Giriş

Bize Behz ve Affân, onlara Süleyman; (T) Bize Hişâm, ona Süleyman b. Mu'temir, ona Affân, ona Sabit, ona Enes'in anlattığına göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Bu gece benim bir oğlum oldu. Ona babam İbrahim'in ismini verdim." Sonra onu Medine'de Ebu Seyf diye bilinen demircinin hanımı Ümmü Seyf'e (süt emzirmesi için) verdi. Bir gün Rasulullah (sav) çocuğu getirmeye gitti. Ben de kendisiyle beraber gittim. Ebu Seyf'in yanına vardığımızda o körüğünü üfürüyordu ve ev dumanla dol­muştu. Rasulullah'ın (sav) önünden hızlıca yürüdüm ve 'Ya Ebu Seyf! Rasulullah (sav) geldi' dedim. O da körüğe üfürmeyi durdurdu. Rasulullah (sav) geldi ve çocuğu istedi. Onu bağrına bastı. Çocuğun Rasulullah'ın (sav) kucağında can çekiştiğini gördüm. Hz. Peygamber'in (sav) gözleri yaşardı ve o şöyle buyurdu: "Göz yaşarır, kalp üzülür, fakat biz sadece Rabbimizin razı olacağı sözleri söyleriz. Vallahi Ya İbrahim! Senin için çok hüzünlüyüz."


    Öneri Formu
60405 HM013045 İbn Hanbel, III, 194

Bize Ebu Muhammed Abdullah b. Yusuf el-İsbahânî, ona Ebu’l-Abbâs Muhammed b. Ya‘kûb, ona Muhammed b. İshâk es-Sâğânî, ona Osman b. Salih, ona İbn Lehî‘a, ona Yezîd b. Habîb ve Ukayl b. Hâlid, onlara İbn Şihâb ez-Zührî, ona da Mâlik b. Enes (ra) şöyle rivayet etmiştir: "Hz. Peygamber’in (sav) cariyesi Mariye’den oğlu İbrahim doğunca Hz. Peygamber’in gönlüne şüphe düşecekti. Neyse ki Cebrail (as) geldi ve 'Selam sana ey İbrahim’in babası' dedi." [Eğer sabit ise bu hadiste cariyeden doğan çocuğun nesebinin sübutuna dair işaret vardır.]


    Öneri Formu
152513 BS15462 Beyhaki, Sünenü'l Kübra, VII, 651

Bize Ahmed b. Hanbel, ona Yahya b. Abdülmelik, ona Ata, ona da Cabir b. Abdullah (ra) şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (sav) döneminde, oğlu İbrahim'in öldüğü gün güneş tutulmuştu. İnsanlar; Güneş ancak, Hz. Peygamber'in (sav) oğlu İbrahim'in ölümü için tutuldu dediler. Hz. Peygamber kalktı, insanlara dört secde ile altı rükûlu bir namaz kıldırdı. Önce tekbir aldı, sonra kıraate başladı. Kıraati uzun yaptı. Sonra rükûu da kıyamı kadar uzattı. Sonra rükûdan başını kaldırdı, ilk kıraatinden daha kısa bir kıraat daha yaptı. Sonra yine bu kıyam kadar bir rükû daha yaptı. Sonra yine başını rükûdan kaldırdı ve ikinci kıyamdaki kıraatinden daha kısa bir kıraat daha yaptı. Sonra bu kıyam kadar bir rükû daha yaptı. Sonra yine başını rükûdan kaldırdı. Sonra secdeye gitti ve iki secde yaptı. Sonra yine kıyama kalktı ve secdeye gitmeden önce yine üç rukû yaptı, ki bunların her biri sonrakinden daha uzundu. Rükûu da takriben kıyamı kadar idi. Sonra geriledi, arkasındaki saflar da geriledi. Böylece kadınlar safına kadar varmıştık. Sonra ilerledi, cemaat da O'nunla birlikte ilerledi. Nihayet Hz. Peygamber, önceki yerinde durdu. Namazdan ayrıldığı zaman güneş de eski haline dönmüştü. Sonra şöyle buyurdu: "Ey insanlar! Güneş ve ay, ancak Aziz ve Celil olan Allah'ın ayetlerinden iki ayettir. Onlar, insanlardan hiçbir kimsenin ölümünden dolayı tutulmazlar. Siz böyle bir şey gördüğünüzde, tutulma bitinceye kadar namaz kılınız." [(Ravi Ahmed b. Hanbel) bundan sonra hadisin kalanını zikretmiştir.]


