Giriş


    Öneri Formu
22644 D003511 Ebu Davud, Büyu' (icare), 72


    Öneri Formu
22645 D003512 Ebu Davud, Büyu' (icare), 72

Hasan b. Ali ve Muhammed b. Yahya b. Faris -(lafzı farklı) manası aynı olmak üzere (rivayet etti)- o ikisine Bişr b. Ömer ez-Zehraî ona Malik b. Enes ona da İbn Şihab, Malik b. Evs b. el-Hadesân'ın şöyle dediğini nakletmiştir: Ömer (b. el-Hattab bir gün) güneşin yükseldiği bir sırada bana (bir haber) gönderdi. Bunun üzerine yanına vardım ve kendisini (mindersiz olarak) doğrudan doğruya bir karyolanın ağaç kısmı üzerine oturmuş halde buldum. Yanına girince bana Ey Malik (senin) kavminden birkaç aile koşarak geldi. Ben de onlara (ganimet mallarından) bir şeyler verilmesini emrettim, (bu atiyyeleri) onlara sen bölüştürüver dedi. Ben de bunu sen başka birisine emretsen (daha iyi olurdu) dedim. O sırada (Hz. Ömer'in hizmetçisi) Yerfa' (çıkıp) geldi ve Ey mü'minlerin emiri Osman b. Affan'la Abdurrahman b. Avf, Zübeyr b. el-Avvam ve Sa'd b. Ebu Vakkas'ın yanınıza girmelerine izin verir misiniz? dedi. (Hz. Ömer de) evet cevabını verdi, (ve yanına girmeleri için) onlara izin verdi (onlarda) girdiler. Sonra Yerfa' (tekrar) geldi ve Ey Mü'minlerin emiri yanına Abbas ile Ali'nin girmelerini de izin verir misin? dedi. (o da) evet dedi (ve yanına girmeleri için) onlara da izin verdi, (onlar da) girdiler. Biraz sonra Hz. Abbas (söz aldı ve) Ey mü'minlerin emiri benimle şu Ali arasında bir hüküm ver dedi. Orada bulunanlardan biri de evet ey mü'minlerin emiri onlar arasında bir hüküm ver ve ikisine de merhametli ol dedi. Malik b. Evs (sözlerine devamla şöyle) dedi: Bana öyle geldi ki (Hz. Abbas'la Ali, Hz. Osman'la Hz. Abdurrahman, ez-Zübeyr ve Sa'd'dan oluşan) bu cemaati bir iş için (şefaatçi olmaları gayesiyle) önden göndermişlerdi. Hz. Ömer de acele etmeyin dedi. Sonra o topluluğa dönüp göğün ve yerin izniyle durduğu Allah aşkına size soruyorum Rasulullah (sav)- "biz miras bırakmayız, bizim bıraktığımız sadakadır- " buyurduğunu biliyor musunuz? dedi. (Onlar da) evet dediler. Sonra Hz. Ali ile Abbas'a dönüp göğün ve yerin izniyle durduğu Allah aşkına (söyleyiniz) siz, Rasulullah'ın (sav)- "biz miras bırakmayız. Bizim (arkamızda) bıraktığımız (mal) sadakadır"- buyurduğunu biliyor musunuz? dedi (onlar da) evet cevabını verdiler. (Bunun üzerine Hz. Ömer şöyle) dedi. Şüphesiz ki Allah Rasul'ünü hiçbir kimseye vermediği bir özellikle tahsis etti (Kur'ân-ı Kerîm'inde şöyle) buyurdu: "Allah'ın onlardan Peygamberine verdiği ganimetlere gelince söz (onu elde etmek için) onun üzerine ne at ne de deve sürdünüz fakat Allah Peygamber'lerini dilediği kimselerin üzerine salar (onlara üstün getirir) Allah her-şeye kadirdir." Allah Nadiroğullarının (mallarını) Rasulü'ne fey olarak verdi. Allah'a yemin olsun ki: (Hz. Peygamber) bu mallar (ın paylaştırılmasın)da (kendini) size (asla) tercih etmedi. Kendisi onları alıp da size vermemezlik de etmedi. Rasulullah (sav) (Nadiroğullarından fey olarak ele geçen) bu mallardan bir senelik nafaka -yahut nafakasını ya da ailesinin bir senelik nafakasını- alırdı. (Bu ifadedeki tereddüt raviye aittir.) Kalanı da (hazinedeki) mallar arasına koyardı. Sonra (Hz. Ömer) bu cemaate yönelip: Göğün ve yerin izniyle durduğu Allah aşkına size soruyorum. Bunu biliyor musunuz? dedi. (Onlar da): Evet dediler. Sonra Hz. Abbas ile Ali'ye (ra) yönelip: Göğün ve yerin kendi izniyle durduğu Allah aşkına size soruyorum bunu biliyor musunuz? dedi. (Onlar da): Evet cevabını verdiler, (sonra Hz. Ömer konuşmasına şöyle devam etti.) Rasulullah (sav) vefat edince Ebu Bekir (ra): Ben Rasulullah'ın halifesiyim dedi. (Hz. Ömer konuşmasına şöyle devam etti.) Bunun üzerine sen (ey Abbas) şu (karşımda duran) Ali ile Ebu Bekir'e varıp kardeşinin oğlundan (yani Hz. Peygamber'den hissene düşecek olan) mirasını istedin. Bu da karısı (Fatıma) nın mirasını babası (Hz. Muhammed'in malı) ndan istiyordu. Hz. Ebu Bekir (ra) de size (şöyle) cevap verdi: Rasulullah (sav); "biz miras bırakmayız. Bizim bıraktığımız sadakadır." buyurdu. Allah bilir ya Ebu Bekir doğru sözlüdür. Allah'ın emirlerine hakkıyla uyucudur. Doğru yoldadır ve hakka tabidir. (Bu yüzden de) Hz. Peygamberden kalan bu mallar (ın idaresi) Ebu Bekir'e verildi. Ebu Bekir vefat edince de ben Rasulullah (sav) ve Ebu Bekir'in halifesi benim dedim ve Allah'ın mütevelli olmamı dilediği ana kadar bu mallara mütevelli oldu. Derken sen ve şu (Ali) ikinizin de işi bir olduğu halde beraberce (karşıma) gelip benden bu malları istediniz. Ben de (size) eğer bu mallan size vermemi istiyorsanız O malları Rasulullah'ın (sav) sarf ettiği yerlere sarf edeceğinize dair Allah'a söz vermeniz şartıyla (onları size verebilirim) dedim. Bu şartlar altında bu malı benden aldınız. Sonra aranızda bunun dışında bir hüküm vermem için (kalkıp tekrar) bana geldiniz. Allah'a yemin olsun ki: Kıyamet kopuncaya kadar aranızda bundan başka bir hüküm vermem, eğer bu şartlar (ı yerine getirmekken aciz kalırsanız. Onları bana geri veriniz. [Ebû Davud der ki: (Hz. Abbas'la Hz. Ali, Hz. Ömer'den) O malları ikisi arasında yarıya bölmesini (ve idare ve tasarruf hakkının kendilerine verilmesini) istediler. Yoksa onlar Peygamber'in (sav); "biz miras bırakmayız. Bizim bıraktığımız sadakadır" dediğini bilmiyor değillerdi. Onlar doğru olandan başka bir şey istemiyorlardı. Nitekim Hz. Ömer de ben bu mala taksim ismini koydurmam onu olduğu gibi bırakırım (demek suretiyle bu duruma işaret etmiştir).]


