حدثنا إبراهيم بن المنذر عن معن بن عيسى قال حدثني عبد الله بن مؤمل عن أبيه عن عبد الله بن السائب : أن النبي صلى الله عليه وسلم عام الحديبية حين ذكر عثمان بن عفان أن سهيلا قد أرسله إليه قومه صالحوه على أن يرجع عنهم هذا العام ويخلوها لهم قابل ثلاثة فقال النبي صلى الله عليه وسلم حين أتى فقيل أتى سهيل سهل الله أمركم وكان عبد الله بن السائب أدرك النبي صلى الله عليه وسلم
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165612, EM000915
Hadis:
حدثنا إبراهيم بن المنذر عن معن بن عيسى قال حدثني عبد الله بن مؤمل عن أبيه عن عبد الله بن السائب : أن النبي صلى الله عليه وسلم عام الحديبية حين ذكر عثمان بن عفان أن سهيلا قد أرسله إليه قومه صالحوه على أن يرجع عنهم هذا العام ويخلوها لهم قابل ثلاثة فقال النبي صلى الله عليه وسلم حين أتى فقيل أتى سهيل سهل الله أمركم وكان عبد الله بن السائب أدرك النبي صلى الله عليه وسلم
Tercemesi:
— Abdullah ibr.iVSâib'den rivayet edilmiştir:
— Peygamber (SaHaİlahü Aleyhi ve Selleml Hudeybiye yılında Hudey-biye'de idi. Bu yıl (rnüslümanlar Mekke müşriklerine sataşmadan) geri dönmek ve gelecek yıl (Kabe'yi) üç gün için raüslümanlara boşaltmak şartı ile barış yapsın diye, müşrikler Süheyl'i elçi olarak Peygambere gönderdiklerini Osman ibni Affan haber verdiği sıra, Süheyl gelince : Süheyl geldi, dendi. Bunun üzerine Peygamber -(SatlaU&hii'Aleyhi ve Selkm);
— Allah, işinizi kolöylaştırsm!» buyurdu. (Bu hadîsi rivayet edenj Abdullah îbni's-Sâib, Peygamber(SaMîâhü Aleyhi ve Sellenı) 'e yetişmişti.[554]
Hadîs-i şerifi daha iyi anlayabilmek İçin Hudeybıye Sulhu hakkında biraz bilgi vermek gerekiyor:
Hudeybiye, Mekke'den iki kilometre kadar mesafede bulunan bir kuyunun adıdır. Bu kuyuya yakın olan köyün adı da aynı isimle anılır, Müslümanların Mekke'deki Kureyş müşrikleri ile yaptıkları barış sözleşmesi bu köyde karara bağlandığından, ona Hudeybiye Barışı denmiştir. Bu barışın Sslâm tarihindeki önemi'çok büyüktür. Müslümanların gelecekteki başarı ve zaferlerine kapı açmıştır. Müslümanların teslim olmalarını andırır bîr manzara gösterirse de, gerçekte böyük bir zafer olmuştur.
Hz. îbrahîm tarafından inşa edilen Kabe, müminlerin mukaddes ziyaretgâhı ve merkezi olarak tanınagelmiştir. Zamanla Hz. İ b ra h i m 'in ümmeti putperestliğe sapmışsa da Kabe onun eseri olduğu İçin bütün Arab-lar tarafından hürmet görüyordu ve kıble olarak tanınıyordu. Böylece hem müslümonlar, hem de müslüman olmayan Arab kabilelerince bidayetten beri Mekke şehri, içinde barındığı mukaddes Kabe dolayısıyla hürmet edilen ve arzulanan bir belde idi.
islâm dini, hac ibadetini rnüs!umanlara farz kıldıktan sonra, bunun önemi daha fazla büyümüş ve Mekke'deki Kabe'yi ziyaret bir vazife olmuştu. Ayrıca Mekke'den Medine'ye hicret etmiş olan müslümanların Mekke'de kalan ve îsSâmı kabul eden yakın akrabaları bulunuyordu. Bunlarla görüşüp stlâ yapmak ve hallerini öğrenmek gerekiyor, aynı zamanda ana vatan hasretini gidermek arzusu da taşınıyordu.
