Bize Kuteybe b. Saîd, ona Ebu Bişr İsmail b. İbrahim el-Esedî, ona Haccâc b. Ebu Osman, ona Ebu Kılâbe ailesinden Ebu Recâ, ona da Ebu Kılâbe şöyle rivayet etmiştir:
Ömer b. Abdülaziz, divanını insanların huzuruna çıkardı. sonra izin verdi, insanlar huzuruna çıktı. Onlara “kasâme hakkında ne diyorsunuz?” diye sordu. Oradakiler “kasâmede kısasın gerekli olduğunu söyleriz. Nitekim önceki halifeler de kısas uygulamıştır.” dediler. Ömer b. Abdülaziz bana “Sen ne diyorsun ey Ebu Kılâbe” diye sorup beni insanların önüne dikti. Ben de “Ey Müminlerin Emiri, ordu kumandanları ve Arap eşrafı huzurundadır. Eğer Humus'ta evli bir adamın zina ettiğine dair elli kişi, görmedikleri halde, şahitlik etseler, sen o kişiye bu şahadetler sebebiyle recim cezası uygular mıydın?” o da “hayır” cevabını verdi. Ben yine “eğer humus'ta bir adamın hırsızlık yaptığına dair elli kişi, hiç görmedikleri halde, şahitlik yapsa, sen o adamın elini keser miydin?" dedim. Halife yine “hayır” cevabını verdi. Bunun üzerine ben “Allah'a yemin ederim ki, Rasulullah (sav) şu üç suçu işleyen dışında hiç bir kimseyi öldürmedi. Kendi nefsine uyarak haksız olarak adam öldüren, evlilikten sonra zina eden ve İslam Dininden çıkarak, Allah'a ve Rasulü'ne harp açan kimse” dedim. Orada bulunalar “Enes ibn Mâlik sana, Allah Rasulü'nün (sav) hırsızlık yapan kimselerin elini kestiğini, gözünü oyduğunu ve onları güneşe attığını rivayet etmedi mi?” dediler. Ben de onlara “Enes'in hadisini size aktarayım. Enes bana şöyle rivayet etti”
dedim:
Ukl kabilesinden sekiz kişi Hz. Peygamber'e (sav) gelip biat ettiler. Ardından Medine havası onlara ağır geldi hastalandılar ve şikayetlerini Hz. Peygamber'e (sav) arz ettiler. Rasulullah (sav) onlara "Bizim çobanımızla beraber develerin yanına çıkıp, onların sütünden ve idrarından için?" buyurdu. Onlar da “Peki” deyip develerin yanına çıktılar. Onların sütünden idrarından içip sağlıklarına kavuştular. sonra da Rasulullah'm çobanını öldürdüler ve develeri sürüp gittiler. Bu haber Rasulullah'a (sav) ulaştı. Rasûlullah derhâl arkalarından bir müfreze gönderdi. Kısa zamanda yakalanıp geri getirildiler. Hz. Peygamber emretti, elleri ve ayakları kesildi, gözleri oyuldu, sonra onları güneşe attırdı ve nihayet öylece ölüp gittiler.
Ben “Bunların işlemiş oldukları suçtan daha ağır hangi suç vardır: Bunlar İslâm Dininden çıkmış, insan öldürmüş ve hırsızlık yapmışlardır” dedim. Anbese b. Saîd “Vallahi bu gün senden işittiğimi daha önce hiç işitmemiştim” dedi. ben de “Ey Anbese! Sen benim bu rivayetimi mi reddediyorsun?” dedim. Anbese “Hayır, aksine sen rivayeti tastamam aktardın. Vallahi bu şeyh (Ebu Kılâbe) aranızda yaşadığı müddetçe bu ordu (Şam ahalisi) hayırdan asla ayrılmaz” dedi. Ben “bu konuda Hz. Peygamber'in (sav) uygulaması (sünneti) işte budur” dedim ve konuşmama şöyle devam ettim:
Rasulullah'ın (sav) huzuruna Ensâr'dan bir topluluk girdi, O'nun yanında konuştular. Sonra onlardan biri önden (Haybere doğru) yola çıktı ve yolda öldürüldü. Daha sonra yola çıkan diğerleri bir de gördüler ki, arkadaşları kanlar içinde yatıyor. Hemen Rasulullah'ın yanına döndüler ve “ey Allah'ın Rasulü! Arkadaşımız bizimle beraber senin yanında konuşuyordu, bizim önümüzde yola çıktı, biz onu kanlara bulanmış bir şekilde bulduk” dediler. Rasulullah (sav) onların yanına çıktı ve "onu kimin öldürdüğünü sanyorsunuz veya düşünüyorsunuz?" diye sordu. Onlar da “Onu Yahudilerin öldürdüğünü düşünüyoruz” dediler. Rasulullah (sav) Yahudilere haberci salıp onları çağırttı ve "Bunu öldüren siz misiniz?" diye sordu. Onlar da “Hayır” dediler. Rasulullah (sav) iddiacılara "Siz, Yahudilerden elli kişinin onu öldürmediklerine dair yemin etmesine razı olur musunuz?" diye sordu. Onla “Yahudiler bizim hepimizi gözünü kırpmadan öldürür, sonra da öldürmediklerine dair rahatça yemin ederler” dediler. Rasulullah iddia edenlere hitaben "Sizden elli kişinin (onu yahudiler öldürdüğüne dair) yemin etmesiyle diyet hakkı kazanmak ister misiniz?" buyurdu. O sahâbîler “Bizler bu yemini yapamayız” dediler. Bunun üzerine Rasulullah (sav) o kimsenin diyetini kendi malından verdi.
Ben (Ebu Kılâbe) şöyle dedim: Huzeyl kabilesi Cahiliye döneminde kendisini himaye altına aldıkları bir adamın üzerinden himayelerini kaldırdılar. Sonra bu adam Bathâ vadisinde Yemen'li bir hane halkına geceleyin saldırdı. Hane halkından bir adam, uyanıp onu bir kılıç darbesiyle öldürdü. Sonra Huzeyl kabilesi gelip Yemenli adamı yakalayarak hac mevsiminde Ömer'in huzuruna çıkardılar ve “bu adam bizim arkadaşımızı öldürdü” dediler. Adam da “bunlar (Hüzeyl kabilesi), o adam üzerindeki himayesini kaldırmışlardı” dedi. Ömer “Huzeyl kabilesinden elli kişi ondan ayrılmadıklarına yemin etsinler o zaman” dedi. Bunun üzerine onlardan kırkdokuz kişi o kimseden himaye bağını çözmediklerine dair yemin etti. O sırada Huzeyl kabilesine mensûb olan bir adam Şam'dan çıkageldi. Hemen ondan da kendileri gibi yemin etmesini istediler. O da yemin etmek yerine bin dirhem fidye verdi. Bu sefer onun yerine başka bir adam soktular. Bunun üzerine Ömer o adamı maktulün kardeşine teslim etti. Onun eli maktulün kardeşinin eli bir araya getirilip bağlandı. Daha sonra şöyle anlattılar:
Biz yemin elli kişi yola koyulduk Nihayet Nahle mevkiine vardıkları zaman kendilerini bir yağmur yakaladı. Hemen bir mağaraya girdiler. sonra o mağara yemin etmiş olan o elli kişinin üzerine çöktü ve hepsi öldüler. Sadece de o elleri birbirine bağlanan iki kişi kaçıp kurtuldu. Onların peşinden bir taş yuvarlandı, maktülün kardeşine çarpıp ayağını kırdı. O bir yıl daha yaşadı, sonra öldü.