    Öneri Formu
287120 D002963-7 Ebu Davud, Harac, Fey' ve 'İmare, 18, 19

Hasan b. Ali ve Muhammed b. Yahya b. Faris -(lafzı farklı) manası aynı olmak üzere (rivayet etti)- o ikisine Bişr b. Ömer ez-Zehraî ona Malik b. Enes ona da İbn Şihab, Malik b. Evs b. el-Hadesân'ın şöyle dediğini nakletmiştir: Ömer (b. el-Hattab bir gün) güneşin yükseldiği bir sırada bana (bir haber) gönderdi. Bunun üzerine yanına vardım ve kendisini (mindersiz olarak) doğrudan doğruya bir karyolanın ağaç kısmı üzerine oturmuş halde buldum. Yanına girince bana Ey Malik (senin) kavminden birkaç aile koşarak geldi. Ben de onlara (ganimet mallarından) bir şeyler verilmesini emrettim, (bu atiyyeleri) onlara sen bölüştürüver dedi. Ben de bunu sen başka birisine emretsen (daha iyi olurdu) dedim. O sırada (Hz. Ömer'in hizmetçisi) Yerfa' (çıkıp) geldi ve Ey mü'minlerin emiri Osman b. Affan'la Abdurrahman b. Avf, Zübeyr b. el-Avvam ve Sa'd b. Ebu Vakkas'ın yanınıza girmelerine izin verir misiniz? dedi. (Hz. Ömer de) evet cevabını verdi, (ve yanına girmeleri için) onlara izin verdi (onlarda) girdiler. Sonra Yerfa' (tekrar) geldi ve Ey Mü'minlerin emiri yanına Abbas ile Ali'nin girmelerini de izin verir misin? dedi. (o da) evet dedi (ve yanına girmeleri için) onlara da izin verdi, (onlar da) girdiler. Biraz sonra Hz. Abbas (söz aldı ve) Ey mü'minlerin emiri benimle şu Ali arasında bir hüküm ver dedi. Orada bulunanlardan biri de evet ey mü'minlerin emiri onlar arasında bir hüküm ver ve ikisine de merhametli ol dedi. Malik b. Evs (sözlerine devamla şöyle) dedi: Bana öyle geldi ki (Hz. Abbas'la Ali, Hz. Osman'la Hz. Abdurrahman, ez-Zübeyr ve Sa'd'dan oluşan) bu cemaati bir iş için (şefaatçi olmaları gayesiyle) önden göndermişlerdi. Hz. Ömer de acele etmeyin dedi. Sonra o topluluğa dönüp göğün ve yerin izniyle durduğu Allah aşkına size soruyorum Rasulullah (sav)- "biz miras bırakmayız, bizim bıraktığımız sadakadır- " buyurduğunu biliyor musunuz? dedi. (Onlar da) evet dediler. Sonra Hz. Ali ile Abbas'a dönüp göğün ve yerin izniyle durduğu Allah aşkına (söyleyiniz) siz, Rasulullah'ın (sav)- "biz miras bırakmayız. Bizim (arkamızda) bıraktığımız (mal) sadakadır"- buyurduğunu biliyor musunuz? dedi (onlar da) evet cevabını verdiler. (Bunun üzerine Hz. Ömer şöyle) dedi. Şüphesiz ki Allah Rasul'ünü hiçbir kimseye vermediği bir özellikle tahsis etti (Kur'ân-ı Kerîm'inde şöyle) buyurdu: "Allah'ın onlardan Peygamberine verdiği ganimetlere gelince söz (onu elde etmek için) onun üzerine ne at ne de deve sürdünüz fakat Allah Peygamber'lerini dilediği kimselerin üzerine salar (onlara üstün getirir) Allah her-şeye kadirdir." Allah Nadiroğullarının (mallarını) Rasulü'ne fey olarak verdi. Allah'a yemin olsun ki: (Hz. Peygamber) bu mallar (ın paylaştırılmasın)da (kendini) size (asla) tercih etmedi. Kendisi onları alıp da size vermemezlik de etmedi. Rasulullah (sav) (Nadiroğullarından fey olarak ele geçen) bu mallardan bir senelik nafaka -yahut nafakasını ya da ailesinin bir senelik nafakasını- alırdı. (Bu ifadedeki tereddüt raviye aittir.) Kalanı da (hazinedeki) mallar arasına koyardı. Sonra (Hz. Ömer) bu cemaate yönelip: Göğün ve yerin izniyle durduğu Allah aşkına size soruyorum. Bunu biliyor musunuz? dedi. (Onlar da): Evet dediler. Sonra Hz. Abbas ile Ali'ye (ra) yönelip: Göğün ve yerin kendi izniyle durduğu Allah aşkına size soruyorum bunu biliyor musunuz? dedi. (Onlar da): Evet cevabını verdiler, (sonra Hz. Ömer konuşmasına şöyle devam etti.) Rasulullah (sav) vefat edince Ebu Bekir (ra): Ben Rasulullah'ın halifesiyim dedi. (Hz. Ömer konuşmasına şöyle devam etti.) Bunun üzerine sen (ey Abbas) şu (karşımda duran) Ali ile Ebu Bekir'e varıp kardeşinin oğlundan (yani Hz. Peygamber'den hissene düşecek olan) mirasını istedin. Bu da karısı (Fatıma) nın mirasını babası (Hz. Muhammed'in malı) ndan istiyordu. Hz. Ebu Bekir (ra) de size (şöyle) cevap verdi: Rasulullah (sav); "biz miras bırakmayız. Bizim bıraktığımız sadakadır." buyurdu. Allah bilir ya Ebu Bekir doğru sözlüdür. Allah'ın emirlerine hakkıyla uyucudur. Doğru yoldadır ve hakka tabidir. (Bu yüzden de) Hz. Peygamberden kalan bu mallar (ın idaresi) Ebu Bekir'e verildi. Ebu Bekir vefat edince de ben Rasulullah (sav) ve Ebu Bekir'in halifesi benim dedim ve Allah'ın mütevelli olmamı dilediği ana kadar bu mallara mütevelli oldu. Derken sen ve şu (Ali) ikinizin de işi bir olduğu halde beraberce (karşıma) gelip benden bu malları istediniz. Ben de (size) eğer bu mallan size vermemi istiyorsanız O malları Rasulullah'ın (sav) sarf ettiği yerlere sarf edeceğinize dair Allah'a söz vermeniz şartıyla (onları size verebilirim) dedim. Bu şartlar altında bu malı benden aldınız. Sonra aranızda bunun dışında bir hüküm vermem için (kalkıp tekrar) bana geldiniz. Allah'a yemin olsun ki: Kıyamet kopuncaya kadar aranızda bundan başka bir hüküm vermem, eğer bu şartlar (ı yerine getirmekken aciz kalırsanız. Onları bana geri veriniz. [Ebû Davud der ki: (Hz. Abbas'la Hz. Ali, Hz. Ömer'den) O malları ikisi arasında yarıya bölmesini (ve idare ve tasarruf hakkının kendilerine verilmesini) istediler. Yoksa onlar Peygamber'in (sav); "biz miras bırakmayız. Bizim bıraktığımız sadakadır" dediğini bilmiyor değillerdi. Onlar doğru olandan başka bir şey istemiyorlardı. Nitekim Hz. Ömer de ben bu mala taksim ismini koydurmam onu olduğu gibi bırakırım (demek suretiyle bu duruma işaret etmiştir).]