İşte görünüşle bu gibi sebeplerle ve gerçekte Cenab-ı Hakkın diiemiş olduğu hikmetler üzere Peygamber Efendimiz, hicretin altıncı yılında ömre (nafile hac) ibadetinde bulunmak kasdİ ile Mekke'ye müteveccihen yola çıkmışlardı. Beraberinde bulunan ashabın sayısı 1500 kişi civarında idi. Sırf Kabe'yi ziyaret niyyeli ile Medine'den yola çıkıldığı için beraberlerinde birer kılıçtan başka hcrp âleti yoktu.
Müslümanların Mekke'ye doğru harekete geçtikleri haberi müşriklere ulaşınca, Mekke müşrikleri telâşa kapıldılar ve kabilelerini toplayarak müs-Sümanlara karşı çıktılar ve müslümanları Mekke'ye koymamaya karar verdiler. Hz. Peygamber her ne kadar elçiler göndererek, maksadının harp olmayıp sırf Kabe'yi ziyaret olduğunu bildirmişse de, müşrikler buna razı olmadılar. Mekke'ye gönderilen elçilerden biri de Osman ibni Af-fan idi. Müşrikler de, müslümanların nİyyetini yakînen anlamak için Hz. Peygamber'e elçiler yollamışlardı. Bu arada «Rıdvan Bîatı» oldu. Şöyle ki : Hz. Osman elçi olarak Mekke'ye gönderildiği zaman müşrikler tarafından hapsedilmiş ve arkasından öldürüldüğü haberi gelmişti. Buna son derece üzülen Hz. Peygamber ashab-ı kiramı toplamış ve İslâmiyet uğruna kanlarının son damlasına kadar çarpışmak üzere onlardan and istemişti. 8u şekilde Peygambere söz verme işi bir ağaç altında vaki oldu. Kadın -erkek bütün ashabın ayrı ayrı bîat etmeleri hâdisesi İslâm tarihinde çok mühim bir hâdisedir. Buna «Rıdvan Bîcfı» denir ki, Kur'an-ı Kerîm'de bahsi geçer.
Nihayet Hz. Osman'ın öldürülmediği anlaşılmış ve müşriklerin, Söheyî ibni Amr'ı elçi olarak gönderdikleri haberi gelmişti. Süheyl, BCureyş'in ileri gelenlerinden ve en iyi hatiplerinden biriydi. Müslümanlar bu yıl haccefmeyip geri dönmek ve gelecek yıl üç gün Mekke boşaltılarak musîüsmanların ziyaretine açtk bulundurulmak sarfı ile anlaşma yapılması yolunda S ü h e y I "e kavmi yetki vermişti. Yapılan barış maddelerin biri bu olmuştu.
İşte S ü h e y I 'in elçi olarak geldiği haberi Peygamber'e verilince, bu ismin (Süheyl = Seht isminin} kolay mânâsını ifade etmesini Hz. Peygamber hayra yorarak :
»Allah işinizi Ikolaylaştırsın, (veya) kolaylaştırdı.» Buyurmuştur.
Böyİece ismi bereket vesilesi sayarak hadîs-i şerif, güzel isimleri hayra yormanın cevazı hususunda bize delil olmaktadır.
Nihayet uzun tartışmalar sonunda Kureyş murahhası Süheyl ile Hz. Peygamber arasında şu anlaşma imzalandı :
1— Müslümanlar bu yıl Mekke'yi ziyaret etmeksizin Medine'ye dönecekler,
2— Gelecek yıl Mekke'yi ziyaretle müslümanlar orada üç günden ziyade kalmayqcaklar,
3— Müslümanlar silâhsız olarak gelecekler, yanlarında yalnız kınlarında duran kılıç bulunduracaklar ve bu kanlı kılıçlar, mahfazalar içinde olacaktır,
4— Müslümanlar, Mekke'de bulunan müslümanlardan hiç birini götürmeyecek, Medine'ye giden müslümanlar İçinde Mekke'de kalmak isteyen bulunursa onu bırakacaklar,
5— Müslümanlardan veya müşriklerden biri Medine'ye gidecek olursa, Kureyş e tesüm olunacak; fakat müslümanlardan biri Mekke'ye gidecek olursa, Kureyş tarafından geri verilmeyecektir.