Ben (Ebu Kılâbe) şöyle dedim: Abdulmelik b. Mervân bir adamı kasâme yemini ile kısas yapmış, ancak sonra yaptığına pişman olmuş ve emir vererek yemin eden o elli kişinin isimleri divân defterinden sildirmiş ardından onları Şam'dan başka yere sürgün etmiştir.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
26932, B006899
Hadis:
حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ بْنُ سَعِيدٍ حَدَّثَنَا أَبُو بِشْرٍ إِسْمَاعِيلُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ الأَسَدِىُّ حَدَّثَنَا الْحَجَّاجُ بْنُ أَبِى عُثْمَانَ حَدَّثَنِى أَبُو رَجَاءٍ مِنْ آلِ أَبِى قِلاَبَةَ حَدَّثَنِى أَبُو قِلاَبَةَ أَنَّ عُمَرَ بْنَ عَبْدِ الْعَزِيزِ أَبْرَزَ سَرِيرَهُ يَوْمًا لِلنَّاسِ ، ثُمَّ أَذِنَ لَهُمْ فَدَخَلُوا فَقَالَ مَا تَقُولُونَ فِى الْقَسَامَةِ قَالَ نَقُولُ الْقَسَامَةُ الْقَوَدُ بِهَا حَقٌّ ، وَقَدْ أَقَادَتْ بِهَا الْخُلَفَاءُ . قَالَ لِى مَا تَقُولُ يَا أَبَا قِلاَبَةَ وَنَصَبَنِى لِلنَّاسِ . فَقُلْتُ يَا أَمِيرَ الْمُؤْمِنِينَ عِنْدَكَ رُءُوسُ الأَجْنَادِ وَأَشْرَافُ الْعَرَبِ ، أَرَأَيْتَ لَوْ أَنَّ خَمْسِينَ مِنْهُمْ شَهِدُوا عَلَى رَجُلٍ مُحْصَنٍ بِدِمَشْقَ أَنَّهُ قَدْ زَنَى ، لَمْ يَرَوْهُ أَكُنْتَ تَرْجُمُهُ قَالَ لاَ . قُلْتُ أَرَأَيْتَ لَوْ أَنَّ خَمْسِينَ مِنْهُمْ شَهِدُوا عَلَى رَجُلٍ بِحِمْصَ أَنَّهُ سَرَقَ أَكُنْتَ تَقْطَعُهُ وَلَمْ يَرَوْهُ قَالَ لاَ . قُلْتُ فَوَاللَّهِ مَا قَتَلَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَطُّ ، إِلاَّ فِى إِحْدَى ثَلاَثِ خِصَالٍ رَجُلٌ قَتَلَ بِجَرِيرَةِ نَفْسِهِ فَقُتِلَ ، أَوْ رَجُلٌ زَنَى بَعْدَ إِحْصَانٍ ، أَوْ رَجُلٌ حَارَبَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَارْتَدَّ عَنِ الإِسْلاَمِ . فَقَالَ الْقَوْمُ أَوَلَيْسَ قَدْ حَدَّثَ أَنَسُ بْنُ مَالِكٍ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَطَعَ فِى السَّرَقِ وَسَمَرَ الأَعْيُنَ ، ثُمَّ نَبَذَهُمْ فِى الشَّمْسِ . فَقُلْتُ أَنَا أُحَدِّثُكُمْ حَدِيثَ أَنَسٍ ، حَدَّثَنِى أَنَسٌ أَنَّ نَفَرًا مِنْ عُكْلٍ ثَمَانِيَةً قَدِمُوا عَلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَبَايَعُوهُ عَلَى الإِسْلاَمِ ، فَاسْتَوْخَمُوا الأَرْضَ فَسَقِمَتْ أَجْسَامُهُمْ ، فَشَكَوْا ذَلِكَ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ « أَفَلاَ تَخْرُجُونَ مَعَ رَاعِينَا فِى إِبِلِهِ ، فَتُصِيبُونَ مِنْ أَلْبَانِهَا وَأَبْوَالِهَا » . قَالُوا بَلَى ، فَخَرَجُوا فَشَرِبُوا مِنْ أَلْبَانِهَا وَأَبْوَالِهَا فَصَحُّوا ، فَقَتَلُوا رَاعِىَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَأَطْرَدُوا النَّعَمَ ، فَبَلَغَ ذَلِكَ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَأَرْسَلَ فِى آثَارِهِمْ ، فَأُدْرِكُوا فَجِىءَ بِهِمْ ، فَأَمَرَ بِهِمْ فَقُطِّعَتْ أَيْدِيهِمْ وَأَرْجُلُهُمْ ، وَسَمَرَ أَعْيُنَهُمْ ، ثُمَّ نَبَذَهُمْ فِى الشَّمْسِ حَتَّى مَاتُوا . قُلْتُ وَأَىُّ شَىْءٍ أَشَدُّ مِمَّا صَنَعَ هَؤُلاَءِ ارْتَدُّوا عَنِ الإِسْلاَمِ وَقَتَلُوا وَسَرَقُوا . فَقَالَ عَنْبَسَةُ بْنُ سَعِيدٍ وَاللَّهِ إِنْ سَمِعْتُ كَالْيَوْمِ قَطُّ . فَقُلْتُ أَتَرُدُّ عَلَىَّ حَدِيثِى يَا عَنْبَسَةُ قَالَ لاَ ، وَلَكِنْ جِئْتَ بِالْحَدِيثِ عَلَى وَجْهِهِ ، وَاللَّهِ لاَ يَزَالُ هَذَا الْجُنْدُ بِخَيْرٍ مَا عَاشَ هَذَا الشَّيْخُ بَيْنَ أَظْهُرِهِمْ . قُلْتُ وَقَدْ كَانَ فِى هَذَا سُنَّةٌ مِنْ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم دَخَلَ عَلَيْهِ نَفَرٌ مِنَ الأَنْصَارِ فَتَحَدَّثُوا عِنْدَهُ ، فَخَرَجَ رَجُلٌ مِنْهُمْ بَيْنَ أَيْدِيهِمْ فَقُتِلَ ، فَخَرَجُوا بَعْدَهُ ، فَإِذَا هُمْ بِصَاحِبِهِمْ يَتَشَحَّطُ فِى الدَّمِ ، فَرَجَعُوا إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ صَاحِبُنَا كَانَ تَحَدَّثَ مَعَنَا ، فَخَرَجَ بَيْنَ أَيْدِينَا ، فَإِذَا نَحْنُ بِهِ يَتَشَحَّطُ فِى الدَّمِ . فَخَرَجَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ « بِمَنْ تَظُنُّونَ أَوْ تَرَوْنَ قَتَلَهُ » . قَالُوا نَرَى أَنَّ الْيَهُودَ قَتَلَتْهُ . فَأَرْسَلَ إِلَى الْيَهُودِ فَدَعَاهُمْ . فَقَالَ « آنْتُمْ قَتَلْتُمْ هَذَا » . قَالُوا لاَ . قَالَ « أَتَرْضَوْنَ نَفَلَ خَمْسِينَ مِنَ الْيَهُودِ مَا قَتَلُوهُ » . فَقَالُوا مَا يُبَالُونَ أَنْ يَقْتُلُونَا أَجْمَعِينَ ثُمَّ يَنْتَفِلُونَ . قَالَ « أَفَتَسْتَحِقُّونَ الدِّيَةَ بِأَيْمَانِ خَمْسِينَ مِنْكُمْ » . قَالُوا مَا كُنَّا لِنَحْلِفَ ، فَوَدَاهُ مِنْ عِنْدِهِ . قُلْتُ وَقَدْ كَانَتْ هُذَيْلٌ خَلَعُوا خَلِيعًا لَهُمْ فِى الْجَاهِلِيَّةِ فَطَرَقَ أَهْلَ بَيْتٍ مِنَ الْيَمَنِ بِالْبَطْحَاءِ فَانْتَبَهَ لَهُ رَجُلٌ مِنْهُمْ فَحَذَفَهُ بِالسَّيْفِ فَقَتَلَهُ ، فَجَاءَتْ هُذَيْلٌ فَأَخَذُوا الْيَمَانِىَ فَرَفَعُوهُ إِلَى عُمَرَ بِالْمَوْسِمِ وَقَالُوا قَتَلَ صَاحِبَنَا . فَقَالَ إِنَّهُمْ قَدْ خَلَعُوهُ . فَقَالَ يُقْسِمُ خَمْسُونَ مِنْ هُذَيْلٍ مَا خَلَعُوهُ . قَالَ فَأَقْسَمَ مِنْهُمْ تِسْعَةٌ وَأَرْبَعُونَ رَجُلاً ، وَقَدِمَ رَجُلٌ مِنْهُمْ مِنَ الشَّأْمِ فَسَأَلُوهُ أَنْ يُقْسِمَ فَافْتَدَى يَمِينَهُ مِنْهُمْ بِأَلْفِ دِرْهَمٍ ، فَأَدْخَلُوا مَكَانَهُ رَجُلاً آخَرَ ، فَدَفَعَهُ إِلَى أَخِى الْمَقْتُولِ فَقُرِنَتْ يَدُهُ بِيَدِهِ ، قَالُوا فَانْطَلَقَا وَالْخَمْسُونَ الَّذِينَ أَقْسَمُوا حَتَّى إِذَا كَانُوا بِنَخْلَةَ ، أَخَذَتْهُمُ السَّمَاءُ فَدَخَلُوا فِى غَارٍ فِى الْجَبَلِ ، فَانْهَجَمَ الْغَارُ عَلَى الْخَمْسِينَ الَّذِينَ أَقْسَمُوا فَمَاتُوا جَمِيعًا ، وَأَفْلَتَ الْقَرِينَانِ وَاتَّبَعَهُمَا حَجَرٌ فَكَسَرَ رِجْلَ أَخِى الْمَقْتُولِ ، فَعَاشَ حَوْلاً ثُمَّ مَاتَ . قُلْتُ وَقَدْ كَانَ عَبْدُ الْمَلِكِ بْنُ مَرْوَانَ أَقَادَ رَجُلاً بِالْقَسَامَةِ ثُمَّ نَدِمَ بَعْدَ مَا صَنَعَ ، فَأَمَرَ بِالْخَمْسِينَ الَّذِينَ أَقْسَمُوا فَمُحُوا مِنَ الدِّيوَانِ وَسَيَّرَهُمْ إِلَى الشَّأْمِ .
