123 Kayıt Bulundu.
Bize Yahya b. Yahya et-Temimî ve Katan b. Nuseyr -lafız Yahya'ya aittir-, onlara Cafer b. Süleyman, ona Said b. İyas el-Cüreyrî, ona Ebu Osman en-Nehdî, ona da Rasulullah'ın (sav) vahiy kâtiplerinden olan Hanzala el-Useyyidî şöyle rivayet etmiştir: "Ebu Bekir benimle karşılaştı 'Nasılsın ey Hanzala' dedi. Ben 'Hanzala münafık oldu' dedim. Ebu Bekir 'Subhanallah! ne diyorsun?' dedi. Ben 'Biz Rasulullah'ın (sav) yanında iken, O bizlere cehennemi ve cenneti adeta gözümüzle görürcesine hatırlatıyor. Fakat Rasulullah'ın (sav) yanından çıktıktan sonra eşlerimizle, çocuklarımızla, işimizle, gücümüzle uğraşıyor ve çok şeyi unutuveriyoruz' dedim. Ebu Bekir 'Vallahi bizler de bunun benzeri durumlarla karşılaşıyoruz' dedi. Bunun üzerine ben ve Ebu Bekir yola koyulduk ve Rasulullah'ın (sav) huzuruna girdik. Ben 'Ey Allah'ın Rasulü! Hanzala münafık oldu' dedim. Rasulullah (sav) 'O ne demek?' buyurdu. Ben 'Ey Allah'ın Rasulü! Biz senin yanında iken bizlere gözlerimizle görürcesine cehennemi ve cenneti hatırlatıyorsun ama senin yanından çıkıp gittiğimizde eşlerimizle, çoluk çocuğumuzla, iş güçle meşgul oluyor ve pek çok şeyi unutuveriyoruz' dedim. Bunun üzerine Rasulullah (sav) 'Nefsim elinde olana yemin olsun, eğer sizlerin benim yanımdaki ve hatırlattığım zaman öğüt almanızdaki haliniz üzere devam ederseniz yataklarınız üzerinde ve yollarınızda giderken melekler sizlerle tokalaşırdı. Fakat ey Hanzala, (hep böyle olmaz) bazen öyle bazen böyle olur' buyurdu ve (son cümlesini) üç defa tekrar etti."
Ebu Hureyre'nin naklettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Eyyûb (as) çıplak olarak yıkandığı sırada üzerine altından çekirgeler düştü. Eyyûb (as), onları toplayıp elbisesinin içine doldurmaya başlayınca, Rabbi ona “Yâ Eyyûb! Ben seni bu gördüklerine ihtiyaç duymayacak şekilde zengin kılmadım mı?” diye seslendi. Eyyûb (as) da “evet, izzetine yemin ederim ki, beni zengin kıldın, fakat ben senin lütfettiğin bereketten uzak duramam” dedi." Yine bu hadisi bize İbrahim, ona Musa b. Ukbe, ona Safvân, ona Atâ b. Yesâr, ona da Ebu Hureyre'nin rivayetine göre Hz. Peygamber (sav) "Eyyûb, çıplak olarak yıkandığı sırada..." buyurmuştur.
Açıklama: Bu hadiste Yüce Allah'ın Eyyûb'e (a.s) zengin olmasına rağmen altın çekirgeleri toplamaya yönelmesinden dolayı uyarısı vardır. Aslında Eyyûb(a.s) bir yönüyle insanın fıtratında olan durumu bize göstermiştir. Uyarı ise Hz. Eyyûb'ün(a.s) şahsında bütün insanlara yöneliktir. İbn Hacer, Kirmânî'nin, rivayetin''وَعَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ'' kısmından dolayı talik hükmünü verdiğini bildirmekte ancak hadisin muttasıl olduğunu ifade etmektedir. (İbn Hacer, Dârü'l-Ma'rife, I, 387) İsnadın tamamı için bk. B000278.
Ebu Hureyre'nin naklettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Eyyûb (as) çıplak olarak yıkandığı sırada üzerine altından çekirgeler düştü. Eyyûb (as), onları toplayıp elbisesinin içine doldurmaya başlayınca, Rabbi ona “Yâ Eyyûb! Ben seni bu gördüklerine ihtiyaç duymayacak şekilde zengin kılmadım mı?” diye seslendi. Eyyûb (as) da “evet, izzetine yemin ederim ki, beni zengin kıldın, fakat ben senin lütfettiğin bereketten uzak duramam” dedi." Yine bu hadisi bize İbrahim, ona Musa b. Ukbe, ona Safvân, ona Atâ b. Yesâr, ona da Ebu Hureyre'nin rivayetine göre Hz. Peygamber (sav) "Eyyûb, çıplak olarak yıkandığı sırada..." buyurmuştur.
Açıklama: Bu hadiste Yüce Allah'ın Eyyûb'e (a.s) zengin olmasına rağmen altın çekirgeleri toplamaya yönelmesinden dolayı uyarısı vardır. Aslında Eyyûb(a.s) bir yönüyle insanın fıtratında olan durumu bize göstermiştir. Uyarı ise Hz. Eyyûb'ün(a.s) şahsında bütün insanlara yöneliktir. Rivayet muallaktır; Buhari ile İbrahim b. Tahman arasında inkita vardır.
