أَخْبَرَنَا قُتَيْبَةُ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ يَحْيَى عَنْ عَمْرَةَ عَنْ عَائِشَةَ أَنَّ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم كَانَ يَسْتَعِيذُ مِنْ عَذَابِ الْقَبْرِ وَمِنْ فِتْنَةِ الدَّجَّالِ وَقَالَ « إِنَّكُمْ تُفْتَنُونَ فِى قُبُورِكُمْ » .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
19464, N002067
Hadis:
أَخْبَرَنَا قُتَيْبَةُ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ يَحْيَى عَنْ عَمْرَةَ عَنْ عَائِشَةَ أَنَّ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم كَانَ يَسْتَعِيذُ مِنْ عَذَابِ الْقَبْرِ وَمِنْ فِتْنَةِ الدَّجَّالِ وَقَالَ « إِنَّكُمْ تُفْتَنُونَ فِى قُبُورِكُمْ » .
Tercemesi:
Bize Kuteybe, ona Süfyan, ona Yahya, ona Amre, ona da Aişe'den (r.anha) rivayet edildiğine göre, Peygamber (sav):
"Kabir azabından, Deccal fitnesinden Allah'a sığınır ve siz kabirlerinizde imtihana çekileceksiniz," buyururdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Cenâiz 2067, /2222
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Amre bt. Abdurrahman el-Ensâriyye (Amre bt. Abdurrahman b. Sa'd b. Zürâre)
3. Ebu Said Yahyâ b. Saîd el-Ensârî (Yahyâ b. Saîd b. Kays b. Amr)
4. Ebu Muhammed Süfyan b. Uyeyne el-Hilâlî (Süfyân b. Uyeyne b. Meymûn)
5. Ebu Recâ Kuteybe b. Said es-Sekafi (Kuteybe b. Said b. Cemil b. Tarif)
Konular:
Kabir, soruları ve suali
Kıyamet, alametleri, Deccal
Öneri Formu
Hadis Id, No:
26347, N001476
Hadis:
أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ سَلَمَةَ عَنِ ابْنِ وَهْبٍ عَنْ عَمْرِو بْنِ الْحَارِثِ عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ أَنَّ عَمْرَةَ حَدَّثَتْهُ أَنَّ عَائِشَةَ حَدَّثَتْهَا أَنَّ يَهُودِيَّةً أَتَتْهَا فَقَالَتْ أَجَارَكِ اللَّهُ مِنْ عَذَابِ الْقَبْرِ قَالَتْ عَائِشَةُ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنَّ النَّاسَ لَيُعَذَّبُونَ فِى الْقُبُورِ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم عَائِذًا بِاللَّهِ . قَالَتْ عَائِشَةُ إِنَّ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم خَرَجَ مَخْرَجًا فَخَسَفَتِ الشَّمْسُ فَخَرَجْنَا إِلَى الْحُجْرَةِ فَاجْتَمَعَ إِلَيْنَا نِسَاءٌ وَأَقْبَلَ إِلَيْنَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَذَلِكَ ضَحْوَةً فَقَامَ قِيَامًا طَوِيلاً ثُمَّ رَكَعَ رُكُوعًا طَوِيلاً ثُمَّ رَفَعَ رَأْسَهُ فَقَامَ دُونَ الْقِيَامِ الأَوَّلِ ثُمَّ رَكَعَ دُونَ رُكُوعِهِ ثُمَّ سَجَدَ ثُمَّ قَامَ الثَّانِيَةَ فَصَنَعَ مِثْلَ ذَلِكَ إِلاَّ أَنَّ رُكُوعَهُ وَقِيَامَهُ دُونَ الرَّكْعَةِ الأُولَى ثُمَّ سَجَدَ وَتَجَلَّتِ الشَّمْسُ فَلَمَّا انْصَرَفَ قَعَدَ عَلَى الْمِنْبَرِ فَقَالَ فِيمَا يَقُولُ « إِنَّ النَّاسَ يُفْتَنُونَ فِى قُبُورِهِمْ كَفِتْنَةِ الدَّجَّالِ » . قَالَتْ عَائِشَةُ كُنَّا نَسْمَعُهُ بَعْدَ ذَلِكَ يَتَعَوَّذُ مِنْ عَذَابِ الْقَبْرِ .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Seleme, ona İbn Vehb, ona Amr b. el-Haris, ona Yahya b. Said, ona Amre, ona da Aişe (r.anha) anlatıyor: 'Bir Yahudi kadını bana gelerek: Allah seni kabir azabından korusun,' demişti. Ben de Peygamber'e (sav): 'Ey Allah'ın Rasulü! İnsanlara kabirde azap ediliyor mu?' diye sordum. Bunun üzerine Peygamber (sav):
"Allah'a sığınırım o kabir azabından," dedi. Aişe diyor ki Rasulullah (sav) dışarı çıkmıştı da Güneş tutulmuştu. Biz de dışarı çıktık, kadınlar etrafıma toplandılar. Rasulullah (sav), bize doğru geldi. Vakit kuşluk vakti idi. Uzun süren bir kıyam yaptıktan sonra yine uzunca bir rükû' yaptı sonra başını rükû'dan kaldırdı, önceki kıyamdan biraz hafif olarak yine kıyamda durdu. Sonra tekrar rükû'a vardı ki o rükû'da öncekinden biraz kısa idi. Sonra secdeye vardı. Sonra ikinci rekâta kalktı, aynısını yaptı fakat ikinci rekâtın kıyam ve rükû'ları birinci rekâttan daha kısa idi sonra secdeye vardı, (bu esnada) güneş açılmıştı. Namaz bitince minbere çıktı, söyledikleri arasında şunlar da vardı:
"İnsanlar Deccal fitnesine uğrayacakları imtihan gibi kabirlerinde de imtihana çekilirler." Aişe diyor ki: 'Bu olaydan sonra Rasulullah'ın (sav) kabir azabından Allah'a sığındığını duyuyorduk.'