    Öneri Formu
287121 D002963-8 Ebu Davud, Harac, Fey' ve 'İmare, 18, 19

Hasan b. Ali ve Muhammed b. Yahya b. Faris -(lafzı farklı) manası aynı olmak üzere (rivayet etti)- o ikisine Bişr b. Ömer ez-Zehraî ona Malik b. Enes ona da İbn Şihab, Malik b. Evs b. el-Hadesân'ın şöyle dediğini nakletmiştir: Ömer (b. el-Hattab bir gün) güneşin yükseldiği bir sırada bana (bir haber) gönderdi. Bunun üzerine yanına vardım ve kendisini (mindersiz olarak) doğrudan doğruya bir karyolanın ağaç kısmı üzerine oturmuş halde buldum. Yanına girince bana Ey Malik (senin) kavminden birkaç aile koşarak geldi. Ben de onlara (ganimet mallarından) bir şeyler verilmesini emrettim, (bu atiyyeleri) onlara sen bölüştürüver dedi. Ben de bunu sen başka birisine emretsen (daha iyi olurdu) dedim. O sırada (Hz. Ömer'in hizmetçisi) Yerfa' (çıkıp) geldi ve Ey mü'minlerin emiri Osman b. Affan'la Abdurrahman b. Avf, Zübeyr b. el-Avvam ve Sa'd b. Ebu Vakkas'ın yanınıza girmelerine izin verir misiniz? dedi. (Hz. Ömer de) evet cevabını verdi, (ve yanına girmeleri için) onlara izin verdi (onlarda) girdiler. Sonra Yerfa' (tekrar) geldi ve Ey Mü'minlerin emiri yanına Abbas ile Ali'nin girmelerini de izin verir misin? dedi. (o da) evet dedi (ve yanına girmeleri için) onlara da izin verdi, (onlar da) girdiler. Biraz sonra Hz. Abbas (söz aldı ve) Ey mü'minlerin emiri benimle şu Ali arasında bir hüküm ver dedi. Orada bulunanlardan biri de evet ey mü'minlerin emiri onlar arasında bir hüküm ver ve ikisine de merhametli ol dedi. Malik b. Evs (sözlerine devamla şöyle) dedi: Bana öyle geldi ki (Hz. Abbas'la Ali, Hz. Osman'la Hz. Abdurrahman, ez-Zübeyr ve Sa'd'dan oluşan) bu cemaati bir iş için (şefaatçi olmaları gayesiyle) önden göndermişlerdi. Hz. Ömer de acele etmeyin dedi. Sonra o topluluğa dönüp göğün ve yerin izniyle durduğu Allah aşkına size soruyorum Rasulullah (sav)- "biz miras bırakmayız, bizim bıraktığımız sadakadır- " buyurduğunu biliyor musunuz? dedi. (Onlar da) evet dediler. Sonra Hz. Ali ile Abbas'a dönüp göğün ve yerin izniyle durduğu Allah aşkına (söyleyiniz) siz, Rasulullah'ın (sav)- "biz miras bırakmayız. Bizim (arkamızda) bıraktığımız (mal) sadakadır"- buyurduğunu biliyor musunuz? dedi (onlar da) evet cevabını verdiler. (Bunun üzerine Hz. Ömer şöyle) dedi. Şüphesiz ki Allah Rasul'ünü hiçbir kimseye vermediği bir özellikle tahsis etti (Kur'ân-ı Kerîm'inde şöyle) buyurdu: "Allah'ın onlardan Peygamberine verdiği ganimetlere gelince söz (onu elde etmek için) onun üzerine ne at ne de deve sürdünüz fakat Allah Peygamber'lerini dilediği kimselerin üzerine salar (onlara üstün getirir) Allah her-şeye kadirdir." Allah Nadiroğullarının (mallarını) Rasulü'ne fey olarak