Bize İbn Nümeyr, ona Haccâc b. Dînâr, ona Muhammed b. Zekvân, ona Şehr b. Havşeb, ona da Amr b. Abese şöyle rivayet etmiştir:
Hz. Peygamber'e (sav) geldim ve "Ey Allah’ın Rasulü, bu işte sana uyan (Müslüman olan) kimlerdir" dedim. "Bir hür ve bir köle" dedi. "İslam nedir?" diye sordum. "Güzel ve temiz söz söylemek, bir yemek ikram yedirmek" buyurdu. "İman nedir?" dedim. "Sabır ve müsamaha göstermek" dedi. "Hangi İslam daha faziletlidir" diye sordum. "Kişinin dilinden ve elinden Müslümanların zarar görmemesidir" buyurdu. "Hangi iman daha faziletlidir?" diye sordum. " Güzel ahlak" buyurdu. "Hangi namaz daha daha faziletlidir?" dedim. "Kunûtu daha uzun olan" buyurdu. "Hangi hicret daha değerlidir?" dedim. "Rabbin (ac) hoşlanmadığı şeyleri terk etmek" buyurdu. "Hangi Cihad daha değerlidir?" dedim. "Kişinin atının vurulduğu, kanının akıtıldığı" buyurdu. "Hangi saat(te ibadet) daha değerlidir?" diye sordum. "Gecenin son vaktinde" buyurdu. sonra şöyle devam etti: "O vakitten fecir doğuncaya kadar kılınan namaza tanık olunur ve yazılır. Fecir vakti olduğunda sabah namazını kılıncaya kadar sabah namazının iki rekat sünneti dışında (nafile) namaz kılınmaz. Sabah namazını kıldıktan sonra güneş doğuncaya kadar bekle. Güneş doğduğunda şeytanın iki boynuzu arasından doğar. O vakitte kafirler ibadet eder. Sen güneş iyice yükselinceye kadar bekle. Güneş iyice yükseldiğinde itibaren gölgenin mızrak boyu olduğu zamana kadar kılınan namaza tanık olunur ve yazılır. Gölge mızrak boyu kadar olduğundan itibaren güneşin batıya doğru meyletmeye başladığı zamana kadar namaz kılmayı bırak. Güneş batıya doğru meyletmeye başladıktan itibaren güneş batıncaya kadar kılınan namaza tanık olunur ve yazılır. Güneş batarken namaz kılmayı bırak. Çünkü güneş şeytanın iki boynuzu arasından batar ve o vakitte kafirler ibadet eder."
Açıklama: Hadiste geçen hür kişi Hz. Ebubekir, köle kişi de Hz. Bilal'dir.
Zayıflık ve inkıta barındırmaktadır.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
68535, HM019655
Hadis:
حَدَّثَنَا ابْنُ نُمَيْرٍ حَدَّثَنَا حَجَّاجٌ يَعْنِي ابْنَ دِينَارٍ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ ذَكْوَانَ عَنْ شَهْرِ بْنِ حَوْشَبٍ عَنْ عَمْرِو بْنِ عَبَسَةَ قَالَ
أَتَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ مَنْ تَبِعَكَ عَلَى هَذَا الْأَمْرِ قَالَ حُرٌّ وَعَبْدٌ قُلْتُ مَا الْإِسْلَامُ قَالَ طِيبُ الْكَلَامِ وَإِطْعَامُ الطَّعَامِ قُلْتُ مَا الْإِيمَانُ قَالَ الصَّبْرُ وَالسَّمَاحَةُ قَالَ قُلْتُ أَيُّ الْإِسْلَامِ أَفْضَلُ قَالَ مَنْ سَلِمَ الْمُسْلِمُونَ مِنْ لِسَانِهِ وَيَدِهِ قَالَ قُلْتُ أَيُّ الْإِيمَانِ أَفْضَلُ قَالَ خُلُقٌ حَسَنٌ قَالَ قُلْتُ أَيُّ الصَّلَاةِ أَفْضَلُ قَالَ طُولُ الْقُنُوتِ قَالَ قُلْتُ أَيُّ الْهِجْرَةِ أَفْضَلُ قَالَ أَنْ تَهْجُرَ مَا كَرِهَ رَبُّكَ عَزَّ وَجَلَّ قَالَ قُلْتُ فَأَيُّ الْجِهَادِ أَفْضَلُ قَالَ مَنْ عُقِرَ جَوَادُهُ وَأُهْرِيقَ دَمُهُ قَالَ قُلْتُ أَيُّ السَّاعَاتِ أَفْضَلُ قَالَ جَوْفُ اللَّيْلِ الْآخِرُ ثُمَّ الصَّلَاةُ مَكْتُوبَةٌ مَشْهُودَةٌ حَتَّى يَطْلُعَ الْفَجْرُ فَإِذَا طَلَعَ الْفَجْرُ فَلَا صَلَاةَ إِلَّا الرَّكْعَتَيْنِ حَتَّى تُصَلِّيَ الْفَجْرَ فَإِذَا صَلَّيْتَ صَلَاةَ الصُّبْحِ فَأَمْسِكْ عَنْ الصَّلَاةِ حَتَّى تَطْلُعَ الشَّمْسُ فَإِذَا طَلَعَتْ الشَّمْسُ فَإِنَّهَا تَطْلُعُ فِي قَرْنَيْ شَيْطَانٍ وَإِنَّ الْكُفَّارَ يُصَلُّونَ لَهَا فَأَمْسِكْ عَنْ الصَّلَاةِ حَتَّى تَرْتَفِعَ فَإِذَا ارْتَفَعَتْ فَالصَّلَاةُ مَكْتُوبَةٌ مَشْهُودَةٌ حَتَّى يَقُومَ الظِّلُّ قِيَامَ الرُّمْحِ فَإِذَا كَانَ كَذَلِكَ فَأَمْسِكْ عَنْ الصَّلَاةِ حَتَّى تَمِيلَ فَإِذَا مَالَتْ فَالصَّلَاةُ مَكْتُوبَةٌ مَشْهُودَةٌ حَتَّى تَغْرُبَ الشَّمْسُ فَإِذَا كَانَ عِنْدَ غُرُوبِهَا فَأَمْسِكْ عَنْ الصَّلَاةِ فَإِنَّهَا تَغْرُبُ أَوْ تَغِيبُ فِي قَرْنَيْ شَيْطَانٍ وَإِنَّ الْكُفَّارَ يُصَلُّونَ لَهَا
Tercemesi:
Bize İbn Nümeyr, ona Haccâc b. Dînâr, ona Muhammed b. Zekvân, ona Şehr b. Havşeb, ona da Amr b. Abese şöyle rivayet etmiştir:
Hz. Peygamber'e (sav) geldim ve "Ey Allah’ın Rasulü, bu işte sana uyan (Müslüman olan) kimlerdir" dedim. "Bir hür ve bir köle" dedi. "İslam nedir?" diye sordum. "Güzel ve temiz söz söylemek, bir yemek ikram yedirmek" buyurdu. "İman nedir?" dedim. "Sabır ve müsamaha göstermek" dedi. "Hangi İslam daha faziletlidir" diye sordum. "Kişinin dilinden ve elinden Müslümanların zarar görmemesidir" buyurdu. "Hangi iman daha faziletlidir?" diye sordum. " Güzel ahlak" buyurdu. "Hangi namaz daha daha faziletlidir?" dedim. "Kunûtu daha uzun olan" buyurdu. "Hangi hicret daha değerlidir?" dedim. "Rabbin (ac) hoşlanmadığı şeyleri terk etmek" buyurdu. "Hangi Cihad daha değerlidir?" dedim. "Kişinin atının vurulduğu, kanının akıtıldığı" buyurdu. "Hangi saat(te ibadet) daha değerlidir?" diye sordum. "Gecenin son vaktinde" buyurdu. sonra şöyle devam etti: "O vakitten fecir doğuncaya kadar kılınan namaza tanık olunur ve yazılır. Fecir vakti olduğunda sabah namazını kılıncaya kadar sabah namazının iki rekat sünneti dışında (nafile) namaz kılınmaz. Sabah namazını kıldıktan sonra güneş doğuncaya kadar bekle. Güneş doğduğunda şeytanın iki boynuzu arasından doğar. O vakitte kafirler ibadet eder. Sen güneş iyice yükselinceye kadar bekle. Güneş iyice yükseldiğinde itibaren gölgenin mızrak boyu olduğu zamana kadar kılınan namaza tanık olunur ve yazılır. Gölge mızrak boyu kadar olduğundan itibaren güneşin batıya doğru meyletmeye başladığı zamana kadar namaz kılmayı bırak. Güneş batıya doğru meyletmeye başladıktan itibaren güneş batıncaya kadar kılınan namaza tanık olunur ve yazılır. Güneş batarken namaz kılmayı bırak. Çünkü güneş şeytanın iki boynuzu arasından batar ve o vakitte kafirler ibadet eder."
