce Allah: Benim size rahmetim gidip kendinizi ateşte olduğunuz yere atmanız olacaktır, buyurdu. Her ikisi de gidip, onlardan birisi kendisini atınca, Allah o ateşi onun için serin ve selamet kıldı. Diğeri ise ayakta durup kendisini atmayınca, aziz ve celil Rab ona: Arkadaşının kendisini attığı gibi senin de kendini atmana engel nedir? buyurdu. O: Rabbim, ben, beni (cehennem ateşinden) çıkardıktan sonra tekrar oraya göndermeyeceğini ümit ederim, dedi. Rab da ona: Umduğun senindir, buyurdu. Böylelikle her ikisi Allah’ın rahmeti ile birlikte cennete girerler.”
Ebu İsa (Timizi) dedi ki: Bu hadisin isnadı zayıftır. Çünkü hadis Rişdîn b. Sa‘d yoluyla gelmiştir. Rişdîn b. Sa‘d ise hadis alimleri nezdinde zayıf bir ravidir. Rişdîn de bu hadisi İbn En‘um’dan rivayet etmiştir, o da el-İfrikî nispeti ile bilinir. El-İfrikî de hadis alimleri nezdinde zayıf birisidir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Sıfatü cehennem 10, 4/714
Senetler:
()
Konular:
Allah İnancı, kullarına merhametlidir
Cehennem, Cehennemlikler
Cennet, Cennetlikler, vasfı , sıfatı , yaşamı vs.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
14825, T002551
Hadis:
حَدَّثَنَا هَنَّادٌ حَدَّثَنَا وَكِيعٌ عَنْ إِسْمَاعِيلَ بْنِ أَبِى خَالِدٍ عَنْ قَيْسِ بْنِ أَبِى حَازِمٍ عَنْ جَرِيرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ الْبَجَلِىِّ قَالَ: كُنَّا جُلُوسًا عِنْدَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَنَظَرَ إِلَى الْقَمَرِ لَيْلَةَ الْبَدْرِ فَقَالَ « إِنَّكُمْ سَتُعْرَضُونَ عَلَى رَبِّكُمْ فَتَرَوْنَهُ كَمَا تَرَوْنَ هَذَا الْقَمَرَ لاَ تُضَامُونَ فِى رُؤْيَتِهِ فَإِنِ اسْتَطَعْتُمْ أَنْ لاَ تُغْلَبُوا عَلَى صَلاَةٍ قَبْلَ طُلُوعِ الشَّمْسِ وَصَلاَةٍ قَبْلَ غُرُوبِهَا فَافْعَلُوا » . ثُمَّ قَرَأَ ( فَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ قَبْلَ طُلُوعِ الشَّمْسِ وَقَبْلَ الْغُرُوبِ ) قَالَ أَبُو عِيسَى : هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ .
Tercemesi:
Bize Hennâd, ona Vekî’, ona İsmail b. Ebu Hâlid, ona Kays b. Ebu Hâzim, ona Cerir b. Abdullah el-Becelî’nin şöyle dediğini rivayet etti: Nebi’nin (sav) huzurunda oturuyorduk. On dördündeki aya bir baktı ve: “Şüphesiz sizler, Rabbinize arz olunacaksınız ve bu ayı görmekte birbirinize sıkıntı vermeksizin gördüğünüz gibi, Rabbinizi göreceksiniz. Bu sebeple güneş doğmadan önce ve güneş batmadan önce bir namazı kaçırmamak imkânınız varsa bunu yapınız.” Sonra da: “Güneşin doğmasından önce de, batışından önce de Rabbini hamd ile tesbih et” (Kâf, 50/39) buyruğunu okudu.
Ebu İsa (Tirmizî) dedi ki: Bu, hasen sahih bir hadistir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Sıfatü'l-cennet 16, 4/687
Senetler:
1. Ebu Amr Cerir b. Abdullah el-Becelî (Cerir b. Abdullah b. Cabir)
2. Kays b. Ebu Hazim el-Becelî (Kays b. Avf b. Abdülharis)
3. ُEbu Abdullah İsmail b. Ebu Halid el-Becelî (İsmail b. Hürmüz)
4. Ebu Süfyan Veki' b. Cerrah er-Ruâsî (Veki' b. Cerrah b. Melih b. Adî)
5. Ebu Serî Hennâd b. Serî et-Temîmî (Hennad b. Serî b. Musab b. Ebu Bekir)
Konular:
Allah İnancı, Allah'ın görülmesi, rü'yetullah, cemalullah
Cennet,
Cennet, Cennetlikler, vasfı , sıfatı , yaşamı vs.
Cennet, Nimetleri
Öneri Formu
Hadis Id, No:
14866, T002561
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو كُرَيْبٍ حَدَّثَنَا عَبْدَةُ بْنُ سُلَيْمَانَ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عَمْرٍو عَنْ أَبِى سَلَمَةَ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم :« احْتَجَّتِ الْجَنَّةُ وَالنَّارُ فَقَالَتِ الْجَنَّةُ يَدْخُلُنِى الضُّعَفَاءُ وَالْمَسَاكِينُ . وَقَالَتِ النَّارُ : يَدْخُلُنِى الْجَبَّارُونَ وَالْمُتَكَبِّرُونَ . فَقَالَ لِلنَّارِ أَنْتِ عَذَابِى أَنْتَقِمُ بِكِ مِمَّنْ شِئْتُ . وَقَالَ لِلْجَنَّةِ : أَنْتِ رَحْمَتِى أَرْحَمُ بِكِ مَنْ شِئْتُ » . قَالَ أَبُو عِيسَى : هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ .
Tercemesi:
Bize Ebu Kureyb, ona Abde b. Süleyman, ona Muhammed b. Amr, ona Ebu Seleme, ona da Ebu Hureyre’nin şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: “Cennet ve cehennem birbirleriyle tartıştı. Cennet: Bana güçsüzler ve yoksullar girer, dedi. Cehennem de: Bana da zorbalar ve mütekebbirler girer, dedi. (Yüce Allah) cehenneme: Sen benim azabımsın, seninle dilediğim kimselerden intikam alırım, buyurdu. Cennete de: Sen benim rahmetimsin, seninle dilediğime rahmet ederim, buyurdu.”
