Öneri Formu
Hadis Id, No:
1380, M004246
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو الرَّبِيعِ الْعَتَكِىُّ حَدَّثَنَا حَمَّادٌ يَعْنِى ابْنَ زَيْدٍ ح
وَحَدَّثَنَا إِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ وَابْنُ أَبِى عُمَرَ عَنْ عَبْدِ الْوَهَّابِ الثَّقَفِىِّ كِلاَهُمَا عَنْ أَيُّوبَ بِهَذَا الإِسْنَادِ نَحْوَهُ.
[وَفِى حَدِيثِ حَمَّادٍ قَالَ كَانَتِ الْعَضْبَاءُ لِرَجُلٍ مِنْ بَنِى عُقَيْلٍ وَكَانَتْ مِنْ سَوَابِقِ الْحَاجِّ وَفِى حَدِيثِهِ أَيْضًا فَأَتَتْ عَلَى نَاقِةٍ ذَلُولٍ مُجَرَّسَةٍ.]
[وَفِى حَدِيثِ الثَّقَفِىِّ وَهِىَ نَاقَةٌ مُدَرَّبَةٌ.]
Tercemesi:
Bize Ebu Rabi' (Süleyman b. Davud) el-Atekî, ona Hammad b. Zeyd; (T)
Bize İshak b. İbrahim ve (Muhammed) b. Ebu Ömer, o ikisine Abdülvehhab (b. Abdülmecid) es-Sekafî, o ikisine Eyyüb'den (b. Keysan es-Sahtiyânî) bu isnadla bir önceki hadisin bir benzerini rivayet etmişlerdir.
[Hammad'ın hadisinde şöyle demiştir: Adbâ, Ukayl oğullarından bir adama aitti. Bu deve yolculukta hacıları da geçerdi ibaresi vardır. Yine onun hadisinde; eğitilmiş bir devenin üzerinde geldi ibaresi vardır.]
[es-Sekafî'nin hadisinde ise; bu eğitimli bir deveydi" ibaresi mevcuttur.]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Nezr 4246, /689
Senetler:
1. Ebu Nüceyd İmran b. Husayn el-Ezdî (İmran b. Husayn b. Ubeyd b. Halef b. Abdünühüm)
2. Ebu Mühelleb Muaviye b. Amr el-Basri (Amr b. Muaviye b. Zeyd)
3. Ebû Kilabe Abdullah b. Zeyd el-Cermî (Abdullah b. Zeyd b. Amr b. Nâtil b. Malik b. Ubeyd)
4. Eyyüb es-Sahtiyânî (Eyyüb b. Keysân)
5. Ebu Muhammed Abdülvehhab b. Abdülmecid es-Sakafî (Abdulvehhab b. Abdulmecid b. Salt)
5. Ebu İsmail Hammad b. Zeyd el-Ezdî (Hammad b. Zeyd b. Dirhem)
6. Muhammed b. Ebu Ömer el-Adenî (Muhammed b. Yahya b. Ebu Ömer)
6. İshak b. Râhûye el-Mervezî (İshak b. İbrahim b. Mahled)
6. Ebu Rabi' Süleyman b. Davud el-Atekî (Süleyman b. Davud)
Konular:
Adak, Allah'a isyan içeren adaklar
Hz. Peygamber, vasıfları, şemaili, hasaisi
Savaş, esirlik
Tebliğ, dine davet ve tebliğde metot
Öneri Formu
Hadis Id, No:
1377, M004245
Hadis:
وَحَدَّثَنِى زُهَيْرُ بْنُ حَرْبٍ وَعَلِىُّ بْنُ حُجْرٍ السَّعْدِىُّ - وَاللَّفْظُ لِزُهَيْرٍ - قَالاَ حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ حَدَّثَنَا أَيُّوبُ عَنْ أَبِى قِلاَبَةَ عَنْ أَبِى الْمُهَلَّبِ عَنْ عِمْرَانَ بْنِ حُصَيْنٍ قَالَ كَانَتْ ثَقِيفُ حُلَفَاءَ لِبَنِى عُقَيْلٍ فَأَسَرَتْ ثَقِيفُ رَجُلَيْنِ مِنْ أَصْحَابِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَأَسَرَ أَصْحَابُ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم رَجُلاً مِنْ بَنِى عُقَيْلٍ وَأَصَابُوا مَعَهُ الْعَضْبَاءَ فَأَتَى عَلَيْهِ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَهْوَ فِى الْوَثَاقِ قَالَ يَا مُحَمَّدُ. فَأَتَاهُ فَقَالَ:
"مَا شَأْنُكَ." فَقَالَ بِمَ أَخَذْتَنِى وَبِمَ أَخَذْتَ سَابِقَةَ الْحَاجِّ فَقَالَ إِعْظَامًا لِذَلِكَ
"أَخَذْتُكَ بِجَرِيرَةِ حُلَفَائِكَ ثَقِيفَ." ثُمَّ انْصَرَفَ عَنْهُ فَنَادَاهُ فَقَالَ يَا مُحَمَّدُ يَا مُحَمَّدُ. وَكَانَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم رَحِيمًا رَقِيقًا فَرَجَعَ إِلَيْهِ فَقَالَ:
"مَا شَأْنُكَ." قَالَ إِنِّى مُسْلِمٌ. قَالَ:
"لَوْ قُلْتَهَا وَأَنْتَ تَمْلِكُ أَمْرَكَ أَفْلَحْتَ كُلَّ الْفَلاَحِ." ثُمَّ انْصَرَفَ فَنَادَاهُ فَقَالَ يَا مُحَمَّدُ يَا مُحَمَّدُ. فَأَتَاهُ فَقَالَ:
"مَا شَأْنُكَ." قَالَ إِنِّى جَائِعٌ فَأَطْعِمْنِى وَظَمْآنُ فَأَسْقِنِى . قَالَ:
"هَذِهِ حَاجَتُكَ." فَفُدِىَ بِالرَّجُلَيْنِ - قَالَ - وَأُسِرَتِ امْرَأَةٌ مِنَ الأَنْصَارِ وَأُصِيبَتِ الْعَضْبَاءُ فَكَانَتِ الْمَرْأَةُ فِى الْوَثَاقِ وَكَانَ الْقَوْمُ يُرِيحُونَ نَعَمَهُمْ بَيْنَ يَدَىْ بُيُوتِهِمْ فَانْفَلَتَتْ ذَاتَ لَيْلَةٍ مِنَ الْوَثَاقِ فَأَتَتِ الإِبِلَ فَجَعَلَتْ إِذَا دَنَتْ مِنَ الْبَعِيرِ رَغَا فَتَتْرُكُهُ حَتَّى تَنْتَهِىَ إِلَى الْعَضْبَاءِ فَلَمْ تَرْغُ قَالَ وَنَاقَةٌ مُنَوَّقَةٌ فَقَعَدَتْ فِى عَجُزِهَا ثُمَّ زَجَرَتْهَا فَانْطَلَقَتْ وَنَذِرُوا بِهَا فَطَلَبُوهَا فَأَعْجَزَتْهُمْ - قَالَ - وَنَذَرَتْ لِلَّهِ إِنْ نَجَّاهَا اللَّهُ عَلَيْهَا لَتَنْحَرَنَّهَا فَلَمَّا قَدِمَتِ الْمَدِينَةَ رَآهَا النَّاسُ. فَقَالُوا الْعَضْبَاءُ نَاقَةُ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم. فَقَالَتْ إِنَّهَا نَذَرَتْ إِنْ نَجَّاهَا اللَّهُ عَلَيْهَا لَتَنْحَرَنَّهَا. فَأَتَوْا رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَذَكَرُوا ذَلِكَ لَهُ. فَقَالَ:
"سُبْحَانَ اللَّهِ بِئْسَمَا جَزَتْهَا نَذَرَتْ لِلَّهِ إِنْ نَجَّاهَا اللَّهُ عَلَيْهَا لَتَنْحَرَنَّهَا لاَ وَفَاءَ لِنَذْرٍ فِى مَعْصِيَةٍ وَلاَ فِيمَا لاَ يَمْلِكُ الْعَبْدُ."
[وَفِى رِوَايَةِ ابْنِ حُجْرٍ "لاَ نَذْرَ فِى مَعْصِيَةِ اللَّهِ."]