6— Arab kabileleri istedikleri tarafla birleşmekte serbest olacaklardır.
Bütün bu maddeler müslümanların aleyhinde görüldüğünden ashab-ı. kiram çok büyük imtihanlar geçirdiler, bu anlaşmayı başansızlık sanarak Medine'ye dönmeye bir türlü ayakları varmıyordu. Bİr de barış maddeleri yazılırken, Kureyş murahhası Süheyl'in oğlu olup, müslümanlığı kabul et-mesİ yüzünden Mekke'de çeşitli işkencelere uğrayan Ebû Cendel kaçarak ayaklarındaki zincirlerle burada müstümanlara sığınmıştı. Oğlunu gören Süheyl, Hz. Peygamber'e hitaben :
— işte barış maddelerine riayet edip ermediğini gösterecek bir hâdise! Ebû Genden bana teslim ediniz, dedi. Resul-i Ekrem bu teklif) kabul etmedi; çünkü barış henüz imza edilmemişti. Buna karşı Süheyl :
— O halde barıştan vazgeçiyoruz, dedi.
Aralarında geçen çetin müzakere sonunda Ebû Cendel'in teslimine Hz. Peygamber razı oldu. E (5 û Cendel'İn işkence yaralarını göstermesi ve tekrar bu acıklı ızdıraplara terk edilmesine müslümanların nasıl razı olacaklarını ifade etmesi üzerine, müslümanîar gaieyona gelmiş ve bir ara Hz. Ömer kendini tutamayarak Resûl-î Ekrem'e karşı bazı sorularda bulunmuş ve direnmişti. Sonra Hz. Ebû B e k İ r 'e giderek ondan şu cevabı aldıktan sonra sükûnete kavuşmuştu : «Hz. Muhammed Allah'ın Peygamberidir. Ne yaparsa Allah'ın emrine uyarak yapar.»
Hz. Dm er, Ebû Cendel'in yürekler acısı hali karşısında teessürünü yenemeyerek Peygambere karşı takındığı tavırdan dolayı çok pişman olmuş ve yaşadığı müddet teessürünü ifade etmişti. Allah'ın affına kavuşmak için ibadet etmiş, oruç tutmuş ve köleler azad etmişti.
Sözleşme, Hz. A Iİ tarafından yazılmaya başlanırken Süheyl besmele ve «Allah'ın Resulü» cümlelerine itiraz etmiş ve bunların yazrlmama-sını istemiş olmakla zor bir durum ortaya çıkmıştı. Hz. Peygambere en büyük bağlılık ve İtaati gösterip yaşayan Hz. Aii, Peygamberin «sil» emrine karşı «Muhammet! Resûlüllah» cümlesini çizmek istememiş, bizzat Hz. Peygamber kendi eliyle çizmişti.
Barış sözleşmesi İmzalandıktan sonra Resûl-i Ekrem ashabına kurbanlarım kesmelerini ve traş olmalarını emretmiş, fakat müslümdnîar mağlûbiyet zannettikleri bu barış şartları altında kendilerinden geçerek bu emri yerine getirmeye koşamodslor ve ağır aldılar. Nihayet Resül-i Ekrem'in kurban kesip traş olması özerine, onlar da kurbanlarını kestiler ve traş oldular. İşte bu kadar ağır ve çetin İmtihanlar içinde geçen ve büyük sarsıntı geçiren müslümanlar daha Medine'ye dönmeden yolda fetih âyeti nazil oldu ve barışın bir mağlûbiyet değil, bir zafer olduğunu müjdelemişti. Âyet şu :
Barış sözleşmesi üzerinden gün geçtikçe hâdiseler hep müslümanların Sehine olarak gelişmiş ve Mekke'nin fethine zemin hazırlanmış ve bu arada pek çok kabileler müslüman olmuş ve beldeler fethedilmiş ve vadedilen büyük zafer hicretin sekizinci yılında gerçekleşmişti.