Ebu İsa (Tirmizi) dedi ki: Bu, hasen sahih bir hadistir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Sıfatü'l-cennet 22, 4/694
Senetler:
()
Konular:
Allah İnancı, kullarına merhametlidir
Cehennem, Cehennemlikler
Cehennem, toplanma yeri
Cennet,
Cennet, Cennetle cehennemin münakaşası
Cennet, Cennetlikler, vasfı , sıfatı , yaşamı vs.
Cennet, Nimetleri
Öneri Formu
Hadis Id, No:
32440, İM004336
Hadis:
حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عَمَّارٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْحَمِيدِ بْنُ حَبِيبِ بْنِ أَبِى الْعِشْرِينَ حَدَّثَنِى عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ عَمْرٍو الأَوْزَاعِىُّ حَدَّثَنِى حَسَّانُ بْنُ عَطِيَّةَ حَدَّثَنِى سَعِيدُ بْنُ الْمُسَيَّبِ أَنَّهُ لَقِىَ أَبَا هُرَيْرَةَ فَقَالَ أَبُو هُرَيْرَةَ أَسْأَلُ اللَّهَ أَنْ يَجْمَعَ بَيْنِى وَبَيْنَكَ فِى سُوقِ الْجَنَّةِ . قَالَ سَعِيدٌ أَوَفِيهَا سُوقٌ قَالَ نَعَمْ أَخْبَرَنِى رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَنَّ أَهْلَ الْجَنَّةِ إِذَا دَخَلُوهَا نَزَلُوا فِيهَا بِفَضْلِ أَعْمَالِهِمْ فَيُؤْذَنُ لَهُمْ فِى مِقْدَارِ يَوْمِ الْجُمُعَةِ مِنْ أَيَّامِ الدُّنْيَا فَيَزُورُونَ اللَّهَ عَزَّ وَجَلَّ وَيُبْرِزُ لَهُمْ عَرْشَهُ وَيَتَبَدَّى لَهُمْ فِى رَوْضَةٍ مِنْ رِيَاضِ الْجَنَّةِ فَتُوضَعُ لَهُمْ مَنَابِرُ مِنْ نُورٍ وَمَنَابِرُ مِنْ لُؤْلُؤٍ وَمَنَابِرُ مِنْ يَاقُوتٍ وَمَنَابِرُ مِنْ زَبَرْجَدٍ وَمَنَابِرُ مِنْ ذَهَبٍ وَمَنَابِرُ مِنْ فِضَّةٍ وَيَجْلِسُ أَدْنَاهُمْ - وَمَا فِيهِمْ دَنِىءٌ - عَلَى كُثْبَانِ الْمِسْكِ وَالْكَافُورِ مَا يُرَوْنَ أَنَّ أَصْحَابَ الْكَرَاسِىِّ بِأَفْضَلَ مِنْهُمْ مَجْلِسًا . قَالَ أَبُو هُرَيْرَةَ قُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ هَلْ نَرَى رَبَّنَا قَالَ « نَعَمْ هَلْ تَتَمَارَوْنَ فِى رُؤْيَةِ الشَّمْسِ وَالْقَمَرِ لَيْلَةَ الْبَدْرِ » . قُلْنَا لاَ . قَالَ « كَذَلِكَ لاَ تَتَمَارَوْنَ فِى رُؤْيَةِ رَبِّكُمْ عَزَّ وَجَلَّ وَلاَ يَبْقَى فِى ذَلِكَ الْمَجْلِسِ أَحَدٌ إِلاَّ حَاضَرَهُ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ مُحَاضَرَةً حَتَّى إِنَّهُ يَقُولُ لِلرَّجُلِ مِنْكُمْ أَلاَ تَذْكُرُ يَا فُلاَنُ يَوْمَ عَمِلْتَ كَذَا وَكَذَا - يُذَكِّرُهُ بَعْضَ غَدَرَاتِهِ فِى الدُّنْيَا - فَيَقُولُ يَا رَبِّ أَفَلَمْ تَغْفِرْ لِى فَيَقُولُ بَلَى فَبِسَعَةِ مَغْفِرَتِى بَلَغْتَ مَنْزِلَتَكَ هَذِهِ . فَبَيْنَمَا هُمْ كَذَلِكَ غَشِيَتْهُمْ سَحَابَةٌ مِنْ فَوْقِهِمْ فَأَمْطَرَتْ عَلَيْهِمْ طِيبًا لَمْ يَجِدُوا مِثْلَ رِيحِهِ شَيْئًا قَطُّ ثُمَّ يَقُولُ قُومُوا إِلَى مَا أَعْدَدْتُ لَكُمْ مِنَ الْكَرَامَةِ فَخُذُوا مَا اشْتَهَيْتُمْ . قَالَ فَنَأْتِى سُوقًا قَدْ حُفَّتْ بِهِ الْمَلاَئِكَةُ فِيهِ مَا لَمْ تَنْظُرِ الْعُيُونُ إِلَى مِثْلِهِ وَلَمْ تَسْمَعِ الآذَانُ وَلَمْ يَخْطُرْ عَلَى الْقُلُوبِ . قَالَ فَيُحْمَلُ لَنَا مَا اشْتَهَيْنَا لَيْسَ يُبَاعُ فِيهِ شَىْءٌ وَلاَ يُشْتَرَى وَفِى ذَلِكَ السُّوقِ يَلْقَى أَهْلُ الْجَنَّةِ بَعْضُهُمْ بَعْضًا فَيُقْبِلُ الرَّجُلُ ذُو الْمَنْزِلَةِ الْمُرْتَفِعَةِ فَيَلْقَى مَنْ هُوَ دُونَهُ - وَمَا فِيهِمْ دَنِىءٌ - فَيَرُوعُهُ مَا يَرَى عَلَيْهِ مِنَ اللِّبَاسِ فَمَا يَنْقَضِى آخِرُ حَدِيثِهِ حَتَّى يَتَمَثَّلَ لَهُ عَلَيْهِ أَحْسَنُ مِنْهُ وَذَلِكَ أَنَّهُ لاَ يَنْبَغِى لأَحَدٍ أَنْ يَحْزَنَ فِيهَا » . قَالَ « ثُمَّ نَنْصَرِفُ إِلَى مَنَازِلِنَا فَتَلْقَانَا أَزْوَاجُنَا فَيَقُلْنَ مَرْحَبًا وَأَهْلاً لَقَدْ جِئْتَ وَإِنَّ بِكَ مِنَ الْجَمَالِ وَالطِّيبِ أَفْضَلَ مِمَّا فَارَقْتَنَا عَلَيْهِ فَنَقُولُ إِنَّا جَالَسْنَا الْيَوْمَ رَبَّنَا الْجَبَّارَ عَزَّ وَجَلَّ وَيَحِقُّنَا أَنْ نَنْقَلِبَ بِمِثْلِ مَا انْقَلَبْنَا » .