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Kusûf 11, /2184
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Amre bt. Abdurrahman el-Ensâriyye (Amre bt. Abdurrahman b. Sa'd b. Zürâre)
3. Ebu Said Yahyâ b. Saîd el-Ensârî (Yahyâ b. Saîd b. Kays b. Amr)
4. Amr b. Haris el-Ensarî (Amr b. Haris b. Yakub)
5. Abdullah b. Vehb el-Kuraşî (Abdullah b. Vehb b. Müslim)
6. Ebu Hâris Muhammed b. Seleme el-Muradî (Muhammed b. Seleme b. Abdullah b. Ebu Fatma)
Konular:
Ehl-i kitap, inançları
Kabir Hayatı, Kabir Azabı
Kıyamet, alametleri, Deccal
Namaz, Kusûf namazı
Öneri Formu
Hadis Id, No:
32273, İM004204
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ سَعِيدٍ حَدَّثَنَا أَبُو خَالِدٍ الأَحْمَرُ عَنْ كَثِيرِ بْنِ زَيْدٍ عَنْ رُبَيْحِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ أَبِى سَعِيدٍ الْخُدْرِىِّ عَنْ أَبِيهِ عَنْ أَبِى سَعِيدٍ قَالَ خَرَجَ عَلَيْنَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَنَحْنُ نَتَذَاكَرُ الْمَسِيحَ الدَّجَّالَ فَقَالَ « أَلاَ أُخْبِرُكُمْ بِمَا هُوَ أَخْوَفُ عَلَيْكُمْ عِنْدِى مِنَ الْمَسِيحِ الدَّجَّالِ » . قَالَ قُلْنَا بَلَى . فَقَالَ « الشِّرْكُ الْخَفِىُّ أَنْ يَقُومَ الرَّجُلُ يُصَلِّى فَيُزَيِّنُ صَلاَتَهُ لِمَا يَرَى مِنْ نَظَرِ رَجُلٍ » .
Tercemesi:
Bize Abdullah b. Said, ona Ebu Halid el-Ahmer, ona Kesir b. Zeyd, ona Rubeyh b. Abdurrahman b. Ebu Said el-Hudrî, ona babası, ona da Ebu Said el-Hudrî) şöyle demiştir: Biz (sahabeler bir gün) Mesîh-i Deccalın fitnesi hakkında kendi aramızda) müzâkere ederken Rasulullah (sav) üzerimize çıkageldi ve:
"Bence sizin için Mesîh-i Deccâl'dan daha korkunç olan şeyi size haber vermeyeyim mi?" buyurdu. Ebu Saîd demiştir ki: Biz de: Buyur (haber ver), dedik. Bunun üzerine:
(Sizin için daha korkunç şey) gizli şirk (tir) ki: Adamın namaza durup da gördüğü bir başka adamın (kendisine) bakmasından dolayı namazını güzelleştirmesidir." buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Zühd 21, /682
Senetler:
()
Konular:
Amel, faziletlileri
Fitne, Fesat, İfsat, fitnecilik, bozgunculuk
İbadet, ibadetleri gösteriş için yapmak
Kıyamet, alametleri, Deccal
Riya, namazda gösterişten uzak durmak
Şirk, şirk koşmak
Öneri Formu
Hadis Id, No:
275755, İM004071-2
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ نُمَيْرٍ وَعَلِىُّ بْنُ مُحَمَّدٍ قَالاَ حَدَّثَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ حَدَّثَنَا الأَعْمَشُ عَنْ شَقِيقٍ عَنْ حُذَيْفَةَ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « الدَّجَّالُ أَعْوَرُ عَيْنِ الْيُسْرَى جُفَالُ الشَّعَرِ مَعَهُ جَنَّةٌ وَنَارٌ فَنَارُهُ جَنَّةٌ وَجَنَّتُهُ نَارٌ » .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Abdullah b. Nümeyr ve Ali b. Muhammed, o ikisine Muaviye, ona el-A'meş, ona Şakik, ona da Huzeyfe'den (b. el-Yeman) (ra) rivayet edildiğine göre; Rasulullah (sav) şöyle buyurdu, demiştir:
"Deccal, sol gözü sakattır, saçı çoktur. Beraberinde bir cennet ve bir cehennem vardır. Onun cehennemi bir cennet, cenneti de bir cehennemdir."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Fiten 33, /658
Senetler:
1. Ebu Abdullah Huzeyfe b. Yeman el-Absî (Huzeyfe b. Huseyl b. Cabir)
2. Ebu Vâil Şakik b. Seleme el-Esedî (Şakik b. Seleme)
3. Ebu Muhammed Süleyman b. Mihran el-A'meş (Süleyman b. Mihran)
4. Ebu Muaviye Muhammed b. Hâzim el-A'mâ ed-Darîr (Muhammed b. Hazim)
5. Ali b. Muhammed el-Kûfî (Ali b. Muhammed b. İshak)
Konular:
Fitne, Deccal, deccalın sıfatları ve fiitnesi
Kıyamet, alametleri, Deccal
Öneri Formu
Hadis Id, No:
32735, D004242
Hadis:
حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ عُثْمَانَ بْنِ سَعِيدٍ الْحِمْصِىُّ حَدَّثَنَا أَبُو الْمُغِيرَةِ حَدَّثَنِى عَبْدُ اللَّهِ بْنُ سَالِمٍ حَدَّثَنِى الْعَلاَءُ بْنُ عُتْبَةَ عَنْ عُمَيْرِ بْنِ هَانِئٍ الْعَنْسِىِّ قَالَ سَمِعْتُ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عُمَرَ يَقُولُ كُنَّا قُعُودًا عِنْدَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَذَكَرَ الْفِتَنَ فَأَكْثَرَ فِى ذِكْرِهَا حَتَّى ذَكَرَ فِتْنَةَ الأَحْلاَسِ فَقَالَ قَائِلٌ يَا رَسُولَ اللَّهِ وَمَا فِتْنَةُ الأَحْلاَسِ قَالَ
"هِىَ هَرَبٌ وَحَرْبٌ ثُمَّ فِتْنَةُ السَّرَّاءِ دَخَنُهَا مِنْ تَحْتِ قَدَمَىْ رَجُلٍ مِنْ أَهْلِ بَيْتِى يَزْعُمُ أَنَّهُ مِنِّى وَلَيْسَ مِنِّى وَإِنَّمَا أَوْلِيَائِىَ الْمُتَّقُونَ ثُمَّ يَصْطَلِحُ النَّاسُ عَلَى رَجُلٍ كَوَرِكٍ عَلَى ضِلَعٍ ثُمَّ فِتْنَةُ الدُّهَيْمَاءِ لاَ تَدَعُ أَحَدًا مِنْ هَذِهِ الأُمَّةِ إِلاَّ لَطَمَتْهُ لَطْمَةً فَإِذَا قِيلَ انْقَضَتْ تَمَادَتْ يُصْبِحُ الرَّجُلُ فِيهَا مُؤْمِنًا وَيُمْسِى كَافِرًا حَتَّى يَصِيرَ النَّاسُ إِلَى فُسْطَاطَيْنِ فُسْطَاطِ إِيمَانٍ لاَ نِفَاقَ فِيهِ وَفُسْطَاطِ نِفَاقٍ لاَ إِيمَانَ فِيهِ فَإِذَا كَانَ ذَاكُمْ فَانْتَظِرُوا الدَّجَّالَ مِنْ يَوْمِهِ أَوْ مِنْ غَدِهِ."
