123 Kayıt Bulundu.
Bize Ahmed b. Abdullah b. Yunus, ona Züheyr, ona Asım el-Ahvel, ona da Ebu Osman şöyle demiştir: Biz Azerbaycan'dayken Ömer bize mektup yazdı ve şöyle dedi: Ey Utbe b. Ferkad! Bu mal senin alın terin, babanın alın teri, annenin alın teri değildir. O halde kendi konağında ne ile doyuyorsan, Müslümanları da konaklarında onunla doyur. Lüks yaşamdan, müşrik libasından ve ipek elbiseden sakının! Çünkü Rasulullah (sav) ipek giymeyi yasaklamış, ancak şehadet ve orta parmağını birleştirip kaldırarak "bu genişlikte olan hariç" buyurdu. [Züheyr; Asım, bu mektupta yazılıdır demiştir.] [Ravi der ki: Züheyr de iki parmağını kaldırdı.]
Bize Yahya b. Yusuf, ona Ebu Bekir, ona Ebu Hasîn, ona Ebu Salih, ona da Ebu Hureyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Altının, gümüşün, saçaklı kadifenin, siyah zencefil kumaşın kulu olan kişilere yazıklar olsun. Kendisine bir şey verilirse razı olur, verilmezse razı olmaz."
Bize Hişâm b. Ammâr ed-Dımaşkî, ona Muhammed b. İsa b. Sümey', ona İbrahim b. Süleyman el-Eftas, ona Velîd b. Abdurrahman el-Cüraşî, ona Cübeyr b. Nüfeyr, ona da Ebu Derdâ şöyle rivayet etmiştir: "Bizler fakirlikten bahsedip ondan endişe ettiğimiz bir esnada Rasulullah (sav) yanımıza çıkagelip şöyle buyurdu: 'Fakirlikten mi korkuyorsunuz? Canımı kudretinde bulunduran zata and olsun ki, dünya (nimetleri) üzerinize bol bol akıtılacak! Öyle ki, ondan başka bir şey sizden birinin kalbini kaydırmayacaktır! Vallahi! Gecesi ve gündüzü eşit olarak apaydınlık bir yol üzere sizi bırakıyorum!" buyurdu. Ebu Derdâ, "Vallahi! Rasulullah (sav) doğru söylemiştir. Vallahi! O, bizi, gecesi ve gündüzü eşit olarak apaydınlık bir yol üzere bıraktı."
Bize Muhammed b. Sabbâh, ona Cerîr, ona Mansûr, ona Ebu Vâil, ona da kendi kavminden Semüre b. Sehm şöyle rivayet etmiştir: "Vebâya yakalandığı esnada Ebu Hâşim b. Utbe'nin yanına kendisini ziyaret etmek için geldim. Bu esnada Ebu Hâşim ağlayıverdi de Muâviye 'Ey dayı! Seni ağlatan da nedir? Sana acı veren ağrı mı yoksa güzelliği gidecek olan dünya mı?' dedi. Ebu Hâşim 'Hiçbiri değil. Rasulullah (sav) bana bir söz söylemişti, ben ona uymuş olmayı isterdim. Hz. Peygamber (sav) 'sanıyorum, sen topluluklar arasında mal dağıtıldığı zamana yetişirsin. Bu (mallardan) sana bir hizmetçi ve Allah yolunda bir binek yeter' buyurdu. Ben bu zamana yetiştim ve (çok fazla mal) topladım' dedi."
Bize Süveyd, ona Abdullah, ona Yunus, ona Zührî, ona da Urve b. Zübeyir ve İbn Müseyyeb, onlara da Hakîm b. Hizam şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (sav) den dünyalık istedim bana verdi, sonra yine istedim, yine bana verdi, sonra yine istedim, yine verdi ve sonra şöyle buyurdu: "Ey Hakîm! Dünya malı tatlı ve yemyeşildir. Her kim bu dünyalığı tok gözlü olarak elde ederse kendisi için hayırlı ve bereketli kılınır. Kim de aç gözlü olarak alırsa kendisi için bereketli kılınmaz ve o kişi yiyip te doymayan kimse gibi olur. Veren el, alan elden daima hayırlıdır." Hakîm der ki: Ben “Ey Allah’ın Rasulü! Seni hak ile gönderen Allah’a yemin ederim ki dünyadan ayrılıncaya kadar kimseden bir şey istemeyeceğim” dedim. Sonra Ebu Bekir ganimetten payını vermek için Hakîm'i çağırırdı, fakat Hakîm kabul etmezdi. Sonra Ömer de ganimetten payını vermek için Hakîm'i çağırdı, onu da kabul etmedi. Bunun üzerine Ömer “Ey Müslümanlar topluluğu! Ben sizleri şahit tutarım ki ganimetten kendi payını ona teklif ediyorum, fakat o bunu almaya yanaşmıyor” dedi Hakîm, Rasulullah’tan (sav) sonra, kendisi vefat edinceye kadar halktan kimsenin malından bir şey istemedi. Tirmizî: Bu hadis sahihtir.
Bize Ahmed b. Süleyman, ona Miskîn b. Bükeyr , ona Evzâî, ona Zührî, ona Said b. Müseyyeb, ona da Hakîm b. Hizâm şöyle rivâyet etmiştir: Ben Rasulullah’dan (sav), (dünyalık bir şey) istedim, bana verdi. Sonra tekrar istedim, yine verdi. Sonra tekrar istedim, yine verdi. Sonunda Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Ey Hakîm! Bu mal çekici ve tatlıdır. Kim onu, gönül hoşluğuyla alırsa kendisi için malı bereketlenir. Kim de ihtirasla alırsa malı bereketlenmez. Böylesi yiyip de doymayan kimse gibidir. Veren el, alandan hayırlıdır."
Bana Rabî b. Süleyman b Davud, ona İshak b. Bekir, ona babası (Mudar b. el-Kuraşî), ona Amr b. Haris, ona İbn Şihab, ona Urve b. Zübeyir ve Said b. Müseyyeb, onlara da Hakim b. Hızâm şöyle demiştir: Rasulullah’tan (sav) bir şeyler istedim, bana verdi. Sonra tekrar istedim, yine verdi. Sonra şöyle buyurdu: "Ey Hakim! Bu mal, tatlıdır. Kim bunu tok gözlü olarak alırsa onun için bereketli olur. Kim de açgözlülükle alırsa ona bereketi olmaz. O yiyip yiyip de doymayan kimse gibi olur. Veren el de alan elden üstündür." Hakim der ki: Bunun üzerine ben “Ey Allah'ın Rasulü! Seni Hak olarak gönderene yemin olsun ki senden sonra, bu dünyadan ayrılıncaya kadar hiç kimseden hiç bir şey istemeyeceğim” dedim.
Bize Amr b. Mansur, ona Abdullah b. Mesleme, ona Malik Haris b. Miskin’in kıraati ile, (T) Bize İbnü’l-Kasım, ona Malik, ona Yahya b. Said, ona Muhammed b. İbrahim, ona Alkame b. Vakkas, ona Ömer b. Hattab (ra) Allah Resulü’nün (sav) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Ameller niyetlere göredir. Herkes için sadece niyet ettiği şeyin karşılığı vardır. Dolayısıyla kimin hicreti Allah (cc) ve Rasulu içinse, onun hicreti Allah’a ve Rasulünedir. Kimin hicreti elde edeceği bir dünyalık veya evleneceği bir kadından dolayı ise, onun hicreti de ne için hicret etmişse onadır."