Tercemesi:
Bize Hişam b. Ammâr, ona Abdülhamid b. Habib b. Ebu’l-‘İşrîn, ona Abdurrahman b. Amr el-Evzâî, ona Hassan b. Atiye, ona Saîd b. el-Müseyyeb’in rivayet ettiğine göre Ebu Hureyre ile karşılaşmıştım. Ebu Hureyre: Cennetin pazarında Allah’ın, seni ve beni bir araya getirmesini dilerim, dedi. Saîd: Cennette pazar var mı ki, deyince, Ebu Hureyre: Evet dedi. Rasulullah’ın (sav) bana haber verdiğine göre cennetlikler cennete girdikten sonra amellerinin üstünlüğüne göre orada konaklarına yerleşirler. Dünya günlerinden Cuma günü kadar bir süre için onlara verilen izin üzerine aziz ve celil Allah’ı ziyaret ederler. Onlara Arşını gösterir ve cennet bahçelerinden bir bahçe içerisinde onlara tecelli eder. Onlar için nurdan minberler, inciden minberler, yakuttan minberler, zebercetten minberler, altından minberler ve gümüşten minberler kurulur. Onların en alt mertebede olanları –ki aralarında alt mertebede kimse yoktur- misk ve kâfur tepeleri üzerine oturur. Kürsileri (minberleri) üzerinde oturan kimselerin oturdukları yerleri itibariyle kendilerinden daha üstün olduğu onlara gösterilmez (hissettirilmez).
Ebu Hureyre dedi ki: Ben: Ey Allah’ın Rasulü, Rabbimizi görecek miyiz, dedim. O: “Evet, güneşi ve on dördünde ayı görmekte hiç şüphe ve tereddütünüz oluyor mu, buyurdu. Biz: Hayır dedik. Devamla şöyle buyurdu: “Aynı şekilde aziz ve celil Rabbinizi görmekte de şüphe ve tereddüde kapılmayacaksınız. O mecliste aziz ve celil Allah’ın kendisiyle tercümansız ve aracısız birebir konuşmayacağı hiçbir kimse olmayacaktır. Hatta O sizden birisine: Ey filan kişi, şu şu işi yaptığın günü hatırlıyor musun, diyecek ve ona dünyada iken yapmış olduğu bazı günahlarını hatırlatacaktır.” O kişi: Rabbim bana günahlarımı bağışlamamış mıydın, diyecek. Yüce Allah: Elbette bağışladım, zaten mağfiretimin genişliği sayesinde sen bu konumuna ulaşabildin, diyecek. Onlar bu halde iken, üstlerinden bir bulut onları bürüyüverecek, üzerlerine kesinlikle benzerini duymadıkları hoş bir koku yağdıracak, sonra da: Haydi sizin için hazırlamış olduğun ikram ve lütuflara kalkın, canınızın çektiği her ne ise onu alın, buyuracak. Bunun üzerine biz, meleklerin her tarafını kuşattıkları bir pazara geleceğiz. O pazarda gözlerin benzerini görmediği, kulakların işitmediği ve kalplerin hatırlarından geçirmediği şeyler vardır. Bu sefer canımızın çektiği ne olursa, bize (konaklarımıza) taşınıp götürülecek. Orada ne bir şey satılır, ne bir şey satın alınır. O pazarda cennetlikler birbirleriyle karşılaşırlar, yüksek konumdaki bir adam gelir ve daha aşağı mertebedeki birisiyle karşılaşır –ki aralarında daha aşağı mertebede kimse yoktur- onun üzerindeki elbiselerden (alt mertebedeki kişi) hoşlanınca, daha sözünü tamamlamadan, derhal onun üzerinde ondan daha güzel elbiseler görünür. Çünkü orada hiç kimsenin üzülmemesi gerekir.” Devamla buyurdu ki: “Sonra evlerimize döneceğiz, eşlerimiz bizi karşılayacak, merhaba hoş safa geldiniz, bizden ayrıldığınız vakitteki hale göre daha da güzel ve daha hoş kokularla geri geldiniz, diyecekler. Biz de: Biz bugün, aziz, celil ve Cebbâr Rabbimizle oturduk, geldiğimiz bu şekilde size dönmek de bundan dolayı gayet doğrudur, yerindedir.”
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Zühd 39, /703
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Said b. Müseyyeb el-Kuraşî (Said b. Müseyyeb b. Hazn b. Ebu Vehb)
3. Hassan b. Atiyye el-Muharibî (Hassan b. Atiyye)
4. Ebu Amr Abdurrahman b. Amr el-Evzaî (Abdurrahman b. Amr b. Yahmed)
5. Abdülhamid b. Habib eş-Şami (Abdülhamid b. Habib b. Ebu'l İşrin)
6. Hişam b. Ammar es-Sülemî (Hişam b. Ammar es-Sülemî)
Konular:
Allah İnancı, Allah'ın görülmesi, rü'yetullah, cemalullah
Allah İnancı, kullarına karşı sevecen ve merhametlidir
Allah İnancı, kullarına merhametlidir
Çarşı, alışveriş yerleri, pazarlar
CENNET TASVİRLERİ
Cennet,
Cennet, Cennetlikler, vasfı , sıfatı , yaşamı vs.
