Giriş

Bize Ali b. Hucr es-Sa'dî, ona Ali b. Müshir, ona Muhammed b. Kays el-Esdî, ona Ali b. Rabîa el-Esdî, ona da Muğîre b. Şu'be, Nebi'den (sav) önceki hadisin benzerini rivayet etmiştir.


    Öneri Formu
3629 M002158 Müslim, Cenaiz, 28

Bize İshak b. İbrahim el-Hanzalî ve Haccac b. Şair -Metin Haccac'a aittir-, onlara Abdürrezzak b. Hemmam, ona Sevrî, ona Alkame b. Mersed, ona Muğîra b. Abdullah el-Yeşkürî, ona Marur b. Süveyd, ona da Abdullah b. Mesud (ra) şöyle rivayet etti: "Hz. Peygamber'in (sav) eşi Ümmü Habibe 'Allah'ım! Beni, eşim Rasulullah (sav), babam Ebu Süfyan ve kardeşim Muaviye ile hissedar eyle' diyerek dua etti. Bunun üzerine Rasulullah (sav) ona 'Allah'tan; belirlenmiş eceller, ayak basılıp kat edilmiş izler ve pay edilmiş rızıklar için talepte bulundun. Allah, bunlardan hiçbir şeyi, vuku bulacağı vadesinin öncesine almayacak ve bunlardan hiçbir şeyi de vuku bulacağı vadesinin sonrasına bırakmayacaktır. Allah'tan seni, Cehennemdeki azaptan ve kabirdeki azaptan korumasını isteseydin senin için kesinlikle daha hayırlı olurdu' buyurdu. Abdullah b. Mesud der ki: Bir adam 'Ey Allah'ın Rasulü! Maymunlar ve domuzlar (Allah tarafından insandan) dönüştürülmüş olan canlılar mıdır?' diye sordu, Rasulullah (sav) de 'Şüphesiz Allah helak ettiği veya azap ettiği hiç bir kavmin neslini devam ettirmemiştir. Kuşkusuz maymunlar ve domuzlar, daha önceden de vardı' cevabını verdi."


    Öneri Formu
12549 M006772 Müslim, Kader, 33


Açıklama: Bir önceki M006770 numaralı rivayette yer alan ve köşeli parantez içerisinde verilen hadiste geçen 'ya da' lafzı yerine farklı bir isnad üzerinden 've' şeklindeki ifade farklılığına vurgu yapılmaktadır.

    Öneri Formu
12546 M006771 Müslim, Kader, 32


    Öneri Formu
12544 M006770 Müslim, Kader, 32

Bize Abdurrahman b. Bişr, ona Süfyan (b. Uyeyne), ona Amr (b. Dinar), ona da İbn Ebu Müleyke 'Bizler Ümmü Ebân bt. Osman'ın cenazesindeydik...' demiş ve hadisin devamını nakletmiştir. Ancak Eyyüb ve İbn Cüreyc'in yaptıkları gibi, hadisi ref etmemiş yani hadisi Hz. Ömer tarikiyle Hz. Peygamber'e (sav) dayandırmamıştır. Eyyüb ve İbn Cüreyc'in rivayet ettikleri hadis, Amr (b. Dinar)'ın hadisinden daha tamdır.


Açıklama: İlgili rivayet için bkz. M002150 numaralı hadis.

    Öneri Formu
3613 M002151 Müslim, Cenaiz, 23

Bize Halef b. Hişam ve Ebu Rabî ez-Zehrânî, onlara Hammad (b. Zeyd), ona Hişam b. Urve, ona da babası (Urve b. Zübeyr) şöyle rivayet etmiştir: "Hz. Âişe'nin yanında İbn Ömer'in 'Ölü, ailesinin kendisine ağlaması sebebiyle azap görür' sözü anlatıldı. Bunun üzerine Hz. Âişe şöyle dedi: Allah, Ebu Abdurrahman'a merhamet etsin. Bir şey duymuş ama onu iyi belleyememiş. Rasulullah'ın (sav) yanından bir Yahudi cenazesi geçmişti. Yahudiler de o cenaze için ağlıyorlardı. Bunu gören Rasulullah (sav) 'Siz ağlıyorsunuz. O da azap görmektedir' buyurdu."


