Giriş

Bize Yahya b. Cafer, ona Vekî, ona Süfyân, ona Ebu Hâşim, ona Ebu Miclez, ona da Kays b. Ubâd şöyle demiştir: Ben Ebu Zer'i (ra) işittim, yemin ederek “şu âyetler (Hacc, 19-22) Bedir günü birbirleriyle karşılılı cenk edenn bu altı kişi hakkında indi” dedi ve yukarıda geçen hadisteki gibi o altı ismi saydı.


    Öneri Formu
31019 B003968 Buhari, Megâzî, 8

Bize Abdülaziz b. Abdullah, ona Yusuf b. Mâcişûn, ona Salih b. İbrahim b. Abdurrahman b. Avf, ona babası (İbrahim b. Abdurrahman), ona da dedesi Abdurrahman şöyle demiştir: Ben Ümeyye b. Halef'e bir mektup yazıp karşılıklı birbirimizi himaye etme antlaşması yaptık. Nihayet Bedir günü olunca, -Abdurrahman burada Ümeyye'nin ve oğlunun öldürülüşünü anlattı- Bilal “eğer Ümeyye kurtulursa benim için hiç kurtuluş yoktur” dedi.


    Öneri Formu
31028 B003971 Buhari, Megâzî, 8

Bana Muhammed b. Alâ, ona Ebu Usame, ona Büreyd, ona dedesi Ebu Bürde, ona da Ebu Musa'nın -zannediyorum ki- Hz. Peygamber'den (sav) rivayet ettiğine göre Hz. peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Sonra gördük ki, hayır, Uhud gününden sonra (Hayber ve Mekke'nin fethi gibi), Allah'­ın bize lütfettiği hayır, ve Bedir gününden sonra, samimiyetimizden dolayı Allah'ın bize ver­diği sevapmış."


    Öneri Formu
31094 B003987 Buhari, Megâzî, 10

Bana İbrahim b. Musa, ona Hişâm b. Yusuf, ona Ma'mer b. Râşid, ona Hişâm, ona da Urve şöyle demiştir: Zübeyir'in bedeninde, biri omuz kökünde olmak üzere üç kılıç yarası vardı. Ben bu kılıç darbelerinin çukuruna parmaklarımı sokup oynardım. Bu yaraların ikisini Bedir gününde, birisini de Yermûk gününde almıştı. Urve der ki: Kardeşim Abdullah b. Zübeyir şehit edildiği zaman Abdulmelik b. Mervân bana “ey Urve, Zübeyir'in kılıcını tanıyor musun?” dedi. Ben de “evet” dedim. Abdülmelik “o kılıçta ne vardı?” dedi. Ben de “kılıcın ağzında bir kırık vardı ki, bu, Bedir günü kırılmıştı” dedim. Abdulmelik “sen doğru söyledin” dedi ve Nâbiğâ'nın “bihinne fulûlun min kırâ'ı'l-ketâibi -onların kılıçlarında, düşmana kılıç çalmaktan dolayı kırıklar vardı” beytini okudu sonra o kılıcı Urve'ye geri verdi. Hişâm der ki: Biz o kılıca aramızda üçbin (dirhem) kıymet takdir et­tik. Onu vârislerimizden biri aldı. Ben onu almış olmayı çok arzu ederdim.


    Öneri Formu
31036 B003973 Buhari, Megâzî, 8

Bize İshak, ona Halid (b. Abdullah), ona Hâlid (b. Mihrân), ona İkrime, ona da İbn Abbâs (ra) şöyle rivayet etmiştir: Nebî (sav), Bedir günü, çadırda iken "Allah'ım! Ahdini ve vaadini yerine getirmeni istiyorum. Allah'ım! (Müminlerin hezimetini) dilersen bugünden sonra sana ibadet edilmeyecek." buyurdu. Ebu Bekir, Nebî'nin (sav) elinden tutup "Yâ Rasulullah! Yeter! Rabbine yeterince yakardın" dedi. Hz. Peygamber (sav) zırh kuşanmış bir şekilde "Topluluk hezimete uğrayacak ve arkalarını dönüp kaçacaklar. Hayır, kıyamet, onların (görecekleri asıl azabın) vaktidir. Kıyamet (azabı) ise daha müthiş ve daha acıdır" ayetini okuyarak (savaş alanına) çıktı.


    Öneri Formu
33299 B004877 Buhari, Tefsir, (Kamer) 6

Bana Yakub, ona İbrahim b. Sa'd, ona babası (Sa'd b. İbrahim), ona dedesi (İbrahim b. Abdurrahman) ona da Abdurrahman b. Avf şöyle demiştir: Ben Bedir günü harp düzeninde iken şöyle göz gezdirdim, bir de baktım ki sağımda ve so­lumda yaşları küçük iki genç duruyor. Onların durumları bana çok güven vermedi gibi. Derken onlardan biri kendi arkadaşının ha­beri olmadan bana gizlice “ey amca, Bana Ebu Cehil'i göster” dedi. Ben de ona “ey kardeşim oğlu, sen Ebu Cehil'i ne yapacaksın?” dedim. “Ben Allah'a söz verdim. Eğer onu görürsem ya onu öldüreceğim yahut da onun karşısında öleceğim” dedi. Diğer genç de, yine gizli olarak, arkadaşının söylediğinin benzerini söyledi. Abdurrahman der ki: Böyle iki genç kişi arasında bulunmaktan çok da mutlu olmadım. Onlara Ebu Cehil'i işaret edip gösterdim. Onlar da derhâl iki doğan kuşu gibi Ebu Cehil'in üzerine atılıp onu kılıçlarıyla vurup öl­dürdüler. Bu iki genç, Afra kadının oğulları Muâz ve Muavviz idi.


