وَحَدَّثَنِى عَنْ مَالِكٍ أَنَّهُ بَلَغَهُ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم حَلَّ هُوَ وَأَصْحَابُهُ بِالْحُدَيْبِيَةِ فَنَحَرُوا الْهَدْىَ وَحَلَقُوا رُءُوسَهُمْ وَحَلُّوا مِنْ كُلِّ شَىْءٍ قَبْلَ أَنْ يَطُوفُوا بِالْبَيْتِ وَقَبْلَ أَنْ يَصِلَ إِلَيْهِ الْهَدْىُ ثُمَّ لَمْ يُعْلَمْ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَمَرَ أَحَدًا مِنْ أَصْحَابِهِ وَلاَ مِمَّنْ كَانَ مَعَهُ أَنْ يَقْضُوا شَيْئًا وَلاَ يَعُودُوا لِشَىْءٍ .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
36017, MU000801
Hadis:
وَحَدَّثَنِى عَنْ مَالِكٍ أَنَّهُ بَلَغَهُ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم حَلَّ هُوَ وَأَصْحَابُهُ بِالْحُدَيْبِيَةِ فَنَحَرُوا الْهَدْىَ وَحَلَقُوا رُءُوسَهُمْ وَحَلُّوا مِنْ كُلِّ شَىْءٍ قَبْلَ أَنْ يَطُوفُوا بِالْبَيْتِ وَقَبْلَ أَنْ يَصِلَ إِلَيْهِ الْهَدْىُ ثُمَّ لَمْ يُعْلَمْ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَمَرَ أَحَدًا مِنْ أَصْحَابِهِ وَلاَ مِمَّنْ كَانَ مَعَهُ أَنْ يَقْضُوا شَيْئًا وَلاَ يَعُودُوا لِشَىْءٍ .
Tercemesi:
O (Yahya) bana, ona Mâlik’in rivayet ettiğine göre kendisine şu haber ulaşmıştır: Rasulullah’ın (sav) kendisi de ashabı da Hudeybiye’de ihramdan çıktılar, kurbanlarını kestiler, saçlarını tıraş ettiler ve Beyt’i tavaf etmeden, gönderdikleri hediyelik kurbanlıkları da Beyt’e ulaşmadan önce de ihramları dolayısıyla kendilerine haram olan her bir şey (ihramdan çıkmak suretiyle) kendilerine helal oldu. Bundan sonra ise Rasulullah‘ın (sav) ashabından herhangi bir kimseye de, beraberinde bulananlardan herhangi bir kişiye de herhangi bir şeyi kaza etmelerini, herhangi bir şeyi tekrar yapmalarını emrettiğine dair de hiçbir şey bilinmemektedir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Hac 801, 1/129
Senetler:
()
Konular:
Hac, İhramdan çıkmak
Hac, ihramdan kurbanla çıkmak
وَحَدَّثَنِى عَنْ مَالِكٍ عَنْ نَافِعٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ أَنَّهُ قَالَ حِينَ خَرَجَ إِلَى مَكَّةَ مُعْتِمَرًا فِى الْفِتْنَةِ إِنْ صُدِدْتُ عَنِ الْبَيْتِ صَنَعْنَا كَمَا صَنَعْنَا مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَأَهَلَّ بِعُمْرَةٍ مِنْ أَجْلِ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَهَلَّ بِعُمْرَةٍ عَامَ الْحُدَيْبِيَةِ ثُمَّ إِنَّ عَبْدَ اللَّهِ نَظَرَ فِى أَمْرِهِ فَقَالَ مَا أَمْرُهُمَا إِلاَّ وَاحِدٌ ثُمَّ الْتَفَتَ إِلَى أَصْحَابِهِ فَقَالَ مَا أَمْرُهُمَا إِلاَّ وَاحِدٌ أُشْهِدُكُمْ أَنِّى قَدْ أَوْجَبْتُ الْحَجَّ مَعَ الْعُمْرَةِ . ثُمَّ نَفَذَ حَتَّى جَاءَ الْبَيْتَ فَطَافَ طَوَافًا وَاحِدًا وَرَأَى ذَلِكَ مُجْزِيًا عَنْهُ وَأَهْدَى . قال مالك فهذا الأمر عندنا فيمن أُحصِرَ بعدوٍ كما أحصر النبي صلى الله عليه و سلم و أصحابه فأما أحصر بغير عدو فإنه لا يحل دون البيت.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
36018, MU000802
