Giriş


    Öneri Formu
14372 T002491 Tirmizi, Sıfatü’l-Kıyâme, 47

Bize Yahya b. Bukeyr, ona Leys, ona Yunus, ona İbn Şihab, ona Enes b. Malik, ona da Ebu Zer'in rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Ben Mekke’de iken evimin tavanı açıldı. Cebrail inerek göğsümü açtı. Sonra onu Zemzem suyu ile yıkadı. Sonra hikmet ve iman ile dolu altından bir leğen getirdi. Onun içindekileri benim göğsüme boşalttıktan sonra göğsümü kapattı. Sonra elimi tutup beni dünya semasına yükseltti. Ben dünya semasına gelince Cebrail semanın bekçisine “aç”, dedi. O “kim” diye sordu. Cebrail “bu Cebrail’dir” dedi. Bekçi “yanında kimse var mı?” dedi. Cebrail “evet, Muhammed (sav) var”, dedi. Bekçi “”ona davet gönderildi mi?” dedi. Cebrail “evet” dedi. Kapıyı açınca biz de dünya semasının üstüne çıktık. İki tarafında da karartılar bulunan, sağına baktığı zaman gülen, soluna baktığı zaman ağlayan, oturmakta olan bir adam gördük. O adam “salih Nebi’ye ve salih evlada merhaba” dedi. Ben Cebrail’e: “bu kim?” dedim. Cebrâil “o Âdem’dir. Sağ ve sol tarafındaki bu karartılar ise onun evlatlarının ruhlarıdır. Bunların sağda bulunanları cennetlikler, sol tarafında bulunanları ise cehennemliklerdir. Bundan dolayı sağ tarafına baktığı vakit güler, sol tarafına doğru bakınca ağlar” dedi. Nihayet beni ikinci semaya yükseltti. Bekçisine “aç” dedi. Bekçisi de birincisinin dediğinin aynısını ona söyledi ve sonra kapıyı açtı." Enes der ki: (Ebu Zer) Hz. Peygamber'in (sav), semalarda Âdem, İdris, Musa, İsa ve İbrahim (Allah’ın salat ve selamları üzerlerine olsun) ile karşılaştığını söyledi ancak konumlarının nasıl olduğunu zikretmedi. Sadece, Âdem’i dünya semasında, İbrahim’i de altıncı semada gördüğünü zikretti. Enes der ki: “Cebrail, Nebi (sav) ile birlikte İdris’in yanından geçince İdris “salih Nebi’ye ve salih kardeşe merhaba” dedi. Rasulullah (sav) "Ben “bu kim?” dedim. Cebrail “bu İdris’tir” dedi. Sonra Musa’nın yanından geçtik. O da “salih Nebi’ye ve salih kardeşe merhaba” dedi. Ben “bu kim?” dedim. Cebrail “bu Musa’dır” dedi. Sonra İsa’nın yanından geçtim. O da “salih kardeşe ve salih Nebi’ye merhaba” dedi. Ben “bu kim?” dedim. O “bu İsa’dır” dedi. Sonra İbrahim’in yanından geçtim. O da “salih Nebi’ye ve salih evlada merhaba” dedi. Ben “bu kim?” dedim. O “bu İbrahim’dir (as)” dedi." İbn Şihab der ki: Bana İbn Hazm, ona da İbn Abbas ve Ebu Habbe el-Ensarî'nin haber verdiğine göre Nebi (sav) şöyle buyurmuştur: "Sonra beni alıp yükselttiler. Hatta kalemlerin cızırtısını duyacağım bir yüksekliğe kadar çıktım." İbn Hazm ile Enes b. Malik der ki: Nebi (sav) şöyle buyurmuştur: "Allah ümmetime elli vakit namaz farz kıldı. Ben de bu farz ile birlikte döndüm. Musa’nın yanından geçerken o “Allah senin için ümmetine neyi farz kıldı” dedi. Ben “elli vakit namaz farz kıldı” dedim. O “Rabb'ine dön, şüphesiz senin ümmetinin buna gücü yetmez” dedi. Ben de Rabbime döndüm yarısını kaldırdı. Musa’nın yanına geri geldiğimde “yarısını kaldırdı” dedim. O “Rabbine dön, çünkü senin ümmetinin (buna) gücü yetmez” dedi. Ben de Rabbime müracaat edince, o kalanın yarısını da kaldırdı. Ona geri geldiğimde yine “Rabbine dön, senin ümmetinin buna gücü yetmez” dedi. Ben de ona müracaat ettim. Rabbim “Onlara, elli vaktin değerinde olan beş vakti farz kıldım. Söz benim katımda değişikliğe uğramaz” dedi. Musa’nın yanına döndüğümde bana “Rabb'ine müracaat et” dedi. Ben de “Rabbimden hayâ ettim” dedim. Sonra Cebrail beni Sidretü’l müntehâ’ya kadar alıp götürdü. Onu mahiyetlerini bilemediğim renkler bürüdü. Sonra beni cennete soktular. Cennette sıra sıra dizilmiş inciler vardı, toprağı da miskti."


