235 Kayıt Bulundu.
Bize Kuteybe, ona Sehl b. Yusuf, ona Şu'be, ona da Ebu İshak şöyle rivayet etmiştir: Bir adam, Berâ b. Âzib'e (ra) “Huneyn günü Rasulullah'ı (sav) bırakıp kaçtınız mı?” dedi. (Berâ) şu cevabı verdi: Ama Rasulullah (sav) kaçmadı! Hevâzin okçu bir topluluktu. Onlarla karşılaştığımızda onlara hücum ettik de hezimete uğradılar. Müslümanlar ganimetlere yöneldiler. Onlar da bizi ok yağmuruna tuttular. Ama Rasulullah (sav) kaçmadı. Nebî'yi (sav) beyaz katırı üzerinde gördüm. Ebu Süfyân da (katırın) yularından tutmuş vaziyetteydi. Hz. Peygamber (sav), "Ben peygamberim! Yalan yok! Ben, Abdülmuttalib'in oğluyum!" diyordu.
Açıklama: Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım: أَنَا النَّبِىُّ لاَ كَذِبْ أَنَا ابْنُ عَبْدِ الْمُطَّلِبْ
Bize Muhammed b. Müsennâ, ona Yahya b. Said, ona Süfyân, ona da Ebu İshak, Berâ'dan (ra) naklen şöyle rivayet etmiştir: Bir adam, (Berâ'ya), “ey Ebu Umâre! Huneyn günü kaçtınız mı?” dedi. (Berâ) şu cevabı verdi: Hayır! Vallahi! Nebî (sav) kaçmadı. Ancak insanların tez canlıları kaçtılar. Hevâzin onları ok yağmuruna tuttu. Nebî (sav) ise Beydâ' (denilen) katırı üzerinde idi. Ebu Süfyân da onun yularından tutuyordu. (O esnada) Hz. Peygamber (sav), "Ben peygamberim! Yalan yok! Ben, Abdülmuttalib'in oğluyum!" diyordu.
Bize Amr b. Hâlid, ona Züheyr, ona da Ebu İshak şöyle rivayet etmiştir: Bir adam, Berâ'ya, “Ey Ebu Umâre! Huneyn günü (savaştan) kaçtınız mı?” dedi. (Berâ) şöyle cevap verdi: Hayır! Vallahi! Rasulullah (sav) kaçmadı. Ancak o, ashabının toyları ve silahsız piyadeleri ile (savaşa) çıktı. (Nihayet) Hevâzin ve Nasr oğullarından oluşmuş (ve) ok atmakla mahir bir toplulukla karşılaştılar. Attıkları ok hedefi vuruyor, neredeyse ıskalamıyordu! (Derken düşman), Beydâ (denilen) katırının üzerinde iken Nebî'ye yöneldi. Amcasının oğlu Ebu Süfyân b. Hâris b. Abdulmuttalib de (katırı) sevk ediyordu. Hz. Peygamber (sav) indi ve zafer duasında bulundu. Ardından, "Ben peygamberim! Yalan yok! Ben Abdülmuttalib'in oğluyum!" dedi. Akabinde ashabını (savaş) pozisyonuna soktu.
Bize Abdullah b. İsrâîl, ona da Ebu İshâk şöyle rivayet etmiştir: Biri, Berâ'ya (ra), “Ey Ebu Umâre! Huneyn günü kaçtınız mı?” şeklinde bir soru sordu. Ben dediklerini işitirken Berâ, “Rasulullah'a (sav) gelince, o gün kendisi kaçmadı! Ebu Süfyân b. Hâris de Hz. Peygamber'in (sav) katırının yularından tutmuş vaziyette idi. Müşrikler Nebî'yi kuşattığında (katırından) inip "Ben peygamberim, yalan yok! Ben Abdülmuttalib'in oğluyum!" demeye başladı. O gün insanlar içinde kendisinden daha cesuru görülmedi.
Bize Muhammed b. Kesîr, ona Süfyân, ona da Ebu İshak şöyle demiştir: Bir adam Berâ'ya (ra) gelerek “ey Ebu Umâre, sen Huneyn gününde geri dönüp kaçtın mı?” diye sordu. Berâ'nın şöyle cevap verdiğini işittim: Ben şehadet ederim ki Peygamber (sav) asla gerisin geriye dönmemiştir. Ancak öndekiler acele edip kaçtı. Hevâzin okçuları ok yağdırdılar. Ebu Sufyân b. Hâris, Hz. Peygamber'in beyaz katırının yularından tutmuştu. Peygamber (sav) ise "ben peygamberim yalan yok, ben Abdulmuttalib oğluyum" diyordu.
Bize Ebu Velîd, ona Şu'be, ona da Ebu İshâk öyle rivayet etmiştir: Berâ'ya “Huneyn gününde sizler Peygamber (sav) ile birlikte bulunduğunuz sırada gerisin geri dönüp kaçtınız mı?” diye soruldu. Ben de Berâ'nın şöyle dediğini işittim: Peygamber (sav) asla kaçmadı. Düşman okçuları ok yağdırırken O "ben peygamberim, yalan yok, ben o Abdulmuttalib oğluyum" diyordu.