    Öneri Formu
3618 M002153 Müslim, Cenaiz, 25

(Bize) Abdurrezzâk, ona Ma‘mer, ona Yunus Habbâb, ona Minhâl b. Amr, ona Zâzân, ona da Berâ b. Azib şöyle demiştir: "Rasulullah (sav) ile birlikte bir cenazeye çıktık. Rasulullah (sav) kabrin yanına oturdu. Biz de sanki başlarımızda kuş varmış gibi (sessiz, huşû içinde) onun etrafına oturduk. O sırada kabir için lahit hazırlanıyordu. Rasulullah (sav) üç kere 'Allah’a sığınırım kabir azabından' buyurdu, ardından şöyle buyurdu: Mümin, dünyadan ayrılıp ahirete yolcu olacağı vakit, yüzleri güneş gibi parlak melekler inerler. Yanlarında kefen ve güzel kokular vardır. Onlar göz alabildiğince kalabalık bir şekilde etrafına otururlar. Ruh çıktığında, gökle yer arasında ve gökte bulunan bütün melekler ona salât ederler. Ona göklerin kapıları açılır. Her bir kapının ehli, ruhunun önce kendilerine gelmesini Allah’tan ister. Ruhu semaya çıkarılınca melekler 'Ey Rabbimiz! Bu, Senin kulun falandır' derler. Allah Teâlâ 'Onu geri toprağa döndürün; ben onlara söz verdim: Onları ondan (topraktan) yarattım, yine ona döndüreceğim ve ondan bir kez daha çıkaracağım' buyurur." "Arkadaşları kabri başından ayrıldığında, Mümin, onların ayak seslerini işitir. Ona birisi gelir ve 'Rabbin kim? Dinin ne? Peygamberin kim?' diye sorar. O da 'Rabbim Allah, dinim İslâm, peygamberim Muhammed’dir' der. Melek ona bir daha sertçe 'Rabbin kim? Dinin ne? Peygamberin kim?' diye sorar. İşte bu, mümine yöneltilen son sorgudur. Mümin yine 'Rabbim Allah, dinim İslâm, peygamberim Muhammed’dir' der. Ona 'Doğru söyledin' denir. Bu konuda Yüce Allah 'İman edenleri hem dünya hayatında hem de ahirette sabit bir sözle sağlamlaştırır, zalimleri ise saptırır. Ve Allah dilediğini yapar.' [İbrahim, 14/27] buyurmuştur. Sonra güzel yüzlü, hoş kokulu, güzel elbiseli bir kimse gelir ve 'Müjdeler olsun! Sana Allah’tan ikram ve ebedî nimet var' der. Mümin 'Sen kimsin?' der. O da 'Ben senin salih amelinim. Sen Allah’a itaatte hızlı, günah işlemekte yavaştın. Allah sana hayır versin' der. Ona cennetten bir kapı ve cehennemden bir kapı açılır ve 'Eğer Allah’a isyan etseydin, burası (cehennem) senin yerin olurdu' denir Sonra Mümin cennete bakar ve 'Rabbim, kıyameti çabuk getir ki aileme ve malıma kavuşayım' Ona 'Sakin ol' denir." "Rasulullah (sav) sözlerine devamla şöyle buyurdu: Kâfir ise, dünyadan ayrılıp ahirete yolcu olduğunda, yanına sert ve güçlü melekler iner ve ıslak yüne sokulmuş çatallı büyük bir demirin çekilip çıkarılması gibi, onun ruhunu damarlarıyla birlikte çekip alırlar. Ruhu çıkınca gökle yer arasındaki bütün melekler ve gökte olanlar ona lânet ederler. Göklerin kapıları kapanır. Hiçbir kapı ehli, onun ruhunun yanlarına çıkmasını istemez. Ruhu semaya çıkarılınca 'Rabbimiz! Bu Senin kulun falandır' denir Allah 'Onu (toprağa) geri döndürün; ben onlara söz verdim: onları ondan yarattım, yine ona döndüreceğim ve ondan bir kez daha çıkaracağım' buyurur. Sonra o da arkadaşlarının ayak sesini işitir. Ona birisi gelir ve 'Rabbin kim? Dinin ne? Peygamberin kim?' diye sorar O: ‘Bilmiyorum’ der. Ona 'Yazıklar olsun! Sana Allah’tan rezillik ve ebedî azap var' denir. O da 'Allah sana da kötülük versin, sen kimsin?' O da 'Ben senin kötü amellerinim. Sen Allah’a itaatte ağır, günah işlemekte hızlıydın. Allah sana kötülük versin' der. Sonra ona kör, sağır, dilsiz bir azap meleği musallat edilir. Elinde öyle bir tokmak vardır ki, onunla bir dağa vurulsa onu toz haline getirir. Onu bir darbe vurur; o toprak gibi olur. Sonra Allah onu tekrar eski haline döndürür, yine vurur. O da öyle bir çığlık atar ki, onu insan ve cin dışında her şey işitir." [Ma‘mer der ki: Mu'az'ın "Onun çığlığını ins ve cin dışındaki bütün varlıklar işitir" dediğini işittim.]


    Öneri Formu
95728 MA006737 Musannef-i Abdurrezzak, III, 580

Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, ona Vekî (b. Cerrâh), ona Hişam b. Urve hadisi bu isnadla, Ebu Üsâme rivayetiyle aynı manada nakletmiştir. Ancak Ebu Üsame hadisi daha eksiksizdir.