Hadis:
وَحَدَّثَنِى عَنْ مَالِكٍ عَنْ نَافِعٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ أَنَّهُ قَالَ حِينَ خَرَجَ إِلَى مَكَّةَ مُعْتِمَرًا فِى الْفِتْنَةِ إِنْ صُدِدْتُ عَنِ الْبَيْتِ صَنَعْنَا كَمَا صَنَعْنَا مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَأَهَلَّ بِعُمْرَةٍ مِنْ أَجْلِ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَهَلَّ بِعُمْرَةٍ عَامَ الْحُدَيْبِيَةِ ثُمَّ إِنَّ عَبْدَ اللَّهِ نَظَرَ فِى أَمْرِهِ فَقَالَ مَا أَمْرُهُمَا إِلاَّ وَاحِدٌ ثُمَّ الْتَفَتَ إِلَى أَصْحَابِهِ فَقَالَ مَا أَمْرُهُمَا إِلاَّ وَاحِدٌ أُشْهِدُكُمْ أَنِّى قَدْ أَوْجَبْتُ الْحَجَّ مَعَ الْعُمْرَةِ . ثُمَّ نَفَذَ حَتَّى جَاءَ الْبَيْتَ فَطَافَ طَوَافًا وَاحِدًا وَرَأَى ذَلِكَ مُجْزِيًا عَنْهُ وَأَهْدَى . قال مالك فهذا الأمر عندنا فيمن أُحصِرَ بعدوٍ كما أحصر النبي صلى الله عليه و سلم و أصحابه فأما أحصر بغير عدو فإنه لا يحل دون البيت.
Tercemesi:
O (Yahya) bana, ona Mâlik, ona Nâfi, Abdullah b. Ömer’in (Abdullah b. ez-Zübeyr’in muhasara edildiği) o fitne zamanında umre yapmak üzere çıktığında şöyle dediğini rivayet etmiştir: Eğer Beyt’e ulaşmama engel olunursa biz de Rasulullah (sav) ile birlikte iken yaptığımız gibi yaparız. Rasulullah (sav) Hudeybiye yılında bir umre yapmak niyetiyle telbiye getirip ihrama girdiğinden ötürü, o da bir umre niyetiyle telbiye getirip ihrama girmişti. Sonra Abdullah durumunu gözden geçirerek: Her ikisinin durumu aynıdır, farklı değildir deyip arkadaşlarına dönerek: İkisinin de durumu birdir, aralarında bir fark yoktur. Ben sizleri umre ile birlikte hacca da niyet ederek onu kendime vacip kıldığıma dair tanık tutuyorum, dedi. Sonra yoluna devam etti. Nihayet Kâbe’ye gelince – kendisi için yeterli olduğu kanaati ile– bir tek tavaf yaptı ve kurbanlığını kesti.
Mâlik dedi ki: İşte Nebi’nin (sav) ve ashabının alıkonulduğu gibi düşman tarafından alıkonulan (Kâbe’ye ulaşması engellenen) kimse ile ilgili durum böyledir. Ama düşmandan başka bir sebeple alıkonulan kimse, Beyt’e varıp tavaf etmeden ihramdan çıkamaz.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Hac 802, 1/130
Senetler:
()
Konular:
Hac, ihrama girmek
Hac, İhramdan çıkmak
Hac, ihramdan kurbanla çıkmak
Hac, Mikat
وَحَدَّثَنِى عَنْ مَالِكٍ عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ أَنَّهُ بَلَغَهُ عَنْ عَائِشَةَ زَوْجِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم أَنَّهَا كَانَتْ تَقُولُ الْمُحْرِمُ لاَ يُحِلُّهُ إِلاَّ الْبَيْتُ .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
36020, MU000804
Hadis:
وَحَدَّثَنِى عَنْ مَالِكٍ عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ أَنَّهُ بَلَغَهُ عَنْ عَائِشَةَ زَوْجِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم أَنَّهَا كَانَتْ تَقُولُ الْمُحْرِمُ لاَ يُحِلُّهُ إِلاَّ الْبَيْتُ .
