حدثنا بن أبى الأسود قال حدثنا عبد الملك بن عمرو قال حدثنا سحامة بن عبد الرحمن الأصم قال سمعت أنس بن مالك يقول : كان النبي صلى الله عليه وسلم رحيما وكان لا يأتيه أحد إلا وعده وأنجز له إن كان عنده وأقيمت الصلاة وجاءه أعرابى فأخذ بثوبه فقال إنما بقى من حاجتي يسيرة وأخاف أنساها فقام معه حتى فرغ من حاجته ثم اقبل فصلى
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164091, EM000278
Hadis:
حدثنا بن أبى الأسود قال حدثنا عبد الملك بن عمرو قال حدثنا سحامة بن عبد الرحمن الأصم قال سمعت أنس بن مالك يقول : كان النبي صلى الله عليه وسلم رحيما وكان لا يأتيه أحد إلا وعده وأنجز له إن كان عنده وأقيمت الصلاة وجاءه أعرابى فأخذ بثوبه فقال إنما بقى من حاجتي يسيرة وأخاف أنساها فقام معه حتى فرغ من حاجته ثم اقبل فصلى
Tercemesi:
Enes îbni Malik (RadiyaHahu cmh) 'in şöyle dediği işitilmiştir: «— Peygamber (Sallalkhü Aleyhi ve Sellem) merhametli idi. Kendine her kim gelirse, ona va'dda bulunur ve eğer (istenen şey) yanında bulunursa onu yerine getirirdi. Namaz için ikâmet getirildi. Peygamber'e bir Bedevî gelip elbisesinden tutarak:
"Görülecek işimden az bir şey kaldı. Korkuyorum onu (namazdan sonra) unuturum," dedi. Bunun üzerine Peygamber, işini görüp bitirinceye kadar onunla ayakta durdu. Sonra döndü namaz kıldı.»[554]
Hz. Peygamber sulh ve sükûn zamanlarında bütün insanlara şefkatli ve merhametli oldukları gibi, hayvanlara karşı da merhametli idiler. Savaş halinde ise düşmana karşı şiddetli ve cesur idiler. Bu itibarla kendilerinden bir şey istemek veya bir ihtiyaçlarını temin etmek üzere ona baş vuranların işini, eğer o anda mevcutsa ve görülme İmkânı varsa, hemen dileği yerine getirirlerdi ve şayet o anda mevcut bulunmaz veya görülme imkânı olmazsa, va'd etmek suretiyle yine işlerini görürlerdi. Hz. Peygamber'İn bu hareketlerinde hem cömertlik, hem de merhamet vasıflarının üstün mertebesini görüyoruz.
Dİğer taraftan görgüsü az bir Bedevi'nin, namaza durulma anında Hz. Peygamberi, şahsî bir işi İçin meşgul edip namaz arasına girmeleri karşısında, Hz. Peygamber ona kızmamış ve bu durumda dahi onun dileğini güzel bir şekilde yerine getirmiştir. Bu hareketlerinde de bize şu dersi vermektedirler :
İnsanları anlayış ve durumlarına göre iyi idare etmeli, görülecek işlerini ertelemeden bir an önce yerine getirmelidir.[555]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 278, /248
Senetler:
()
Konular:
Bedevi, bedevilik
Hz. Peygamber, affediciliği
Hz. Peygamber, insanî ilişkileri
Hz. Peygamber, şemaili
Hz. Peygamber, vasıfları, şemaili, hasaisi
حدثنا أحمد بن عاصم قال حدثنا حيوة قال حدثنا بقية قال حدثني صفوان قال سمعت راشد بن سعد يقول سمعت ثوبان يقول قال لي رسول الله صلى الله عليه وسلم : لا تسكن الكفور فإن ساكن الكفور كساكن القبور قال أحمد الكفور القرى
حدثنا إسحاق قال أخبرنا بقية قال حدثني صفوان قال سمعت راشد بن سعد يقول سمعت ثوبان قال قال لي النبي صلى الله عليه وسلم : يا ثوبان لا تسكن الكفور فإن ساكن الكفور كساكن القبور
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164821, EM000579
Hadis:
حدثنا أحمد بن عاصم قال حدثنا حيوة قال حدثنا بقية قال حدثني صفوان قال سمعت راشد بن سعد يقول سمعت ثوبان يقول قال لي رسول الله صلى الله عليه وسلم : لا تسكن الكفور فإن ساكن الكفور كساكن القبور قال أحمد الكفور القرى
حدثنا إسحاق قال أخبرنا بقية قال حدثني صفوان قال سمعت راشد بن سعد يقول سمعت ثوبان قال قال لي النبي صلى الله عليه وسلم : يا ثوبان لا تسكن الكفور فإن ساكن الكفور كساكن القبور
Tercemesi:
— Sevbân'ın şöyle dediğini işittim:— Resûlüllah (SallaîlahÜ Aleyhi ve Sellem) bana şöyle buyurdu:
«— Köylerde oturma; çünkü köylerde oturan, mezarlarda oturan gibidir,»
Ravilerden Ahmed îbni Asım demiştir ki:
«— Küfür, köyler demektir.»