Tercemesi:
Bize Kuteybe b. Saîd, ona Ebu Bişr İsmail b. İbrahim el-Esedî, ona Haccâc b. Ebu Osman, ona Ebu Kılâbe ailesinden Ebu Recâ, ona da Ebu Kılâbe şöyle rivayet etmiştir:
Ömer b. Abdülaziz, divanını insanların huzuruna çıkardı. sonra izin verdi, insanlar huzuruna çıktı. Onlara “kasâme hakkında ne diyorsunuz?” diye sordu. Oradakiler “kasâmede kısasın gerekli olduğunu söyleriz. Nitekim önceki halifeler de kısas uygulamıştır.” dediler. Ömer b. Abdülaziz bana “Sen ne diyorsun ey Ebu Kılâbe” diye sorup beni insanların önüne dikti. Ben de “Ey Müminlerin Emiri, ordu kumandanları ve Arap eşrafı huzurundadır. Eğer Humus'ta evli bir adamın zina ettiğine dair elli kişi, görmedikleri halde, şahitlik etseler, sen o kişiye bu şahadetler sebebiyle recim cezası uygular mıydın?” o da “hayır” cevabını verdi. Ben yine “eğer humus'ta bir adamın hırsızlık yaptığına dair elli kişi, hiç görmedikleri halde, şahitlik yapsa, sen o adamın elini keser miydin?" dedim. Halife yine “hayır” cevabını verdi. Bunun üzerine ben “Allah'a yemin ederim ki, Rasulullah (sav) şu üç suçu işleyen dışında hiç bir kimseyi öldürmedi. Kendi nefsine uyarak haksız olarak adam öldüren, evlilikten sonra zina eden ve İslam Dininden çıkarak, Allah'a ve Rasulü'ne harp açan kimse” dedim. Orada bulunalar “Enes ibn Mâlik sana, Allah Rasulü'nün (sav) hırsızlık yapan kimselerin elini kestiğini, gözünü oyduğunu ve onları güneşe attığını rivayet etmedi mi?” dediler. Ben de onlara “Enes'in hadisini size aktarayım. Enes bana şöyle rivayet etti”
dedim:
Ukl kabilesinden sekiz kişi Hz. Peygamber'e (sav) gelip biat ettiler. Ardından Medine havası onlara ağır geldi hastalandılar ve şikayetlerini Hz. Peygamber'e (sav) arz ettiler. Rasulullah (sav) onlara "Bizim çobanımızla beraber develerin yanına çıkıp, onların sütünden ve idrarından için?" buyurdu. Onlar da “Peki” deyip develerin yanına çıktılar. Onların sütünden idrarından içip sağlıklarına kavuştular. sonra da Rasulullah'm çobanını öldürdüler ve develeri sürüp gittiler. Bu haber Rasulullah'a (sav) ulaştı. Rasûlullah derhâl arkalarından bir müfreze gönderdi. Kısa zamanda yakalanıp geri getirildiler. Hz. Peygamber emretti, elleri ve ayakları kesildi, gözleri oyuldu, sonra onları güneşe attırdı ve nihayet öylece ölüp gittiler.
Ben “Bunların işlemiş oldukları suçtan daha ağır hangi suç vardır: Bunlar İslâm Dininden çıkmış, insan öldürmüş ve hırsızlık yapmışlardır” dedim. Anbese b. Saîd “Vallahi bu gün senden işittiğimi daha önce hiç işitmemiştim” dedi. ben de “Ey Anbese! Sen benim bu rivayetimi mi reddediyorsun?” dedim. Anbese “Hayır, aksine sen rivayeti tastamam aktardın. Vallahi bu şeyh (Ebu Kılâbe) aranızda yaşadığı müddetçe bu ordu (Şam ahalisi) hayırdan asla ayrılmaz” dedi. Ben “bu konuda Hz. Peygamber'in (sav) uygulaması (sünneti) işte budur” dedim ve konuşmama şöyle devam ettim:
Rasulullah'ın (sav) huzuruna Ensâr'dan bir topluluk girdi, O'nun yanında konuştular. Sonra onlardan biri önden (Haybere doğru) yola çıktı ve yolda öldürüldü. Daha sonra yola çıkan diğerleri bir de gördüler ki, arkadaşları kanlar içinde yatıyor. Hemen Rasulullah'ın yanına döndüler ve “ey Allah'ın Rasulü! Arkadaşımız bizimle beraber senin yanında konuşuyordu, bizim önümüzde yola çıktı, biz onu kanlara bulanmış bir şekilde bulduk” dediler. Rasulullah (sav) onların yanına çıktı ve "onu kimin öldürdüğünü sanyorsunuz veya düşünüyorsunuz?" diye sordu. Onlar da “Onu Yahudilerin öldürdüğünü düşünüyoruz” dediler. Rasulullah (sav) Yahudilere haberci salıp onları çağırttı ve "Bunu öldüren siz misiniz?" diye sordu. Onlar da “Hayır” dediler. Rasulullah (sav) iddiacılara "Siz, Yahudilerden elli kişinin onu öldürmediklerine dair yemin etmesine razı olur musunuz?" diye sordu. Onla “Yahudiler bizim hepimizi gözünü kırpmadan öldürür, sonra da öldürmediklerine dair rahatça yemin ederler” dediler. Rasulullah iddia edenlere hitaben "Sizden elli kişinin (onu yahudiler öldürdüğüne dair) yemin etmesiyle diyet hakkı kazanmak ister misiniz?" buyurdu. O sahâbîler “Bizler bu yemini yapamayız” dediler. Bunun üzerine Rasulullah (sav) o kimsenin diyetini kendi malından verdi.
Ben (Ebu Kılâbe) şöyle dedim: Huzeyl kabilesi Cahiliye döneminde kendisini himaye altına aldıkları bir adamın üzerinden himayelerini kaldırdılar. Sonra bu adam Bathâ vadisinde Yemen'li bir hane halkına geceleyin saldırdı. Hane halkından bir adam, uyanıp onu bir kılıç darbesiyle öldürdü. Sonra Huzeyl kabilesi gelip Yemenli adamı yakalayarak hac mevsiminde Ömer'in huzuruna çıkardılar ve “bu adam bizim arkadaşımızı öldürdü” dediler. Adam da “bunlar (Hüzeyl kabilesi), o adam üzerindeki himayesini kaldırmışlardı” dedi. Ömer “Huzeyl kabilesinden elli kişi ondan ayrılmadıklarına yemin etsinler o zaman” dedi. Bunun üzerine onlardan kırkdokuz kişi o kimseden himaye bağını çözmediklerine dair yemin etti. O sırada Huzeyl kabilesine mensûb olan bir adam Şam'dan çıkageldi. Hemen ondan da kendileri gibi yemin etmesini istediler. O da yemin etmek yerine bin dirhem fidye verdi. Bu sefer onun yerine başka bir adam soktular. Bunun üzerine Ömer o adamı maktulün kardeşine teslim etti. Onun eli maktulün kardeşinin eli bir araya getirilip bağlandı. Daha sonra şöyle anlattılar:
Biz yemin elli kişi yola koyulduk Nihayet Nahle mevkiine vardıkları zaman kendilerini bir yağmur yakaladı. Hemen bir mağaraya girdiler. sonra o mağara yemin etmiş olan o elli kişinin üzerine çöktü ve hepsi öldüler. Sadece de o elleri birbirine bağlanan iki kişi kaçıp kurtuldu. Onların peşinden bir taş yuvarlandı, maktülün kardeşine çarpıp ayağını kırdı. O bir yıl daha yaşadı, sonra öldü.
Ben (Ebu Kılâbe) şöyle dedim: Abdulmelik b. Mervân bir adamı kasâme yemini ile kısas yapmış, ancak sonra yaptığına pişman olmuş ve emir vererek yemin eden o elli kişinin isimleri divân defterinden sildirmiş ardından onları Şam'dan başka yere sürgün etmiştir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Diyât 22, 2/648
Senetler:
()
Konular:
İrtidat,İslam Cemaati önemi, mürtedin öldürülmesi
Recm, cezası
Yargı, adam öldürmek
Yargı, Davayı ispat, iki şahid, beyyine, yemin vs.
Yemin, Kasame
Öneri Formu
Hadis Id, No:
33378, D004522
Hadis:
حَدَّثَنَا مَحْمُودُ بْنُ خَالِدٍ وَكَثِيرُ بْنُ عُبَيْدٍ قَالاَ حَدَّثَنَا ح
وَحَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الصَّبَّاحِ بْنِ سُفْيَانَ أَخْبَرَنَا الْوَلِيدُ عَنْ أَبِى عَمْرٍو عَنْ عَمْرِو بْنِ شُعَيْبٍ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم
"أَنَّهُ قَتَلَ بِالْقَسَامَةِ رَجُلاً مِنْ بَنِى نَصْرِ بْنِ مَالِكٍ بِبَحْرَةِ الرُّغَاءِ عَلَى شَطِّ لِيَّةِ الْبَحْرَةِ. "
[قَالَ الْقَاتِلُ وَالْمَقْتُولُ مِنْهُمْ.]