Açıklama:
Hadiste geçen hür kişi Hz. Ebubekir, köle kişi de Hz. Bilal'dir.
Zayıflık ve inkıta barındırmaktadır.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ahmed b. Hanbel, Müsned-i Ahmed, Amr b. Abese 19655, 6/572
Senetler:
1. Ebu Necih Amr b. Abese es-Sülemî (Amr b. Abese b. Halid b. Huzeyfe b. Amr)
2. Şehr b. Havşeb el-Eşarî (Şehr b. Havşeb)
3. Muhammed b. Zekvan el-Ezdî (Muhammed b. Zekvan)
4. Haccac b. Dinar el-Eşcei (Haccac b. Dinar)
5. Ebu Hişam Abdullah b. Nümeyr el-Hemdânî (Abdullah b. Nümeyr b. Abdullah b. Ebu Hayye)
Konular:
Ahlak, güzel ahlak
Din, Allah nezdinde makbul olan din İslam Dinidir
Dürüstlük, özde ve sözde samimi olmak
İman
İman, imanın bireysel ve toplumsal tezahürleri
İslam, islam nedir?
Konuşma, konuşma adabı
KTB, ADAB
KTB, İMAN
Namaz, faziletlisi
Siyer, hicret, öncesinde Mekke ve hatıralar
Siyer, Hz. Peygamber'in Mekke döneminde çektiği sıkıntılar
Tebliğ, dine davet ve tebliğde metot
Teşvik edilenler, Yemek yedirmek, fazileti
Bize İshak b. İbrahim el-Hanzalî, İbn Ebu Ömer, Muhammed b. Râfi' ve Abd b. Humeyd, onlara Abdürrezzak, ona Mamer, ona ez-Zührî, ona Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe, ona İbn Abbas ona da Ebu Süfyan şöyle demiştir: Rasulullah (sav) ile aramızda (hudeybiye antlaşması yapıldıktan sonraki) barış zamanında (Şam'a) gitmiştim. Şam'da bulunduğum sırada Rasulullah'tan (sav) Herakleios'a bir mektup geldi. Mektubu getiren Dihye el-Kelbî onu Busrâ şehrinin valisine, o da Herakleios'a verdi. Herakleios da peygamberlik iddiasında bulunan bu adamın memleketinden birleri var mı burada dedi. Onlar da evet dediler. Birkaç Kureyşli ile birlikte davet edildik ve Herakleios'un huzuruna çıkarak karşısına oturtulduk. Herakleios; peygamberlik iddia eden bu adama soy olarak en yakınınız kim dedi. Ben de benim dedim. Bunun üzerine beni karşısına, arkadaşlarımı da arkama oturttular. Daha sonra tercümanı getirdiler. Herakleios; bunlara söyle! Ben bu adama (Ebu Süfyan'a) peygamberlik iddia eden adam hakkında sorular soracağım. Şayet yalan söylerse bana söylesinler dedi. Ebu Süfyan; vallahi, arkadaşlarımın beni yalancılıkla kınamayacaklarını bilsem yalan söylerdim dedi Sonra Herakleios tercümanına ona aranızda onun nesebi nasıldır diye sor dedi. Ben de nesebi soyludur dedim. Herakleios; peki atalarından melik olan kimse var mıydı dedi. Ben de hayır dedim. Herakleios; peygamberlik iddia etmeden önce onun yalanına şahit oldunuz mu hiç dedi. Ben de hayır dedim. Herakleios; peki ona iman edenler toplumun ileri gelenleri mi yoksa zayıfları mı dedi. Ben de zayıflarıdır dedim. Herakleios; ona uyanların sayıları artıyor mu yoksa azalıyor mu dedi. Ben de sayıları artıyor dedim. Herakleios; ona inandıktan sonra, kızarak dininden dönen oluyor mu dedi. Ben de hayır dedim. Herakleios; hiç onunla savaştınız mı dedi. Ben de evet dedim. Herakleios; peki aranızdaki savaş nasıl sonuçlandı dedi. Ben de nöbetleşe oluyordu, bazen onlar bazen de biz kazanırdık dedim. Herakleios; sözünü çiğneyip antlaşmayı bozar mı dedi. Ben de hayır, ama bu ateşkes süresince ne yapacağını bilemeyiz dedim. Ebu Süfyan der ki: Vallahi bundan başka olumsuz bir söz söyleyemedim. Herakleios; peki ondan önce peygamberlik iddiasında bulunan oldu mu dedi. Ben de hayır dedim. Sonra Herakleios tercümanına; ona şunları söyle dedi ve şöyle devam etti: Ben sana soyunu sordum sen soylu olduğunu söyledin. Peygamberler de bu şekilde toplumlarının soylu ve şereflilerinden seçilirler. Sonra ataları arasında bir melikin var olup olmadığını sordum, olmadığını söyledin. Şayet atalarından biri melik olsaydı atalarının eski saltanatına yeniden sahip olmak istiyor derdim. Taraftarları, toplumun ileri gelenler mi yoksa zayıfları mı diye sordum, sen de, zayıflarıdır, dedin. Nitekim peygamberlerin taraftarları da böyledirler. Peygamberlik iddiasından önce yalanına şahit olup olmadığınızı sordum, yalanına şahit olmadığınızı söyledin. İnsanlara yalan söylemediğine göre anladım ki Allah adına da yalan söyleyemez. İnsanların, ona kızarak sonradan dinlerinden ayrılıp ayrılmadığını sordum, ayrılmadıklarını söyledin. İşte kalbe giren iman böyledir. Ona inananlar artıyor mu, azalıyor mu sordum, arttıklarını söyledin. İşte iman tamama erinceye kadar böyledir. Sana, onunla savaşıp savaşmadığınızı sordum, savaştığınızı bazen onun bazen de sizin kazandığınızı söyledin. İşte peygamberler de böyle imtihan edilirler. Ama en sonunda kazanan onlar olur. sana, onun sözünü çiğneyip çiğnemediğini sordum, sözünde durduğunu söyledin. İşte peygamberler de böyledirler, verdiği sözü çiğnemezler. Ondan önce başka birinin böyle bir iddiada bulunup bulunmadığını sordum, hayır dedin. Eğer daha önce böyle bir iddiada bulunan biri olsaydı bu adam da onu taklit ediyor derdim. Daha sonra Herakleios; size ne emrediyor diye sordu. Ben de bize namaz kılmayı, zekat vermeyi, akrabalık bağlarını koruyup gözetmeyi ve iffetli olmayı emrediyor dedim. Herakleios; eğer bu dediklerin onda varsa, o hak bir peygamberdir. Ben onun ortaya çıkacağını biliyordum ama sizden biri olacağını tahmin etmiyordum. Şayet ona yetişebileceğimi bilseydim onunla görüşmek isterdim. Eğer yanında olsaydım ayaklarını yıkardım. O kesinlikle, bir gün ayaklarımın bastığı şu topraklara hakim olacak dedi. Sonra Rasulullah'ın (sav) mektubunu getirtip okudu. İçinde şunlar yazıyordu:
"Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla. Allah'ın Rasulü Muhammed'den Rum kralı Herakleios'a. Hidayete uyanlara selam olsun. Seni İslam'a davet ediyorum. İslam'a gir ki kurtuluşa eresin. İslam'a gir ki Allah sana iki kere sevap versin. Eğer kabul etmezsen halkının vebalini de boynunda taşırsın." "Ey kitap ehli! Aramızdaki ortak bir söze gelin: Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim. Şahit olun ki biz Müslümanlardanız." (Ali İmran, 64). Mektubu okumayı bitirince etrafındakiler söylenmeye başladılar, gürültü oluştu. Bizim çıkarılmamız emredildi. Çıktığımız esnada arkadaşlarıma; İbn Ebu Kebşe'nin meselesi iyice büyüdü. Roma kralı bile ondan korkuyor dedim. Rasulullah'ın (sav) zafere kavuşacağı konusunda kesin kanaat besliyordum. Ta ki Allah bana İslam'ı nasip etti.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
2599, M004607
Hadis:
حَدَّثَنَا إِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ الْحَنْظَلِىُّ وَابْنُ أَبِى عُمَرَ وَمُحَمَّدُ بْنُ رَافِعٍ وَعَبْدُ بْنُ حُمَيْدٍ - وَاللَّفْظُ لاِبْنِ رَافِعٍ - قَالَ ابْنُ رَافِعٍ وَابْنُ أَبِى عُمَرَ حَدَّثَنَا وَقَالَ الآخَرَانِ أَخْبَرَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ أَخْبَرَنَا مَعْمَرٌ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُتْبَةَ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ أَنَّ أَبَا سُفْيَانَ أَخْبَرَهُ مِنْ فِيهِ إِلَى فِيهِ قَالَ انْطَلَقْتُ فِى الْمُدَّةِ الَّتِى كَانَتْ بَيْنِى وَبَيْنَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ فَبَيْنَا أَنَا بِالشَّأْمِ إِذْ جِىءَ بِكِتَابٍ مِنْ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم إِلَى هِرَقْلَ يَعْنِى عَظِيمَ الرُّومِ - قَالَ - وَكَانَ دِحْيَةُ الْكَلْبِىُّ جَاءَ بِهِ فَدَفَعَهُ إِلَى عَظِيمِ بُصْرَى فَدَفَعَهُ عَظِيمُ بُصْرَى إِلَى هِرَقْلَ فَقَالَ هِرَقْلُ هَلْ هَا هُنَا أَحَدٌ مِنْ قَوْمِ هَذَا الرَّجُلِ الَّذِى يَزْعُمُ أَنَّهُ نَبِىٌّ قَالُوا نَعَمْ - قَالَ - فَدُعِيتُ فِى نَفَرٍ مِنْ قُرَيْشٍ فَدَخَلْنَا عَلَى هِرَقْلَ فَأَجْلَسَنَا بَيْنَ يَدَيْهِ فَقَالَ أَيُّكُمْ أَقْرَبُ نَسَبًا مِنْ هَذَا الرَّجُلِ الَّذِى يَزْعُمُ أَنَّهُ نَبِىٌّ فَقَالَ أَبُو سُفْيَانَ فَقُلْتُ أَنَا. فَأَجْلَسُونِى بَيْنَ يَدَيْهِ وَأَجْلَسُوا أَصْحَابِى خَلْفِى ثُمَّ دَعَا بِتَرْجُمَانِهِ فَقَالَ لَهُ قُلْ لَهُمْ إِنِّى سَائِلٌ هَذَا عَنِ الرَّجُلِ الَّذِى يَزْعُمُ أَنَّهُ نَبِىٌّ فَإِنْ كَذَبَنِى فَكَذِّبُوهُ. قَالَ فَقَالَ أَبُو سُفْيَانَ وَايْمُ اللَّهِ لَوْلاَ مَخَافَةَ أَنْ يُؤْثَرَ عَلَىَّ الْكَذِبُ لَكَذَبْتُ. ثُمَّ قَالَ لِتَرْجُمَانِهِ سَلْهُ كَيْفَ حَسَبُهُ فِيكُمْ قَالَ قُلْتُ هُوَ فِينَا ذُو حَسَبٍ قَالَ فَهَلْ كَانَ مِنْ آبَائِهِ مَلِكٌ قُلْتُ لاَ. قَالَ فَهَلْ كُنْتُمْ تَتَّهِمُونَهُ بِالْكَذِبِ قَبْلَ أَنْ يَقُولَ مَا قَالَ قُلْتُ لاَ. قَالَ وَمَنْ يَتَّبِعُهُ أَشْرَافُ النَّاسِ أَمْ ضُعَفَاؤُهُمْ قَالَ قُلْتُ بَلْ ضُعَفَاؤُهُمْ. قَالَ أَيَزِيدُونَ أَمْ يَنْقُصُونَ قَالَ قُلْتُ لاَ بَلْ يَزِيدُونَ. قَالَ هَلْ يَرْتَدُّ أَحَدٌ مِنْهُمْ عَنْ دِينِهِ بَعْدَ أَنْ يَدْخُلَ فِيهِ سَخْطَةً لَهُ قَالَ قُلْتُ لاَ. قَالَ فَهَلْ قَاتَلْتُمُوهُ قُلْتُ نَعَمْ. قَالَ فَكَيْفَ كَانَ قِتَالُكُمْ إِيَّاهُ قَالَ قُلْتُ تَكُونُ الْحَرْبُ بَيْنَنَا وَبَيْنَهُ سِجَالاً يُصِيبُ مِنَّا وَنُصِيبُ مِنْهُ. قَالَ فَهَلْ يَغْدِرُ قُلْتُ لاَ. وَنَحْنُ مِنْهُ فِى مُدَّةٍ لاَ نَدْرِى مَا هُوَ صَانِعٌ فِيهَا. قَالَ فَوَاللَّهِ مَا أَمْكَنَنِى مِنْ كَلِمَةٍ أُدْخِلُ فِيهَا شَيْئًا غَيْرَ هَذِهِ. قَالَ فَهَلْ قَالَ هَذَا الْقَوْلَ أَحَدٌ قَبْلَهُ قَالَ قُلْتُ لاَ. قَالَ لِتَرْجُمَانِهِ قُلْ لَهُ إِنِّى سَأَلْتُكَ عَنْ حَسَبِهِ فَزَعَمْتَ أَنَّهُ فِيكُمْ ذُو حَسَبٍ وَكَذَلِكَ الرُّسُلُ تُبْعَثُ فِى أَحْسَابِ قَوْمِهَا. وَسَأَلْتُكَ هَلْ كَانَ فِى آبَائِهِ مَلِكٌ فَزَعَمْتَ أَنْ لاَ. فَقُلْتُ لَوْ كَانَ مِنْ آبَائِهِ مَلِكٌ قُلْتُ رَجُلٌ يَطْلُبُ مُلْكَ آبَائِهِ. وَسَأَلْتُكَ عَنْ أَتْبَاعِهِ أَضُعَفَاؤُهُمْ أَمْ أَشْرَافُهُمْ فَقُلْتَ بَلْ ضُعَفَاؤُهُمْ وَهُمْ أَتْبَاعُ الرُّسُلِ. وَسَأَلْتُكَ هَلْ كُنْتُمْ تَتَّهِمُونَهُ بِالْكَذِبِ قَبْلَ أَنْ يَقُولَ مَا قَالَ فَزَعَمْتَ أَنْ لاَ. فَقَدْ عَرَفْتُ أَنَّهُ لَمْ يَكُنْ لِيَدَعَ الْكَذِبَ عَلَى النَّاسِ ثُمَّ يَذْهَبَ فَيَكْذِبَ عَلَى اللَّهِ. وَسَأَلْتُكَ هَلْ يَرْتَدُّ أَحَدٌ مِنْهُمْ عَنْ دِينِهِ بَعْدَ أَنْ يَدْخُلَهُ سَخْطَةً لَهُ فَزَعَمْتَ أَنْ لاَ. وَكَذَلِكَ الإِيمَانُ إِذَا خَالَطَ بَشَاشَةَ الْقُلُوبِ. وَسَأَلْتُكَ هَلْ يَزِيدُونَ أَوْ يَنْقُصُونَ فَزَعَمْتَ أَنَّهُمْ يَزِيدُونَ وَكَذَلِكَ الإِيمَانُ حَتَّى يَتِمَّ. وَسَأَلْتُكَ هَلْ قَاتَلْتُمُوهُ فَزَعَمْتَ أَنَّكُمْ قَدْ قَاتَلْتُمُوهُ فَتَكُونُ الْحَرْبُ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُ سِجَالاً يَنَالُ مِنْكُمْ وَتَنَالُونَ مِنْهُ. وَكَذَلِكَ الرُّسُلُ تُبْتَلَى ثُمَّ تَكُونُ لَهُمُ الْعَاقِبَةُ وَسَأَلْتُكَ هَلْ يَغْدِرُ فَزَعَمْتَ أَنَّهُ لاَ يَغْدِرُ. وَكَذَلِكَ الرُّسُلُ لاَ تَغْدِرُ. وَسَأَلْتُكَ هَلْ قَالَ هَذَا الْقَوْلَ أَحَدٌ قَبْلَهُ فَزَعَمْتَ أَنْ لاَ. فَقُلْتُ لَوْ قَالَ هَذَا الْقَوْلَ أَحَدٌ قَبْلَهُ قُلْتُ رَجُلٌ ائْتَمَّ بِقَوْلٍ قِيلَ قَبْلَهُ. قَالَ ثُمَّ قَالَ بِمَ يَأْمُرُكُمْ قُلْتُ يَأْمُرُنَا بِالصَّلاَةِ وَالزَّكَاةِ وَالصِّلَةِ وَالْعَفَافِ قَالَ إِنْ يَكُنْ مَا تَقُولُ فِيهِ حَقًّا فَإِنَّهُ نَبِىٌّ وَقَدْ كُنْتُ أَعْلَمُ أَنَّهُ خَارِجٌ وَلَمْ أَكُنْ أَظُنُّهُ مِنْكُمْ وَلَوْ أَنِّى أَعْلَمُ أَنِّى أَخْلُصُ إِلَيْهِ لأَحْبَبْتُ لِقَاءَهُ وَلَوْ كُنْتُ عِنْدَهُ لَغَسَلْتُ عَنْ قَدَمَيْهِ وَلَيَبْلُغَنَّ مُلْكُهُ مَا تَحْتَ قَدَمَىَّ. قَالَ ثُمَّ دَعَا بِكِتَابِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَرَأَهُ فَإِذَا فِيهِ
"بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ مِنْ مُحَمَّدٍ رَسُولِ اللَّهِ إِلَى هِرَقْلَ عَظِيمِ الرُّومِ سَلاَمٌ عَلَى مَنِ اتَّبَعَ الْهُدَى أَمَّا بَعْدُ فَإِنِّى أَدْعُوكَ بِدِعَايَةِ الإِسْلاَمِ أَسْلِمْ تَسْلَمْ وَأَسْلِمْ يُؤْتِكَ اللَّهُ أَجْرَكَ مَرَّتَيْنِ وَإِنْ تَوَلَّيْتَ فَإِنَّ عَلَيْكَ إِثْمَ الأَرِيسِيِّينَ." وَ "(يَا أَهْلَ الْكِتَابِ تَعَالَوْا إِلَى كَلِمَةٍ سَوَاءٍ بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمْ أَنْ لاَ نَعْبُدَ إِلاَّ اللَّهَ وَلاَ نُشْرِكَ بِهِ شَيْئًا وَلاَ يَتَّخِذَ بَعْضُنَا بَعْضًا أَرْبَابًا مِنْ دُونِ اللَّهِ فَإِنْ تَوَلَّوْا فَقُولُوا اشْهَدُوا بِأَنَّا مُسْلِمُونَ)" فَلَمَّا فَرَغَ مِنْ قِرَاءَةِ الْكِتَابِ ارْتَفَعَتِ الأَصْوَاتُ عِنْدَهُ وَكَثُرَ اللَّغْطُ وَأَمَرَ بِنَا فَأُخْرِجْنَا. قَالَ فَقُلْتُ لأَصْحَابِى حِينَ خَرَجْنَا لَقَدْ أَمِرَ أَمْرُ ابْنِ أَبِى كَبْشَةَ إِنَّهُ لَيَخَافُهُ مَلِكُ بَنِى الأَصْفَرِ - قَالَ - فَمَا زِلْتُ مُوقِنًا بِأَمْرِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَنَّهُ سَيَظْهَرُ حَتَّى أَدْخَلَ اللَّهُ عَلَىَّ الإِسْلاَمَ.