Başka bir yoldan gelen rivayete göre, Sevbân'ın şöyle dediği işitilmiştir;
— Peygamber (Sattallahü Aleyhi ve SeWem] bana şöyle buyurdu:
«— Ey Sevbân! Köylerde oturma; çünkü köylerde oturan, mezarlarda oturan gibidir.»[1125]
Şehirlerden ve ilim merkezlerinden uzak köylerde yaşamak, bîr nevi ölöler arasında yaşamaya benzer, ilim ve faziletle olgunlaşmayan, terbiye ve edebden mahrum olan kimseler mana bakımından ölü sayılırlar. Bu gibi manevî ölOler de İlmin ve âlimlerin uğramadığı köylerde bulunurlar, iste böyle ilim ve faziletten mahrum bulunanlar arasında oturmak ve yaşamak, hissiz ve duygusuz Ölöler arasında yaşamak olur ki, bu yaşayışı Peygamber Efendimiz Sevbân hazretlerine ve dolayısiyle ümmete yasaklamışlardır. İlim ve irfan yuvası haline gelen veya ilim ışığı altında gelişen köyler bu hükmün dışında kalır. Hatıra gelir kî, böyle ilim ve irfandan mahrum olan köyleri ilim sahiplerinin aydınlatması ve onları cehaletten kurtarması bir vazife değil midir?
Tek başına olarak bir kimsenin koyu geleneklerine bağlı bir köy halkını uyarması mümkün olmadığı takdirde aralarında bulunması, ölüler arasında bulunması sayılır. Eğer bu cahilleri selâmete çıkarma imkânı varsa, bunu yapmak bir hizmettir ve büyük bir vazifedir. Bu takdirde ölüler arasında yaşama diye bîr şey kalmaz. Hepsi ilim ve fazilet sahibi kimseler olurlar.[1126]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 579, /461
Senetler:
()
Konular:
Bedevi, bedevilik
Kabir, Mezarlık,
Şehir, şehir veya köy hayatı
Yaşam, gündelik yaşam, sosyal hayat
حدثنا أبو معمر قال حدثنا عبد الوارث قال حدثنا عتبة بن عبد الملك قال حدثني زرارة بن كريم بن الحارث بن عمرو السهمي أن الحارث بن عمرو السهمي حدثه قال : أتيت النبي صلى الله عليه وسلم وهو بمنى أو بعرفات وقد أطاف به الناس ويجيء الأعراب فإذا رأوا وجهه قالوا هذا وجه مبارك قلت يا رسول الله استغفر لي فقال اللهم اغفر لنا فدرت فقلت استغفر لي قال اللهم اغفر لنا فدرت فقلت استغفر لي فقال اللهم اغفر لنا فذهب بيده بزاقه ومسح به نعله كره أن يصيب أحدا من حوله
Öneri Formu
Hadis Id, No:
166249, EM001148