[وَهَذَا لَفْظُ مَحْمُودٍ بِبَحْرَةٍ أَقَامَهُ مَحْمُودٌ وَحْدَهُ عَلَى شَطِّ لِيَّةِ.]
Tercemesi:
Bize Mahmud b. Halid ve Kesir b. Ubeyd; (T)
Bize Muhammed b. Sabbah b. Süfyan, ona Velid, ona Ebu Amr, ona da Amr b. Şuayb'dan (ra) rivayet edildi ki:
"Rasulullah (sav) Liyyetu'l-Bahrâ kenarındaki Bahratu'r-Ruğa (denilen yer) de Benî Nasr b. Mâlik'ten bir adamı kasâme yoluyla öldürdü."
[Ravi: Katil de maktulde onlardan (Beni Nasr b. Mâlik'ten) idi der.]
[Bu, Mahmûd'un lâfzıdır. Liyye kenarındaki Bahra" sözünü sâdece Mahmûd zikretti.]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Diyât 8, /1035
Senetler:
1. Ebu İbrahim Amr b. Şuayb el-Kuraşi (Amr b. Şuayb b. Muhammed b. Abdullah b. Amr b. As)
2. Ebu Amr Abdurrahman b. Amr el-Evzaî (Abdurrahman b. Amr b. Yahmed)
3. Ebu Abbas Velid b. Müslim el-Kuraşî (Velid b. Müslim)
4. Mahmud b. Halid es-Sülemî (Mahmud b. Halid b. Yezîd)
Konular:
Yemin, Kasame
Öneri Formu
Hadis Id, No:
271910, D004522-3
Hadis:
حَدَّثَنَا مَحْمُودُ بْنُ خَالِدٍ وَكَثِيرُ بْنُ عُبَيْدٍ قَالاَ حَدَّثَنَا ح
وَحَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الصَّبَّاحِ بْنِ سُفْيَانَ أَخْبَرَنَا الْوَلِيدُ عَنْ أَبِى عَمْرٍو عَنْ عَمْرِو بْنِ شُعَيْبٍ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم
"أَنَّهُ قَتَلَ بِالْقَسَامَةِ رَجُلاً مِنْ بَنِى نَصْرِ بْنِ مَالِكٍ بِبَحْرَةِ الرُّغَاءِ عَلَى شَطِّ لِيَّةِ الْبَحْرَةِ. "
[قَالَ الْقَاتِلُ وَالْمَقْتُولُ مِنْهُمْ.]
[وَهَذَا لَفْظُ مَحْمُودٍ بِبَحْرَةٍ أَقَامَهُ مَحْمُودٌ وَحْدَهُ عَلَى شَطِّ لِيَّةِ.]
Tercemesi:
Bize Mahmud b. Halid ve Kesir b. Ubeyd; (T)
Bize Muhammed b. Sabbah b. Süfyan, ona Velid, ona Ebu Amr, ona da Amr b. Şuayb'dan (ra) rivayet edildi ki:
"Rasulullah (sav) Liyyetu'l-Bahrâ kenarındaki Bahratu'r-Ruğa (denilen yer) de Benî Nasr b. Mâlik'ten bir adamı kasâme yoluyla öldürdü."
[Ravi: Katil de maktulde onlardan (Beni Nasr b. Mâlik'ten) idi der.]
[Bu, Mahmûd'un lâfzıdır. Liyye kenarındaki Bahra" sözünü sâdece Mahmûd zikretti.]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Diyât 8, /1035
Senetler:
1. Ebu İbrahim Amr b. Şuayb el-Kuraşi (Amr b. Şuayb b. Muhammed b. Abdullah b. Amr b. As)
2. Ebu Amr Abdurrahman b. Amr el-Evzaî (Abdurrahman b. Amr b. Yahmed)
3. Ebu Abbas Velid b. Müslim el-Kuraşî (Velid b. Müslim)
4. Mahmud b. Halid es-Sülemî (Mahmud b. Halid b. Yezîd)
Konular:
Yemin, Kasame
Öneri Formu
Hadis Id, No:
271911, D004522-2
Hadis:
حَدَّثَنَا مَحْمُودُ بْنُ خَالِدٍ وَكَثِيرُ بْنُ عُبَيْدٍ قَالاَ حَدَّثَنَا ح
وَحَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الصَّبَّاحِ بْنِ سُفْيَانَ أَخْبَرَنَا الْوَلِيدُ عَنْ أَبِى عَمْرٍو عَنْ عَمْرِو بْنِ شُعَيْبٍ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم
"أَنَّهُ قَتَلَ بِالْقَسَامَةِ رَجُلاً مِنْ بَنِى نَصْرِ بْنِ مَالِكٍ بِبَحْرَةِ الرُّغَاءِ عَلَى شَطِّ لِيَّةِ الْبَحْرَةِ. "
[قَالَ الْقَاتِلُ وَالْمَقْتُولُ مِنْهُمْ.]
[وَهَذَا لَفْظُ مَحْمُودٍ بِبَحْرَةٍ أَقَامَهُ مَحْمُودٌ وَحْدَهُ عَلَى شَطِّ لِيَّةِ.]
Tercemesi:
Bize Mahmud b. Halid ve Kesir b. Ubeyd; (T)
Bize Muhammed b. Sabbah b. Süfyan, ona Velid, ona Ebu Amr, ona da Amr b. Şuayb'dan (ra) rivayet edildi ki:
"Rasulullah (sav) Liyyetu'l-Bahrâ kenarındaki Bahratu'r-Ruğa (denilen yer) de Benî Nasr b. Mâlik'ten bir adamı kasâme yoluyla öldürdü."
[Ravi: Katil de maktulde onlardan (Beni Nasr b. Mâlik'ten) idi der.]
[Bu, Mahmûd'un lâfzıdır. Liyye kenarındaki Bahra" sözünü sâdece Mahmûd zikretti.]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Diyât 8, /1035
Senetler:
1. Ebu İbrahim Amr b. Şuayb el-Kuraşi (Amr b. Şuayb b. Muhammed b. Abdullah b. Amr b. As)
2. Ebu Amr Abdurrahman b. Amr el-Evzaî (Abdurrahman b. Amr b. Yahmed)
3. Ebu Abbas Velid b. Müslim el-Kuraşî (Velid b. Müslim)
4. Mahmud b. Halid es-Sülemî (Mahmud b. Halid b. Yezîd)
Konular:
Yemin, Kasame
Bize Ali b. Abdullah, ona Muhammed b. Abdullah el-Ensârî, ona İbn Avn, ona da Ebu Kılâbe'nin azatlısı Selman Ebu Recâ şöyle rivayet etmiştir:
Ebu Kılâbe, Ömer b. Abdülaziz'in arkasında oturuyordu. Huzuruna giren insanlar "Kasâme" konusunda konuştular ve önceki halifelerin kasâme konusunda kısas uyguladıklarını söylediler. Bunun üzerine Ömer b. Abdülaziz, arkasında bulunan Ebu Kılâbe'ye döndü ve “ey Abdullah b. Zeyd, sen ne dersin” ya da “sen ne dersin ey Ebu Kılâbe” diye sordu. (Ebu Kılâbe der ki:) Ben de “İslam'da; evlilik yaptıktan sonra zina eden, haksız yere bir cana kıyan ve Allah ve Rasulü ile savaşanlar hariç katli helal olan kimse bilmiyorum” dedim. Bunun üzerine Anbese “Enes b. Mâlik bize şöyle şöyle (yani Uranîler hadisini) rivayet etti” dedi. Ben de “Bana da Enes şöyle rivayet etti” dedim:
Bir topluluk Peygamber'in (sav) huzuruna geldi ve kendisiyle konuştular. Ardından “buranın havası bizi hasta etti” dediler. Hz. Peygamber (sav) de "Şu çıkan develer bize ait. hadi gidip onların sütünden ve idrarından için" buyurdu. Onlar da deve sürüsüne çıkıp onların idrarından ve sütünden içerek sağlıklarına kavuştular. Sonra çobanın üzerine yürüyüp onu öldürdüler ve develeri alıp kaçtılar. Şimdi bunlara hangi hükmü uygulamaktan geri durulur ki? Bunlar insan öldürdüler, Allah'a ve Rasulü'ne savaş açtılar ve Allah Rasulü'nü (sav) endişeye sevk ettiler.