verdi. Allah'a yemin olsun ki: (Hz. Peygamber) bu mallar (ın paylaştırılmasın)da (kendini) size (asla) tercih etmedi. Kendisi onları alıp da size vermemezlik de etmedi. Rasulullah (sav) (Nadiroğullarından fey olarak ele geçen) bu mallardan bir senelik nafaka -yahut nafakasını ya da ailesinin bir senelik nafakasını- alırdı. (Bu ifadedeki tereddüt raviye aittir.) Kalanı da (hazinedeki) mallar arasına koyardı. Sonra (Hz. Ömer) bu cemaate yönelip: Göğün ve yerin izniyle durduğu Allah aşkına size soruyorum. Bunu biliyor musunuz? dedi. (Onlar da): Evet dediler. Sonra Hz. Abbas ile Ali'ye (ra) yönelip: Göğün ve yerin kendi izniyle durduğu Allah aşkına size soruyorum bunu biliyor musunuz? dedi. (Onlar da): Evet cevabını verdiler, (sonra Hz. Ömer konuşmasına şöyle devam etti.) Rasulullah (sav) vefat edince Ebu Bekir (ra): Ben Rasulullah'ın halifesiyim dedi. (Hz. Ömer konuşmasına şöyle devam etti.) Bunun üzerine sen (ey Abbas) şu (karşımda duran) Ali ile Ebu Bekir'e varıp kardeşinin oğlundan (yani Hz. Peygamber'den hissene düşecek olan) mirasını istedin. Bu da karısı (Fatıma) nın mirasını babası (Hz. Muhammed'in malı) ndan istiyordu. Hz. Ebu Bekir (ra) de size (şöyle) cevap verdi: Rasulullah (sav); "biz miras bırakmayız. Bizim bıraktığımız sadakadır." buyurdu. Allah bilir ya Ebu Bekir doğru sözlüdür. Allah'ın emirlerine hakkıyla uyucudur. Doğru yoldadır ve hakka tabidir. (Bu yüzden de) Hz. Peygamberden kalan bu mallar (ın idaresi) Ebu Bekir'e verildi. Ebu Bekir vefat edince de ben Rasulullah (sav) ve Ebu Bekir'in halifesi benim dedim ve Allah'ın mütevelli olmamı dilediği ana kadar bu mallara mütevelli oldu. Derken sen ve şu (Ali) ikinizin de işi bir olduğu halde beraberce (karşıma) gelip benden bu malları istediniz. Ben de (size) eğer bu mallan size vermemi istiyorsanız O malları Rasulullah'ın (sav) sarf ettiği yerlere sarf edeceğinize dair Allah'a söz vermeniz şartıyla (onları size verebilirim) dedim. Bu şartlar altında bu malı benden aldınız. Sonra aranızda bunun dışında bir hüküm vermem için (kalkıp tekrar) bana geldiniz. Allah'a yemin olsun ki: Kıyamet kopuncaya kadar aranızda bundan başka bir hüküm vermem, eğer bu şartlar (ı yerine getirmekken aciz kalırsanız. Onları bana geri veriniz. [Ebû Davud der ki: (Hz. Abbas'la Hz. Ali, Hz. Ömer'den) O malları ikisi arasında yarıya bölmesini (ve idare ve tasarruf hakkının kendilerine verilmesini) istediler. Yoksa onlar Peygamber'in (sav); "biz miras bırakmayız. Bizim bıraktığımız sadakadır" dediğini bilmiyor değillerdi. Onlar doğru olandan başka bir şey istemiyorlardı. Nitekim Hz. Ömer de ben bu mala taksim ismini koydurmam onu olduğu gibi bırakırım (demek suretiyle bu duruma işaret etmiştir).]


