224 Kayıt Bulundu.
İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır. (Allah'ın rızasını gözeterek) yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve kölelere sevdiği maldan harcar, namaz kılar, zekât verir. Antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. İşte doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır. Müttakîler ancak onlardır!
Açıklama: Geçmiş dönemlere ait bir olayı hikâyesi olması muhtemel olan bu rivâyette, ölünce yakılmasını vasiyet eden adamın, öldükten sonra dirilmekten ve Allah’ın kudretinden kuşku duyduğu anlaşılmaktadır. Burada bilinçli bir inkârdan değil, cehâletten söz edilebilir. Adam, yakılıp külleri dağıtılırsa belki bir daha diriltilmez ve ceza da görmez diye düşünmekte ve bunu da Allah korkusundan dolayı yapmaktadır. Eğer inkâr kastı olsaydı, adamın kendisini yakmalarını vasiyet etmesinin anlamı kalmazdı. Bu rivâyet her şeyden önce bize, hangi günahı işlersek işleyelim, Allah’ın rahmetinden ümidimizi kesmememiz gerektiğini anlatmaktadır. Bununla birlikte amellerimize güvenip kurtulduğumuz zehâbına da kapılmamak gerekir.