Cennet, Dereceleri
Cennet, Nimetleri
Öneri Formu
Hadis Id, No:
14817, T002549
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ إِسْمَاعِيلَ حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عَمَّارٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْحَمِيدِ بْنُ حَبِيبِ بْنِ أَبِى الْعِشْرِينَ حَدَّثَنَا الأَوْزَاعِىُّ حَدَّثَنَا حَسَّانُ بْنُ عَطِيَّةَ عَنْ سَعِيدِ بْنِ الْمُسَيَّبِ أَنَّهُ لَقِىَ أَبَا هُرَيْرَةَ فَقَالَ أَبُو هُرَيْرَةَ أَسْأَلُ اللَّهَ أَنْ يَجْمَعَ بَيْنِى وَبَيْنَكَ فِى سُوقِ الْجَنَّةِ . فَقَالَ سَعِيدٌ أَفِيهَا سُوقٌ قَالَ نَعَمْ أَخْبَرَنِى رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « أَنَّ أَهْلَ الْجَنَّةِ إِذَا دَخَلُوهَا نَزَلُوا فِيهَا بِفَضْلِ أَعْمَالِهِمْ ثُمَّ يُؤْذَنُ فِى مِقْدَارِ يَوْمِ الْجُمُعَةِ مِنْ أَيَّامِ الدُّنْيَا فَيَزُورُونَ رَبَّهُمْ وَيُبْرِزُ لَهُمْ عَرْشَهُ وَيَتَبَدَّى لَهُمْ فِى رَوْضَةٍ مِنْ رِيَاضِ الْجَنَّةِ فَتُوضَعُ لَهُمْ مَنَابِرُ مِنْ نُورٍ وَمَنَابِرُ مِنْ لُؤْلُؤٍ وَمَنَابِرُ مِنْ يَاقُوتٍ وَمَنَابِرُ مِنْ زَبَرْجَدٍ وَمَنَابِرُ مِنْ ذَهَبٍ وَمَنَابِرُ مِنْ فِضَّةٍ وَيَجْلِسُ أَدْنَاهُمْ وَمَا فِيهِمْ مِنْ دَنِىٍّ عَلَى كُثْبَانِ الْمِسْكِ وَالْكَافُورِ وَمَا يُرَوْنَ أَنَّ أَصْحَابَ الْكَرَاسِىِّ بِأَفْضَلَ مِنْهُمْ مَجْلِسًا » . قَالَ أَبُو هُرَيْرَةَ قُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ وَهَلْ نَرَى رَبَّنَا قَالَ « نَعَمْ قَالَ هَلْ تَتَمَارَوْنَ فِى رُؤْيَةِ الشَّمْسِ وَالْقَمَرِ لَيْلَةَ الْبَدْرِ » . قُلْنَا لاَ . قَالَ « كَذَلِكَ لاَ تَتَمَارَوْنَ فِى رُؤْيَةِ رَبِّكُمْ وَلاَ يَبْقَى فِى ذَلِكَ الْمَجْلِسِ رَجُلٌ إِلاَّ حَاصرَهُ اللَّهُ مُحَاصرَةً حَتَّى يَقُولَ لِلرَّجُلِ مِنْهُمْ يَا فُلاَنُ ابْنَ فُلاَنٍ أَتَذْكُرُ يَوْمَ قُلْتَ كَذَا وَكَذَا؟ فَيُذَكِّرُهُ بِبَعْضِ غَدَرَاتِهِ فِى الدُّنْيَا فَيَقُولُ :يَا رَبِّ أَفَلَمْ تَغْفِرْ لِى ؟ فَيَقُولُ : بَلَى فَبِسِعَةِ مَغْفِرَتِى بَلَغْتَ مَنْزِلَتَكَ هَذِهِ . فَبَيْنَمَا هُمْ عَلَى ذَلِكَ غَشِيَتْهُمْ سَحَابَةٌ مِنْ فَوْقِهِمْ فَأَمْطَرَتْ عَلَيْهِمْ طِيبًا لَمْ يَجِدُوا مِثْلَ رِيحِهِ شَيْئًا قَطُّ وَيَقُولُ رَبُّنَا تَبَارَكَ وَتَعَالَى: قُومُوا إِلَى مَا أَعْدَدْتُ لَكُمْ مِنَ الْكَرَامَةِ فَخُذُوا مَا اشْتَهَيْتُمْ . قَالَ فَنَأْتِى سُوقًا قَدْ حَفَّتْ بِهِ الْمَلاَئِكَةُ فِيهِ مَا لَمْ تَنْظُرِ الْعُيُونُ إِلَى مِثْلِهِ وَلَمْ تَسْمَعِ الآذَانُ وَلَمْ يَخْطُرْ عَلَى الْقُلُوبِ فَيُحْمَلُ لَنَا مَا اشْتَهَيْنَا لَيْسَ يُبَاعُ فِيهَا وَلاَ يُشْتَرَى وَفِى ذَلِكَ السُّوقِ يَلْقَى أَهْلُ الْجَنَّةِ بَعْضُهُمْ بَعْضًا قَالَ: فَيُقْبِلُ الرَّجُلُ ذُو الْمَنْزِلَةِ الْمُرْتَفِعَةِ فَيَلْقَى مَنْ هُوَ دُونَهُ وَمَا فِيهِمْ دَنِىٌّ فَيَرُوعُهُ مَا يَرَى عَلَيْهِ مِنَ اللِّبَاسِ فَمَا يَنْقَضِى آخِرُ حَدِيثِهِ حَتَّى يَتَخَيَّلَ إِلَيْهِ مَا هُوَ أَحْسَنُ مِنْهُ وَذَلِكَ أَنَّهُ لاَ يَنْبَغِى لأَحَدٍ أَنْ يَحْزَنَ فِيهَا ثُمَّ نَنْصَرِفُ إِلَى مَنَازِلِنَا فَتَتَلَقَّانَا أَزْوَاجُنَا فَيَقُلْنَ مَرْحَبًا وَأَهْلاً لَقَدْ جِئْتَ وَإِنَّ بِكَ مِنَ الْجَمَالِ أَفْضَلَ مِمَّا فَارَقْتَنَا عَلَيْهِ . فَنَقُولُ : إِنَّا جَالَسْنَا الْيَوْمَ رَبَّنَا الْجَبَّارَ وَيَحِقُّنَا أَنْ نَنْقَلِبَ بِمِثْلِ مَا انْقَلَبْنَا » . قَالَ أَبُو عِيسَى :هَذَا حَدِيثٌ غَرِيبٌ لاَ نَعْرِفُهُ إِلاَّ مِنْ هَذَا الْوَجْهِ وَقَدْ رَوَى سُوَيْدُ بْنُ عَمْرٍو عَنِ الأَوْزَاعِىِّ شَيْئًا مِنْ هَذَا الْحَدِيثِ .