Bize Ebu Numan, ona Hammad b. Zeyd, ona Eyyüb, ona Nafi, ona da Ömer “Ya Rasulullah!” demiştir; (T) Bize Muhammed b. Mukatil, ona Abdullah, ona Ma'mer, ona Eyyüb, ona Nafi, ona da İbn Ömer (ra) şöyle demiştir: Huneyn'den geri döndüğümüz zaman Ömer, cahiliye devrinde adamış olduğu bir itikaf adağını (yerine getirip getirmeme hususunda) Hz. Peygamber'e (sav) sordu. Hz. Peygamber de (sav) ona adağını yerine getirmesini emretti. Bazıları der ki: Eyyüb, bu hadisi Nafi'den, o da İbn Ömer'den rivayet etmiştir. Yine Cerir b. Hâzim ve Hammad b. Seleme, bu hadisi Eyyüb'den, o Nafi'den, o da İbn Ömer vasıtasıyla Hz. Peygamber'den (sav) rivayet etmiştir.
Bize Musa b. İsmail, ona Vüheyb (b. Halid), ona Amr b. Yahya, ona Abbad b. Temim, ona da Abdullah b. Zeyd b. Asım şöyle demiştir: Huneyn günü Rasulullah (sav), Allah'ın kendisine verdiği ganimet mallarını kalpleri İslam'a ısındırılacak kimselere dağıttı, Ensar'a hiçbir şey vermedi. Ensar, diğer insanlara verildiği halde kendilerine bir şey verilmemesinden dolayı üzüldüler. Bunun üzerine Rasulullah (sav) onlara hitaben, "Ey Ensar cemaati! Ben sizi yolunu şaşırmış kimseler olarak buldum da, Allah benim vasıtamla size hidayet nasip etmedi mi? Siz fırkalara bölünmüşken, Allah sizi benim vasıtamla birleştirmedi mi? Fakir buldum da, Allah sizi benim sayemde zenginleştirmedi mi?" diye sordu. Rasulullah (sav) soru sordukça, Ensar da her bir soruya, "Allah ve O'nun Elçisi en çok lütuf ve ihsanda bulunandır” diye cevap verdiler. Rasulullah (sav), "Allah'ın Elçisi'ne (sav) karşılık vermenizi engelleyen nedir?" diye sordu. Rasulullah soru sordukça, Ensar da her bir soruya, “Allah ve O'nun Elçisi en çok lütuf ve ihsanda bulunandır” diye cevap verdiler. Bunun üzerine Rasulullah şöyle buyurdu "Eğer isteseydiniz, siz de bana “şöyle şöyle gelmiştin” diyebilirdiniz. Diğer insanlar koyun ve develeri götürürlerken, siz evinize Peygamber'le (sav) dönmeye razı olur musunuz? Şayet hicret olmasaydı ben de Ensar'dan biri olurdum. İnsanlar bir vadide patika bir yola girseler, ben Ensar'ın gittiği vadiye ve patika yola girerdim. Ensar doğrudan vücuda giyilen iç elbise, diğer insanlar ise onun üzerine giyilen elbisedir. Şunu iyi bilin ki siz, benden sonra başkalarının size tercih edildiği durumlarla karşılaşacaksınız. O zaman havuz başında benimle buluşuncaya kadar sabredin."
Bize Ali b. Abdullah, ona Ezher (b. Sa'd), (Abdullah) b. Avn, ona Hişam b. Zeyd b. Enes, ona da Enes (b. Malik) (ra) şöyle demiştir: Huneyn günü Hz. Peygamber'in (sav) ordusuyla Hevazin kabilesi karşı karşıya gelmişlerdi. Hz. Peygamber'in yanında on bin mücahit, bir de Tulekâ (Mekke'nin fethi esnasında İslam'a girmiş yeni Müslümanar) vardı. Müslümanlar geri çekildiler. Hz. Peygamber "Ey Ensar topluluğu!" diye seslendi. Onlar, "Buyur, ey Allah'ın Rasulü, buyur, hepimiz emrine amadeyiz" dediler. Hz. Peygamber bineğinden inerek "ben Allah'ın kulu ve elçisiyim" karşılığını verdi. Savaşın sonunda müşrikler bozguna uğradılar. Hz. Peygamber ganimeti Mekkeli yeni Müslümanlara ve Muhacirlere dağıttı, Ensar'a bir şey vermedi. Ensar bu konuyu kendi aralarında konuştu. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) Ensar'ı bir çadıra davet etti ve orada onlara, "Diğer insanlar koyun ve develeri götürürlerken, siz evinize Allah'ın Elçisi (sav) ile dönmeye razı değil misiniz?" diye sordu. Sonra da "İnsanlar bir vadiye girseler, Ensar da dağda bir patika yola girse ben, Ensar'ın gittiği patikayı tercih ederim" buyurdu.