Tercemesi:
O (Yahya) bana, ona Mâlik, ona Yahya b. Saîd, kendisine Nebi’nin (sav) zevcesi Âişe’nin: “İhramlı bir kimse ancak Beyt’i tavaf ettikten sonra ihramdan çıkabilir” dediği rivayeti ulaşmıştır.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Hac 804, 1/130
Senetler:
()
Konular:
Hac, İhramdan çıkmak
Hac, Tavaf, Kabe'yi tavaf etmek
Öneri Formu
Hadis Id, No:
36088, MU000872
Hadis:
وَحَدَّثَنِى عَنْ مَالِكٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِى بَكْرٍ أَنَّ مَوْلاَةً لِعَمْرَةَ بِنْتِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ يُقَالُ لَهَا رُقَيَّةُ أَخْبَرَتْهُ أَنَّهَا خَرَجَتْ مَعَ عَمْرَةَ بِنْتِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ إِلَى مَكَّةَ قَالَتْ فَدَخَلَتْ عَمْرَةُ مَكَّةَ يَوْمَ التَّرْوِيَةِ وَأَنَا مَعَهَا فَطَافَتْ بِالْبَيْتِ وَبَيْنَ الصَّفَا وَالْمَرْوَةِ ثُمَّ دَخَلَتْ صُفَّةَ الْمَسْجِدِ فَقَالَتْ أَمَعَكِ مِقَصَّانِ فَقُلْتُ لاَ . فَقَالَتْ فَالْتَمِسِيهِ لِى . فَالْتَمَسْتُهُ حَتَّى جِئْتُ بِهِ فَأَخَذَتْ مِنْ قُرُونِ رَأْسِهَا فَلَمَّا كَانَ يَوْمُ النَّحْرِ ذَبَحَتْ شَاةً .
Tercemesi:
O (Yahya) bana, ona Mâlik, ona Abdullah b. Ebu Bekr’in rivayet ettiğine göre Abdurrahman kızı Amre’nin Rukayye adındaki azatlı bir cariyesi kendisine şunu haber vermişti: Abdurrahman kızı Amre ile birlikte Mekke’ye gitmişti. (Amre’nin azatlısı) dedi ki: Amre, terviye (Zilhiccenin sekizinci) günü Mekke’ye vardım. Ben de onunla beraberdim. Beyt’i tavaf etti, Safa ile Merve arasında sa’y yaptı, sonra Mescidin avlusuna girerek yanında makas var mı? dedi. Ben: Hayır dedim. O halde bana bir makas bul, dedi. Ben de makas arayıp buldum, onu getirdim, makasla örgülerinin uçlarından bir miktar kesti. Nahr (kurban bayramı birinci) günü gelince de bir koyun kesti.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Hac 872, 1/140
Senetler:
()
Konular:
Hac, İhramdan çıkmak
Hac, ihramdan kurbanla çıkmak
Hac, Sa'y etmek
Hac, traş olma
Öneri Formu
Hadis Id, No:
36108, MU000892
Hadis:
حَدَّثَنِى يَحْيَى عَنْ مَالِكٍ عَنْ نَافِعٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ اللَّهُمَّ ارْحَمِ الْمُحَلِّقِينَ. قَالُوا وَالْمُقَصِّرِينَ يَا رَسُولَ اللَّهِ . قَالَ اللَّهُمَّ ارْحَمِ الْمُحَلِّقِينَ. قَالُوا وَالْمُقَصِّرِينَ يَا رَسُولَ اللَّهِ . قَالَ وَالْمُقَصِّرِينَ .