Bize Ziyad b. Eyyub, ona İsmail b. Uleyye, ona Hişam, ona Yahya b. Ebu Kesîr, ona Hilal, ona Atâ b. Yesâr rivayet ettiğine göre Ebu Saîd el-Hudrî (ra) şöyle demiştir: "Rasulullah (sav) minbere, biz de etrafına oturmuştuk. Dünya ve süslerinden bahsetti ve 'Benden sonra sizin önünüze dünya nimetlerin bolca açılmasından endişe ederim' buyurdu. Bir adam 'Hayır (mal), kötülüğe yol açar mı ki?' diye sordu. Rasulullah (sav) ona cevap vermedi. Oradakiler adama 'Rasulullah sana bir şey demediği halde sen onunla neden konuşuyorsun?' diye çıkıştılar. Hz. Peygamber'e (sav) bir ağırlık çöktü ve kendinden geçti, kendine gelince terini sildi. Sonra Rasulullah (sav) 'Soru soran kişiyi göreyim! Hayır (mal) kötülük getirmez elbette. Ancak baharda yağmurla biten otlardan bazıları hayvanları, öldürür ya da zehirler, bazıları ise besler. Ot yiyerek hayatını sürdürenler bunun dışındadır. Onlar semirinceye kadar yerler, güneşe dönüp güneşlenir, oynar, zıplar, işer ve tekrar otlarlar. İşte dünya malı böle yeşil ve tatlıdır. Müslüman zengin kendisine verilen servetten yetime, fakire, yolda kalmışlara infak ederse ne güzeldir! Hakkı olmadığı halde bir şeyi alan kişi ise yiyip yiyip doymayan gibidir. O aldığı şeyler, kıyamet günü onun aleyhinde şahitlik yapacaktır."
Bize Ahmed b. Süleyman, ona Yahya b. Adem, ona Süfyn es-Sevrî, ona Hakîm b. Cübeyr, ona Muhammed b. Abdurrahman b. Yezid, ona babası (Abdurrahman b. Yezid), ona da Abdullah b. Mesud şöyle demiştir: "Rasulullah (sav) 'İhtiyacı olmadığı halde dilenen kimse, kıyamet günü yüzü tırmalanmış veya yüzünde et kalmamış bir halde gelir' buyurdu. Bunun üzerine 'Ey Allah'ın Rasulü! muhtaç olmamanın ölçüsü nedir?' denildi. Hz. Peygamber (sav) 'Elli dirhem gümüş veya buna denk gelebilecek altına malik olan kimse muhtaç değildir' buyurdu."
Bize Ali b. Abdullah, ona Ebu Safvan Abdullah b. Said, ona Yunus, ona İbn Şihâb, ona Said b. Müseyyeb ona da Ebu Hureyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber şöyle buyurdu: "İhtiyarın kalbi iki şeyde hep genç kalır: dünya sevgisi ve uzun emel (yaşama arzusu)." [Leys der ki: Bana Yunus ve İbn Vehb, onlara Yunus, ona İbn Şihâb, ona da Saîd ve Ebu Seleme bu hadisi rivayet etmiştir.]
Bize Müslim b. İbrahim, ona Hişam, ona Katâde, ona da Enes'in (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "İnsanoğlu büyür, onunla birlikte mal sevgisi ve uzun yaşam arzusu da büyür." [Bu hadisi Şu'be, Katâde'den rivayet etmiştir.]
Bize Kuteybe b. Said, ona Leys b. Sa'd, ona Yezid b. Ebu Habîb, ona da Ebu Hayr (Mersed b. Abdullah), Ukbe b. Âmir'in şöyle anlattığını rivayet etmiştir: Hz. Peygamber (sav) bir gün dışarı çıktı. Uhud şehitlerine ölüye namaz kılar gibi (gıyabî) cenaze namazı kıldı. Sonra minbere çıktı ve şöyle buyurdu: "Ben, (Kevser Havuzu'nun başına) sizden önce varanım. Ben sizin üzerinizde bir şahidim. Vallahi şu anda Havuzumu görüyorum. Bana yeryüzü hazinelerinin anahtarları - veya yeryüzünün anahtarları (Ravi hadisin lafzında şüphe etmiştir ve bu lafzı da ihtiyaten nakletmiştir)- verildi. Vallahi, benden sonra sizin Allah’a ortak koşacağınızdan korkmuyorum. Fakat dünya (malı) konusunda birbirinizle yarışa girmenizden korkuyorum.”
Bize Rabî b. Süleyman b. Davud, ona İshak b. Bekir, ona babası (Bekir b. Mudar), ona Amr b. Haris, ona İbn Şihâb, ona Urve b. Zübeyir ve Said b. Müseyyeb, onlara da Hakim b. Hizam (ra) şöyle demiştir: Peygamber'den (dünyalık mal) istedim, o verdi, sonra yine istedim, yine verdi ve ardından şöyle buyurdu: "Ey Hakim! Şüphesiz bu dünya malı, yeşil, yemesi tatlıdır. Her kim bu malı gönül tokluğu ile alırsa, o mal kendisi için bereketli ve hayırlı kılınır. Her kim de bunu açgözlülükle alırsa bu mal, alan kimse için bereketli ve şerefli olmaz. O ihtiraslı kimse bir obur gibidir ki, daima yer, bir türlü doymaz. Veren el alan elden hayırlıdır." [Hakîm der ki: Ben: “ey Allah'ın Rasulü! Seni hak ile gönderen Allah'a yemin ederim ki, ben şu dünyadan ayrılıncaya kadar senden sonra hiçbir kimsenin malından bir şey almayacağım” dedim.]