162 Kayıt Bulundu.
İbn Vehb der ki: Bana Yunus, İbn Şihâb, ona Saîd b. Müseyyeb, ona da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Kureyş kadınları deveye binen Arap kadınlarının en hayırlısıdır. Onlar çocuğa en şefkatli olan, elinde bulunan eşinin malını en iyi gözetendir." Ebu Hureyre der ki: "İmrân kızı Meryem asla deveye binmedi." Zuhrî'nin kardeşinin oğlu ve İshâk el-Kelbî bu hadisin Zuhrî'den rivayetinde (Yunus'a) mutâbaat etmişlerdir.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Abdullah b. Vehb arasında inkıta vardır.
İbn Vehb der ki: Bana Yunus, İbn Şihâb, ona Saîd b. Müseyyeb, ona da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Kureyş kadınları deveye binen Arap kadınlarının en hayırlısıdır. Onlar çocuğa en şefkatli olan, elinde bulunan eşinin malını en iyi gözetendir." Ebu Hureyre der ki: "İmrân kızı Meryem asla deveye binmedi." Zuhrî'nin kardeşinin oğlu ve İshâk el-Kelbî bu hadisin Zuhrî'den rivayetinde (Yunus'a) mutâbaat etmişlerdir.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Muhammed b. Abdullah arasında inkıta vardır.
İbn Vehb der ki: Bana Yunus, İbn Şihâb, ona Saîd b. Müseyyeb, ona da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Kureyş kadınları deveye binen Arap kadınlarının en hayırlısıdır. Onlar çocuğa en şefkatli olan, elinde bulunan eşinin malını en iyi gözetendir." Ebu Hureyre der ki: "İmrân kızı Meryem asla deveye binmedi." Zuhrî'nin kardeşinin oğlu ve İshâk el-Kelbî bu hadisin Zuhrî'den rivayetinde (Yunus'a) mutâbaat etmişlerdir.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile İshak b. Yahya arasında inkıta vardır.
Bize Muhammed b. Kesîr, ona Süfyân, ona Mansur ve A'meş, onlara Ebu Duhâ, ona da Mesrûk şöyle demiştir: Bir adam Kinde mevkiinde konuşurken “Kıyamet günü bir duman gelecek, kâfir ve münafıkların kulaklarını sağır, gözlerini kör edecek, müminlere de yalnız nezle hastalığı şeklinde tesir edecek” dedi. Biz de (bu sözlerden) korkup hemen İbn Mesûd'un yanına geldik. İbn Mesûd bir şeye yaslanmış hâlde istirahat ediyordu. Bu sözü işitince öfkelendi, hemen toparlanıp oturdu ve “kişi bildiğini söylesin, bilmediği şey hakkında da 'Allah en bilendir' desin. Çünkü insanın bilmediği bir şey hakkında 'bilmiyorum' demesi de ilimden bir türüdür. Allah, Peygamber'ine "De ki: Tebliğim karşılığında sizden bir ücret istemiyorum. Ben kendiliğimden peygamberlik de taslamıyorum" (Sâd, 86) buyurmuştur.” “(Duman meselesine gelince) Kureyş müşrikleri İslâm Dinini kabulde ağır davranıp geri kaldılar, bunun üzerine Peygamber (sav) "Allah'ım Yusuf Peygamber'in kavmi aleyhine verdiğin yedi kıtlık yılı gibi, Kureyş'e de yedi yıl yokluk vererek bana yardım et!" diye dua etti. Hemen ardından Kureyş'i öyle şiddetli bir kıtlık yakaladı ki, birçokları bu kıtlık içinde açlıktan helak oldu. Ölü etleri ve kemikleri yediler. Aç olan kişi yerle gök arasındaki hava tabakasını duman şekli gibi görüyordu. Bu çok ciddî ve şiddetli hâl üzerine Ebu Sufyân, Hz. Peygamber'e geldi ve “ey Muhammed, sen bize gelmiş hısımlarla ilgilenmeyi emrediyorsun, ama kavmin ise açlıktan helak oldu. Artık onlar için dua et” dedi. İbn Mesûd bu sözlerin ardından şu ayetleri okudu: "Şimdi sen göğün, insanları bürüyecek açık bir duman getireceği günü gözetle. Bu acı bir azaptır. O gün insanlar 'Ey Rabbimiz! Bizden azabı kaldır. Artık biz inanıyoruz' derler. Onlar nerede, öğüt almak nerede? Halbuki onlara her şeyi açıkça bildiren bir peygamber gelmişti. Fakat onlar peygamberden yüz çevirmiş, 'Bu, kendisine belletilmiş delinin biri' demişlerdi. Biz azabı birazcık kaldıracağız, ama siz yine inkâra döneceksiniz." (Duhân, 10-15).” “(Kindeli'nin dediği gibi olsaydı) Ahiret azabı bir kere geldikten sonra tekrar kaldırılır mıydı? Kureyş müşrikleri sonra yine şirklerine döndüler. Bu dönekliğin cezasını Allah "Fakat biz büyük bir şiddetle yakalayacağımız gün, kesinlikle intikamımızı alırız." (Duhân, 16) ayetinde bildirmiştir. Bu intikam günü, Bedir günüdür. (Furkân, 77. ayette geçen) "Lizâmen" ifadesi de Bedir günüdür. "Rumlar, yakın bir yerde yenilgiye uğratıldılar. Onlar yenilgilerinden sonra birkaç yıl içinde galip geleceklerdir." (Rûm, 1-4) (ayetlerinde geçen) Rumların galibiyeti de (gelecek kalıbıyla verildiği halde) olmuş bitmiştir.”