    Öneri Formu
287122 D002963-9 Ebu Davud, Harac, Fey' ve 'İmare, 18, 19

Bize Muhammed b. Alâ ve Muhammed b. Müsenna, o ikisine Ebu Muaviye, ona A'meş, ona Raca el-Ensârî, ona da Abdurrahman b. Bişr el-Ensârî el-Ezrak şöyle haber vermiştir: Ebu Mesud el-Ensârî (Medine'de) insanlar arasında bir halkada oturuyorken iki adam Kinde kapılarından girip aramızda hüküm verecek bir kişi yok mu diye sordular. Halkadan bir adam “ben” dedi. Bunun üzerine Ebu Mesud, yerden bir avuç çakıl taşı alıp adama atmaya başladı ve “temkinli ol, hakimlik için koşuşturmak hoş bir şey değil” dedi.


    Öneri Formu
22743 D003577 Ebu Davud, Kada' (Akdiye), 3

Bize Zekeriya b. Yahya, ona Abdullah b. Nümeyr, ona Hişam, ona babası (Urve b. Zübeyir), ona da Aişe (r.anha) şöyle demiştir: Hendek günü Sa'd b. Muâz Kureyş'ten Hıbbân b. Arıka denilen bir adamın attığı okla kol damarından vurulmuştu. Hz. Peygamber (sav), hasta ziyareti için, mescitte, yakın bir yerde ona bir çadır kurdurdu. Rasulullah (sav) Hendek harbinden döndüğünde tam silahını çıkarıp yıkanmıştı ki Cebrail (as) başındaki tozlerı silkeleyerek geldi ve "sen silâhım çıkarmışsın, ama vallahi ben henüz daha silâhımı çıkarmadım. Haydi onlar üzerine yürü" dedi. Hz. Peygamber de ona "Nereye?" diye sordu. Cebrail Kurayza oğullarını işaret etti. Bunun üzerine Rasûlul­lah (sav), Kurayza oğulları yurduna vardı ve Kurayza oğulları Rasûlullah'ın hükmüne boyun büktü. Ounlar hakkında hüküm verme işini Sa'd'a bıraktı. Sa'd da "harp edenlerin öldürülmesine, kadınların ve çocukların esir edilmesine, malların da paylaşılmasına hükmediyorum" dedi. Hişâm der ki: Bana babam (Urve b. Zübeyir), ona da Âişe'nin haber verdiğine göre Sa'd b. Muâz "Allah'ım! Sen bilirsin ki, senin uğruna en çok savaşmak istediğim topluluk Rasulü'nü (sav) yalanlayan ve O'nu yurdundan çıkaran kavimdir. Allah'ım! Öyle zannediyorum ki, Sen bizimle onların arasında harbi bitirdin. Şayet Kureyş ile başka bir harbimiz daha kaldı ise, Sen'in yolunda onlarla cihat etmek üzere beni yaşat, eğer aramızda harp kalmamış ise, bu yaramı deş de bu yüzden bana şehitlik nasip et" diye dua etmiştir. Bunun ardından boyun damarına kadar gelen şişlik deşildi. Mescitte Gıfâr oğullarından birilerine ait bir çadır daha vardı. İşte bu Gıfârîler kendi hallerinde oturup dururlarken kendilerine doğru kan akıp geldiğini gördüler ve "ey çadır ahalisi! Sizin tarafınızdan bize doğru gelen bu kan ne­dir?" dediler. Bir de gördüler ki Sa'd'ın yarası kanayıp duruyor. Sa'd (ra) bu yaradan dolayı öldü.