    Öneri Formu
31098 B003988 Buhari, Megâzî, 10

Bana Übeyd b. İsmail, ona Ebu Usame, ona Hişâm b. Urve, ona babası (Urve b. Zübeyir), ona da Zübeyir şöyle demiştir: Bedir günü ben, Ubeyde b. Saîd b. Âs ile karşılaştım. Sadece gözleri gözükecek kadar baştan ayağa kadar zırhını kuşanmış ve silahlanmıştı. Onun künyesi Ebu Zâtu'l-Keriş'ti. Bana “ben Ebu Zâti'l-Keriş'im” diye meydan okudu. Ben de hemen harbemle ona saldırdım ve harbemi onun gözü­nün içine soktum, hemen öldü. Hişâm der ki: Bana haber verildiğine göre, Zübeyir “yemin olsun ki ben ayağımı onun üzerine basıp har­bemi olanca kuvvetimle çekip çıkardım. Fakat harbemin iki tarafı eğrilmişti” demiştir. Urve der ki: Sonra Rasulullah (sav), o harbeyi, Zübeyir'den emanet olarak istedi, Zübeyir de verdi. Rasulullah vefat ettiğinde, Zübeyir onu geri aldı. Sonra o harbeyi Ebu Bekir istedi, Zübeyir ona da verdi. Ebu Bekir vefat edince Zübeyir onu tekrar geri aldı. Bu defa o harbeyi Ömer istedi, Zübeyir ona da verdi. Ömer vefat edince, onu yine kendisi al­dı. Sonra o harbeyi Osman istedi; Zübeyir ona da verdi. Osman şehit edilince harbe, Ali'ye ve sonra oğullarına geçti. Abdullah b. Zübeyir onu Ali'nin çocuklarından isteyip aldı ve Abdullah b. Zübeyir öldürülünceye kadar onun yanında durdu.


    Öneri Formu
31145 B003998 Buhari, Megâzî, 12

Bize Abdân, ona Ebu Hamza, ona Osman b. Mevheb, şöyle demiştir: Bir adam gelip Beytullah'da hac yaparken orada oturan bir topluluk gördü ve “bu oturanlar kimdir?” dedi. Oradakiler “bunlar Kureyş'tir” dedi. O zât bu sefer “bunların içinde sözü dinlenen kimdir?” dedi. Onlar “Abdullah b. Ömer'dir” diye cevap verdiler. O zât “ben senden bir şey soracağım, Bu beytin hürmetine bana söyle; Osman b. Affan'ın Uhud günü harpte bulunmadığını bilir misin?” diye sordu. İbn Ömer “evet” dedi. Adam “Bedir gününde de kaybolup harbe katılmadığını bilir misin?” dedi. İbn Ömer yine “evet” dedi. Adam “Osman'ın Rıdvan Biatında ortadan kaybolup Hudeybiye'de hazır bulunmadığını biliyor musun?” dedi. İbn Ömer “evet” dedi. (Bu cevapları alan) adam “Allâhu Ekber” dedi. Bunun üzerine İbn Ömer şöyle dedi: Gel, sana sorduklarının iç yüzünü açıklayayım. Uhud günü Osman'­ın bulunmayışına gelince, ben inanıyorum ki Allah onu affedip bağışlamıştır. Bedir'de katılamayışının sebebi nikahı altında bulunan Rasulullah'ın kızının bu sırada ağır hasta olmasıdır. Rasulullah (sav) ona "senin için Bedir'de hazır bulunan bir gazinin sevabı ve ganimet payı vardır" bu­yurmuştur. Rıdvan Biatı'nda olmayışına gelince Eğer Mek­ke vadisinde Osman'dan daha fazla şeref ve nüfuz sahibi bir kimse bu­lunsaydı, muhakkak Rasulullah (sav) Osman'ın yerine onu (Mekke'ye elçi) gönderirdi. Rıdvân Biati, Rasulullah'ın (sav) Osman'ı göndermesinden ve onun da Mekke'ye gitmesinden sonra olmuştur. Osman'ın bu şerefli biattan mahrum olmaması için, Rasulullah (sav) sağ eline işaret ederek "İşte bu, Osman'ın elidir" buyurup onunla sol eli üzerine vurup "İşte bu da Osman'ın biatı" buyurmuştur. Abdullah ibn Ömer, adama “hadi şimdi, sana verdiğim bilgilerle var git” dedi.


    Öneri Formu
31253 B004066 Buhari, Megâzî, 19

Bana Muhammed b. Abdullah b. Havşeb, ona Abdülvehhâb, ona Halid, ona İkrime, ona İbn Abbâs; (T) Bana Muhammed, ona Affân b. Müslim, ona Vuheyb, ona Halid, ona İkrime ona da İbn Abbas (r.anhuma) şöyle rivayet etmiştir: Peygamber (sav) Bedir gü­nü, çadırında "Allah'ım bize söz verdiğin yardımı ve vadettiğin zaferi istiyorum. Allah'ım eğer (aksini) dilersen yeryüzünde bugünden sonra sana ibadet edilmez (ibadet eden kalmaz)" diye dua etti. Hz. Ebu Bekir, Peygamber'in elini tuttu “yeter ey Allah'ın Rasulü, Rabbine karşı duada çok ısrarcı oldun” dedi. Bunun üzerine, zırhını giyinmiş olarak ayaklanan Rasulullah (sav) "Yakında o topluluk bozguna uğrayacak ve arkalarını dönüp kaça­caklardır" (Kamer, 45) ayetini okuyarak çadırından dışarı çıktı.


    Öneri Formu
33296 B004875 Buhari, Tefsir, (Kamer) 5


    Öneri Formu
287330 B004875-2 Buhari, Tefsir, (Kamer) 5