66 Kayıt Bulundu.
Bize Yahya, ona Vekî, ona A'meş, ona Müslim, ona Mesrûk, ona da Abdullah b. Mes'ûd (ra) şöyle demiştir: Beş şey olup bitmiştir. Lizâm, Rûm, Batşe, Kamer ve Duhân.
Açıklama: "Lizâm": Bedir'de müşriklerin esir edilmesi; "Rûm": Rumların, İranlılara mağlup olmalarının ardından bir kaç içinde tekar galip gelmeleri; "Batşe": Büyük Bedir harbinde müşriklerin yakalanıp öldürülmeleri; "Kamer" Ayın ikiye yarılması; "Duhân": Kureyş'in kıtlık azabıyla karşı karşıya kalması ve açlıktan dolayı yerden göğe doğru uzanan bir duman görmesi.
Bize Müsedded, ona Yusuf b. Mâcişûn, ona Salih b. İbrahim b. Abdurrahman b. Avf, ona babası (İbrahim b. Abdurrahman b. Avf), ona da dedesi (Abdurrahman b. Avf) şöyle demiştir: Bedir günü, harp düzeninde iken, sağıma soluma baktım, gözüme Ensar'dan genç yaşta iki delikanlı ilişti. Ben bunlardan çok daha güçlü ve yapılı iki kimse arasında olmayı diledim. Bu iki gençten biri beni gözü ile sözdü ve “ey amca, Ebu Cehil'i tanır mısın?” diye sordu. Ben de “evet tanırım, ey kardeşim oğlu, Ebu Cehil'i ne yapacaksın?” diye sordum. da “duydum ki o Rasulullah'a (sav) sövüyormuş. Hayatım elinde olana yemin olsun ki, eğer onu görürsem artık aramızda eceli gelen ölünceye kadar, gölgem onun gölgesinden ayrılmayacaktır” dedi. Ben bu (cesarete) hayret ettim. Sonra diğer genç de beni süzdü ve anı şeyi söyledi. Tam da bu sırada, insanlar arasında oradan oraya koşuşturup duran Ebu Cehil'i gördüm ve “delikanlılar, şu öteye beriye koşuşturan kişi, bana sormuş olduğunuz Ebu Cehil'dir” dedim. Onlar da çabucak kılıçlarına sarılıp öldürünceye kadar Ebu Cehil'e kılıçlarıyla vurdular. Sonra dönüp Rasulullah'ın huzuruna gelip olan biteni haber verdiler. Rasulullah (sav) "Ebu Cehil'i hanginiz öldürdü?" diye sordu. Bunlardan her biri “ben öldürdüm” dedi. Rasulullah "Kılıçlarınızı sildiniz mi?" diye sordu. Onlar “hayır silmedik” diye cevap verdiler. Bunun üzerine Rasulullah (sav) kılıçlarına baktı ve "onu her ikiniz öldürmüşsünüz. Ebu Cehil'in ele geçen eşyası Muâz b. Amr b. Cemûh'a aittir" buyurdu. Bu iki delikanlı Muâz b. Afra ile Muâz b. Amr b. Cemûh idi.
Bize İbn Nümeyr, ona Ebu Usame, ona İsmail, ona da Kays şöyle rivayet etmiştir: Abdullah (ra) Bedir günü, son nefesini verirken Ebu Cehil'in yanına gelmiş (ve ona hakaret etmiş), bunun üzerine Ebu Cehil kendisini kast ederek “sizin öldürdüğünüz bu kişiden daha şereflisi var mı?” demiştir.
Bize Abdülaziz b. Abdullah, ona Yusuf b. Mâcişûn, ona Salih b. İbrahim b. Abdurrahman b. Avf, ona babası (İbrahim b. Abdurrahman), ona da dedesi Abdurrahman şöyle demiştir: Ben Ümeyye b. Halef'e bir mektup yazıp karşılıklı birbirimizi himaye etme antlaşması yaptık. Nihayet Bedir günü olunca, -Abdurrahman burada Ümeyye'nin ve oğlunun öldürülüşünü anlattı- Bilal “eğer Ümeyye kurtulursa benim için hiç kurtuluş yoktur” dedi.
Bize Haccâc b. Minhâl, ona Hüşeym, ona Ebu Hâşim, ona Ebu Miclez, ona da Kays b. Ubâd şöyle rivayet etmiştir: Ebu Zer (ra); "Şu iki gurup, Rableri hakkında çekişen iki hasımdır" (Hac, 19) ayetinin Bedir Günü karşılıklı çarpışan Hamza ve iki arkadaşı (Ali b. Ebu Talib ve Ubeyde b. Hâris) ile Utbe ve iki arkadaşı (Şeybe ve Velid) hakkında indiğine yemin ediyordu. Yine bu hadisi Süfyân Ebu Hâşim'den rivayet etmiştir. Osman'ın, Cerîr'den, onun Mansûr'dan, onun Ebu Hâşim'den, onunda da Ebu Miclez'den rivayetinde Osman bu hadisin Ebu Zer'in sözü (mevkuf) olduğunu söylemiştir.
Ban Abdullah b. Muhammed, ona Ravh b. Ubâde, ona Saîd b. Ebu Arûbe, ona Katâde, ona Enes b. Malik, ona da Ebu Talha şöyle rivayet etmiştir: Peygamber (sav) Bedir günü harp sonunda emretti, Kureyş'in ileri gelenlerinden yirmi dört kişinin cesedi bir araya toplanıp Bedir kuyularından, pis ve içinde pislik barındıran bir kuyuya atıldı. Peygamber (sav), adeti üzere düşman bir topluluğa galip gelince, bir arsada üç gece kalırdı. Bedir harbinin üçüncü günü olunca Hz. Peygamber (sav) emretti, devesi getirilip yükü bağlandı, sonra Peygamber (sav) yürüdü, sahabîleri de ardı sıra yürüdü ve birbirlerine “herhalde Peygamber (sav) ihtiyaç gidermeye gidiyor” dediler. Peygamber (sav), gelip öldürülen Kureyş ileri gelenlerinin atıldıkları kuyunun bir tarafında durdu ve onları kendi ve babalarının adlarıyla şöyle çağırmaya başladı: "ey Falân oğlu Falânca, ey Filân oğlu Filânca, siz Allah'a ve Rasulü'ne itaat etmiş olsaydınız, itaatiniz sizleri sevindirir miydi? Biz, Rabbimizin bize vadettiği zaferin gerçek olduğunu gördük. Siz de tanrılarınızın vadinin gerçek olduğunu gördünüz mü?" buyurdu. Râvî der ki: Ömer “ey Allah'ın Rasulü, ruhları olmayan bu cesetlerle ne konuşuyorsun?” dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (sav) "Muhammed'in nefsi elinde olan Allah'a yemin ederim ki, sizler, benim söylediğimi onlardan daha iyi duyuyor değilsiniz" buyurdu. Katâde der ki: Allah onları, Peygamber'in sözünü, azarlanmış, aşağılanmış, azap görmüş olarak hasret ve pişmanlıkla dinlesinler diye diriltmiştir.