Anbese, hayretle “subhânallah” dedi. Bne de “Sen beni Enes'ten rivayet ettiğim hadis hususunda itham mı ediyorsun?” dedim. Anbese de “hayır Enes böyle rivayet etti” dedi sonra da “Ey ahali içinizde bu (Ebu Kılâbe) ve bu gibiler bulundukça sizler jayır içinde olmaya devam edeceksiniz” dedi.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
31727, B004610
Hadis:
حَدَّثَنَا عَلِىُّ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ الأَنْصَارِىُّ حَدَّثَنَا ابْنُ عَوْنٍ قَالَ حَدَّثَنِى سَلْمَانُ أَبُو رَجَاءٍ مَوْلَى أَبِى قِلاَبَةَ عَنْ أَبِى قِلاَبَةَ أَنَّهُ كَانَ جَالِسًا خَلْفَ عُمَرَ بْنِ عَبْدِ الْعَزِيزِ ، فَذَكَرُوا وَذَكَرُوا فَقَالُوا وَقَالُوا قَدْ أَقَادَتْ بِهَا الْخُلَفَاءُ ، فَالْتَفَتَ إِلَى أَبِى قِلاَبَةَ وَهْوَ خَلْفَ ظَهْرِهِ ، فَقَالَ مَا تَقُولُ يَا عَبْدَ اللَّهِ بْنَ زَيْدٍ أَوْ قَالَ مَا تَقُولُ يَا أَبَا قِلاَبَةَ قُلْتُ مَا عَلِمْتُ نَفْسًا حَلَّ قَتْلُهَا فِى الإِسْلاَمِ إِلاَّ رَجُلٌ زَنَى بَعْدَ إِحْصَانٍ ، أَوْ قَتَلَ نَفْسًا بِغَيْرِ نَفْسٍ ، أَوْ حَارَبَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ صلى الله عليه وسلم . فَقَالَ عَنْبَسَةُ حَدَّثَنَا أَنَسٌ بِكَذَا وَكَذَا . قُلْتُ إِيَّاىَ حَدَّثَ أَنَسٌ قَالَ قَدِمَ قَوْمٌ عَلَى النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَكَلَّمُوهُ فَقَالُوا قَدِ اسْتَوْخَمْنَا هَذِهِ الأَرْضَ . فَقَالَ « هَذِهِ نَعَمٌ لَنَا تَخْرُجُ ، فَاخْرُجُوا فِيهَا ، فَاشْرَبُوا مِنْ أَلْبَانِهَا وَأَبْوَالِهَا » . فَخَرَجُوا فِيهَا فَشَرِبُوا مِنْ أَبْوَالِهَا وَأَلْبَانِهَا وَاسْتَصَحُّوا ، وَمَالُوا عَلَى الرَّاعِى فَقَتَلُوهُ ، وَاطَّرَدُوا النَّعَمَ ، فَمَا يُسْتَبْطَأُ مِنْ هَؤُلاَءِ قَتَلُوا النَّفْسَ وَحَارَبُوا اللَّهَ وَرَسُولَهُ ، وَخَوَّفُوا رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم . فَقَالَ سُبْحَانَ اللَّهِ . فَقُلْتُ تَتَّهِمُنِى قَالَ حَدَّثَنَا بِهَذَا أَنَسٌ . قَالَ وَقَالَ يَا أَهْلَ كَذَا إِنَّكُمْ لَنْ تَزَالُوا بِخَيْرٍ مَا أُبْقِىَ هَذَا فِيكُمْ أَوْ مِثْلُ هَذَا .
Tercemesi:
Bize Ali b. Abdullah, ona Muhammed b. Abdullah el-Ensârî, ona İbn Avn, ona da Ebu Kılâbe'nin azatlısı Selman Ebu Recâ şöyle rivayet etmiştir:
Ebu Kılâbe, Ömer b. Abdülaziz'in arkasında oturuyordu. Huzuruna giren insanlar "Kasâme" konusunda konuştular ve önceki halifelerin kasâme konusunda kısas uyguladıklarını söylediler. Bunun üzerine Ömer b. Abdülaziz, arkasında bulunan Ebu Kılâbe'ye döndü ve “ey Abdullah b. Zeyd, sen ne dersin” ya da “sen ne dersin ey Ebu Kılâbe” diye sordu. (Ebu Kılâbe der ki:) Ben de “İslam'da; evlilik yaptıktan sonra zina eden, haksız yere bir cana kıyan ve Allah ve Rasulü ile savaşanlar hariç katli helal olan kimse bilmiyorum” dedim. Bunun üzerine Anbese “Enes b. Mâlik bize şöyle şöyle (yani Uranîler hadisini) rivayet etti” dedi. Ben de “Bana da Enes şöyle rivayet etti” dedim:
Bir topluluk Peygamber'in (sav) huzuruna geldi ve kendisiyle konuştular. Ardından “buranın havası bizi hasta etti” dediler. Hz. Peygamber (sav) de "Şu çıkan develer bize ait. hadi gidip onların sütünden ve idrarından için" buyurdu. Onlar da deve sürüsüne çıkıp onların idrarından ve sütünden içerek sağlıklarına kavuştular. Sonra çobanın üzerine yürüyüp onu öldürdüler ve develeri alıp kaçtılar. Şimdi bunlara hangi hükmü uygulamaktan geri durulur ki? Bunlar insan öldürdüler, Allah'a ve Rasulü'ne savaş açtılar ve Allah Rasulü'nü (sav) endişeye sevk ettiler.
Anbese, hayretle “subhânallah” dedi. Bne de “Sen beni Enes'ten rivayet ettiğim hadis hususunda itham mı ediyorsun?” dedim. Anbese de “hayır Enes böyle rivayet etti” dedi sonra da “Ey ahali içinizde bu (Ebu Kılâbe) ve bu gibiler bulundukça sizler jayır içinde olmaya devam edeceksiniz” dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Tefsîr 5, 2/178
Senetler:
1. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
2. Ebû Kilabe Abdullah b. Zeyd el-Cermî (Abdullah b. Zeyd b. Amr b. Nâtil b. Malik b. Ubeyd)
3. Ebu Recâ Selman el-Cermi (Selman)
4. Ebu Avn Abdullah b. Avn el-Müzenî (Abdullah b. Avn b. Ertabân)
5. Ebu Abdullah Muhammed b. Abdullah el-Ensari (Muhammed b. Abdullah b. Müsenna b. Abdullah b. Enes b. Malik)
6. Ebu Hasan Ali b. el-Medînî (Ali b. Abdullah b. Cafer b. Necîh)
Konular:
Hainlik, hiyanet, ihanet
Hastalık, Hz. Peygamber döneminde
Hastalık, Sağlık, için önlem almak
İhanet, İhanetin cezası
Savaş, ilan etme ve savaş hukuku
Savaş, müslümanlarla
Tedavi, Şifalı Bitkiler
Yemin, Kasame
Yemin, kasamenin cahiliyedeki şekliyle kalması
Bize Ali b. Abdullah, ona Muhammed b. Abdullah el-Ensârî, ona İbn Avn, ona da Ebu Kılâbe'nin azatlısı Selman Ebu Recâ şöyle rivayet etmiştir:
Ebu Kılâbe, Ömer b. Abdülaziz'in arkasında oturuyordu. Huzuruna giren insanlar "Kasâme" konusunda konuştular ve önceki halifelerin kasâme konusunda kısas uyguladıklarını söylediler. Bunun üzerine Ömer b. Abdülaziz, arkasında bulunan Ebu Kılâbe'ye döndü ve “ey Abdullah b. Zeyd, sen ne dersin” ya da “sen ne dersin ey Ebu Kılâbe” diye sordu. (Ebu Kılâbe der ki:) Ben de “İslam'da; evlilik yaptıktan sonra zina eden, haksız yere bir cana kıyan ve Allah ve Rasulü ile savaşanlar hariç katli helal olan kimse bilmiyorum” dedim. Bunun üzerine Anbese “Enes b. Mâlik bize şöyle şöyle (yani Uranîler hadisini) rivayet etti” dedi. Ben de “Bana da Enes şöyle rivayet etti” dedim:
Bir topluluk Peygamber'in (sav) huzuruna geldi ve kendisiyle konuştular. Ardından “buranın havası bizi hasta etti” dediler. Hz. Peygamber (sav) de "Şu çıkan develer bize ait. hadi gidip onların sütünden ve idrarından için" buyurdu. Onlar da deve sürüsüne çıkıp onların idrarından ve sütünden içerek sağlıklarına kavuştular. Sonra çobanın üzerine yürüyüp onu öldürdüler ve develeri alıp kaçtılar. Şimdi bunlara hangi hükmü uygulamaktan geri durulur ki? Bunlar insan öldürdüler, Allah'a ve Rasulü'ne savaş açtılar ve Allah Rasulü'nü (sav) endişeye sevk ettiler.