Tercemesi:
Bize İshak b. İbrahim el-Hanzalî, İbn Ebu Ömer, Muhammed b. Râfi' ve Abd b. Humeyd, onlara Abdürrezzak, ona Mamer, ona ez-Zührî, ona Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe, ona İbn Abbas ona da Ebu Süfyan şöyle demiştir: Rasulullah (sav) ile aramızda (hudeybiye antlaşması yapıldıktan sonraki) barış zamanında (Şam'a) gitmiştim. Şam'da bulunduğum sırada Rasulullah'tan (sav) Herakleios'a bir mektup geldi. Mektubu getiren Dihye el-Kelbî onu Busrâ şehrinin valisine, o da Herakleios'a verdi. Herakleios da peygamberlik iddiasında bulunan bu adamın memleketinden birleri var mı burada dedi. Onlar da evet dediler. Birkaç Kureyşli ile birlikte davet edildik ve Herakleios'un huzuruna çıkarak karşısına oturtulduk. Herakleios; peygamberlik iddia eden bu adama soy olarak en yakınınız kim dedi. Ben de benim dedim. Bunun üzerine beni karşısına, arkadaşlarımı da arkama oturttular. Daha sonra tercümanı getirdiler. Herakleios; bunlara söyle! Ben bu adama (Ebu Süfyan'a) peygamberlik iddia eden adam hakkında sorular soracağım. Şayet yalan söylerse bana söylesinler dedi. Ebu Süfyan; vallahi, arkadaşlarımın beni yalancılıkla kınamayacaklarını bilsem yalan söylerdim dedi Sonra Herakleios tercümanına ona aranızda onun nesebi nasıldır diye sor dedi. Ben de nesebi soyludur dedim. Herakleios; peki atalarından melik olan kimse var mıydı dedi. Ben de hayır dedim. Herakleios; peygamberlik iddia etmeden önce onun yalanına şahit oldunuz mu hiç dedi. Ben de hayır dedim. Herakleios; peki ona iman edenler toplumun ileri gelenleri mi yoksa zayıfları mı dedi. Ben de zayıflarıdır dedim. Herakleios; ona uyanların sayıları artıyor mu yoksa azalıyor mu dedi. Ben de sayıları artıyor dedim. Herakleios; ona inandıktan sonra, kızarak dininden dönen oluyor mu dedi. Ben de hayır dedim. Herakleios; hiç onunla savaştınız mı dedi. Ben de evet dedim. Herakleios; peki aranızdaki savaş nasıl sonuçlandı dedi. Ben de nöbetleşe oluyordu, bazen onlar bazen de biz kazanırdık dedim. Herakleios; sözünü çiğneyip antlaşmayı bozar mı dedi. Ben de hayır, ama bu ateşkes süresince ne yapacağını bilemeyiz dedim. Ebu Süfyan der ki: Vallahi bundan başka olumsuz bir söz söyleyemedim. Herakleios; peki ondan önce peygamberlik iddiasında bulunan oldu mu dedi. Ben de hayır dedim. Sonra Herakleios tercümanına; ona şunları söyle dedi ve şöyle devam etti: Ben sana soyunu sordum sen soylu olduğunu söyledin. Peygamberler de bu şekilde toplumlarının soylu ve şereflilerinden seçilirler. Sonra ataları arasında bir melikin var olup olmadığını sordum, olmadığını söyledin. Şayet atalarından biri melik olsaydı atalarının eski saltanatına yeniden sahip olmak istiyor derdim. Taraftarları, toplumun ileri gelenler mi yoksa zayıfları mı diye sordum, sen de, zayıflarıdır, dedin. Nitekim peygamberlerin taraftarları da böyledirler. Peygamberlik iddiasından önce yalanına şahit olup olmadığınızı sordum, yalanına şahit olmadığınızı söyledin. İnsanlara yalan söylemediğine göre anladım ki Allah adına da yalan söyleyemez. İnsanların, ona kızarak sonradan dinlerinden ayrılıp ayrılmadığını sordum, ayrılmadıklarını söyledin. İşte kalbe giren iman böyledir. Ona inananlar artıyor mu, azalıyor mu sordum, arttıklarını söyledin. İşte iman tamama erinceye kadar böyledir. Sana, onunla savaşıp savaşmadığınızı sordum, savaştığınızı bazen onun bazen de sizin kazandığınızı söyledin. İşte peygamberler de böyle imtihan edilirler. Ama en sonunda kazanan onlar olur. sana, onun sözünü çiğneyip çiğnemediğini sordum, sözünde durduğunu söyledin. İşte peygamberler de böyledirler, verdiği sözü çiğnemezler. Ondan önce başka birinin böyle bir iddiada bulunup bulunmadığını sordum, hayır dedin. Eğer daha önce böyle bir iddiada bulunan biri olsaydı bu adam da onu taklit ediyor derdim. Daha sonra Herakleios; size ne emrediyor diye sordu. Ben de bize namaz kılmayı, zekat vermeyi, akrabalık bağlarını koruyup gözetmeyi ve iffetli olmayı emrediyor dedim. Herakleios; eğer bu dediklerin onda varsa, o hak bir peygamberdir. Ben onun ortaya çıkacağını biliyordum ama sizden biri olacağını tahmin etmiyordum. Şayet ona yetişebileceğimi bilseydim onunla görüşmek isterdim. Eğer yanında olsaydım ayaklarını yıkardım. O kesinlikle, bir gün ayaklarımın bastığı şu topraklara hakim olacak dedi. Sonra Rasulullah'ın (sav) mektubunu getirtip okudu. İçinde şunlar yazıyordu:
"Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla. Allah'ın Rasulü Muhammed'den Rum kralı Herakleios'a. Hidayete uyanlara selam olsun. Seni İslam'a davet ediyorum. İslam'a gir ki kurtuluşa eresin. İslam'a gir ki Allah sana iki kere sevap versin. Eğer kabul etmezsen halkının vebalini de boynunda taşırsın." "Ey kitap ehli! Aramızdaki ortak bir söze gelin: Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim. Şahit olun ki biz Müslümanlardanız." (Ali İmran, 64). Mektubu okumayı bitirince etrafındakiler söylenmeye başladılar, gürültü oluştu. Bizim çıkarılmamız emredildi. Çıktığımız esnada arkadaşlarıma; İbn Ebu Kebşe'nin meselesi iyice büyüdü. Roma kralı bile ondan korkuyor dedim. Rasulullah'ın (sav) zafere kavuşacağı konusunda kesin kanaat besliyordum. Ta ki Allah bana İslam'ı nasip etti.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Cihâd ve's-Siyer 4607, /755
Senetler:
()
Konular:
Ahlak, eylemle ilişkisi
Ahlak, güzel ahlak
Ahlak, Hz. Peygamber'in ahlakı
Arkadaş, Arkadaşlık, arkadaşlık ilişkileri
DOĞRULUK VE YALANCILIK
Dürüstlük, doğruluk
Hz. Peygamber, daveti
Hz. Peygamber, Kişiliği, Hayatı ve Örnekliği
Hz. Peygamber, öğreticiliği
Hz. Peygamber, vasıfları, şemaili, hasaisi
HZ.PEYGAMBER'İN SAYGINLIĞI
Müslüman, Hoşgörü, müsamaha
Tebliğ, Hz. Peygamber, hükümdarlara mektubu
Bize Ahmed b. Hanbel, ona Yahya b. Said, ona Muhammed b. Amr, ona Ebu Seleme, ona da Ebu Hureyre, Rasulullah'tan (sav) rivayet etmiştir:
"Müminlerin iman bakımından en mükemmelleri ahlâkı itibariyle en güzel olanlarıdır."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
33614, D004682
Hadis:
حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ حَنْبَلٍ حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عَمْرٍو عَنْ أَبِى سَلَمَةَ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم:
"أَكْمَلُ الْمُؤْمِنِينَ إِيمَانًا أَحْسَنُهُمْ خُلُقًا."