Tercemesi:
Bize Yahya b. Osman b. Said el-Hımsî, ona Ebu Muğîra (Abdülkuddüs b. Haccâc), ona Abdullah b. Salim, ona Alâ b. Utbe, ona Umeyr b. Hani el-Ansî, ona da Abdullah b. Ömer şöyle demiştir: Rasulullah'ın huzurunda oturuyorduk. Rasulullah (sav) uzun uzadıya fitneleri (meydana gelecek büyük hadisleri) anlattı sonra da Ehlâs fitnesininden bahsetti. Birisi, ehlâs fitnesi nedir, Ey Allah'ın Rasulü! dedi Rasulullah (sav):
"O, insanların birbirinden kaçması ve haksız yere malların alınmasıdır. Sonra Serrâ (nimet) fitnesi vardır. Bu fitne, benim ailemden, benden olduğunu zanneden ama aslında benden olmayan bir adamın ayakları altından yayılacaktır. Benim dostlarım ancak takva ehlinden olanlardır. Sonra insanlar, kaburga üzerindeki oturak gibi devam etmeyecek olan bir adamla anlaşacaklar; daha sonra karanlık fitne çıkacak, bu fitnenin de ümmetten dokunmadığı kimse kalmayacak. Bitti denildiğinde yine devam edecek. O fitnede (esnasında) kişi, mümin olarak sabahlayacak akşama kâfir olarak çıkacak. O zaman insanlar iki gurupta olacaklar. Bunlar, içinde asla nifakın olmadığı iman grubu ve imanın olmadığı nifak grubudur. Siz o güne ulaştığınızda o gün veya yarın Deccal'i bekleyiniz."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Fiten 1, /964
Senetler:
1. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
2. Ebu Velid Umeyr b. Hani el-Ansî (Umeyr b. Hani)
3. Ebu Muhammed Alâ b. Utbe el-Yahsubî (Alâ b. Utbe)
4. Ebu Yusuf Abdullah b. Salim el-Eş'arî (Abdullah b. Salim)
5. Ebu Muğîra Abdülkuddüs b. Haccâc el-Havlânî (Abdulkuddüs b. Haccâc)
6. Ebu Süleyman Yahya b. Osman el-Kuraşi (Yahya b. Osman b. Said b. Kesir)
Konular:
Fitne, Fesat, İfsat, fitnecilik, bozgunculuk
Hz. Peygamber, gelecekten haber vermesi
Kıyamet, alametleri, Deccal
Öneri Formu
Hadis Id, No:
275761, İM004072-2
Hadis:
حَدَّثَنَا نَصْرُ بْنُ عَلِىٍّ الْجَهْضَمِىُّ وَمُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ وَمُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى قَالُوا حَدَّثَنَا رَوْحُ بْنُ عُبَادَةَ حَدَّثَنَا سَعِيدُ بْنُ أَبِى عَرُوبَةَ عَنْ أَبِى التَّيَّاحِ عَنِ الْمُغِيرَةِ بْنِ سُبَيْعٍ عَنْ عَمْرِو بْنِ حُرَيْثٍ عَنْ أَبِى بَكْرٍ الصِّدِّيقِ قَالَ حَدَّثَنَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « أَنَّ الدَّجَّالَ يَخْرُجُ مِنْ أَرْضٍ بِالْمَشْرِقِ يُقَالُ لَهَا خُرَاسَانُ يَتْبَعُهُ أَقْوَامٌ كَأَنَّ وُجُوهَهُمُ الْمَجَانُّ الْمُطْرَقَةُ » .