Tercemesi:
Bana Yahya, ona Mâlik, ona Nâfi, ona da Abdullah b. Ömer’in rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav): “Allah’ım, saçlarını tıraş edenlere rahmet buyur” dedi. Ashab: Kısaltanlara da (rahmet buyurması için dua et), ey Allah’ın Rasulü, dediler. O: “Allah’ım, saçlarını tıraş edenlere rahmet buyur” dedi. Onlar: Kısaltanlara da (rahmet buyurmasını dile), ey Allah’ın Rasulü, dediler. Bu sefer O: “Kısaltanlara da” buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Hac 892, 1/144
Senetler:
()
Konular:
Hac, İhramdan çıkmak
Hac, traş olma
Öneri Formu
Hadis Id, No:
36019, MU000803
Hadis:
حَدَّثَنِى يَحْيَى عَنْ مَالِكٍ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ سَالِمِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ أَنَّهُ قَالَ الْمُحْصَرُ بِمَرَضٍ لاَ يَحِلُّ حَتَّى يَطُوفَ بِالْبَيْتِ وَيَسْعَى بَيْنَ الصَّفَا وَالْمَرْوَةِ فَإِذَا اضْطُرَّ إِلَى لُبْسِ شَىْءٍ مِنَ الثِّيَابِ الَّتِى لاَ بُدَّ لَهُ مِنْهَا أَوِ الدَّوَاءِ صَنَعَ ذَلِكَ وَافْتَدَى .
Tercemesi:
Bana Yahya, ona Mâlik, ona İbn Şihâb, ona Sâlim b. Abdullah, Abdullah b. Ömer’in şöyle dediğini rivayet etmiştir: Hastalık sebebiyle muhsar kalan (bir engelden ötürü Beyt’e ulaşıp tavaf yapamayan) bir kimse, Beyt’i tavaf edip Safa ile Merve arasında sa’y yapmadıkça ihramdan çıkamaz. Eğer kaçınılmaz olarak bir elbise giymek yahut bir ilaç almak mecburiyetinde kalırsa bunu yapar ve fidye verir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Hac 803, 1/130
Senetler:
()
Konular:
Hac, İhramdan çıkmak
Hac, Safa ve Merve
Hac, Tavaf, Kabe'yi tavaf etmek
Öneri Formu
Hadis Id, No:
36023, MU000807
Hadis:
وَحَدَّثَنِى عَنْ مَالِكٍ عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ عَنْ سُلَيْمَانَ بْنِ يَسَارٍ أَنَّ مَعْبَدَ بْنَ حُزَابَةَ الْمَخْزُومِىَّ صُرِعَ بِبَعْضِ طَرِيقِ مَكَّةَ وَهُوَ مُحْرِمٌ فَسَأَلَ مَنْ يَلِى عَلَى الْمَاءِ الَّذِى كَانَ عَلَيْهِ فَوَجَدَ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عُمَرَ وَعَبْدَ اللَّهِ بْنَ الزُّبَيْرِ وَمَرْوَانَ بْنَ الْحَكَمِ فَذَكَرَ لَهُمُ الَّذِى عَرَضَ لَهُ فَكُلُّهُمْ أَمَرَهُ أَنْ يَتَدَاوَى بِمَا لاَ بُدَّ لَهُ مِنْهُ وَيَفْتَدِىَ فَإِذَا صَحَّ اعْتَمَرَ فَحَلَّ مِنْ إِحْرَامِهِ ثُمَّ عَلَيْهِ حَجُّ قَابِلٍ وَيُهْدِى مَا اسْتَيْسَرَ مِنَ الْهَدْىِ . قَالَ مَالِكٌ وَعَلَى هَذَا الأَمْرُ عِنْدَنَا فِيمَنْ أُحْصِرَ بِغَيْرِ عَدُوٍّ وَقَدْ أَمَرَ عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ أَبَا أَيُّوبَ الأَنْصَارِىَّ وَهَبَّارَ بْنَ الأَسْوَدِ حِينَ فَاتَهُمَا الْحَجُّ وَأَتَيَا يَوْمَ النَّحْرِ أَنْ يَحِلاَّ بِعُمْرَةٍ ثُمَّ يَرْجِعَا حَلاَلاً ثُمَّ يَحُجَّانِ عَامًا قَابِلاً وَيُهْدِيَانِ فَمَنْ لَمْ يَجِدْ فَصِيَامُ ثَلاَثَةِ أَيَّامٍ فِى الْحَجِّ وَسَبْعَةٍ إِذَا رَجَعَ إِلَى أَهْلِهِ . قَالَ مَالِكٌ وَكُلُّ مَنْ حُبِسَ عَنِ الْحَجِّ بَعْدَ مَا يُحْرِمُ إِمَّا بِمَرَضٍ أَوْ بِغَيْرِهِ أَوْ بِخَطَإٍ مِنَ الْعَدَدِ أَوْ خَفِىَ عَلَيْهِ الْهِلاَلُ فَهُوَ مُحْصَرٌ عَلَيْهِ مَا عَلَى الْمُحْصَرِ . قَالَ يَحْيَى سُئِلَ مَالِكٌ عَمَّنْ أَهَلَّ مِنْ أَهْلِ مَكَّةَ بِالْحَجِّ ثُمَّ أَصَابَهُ كَسْرٌ أَوْ بَطْنٌ مُتَحَرِّقٌ أَوِ امْرَأَةٌ تَطْلُقُ . قَالَ مَنْ أَصَابَهُ هَذَا مِنْهُمْ فَهُوَ مُحْصَرٌ يَكُونُ عَلَيْهِ مِثْلُ مَا عَلَى أَهْلِ الآفَاقِ إِذَا هُمْ أُحْصِرُوا . قَالَ مَالِكٌ فِى رَجُلٍ قَدِمَ مُعْتَمِرًا فِى أَشْهُرِ الْحَجِّ حَتَّى إِذَا قَضَى عُمْرَتَهُ أَهَلَّ بِالْحَجِّ مِنْ مَكَّةَ ثُمَّ كُسِرَ أَوْ أَصَابَهُ أَمْرٌ لاَ يَقْدِرُ عَلَى أَنْ يَحْضُرَ مَعَ النَّاسِ الْمَوْقِفَ . قَالَ مَالِكٌ أَرَى أَنْ يُقِيمَ حَتَّى إِذَا بَرَأَ خَرَجَ إِلَى الْحِلِّ ثُمَّ يَرْجِعُ إِلَى مَكَّةَ فَيَطُوفُ بِالْبَيْتِ وَيَسْعَى بَيْنَ الصَّفَا وَالْمَرْوَةِ ثُمَّ يَحِلُّ ثُمَّ عَلَيْهِ حَجُّ قَابِلٍ وَالْهَدْىُ . قَالَ مَالِكٌ فِيمَنْ أَهَلَّ بِالْحَجِّ مِنْ مَكَّةَ ثُمَّ طَافَ بِالْبَيْتِ وَسَعَى بَيْنَ الصَّفَا وَالْمَرْوَةِ ثُمَّ مَرِضَ فَلَمْ يَسْتَطِعْ أَنْ يَحْضُرَ مَعَ النَّاسِ الْمَوْقِفَ . قَالَ مَالِكٌ إِذَا فَاتَهُ الْحَجُّ فَإِنِ اسْتَطَاعَ خَرَجَ إِلَى الْحِلِّ فَدَخَلَ بِعُمْرَةٍ فَطَافَ بِالْبَيْتِ وَسَعَى بَيْنَ الصَّفَا وَالْمَرْوَةِ لأَنَّ الطَّوَافَ الأَوَّلَ لَمْ يَكُنْ نَوَاهُ لِلْعُمْرَةِ فَلِذَلِكَ يَعْمَلُ بِهَذَا وَعَلَيْهِ حَجُّ قَابِلٍ وَالْهَدْىُ . فَإِنْ كَانَ مِنْ غَيْرِ أَهْلِ مَكَّةَ فَأَصَابَهُ مَرَضٌ حَالَ بَيْنَهُ وَبَيْنَ الْحَجِّ فَطَافَ بِالْبَيْتِ وَسَعَى بَيْنَ الصَّفَا وَالْمَرْوَةِ حَلَّ بِعُمْرَةٍ وَطَافَ بِالْبَيْتِ طَوَافًا آخَرَ وَسَعَى بَيْنَ الصَّفَا وَالْمَرْوَةِ لأَنَّ طَوَافَهُ الأَوَّلَ وَسَعْيَهُ إِنَّمَا كَانَ نَوَاهُ لِلْحَجِّ وَعَلَيْهِ حَجُّ قَابِلٍ وَالْهَدْىُ .