    Öneri Formu
2454 B000349 Buhari, Salat, 1

Bize İshak b. Nasr, ona Ebu Usame, ona A'meş, ona Ebu Salih, ona da Ebu Said'in (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Allah (ac), “ey Adem” dedi. Adem “emret, buyur, hayır senin elindedir” dedi. Allah “Cehennem topluluğunu çıkar” dedi. Adem “cehennem topluluğu da ne kadardır?” dedi. Allah “her bin kişiden dokuz yüz doksan dokuz kişi” dedi. İşte bu an, küçüğün yaşlandığı, her hamilenin çocuğunu düşürdüğü, sarhoş olmadıkları halde insanları sarhoş olarak gördüğün andır. Ancak Allah'ın azabı çetindir” buyurdu." Ashab “ey Allah'ın Rasulü, o (bin kişiden) biri hangimiz?” diye sordu. Hz. Peygamber (sav) "sevinin, Yecüc ve Mecüc'den bin, sizden bir kişi" buyurdu. Ardından "canımı kudretinde bulundurana ant olsun ki siz cennetliklerin dört biri olursunuz diye umut ediyorum" dedi. Biz de Allah'a hamd edip tekbir getirdik. Sonra "canımı kudretinde bulundurana ant olsun ki siz cennetliklerin üçte biri olursunuz diye umut ediyorum" buyurdu. Biz de Allah'a hamd edip tekbir getirdik. Ardından "canımı kudretinde bulundurana ant olsun ki siz cennetliklerin yarısı olursunuz diye umut ediyorum. Zira siz diğer ümmetlere kıyasla ancak beyaz öküzün derisindeki siyah kıl veya siyah öküzün derisindeki beyaz kıl kadarsınız" buyurdu.


    Öneri Formu
32838 B003348 Buhari, Ehadisü'l-Enbiya, 7

Bize Abdurrahman b. el-Mübârek, ona Hammâd b. Zeyd, ona Eyyub ve Yunus, onlara el-Hasen, el-Ahnef b. Kays’ın şöyle anlattığını rivayet etti: Ben (Cemel savaşı sırasında) şu adama (Hz. Ali'ye) yardım etmek için gidiyordum. Ebu Bekre beni karşıladı ve “Nereye gitmek istiyorsun?” diye sordu. Ben de “Şu adama yardım edeceğim!” dedim. Ebu Bekre bana “Geri dön! Çünkü ben Rasul-i Ekrem’in (sav) "İki müslüman kılıçlarıyla karşı karşıya geldikleri zaman ölen de, öldüren de ateştedir" buyurduğunu duydum. Ben “Yâ Rasulallah! Öldüreni anladık. Ama ölene ne oluyor?” diye sordum. Rasul-i Ekrem "Ölen de arkadaşını öldürmeye azmetmişti" buyurdu.


    Öneri Formu
278019 B000031-2 Buhari, İman, 22


Açıklama: Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım: إِنَّمَا الشَّمْسُ وَالْقَمَرُ آيَتَانِ مِنْ آيَاتِ اللَّهِ وَإِنَّهُمَا لاَ يَنْكَسِفَانِ لِمَوْتِ أَحَدٍ مِنَ النَّاسِ

    Öneri Formu
3287 M002102 Müslim, Küsûf, 10


    Öneri Formu
1704 M002011 Müslim, Cum'a, 49


    Öneri Formu
3285 M002101 Müslim, Küsûf, 9


    Öneri Formu
3297 M002109 Müslim, Küsûf, 17


    Öneri Formu
32993 B004848 Buhari, Tefsir, (Kâf) 1


    Öneri Formu
32994 B004849 Buhari, Tefsir, (Kâf) 1