106 Kayıt Bulundu.
Bize Yahya b. Yahya, ona Mâlik; (T) Bize Kuteybe b. Said, ona Mâlik b. Enes, ona Ebu Zinâd, ona A'rec, ona da Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'in (sav) cuma günü hakkında şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "O gün öyle bir saat vardır ki, bir Müslüman dua ederken Allah'tan (cc) bir şey dileyecek olsa, mutlaka kuluna istediğini verir." [Kuteybe, rivayetinde 'Eliyle o vaktin azlığına da işaret etti' ziyadesini de nakletmiştir.]
Bana Ahmed b. Hasan, ona Süleyman b. Abdurrahman ed-Dımeşkî, ona Velid b. Müslim, ona İbn Cüreyc, ona Ata b. Ebu Rabah ve İbn Abbas'ın mevlası İkrime, o ikisine de İbn Abbas (r.anhuma) şöyle demiştir: "Hz. Peygamber'in (sav) yanında iken birden Hz. Ali b. Ebu Talib çıkageldi ve 'Anam babam sana feda olsun ey Allah'ın Resulü! Kur'an-ı Kerim hafızamdan çıkıp gidiyor, onu hafızamda tutmaya güç yetiremiyorum' dedi. Hz. Peygamber (sav) de ona 'Ey Ebu Hasan! Allah'ın, kendisiyle sana ve senin öğrettiklerine fayda verecek ve de öğrendiğin şeyi kalbinde tutacak kelimeleri sana öğreteyim mi?' deyince Hz. Ali 'evet ey Allah'ın Resulü, bana öğret' dedi. Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu:" "Cuma gecesi olduğunda, gücün yetiyorsa gecenin son üçte birinde, kendisine şahit olunan ve duaların kabul olduğu vakitte kalk. Nitekim Hz. Yakub da oğullarına "Sizin için Rabbimden bağışlanma dileyeceğim" (Yusuf, 12/98) dediğinde Cuma gecesi geldiğinde demek istemiştir. Eğer gecenin son üçte birinde kalkmaya güç yetiremezsen ortasında kalk. Buna da güç yetiremezsen gecenin ilk vaktinde kalk ve dört rekat namaz kıl. Namazın ilk rekatında Fatiha süresi ile birlikte Yasin Süresini oku. İkinci rekatta Fatiha Süresi ile birlikte Duhan Süresini oku. Üçüncü rekatta Fatiha süresi ile birlikte Secde süresini oku. Dördüncü rekatta ise Fatiha süresi ile birlikte Tebareke (Mülk) Süresini oku. Teşehhüdü bitirdiğin zaman Allah'a hamd ve sena et, bana ve diğer peygamberlere güzelce salavat getir. Mümin erkek ve kadınlara, imanda senden önce gelen kardeşlerin için dua et. En son olarak da şu duayı yap:" "Allah'ım! hayatta tuttuğun sürece beni günahlara bulaştırmayarak bana merhamet et, İlgilendirmeyen şeylere özenmekten beni esirge. Beni senin razı olduğun şeylere yönelmeyle rızıklandır. Ey gökleri ve yeri benzersiz yaratan, ey Celal ve ikram sahibi ve erişilmez güç sahibi olan Allah'ım! Ey Rahman olan Allah'ım! senin celalin için senden isterim. Yüzünün nuru için öğrettiğin şekilde kitabını kalbimde tutmanı isterim. Seni benden razı edecek şekilde kitabını okumamla beni rızıklandır. Göklerin ve yerin eşsiz ve benzersiz yaratıcısı olan Allah'ım! celal, ikram ve izzet sahibi olan Allah'ım senin gücüne hiçbir güç erişemez. Ey Allah'ım! Ey Rahman olan, senin celalinle yüzünün nuru ile ve senin kitabınla gözümü aydınlatmanı, dilimi onunla söyletmeni, kalbimdeki sıkıntıyı onunla gidermeni, göğsümü onunla genişletmeni, bedenimin onunla amel etmesini isterim. Hak uğrunda bana, senden başkası yardım edemez. Hakkı veren sadece Sensin. Güç ve kuvvet ancak yüce ve azîm olan Allah’tandır." "Ey Ebu Hasan! bunu üç, beş veya yedi gece uygula. Allah'ın izniyle duaların kabul olacaktır. Beni Hak ile gönderene yemin ederim ki, müminin duası mutlaka hedefine ulaşır." "Abdullah b. Abbas der ki: Allah'a yemin olsun ki beş veya yedi Cuma geçtikten sonra şu meclisimiz gibi bir mecliste otururken Hz. Ali, Hz. Peygamber'e (sav) gelerek şöyle 'Ey Allah'ın Resulü! Önceden dört veya buna yakın miktarda ayet okuduğumda okuduğum ayetler hafızamdan çıkardı. Ancak bugün kırk veya bu miktara yakın ayet öğrendim ve okuduğum zaman sanki Allah'ın kitabı gözümün önündeymiş gibi okuyorum. Aynı şekilde hadis işittiğimde de onu insanlara aktaracağım vakit hadis hafızamdan çıkar giderdi. Şimdi ise birçok hadis işitiyorum ve onu aktaracağım vakit bir harfini bile karıştırmıyorum' dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) 'Kabe'nin Rabbine yemin olsun ki sen Mümin bir kişisin' buyurdu." [Ebu İsa (Tirmizî) der ki: Bu hadis Hasen-Garib'tir. Bu hadisi sadece Velid b. Müslim'in rivayetiyle biliyoruz.]