    Öneri Formu
3622 M002155 Müslim, Cenaiz, 26

Bize İbn Müsenna ve İbn Ebu Ömer, onlara Abdülvahhab, ona Yahya b. Said, ona Amre, ona da Hz. Aişe şöyle demiştir: "Rasulullah (sav), İbn Harise, Cafer b. Ebu Talib ve Abdullah b. Ravaha'nın (Mut'de) şehit olduğu haberi gelince oturdu. Mahzun olduğu belliydi. Ben, kapı­nın aralığından bakıyordum. Derken bir adam geip 'Ey Allah'ı Rasulü! Cafer'in kadınları...' diyerek onların ağla­dıklarım haber verdi. Rasulullah (sav) o adama, gidip kadınların ağlamasını yasaklamasını emir buyurdu. O zât da gitti, ardından tekrar gelerek kadınların kendi­sine itaat etmediklerini Hz. Peygamber'e (sav) söyledi. Rasulullah (sav) ona ikinci defa giderek kadınların ağlamasını yasaklamasını emir buyurdu. O da gitti ve tekrar Peygamber'e (sav) ge­lerek 'Vallahi bu kadınlar bize baskın çıktılar Ey Allah'ın Rasulü!' dedi. (Ravi der ki): Hz. Aişe'nin ifadesine göre Rasulullah (sav) o adama 'Hadi git, onların ağızlarına toprak sac' buyurdu. Hz. Aişe der ki: Bunun üzerine ben o adama 'Burnun sürtülsün! Vallahi sen ne Rasulullah'ın (sav) emrini yerine getirdin, ne de onu kederiyle baş başa bıraktın' de­dim."


    Öneri Formu
3636 M002161 Müslim, Cenaiz, 30

Bize Muhammed b. Râfi ve Abd b. Humeyd, onlara Abdürrezzâk (b. Hemmâm), ona da İbn Cüreyc, ona da Abdullah b. Ebu Müleyke şöyle rivayet etmiştir: "Osman b. Affan'ın bir kızı Mekke'de vefat etmişti. Biz de cenazeye katılmak için gelmiştik. İbn Ömer ve İbn Abbas da gelmişti. Ben de o ikisinin arasında oturuyordum. Şöyle ki ben onlardan birinin yanına varıp oturmuş, ardından da diğeri gelip benim yanıma oturmuştu. Abdullah b. Ömer, karşısında duran Amr b. Osman'a şöyle dedi: Cenazede ağlanmasını men engellemeyecek misin? Zira Rasulullah (sav) 'Şüphesiz ölen kişi, ailesinin ona ağlaması sebebiyle azap görür' buyurmuştur. İbn Abbas (buna itiraz sadedinde), Ömer'in 'Bir kısım ağlamalar sebebiyle (ölüye azap edilir)' dediğini söyledi. Sonra da şu olayı anlattı: Ömer'le birlikte Mekke'den ayrılarak yola çıkmıştım. Beydâ denilen yere vardığımızda baktım ki bir ağacın altında bir kervan duruyor. Ömer 'Git bak bakalım. Kervandakiler kimlermiş?' dedi Gidip baktığımda gördüm ki Suheyb de orada imiş. Hemen gelip Ömer'e haber verdim. Ömer de 'Onu bana çağır' dedi. Suheyb'in yanına döndüm ve 'Kalk, müminlerin emirine gidiyoruz' dedim. Bir süre sonra Ömer yaralandığında Suheyb yine ağlayarak ve 'Vah kardeşim! Vah arkadaşım!' diyerek geldi. Bunun üzerine Ömer ona şöyle dedi: Ey Suheyb! Rasulullah (sav) 'Şüphesiz ölen kişi, ailesinin ona olan bazı ağlamaları sebebiyle azap görür' buyurmuşken bana mı ağlıyorsun? İbn Abbas sözlerine şöyle devam etti: Ömer vefat edince, bu rivayeti Hz. Âişe'ye söyledim. Bunu duyunca Hz. Âişe şu itirazda bulundu: 'Allah, Ömer'e rahmet etsin. Hayır. Vallahi Rasulullah (sav) 'Şüphesiz Allah, bir kimsenin ağlaması sebebiyle ölen kişiye azap eder' buyurmadı. Fakat o 'Şüphesiz Allah, ailesinin kendisine ağlaması sebebiyle kafirin azabını artırır' buyurmuştur. Hz. Âişe ayrıca 'Size Kur'an'daki şu ayet de bu konuda yeter (Hiçbir günahkâr, bir başkasının günahını yüklenmez) (En'am, 6/164) dedi. İbn Abbas da buna karşı 'Güldüren de ağlatan da ancak Allah'tır' dedi." [İbn Ebu Müleyke 'Vallahi bu durum karşısında İbn Ömer hiçbir şey söylemedi' demiştir.]


    Öneri Formu
3611 M002150 Müslim, Cenaiz, 23