Hadis:
حدثنا أبو معمر قال حدثنا عبد الوارث قال حدثنا عتبة بن عبد الملك قال حدثني زرارة بن كريم بن الحارث بن عمرو السهمي أن الحارث بن عمرو السهمي حدثه قال : أتيت النبي صلى الله عليه وسلم وهو بمنى أو بعرفات وقد أطاف به الناس ويجيء الأعراب فإذا رأوا وجهه قالوا هذا وجه مبارك قلت يا رسول الله استغفر لي فقال اللهم اغفر لنا فدرت فقلت استغفر لي قال اللهم اغفر لنا فدرت فقلت استغفر لي فقال اللهم اغفر لنا فذهب بيده بزاقه ومسح به نعله كره أن يصيب أحدا من حوله
Tercemesi:
— El-Haris ibnİ Amr Es-Sühemî anlatarak şöyle demiştir:
— Peygamber (SailaUahü Aleyhi ve Selfemj'e vardım; o Minâ'da yahut Arafat'da bulunuyordu. İnsanlar onu çevrelemişti. Bedeviler de (onu görmeye) geliyprdu. Yüzünü gördüklerinde de:
«Bu mübarek bir yüz!» diyorlardı. Ben dedim ki: .— Ya Resûlallah! Benim için Allah'dan mağfiret dile. Peygamber: «Allah'ım! Bizi mağfiret buyur!» dedi. Ben dolaşıp : — Ya Resülallah, benim için Allah'dan mağfiret dile, dedim. Peygamber: «Allah'ım! Bize mağfiret et!» buyurdu. Ben yine dolaşıp :
— Benim için mağfiret dile, dedim. Peygamber:
«Allah'ım! Bize mağfiret et!» buyurdu. Sonra eliyle tükürüğünü giderip, onu ayakkabısına sildi; etrafında bulunanlardan birine değmesini hoş görmedi.[1026]
Hâdise Mina veya Arafat'da geçtiğine göre hac mevsiminde ve sefer halinde olduğu anlaşılmaktadır. İnsanların Hz. Peygamber (Salktifahü Aleyhi veSmlkm) etrafını çevrelemiş bulunmaları serbestçe tükürebilme imkânını kendilerine vermemiş ve yanlarında İhram halinde iken mendil gibi herhangi bir bez bulunmadığından onunla sİlînememîş; ancak etrafında bulunanlara isabet etmesin diye bu hareketi yapmak zorunda kalmıştır. Başkasına eziyet vermemeyi ve rahatsız etmemeyi tercih buyurmuşlardır. Böyle muztar ve istisnaî durumda olmayanların tükürüklerini mendille silmeleri veya tenha yerlerde toprağa tükürülünce onu gömmeleri gerekir. Başkasına sıçratacak veya tiksinti verecek şekilde tükürmek hem edebe aykırıdır, hem de açığa tükürmeler mikropların taşınması bakımından tehlikelidir ve bu, temizlik kaidelerine uymaz.