Tercemesi:
Bize Nasr b. Ali el-Cehdamî ve Muhammed b. Beşşar ve Muhammed b. el-Müsenna, onlara Ravh b. Ubade, ona Said b. Ebu Arûbe, ona Ebu't-Teyyah, ona el-Muğira b. Sübey', ona Amr b. Hureys, ona da Ebu Bekir es-Sıddık (ra) şöyle demiştir: Rasulullah (sav), bize Deccal'in doğuda Horasan denilen bir yerden (çıkacağını kendisine yüzleri deri ile kaplanmış kalkanlar gibi (yuvarlak, geniş, elmacıkları yüksek) kavimlerin tabi olacağını beyan buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Fiten 33, /658
Senetler:
1. Ebu Bekir es-Sıddîk (Abdullah b. Osman b. Amir b. Amr b. Ka'b)
2. Amr b. Hureys el-Kuraşî (Amr b. Hureys b. Amr b. Osman b. Abdullah b. Ömer)
3. Muğira b. Sübey' el-Iclî (Muğira b. Sübey')
4. Ebu Teyyah Yezid b. Humeyd ed-Dubaî (Yezid b. Humeyd ed-Dube'î)
5. Ebu Nadr Said b. Ebu Arûbe el-Adevî (Saîd b. Mihrân)
6. Ebu Muhammed Ravh b. Ubade el-Kaysî (Ravh b. Ubade b. Alâ b. Hasan b. Amr b. Mersed)
7. Muhammed b. Beşşâr el-Abdî (Muhammed b. Beşşâr b. Osman)
Konular:
Fitne, Deccal, deccalın sıfatları ve fiitnesi
Kıyamet, alametleri, Deccal
Öneri Formu
Hadis Id, No:
275762, İM004072-3
Hadis:
حَدَّثَنَا نَصْرُ بْنُ عَلِىٍّ الْجَهْضَمِىُّ وَمُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ وَمُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى قَالُوا حَدَّثَنَا رَوْحُ بْنُ عُبَادَةَ حَدَّثَنَا سَعِيدُ بْنُ أَبِى عَرُوبَةَ عَنْ أَبِى التَّيَّاحِ عَنِ الْمُغِيرَةِ بْنِ سُبَيْعٍ عَنْ عَمْرِو بْنِ حُرَيْثٍ عَنْ أَبِى بَكْرٍ الصِّدِّيقِ قَالَ حَدَّثَنَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « أَنَّ الدَّجَّالَ يَخْرُجُ مِنْ أَرْضٍ بِالْمَشْرِقِ يُقَالُ لَهَا خُرَاسَانُ يَتْبَعُهُ أَقْوَامٌ كَأَنَّ وُجُوهَهُمُ الْمَجَانُّ الْمُطْرَقَةُ » .
Tercemesi:
Bize Nasr b. Ali el-Cehdamî ve Muhammed b. Beşşar ve Muhammed b. el-Müsenna, onlara Ravh b. Ubade, ona Said b. Ebu Arûbe, ona Ebu't-Teyyah, ona el-Muğira b. Sübey', ona Amr b. Hureys, ona da Ebu Bekir es-Sıddık (ra) şöyle demiştir: Rasulullah (sav), bize Deccal'in doğuda Horasan denilen bir yerden (çıkacağını kendisine yüzleri deri ile kaplanmış kalkanlar gibi (yuvarlak, geniş, elmacıkları yüksek) kavimlerin tabi olacağını beyan buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Fiten 33, /658
Senetler:
1. Ebu Bekir es-Sıddîk (Abdullah b. Osman b. Amir b. Amr b. Ka'b)
2. Amr b. Hureys el-Kuraşî (Amr b. Hureys b. Amr b. Osman b. Abdullah b. Ömer)
3. Muğira b. Sübey' el-Iclî (Muğira b. Sübey')
4. Ebu Teyyah Yezid b. Humeyd ed-Dubaî (Yezid b. Humeyd ed-Dube'î)
5. Ebu Nadr Said b. Ebu Arûbe el-Adevî (Saîd b. Mihrân)
6. Ebu Muhammed Ravh b. Ubade el-Kaysî (Ravh b. Ubade b. Alâ b. Hasan b. Amr b. Mersed)
7. Sağîr Ebu Amr Nasr b. Ali el-Ezdî (Nasr b. Ali b. Nasr b. Ali b. Sahban b. Übey)
Konular:
Fitne, Deccal, deccalın sıfatları ve fiitnesi
Kıyamet, alametleri, Deccal
Öneri Formu
Hadis Id, No:
275763, İM004073-2