Tercemesi:
O (Yahya) bana, ona Mâlik, ona Yahya b. Saîd, ona Süleyman b. Yesâr’ın rivayet ettiğine göre Ma‘bed b. Huzâbe el-Mahzûmî ihramlı olduğu halde Mekke yolunun bir yerinde sara nöbetine yakalandı. Onun yakınında bulunduğu suyun civarında bulunan kimselere sordu. Abdullah b. Ömer, Abdullah b. ez-Zübeyr ve Mervan b. el-Hakem’i buldu. Onlara, karşı karşıya kaldığı durumu anlattı. Hepsi de ona zorunlu olduğu kadarıyla tedavi olmasını ve fidye vermesini söylediler. Ayrıca sağlığına kavuştuktan sonra umresini yapmasını ve ihramından çıkmasını, ertesi sene hac etmesini ve kolayına gelen bir kurbanı hediye olarak göndermesini de emrettiler.
Mâlik dedi ki: İşte düşman dışında bir sebeple (hac etmesi) alıkonulan kişi hakkında durum bize göre böyledir. Ömer b. el-Hattâb da, Ebu Eyyûb el-Ensarî ve Hebbâr b. el-Esved’e haccı kaçırıp Nahr (kurban bayramı birinci) günü geldikleri vakit aynısını emrederek, bir umre yapıp ihramdan çıkmalarını, sonra da ihramsız olarak dönmelerini, ertesi bir sene de hac edip kurban hediye etmelerini emretti. Hediye edecek kurban bulamayan bir kimse hac günlerinde üç, ailesinin yanına döndüğü vakit de yedi gün oruç tutmalıdır.
Mâlik dedi ki: İhrama girdikten sonra ister hastalık, ister başka bir sebep, ister günleri hesap etmesindeki hatası, ister hilâli göremediği için hac edemeyen herkes “muhsar (hacdan alıkonulmuş)” demektir ve “muhsar” denilene düşen yükümlülük neyse ona da aynısı düşer.
Yahya dedi ki: Mâlik’e Mekke halkından olup hac niyetiyle ihrama girdikten sonra bir tarafı kırılan yahut şiddetli karın ağrısına yakalanan ya da doğum sancısı tutan kadının durumuna dair soru sorulmuş ve şu cevabı vermiştir: Sayılan bu durumlardan birisi ile karşı karşıya kalanlar (kim olursa olsun) muhsar birisi demektir. Onlar da tıpkı Mekke dışından gelen (afâkî)lerin, muhsar kalmaları (alıkonulmaları) halindeki yükümlülüklerin aynısı ile yükümlü olurlar.
Mâlik’e hac aylarında umre yapmak üzere gelip umresini bitirdikten sonra Mekke’den hac niyeti ile ihrama giren sonra da bir tarafı kırılan yahut diğer hacılarla birlikte vakfede bulunacak imkânı vermeyen bir hal ile karşılaşan kişinin durumu ile ilgili sorulan soruya, Mâlik şu cevabı vermiştir: Benim görüşüme göre, iyileşinceye kadar Mekke’de kalmaya devam eder. İyileştikten sonra Harem bölgesinin dışına çıkar, sonra (ihrama girerek) Mekke’ye dönerek, Beyt’i tavaf edip, Safa ile Merve arasında sa’y yaptıktan sonra ihramdan çıkar. Ertesi sene de hac etmesi ve hediyelik kurban göndermesi de ona farz olur.