Bize Muhammed b. Kesîr, ona Süfyân, ona Mansur ve A'meş, onlara Ebu Duhâ, ona da Mesrûk şöyle demiştir: Bir adam Kinde mevkiinde konuşurken “Kıyamet günü bir duman gelecek, kâfir ve münafıkların kulaklarını sağır, gözlerini kör edecek, müminlere de yalnız nezle hastalığı şeklinde tesir edecek” dedi. Biz de (bu sözlerden) korkup hemen İbn Mesûd'un yanına geldik. İbn Mesûd bir şeye yaslanmış hâlde istirahat ediyordu. Bu sözü işitince öfkelendi, hemen toparlanıp oturdu ve “kişi bildiğini söylesin, bilmediği şey hakkında da 'Allah en bilendir' desin. Çünkü insanın bilmediği bir şey hakkında 'bilmiyorum' demesi de ilimden bir türüdür. Allah, Peygamber'ine "De ki: Tebliğim karşılığında sizden bir ücret istemiyorum. Ben kendiliğimden peygamberlik de taslamıyorum" (Sâd, 86) buyurmuştur.” “(Duman meselesine gelince) Kureyş müşrikleri İslâm Dinini kabulde ağır davranıp geri kaldılar, bunun üzerine Peygamber (sav) "Allah'ım Yusuf Peygamber'in kavmi aleyhine verdiğin yedi kıtlık yılı gibi, Kureyş'e de yedi yıl yokluk vererek bana yardım et!" diye dua etti. Hemen ardından Kureyş'i öyle şiddetli bir kıtlık yakaladı ki, birçokları bu kıtlık içinde açlıktan helak oldu. Ölü etleri ve kemikleri yediler. Aç olan kişi yerle gök arasındaki hava tabakasını duman şekli gibi görüyordu. Bu çok ciddî ve şiddetli hâl üzerine Ebu Sufyân, Hz. Peygamber'e geldi ve “ey Muhammed, sen bize gelmiş hısımlarla ilgilenmeyi emrediyorsun, ama kavmin ise açlıktan helak oldu. Artık onlar için dua et” dedi. İbn Mesûd bu sözlerin ardından şu ayetleri okudu: "Şimdi sen göğün, insanları bürüyecek açık bir duman getireceği günü gözetle. Bu acı bir azaptır. O gün insanlar 'Ey Rabbimiz! Bizden azabı kaldır. Artık biz inanıyoruz' derler. Onlar nerede, öğüt almak nerede? Halbuki onlara her şeyi açıkça bildiren bir peygamber gelmişti. Fakat onlar peygamberden yüz çevirmiş, 'Bu, kendisine belletilmiş delinin biri' demişlerdi. Biz azabı birazcık kaldıracağız, ama siz yine inkâra döneceksiniz." (Duhân, 10-15).” “(Kindeli'nin dediği gibi olsaydı) Ahiret azabı bir kere geldikten sonra tekrar kaldırılır mıydı? Kureyş müşrikleri sonra yine şirklerine döndüler. Bu dönekliğin cezasını Allah "Fakat biz büyük bir şiddetle yakalayacağımız gün, kesinlikle intikamımızı alırız." (Duhân, 16) ayetinde bildirmiştir. Bu intikam günü, Bedir günüdür. (Furkân, 77. ayette geçen) "Lizâmen" ifadesi de Bedir günüdür. "Rumlar, yakın bir yerde yenilgiye uğratıldılar. Onlar yenilgilerinden sonra birkaç yıl içinde galip geleceklerdir." (Rûm, 1-4) (ayetlerinde geçen) Rumların galibiyeti de (gelecek kalıbıyla verildiği halde) olmuş bitmiştir.”