Bize Abdürrezzak, ona (Süfyan) b. Uyeyne, ona Amr b. Dinar, ona da Ubeyd b. Umeyr şöyle haber vermiştir: "Güneşin üzerine doğduğu en hayırlı gün Cuma günüdür. Âdem o gün yaratıldı, kıyamet de o gün kopacaktır. Âdem yaratıldığında, ruhu o gün üflendi ve bedenine girdi. İkinci defa ruh üflendiğinde oturur bir şekilde doğruldu ve hapşırdı, ardından Allah onun diline 'Elhamdulillahi Rabbilalemin' sözünü düşürdü. Melekler de ona 'Rahimekellah' dedi."
(Bize) Abdurrahman, ona Mâlik, Yezîd b. Abdullah b. el-Hâd, ona Muhammed b. İbrâhîm b. Hâris et-Teymî, ona Ebu Seleme b. Abdurrahman b. Avf, ona da Ebu Hüreyre şöyle demiştir: "Tûr’a çıktım, orada Ka'b el-Ahbâr’a rastladım ve onunla oturdum. O bana Tevrat’tan (bir şeyler) anlattı, ben de ona Rasulullah’tan (sav) (hadislerinden) rivayet ettim. Rivayet ettiğim şeyler arasında Hz. Peygamber'in (sav) 'Üzerine güneşin doğduğu en hayırlı gün Cuma günüdür. O gün Âdem yaratıldı, o gün cennetten indirildi, o gün tevbesi kabul edildi, o gün vefat etti ve kıyamet o gün kopacaktır. Cuma günü, cinler ve insanlar hariç, bütün canlılar şafak vaktinden güneş doğuncaya kadar, acaba kıyamet kopacak mı diye korkularından kulaklarını verip dinlerler. O günde öyle bir saat vardır ki, Müslüman bir kul o vakitte namaz kılar halde Allah’tan bir şey isterse, Allah ona mutlaka verir' buyurduğunu da söyledim. Kâ'b 'Bu, her yıl bir gündür' dedi. Ben de 'Hayır, her Cuma’dır' dedim. Bunun üzerine Kâ'b Tevrat’ı okudu ve 'Rasûlullah doğru söylemiştir (bu her Cuma’dır)' dedi. Ebu Hüreyre der ki: Sonra Abdullah b. Selâm’a rastladım. Ona Ka'b ile olan sohbetimi ve Cuma günü hakkında ona anlattıklarımı aktardım ve 'Kâ'b, bunun her yıl bir gün olduğunu söyledi' dedim. Abdullah b. Selâm 'Kâ‘b yanlış söylemiş' dedi. Ben de 'Sonra Ka'b Tevrat’ı okudu ve 'Hayır, bu her Cuma’dır' diye düzeltti' dedim. Abdullah b. Selâm 'Ka'b doğru söyledi' dedi."
Bize Affân, Hammâd b. Seleme, ona Kays b. Sa'd, ona Muhammed b. İbrahim et-Teymî, ona Ebu Seleme b. Abdurrahman, ona da Ebu Hureyre şöyle demiştir: "Şam’a geldim, Ka'b ile karşılaştım. O bana Tevrat'tan anlatıyor, ben de ona Allah Rasulü'nden (sav) anlatıyordum. Cuma gününe dair söze gelince, ben, Allah Rasulü’nün (sav) 'Cuma’da öyle bir saat vardır ki, o saate rastlayıp Allah’tan bir hayır dileyen hiçbir Müslüman yoktur ki, Allah ona istediğini vermiş olmasın' buyurduğunu ona haber verdim. Ka'b 'Allah ve Rasulü (sav) doğru söylemiştir, o saat, yılda bir keredir' dedi. 'Hayır' dedim. Ka'b bir süre düşündü, sonra 'Allah ve Rasulü (sav) doğru söylemiştir, o ayda bir keredir' dedi. 'Hayır' dedim. Yine biraz düşündü ve 'Allah ve Rasulü (sav) doğru söylemiştir, o her Cuma günüdür' dedi, ben de 'Evet' dedim. Ka'b, ‘(Cuma günü) hangi gündür biliyor musun?' dedi. Ben, 'Hangi gün?' dedim, bana şöyle cevap verdi: O günde Allah Âdem’i yarattı. O günde kıyamet kopacaktır. O günde, cinler ve insanlar hariç, bütün canlılar acaba kıyamet kopacak mı diye korkularından kulaklarını verip dinlerler. Medine’ye dönünce, Abdullah b. Selâm’a, Ka'b’ın sözünü haber verdim. 'Ka'b yanlış söyledi' dedi. Ben 'Ama sonra benim dediğime döndü' dedim. (İbn Selâm bana) 'Hangi saat olduğunu biliyor musun?' dedi. 'Hayır' dedim ve ısrarla 'Bana söyle, bana söyle!' diye yalvardım 'O, ikindi ile akşam arasıdır' dedi. 'Nasıl olur? O vakitte namaz yok?' dedim şöyle dedi: Peygamber’in (sav) 'Kişi, namazını beklediği sürece, namazgâhında bulunduğu müddetçe namazdadır' buyruğunu işitmedin mi?"