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ نُمَيْرٍ وَعَلِىُّ بْنُ مُحَمَّدٍ قَالاَ حَدَّثَنَا وَكِيعٌ حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ أَبِى خَالِدٍ عَنْ قَيْسِ بْنِ أَبِى حَازِمٍ عَنِ الْمُغِيرَةِ بْنِ شُعْبَةَ قَالَ مَا سَأَلَ أَحَدٌ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم عَنِ الدَّجَّالِ أَكْثَرَ مِمَّا سَأَلْتُهُ - وَقَالَ ابْنُ نُمَيْرٍ أَشَدَّ سُؤَالاً مِنِّى - فَقَالَ لِى « مَا تَسْأَلُ عَنْهُ » . قُلْتُ إِنَّهُمْ يَقُولُونَ إِنَّ مَعَهُ الطَّعَامَ وَالشَّرَابَ قَالَ « هُوَ أَهْوَنُ عَلَى اللَّهِ مِنْ ذَلِكَ » .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Abdullah b. Numeyr ve Ali b. Muhammed, o ikisine Veki', ona İsmail b. Ebu Halid, ona Kays b. Ebu Hazim, ona da El-Muğîra b. Şu'be (ra) şöyle demiştir: Hiçbir kimse Peygamber'e (sav) Deccal hakkında benden daha fazla soru sormadı. (Ravi İbn Numeyr kendi rivayetinde 'daha fazla soru' ifadesi yerine: 'Benim sorularımdan daha çetin soru' dedi). Bunun üzerine Resul-i Ekrem (sav) bana:
"Deccal hakkında ne soracaksın?" buyurdu. Ben: Onlar (yani halk veya Ehl-i Kitab) diyorlar ki: Şüphesiz yiyecek ve içecek (maddeleri) yalnız Deccal'in beraberinde bulunur, dedim. O, buyurdu:
"Deccal, Allah nezdinde şu (anlattığı) ndan ehvendir."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Fiten 33, /658
Senetler:
1. Ebu Abdullah Muğîra b. Şube es-Sekafî (Mugîra b. Şube b. Ebu Amir b. Mesud b. Muattib)
2. Kays b. Ebu Hazim el-Becelî (Kays b. Avf b. Abdülharis)
3. ُEbu Abdullah İsmail b. Ebu Halid el-Becelî (İsmail b. Hürmüz)
4. Ebu Süfyan Veki' b. Cerrah er-Ruâsî (Veki' b. Cerrah b. Melih b. Adî)
5. Ebu Abdurrahman Muhammed b. Numeyr el-Hemdânî el-Hârifî (Muhammed b. Abdullah b. Numeyr el-Hemedânî)
Konular:
Fitne, Deccal, deccalın sıfatları ve fiitnesi
Kıyamet, alametleri, Deccal
Öneri Formu
Hadis Id, No:
33153, İM004077
Hadis:
حَدَّثَنَا عَلِىُّ بْنُ مُحَمَّدٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ الْمُحَارِبِىُّ عَنْ إِسْمَاعِيلَ بْنِ رَافِعٍ أَبِى رَافِعٍ عَنْ أَبِى زُرْعَةَ الشَّيْبَانِىِّ يَحْيَى بْنِ أَبِى عَمْرٍو عَنْ أَبِى أُمَامَةَ الْبَاهِلِىِّ قَالَ خَطَبَنَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَكَانَ أَكْثَرُ خُطْبَتِهِ حَدِيثًا حَدَّثَنَاهُ عَنِ الدَّجَّالِ وَحَذَّرَنَاهُ فَكَانَ مِنْ قَوْلِهِ أَنْ قَالَ « إِنَّهُ لَمْ تَكُنْ فِتْنَةٌ فِى الأَرْضِ مُنْذُ ذَرَأَ اللَّهُ ذُرِّيَّةَ آدَمَ أَعْظَمَ مِنْ فِتْنَةِ الدَّجَّالِ وَإِنَّ اللَّهَ لَمْ يَبْعَثْ نَبِيًّا إِلاَّ حَذَّرَ أُمَّتَهُ الدَّجَّالَ وَأَنَا آخِرُ الأَنْبِيَاءِ وَأَنْتُمْ آخِرُ الأُمَمِ وَهُوَ خَارِجٌ فِيكُمْ لاَ مَحَالَةَ وَإِنْ يَخْرُجْ وَأَنَا بَيْنَ ظَهْرَانَيْكُمْ فَأَنَا حَجِيجٌ لِكُلِّ مُسْلِمٍ وَإِنْ يَخْرُجْ مِنْ بَعْدِى فَكُلُّ امْرِئٍ حَجِيجُ نَفْسِهِ وَاللَّهُ خَلِيفَتِى عَلَى كُلِّ مُسْلِمٍ وَإِنَّهُ يَخْرُجُ مِنْ خَلَّةٍ بَيْنَ الشَّامِ وَالْعِرَاقِ فَيَعِيثُ يَمِينًا وَيَعِيثُ شِمَالاً . يَا عِبَادَ اللَّهِ أَيُّهَا النَّاسُ فَاثْبُتُوا فَإِنِّى سَأَصِفُهُ لَكُمْ صِفَةً لَمْ يَصِفْهَا إِيَّاهُ نَبِىٌّ قَبْلِى إِنَّهُ يَبْدَأُ فَيَقُولُ أَنَا نَبِىٌّ وَلاَ نَبِىَّ بَعْدِى ثُمَّ يُثَنِّى فَيَقُولُ أَنَا رَبُّكُمْ . وَلاَ تَرَوْنَ رَبَّكُمْ حَتَّى تَمُوتُوا وَإِنَّهُ أَعْوَرُ وَإِنَّ رَبَّكُمْ لَيْسَ بِأَعْوَرَ وَإِنَّهُ مَكْتُوبٌ بَيْنَ عَيْنَيْهِ كَافِرٌ يَقْرَؤُهُ كُلُّ مُؤْمِنٍ كَاتِبٍ أَوْ غَيْرِ كَاتِبٍ وَإِنَّ مِنْ فِتْنَتِهِ أَنَّ مَعَهُ جَنَّةً وَنَارًا فَنَارُهُ جَنَّةٌ وَجَنَّتُهُ نَارٌ فَمَنِ ابْتُلِىَ بِنَارِهِ فَلْيَسْتَغِثْ بِاللَّهِ وَلْيَقْرَأْ فَوَاتِحَ الْكَهْفِ فَتَكُونَ عَلَيْهِ بَرْدًا وَسَلاَمًا كَمَا كَانَتِ النَّارُ عَلَى إِبْرَاهِيمَ وَإِنَّ مِنْ فِتْنَتِهِ أَنْ يَقُولَ لأَعْرَابِىٍّ أَرَأَيْتَ إِنْ بَعَثْتُ لَكَ أَبَاكَ وَأُمَّكَ أَتَشْهَدُ أَنِّى رَبُّكَ فَيَقُولُ نَعَمْ . فَيَتَمَثَّلُ لَهُ شَيْطَانَانِ فِى صُورَةِ أَبِيهِ وَأُمِّهِ فَيَقُولاَنِ يَا بُنَىَّ اتَّبِعْهُ فَإِنَّهُ رَبُّكَ . وَإِنَّ مِنْ فِتْنَتِهِ أَنْ يُسَلَّطَ عَلَى نَفْسٍ وَاحِدَةٍ فَيَقْتُلَهَا وَيَنْشُرَهَا بِالْمِنْشَارِ حَتَّى يُلْقَى شِقَّتَيْنِ ثُمَّ يَقُولُ انْظُرُوا إِلَى عَبْدِى هَذَا فَإِنِّى أَبْعَثُهُ الآنَ ثُمَّ يَزْعُمُ أَنَّ لَهُ رَبًّا غَيْرِى . فَيَبْعَثُهُ اللَّهُ وَيَقُولُ لَهُ الْخَبِيثُ مَنْ رَبُّكَ فَيَقُولُ رَبِّىَ اللَّهُ وَأَنْتَ عَدُوُّ اللَّهِ أَنْتَ الدَّجَّالُ وَاللَّهِ مَا كُنْتُ بَعْدُ أَشَدَّ بَصِيرَةً بِكَ مِنِّى الْيَوْمَ » . قَالَ أَبُو الْحَسَنِ الطَّنَافِسِىُّ فَحَدَّثَنَا الْمُحَارِبِىُّ حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ الْوَلِيدِ الْوَصَّافِىُّ عَنْ عَطِيَّةَ عَنْ أَبِى سَعِيدٍ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « ذَلِكَ الرَّجُلُ أَرْفَعُ أُمَّتِى دَرَجَةً فِى الْجَنَّةِ » . قَالَ قَالَ أَبُو سَعِيدٍ وَاللَّهِ مَا كُنَّا نُرَى ذَلِكَ الرَّجُلَ إِلاَّ عُمَرَ بْنَ الْخَطَّابِ حَتَّى مَضَى لِسَبِيلِهِ . قَالَ الْمُحَارِبِىُّ ثُمَّ رَجَعْنَا إِلَى حَدِيثِ أَبِى رَافِعٍ قَالَ « وَإِنَّ مِنْ فِتْنَتِهِ أَنْ يَأْمُرَ السَّمَاءَ أَنْ تُمْطِرَ فَتُمْطِرَ وَيَأْمُرَ الأَرْضَ أَنْ تُنْبِتَ فَتُنْبِتَ وَإِنَّ مِنْ فِتْنَتِهِ أَنْ يَمُرَّ بِالْحَىِّ فَيُكَذِّبُونَهُ فَلاَ تَبْقَى لَهُمْ سَائِمَةٌ إِلاَّ هَلَكَتْ وَإِنَّ مِنْ فِتْنَتِهِ أَنْ يَمُرَّ بِالْحَىِّ فَيُصَدِّقُونَهُ فَيَأْمُرَ السَّمَاءَ أَنْ تُمْطِرَ فَتُمْطِرَ وَيَأْمُرَ الأَرْضَ أَنْ تُنْبِتَ فَتُنْبِتَ حَتَّى تَرُوحَ مَوَاشِيهِمْ مِنْ يَوْمِهِمْ ذَلِكَ أَسْمَنَ مَا كَانَتْ وَأَعْظَمَهُ وَأَمَدَّهُ خَوَاصِرَ وَأَدَرَّهُ ضُرُوعًا وَإِنَّهُ لاَ يَبْقَى شَىْءٌ مِنَ الأَرْضِ إِلاَّ وَطِئَهُ وَظَهَرَ عَلَيْهِ إِلاَّ مَكَّةَ وَالْمَدِينَةَ لاَ يَأْتِيهِمَا مِنْ نَقْبٍ مِنْ نِقَابِهِمَا إِلاَّ لَقِيَتْهُ الْمَلاَئِكَةُ بِالسُّيُوفِ صَلْتَةً حَتَّى يَنْزِلَ عِنْدَ الظُّرَيْبِ الأَحْمَرِ عِنْدَ مُنْقَطَعِ السَّبَخَةِ فَتَرْجُفُ الْمَدِينَةُ بِأَهْلِهَا ثَلاَثَ رَجَفَاتٍ فَلاَ يَبْقَى مُنَافِقٌ وَلاَ مُنَافِقَةٌ إِلاَّ خَرَجَ إِلَيْهِ فَتَنْفِى الْخَبَثَ مِنْهَا كَمَا يَنْفِى الْكِيرُ خَبَثَ الْحَدِيدِ وَيُدْعَى ذَلِكَ الْيَوْمُ يَوْمَ الْخَلاَصِ » . فَقَالَتْ أُمُّ شَرِيكٍ بِنْتُ أَبِى الْعُكَرِ يَا رَسُولَ اللَّهِ فَأَيْنَ الْعَرَبُ يَوْمَئِذٍ قَالَ « هُمْ يَوْمَئِذٍ قَلِيلٌ وَجُلُّهُمْ بِبَيْتِ الْمَقْدِسِ وَإِمَامُهُمْ رَجُلٌ صَالِحٌ فَبَيْنَمَا إِمَامُهُمْ قَدْ تَقَدَّمَ يُصَلِّى بِهِمُ الصُّبْحَ إِذْ نَزَلَ عَلَيْهِمْ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ الصُّبْحَ فَرَجَعَ ذَلِكَ الإِمَامُ يَنْكُصُ يَمْشِى الْقَهْقَرَى لِيَتَقَدَّمَ عِيسَى يُصَلِّى بِالنَّاسِ فَيَضَعُ عِيسَى يَدَهُ بَيْنَ كَتِفَيْهِ ثُمَّ يَقُولُ لَهُ تَقَدَّمْ فَصَلِّ فَإِنَّهَا لَكَ أُقِيمَتْ . فَيُصَلِّى بِهِمْ إِمَامُهُمْ فَإِذَا انْصَرَفَ قَالَ عِيسَى عَلَيْهِ السَّلاَمُ افْتَحُوا الْبَابَ . فَيُفْتَحُ وَوَرَاءَهُ الدَّجَّالُ مَعَهُ سَبْعُونَ أَلْفِ يَهُودِىٍّ كُلُّهُمْ ذُو سَيْفٍ مُحَلًّى وَسَاجٍ فَإِذَا نَظَرَ إِلَيْهِ الدَّجَّالُ ذَابَ كَمَا يَذُوبُ الْمِلْحُ فِى الْمَاءِ وَيَنْطَلِقُ هَارِبًا وَيَقُولُ عِيسَى عَلَيْهِ السَّلاَمُ إِنَّ لِى فِيكَ ضَرْبَةً لَنْ تَسْبِقَنِى بِهَا . فَيُدْرِكُهُ عِنْدَ بَابِ اللُّدِّ الشَّرْقِىِّ فَيَقْتُلُهُ فَيَهْزِمُ اللَّهُ الْيَهُودَ فَلاَ يَبْقَى شَىْءٌ مِمَّا خَلَقَ اللَّهُ يَتَوَارَى بِهِ يَهُودِىٌّ إِلاَّ أَنْطَقَ اللَّهُ ذَلِكَ الشَّىْءَ لاَ حَجَرَ وَلاَ شَجَرَ وَلاَ حَائِطَ وَلاَ دَابَّةَ - إِلاَّ الْغَرْقَدَةَ فَإِنَّهَا مِنْ شَجَرِهِمْ لاَ تَنْطِقُ - إِلاَّ قَالَ يَا عَبْدَ اللَّهِ الْمُسْلِمَ هَذَا يَهُودِىٌّ فَتَعَالَ اقْتُلْهُ » . قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « وَإِنَّ أَيَّامَهُ أَرْبَعُونَ سَنَةً السَّنَةُ كَنِصْفِ السَّنَةِ وَالسَّنَةُ كَالشَّهْرِ وَالشَّهْرُ كَالْجُمُعَةِ وَآخِرُ أَيَّامِهِ كَالشَّرَرَةِ يُصْبِحُ أَحَدُكُمْ عَلَى بَابِ الْمَدِينَةِ فَلاَ يَبْلُغُ بَابَهَا الآخَرَ حَتَّى يُمْسِىَ » . فَقِيلَ لَهُ يَا رَسُولَ اللَّهِ كَيْفَ نُصَلِّى فِى تِلْكَ الأَيَّامِ الْقِصَارِ قَالَ « تَقْدُرُونَ فِيهَا الصَّلاَةَ كَمَا تَقْدُرُونَهَا فِى هَذِهِ الأَيَّامِ الطِّوَالِ ثُمَّ صَلُّوا » . قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « فَيَكُونُ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ عَلَيْهِ السَّلاَمُ فِى أُمَّتِى حَكَمًا عَدْلاً وَإِمَامًا مُقْسِطًا يَدُقُّ الصَّلِيبَ وَيَذْبَحُ الْخِنْزِيرَ وَيَضَعُ الْجِزْيَةَ وَيَتْرُكُ الصَّدَقَةَ فَلاَ يُسْعَى عَلَى شَاةٍ وَلاَ بَعِيرٍ وَتُرْفَعُ الشَّحْنَاءُ وَالتَّبَاغُضُ وَتُنْزَعُ حُمَةُ كُلِّ ذَاتِ حُمَةٍ حَتَّى يُدْخِلَ الْوَلِيدُ يَدَهُ فِى فِى الْحَيَّةِ فَلاَ تَضُرَّهُ وَتُفِرُّ الْوَلِيدَةُ الأَسَدَ فَلاَ يَضُرُّهَا وَيَكُونُ الذِّئْبُ فِى الْغَنَمِ كَأَنَّهُ كَلْبُهَا وَتُمْلأُ الأَرْضُ مِنَ السِّلْمِ كَمَا يُمْلأُ الإِنَاءُ مِنَ الْمَاءِ وَتَكُونُ الْكَلِمَةُ وَاحِدَةً فَلاَ يُعْبَدُ إِلاَّ اللَّهُ وَتَضَعُ الْحَرْبُ أَوْزَارَهَا وَتُسْلَبُ قُرَيْشٌ مُلْكَهَا وَتَكُونُ الأَرْضُ كَفَاثُورِ الْفِضَّةِ تُنْبِتُ نَبَاتَهَا بِعَهْدِ آدَمَ حَتَّى يَجْتَمِعَ النَّفَرُ عَلَى الْقِطْفِ مِنَ الْعِنَبِ فَيُشْبِعَهُمْ وَيَجْتَمِعَ النَّفَرُ عَلَى الرُّمَّانَةِ فَتُشْبِعَهُمْ وَيَكُونَ الثَّوْرُ بِكَذَا وَكَذَا مِنَ الْمَالِ وَتَكُونَ الْفَرَسُ بِالدُّرَيْهِمَاتِ » . قَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ وَمَا يُرْخِصُ الْفَرَسَ قَالَ « لاَ تُرْكَبُ لِحَرْبٍ أَبَدًا » . قِيلَ لَهُ فَمَا يُغْلِى الثَّوْرَ قَالَ « تُحْرَثُ الأَرْضُ كُلُّهَا وَإِنَّ قَبْلَ خُرُوجِ الدَّجَّالِ ثَلاَثَ سَنَوَاتٍ شِدَادٍ يُصِيبُ النَّاسَ فِيهَا جُوعٌ شَدِيدٌ يَأْمُرُ اللَّهُ السَّمَاءَ فِى السَّنَةِ الأُولَى أَنْ تَحْبِسَ ثُلُثَ مَطَرِهَا وَيَأْمُرُ الأَرْضَ فَتَحْبِسُ ثُلُثَ نَبَاتِهَا ثُمَّ يَأْمُرُ السَّمَاءَ فِى السَّنَةِ الثَّانِيَةِ فَتَحْبِسُ ثُلُثَىْ مَطَرِهَا وَيَأْمُرُ الأَرْضَ فَتَحْبِسُ ثُلُثَىْ نَبَاتِهَا ثُمَّ يَأْمُرُ اللَّهُ السَّمَاءَ فِى السَّنَةِ الثَّالِثَةِ فَتَحْبِسُ مَطَرَهَا كُلَّهُ فَلاَ تَقْطُرُ قَطْرَةٌ وَيَأْمُرُ الأَرْضَ فَتَحْبِسُ نَبَاتَهَا كُلَّهُ فَلاَ تُنْبِتُ خَضْرَاءَ فَلاَ تَبْقَى ذَاتُ ظِلْفٍ إِلاَّ هَلَكَتْ إِلاَّ مَا شَاءَ اللَّهُ » . قِيلَ فَمَا يُعِيشُ النَّاسَ فِى ذَلِكَ الزَّمَانِ قَالَ « التَّهْلِيلُ وَالتَّكْبِيرُ وَالتَّسْبِيحُ وَالتَّحْمِيدُ وَيُجْرَى ذَلِكَ عَلَيْهِمْ مَجْرَى الطَّعَامِ » . قَالَ أَبُو عَبْدِ اللَّهِ سَمِعْتُ أَبَا الْحَسَنِ الطَّنَافِسِىَّ يَقُولُ سَمِعْتُ عَبْدَ الرَّحْمَنِ الْمُحَارِبِىَّ يَقُولُ يَنْبَغِى أَنْ يُدْفَعَ هَذَا الْحَدِيثُ إِلَى الْمُؤَدِّبِ حَتَّى يُعَلِّمَهُ الصِّبْيَانَ فِى الْكُتَّابِ .