Bize Mahmud b. Ğaylân, ona Abdülmelik b. İbrahim el-Cüddî, ona Şu'be, ona A'meş ve Mansur, onlara Ebu Duhâ, ona da Mesrûk şöyle demiştir: Abdullah b. Mes’ûd’a bir adam gelerek “bir kıssacı, bir dumanın çıkacağını, kafirlerin kulaklarını tıkayacağını, müminleri ise nezle edeceğini söylüyor” dedi. Bunun üzerine Abdullah öfkelendi. Yaslanmış iken doğrulup şöyle dedi: Sizden herhangi birinize bir şey sorulduğu zaman biliyorsa söylesin, -Mansur: “haber versin” demiştir.- Bilmediği bir şey sorulduğunda ise “Allah en iyisini bilir” desin. Çünkü kişinin, kendisine bilmediği bir şey sorulduğunda, “Allah bilir” demesi de ilimdendir. Yüce Allah, Peygamberine "Tebliğime karşılık sizden hiç bir ücret istemiyorum. Ben kendiliğimden peygamberlik iddiasında da bulunmuyorum." (Sâd, 86) demesini emir buyurmuştur. Rasulullah (sav), Kureyş’in isyanda devam ettiğini görünce "Allah'ım, onlara karşı bana Yusuf'un yedi yılı gibi bir yedi yıl (kıtlık) ile yardım et" diye dua etti. Ardından onları her şeyi kasıp kavuran öyle bir kıtlık yakaladı ki insanlar leş ve deri -bir rivayete göre ise kemik- yemek mecburiyetinde kaldılar. Hatta insanlar yerden duman şeklinde bir şey çıktığını (görür gibi olmaya) başladı. Bunun üzerine Ebu Süfyân, Rasulullah'a (sav) gelerek, “kavmim topluca kırılıp yok olacaktır. Onlar için Allah’a dua et” dedi. Yüce Allah'ın "Öyleyse sen, göğün âşikâr bir duman çıkaracağı günü gözetle. Bütün insanları her yönden saracak bir duman! Bu, gerçekten can yakıcı bir azaptır." (Duhân, 10-11) sözü işte bunu anlatır. Mansur rivayetinde der ki: İşte "Rabbimiz, bu azabı üzerimizden kaldır. Biz gerçekten iman ediyoruz" (Duhan, 12) ayeti bu hadiseye işaret eder. (Eğer azap) ahiret azabı (olsaydı) hiç kaldırılır mıydı?. Batşe (şiddetli darbe), Lizâm (duman) hadiseleri bu dünyada gerçekleşmiştir. (bunların dışında meydana gelen gaybî haberlerden) biri “Rumların İranlıları yenmesi”, diğeri de “ayın yarılması” olayıdır. Tirmizî der ki: “Lizam” Bedir günü meydana gelen mağlubiyettir. Tirmizi der ki: bu hadis hasen-sahihtir.
Bize Kuteybe, ona Cerîr, ona A'meş, ona Ebu Duhâ, ona da Mesrûk şöyle demiştir: Abdullah'ın yanına girdik. O bize şöyle dedi: Ey insanlar, Kim bir şey biliyorsa söylesin, bilmiyorsa “Allah en bilendir” desin. Çünkü insanın bilmediği şey için “Allah en bilendir” demesi de ilimdendir. Aziz ve Celil olan Allah, kendi Peygamberine hitaben "Tebliğime karşılık sizden hiç bir ücret istemiyorum. Ben kendiliğimden peygamberlik iddiasında da bulunmuyorum." (Sâd, 86) demesini emir buyurmuştur. Şimdi ben size Duhân hadisesini anlatacağım: Rasulullah (sav) Kureyş'i İslam'a davet etti, onlar ağırdan alıp geciktiler. Bunun üzerine Peygamber (sav) "Allah'ım, onlara karşı bana Yusuf'un yedi yılı gibi bir yedi yıl (kıtlık) ile yardım et" diye dua etti. Ardından onları öyle bir kıtlık yakaladı ki, her şeyi kökünden giderip yok etti ve onlar leş ve deri yemek zorunda kaldılar. Hatta bir insan, açlıktan dolayı, kendisiyle gök arasında bir duman görmeğe başladı. Aziz ve Celil Allah şöyle buyurdu: "Öyleyse sen, göğün âşikâr bir duman çıkaracağı günü gözetle. Bütün insanları her yönden saracak bir duman! Bu, gerçekten can yakıcı bir azaptır." (Duhân, 10-11). Râvî der ki: Bunun üzerine Kureyşliler "Rabbimiz, bu azabı üzerimizden kaldır. Biz gerçekten iman ediyoruz" diye dua ettiler. Ama "Onlar nerede, düşünüp ibret almak nerede? Halbuki onlara doğruluğu besbelli ve gerçeği apaçık ortaya koyan bir peygamber gelmişti. Fakat ondan yüz çevirdiler ve “bu peygamber değil, kendisine başkası tarafından bir kısım şeyler belletilmiş delinin biri!” dediler. Biz azabı birazcık kaldıracağız, ama siz yine inkâra döneceksiniz." (Duhân, 12-15). (İbn Mesud der ki): Azap, kıyamet gününde (olsa idi) onlardan kaldırılır mıydı?. (İbn Mesud) der ki: Kureyş'ten azap kaldırıldıktan sonra onlar yine küfürlerine geri döndüler. Allah da onları Bedir günü tekrar yakaladı. Yüce Allah: "o büyük ve karşı konulamaz çarpışla onları amansız bir şekilde yakalayacağımız gün, onlardan kesinlikle intikamımızı almış oluruz." buyurmuştur.