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. İsmail, ona Hişam b. Ammar, ona Abdülhamid b. Habib b. Ebu’l-İşrin, ona el-Evzâî, ona Hassan b. Atiye, ona Saîd b. el-Müseyyeb’in rivayet ettiğine göre Ebu Hureyre ile karşılaştığı bir sırada Ebu Hureyre: Allah’tan cennetin pazarında beni ve seni bir araya getirmesini dilerim, dedi. Saîd: Orada çarşı (pazar) var mı? dedi. Ebu Hureyre: Evet dedi. Rasulullah (sav) bana şunu haber verdi: “Şüphesiz cennetlikler cennete gireceklerinde, amellerinin üstünlüğü sebebiyle orada konaklayacaklar. Sonra dünya günlerinden Cuma günü kadar bir süre kendilerine verilen izin ile Rablerini ziyaret edecekler, O’nun Arşı onlara görünecek ve cennet bahçelerinden bir bahçe içerisinde onlara zuhur edecektir. Onlar için nurdan minberler, inciden minberler, yakuttan minberler, zebercetten minberler, altından minberler ve gümüşten minberler yerleştirilecektir. Onların en alt mertebede olanları –ki onlar arasında alt mertebede kimse olmaz- misk ve kâfur tepeleri üzerinde oturacaklardır. Kürsü (minber) sahiplerinin oturdukları yerleri itibariyle kendilerinden daha üstün oldukları izlenimi onlara verilmez.”
Ebu Hureyre dedi ki: Ben: Ey Allah’ın Rasulü, Rabbimizi de görecek miyiz, dedim. O: “Evet, siz güneşi ve on dördünde ayı görmekte hiç şüphe ve tereddüde düşer misiniz,” buyurdu. Biz: Hayır deyince, O: “İşte Rabbinizi görmek hususunda da böylece şüpheye düşmeyeceksiniz. O meclis(ler)de bulunup da Allah’ın kendisi ile birebir ve açık seçik bir şekilde, aracısız ve hicapsız olarak konuşmayacağı hiçbir kimse kalmayacaktır. Hatta onlardan birisine, ey filan oğlu filan şu şu sözleri söylediğin günü hatırlıyor musun, diyecek. Ona dünyada yapmış olduğu mâsiyetlerinden birisini hatırlatacak. O adam: Rabbim, sen bana (onu) bağışlamamış mıydın, diyecek. Rabbi: Bağışladım, zaten mağfiretimin genişliği sayesinde sen bu makamına erişebildin, buyuracak. Onlar bu halde iken, üstelerinden bir bulut onları bürüyüverecek, üzerlerine kesinlikle o kokunun bir benzerini hiç duymadıkları hoş bir koku yağdıracak. Şanı mübarek ve yüce Rabbimiz de: Haydi sizin için hazırladığım lütuf ve ikramlara kalkın da canınızın çektiği ne varsa alın, buyuracak. (Devamla) dedi ki: Bunun üzerine meleklerin çepeçevre kuşattığı bir pazara gideceğiz, orada gözlerin benzerini görmediği, kulakların işitmediği, kalplerin hatırlarından geçirmediği şeyler vardır. Canımızın çektiği ne varsa bizim için (saraylarımıza) taşın(arak götürül)ecek. Orada ne bir şey satılır, ne bir şey alınır. O pazarda cennet ehli birbirleriyle karşılaşırlar. Yüksek mertebe sahibi bir adam, mertebesi kendisinden daha aşağı birisiyle karşılaşacak –ki esasında aralarında aşağı mertebede hiç kimse yoktur- onun üzerindeki güzel elbiseler pek hoşuna gidecek. Fakat henüz daha sözlerini tamamlamadan, kendisinin (üzerindeki elbisesinin) onunkinden daha güzel olduğu kanaatine sahip olacak. Çünkü orada kimsenin üzülmemesi gerekir. Sonra her birimiz kendi konaklarımıza geri döneriz. Eşlerimiz bizi karşılar, merhaba hoş geldin der, gerçekten bizden ayrıldığın vakte göre çok daha güzel bir vaziyette gelmiş bulunuyorsun, diyecekler. Biz de: Bugün Cebbâr Rabbimiz bizimle aynı mecliste oturdu. Bu şekilde size dönmemiz de uygun olan bir haldir, diyeceğiz.”
