96 Kayıt Bulundu.
Bize İbn Ebu Ömer, ona Süfyân b. Uyeyne, ona Musa b. Ebu Aişe, ona Said b. Cübeyr, ona da İbn Abbas (r.anhüma) şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (sav), kendisine Kur'ân indirildiğinde inen ayetleri ezberlemek istediğinden diliyle tekrar ederdi. Allahu teâlâ, '(vahyi) acele ile almak için dilini hareket ettirme (Kıyâme, 75/16)' ayetini indirdi. [ٌRavi] dedi ki, [İbn Abbâs] "dudaklarını hareket ettirirdi'. Süfyân da dudaklarını aynı şekilde hareket ettirdi. Ebu İsa [Tirmizî] hadis hakkında şöyle dedi: "Bu, 'Hasen-sahih' bir hadistir. Yahya b. Said'den naklen Ali [b. el-Medînî] şöyle demiştir: 'Süfyan es-Sevrî, [senedde yer alan] Musa b. Ebu Aişe'yi hayırla anardı'.
Açıklama: 'Hasen-Sahih' gibi birleşik sıhhat değerlendirmeleri Tirmizî'nin Sünen'inde çokca yer almaktadır. Ancak tam olarak hangi anlama geldiği konusunda hadis alimleri arasında ihtilafa sebep olmuştur. “Hadis iki tarikten rivayet edilmiş olup birine göre sahih, diğerine göre hasen seviyesindedir” şeklindeki açıklamanın tercih edildiği kaydedilmiştir. Ayrıntılı bilgi için bkz. Mücteba Uğur, "Hasen" maddesi, DİA, İstanbul, 1997, 16/374-375.
Bize Muhammed b. Müsennâ, ona Abdüla'lâ, ona Said, ona Katade, ona Hasan, ona Hittân b. Abdullah, ona da Ubâde b. Sâmit şöyle rivayet etmiştir: "Hz. Peygamber'e (sav) vahiy geldiğinde sıkıntıya düşer ve yüzünün rengi değişirdi".
Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Muâz b. Hişâm, ona babası (Hişâm b. Abdullah), ona Katâde, ona Hasan, ona da Hittân b. Abdullah er-Rakkâşî, ona da Ubâde b. Sâmit şöyle rivayet etmiştir: Hz. Peygamber'e (sav) vahiy geldiğinde, (düşünceli biri gibi) başını önüne eğer, ashabı da başlarını önlerine eğerlerdi. Vahiy alması bittiğinde ise başını kaldırırdı.
Bize Ali b. Haşrem, ona İsa b. Yunus, ona A'meş, ona İbrahim, ona Alkame, ona da Abdullah şöyle rivayet etmiştir: Medine'deki bir tarlada Hz. Peygamber'le (sav) birlikte idim. Rasûlullah (sav) bir ağaç dalına yaslanmıştı. O sırada Yahudilerden bir grup oradan geçiyordu. İçlerinden biri, 'Ona ruh hakkında sorun' dedi. Bazıları ise, 'Hayır sormayın, çünkü size hoşlanmayacağınız şeyler söyleyebilir' dediler. Sonunda Hz. Peygamber'e (sav) 'Ey Ebu'l-Kâsım! Bize ruhtan bahset' dediler. Hz Peygamber bir müddet durup bekledi ve başını gökyüzüne doğru kaldırdı. O sırada kendisine vahiy geldiğini anlamıştım. Nihayet vahiy hali kalktı. Sonra şu âyeti okudu: "Sana ruh hakkında soru sorarlar. De ki: Ruhun ne olduğunu ancak Rabbim bilir, size ise pek az bilgi verilmiştir (el-İsra, 17/85)." Ebu İsa [Tirmizî] "Bu, 'Hasen-sahih' bir hadistir" demiştir.
Açıklama: 'Hasen-Sahih' gibi birleşik sıhhat değerlendirmeleri Tirmizî'nin Sünen'inde çokca yer almaktadır. Ancak tam olarak hangi anlama geldiği konusunda hadis alimleri arasında ihtilafa sebep olmuştur. “Hadis iki tarikten rivayet edilmiş olup birine göre sahih, diğerine göre hasen seviyesindedir” şeklindeki açıklamanın tercih edildiği kaydedilmiştir. Ayrıntılı bilgi için bkz. Mücteba Uğur, "Hasen" maddesi, DİA, İstanbul, 1997, 16/374-375.
Bize Ali b. Hucr, ona Ali b. Müshir, ona Muhtâr b. Fülfül, ona da Enes b. Mâlik şöyle rivayet etmiştir: Hz. Peygamber (sav), bir gün aramızda iken uyukladı. Ardından, tebessüm ederek başını kaldırdı. O'na (sav), 'Seni güldüren de nedir yâ Rasulullah?' dedik. Hz. Peygamber (sav), 'Bana, az önce şöyle bir sure indi' dedi ve [okumaya başladı]: "Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla. Şüphesiz ki biz, sana Kevseri verdik. (O halde) Rabbin için namaz kıl ve kurban kes. (Doğrusu) sana buğzeden, soyu kesik olanın tâ kendisidir. (Kevser, 108/1-3)". Ardından, 'Kevser'in ne olduğunu biliyor musunuz?' dedi. Biz ise, 'Allah ve Rasulü daha iyi bilir' dedik. Bunun üzerine şöyle buyurdu:'O, Rabbimin bana vaad ettiği cennetteki bir nehirdir. Bardakları, yıldızların sayısından daha çoktur. Ümmetim ondan içmek için yanıma gelecektir. Ancak onlardan bir kul oradan uzaklaştırılacaktır. Ben de 'Ey Rabbim, o benim ümmetimdendir' diyeceğim. Rabbim ise bana, 'Senden sonra onun neler ihdas ettiğini bilmiyorsun' buyuracaktır'.
Açıklama: Ma'mer b. Abdillah Hanzala'nın cehaletinden dolayı zayıftır.