— Ey Resulüm, muhakkak bix sa«a büyük ve aşikâr bîr zafer verdik.» (Fetih sûresi, âyet: t)
Süheyl îbni A m r da, Mekke'nin bu fethi gününde oğlu Ebû Cendel'in himayesinde bulunarak İslâm'ı kabul etmişti. Süheyl'in künyesi Ebü Zeyd olup, cahiîiyet devrinde Kureyş'İn ulularından ve eşrafından biri îdi. Bedir savaşında kâfir olarak esir edilmiş ve sonra fidye karşılığında geri verilmişti. Müslümanlara esir düşîüğü zaman, kuvvetli bir hatip olduğu içîn Haznetî Ömer, bunun hakkında Peygamber (SaİtalkAÜ Aleyhi ve
«Ey Allah'ın Resulü! 6u adamın dişlerini sökeyim; bir daha senin aleyhime söz söyleyeninsin.» Hz. Peygamber ise :
«— Onu bırak; olur ki, gelecekte senin öveceğin bir makamdft bulunur, buyurdu.
Gerçekten Peygamber (Saltattahü Aleyhi ve Sellem) irtihal edince, mös-lûman!ar telâş İçinde çekişmeye düştükleri bir makamda Süheyl irad eîtîğî beliğ ve tesirîi sözlerle mGslGmanları yatıştırdı ve Hz. Ömer'in de
Süheyl İslâm'ı kabul ettikten sonra çok namaz kılan, çok oruç tutan ve çok sadaka veren kimse olmuştu. Yolnız bîr k\z\ {Hind} müstesna, bötön aile efradını toplayarak cîhad etmek üzere Şam'a gitti ve hepsi orada vefat etti. Süheyl'in vefatı, hicretin 18. yılına tesadüf eder, Oğtu Ebü Cendel de yine Hz. Ömer'in hilâfeti zamanında 38 yaşında olduğu halde Şam'da vefat etti. Ebû Cendel, Hodeybİye barışı esnasında babası Süheyl'e teslim edilip Mekke'ye geri çevrildikten sonra bir yolunu bulup tekrar kaçmış ve kendisi gibi daha önce müşriklerden kaçarak sahilde Mekke-Şam yolu üzerindeki Ays mevkiini tutan Ebû Basîr'e İltihak etmişti. Bazı kabilelerin de iştiraki ile 300 kişiye baliğ olan bu mü-cahidler grubu, Kureyşülerin ticaret kervanlarını mütemadiyen vurarak onları çok müşkül duruma sokmuşlardı. Nihayet Kureyş müşrikleri, bunların tecavüzünden kurtulmak için, Medine'ye çağrılmalarını Peygamber'den istemişler ve böylece Medine'ye dönmüşlerdi. Artık Mekke'ye iade mecburiyeti kalkmış oluyordu. Ebû B a s î r ise, Ays mevkiinde iken, Hz. Peygam-ber'in Medine'ye davet mektubu geldiği zaman hasta idi. Mektubu yüzüne gözüne sürerek ruhunu teslim etmişti. Ebû Cendel onu gömdükten sonra arkadaşları ile Medine'ye dönmüştü. Allah hepsinden razı olsun...[555]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 915, /713
Senetler:
()
Konular:
Siyer, Hudeybiye Anlaşması
Siyer, Hudeybiye Günü
حدثنا إسماعيل قال حدثني مالك عن صالح بن كيسان عن عبيد الله بن عبد الله بن عتبة بن مسعود عن زيد بن خالد الجهني أنه قال : صلى لنا رسول الله صلى الله عليه وسلم صلاة الصبح بالحديبية على أثر سماء كانت من الليلة فلما انصرف النبي صلى الله عليه وسلم أقبل على الناس فقال هل تدرون ماذا قال ربكم قالوا الله ورسوله أعلم قال أصبح من عبادي مؤمن بي وكافر فأما من قال مطرنا بفضل الله ورحمته فذلك مؤمن بي كافر بالكوكب وأما من قال بنوء كذا وكذا فذلك كافر بي مؤمن بالكوكب