Hadîs-î Şerifte önemli husus, ravi E I - H â r i s'İn İsrarla şahsı için dua istemesi ve bunu üç defa îekrorlamasıdır. Her defasında Peygamber (Saltallahü Aleyhi ve Sellem) mağfiret dilemişler; fakat şahsa değil, umuma dua etmişlerdir. Onun için dua muayyen şahıslara değil, bütün müminlere yapılmalı ve müşterek olmalıdır, islâm'da birlik ve beraberlik var, imtiyaz yoktur. Bu böyle olmakla beraber fertlere mahsus dua edilmesinde, yalnızlık hallerinde bir beis yoktur. Müslümanlar bir arada toplu iken bunlar içinden bazılarını seçerek dua etrnek doğru olmaz. Hele günümüzde menfaat ve şöhret temini için camilerde veya toplantı yerlerinde İsim üsteleri okuyarak edilen duaların Allah katında makbul olamayacağı aşikârdır. Dua bahsinde, duanın şekil ve adabı belirtilmiştir, oraya müracaat edilsin. Nese'î'nİn rivayetine göre olay Veda' haccında Peygamber devesi üzerinde iken vuku bulmuştur.[1027]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 1148, /871
Senetler:
()
Konular:
Bedevi, bedevilik
Dua, Hz. Peygamber'den dua, istiğfar istenmesi
Hac, Hz. Peygamber'in haccı
Hz. Peygamber, dua/beddua ettiği kişi/kabileler
Hz. Peygamber, duaları
Müslüman, peygamber sevgisi
حدثنا موسى بن إسماعيل قال حدثنا أبو عوانة عن عمر بن أبى سلمة عن أبيه عن أبى هريرة قال : الكبائر سبع أولهن الإشراك بالله وقتل النفس ورمى المحصنات والأعرابية بعد الهجرة
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164820, EM000578
Hadis:
حدثنا موسى بن إسماعيل قال حدثنا أبو عوانة عن عمر بن أبى سلمة عن أبيه عن أبى هريرة قال : الكبائر سبع أولهن الإشراك بالله وقتل النفس ورمى المحصنات والأعرابية بعد الهجرة
Tercemesi:
Ebû Hüreyred'en rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir :
«— Büyük günahlar yedi tane olup, onların birincisi Allah'a şirk koşmaktır. (İkincisi haksız yere) adam öldürmektir. (Üçüncüsü) iffetli kadınlara zina isnat etmektir. (Dördüncüsü) hicretten sonra (sahralara çekilip) bedevîleşmektir; (ve saire...)[1123]
Dokuz veya yedi olarak sayılan büyük günahların hangi şeyler olduğunu öğrenmek için 8 sayılı hadîs-i şerîfe bakınız. Burada hicretten sonra bedevîleşmenin de büyük günah olduğu bildirilmektedir.
Şehir ve kasaba emsali beldelerde ikâmet etmeyip çölde yaşayan ve şehirlere inmek ihtiyacını duymayıp bir nevi göçebe hayatı sürenlere Bedevi = A'rabî denir. Bunlar şehir medeniyetini almadıkları için yalnız başına asude yaşayan, içtimaî meselelerle uğraşmayan kimselerdir. Böyle bir hayat içinden hicret ederek cemiyet hayatına intikal edenlerin tekrar eski hayatlarına dönmeleri günah sayılmıştır. Çünkü bu harekette, İçtimaî vazifeleri bırakıp tenhaya ve inzivaya çekilme vardır. Cemiyet içinde vazife almak, savaşlara katılmak, birbirine yardımcı olup, ihtiyaçlarını karşılamak Müslümanlara düşen vazifedir. Böyle mühim vazifeleri bırakıp da kenara çekilmek günahtır, hatta büyük günahlardandır,
Fitne ve fesada karışmamak ve bir haksızlığa karışmamak maksadı ile böyle münzevî hayata geçmenin caiz olduğu görüşü ve rivayetleri vardır. Fakat bu cevaz herkese uygulanabilecek bir şumül taşımaz, istisnaî haller karşısında uygulanması caizdir.[1124]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 578, /460
Senetler:
0. Mevkuf (Mevkuf)
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Seleme b. Abdurrahman ez-Zuhrî (Abdullah b. Abdurrahman b. Avf b. Abduavf)
3. Ömer b. Ebu Seleme el-Kuraşi (Ömer b. Ebu Seleme b. Abdurrahman b. Avf)
4. Ebu Avane Vazzah b. Abdullah el-Yeşkurî (Vazzah b. Abdullah)
5. Ebu Seleme Musa b. İsmail et-Tebûzeki (Musa b. İsmail)
Konular:
Bedevi, bedevilik
İftira, iffetli kimseye
Şehir, şehir veya köy hayatı
Şirk, şirk koşmak
Yargı, adam öldürmek
Yaşam, gündelik yaşam, sosyal hayat
Zina, zina isnadı / kazf