Ebu İsa (Tirmizî) dedi ki: Bu garip bir hadistir. Biz bunu ancak bu yoldan gelmiş bir hadis olarak biliyoruz. Süveyd b. Amr, el-Evzâî’den bu hadisin bir bölümünü rivayet etmiş bulunmaktadır.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Sıfatü'l-cennet 16, 4/685
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Said b. Müseyyeb el-Kuraşî (Said b. Müseyyeb b. Hazn b. Ebu Vehb)
3. Hassan b. Atiyye el-Muharibî (Hassan b. Atiyye)
4. Ebu Amr Abdurrahman b. Amr el-Evzaî (Abdurrahman b. Amr b. Yahmed)
5. Abdülhamid b. Habib eş-Şami (Abdülhamid b. Habib b. Ebu'l İşrin)
6. Hişam b. Ammar es-Sülemî (Hişam b. Ammar es-Sülemî)
7. Muhammed b. İsmail el-Buharî (Muhammed b. İsmail el-Buharî)
Konular:
Allah İnancı, Allah'ın görülmesi, rü'yetullah, cemalullah
Allah İnancı, kullarına merhametlidir
Cennet,
Cennet, Cennetlikler, vasfı , sıfatı , yaşamı vs.
Cennet, Dereceleri
Cennet, ehlinin Allah Teala ile konuşmaları
Cennet, Nimetleri
Öneri Formu
Hadis Id, No:
14829, T002552
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ مَهْدِىٍّ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ سَلَمَةَ عَنْ ثَابِتٍ الْبُنَانِىِّ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ أَبِى لَيْلَى عَنْ صُهَيْبٍ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فِى قَوْلِهِ ( لِلَّذِينَ أَحْسَنُوا الْحُسْنَى وَزِيَادَةٌ ) قَالَ « إِذَا دَخَلَ أَهْلُ الْجَنَّةِ الْجَنَّةَ نَادَى مُنَادٍ : إِنَّ لَكُمْ عِنْدَ اللَّهِ مَوْعِدًا . قَالُوا : أَلَمْ يُبَيِّضْ وُجُوهَنَا وَيُنَجِّنَا مِنَ النَّارِ وَيُدْخِلْنَا الْجَنَّةَ ؟ قَالُوا بَلَى . قَالَ : فَيَنْكَشِفُ الْحِجَابُ قَالَ : فَوَاللَّهِ مَا أَعْطَاهُمْ شَيْئًا أَحَبَّ إِلَيْهِمْ مِنَ النَّظَرِ إِلَيْهِ » . قَالَ أَبُو عِيسَى هَذَا حَدِيثٌ إِنَّمَا أَسْنَدَهُ حَمَّادُ بْنُ سَلَمَةَ وَرَفَعَهُ . وَرَوَى سُلَيْمَانُ بْنُ الْمُغِيرَةِ وَحَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ هَذَا الْحَدِيثَ عَنْ ثَابِتٍ الْبُنَانِىِّ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ أَبِى لَيْلَى قَوْلَهُ .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Abdurrahman b. Mehdî, ona Hammâd b. Seleme, ona Sabit el-Bunânî, ona Abdurrahman b. Ebu Leylâ, ona da Suhayb, Nebi’nin (sav): “İhsanda bulunanlara daha güzeli ve daha da fazlası vardır” (Yunus, 10/26) buyruğu hakkında şöyle dediğini rivayet etti: “Cennetlikler cennete girdikten sonra bir münadi: Şüphesiz Allah’ın size gerçekleştireceğine dair verdiği bir sözü vardır, diye nidâ edecek. Cennetlikler: Yüzlerimizi ağartmadı mı, bizi cehennem ateşinden uzaklaştırıp, cennete koymadı mı? diyecekler. Onlar: Evet, diyecekler. (Allah Rasulü) devamla buyurdu ki: “Bunun üzerine hicab açılacak; vallahi Allah onlara kendisine bakmaktan daha çok sevdikleri bir şey vermemiştir.”
Ebu İsa (Tirmizî) dedi ki: Bu ancak Hammâd b. Seleme’nin müsned ve Peygamber’e isnad ederek merfu rivayet ettiği bir hadistir. Ayrıca Süleyman b. el-Muğire ve Hammâd b. Zeyd de bu hadisi Sabit el-Bunânî, ona Abdurrahman b. Ebu Leylâ’nın kendi sözü olarak rivayet etmişlerdir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Sıfatü'l-cennet 16, 4/687
Senetler:
1. Ebu Yahya Suheyb er-Rumî (Suheyb b. Sinan b. Hâlid b. Amr)
2. Ebu İsa Abdurrahman b. Ebu Leyla el-Ensarî (Abdurrahman b. Yesar b. Bilal b. Büleyl b. Uhayha)
3. Ebu Muhammed Sabit b. Eslem el-Bünanî (Sabit b. Eslem)
4. Ebu Seleme Hammad b. Seleme el-Basrî (Hammad b. Seleme b. Dînar)
5. Ebu Said Abdurrahman b. Mehdî el-Anberî (Abdurrahman b. Mehdi b. Hassân b. Abdurrahman)
6. Muhammed b. Beşşâr el-Abdî (Muhammed b. Beşşâr b. Osman)
Konular:
Allah İnancı, Allah'ın görülmesi, rü'yetullah, cemalullah
Cennet,
Cennet, Cennetlikler, vasfı , sıfatı , yaşamı vs.
