456 Kayıt Bulundu.
Bize Ebu Nuaym, ona Şeyban, ona Yahya, ona Ebu Seleme, ona Cafer b. Amr b. Ümeyye ed-Damrî, ona da babasının (Amr b. Ümeyye) rivayet ettiğine göre: Kendisi, Rasulullah'ı (sav) mestleri üzerine mesh ederken görmüştür. [Harb b. Şeddad ve Eban, bu hadisi Yahya'dan nakletme konusunda Şeyban'a mutabaat etmişleridir (muvafık düşmüşlerdir).]
Açıklama: Rivayette geçen mutabaat (tâbeahû) ifadesi; ferd veya garib olduğu düşünülen bir rivayetin ravisine, güvenilir başka bir ravi tarafından muvafakat edilmesi ve o hadisin aynı veya senedin üst kısmında yer alan başka bir raviden benzer lafızlarla rivayet edilmesi anlamına gelmektedir. Bk, Ali el-Kârî, Şerhu nuhbeti'l-fiker, s. 343-345.
Bize Hafs b. Ömer ve Müslim b. İbrahim, onlara Şube (T) Bize Müsedded, ona Ebu Avane -hadisin lafzı Hafs'a aittir- Şube ve Ebu Avane'ye Süleyman, ona Ebu Vâil, ona da Huzeyfe şöyle demiştir: "Hz. Peygamber (sav) bir kavmin çöplüğüne geldi, ayakta durarak küçük abdest bozdu ve su istedi. Bu suyla mestlerinin üzerine mesh yaptı." [Ebû Davud şöyle dedi: Müsedded'in bildirdiğine göre Huzeyfe şöyle demiştir: Hz. Peygamberin (sav) abdest bozarken yalnız kalmak isteyeceğini düşünerek oradan uzaklaşmak istedim. Rasulullah (sav) beni çağırdı. Ben de hemen arkasında durdum.]
Açıklama: Huzeyfe'den (ra) rivayet edilen bu hadisin arka planı ile ilgili Ebu Hüreyre'nin (ra) naklettiği, "Hz. Peygamber (sav), dizinin iç tarafındaki bir yara nedeniyle ayakta bevletmiştir." (Bkz. Hâkim en-Neysaburi, el-Müstedrek, I, 290) hadisi önemlidir. Diğer taraftan Şâfiî de ayakta bevletmenin istisnai bir durum olduğu görüşünü kabul etmiş olmalı ki, Araplar bel ağrısından kurtulmak için ayakta bevletmekten şifa umardı, görüşünü dile getirmiştir. Bu tespiti yorumlayan Zerkeşî'ye göre Şâfiî'nin kanaati rivayetler arasında cem' fikrini desteklemektedir. Dolayısıyla Hz. Peygamber'in ayakta bevletme fiili söz konusu rahatsızlıklardan birine hamledilmelidir. (Bkz. Zerkeşi, Hz. Aişe'nin Sahabe'ye Yönelttiği Eleştiriler, s. 54.)
Bize Muhammed b. Müsenna, ona Abdülvehhab, ona da Yahya b. Said hadisi bu isnatla rivayet etmiş ve şöyle demiştir: "Rasulullah (sav) yüzünü ve kollarını yıkadı, başını mesh etti, sonra da mestleri üzerine mesh etti."
Bize Ümeyye b. Bistam ve Muhammed b. Abdüla'lâ, o ikisine Mu'temir, ona babası (Süleyman b. Tarhân et-Teymî), ona Bekir b. Abdullah, ona İbn Muğire, ona da babası (Mugîre b. Şu'be) şöyle rivayet etmiştir: "Hz. Peygamber (sav) mestlerinin üzerine, başının ön tarafına (alnına, perçemine) ve sarığının üzerine mesh etmiştir."
Bize Muhammed b. Abdüla'la, ona Mu'temir, ona babası (Süleyman b. Tarhân et-Teymî), ona Bekir, ona Hasan, ona İbn Muğîre, ona da babası (Muğîre b. Şu'be) Hz. Peygamber'den (sav) bu hadisin benzerini nakletmiştir.
Bize Muhammed b. Beşşâr ve Muhammed b. Hatim, onlara Yahya (b. Said) el-Kattan, ona İbn Hatim, ona Yahya b. Said, ona (Süleyman) et-Teymî, ona Bekir b. Abdullah, ona Hasan, ona İbn Muğire b. Şube, ona da babası (Muğire b. Şube) şöyle rivayet etmiştir: -(Bir başka senedde) Bekir hadisi (Hasan'dan değil, direk olarak) İbn Muğîre'den işittiğini söylemiştir- "Hz. Peygamber (sav) abdest aldı; perçemine, sarığının ve mestlerinin üzerine mesh etti."
Bize İshak b. İbrahim, ona İsa b. Yunus, ona el-A'meş, ona Şakik rivayet ettiğine göre Huzeyfe (ra) şöyle demiştir: "Rasulullah (sav) ile birlikte yürüyordum. Bir mahallenin çöplüğüne gidip orada ayakta dururarak küçük abdestini bozdu. Bu sırada ben ondan uzaklaşmıştım. Sonra beni çağırdı. Arkasında durdum. Ardından abdest aldı ve mestleri üzerine mesh etti."
Bize Muhammed b. Abdullah el-Hafız, ona Ebû'l-Abbas Muhammed b. Yakub, ona el-Abbas b. el-Velîd el-Beyrûtî, ona İbn Şuayb, ona Şeybân b. Abdurrahman, ona Asım b. Behdele b. Ebî'n-Nucûd, ona da Zirr b. Hubeyş şöyle anlatmış: Safvân b. Assâl'a gittim ve kendisine dedim ki: "Sen, Rasûlullah'ın (sav) ashabından birisin. Büyük ve küçük abdest yaptıktan sonra mestler üzerine mesh etmek konusu benim kafamı kurcalıyor. Eğer bu konuda Rasûlullah'dan (sav) bir şey duydun ise, bana söyle!" Safvân dedi ki: "Rasûlullah (sav) bize, seferde iken -yahut yolculuk sırasında- sadece küçük veya büyük abdest, yahut da uyku sebebiyle üç gün ve gece boyunca mestlerimizi çıkarmamamızı emrediyordu, ancak cünüplük halini hariç tutmuştu."