    Öneri Formu
31803 B004122 Buhari, Megâzî, 30

Bize Abdullah, ona Süleyman b. Abdurrahman ve Musa b. Harun, onlara Velid b. Müslim, ona Abdullah b. Alâ b. Zebr, Büsr b. Ubeydullah, ona Ebu İdris el-Havlânî, ona da Ebu Derdâ şöyle rivayet etmiştir: Ebu Bekir ve Ömer tartışırken Ebu Bekir Ömer'i sinirlendirmiş, Ömer de sinirli bir şekilde oradan ayrılmıştı. Sonra Ebu Bekir, Ömer'in peşinden giderek kendisini bağışlamasını istemiş, Ömer bağışlamamış hatta kapısını Ebu Bekir'in yüzüne kapatmıştı. Ebu Derdâ der ki: Bunun üzerine Ebu Bekir Rasulullah'ın (sav) yanına geldi. O sırada biz de oradaydık. Rasulullah (sav) "sizin bu arkadaşınız kendisini tehlikeli bir şeye atmış" dedi. Ebu Derdâ der ki: Ömer de Ebu Bekir'i affetmemesinden piş­man olup geldi, selam vererek Hz. Peygamber'in yanına oturdu ve Rasulullah'a (sav) kendisiyle Ebu Bekir arasında olanları anlattı. Ebu Derdâ der ki: Rasulullah öfkelendi. Ebu Bekir de “ey Allah'ın Rasulü, vallahi bu konuda ben Ömer'den daha çok ileriye gittim” demeye başladı. Bunun üzerine Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Şimdi sizler benim için arkadaşımı terk mi ediyorsunuz, şimdi sizler benim için arkadaşımı terk mi ediyorsunuz. Ben size 'ey insanlar ben sizlerin tamamına gönderilmiş Allah'ın elçisiyim' demiştim sizler 'yalan söylüyorsun' demiştiniz de Ebu Bekir ise 'doğru söylüyorsun' demişti."


    Öneri Formu
31922 B004640 Buhari, Tefsir, (A'raf) 3

Bize Abdullah, ona Süleyman b. Abdurrahman ve Musa b. Harun, onlara Velid b. Müslim, ona Abdullah b. Alâ b. Zebr, Büsr b. Ubeydullah, ona Ebu İdris el-Havlânî, ona da Ebu Derdâ şöyle rivayet etmiştir: Ebu Bekir ve Ömer tartışırken Ebu Bekir Ömer'i sinirlendirmiş, Ömer de sinirli bir şekilde oradan ayrılmıştı. Sonra Ebu Bekir, Ömer'in peşinden giderek kendisini bağışlamasını istemiş, Ömer bağışlamamış hatta kapısını Ebu Bekir'in yüzüne kapatmıştı. Ebu Derdâ der ki: Bunun üzerine Ebu Bekir Rasulullah'ın (sav) yanına geldi. O sırada biz de oradaydık. Rasulullah (sav) "sizin bu arkadaşınız kendisini tehlikeli bir şeye atmış" dedi. Ebu Derdâ der ki: Ömer de Ebu Bekir'i affetmemesinden piş­man olup geldi, selam vererek Hz. Peygamber'in yanına oturdu ve Rasulullah'a (sav) kendisiyle Ebu Bekir arasında olanları anlattı. Ebu Derdâ der ki: Rasulullah öfkelendi. Ebu Bekir de “ey Allah'ın Rasulü, vallahi bu konuda ben Ömer'den daha çok ileriye gittim” demeye başladı. Bunun üzerine Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Şimdi sizler benim için arkadaşımı terk mi ediyorsunuz, şimdi sizler benim için arkadaşımı terk mi ediyorsunuz. Ben size 'ey insanlar ben sizlerin tamamına gönderilmiş Allah'ın elçisiyim' demiştim sizler 'yalan söylüyorsun' demiştiniz de Ebu Bekir ise 'doğru söylüyorsun' demişti."


    Öneri Formu
287301 B004640-2 Buhari, Tefsir, (A'raf) 3


    Öneri Formu
22792 D003595 Ebu Davud, Kada' (Akdiye), 12