Tercemesi:
Bize Züheyr b. Harb ve Ali b. Hucr es-Sa'dî, o ikisine İsmail b. İbrahim, ona Eyyüb (b. Keysan es-Sahtiyânî), ona Ebû Kilabe (Abdullah b. Zeyd), ona Ebu Mühelleb (Muaviye b. Amr), ona da İmran b. Husayn şöyle demiştir: Sakîf kabilesi, Beni Ukayl kabilesinin müttefikiydi. (Bu ittifak sürecinde) Sakîf kabilesi Peygamberimizin iki sahabesini esir aldı. Hz. Peygamber'in (sav) ashabı da Beni Ukayl kabilesinden bir kişiyi esir aldı. Bu adamla birlikte Adbâ adındaki deveye de el koymuşlardı. Bu olayın üzerine Hz. Peygamber (sav) çıkageldi. Adam bağlanmış bir haldeydi ve ey Muhammed diye seslendi. Allah'ın Rasulü adamın yanına kadar gelerek; "ne oldu" diye sordu. Adam; beni ve hacıları geçen bu deveyi niçin burada tutuyorsun diye sordu. Hz. Peygamber de (sav) bu meselenin büyüklüğüne dikkat çekerek:
"Seni, müttefiklerin olan Sakîf kabilesinin suçundan dolayı tutuyorum" dedi. Sonra adamın yanından ayrıldı. Adam yine ey Muhammed! Ey Muhammed diye seslendi. Hz. Peygamber (sav) çok merhametli ve nazik biriydi. Rasulullah, ona geri dönerek; "ne oldu?" diye sordu. Adam da ben Müslümanım dedi. Hz. Peygamber de (sav); "eğer sen bunu esir edilmeden önce söyleseydin tam manasıyla kurtulurdun" buyurdu ve oradan ayrıldı. Fakat adam yine ey Muhammed! Ey Muhammed diye seslendi. Hz. Peygamber de (sav); "ne oldu" diye sordu. Adam da ben açım, beni doyur. Ben susuzum, bana su ver dedi. Hz. Peygamber de (sav); "bu senin (giderilmesi gereken) ihtiyacındır, (istediğini yapın)" buyurdu. Bu adam (bir süre sonra) iki adama karşılık olarak takas edilmişti. Ravi (İmran b. Husayn) şöyle devam etti: Daha sonra Ensar'dan bir kadın düşmana esir düşmüştü. Adbâ da düşmanın eline geçmişti. Kadın bağlanmış bir haldeydi. Bir gece insanlar develerini evlerinin önünde çökertirken kadın bağlarından kurtulmayı başardı ve develerin yanlarına kadar geldi. Fakat o, bir devenin yanına varır varmaz deve böğürüyor, kadın da irkilip diğerine yöneliyordu. Sonunda Adbâ adlı devenin yanına geldi. Adbâ böğürmedi. Ravi dedi ki: Bu hayvan (Adbâ) uysal bir hayvandı. Kadın devenin sırtına çıkıp onu sürdü ve oradan uzaklaştı. İnsanlar kadının yokluğunu bir süre sonra fark ederek onu aramaya başladılar. Fakat kadın onları atlatmıştı. Ravi dedi ki: Bu kadın, eğer Allah kendisini kurtarırsa bu deveyi (Adbâ'yı) kesinlikle kurban edeceğine dair adakta bulundu. Kadın, Medine’ye ulaştığında halk onu gördü. Sonra da "(Bu deve) Adbâ'dır ve Allah'ın Rasulü'nün devesidir" dediler. Kadın ise Allah kendisini kurtarırsa bu deveyi (Adbâ'yı) kesinlikle kurban edeceğine dair adakta bulunduğunu söyledi. İnsanlar bunu Hz. Peygamber'e (sav) bildirdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav); "sübhanallah! Adbâ’yı ne de güzel ödüllendirmiş! Demek Allah onu kurtarırsa deveyi kurban edecekmiş! Günaha sebebiyet verecek ve başkasının malıyla yapılacak olan adak yerine getirilmez" buyurdu.
[İbn Hucr'un rivayetinde ise Allah'a isyan yolunda adak olmaz ifadesi yer almaktadır.]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Nezr 4245, /688
Senetler:
1. Ebu Nüceyd İmran b. Husayn el-Ezdî (İmran b. Husayn b. Ubeyd b. Halef b. Abdünühüm)
2. Ebu Mühelleb Muaviye b. Amr el-Basri (Amr b. Muaviye b. Zeyd)
3. Ebû Kilabe Abdullah b. Zeyd el-Cermî (Abdullah b. Zeyd b. Amr b. Nâtil b. Malik b. Ubeyd)
4. Eyyüb es-Sahtiyânî (Eyyüb b. Keysân)
5. Ebu Bişr İsmail b. Uleyye el-Esedî (İsmail b. İbrahim b. Miksem)
6. Ebu Hayseme Züheyr b. Harb el-Haraşî (Züheyr b. Harb b. Eştâl)
6. Ebu Hasan Ali b. Hucr es-Sa'dî (Ali b. Hucr b. İyas b. Mukatil)
Konular:
Adak, Allah'a isyan içeren adaklar
Adak, kişi malik olmadığını adaya bilir mi?
Hz. Peygamber, vasıfları, şemaili, hasaisi
Tebliğ, dine davet ve tebliğde metot