Tercemesi:
Bize Ahmed b. Hanbel, ona Yahya b. Said, ona Muhammed b. Amr, ona Ebu Seleme, ona da Ebu Hureyre, Rasulullah'tan (sav) rivayet etmiştir:
"Müminlerin iman bakımından en mükemmelleri ahlâkı itibariyle en güzel olanlarıdır."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Sünne 16, /1068
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Seleme b. Abdurrahman ez-Zuhrî (Abdullah b. Abdurrahman b. Avf b. Abduavf)
3. Ebu Abdullah Muhammed b. Amr el-Leysî (Muhammed b. Amr b. Alkame b. Vakkas)
4. Ebu Said Yahya b. Said el-Kattan (Yahya b. Said b. Ferruh)
5. Ebu Abdullah Ahmed b. Hanbel eş-Şeybanî (Ahmed b. Muhammed b. Hanbel b. Hilal b. Esed)
Konular:
Ahlak, güzel ahlak
Bize Ebû Muhammed Abdullah b. Muhammed b. İshâk el-Huzâ'î Mekke'de haber verdi. Dedi ki: Bize Abdullah b. Muhammed b. Ebû Meysere nakletti. Dedi ki: Bize Abdullah b. Yezîd el-Mukri' nakletti. Dedi ki: Bize Sa'îd b. Ebû Eyyûb nakletti. Dedi ki: Bana İbn 'Aclân, el-Ka'kâ' b. Hakîm'den, o da Ebû Sâlih'ten, o da Ebû Hureyre'den nakletti. Ebû Hureyre şöyle demiştir: Resulullah (sav) şöyle buyurdu:
"Mü'minlerin iman açısından en kâmili, ahlâkı en güzel olanıdır."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
188279, NM000001
Hadis:
أَخْبَرَنَا أَبُو مُحَمَّدٍ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُحَمَّدِ بْنِ إِسْحَاقَ الْخُزَاعِيُّ بِمَكَّةَ، ثنا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُحَمَّدِ بْنِ أَبِي مَيْسَرَةَ، ثنا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ يَزِيدَ الْمُقْرِئُ، ثنا سَعِيدُ بْنُ أَبِي أَيُّوبَ، حَدَّثَنِي ابْنُ عَجْلَانَ، عَنِ الْقَعْقَاعِ بْنِ حَكِيمٍ، عَنْ أَبِي صَالِحٍ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ:
" أَكْمَلُ الْمُؤْمِنِينَ إِيمَانًا أَحْسَنُهُمْ خُلُقًا "
Tercemesi:
Bize Ebû Muhammed Abdullah b. Muhammed b. İshâk el-Huzâ'î Mekke'de haber verdi. Dedi ki: Bize Abdullah b. Muhammed b. Ebû Meysere nakletti. Dedi ki: Bize Abdullah b. Yezîd el-Mukri' nakletti. Dedi ki: Bize Sa'îd b. Ebû Eyyûb nakletti. Dedi ki: Bana İbn 'Aclân, el-Ka'kâ' b. Hakîm'den, o da Ebû Sâlih'ten, o da Ebû Hureyre'den nakletti. Ebû Hureyre şöyle demiştir: Resulullah (sav) şöyle buyurdu:
"Mü'minlerin iman açısından en kâmili, ahlâkı en güzel olanıdır."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Hâkim en-Nîsâbûrî, el-Müstedrek, İmân 1, 1/9
Senetler:
()
Konular:
Ahlak, güzel ahlak
İman, imanın amelle ilişkisi
Müslüman, ahlakı
Bize Ebu Valid Tayâlisî, ona Hafs b. Ömer; (T)
Bize İbn Kesir, ona Şube, ona Kasım, ona Ebû Bezze, ona Ata b. Nafi' el-Keyharânî, ona Ümmü Derda, ona Ebu Derdâ'nın naklettiğine göre Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:
"Terazide güzel huydan daha ağır basacak olan bir şey yoktur."
[(Bu hadisin ravilerinden) Ebu'l Velid (et Tayâlisî, bu hadisi el Kasım b Ebû Bezze'den) sema yoluyla, yani ben, Ata el-Keyharânî'yi (şöyle şöyle derken) işittim, şeklinde rivayet etti. (Diğer ravi Hafs b. Ömer ise el Kasım'dan an'ane tarikiyle rivayet etti.)]
[Ebû Davud der ki: (Sözü geçen) o (Ata el-Keyharani'den maksat) Ata b. Yakub'dur ve İbrahim b. Nafi'nin dayısıdır. Keyharânî ve Gevharânî (nisbeleriyle) anılır.]
Öneri Formu
Hadis Id, No:
273358, D004799-3
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو الْوَلِيدِ الطَّيَالِسِىُّ وَحَفْصُ بْنُ عُمَرَ قَالاَ حَدَّثَنَا ح
وَحَدَّثَنَا ابْنُ كَثِيرٍ أَخْبَرَنَا شُعْبَةُ عَنِ الْقَاسِمِ بْنِ أَبِى بَزَّةَ عَنْ عَطَاءٍ الْكَيْخَارَانِىِّ عَنْ أُمِّ الدَّرْدَاءِ عَنْ أَبِى الدَّرْدَاءِ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ:
"مَا مِنْ شَىْءٍ أَثْقَلُ فِى الْمِيزَانِ مِنْ حُسْنِ الْخُلُقِ"
[قَالَ أَبُو الْوَلِيدِ قَالَ سَمِعْتُ عَطَاءً الْكَيْخَارَانِىَّ.]
[قَالَ أَبُو دَاوُدَ وَهُوَ عَطَاءُ بْنُ يَعْقُوبَ وَهُوَ خَالُ إِبْرَاهِيمَ بْنِ نَافِعٍ يُقَالُ كَيْخَارَانِىٌّ وَكَوْخَارَانِىٌّ .]
Tercemesi:
Bize Ebu Valid Tayâlisî, ona Hafs b. Ömer; (T)
Bize İbn Kesir, ona Şube, ona Kasım, ona Ebû Bezze, ona Ata b. Nafi' el-Keyharânî, ona Ümmü Derda, ona Ebu Derdâ'nın naklettiğine göre Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:
"Terazide güzel huydan daha ağır basacak olan bir şey yoktur."
[(Bu hadisin ravilerinden) Ebu'l Velid (et Tayâlisî, bu hadisi el Kasım b Ebû Bezze'den) sema yoluyla, yani ben, Ata el-Keyharânî'yi (şöyle şöyle derken) işittim, şeklinde rivayet etti. (Diğer ravi Hafs b. Ömer ise el Kasım'dan an'ane tarikiyle rivayet etti.)]