Mâlik Mekke’den hac niyeti ile ihrama girdikten sonra Beyt’i tavaf edip, Safa ile Merve arasında sa’y eden, sonra hastalandığı için diğer hacılarla birlikte vakfede hazır bulunamayan kişinin durumu hakkında şunları söylemiştir: Haccı kaçırması halinde eğer gücü yeterse, Harem bölgesinin dışına çıkıp, bir umre (niyeti) ile girer, Beyt’i tavaf eder, Safa ile Merve arasında sa’y yapar. Çünkü yapmış olduğu o ilk tavafını umre niyetiyle yapmamıştı. Bu sebeple o, bunu yapar, ayrıca ertesi sene hac edip, kurban hediye etmekle yükümlü olur. Şayet Mekke halkından olmayıp, hac etmesini engelleyecek bir hastalığa düçar olursa, o zaman Beyt’i tavaf eder, Safa ile Merve arasında sa’y yapar ve bir umre ile ihramdan çıkar. Sonra Beyt’i bir daha tavaf eder ve Safa ile Merve arasında yine sa’y yapar. Çünkü onun ilk tavafı ve ilk sa’yini hac niyeti ile yapmıştı, ayrıca ertesi sene hac edip hediyelik kurban kesmekle de mükelleftir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Hac 807, 1/130
Senetler:
0. Mevkuf (Mevkuf)
1. Ebu Bekir Abdullah b. Zübeyr el-Esedî (Abdullah b. Zübeyr b. Avvam)
1. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
2. Ebu Türâb Süleyman b. Yesar el-Hilâlî (Süleyman b. Yesar el-Hilâlî)
3. Ebu Said Yahya b. Said el-Kattan (Yahya b. Said b. Ferruh)
Konular:
Hac, ihrama girmek
Hac, İhramdan çıkmak
Hac, ihsar/muhsar
Öneri Formu
Hadis Id, No:
36091, MU000875
Hadis:
وَحَدَّثَنِى عَنْ مَالِكٍ عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ عَنْ يَعْقُوبَ بْنِ خَالِدٍ الْمَخْزُومِىِّ عَنْ أَبِى أَسْمَاءَ مَوْلَى عَبْدِ اللَّهِ بْنِ جَعْفَرٍ أَنَّهُ أَخْبَرَهُ أَنَّهُ كَانَ مَعَ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ جَعْفَرٍ فَخَرَجَ مَعَهُ مِنَ الْمَدِينَةِ فَمَرُّوا عَلَى حُسَيْنِ بْنِ عَلِىٍّ وَهُوَ مَرِيضٌ بِالسُّقْيَا فَأَقَامَ عَلَيْهِ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ جَعْفَرٍ حَتَّى إِذَا خَافَ الْفَوَاتَ خَرَجَ وَبَعَثَ إِلَى عَلِىِّ بْنِ أَبِى طَالِبٍ وَأَسْمَاءَ بِنْتِ عُمَيْسٍ وَهُمَا بِالْمَدِينَةِ فَقَدِمَا عَلَيْهِ ثُمَّ إِنَّ حُسَيْنًا أَشَارَ إِلَى رَأْسِهِ فَأَمَرَ عَلِىٌّ بِرَأْسِهِ فَحُلِّقَ ثُمَّ نَسَكَ عَنْهُ بِالسُّقْيَا فَنَحَرَ عَنْهُ بَعِيرًا . قَالَ يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ وَكَانَ حُسَيْنٌ خَرَجَ مَعَ عُثْمَانَ بْنِ عَفَّانَ فِى سَفَرِهِ ذَلِكَ إِلَى مَكَّةَ .
Tercemesi:
O (Yahya) bana, ona Mâlik, ona Yahya b. Saîd, ona Yakub b. Hâlid el-Mahzumî, ona Abdullah b. Cafer’in azatlısı Ebu Esmâ’nın haber verdiğine göre kendisi Abdullah b. Cafer ile birlikte idi. Onunla beraber Medine’den yola çıktı, es-Sukyâ denilen yerde hasta olan Hüseyin b. Ali’ye uğradılar. Abdullah b. Cafer onun yanında kaldı. Haccı kaçırmaktan korkunca kendisi yola çıktı ve –Medine’de bulunan- Ali b. Ebu Talib ile Esmâ bint Umeys’e haber gönderdi. Ali ve Esmâ onun yanına geldiler. Daha sonra Hüseyin, onun başına işaret etti. Ali’nin verdiği emir üzerine saçları kesildi, sonra da es-Sukyâ’da onun adına bir deve kurban kesti.