Anbese, hayretle “subhânallah” dedi. Ben de “Sen beni Enes'ten rivayet ettiğim hadis hususunda itham mı ediyorsun?” dedim. Anbese de “hayır Enes böyle rivayet etti” dedi sonra da “Ey ahali içinizde bu (Ebu Kılâbe) ve bu gibiler bulundukça sizler hayır içinde olmaya devam edeceksiniz” dedi.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
287294, B004610-2
Hadis:
حَدَّثَنَا عَلِىُّ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ الأَنْصَارِىُّ حَدَّثَنَا ابْنُ عَوْنٍ قَالَ حَدَّثَنِى سَلْمَانُ أَبُو رَجَاءٍ مَوْلَى أَبِى قِلاَبَةَ عَنْ أَبِى قِلاَبَةَ أَنَّهُ كَانَ جَالِسًا خَلْفَ عُمَرَ بْنِ عَبْدِ الْعَزِيزِ ، فَذَكَرُوا وَذَكَرُوا فَقَالُوا وَقَالُوا قَدْ أَقَادَتْ بِهَا الْخُلَفَاءُ ، فَالْتَفَتَ إِلَى أَبِى قِلاَبَةَ وَهْوَ خَلْفَ ظَهْرِهِ ، فَقَالَ مَا تَقُولُ يَا عَبْدَ اللَّهِ بْنَ زَيْدٍ أَوْ قَالَ مَا تَقُولُ يَا أَبَا قِلاَبَةَ قُلْتُ مَا عَلِمْتُ نَفْسًا حَلَّ قَتْلُهَا فِى الإِسْلاَمِ إِلاَّ رَجُلٌ زَنَى بَعْدَ إِحْصَانٍ ، أَوْ قَتَلَ نَفْسًا بِغَيْرِ نَفْسٍ ، أَوْ حَارَبَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ صلى الله عليه وسلم . فَقَالَ عَنْبَسَةُ حَدَّثَنَا أَنَسٌ بِكَذَا وَكَذَا . قُلْتُ إِيَّاىَ حَدَّثَ أَنَسٌ قَالَ قَدِمَ قَوْمٌ عَلَى النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَكَلَّمُوهُ فَقَالُوا قَدِ اسْتَوْخَمْنَا هَذِهِ الأَرْضَ . فَقَالَ « هَذِهِ نَعَمٌ لَنَا تَخْرُجُ ، فَاخْرُجُوا فِيهَا ، فَاشْرَبُوا مِنْ أَلْبَانِهَا وَأَبْوَالِهَا » . فَخَرَجُوا فِيهَا فَشَرِبُوا مِنْ أَبْوَالِهَا وَأَلْبَانِهَا وَاسْتَصَحُّوا ، وَمَالُوا عَلَى الرَّاعِى فَقَتَلُوهُ ، وَاطَّرَدُوا النَّعَمَ ، فَمَا يُسْتَبْطَأُ مِنْ هَؤُلاَءِ قَتَلُوا النَّفْسَ وَحَارَبُوا اللَّهَ وَرَسُولَهُ ، وَخَوَّفُوا رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم . فَقَالَ سُبْحَانَ اللَّهِ . فَقُلْتُ تَتَّهِمُنِى قَالَ حَدَّثَنَا بِهَذَا أَنَسٌ . قَالَ وَقَالَ يَا أَهْلَ كَذَا إِنَّكُمْ لَنْ تَزَالُوا بِخَيْرٍ مَا أُبْقِىَ هَذَا فِيكُمْ أَوْ مِثْلُ هَذَا .
Tercemesi:
Bize Ali b. Abdullah, ona Muhammed b. Abdullah el-Ensârî, ona İbn Avn, ona da Ebu Kılâbe'nin azatlısı Selman Ebu Recâ şöyle rivayet etmiştir:
Ebu Kılâbe, Ömer b. Abdülaziz'in arkasında oturuyordu. Huzuruna giren insanlar "Kasâme" konusunda konuştular ve önceki halifelerin kasâme konusunda kısas uyguladıklarını söylediler. Bunun üzerine Ömer b. Abdülaziz, arkasında bulunan Ebu Kılâbe'ye döndü ve “ey Abdullah b. Zeyd, sen ne dersin” ya da “sen ne dersin ey Ebu Kılâbe” diye sordu. (Ebu Kılâbe der ki:) Ben de “İslam'da; evlilik yaptıktan sonra zina eden, haksız yere bir cana kıyan ve Allah ve Rasulü ile savaşanlar hariç katli helal olan kimse bilmiyorum” dedim. Bunun üzerine Anbese “Enes b. Mâlik bize şöyle şöyle (yani Uranîler hadisini) rivayet etti” dedi. Ben de “Bana da Enes şöyle rivayet etti” dedim:
Bir topluluk Peygamber'in (sav) huzuruna geldi ve kendisiyle konuştular. Ardından “buranın havası bizi hasta etti” dediler. Hz. Peygamber (sav) de "Şu çıkan develer bize ait. hadi gidip onların sütünden ve idrarından için" buyurdu. Onlar da deve sürüsüne çıkıp onların idrarından ve sütünden içerek sağlıklarına kavuştular. Sonra çobanın üzerine yürüyüp onu öldürdüler ve develeri alıp kaçtılar. Şimdi bunlara hangi hükmü uygulamaktan geri durulur ki? Bunlar insan öldürdüler, Allah'a ve Rasulü'ne savaş açtılar ve Allah Rasulü'nü (sav) endişeye sevk ettiler.
Anbese, hayretle “subhânallah” dedi. Ben de “Sen beni Enes'ten rivayet ettiğim hadis hususunda itham mı ediyorsun?” dedim. Anbese de “hayır Enes böyle rivayet etti” dedi sonra da “Ey ahali içinizde bu (Ebu Kılâbe) ve bu gibiler bulundukça sizler hayır içinde olmaya devam edeceksiniz” dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Tefsîr 5, 1/178
Senetler:
1. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
2. Anbese b. Said el-Ümevi (Anbese b. Said b. Âs b. Said b. Âs b. Ümeyye)
3. Ebu Recâ Selman el-Cermi (Selman)
4. Ebu Avn Abdullah b. Avn el-Müzenî (Abdullah b. Avn b. Ertabân)
5. Ebu Abdullah Muhammed b. Abdullah el-Ensari (Muhammed b. Abdullah b. Müsenna b. Abdullah b. Enes b. Malik)
6. Ebu Hasan Ali b. el-Medînî (Ali b. Abdullah b. Cafer b. Necîh)
Konular:
Hainlik, hiyanet, ihanet
Hastalık, Hz. Peygamber döneminde
Hastalık, Sağlık, için önlem almak
İhanet, İhanetin cezası
Savaş, ilan etme ve savaş hukuku
Savaş, müslümanlarla
Tedavi, Şifalı Bitkiler
Yemin, Kasame
Yemin, kasamenin cahiliyedeki şekliyle kalması
Öneri Formu
Hadis Id, No:
33376, D004520
Hadis:
حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ عُمَرَ بْنِ مَيْسَرَةَ وَمُحَمَّدُ بْنُ عُبَيْدٍ - الْمَعْنَى - قَالاَ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ عَنْ بَشِيرِ بْنِ يَسَارٍ عَنْ سَهْلِ بْنِ أَبِى حَثْمَةَ وَرَافِعِ بْنِ خَدِيجٍ أَنَّ مُحَيِّصَةَ بْنَ مَسْعُودٍ وَعَبْدَ اللَّهِ بْنَ سَهْلٍ انْطَلَقَا قِبَلَ خَيْبَرَ فَتَفَرَّقَا فِى النَّخْلِ فَقُتِلَ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ سَهْلٍ فَاتَّهَمُوا الْيَهُودَ فَجَاءَ أَخُوهُ عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ سَهْلٍ وَابْنَا عَمِّهِ حُوَيِّصَةُ وَمُحَيِّصَةُ فَأَتَوُا النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم فَتَكَلَّمَ عَبْدُ الرَّحْمَنِ فِى أَمْرِ أَخِيهِ وَهُوَ أَصْغَرُهُمْ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم
"الْكُبْرَ الْكُبْرَ." أَوْ قَالَ "لِيَبْدَإِ الأَكْبَرُ." فَتَكَلَّمَا فِى أَمْرِ صَاحِبِهِمَا فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم
"يُقْسِمُ خَمْسُونَ مِنْكُمْ عَلَى رَجُلٍ مِنْهُمْ فَيُدْفَعُ بِرُمَّتِهِ." قَالُوا أَمْرٌ لَمْ نَشْهَدْهُ كَيْفَ نَحْلِفُ قَالَ
"فَتُبَرِّئُكُمْ يَهُودُ بِأَيْمَانِ خَمْسِينَ مِنْهُمْ." قَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ قَوْمٌ كُفَّارٌ. قَالَ فَوَدَاهُ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مِنْ قِبَلِهِ. قَالَ قَالَ سَهْلٌ دَخَلْتُ مِرْبَدًا لَهُمْ يَوْمًا فَرَكَضَتْنِى نَاقَةٌ مِنْ تِلْكَ الإِبِلِ رَكْضَةً بِرِجْلِهَا. قَالَ حَمَّادٌ هَذَا أَوْ نَحْوَهُ.
[قَالَ أَبُو دَاوُدَ رَوَاهُ بِشْرُ بْنُ الْمُفَضَّلِ وَمَالِكٌ عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ قَالَ فِيهِ "أَتَحْلِفُونَ خَمْسِينَ يَمِينًا وَتَسْتَحِقُّونَ دَمَ صَاحِبِكُمْ أَوْ قَاتِلِكُمْ." وَلَمْ يَذْكُرْ بِشْرٌ دَمًا وَقَالَ عَبْدَةُ عَنْ يَحْيَى كَمَا قَالَ حَمَّادٌ.]