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165603, EM000907
Hadis:
حدثنا إسماعيل قال حدثني مالك عن صالح بن كيسان عن عبيد الله بن عبد الله بن عتبة بن مسعود عن زيد بن خالد الجهني أنه قال : صلى لنا رسول الله صلى الله عليه وسلم صلاة الصبح بالحديبية على أثر سماء كانت من الليلة فلما انصرف النبي صلى الله عليه وسلم أقبل على الناس فقال هل تدرون ماذا قال ربكم قالوا الله ورسوله أعلم قال أصبح من عبادي مؤمن بي وكافر فأما من قال مطرنا بفضل الله ورحمته فذلك مؤمن بي كافر بالكوكب وأما من قال بنوء كذا وكذا فذلك كافر بي مؤمن بالكوكب
Tercemesi:
— Zeyd ibni Halid El-Cühenî'den rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir:
— Hudeybiye'de gece yağan yağmur arkasından Resûlüllah (S&lktllahB Aleyhi ve SeiUm) bize sabah namazını kıldırdı. Namazdan Peygamber (Sallallahü A îeyki ve Selîem) ayrılınca insanlara dönüp şöyle buyurdu :
«— Rabbinizin ne buyurduğunu biliyor musunuz?» (Ashab) :
— Allah ve onun Resulü en iyi bilendir, dediler. Peygamber dedi ki: «— Allah şöyle buyurdu:
"Kullarımdan bana iman eden ve kâfir olan olmuştur. Allah'ın fazlı ve rahmeti sebebiyle bire yağmur verildi, diyen kimse var ya, işte bu, bana iman etmiştir; yıldızı inkâr etmiştir. Amma şu ve bu yıldızın doğup batması sebebiyle (bize yağmur verildi) diyen kimse, işte bu beni inkâr etmiştir; yıldıza iman etmiştir.[537]
Kâinatta olmuş ve olacak bütün hâdiselerin yaratıcısı ancak Allah Tea-lâ'dır. Onun irade ve tasarrufuna İştirak olamaz. Bunun için bazı hâdiselerin oluşunu, Allah'a değil de, ondan başka varlıklara isnad etmek, Allah'a ortak koşmak olur. Bu ise küfürdür. İslâm'dan önce, bazı yıldızların doğup batma hâdisesinin yağmur yağdırma sebebi olduğuna inanç besleniyordu ve bu yüzden yağmur yağdığına inanılıyordu. Bu yanlış inancı yıkmak özere Cenab-ı Hak bu Kudsî hadîsle gerçeği beyan buyurarak yağmurun ancak Allah'ın bîr rahmet ve İhsanı olarak verildiğini, yıldızların hiç bir tesiri bulunmadığını bize bildirmiştir. Allah'a iman budur. Yağmurun yağmasında yıldızları müessir kabul etmek ve buna iman beslemek İse küfürdür. Güneş ve ay tutulmaları gibi hâdiseler de aynı şekilde müessir olaylar değillerdir. Bunların hepsi Allah'ın takdiriyle meydana gelir. Bu âlemde Allah'ın kurduğu nizamın belirtileridir. Hepsi onun kudret ve azametine delil teşkil ederler.[538]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 907, /702
Senetler:
()
Konular:
Doğa Tasavvuru, Tabiat hadiseleri karşısında gösterilen tavır
Doğal Kaynaklar, yağmur
Hz. Peygamber, hitabeleri
Hz. Peygamber, namaz kıldığı yerler
Hz. Peygamber, sahabeyle iletişimi
Siyer, Hudeybiye Günü