Cennet, ehlinin Allah Teala ile konuşmaları
Cennet, Nimetleri
Öneri Formu
Hadis Id, No:
14832, T002553
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ بْنُ حُمَيْدٍ أَخْبَرَنِى شَبَابَةُ عَنْ إِسْرَائِيلَ عَنْ ثُوَيْرٍ قَالَ سَمِعْتُ ابْنَ عُمَرَ يَقُولُ قَالَ : رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « إِنَّ أَدْنَى أَهْلِ الْجَنَّةِ مَنْزِلَةً لَمَنْ يَنْظُرُ إِلَى جِنَانِهِ وَأَزْوَاجِهِ وَنَعِيمِهِ وَخَدَمِهِ وَسُرُرِهِ مَسِيرَةَ أَلْفِ سَنَةٍ وَأَكْرَمَهُمْ عَلَى اللَّهِ مَنْ يَنْظُرُ إِلَى وَجْهِهِ غُدْوَةً وَعَشِيَّةً » . ثُمَّ قَرَأَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم ( وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ نَاضِرَةٌ * إِلَى رَبِّهَا نَاظِرَةٌ ) . قَالَ أَبُو عِيسَى : وَقَدْ رُوِىَ هَذَا الْحَدِيثُ عنْ غَيْرِ وَجْهٍ عَنْ إِسْرَائِيلَ عَنْ ثُوَيْرٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ مَرْفُوعٌ . وَرَوَاهُ عَبْدُ الْمَلِكِ بْنُ أَبْجَرَ عَنْ ثُوَيْرٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ مَوْقُوفٌ . وَرَوَى عُبَيْدُ اللَّهِ الأَشْجَعِىُّ عَنْ سُفْيَانَ عَنْ ثُوَيْرٍ عَنْ مُجَاهِدٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ قَوْلَهُ وَلَمْ يَرْفَعْهُ حَدَّثَنَا بِذَلِكَ أَبُو كُرَيْبٍ مُحَمَّدُ بْنُ الْعَلاَءِ حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ الأَشْجَعِىُّ عَنْ سُفْيَانَ عَنْ ثُوَيْرٍ عَنْ مُجَاهِدٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ نَحْوَهُ وَلَمْ يَرْفَعْهُ .
Tercemesi:
Bize Abd b. Humeyd, ona Şebâbe, ona İsrail, ona Suveyr’in şöyle dediğini rivayet etti: İbn Ömer’i şöyle derken dinledim: Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: “Şüphesiz cennetliklerin en alt mertebede olanları, cennetlerine (bahçelerine), eşlerine, nimetlerine, hizmetçilerine ve tahtlarına baktığı zaman onların bin yıllık bir mesafeyi kapladığını görecek olan bir kişidir. Allah nezdinde onların en değerlileri ise sabah ve akşam O’nun yüzüne bakacak olan kimselerdir.” Sonra Rasulullah (sav): “O günde yüzler vardır ki apaydınlıktır, Rablerine bakacaklardır” (Kıyame, 75/22-23) buyruklarını okudu.
Ebu İsa (Tirmiz) dedi ki: Bu hadis bir başka yoldan İsrail’e, Suveyr, ona İbn Ömer’in merfu olarak zikrettiği bir hadis olarak da rivayet edilmiştir. Ayrıca bu hadisi Abdülmelik b. Ebcer, ona Suveyr, ona İbn Ömer’in mevkuf bir rivayeti (İbn Ömer’in sözü) olarak da rivayet etmiştir. Ubeydullah el-Eşcaî’ye Süfyan, ona Suveyr, ona Mücahid, ona da İbn Ömer’in kendi sözü olarak rivayet etmiş ve onu merfu olarak (Peygamberin sözü olarak) zikretmemiştir. Bunu bize Ebu Kureyb Muhammed b. el-Alâ, ona Ubeydullah el-Eşcaî, ona Süfyan, ona Suveyr, ona Mücahid, ona da İbn Ömer buna yakın olarak rivayet etmiş olup, onu (Peygamber Efendimize isnad ederek) merfu olarak rivayet etmemiştir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Sıfatü'l-cennet 17, 4/688
Senetler:
1. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
2. Ebu Cehm Süveyr b. Ebu Fahite el-Kuraşi (Süveyr b. Said b. İlaka)
3. Ebu Yusuf İsrail b. Yunus es-Sebîî (İsrail b. Yunus b. Ebu İshak)
4. Ebu Amr Şebabe b. Sevvar el-Fezarî (Şebabe b. Sevvar)
5. Abd b. Humeyd el-Keşşi (Abdulhumeyd b. Humeyd b. Nasr)
Konular:
Allah İnancı, Allah'ın görülmesi, rü'yetullah, cemalullah
Cennet,
Cennet, Cennetlikler, vasfı , sıfatı , yaşamı vs.
Cennet, Nimetleri
Öneri Formu
Hadis Id, No:
14932, T002596
Hadis:
حَدَّثَنَا هَنَّادٌ حَدَّثَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ عَنِ الأَعْمَشِ عَنِ الْمَعْرُورِ بْنِ سُوَيْدٍ عَنْ أَبِى ذَرٍّ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم: « إِنِّى لأَعْرِفُ آخِرَ أَهْلِ النَّارِ خُرُوجًا مِنَ النَّارِ وَآخِرَ أَهْلِ الْجَنَّةِ دُخُولاً الْجَنَّةَ يُؤْتَى بِرَجُلٍ فَيَقُولُ : سَلُوا عَنْ صِغَارِ ذُنُوبِهِ وَاخْبَئُوا كِبَارَهَا . فَيُقَالُ لَهُ : عَمِلْتَ كَذَا وَكَذَا يَوْمَ كَذَا وَكَذَا عَمِلْتَ كَذَا وَكَذَا فِى يَوْمِ كَذَا وَكَذَا . قَالَ: فَيُقَالُ لَهُ فَإِنَّ لَكَ مَكَانَ كُلِّ سَيِّئَةٍ حَسَنَةً . قَالَ : فَيَقُولُ يَا رَبِّ لَقَدْ عَمِلْتُ أَشْيَاءَ مَا أَرَاهَا هَا هُنَا » . قَالَ فَلَقَدْ رَأَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَضْحَكُ حَتَّى بَدَتْ نَوَاجِذُهُ . قَالَ أَبُو عِيسَى: هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ .
Tercemesi:
Bize Hennâd, ona Ebu Muâviye, ona el-A‘meş, ona el-Ma’rur b. Suveyd, ona da Ebu Zerr’in şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: “Ben cehennemlikler arasından ateşten en son çıkacak ve cennetlikler arasından cennete en son girecek kişiyi tanıyorum. Bir adam getirilecek ve (yüce Allah): Onun küçük günahlarını sorun, büyüklerini saklayın buyuracak. Ona: şu şu günü, şunu şunu işledin, filan filan günde de şöyle şöyle yaptın, denilir. Sonra ona: Sana her bir kötülüğüne karşılık bir iyilik var, denilecek. Adam: Rabbim, ben işlediğim halde burada görmediğim bir takım şeyler var, diyecek.” (Ebu Zerr) dedi ki: Ben Rasulullah’ın (sav) küçük azı dişleri görününceye kadar güldüğünü gördüm.