[Ebû Davud der ki: (Sözü geçen) o (Ata el-Keyharani'den maksat) Ata b. Yakub'dur ve İbrahim b. Nafi'nin dayısıdır. Keyharânî ve Gevharânî (nisbeleriyle) anılır.]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Edeb 8, /1095
Senetler:
1. Ebu Derdâ Uveymir b. Malik el-Ensârî (Uveymir b. Zeyd b. Malik b. Kays b. Aişe b. Ümeyye)
2. Ümmü Derda es-Suğra Hüceyme bt. Huyeyy el-Evsâbiyye (Hüceyme bt. Huyeyy)
3. Ata b. Nafi' el-Keyharânî (Ata b. Nafi')
4. Kasım b. Ebû Bezze (Ebû Abdullah Kasım b. Nafi' b. Yesar)
5. Şube b. Haccâc el-Atekî (Şu'be b. Haccac b. Verd)
6. Muhammed b. Kesîr el-Abdî (Muhammed b. Kesir)
Konular:
Ahirete iman, mizan ve hesaplaşma
Ahlak, güzel ahlak
Bize Ebu Valid Tayâlisî, ona Hafs b. Ömer; (T)
Bize İbn Kesir, ona Şube, ona Kasım, ona Ebû Bezze, ona Ata b. Nafi' el-Keyharânî, ona Ümmü Derda, ona Ebu Derdâ'nın naklettiğine göre Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:
"Terazide güzel huydan daha ağır basacak olan bir şey yoktur."
[(Bu hadisin ravilerinden) Ebu'l Velid (et Tayâlisî, bu hadisi el Kasım b Ebû Bezze'den) sema yoluyla, yani ben, Ata el-Keyharânî'yi (şöyle şöyle derken) işittim, şeklinde rivayet etti. (Diğer ravi Hafs b. Ömer ise el Kasım'dan an'ane tarikiyle rivayet etti.)]
[Ebû Davud der ki: (Sözü geçen) o (Ata el-Keyharani'den maksat) Ata b. Yakub'dur ve İbrahim b. Nafi'nin dayısıdır. Keyharânî ve Gevharânî (nisbeleriyle) anılır.]
Öneri Formu
Hadis Id, No:
273359, D004799-2
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو الْوَلِيدِ الطَّيَالِسِىُّ وَحَفْصُ بْنُ عُمَرَ قَالاَ حَدَّثَنَا ح
وَحَدَّثَنَا ابْنُ كَثِيرٍ أَخْبَرَنَا شُعْبَةُ عَنِ الْقَاسِمِ بْنِ أَبِى بَزَّةَ عَنْ عَطَاءٍ الْكَيْخَارَانِىِّ عَنْ أُمِّ الدَّرْدَاءِ عَنْ أَبِى الدَّرْدَاءِ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ:
"مَا مِنْ شَىْءٍ أَثْقَلُ فِى الْمِيزَانِ مِنْ حُسْنِ الْخُلُقِ"
[قَالَ أَبُو الْوَلِيدِ قَالَ سَمِعْتُ عَطَاءً الْكَيْخَارَانِىَّ.]
[قَالَ أَبُو دَاوُدَ وَهُوَ عَطَاءُ بْنُ يَعْقُوبَ وَهُوَ خَالُ إِبْرَاهِيمَ بْنِ نَافِعٍ يُقَالُ كَيْخَارَانِىٌّ وَكَوْخَارَانِىٌّ .]
Tercemesi:
Bize Ebu Valid Tayâlisî, ona Hafs b. Ömer; (T)
Bize İbn Kesir, ona Şube, ona Kasım, ona Ebû Bezze, ona Ata b. Nafi' el-Keyharânî, ona Ümmü Derda, ona Ebu Derdâ'nın naklettiğine göre Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:
"Terazide güzel huydan daha ağır basacak olan bir şey yoktur."
[(Bu hadisin ravilerinden) Ebu'l Velid (et Tayâlisî, bu hadisi el Kasım b Ebû Bezze'den) sema yoluyla, yani ben, Ata el-Keyharânî'yi (şöyle şöyle derken) işittim, şeklinde rivayet etti. (Diğer ravi Hafs b. Ömer ise el Kasım'dan an'ane tarikiyle rivayet etti.)]
[Ebû Davud der ki: (Sözü geçen) o (Ata el-Keyharani'den maksat) Ata b. Yakub'dur ve İbrahim b. Nafi'nin dayısıdır. Keyharânî ve Gevharânî (nisbeleriyle) anılır.]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Edeb 8, /1095
Senetler:
1. Ebu Derdâ Uveymir b. Malik el-Ensârî (Uveymir b. Zeyd b. Malik b. Kays b. Aişe b. Ümeyye)
2. Ümmü Derda es-Suğra Hüceyme bt. Huyeyy el-Evsâbiyye (Hüceyme bt. Huyeyy)
3. Ata b. Nafi' el-Keyharânî (Ata b. Nafi')
4. Kasım b. Ebû Bezze (Ebû Abdullah Kasım b. Nafi' b. Yesar)
5. Şube b. Haccâc el-Atekî (Şu'be b. Haccac b. Verd)
6. Ebu Ömer Hafs b. Ömer el-Ezdî (Hafs b. Ömer b. Hâris b. Sehbera)
Konular:
Ahirete iman, mizan ve hesaplaşma
Ahlak, güzel ahlak
Öneri Formu
Hadis Id, No:
31263, D004092
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو مُوسَى مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَهَّابِ حَدَّثَنَا هِشَامٌ عَنْ مُحَمَّدٍ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ أَنَّ رَجُلاً أَتَى النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم - وَكَانَ رَجُلاً جَمِيلاً - فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنِّى رَجُلٌ حُبِّبَ إِلَىَّ الْجَمَالُ وَأُعْطِيتُ مِنْهُ مَا تَرَى حَتَّى مَا أُحِبُّ أَنْ يَفُوقَنِى أَحَدٌ - إِمَّا قَالَ بِشِرَاكِ نَعْلِى. وَإِمَّا قَالَ بِشِسْعِ نَعْلِى - أَفَمِنَ الْكِبْرِ ذَلِكَ قَالَ
"لاَ وَلَكِنَّ الْكِبْرَ مَنْ بَطَرَ الْحَقَّ وَغَمطَ النَّاسَ."