[وَرَوَاهُ ابْنُ عُيَيْنَةَ عَنْ يَحْيَى فَبَدَأَ بِقَوْلِهِ "تُبَرِّئُكُمْ يَهُودُ بِخَمْسِينَ يَمِينًا يَحْلِفُونَ." وَلَمْ يَذْكُرِ الاِسْتِحْقَاقَ]
[قَالَ أَبُو دَاوُدَ وَهَذَا وَهَمٌ مِنِ ابْنِ عُيَيْنَةَ.]
Tercemesi:
Bize Ubeydullah b. Ömer b. Meysere ve Muhammed b. Ubeyd, onlara Hammad b. Zeyd, ona Yahyâ b. Saîd, ona Büşeyr b. Yesar, ona da Sehl b. Ebu Hasme ve Rafi b. Hadic'ten (r.anhüma) şöyle (dedikleri) rivayet edilmiştir: Muhayyisa b. Mesud ve Abdullah b. Sehl Hayber tarafına gitmişler ve hurmalıkta birbirlerinden ayrılmışlardı. Abdullah b. Sehl öldürüldü. Yahudileri itham ettiler. Kardeşi Abdurrahman b. Sehl ve amcasının oğulları Huveyyisa ve Mühayyisa, Rasulullah'ın (sav) huzuruna geldiler. Onların küçüğü olduğu halde, kardeşinin başına gelen şey konusunda Abdurrahman konuştu. Rasulullah (sav) ;"büyük konuşsun, büyük" -veya: "büyük olan başlasın"-buyurdu. Bunun üzerine arkadaşlarının (amca oğullarının durumu) hakkında ikisi birden (Huveyyisa ve Mühayyisa) konuştular. Rasulullah (sav); "sizden elli kişi onlardan bir adam aleyhine yemin ederse onun ipi (size) verilir" buyurdu. Onlar, görmediğimiz bir şeye nasıl yemin ederiz? (Yemin edemeyiz) dediler. Rasulullah (sav); "o halde yahudiler kendilerinden elli kişinin yemini ile size karşı temize çıkarlar" buyurdu. Onlar, Ya Rasulullah! Onlar kâfirdirler. (Onların yeminine nasıl güvenilir?) dediler. Bunun üzerine Rasulullah (sav) o maktulün diyetini kendisi verdi. Sehl (b. Ebu Hasme) der ki: Birgün onların deve ağılına girdim, develerden birisi bana tekme attı. Hammad bunu veya benzerini söyledi.
[Ebû Davud şöyle dedi: Bu hadisi Bisr b. el- Müfaddal ve Malik, Yahya b. Said'den rivayet ettiler. Yahya bu rivayette Rasulullah'ın şöyle dediğini söyledi: "Elli defa yemin edip arkadaşınızın veya katilinizin kanını hak eder misiniz?" Bişr, kant anmadı. Abde, ona Yahya'dan, Hammad'ın dediği gibi nakletti.]
[Bu hadisi İbn Uyeyne, Yahya'dan rivayet etti. Rivayetine Rasulullah'ın şu sözü ile başladı: "Yahudiler, edecekleri elli yemin ile size karsı temize çıkarlar." Yahya kam hak etmeyi anmadı.]
[Ebû Davud, bu İbn Uyeyne'den bir vehimdir der.]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Diyât 8, /1033
Senetler:
1. Ebu Abdurrahman Sehl b. Ebu Hasme el-Ensarî (Sehl b. Abdullah b. Sâ'ide b. Adiy)
2. Ebu Keysan Büşeyr b. Yesar el-Harisî (Büşeyr b. Yesar)
3. Ebu Said Yahyâ b. Saîd el-Ensârî (Yahyâ b. Saîd b. Kays b. Amr)
4. Ebu İsmail Hammad b. Zeyd el-Ezdî (Hammad b. Zeyd b. Dirhem)
5. Ebu Said Ubeydullah b. Ömer el-Cüşemî (Ubeydullah b. Ömer b. Meysera)
Konular:
Yargı, diyet
Yemin, Kasame
Öneri Formu
Hadis Id, No:
271906, D004520-4
Hadis:
حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ عُمَرَ بْنِ مَيْسَرَةَ وَمُحَمَّدُ بْنُ عُبَيْدٍ - الْمَعْنَى - قَالاَ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ عَنْ بَشِيرِ بْنِ يَسَارٍ عَنْ سَهْلِ بْنِ أَبِى حَثْمَةَ وَرَافِعِ بْنِ خَدِيجٍ أَنَّ مُحَيِّصَةَ بْنَ مَسْعُودٍ وَعَبْدَ اللَّهِ بْنَ سَهْلٍ انْطَلَقَا قِبَلَ خَيْبَرَ فَتَفَرَّقَا فِى النَّخْلِ فَقُتِلَ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ سَهْلٍ فَاتَّهَمُوا الْيَهُودَ فَجَاءَ أَخُوهُ عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ سَهْلٍ وَابْنَا عَمِّهِ حُوَيِّصَةُ وَمُحَيِّصَةُ فَأَتَوُا النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم فَتَكَلَّمَ عَبْدُ الرَّحْمَنِ فِى أَمْرِ أَخِيهِ وَهُوَ أَصْغَرُهُمْ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم
"الْكُبْرَ الْكُبْرَ." أَوْ قَالَ "لِيَبْدَإِ الأَكْبَرُ." فَتَكَلَّمَا فِى أَمْرِ صَاحِبِهِمَا فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم
"يُقْسِمُ خَمْسُونَ مِنْكُمْ عَلَى رَجُلٍ مِنْهُمْ فَيُدْفَعُ بِرُمَّتِهِ." قَالُوا أَمْرٌ لَمْ نَشْهَدْهُ كَيْفَ نَحْلِفُ قَالَ
"فَتُبَرِّئُكُمْ يَهُودُ بِأَيْمَانِ خَمْسِينَ مِنْهُمْ." قَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ قَوْمٌ كُفَّارٌ. قَالَ فَوَدَاهُ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مِنْ قِبَلِهِ. قَالَ قَالَ سَهْلٌ دَخَلْتُ مِرْبَدًا لَهُمْ يَوْمًا فَرَكَضَتْنِى نَاقَةٌ مِنْ تِلْكَ الإِبِلِ رَكْضَةً بِرِجْلِهَا. قَالَ حَمَّادٌ هَذَا أَوْ نَحْوَهُ.
[قَالَ أَبُو دَاوُدَ رَوَاهُ بِشْرُ بْنُ الْمُفَضَّلِ وَمَالِكٌ عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ قَالَ فِيهِ "أَتَحْلِفُونَ خَمْسِينَ يَمِينًا وَتَسْتَحِقُّونَ دَمَ صَاحِبِكُمْ أَوْ قَاتِلِكُمْ." وَلَمْ يَذْكُرْ بِشْرٌ دَمًا وَقَالَ عَبْدَةُ عَنْ يَحْيَى كَمَا قَالَ حَمَّادٌ.]
[وَرَوَاهُ ابْنُ عُيَيْنَةَ عَنْ يَحْيَى فَبَدَأَ بِقَوْلِهِ "تُبَرِّئُكُمْ يَهُودُ بِخَمْسِينَ يَمِينًا يَحْلِفُونَ." وَلَمْ يَذْكُرِ الاِسْتِحْقَاقَ]
[قَالَ أَبُو دَاوُدَ وَهَذَا وَهَمٌ مِنِ ابْنِ عُيَيْنَةَ.]
Tercemesi:
Bize Ubeydullah b. Ömer b. Meysere ve Muhammed b. Ubeyd, onlara Hammad b. Zeyd, ona Yahyâ b. Saîd, ona Büşeyr b. Yesar, ona da Sehl b. Ebu Hasme ve Rafi b. Hadic'ten (r.anhüma) şöyle (dedikleri) rivayet edilmiştir: Muhayyisa b. Mesud ve Abdullah b. Sehl Hayber tarafına gitmişler ve hurmalıkta birbirlerinden ayrılmışlardı. Abdullah b. Sehl öldürüldü. Yahudileri itham ettiler. Kardeşi Abdurrahman b. Sehl ve amcasının oğulları Huveyyisa ve Mühayyisa, Rasulullah'ın (sav) huzuruna geldiler. Onların küçüğü olduğu halde, kardeşinin başına gelen şey konusunda Abdurrahman konuştu. Rasulullah (sav) ;"büyük konuşsun, büyük" -veya: "büyük olan başlasın"-buyurdu. Bunun üzerine arkadaşlarının (amca oğullarının durumu) hakkında ikisi birden (Huveyyisa ve Mühayyisa) konuştular. Rasulullah (sav); "sizden elli kişi onlardan bir adam aleyhine yemin ederse onun ipi (size) verilir" buyurdu. Onlar, görmediğimiz bir şeye nasıl yemin ederiz? (Yemin edemeyiz) dediler. Rasulullah (sav); "o halde yahudiler kendilerinden elli kişinin yemini ile size karşı temize çıkarlar" buyurdu. Onlar, Ya Rasulullah! Onlar kâfirdirler. (Onların yeminine nasıl güvenilir?) dediler. Bunun üzerine Rasulullah (sav) o maktulün diyetini kendisi verdi. Sehl (b. Ebu Hasme) der ki: Birgün onların deve ağılına girdim, develerden birisi bana tekme attı. Hammad bunu veya benzerini söyledi.