Yahya b. Saîd dedi ki: O seferi esnasında Hüseyin, Osman b. Affân ile birlikte Mekke’ye gitmek üzere yola çıkmıştı.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Hac 875, 1/141
Senetler:
()
Konular:
Hac, İhramdan çıkmak
Hac, ihsar/muhsar
Hac, traş olma
Öneri Formu
Hadis Id, No:
36109, MU000893
Hadis:
وَحَدَّثَنِى عَنْ مَالِكٍ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ الْقَاسِمِ عَنْ أَبِيهِ أَنَّهُ كَانَ يَدْخُلُ مَكَّةَ لَيْلاً وَهُوَ مُعْتَمِرٌ فَيَطُوفُ بِالْبَيْتِ وَبَيْنَ الصَّفَا وَالْمَرْوَةِ وَيُؤَخِّرُ الْحِلاَقَ حَتَّى يُصْبِحَ . قَالَ وَلَكِنَّهُ لاَ يَعُودُ إِلَى الْبَيْتِ فَيَطُوفُ بِهِ حَتَّى يَحْلِقَ رَأْسَهُ . قَالَ وَرُبَّمَا دَخَلَ الْمَسْجِدَ فَأَوْتَرَ فِيهِ وَلاَ يَقْرَبُ الْبَيْتَ . قَالَ مَالِكٌ التَّفَثُ حِلاَقُ الشَّعَرِ وَلُبْسُ الثِّيَابِ وَمَا يَتْبَعُ ذَلِكَ . قَالَ يَحْيَى سُئِلَ مَالِكٌ عَنْ رَجُلٍ نَسِىَ الْحِلاَقَ بِمِنًى فِى الْحَجِّ هَلْ لَهُ رُخْصَةٌ فِى أَنْ يَحْلِقَ بِمَكَّةَ قَالَ ذَلِكَ وَاسِعٌ وَالْحِلاَقُ بِمِنًى أَحَبُّ إِلَىَّ . قَالَ مَالِكٌ الأَمْرُ الَّذِى لاَ اخْتِلاَفَ فِيهِ عِنْدَنَا أَنَّ أَحَدًا لاَ يَحْلِقُ رَأْسَهُ وَلاَ يَأْخُذُ مِنْ شَعَرِهِ حَتَّى يَنْحَرَ هَدْيًا إِنْ كَانَ مَعَهُ وَلاَ يَحِلُّ مِنْ شَىْءٍ حَرُمَ عَلَيْهِ حَتَّى يَحِلَّ بِمِنًى يَوْمَ النَّحْرِ وَذَلِكَ أَنَّ اللَّهَ تَبَارَكَ وَتَعَالَى قَالَ وَلاَ تَحْلِقُوا رُءُوسَكُمْ حَتَّى يَبْلُغَ الْهَدْىُ مَحِلَّهُ
Tercemesi:
O (Yahya) bana, ona Mâlik, ona Abdurrahman b. el-Kâsım’ın, babasından rivayet ettiğine göre umre yaparken geceleyin Mekke’ye girer, Beyt’i tavaf eder, Safa ile Merve arasında sa’y yapar, tıraş olmayı da sabah oluncaya kadar geciktirirdi. (Devamla) dedi ki: Fakat o, başını tıraş etmeden tekrar Beyt’e dönüp tavaf yapmazdı. Bazı hallerde mescide girer, vitir namazı kılar, fakat Beyt’i tavaf etmezdi.
Mâlik dedi ki: Tefes (ihramlının üzerindeki kir), saçların tıraş edilmesi, elbise giymek ve buna bağlı olan diğer hususlardır.
Yahya dedi ki: Mâlik’e, hac sırasında Minâ’da tıraş olmayı unutan kimse için Mekke’de tıraş olmasına ruhsat var mı? diye soruldu. Mâlik: Bu hususta genişlik vardır, bununla birlikte Minâ’da tıraş olmasını daha çok severim, demiştir.
Mâlik dedi ki: Bize göre hakkında görüş ayrılığı bulunmayan husus şudur: Hiçbir kimse, eğer beraberinde varsa, kurbanını kesmedikçe ne başını tıraş edebilir ne de saçını kısaltabilir. Nahr (kurban bayramı birinci) günü Minâ’da ihramdan çıkıncaya kadar (ihramdan ötürü) kendisine haram olmuş hiçbir şey ona helal olmaz. Çünkü şanı mübarek ve yüce Allah: “Kurban yerine (Minâ’ya) varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin” (Bakara, 2/196) buyurmaktadır.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Hac 893, 1/144
Senetler:
()
Konular:
Hac, İhramdan çıkmak
Hac, ihramdan kurbanla çıkmak
Hac, traş olma