Tercemesi:
Bize Ebu Musa Muhammed b. el-Müsenna ve Abdülvehhab, ona Hişam, ona Muhammed, ona da Ebu Hureyre'den (ra) rivayet ettiğine göre bir adam Hz. Peygamber'in (sav) huzuruna geldi. Yakışıklı bir adamdı. Ey Allah'ın Rasulü! Ben kendisine güzellik sevdirilmiş bir adamım. Gördüğün gibi bana yakışıklılık da verilmiş. Güzellikte kimsenin terliğimin bağını geçmesini bile istemem. Bu yaptığım kibir midir? diye sordu. Hz. Peygamber (sav) bu soruya şöyle cevap verdi:
"Hayır, fakat kibir, hakka karşı çıkan ve insanları hor gören kişinin yaptığıdır."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Libâs 28, /934
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Bekir Muhammed b. Sirin el-Ensarî (Muhammed b. Sirin)
3. Ebu Abdullah Hişam b. Hassan el-Ezdi (Hişam b. Hassan)
4. Ebu Muhammed Abdülvehhab b. Abdülmecid es-Sakafî (Abdulvehhab b. Abdulmecid b. Salt)
5. Muhammed b. Müsenna el-Anezî (Muhammed b. Müsenna b. Ubeyd b. Kays b. Dinar)
Konular:
Ahlak, güzel ahlak
Kibir, Kibir ve gurur
KTB, LİBAS, GİYİM-KUŞAM
Açıklama: muhakkike göre bu hadis muhtemelen hasendir.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
68695, HM021120
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُحَمَّدٍ وَسَمِعْتُهُ أَنَا مِنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مُحَمَّدٍ حَدَّثَنَا أَبُو أُسَامَةَ عَن زَكَرِيَّا بْنِ سِيَاهٍ أَبِي يَحْيَى عَن عِمْرَانَ بْنِ رَبَاحٍ عَن عَلِيِّ بْنِ عُمَارَةَ عَن جَابِرِ بْنِ سَمُرَةَ قَالَ
كُنْتُ فِي مَجْلِسٍ فِيهِ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ وَأَبِي سَمُرَةُ جَالِسٌ أَمَامِي فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِنَّ الْفُحْشَ وَالتَّفَحُّشَ لَيْسَا مِنْ الْإِسْلَامِ وَإِنَّ أَحْسَنَ النَّاسِ إِسْلَامًا أَحْسَنُهُمْ خُلُقًا
Tercemesi:
Bize Abdullah b. Muhammed - ben bizzat onu Abdullah b. Muhammed'den işittim [sema lafzı]-, ona Ebu Üsame, ona Zekeriya b. Siyah Ebu Yahya, ona İmran b. Rebah, ona Ali b. Umare, ona Cabir b. Semure (ra) şöyle rivayet etmiştir:
Bem Peygamber'in (sav) de yer aldığı bir mecliste idim. Ebu Semure de önümde oturmaktaydı. Rasulullah (sav) çirkin söz ve davranışlar (fuhşiyat) ve davranışları yapmaya çalışanlar İslam'dan değildir (iyi müslüman değillerdir). İnsanın iyi bir müslüman olması, ahlaken güzel olmasıdır.
Açıklama:
muhakkike göre bu hadis muhtemelen hasendir.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ahmed b. Hanbel, Müsned-i Ahmed, Cabir b. Semure 21120, 7/18
Senetler:
()
Konular:
Ahlak, güzel ahlak
Din, Allah nezdinde makbul olan din İslam Dinidir
Kötülük
Söz, kötü söz söylemek
Açıklama: muhakkike göre bu hadis muhtemelen hasendir.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
69512, HM021250
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْد اللَّهِ حَدَّثَنِي أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُحَمَّدٍ وَحَدَّثَنِي مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ نُمَيْرٍ وَيُوسُفُ الصَّفَّارُ مَوْلَى بَنِي أُمَيَّةَ قَالُوا حَدَّثَنَا أَبُو أُسَامَةَ عَنْ زَكَرِيَّا بْنِ سِيَاهٍ الثَّقَفِيِّ حَدَّثَنَا عِمْرَانُ بْنُ مُسْلِمِ بْنِ رِيَاحٍ عَنْ عَلِيِّ بْنِ عُمَارَةَ عَنْ جَابِرِ بْنِ سَمُرَةَ قَالَ
كُنْتُ جَالِسًا فِي مَجْلِسٍ فِيهِ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَأَبِي سَمُرَةَ جَالِسٌ أَمَامِي فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِنَّ الْفُحْشَ وَالتَّفَاحُشَ لَيْسَا مِنْ الْإِسْلَامِ فِي شَيْءٍ وَإِنَّ خَيْرَ النَّاسِ إِسْلَامًا أَحْسَنُهُمْ خُلُقًا قَالَ ابْنُ أَبِي شَيْبَةَ فِي حَدِيثِهِ زَكَرِيَّا بْنِ أَبِي يَحْيَى عَنْ عِمْرَانَ بْنِ رِيَاحٍ
Tercemesi:
Bize Abdullah, ona İbn Ebu Şeybe Abdullah b. Muhammed ve Bize Muhammed b. Abdullah b. Nümeyr ve Yusuf es-Saffar Mevla beni Ümeyye, onlara Ebu Üsame, ona Zekeriya b. Siyah es-Sekafi, ona İmran b. Müslim b. Rebah, ona Ali b. Umare, ona Cabir b. Semure (ra) şöyle rivayet etmiştir:
Bem Peygamber'in (sav) de yer aldığı bir mecliste oturuyordum. Ebu Semure de önümde oturmaktaydı. "Rasulullah (sav) çirkin söz ve davranışların (fuhşiyat) ve davranışları yapmaya çalışanların İslam'da bir değeri yoktur (iyi müslüman değillerdir). İnsanın iyi bir müslüman olması, ahlaken güzel olmasıdır." dedi.
İbn Ebu Şeybe hadisi, Zekeriya b. Ebu Rebah, ona da İmran b. Rebah senediyle nakletmiştir.
Açıklama:
muhakkike göre bu hadis muhtemelen hasendir.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ahmed b. Hanbel, Müsned-i Ahmed, Cabir b. Semure 21250, 7/42
Senetler:
()
Konular:
Ahlak, güzel ahlak
Kötülük
Müslüman, vasıfları
Söz, kötü söz söylemek
Öneri Formu
Hadis Id, No:
31927, B004643
Hadis:
حَدَّثَنَا يَحْيَى حَدَّثَنَا وَكِيعٌ عَنْ هِشَامٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الزُّبَيْرِ ( خُذِ الْعَفْوَ وَأْمُرْ بِالْعُرْفِ ) قَالَ مَا أَنْزَلَ اللَّهُ إِلاَّ فِى أَخْلاَقِ النَّاسِ .
Tercemesi:
Bana Yahya, ona Vekî, ona Hişâm, ona babası, ona da Abdullah b. ez-Zübeyr: “Sen af yolunu tut, ma’rûfu emret” (Araf, 7/199) âyeti hakkında: “Allah (bu âyeti) ancak insanların ahlâkı hususunda indirmiştir” dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Tefsîr 5, 2/188
Senetler:
1. Ebu Bekir Abdullah b. Zübeyr el-Esedî (Abdullah b. Zübeyr b. Avvam)
2. Urve b. Zübeyr el-Esedî (Urve b. Zübeyr b. Avvam b. Huveylid b. Esed)
3. Ebu Münzir Hişam b. Urve el-Esedî (Hişam b. Urve b. Zübeyr b. Avvam)
4. Ebu Süfyan Veki' b. Cerrah er-Ruâsî (Veki' b. Cerrah b. Melih b. Adî)
5. Ebu Zekeriyya Yahya b. Cafer el-Bikendî (Yahya b. Cafer b. A'yen)
Konular:
Ahlak, güzel ahlak
Kur'an, Nüzul sebebleri