Açıklama: Bu rivayette ay ve güneş tutulması esnasında Hz. Peygamber’in, iki rekâtlı bir namaz kıldığı belirtilmektedir. Bu namaz, fukahanın cumhuruna göre sünnettir. Bu namazın kılınış şekli, diğer namazlardan farklıdır. Öncelikle kıyamı, rükûu ve secdeleri çok uzundur. Sonra bazı hadislerde Hz. Peygamber’in her rekâtta iki rükû yaptığı ifade edilmekte, bazılarında ise üç rükû yaptığı söylenmektedir. Rukûlar rukû arasında da uzun bir kırâat yapılır. İmâm Mâlik, Şâfiî ve Ahmed b. Hanbel, iki rukû ile kılınması gerektiğine kanidirler. Hanefîler’e göre ise diğer namazlar gibi tek rukû ile kılınır. Hanefîler bu konuda Ebû Davud ve Nesâî'de zikredilen Semüre b. Cündüb ve Numan b. Beşir'den gelen rivayetlere dayanırlar. Hz. Peygamber'in bu namazları birden çok defa kıldığı düşünülürse, her seferinde farklı şekilde kıldığı, dolayısıyla bu konudaki farklı rivayetlerin bir ihtilaftan değil, farklı uygulamaların naklinden ibaret olduğu ve böylece bunlardan herhangi birini kılmanın câiz olduğu düşünülebilir. Rivayetlerden anlaşıldığına göre, Hz. Peygamber, sanki tutulmanın sona ermesi ile namazı tamamlamayı birbirine denk getirmeye çalışmaktadır. Bu uygulamada, güneş veya ay tutulması süresince her türlü musibetlerden Allah'a sığınmak, bu süreyi ibadet halinde geçirmek düşüncesi yatmaktadır.

    Öneri Formu
8725 D001178 Ebu Davud, Salatu'l-İstiska, 4

Bize Abdullah b. Muhammed, ona Haşim b. Kasım, ona Ebu Muaviye eş-Şeybân, ona Ziyad b. İlâka, ona da Muğîra b. Şu'be es-Sekafî şöyle demiştir: Rasulullah (sav) zamanında, oğlu İbrahim'in öldüğü gün güneş tutuldu. İnsanlar, 'Güneş, İbrahim'in ölümünden dolayı tutuldu' dediler. Bunun üzerine Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Şüphesiz güneş ile ay, hiçbir kimsenin ölümünden ya da yaşaması sebebiyle tutulmazlar. Ancak ay veya güneş tutulmalarını gördüğünüz zaman hemen namaz kılın ve Allah'a dua edin."


    Öneri Formu
7654 B001043 Buhari, Küsûf, 1


Açıklama: Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım: إِنَّمَا الشَّمْسُ وَالْقَمَرُ آيَتَانِ مِنْ آيَاتِ اللَّهِ وَإِنَّهُمَا لاَ يَنْكَسِفَانِ لِمَوْتِ أَحَدٍ مِنَ النَّاسِ

    Öneri Formu
3287 M002102 Müslim, Küsûf, 10


    Öneri Formu
3308 M002116 Müslim, Küsûf, 23


    Öneri Formu
3317 M002122 Müslim, Küsûf, 29


    Öneri Formu
20101 D003187 Ebu Davud, Cenaiz, 48, 49


    Öneri Formu
20105 D003188 Ebu Davud, Cenaiz, 48, 49


    Öneri Formu
274737 D003188-2 Ebu Davud, Cenaiz, 48, 49