[Ebû Davud şöyle dedi: Bu hadisi Bisr b. el- Müfaddal ve Malik, Yahya b. Said'den rivayet ettiler. Yahya bu rivayette Rasulullah'ın şöyle dediğini söyledi: "Elli defa yemin edip arkadaşınızın veya katilinizin kanını hak eder misiniz?" Bişr, kant anmadı. Abde, ona Yahya'dan, Hammad'ın dediği gibi nakletti.]
[Bu hadisi İbn Uyeyne, Yahya'dan rivayet etti. Rivayetine Rasulullah'ın şu sözü ile başladı: "Yahudiler, edecekleri elli yemin ile size karsı temize çıkarlar." Yahya kam hak etmeyi anmadı.]
[Ebû Davud, bu İbn Uyeyne'den bir vehimdir der.]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Diyât 8, /1033
Senetler:
1. Ebu Abdullah Râfi' b. Hadîc el-Ensârî (Râfi' b. Hadîc b. Râfi' b. Adî b. Yezid b. Ceşm)
2. Ebu Keysan Büşeyr b. Yesar el-Harisî (Büşeyr b. Yesar)
3. Ebu Said Yahyâ b. Saîd el-Ensârî (Yahyâ b. Saîd b. Kays b. Amr)
4. Ebu İsmail Hammad b. Zeyd el-Ezdî (Hammad b. Zeyd b. Dirhem)
5. Muhammed b. Ubeyd el-Guberî (Muhammed b. Ubeyd b. Hisab)
Konular:
Yargı, diyet
Yemin, Kasame
Öneri Formu
Hadis Id, No:
271908, D004520-2
Hadis:
حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ عُمَرَ بْنِ مَيْسَرَةَ وَمُحَمَّدُ بْنُ عُبَيْدٍ - الْمَعْنَى - قَالاَ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ عَنْ بَشِيرِ بْنِ يَسَارٍ عَنْ سَهْلِ بْنِ أَبِى حَثْمَةَ وَرَافِعِ بْنِ خَدِيجٍ أَنَّ مُحَيِّصَةَ بْنَ مَسْعُودٍ وَعَبْدَ اللَّهِ بْنَ سَهْلٍ انْطَلَقَا قِبَلَ خَيْبَرَ فَتَفَرَّقَا فِى النَّخْلِ فَقُتِلَ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ سَهْلٍ فَاتَّهَمُوا الْيَهُودَ فَجَاءَ أَخُوهُ عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ سَهْلٍ وَابْنَا عَمِّهِ حُوَيِّصَةُ وَمُحَيِّصَةُ فَأَتَوُا النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم فَتَكَلَّمَ عَبْدُ الرَّحْمَنِ فِى أَمْرِ أَخِيهِ وَهُوَ أَصْغَرُهُمْ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم
"الْكُبْرَ الْكُبْرَ." أَوْ قَالَ "لِيَبْدَإِ الأَكْبَرُ." فَتَكَلَّمَا فِى أَمْرِ صَاحِبِهِمَا فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم
"يُقْسِمُ خَمْسُونَ مِنْكُمْ عَلَى رَجُلٍ مِنْهُمْ فَيُدْفَعُ بِرُمَّتِهِ." قَالُوا أَمْرٌ لَمْ نَشْهَدْهُ كَيْفَ نَحْلِفُ قَالَ
"فَتُبَرِّئُكُمْ يَهُودُ بِأَيْمَانِ خَمْسِينَ مِنْهُمْ." قَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ قَوْمٌ كُفَّارٌ. قَالَ فَوَدَاهُ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مِنْ قِبَلِهِ. قَالَ قَالَ سَهْلٌ دَخَلْتُ مِرْبَدًا لَهُمْ يَوْمًا فَرَكَضَتْنِى نَاقَةٌ مِنْ تِلْكَ الإِبِلِ رَكْضَةً بِرِجْلِهَا. قَالَ حَمَّادٌ هَذَا أَوْ نَحْوَهُ.
[قَالَ أَبُو دَاوُدَ رَوَاهُ بِشْرُ بْنُ الْمُفَضَّلِ وَمَالِكٌ عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ قَالَ فِيهِ "أَتَحْلِفُونَ خَمْسِينَ يَمِينًا وَتَسْتَحِقُّونَ دَمَ صَاحِبِكُمْ أَوْ قَاتِلِكُمْ." وَلَمْ يَذْكُرْ بِشْرٌ دَمًا وَقَالَ عَبْدَةُ عَنْ يَحْيَى كَمَا قَالَ حَمَّادٌ.]
[وَرَوَاهُ ابْنُ عُيَيْنَةَ عَنْ يَحْيَى فَبَدَأَ بِقَوْلِهِ "تُبَرِّئُكُمْ يَهُودُ بِخَمْسِينَ يَمِينًا يَحْلِفُونَ." وَلَمْ يَذْكُرِ الاِسْتِحْقَاقَ]
[قَالَ أَبُو دَاوُدَ وَهَذَا وَهَمٌ مِنِ ابْنِ عُيَيْنَةَ.]
Tercemesi:
Bize Ubeydullah b. Ömer b. Meysere ve Muhammed b. Ubeyd, onlara Hammad b. Zeyd, ona Yahyâ b. Saîd, ona Büşeyr b. Yesar, ona da Sehl b. Ebu Hasme ve Rafi b. Hadic'ten (r.anhüma) şöyle (dedikleri) rivayet edilmiştir: Muhayyisa b. Mesud ve Abdullah b. Sehl Hayber tarafına gitmişler ve hurmalıkta birbirlerinden ayrılmışlardı. Abdullah b. Sehl öldürüldü. Yahudileri itham ettiler. Kardeşi Abdurrahman b. Sehl ve amcasının oğulları Huveyyisa ve Mühayyisa, Rasulullah'ın (sav) huzuruna geldiler. Onların küçüğü olduğu halde, kardeşinin başına gelen şey konusunda Abdurrahman konuştu. Rasulullah (sav) ;"büyük konuşsun, büyük" -veya: "büyük olan başlasın"-buyurdu. Bunun üzerine arkadaşlarının (amca oğullarının durumu) hakkında ikisi birden (Huveyyisa ve Mühayyisa) konuştular. Rasulullah (sav); "sizden elli kişi onlardan bir adam aleyhine yemin ederse onun ipi (size) verilir" buyurdu. Onlar, görmediğimiz bir şeye nasıl yemin ederiz? (Yemin edemeyiz) dediler. Rasulullah (sav); "o halde yahudiler kendilerinden elli kişinin yemini ile size karşı temize çıkarlar" buyurdu. Onlar, Ya Rasulullah! Onlar kâfirdirler. (Onların yeminine nasıl güvenilir?) dediler. Bunun üzerine Rasulullah (sav) o maktulün diyetini kendisi verdi. Sehl (b. Ebu Hasme) der ki: Birgün onların deve ağılına girdim, develerden birisi bana tekme attı. Hammad bunu veya benzerini söyledi.
[Ebû Davud şöyle dedi: Bu hadisi Bisr b. el- Müfaddal ve Malik, Yahya b. Said'den rivayet ettiler. Yahya bu rivayette Rasulullah'ın şöyle dediğini söyledi: "Elli defa yemin edip arkadaşınızın veya katilinizin kanını hak eder misiniz?" Bişr, kant anmadı. Abde, ona Yahya'dan, Hammad'ın dediği gibi nakletti.]
[Bu hadisi İbn Uyeyne, Yahya'dan rivayet etti. Rivayetine Rasulullah'ın şu sözü ile başladı: "Yahudiler, edecekleri elli yemin ile size karsı temize çıkarlar." Yahya kam hak etmeyi anmadı.]
[Ebû Davud, bu İbn Uyeyne'den bir vehimdir der.]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Diyât 8, /1033
Senetler:
1. Ebu Abdurrahman Sehl b. Ebu Hasme el-Ensarî (Sehl b. Abdullah b. Sâ'ide b. Adiy)
2. Ebu Keysan Büşeyr b. Yesar el-Harisî (Büşeyr b. Yesar)
3. Ebu Said Yahyâ b. Saîd el-Ensârî (Yahyâ b. Saîd b. Kays b. Amr)
4. Ebu İsmail Hammad b. Zeyd el-Ezdî (Hammad b. Zeyd b. Dirhem)
5. Muhammed b. Ubeyd el-Guberî (Muhammed b. Ubeyd b. Hisab)
Konular:
Yargı, diyet
Yemin, Kasame