Ebu İsa (Tirmizi) dedi ki: Bu, hasen sahih bir hadistir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Sıfatü cehennem 10, 4/713
Senetler:
()
Konular:
Allah İnancı, kullarına merhametlidir
Cehennem, Cehennemlikler
Cehennem, toplanma yeri
Cennet,
Cennet, Cennetlikler, vasfı , sıfatı , yaşamı vs.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
32443, İM004339
Hadis:
حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ حَدَّثَنَا جَرِيرٌ عَنْ مَنْصُورٍ عَنْ إِبْرَاهِيمَ عَنْ عَبِيدَةَ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مَسْعُودٍ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « إِنِّى لأَعْلَمُ آخِرَ أَهْلِ النَّارِ خُرُوجًا مِنْهَا وَآخِرَ أَهْلِ الْجَنَّةِ دُخُولاً الْجَنَّةَ . رَجُلٌ يَخْرُجُ مِنَ النَّارِ حَبْوًا فَيُقَالُ لَهُ اذْهَبْ فَادْخُلِ الْجَنَّةَ . فَيَأْتِيهَا فَيُخَيَّلُ إِلَيْهِ أَنَّهَا مَلأَى فَيَرْجِعُ فَيَقُولُ يَا رَبِّ وَجَدْتُهَا مَلأَى . فَيَقُولُ اللَّهُ اذْهَبْ فَادْخُلِ الْجَنَّةَ . فَيَأْتِيهَا فَيُخَيَّلُ إِلَيْهِ أَنَّهَا مَلأَى فَيَرْجِعُ فَيَقُولُ يَا رَبِّ وَجَدْتُهَا مَلأَى . فَيَقُولُ اللَّهُ سُبْحَانَهُ اذْهَبْ فَادْخُلِ الْجَنَّةَ . فَيَأْتِيهَا فَيُخَيَّلُ إِلَيْهِ أَنَّهَا مَلأَى فَيَرْجِعُ فَيَقُولُ يَا رَبِّ إِنَّهَا مَلأَى . فَيَقُولُ اللَّهُ اذْهَبْ فَادْخُلِ الْجَنَّةَ . فَإِنَّ لَكَ مِثْلَ الدُّنْيَا وَعَشَرَةَ أَمْثَالِهَا - أَوْ إِنَّ لَكَ مِثْلَ عَشَرَةِ أَمْثَالِ الدُّنْيَا - فَيَقُولُ أَتَسْخَرُ بِى - أَوْ أَتَضْحَكُ بِى - وَأَنْتَ الْمَلِكُ » . قَالَ فَلَقَدْ رَأَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم ضَحِكَ حَتَّى بَدَتْ نَوَاجِذُهُ . فَكَانَ يُقَالُ هَذَا أَدْنَى أَهْلِ الْجَنَّةِ مَنْزِلاً .
Tercemesi:
Bize Osman b. Ebu Şeybe, ona Cerir, ona Mansur, ona İbrahim, ona Abîde, ona Abdullah b. Mesud’un şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: “Şüphesiz ben cehennemden en son çıkacak ve cennete en son girecek kişiyi biliyorum. Bu cehennemden emekleyerek çıkacak bir adamdır. Ona: Haydi git, cennete gir, denilecek. Cennete gelince, ona dopdolu olduğu izlenimi verilecek. Hemen geri dönüp: Rabbim ben onun dolmuş olduğunu gördüm, diyecek. Allah: Git ve cennete gir buyuracak. Adam cennete gelecek, yine ona cennet dolmuş gibi gelecek, bunun üzerine geri dönecek ve Rabbim, ben onun dolmuş olduğunu gördüm, diyecek. Şanı yüce Allah ona: Git ve cennete gir buyuracak. Yine cennete gelecek, cennet ona dolmuş gibi görünecek, geri dönerek, Rabbim o doludur, diyecek. Allah: Git ve cennete gir buyuracak. Sana dünya kadar ve onun on misli daha var –yahut da sana dünya gibi on misli daha verilecek- buyuracak. Adam: Sen el-Melik (her şeyin mutlak sahibi ve egemeni) olduğun halde benimle alay mı ediyorsun? –ya da bana mı gülüyor musun?- diyecek. (Abdullah b. Mesud) dedi ki: Yemin olsun, ben Rasulullah’ın (sav), küçük azı dişleri görününceye kadar güldüğünü gördüm. İşte bu kişi cennetlikler arasında konumu en düşük kişidir, denilirdi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Zühd 39, /704
Senetler:
1. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Mesud (Abdullah b. Mesud b. Gafil b. Habib b. Şemh)
2. Abide b. Amr el-A'ver (Abide b. Amr)
3. Ebu İmran İbrahim en-Nehaî (İbrahim b. Yezid b. Kays b. Esved b. Amr)
4. Ebu Attab Mansur b. Mu'temir es-Sülemî (Mansur b. Mu'temir b. Abdullah)
5. Ebu Abdullah Cerir b. Abdulhamid ed-Dabbî (Cerir b. Abdülhamid b. Cerir b. Kurt b. Hilal b. Ekyes)
6. Ebu Bekir İbn Ebu Şeybe el-Absî (Abdullah b. Muhammed b. İbrahim b. Osman)
Konular:
Allah İnancı, Kıyamet günü insanlarla konuşur
Allah İnancı, kullarına karşı sevecen ve merhametlidir
Allah İnancı, kullarına merhametlidir
Cehennem, Cehennemlikler
Cennet,
Cennet, Cennetlikler, vasfı , sıfatı , yaşamı vs.
Cennet, Nimetleri