Tercemesi:
Bize Ali b. Muhammed, ona Abdurrahman el-Muhâribi, ona İsmail b. Rafi', ona Ebu Zürâ eş-Şeybanî Yahya b. Ebu Amr, ona da Ebu Ümame el-Bahili (ra) Rasulullah (sav) bir kere bize konuşma yaptı. Konuşmasının çoğu bize Deccal'i anlatan ve sakındıran buyruk teşkil etti. Buyruğunun bir;
"Allah'ın Adem'in (as) zürriyetini yarattığından beri yeryüzünde Deccal'in fitnesinden daha büyük bir fitne verilmedi ve Allah'ın gönderdiği her peygamber ümmetini behemehal Deccal'in fitnesinden sakındırdı. Ben peygamberlerin sonuncusuyum. Siz de ümmetlerin sonuncususunuz ve o (Deccal) çare yok siz (in döneminiz)de çıkacaktır. Eğer ben aramızda iken çıkarsa her Müslüman için onu ben yenip defederim. Şayet benden sonra çıkarsa herkes kendi nefsini savunarak onu yenmeye çalışır. Allah da her Müslüman hakkında benim halifemdir (koruyucu ve yardımcıdır). Şüphesiz o, Şam ile Irak arasında bir yoldan çıkacak ve sağa sola fesat (bozgunculuk) saçacaktır. Ey Allah'ın kulları! Artık (dinde) sebat ediniz. Şimdi ben onu size öyle vasıflandıracağım (tanıtacağım)ki. Hiçbir peygamber onu o biçimde vasıflandırmamış (tanıtmamış)tır! O (habis) önce: Ben bir peygamberim, diyecektir. Halbuki benden sonra hiçbir peygamber yoktur. Sonra ikinci bir iddiada bulunarak: Ben Rabbinizim, diyecektir. Halbuki siz ölünceye kadar Rabbinizi göremezsiniz ve o (habis) a'ver (yani gözü sakat)dir. Halbuki Rabbiniz a'ver değildir. Deccal'in iki gözü arasında "Kafir" yazılıdır. Onu yazarlığı olan veya yazarlığı olmayan her mü'min okur. Şüphesiz, beraberinde bir cennet ve bir cehennemin bulunması da onun fitnesindendir. Ahalisini emredecek, yer de bu emir üzerine bitki bitirecektir. Nihayet o kavmin küçükbaş ve büyükbaş hayvanlar o gün her zamandan fazla semiz, muazzam, böğürleri en şişkin ve memeleri sütle en dolgun olarak akşamleyin meradan dönecektir. Mekke ve Medine hariç, yer yüzünde Deccal'in ayak basmadığı ve hükümran olmadığı hiçbir yer kalmayacaktır. O, Mekke'ye ve Medine'ye yollarının hangisinden varmak istediğinde mutlaka melekler çıplak kılıçlarla karşısına çıkacak (geri çevirecekler) dir. Nihayet o, zurayb-i ahmer (kırmızı dağcık) yanına, bitek olmayan tuzlu, çorak arazinin bitim noktasının yanına inecektir, Sonra Medine şehri sakinleriyle beraber iki defa sallanacak, bunun üzerine (Medine'de bulunan) münafık erkek ve kadınlardan hiç kimse kalmayıp hepsi onun yanına gidecekler ve böylece demirci koruğunun demirin kirini, pasını giderip attığı gibi Medine de pisliği (yani habis insanları) dişina atacak ve o güne kurtuluş günü denecektir." Bunun üzerine Ümmü Şerik bt. Ebu'l-Aker: Ya Rasulallah! Peki o gün Araplar nerde olacak? diye sordu. O;
"Arablar o gün azdır ve büyük çoğunluğu Beytu'l-Makdis (Kudüs'te bulunacaktır. tmamlan da salih bir adam (olacak) tar. İmamları (Mescid-i Aksa'da) öne geçip onlara sabah namaz kıldıracağı sırada sabahleyin onların üzerine İsa b. Meryem (as) inecektir. Bunun üzerine İsa'nın (as) öne geçip cemaate namaz kıldırması için imam geri geri yürümeye başlayacak. Fakat İsa (as) elini onun omuzlan arasına koyarak: Öne geç de namaz kıldır. Çünkü kamet senin için getirildi, diyecektir. Bunun üzerine imamları onlara namaz kıldıracak, sonra imam namazı bitirince İsa (as): Kapıyı açınız, diyecek ve kapı açılacaktır. Kapının önünde Deccal, beraberinde yetmiş§ bin yahudi olduğu halde bulunacaktır. Hepsi süslü kılıç kuşanmış, yeşil salh olacaktır. Deccal, İsa'ya (as) bakınca tuzun suda eridiği gibi eriyecek ve kaçmaya başlayacaktır. İsa (as) da (ona): Sana öyle bir darbem vardır ki sen ondan kurtulamayacaksın, diyecek ye Lüdd'ün doğu kapısı yanında yetişip onu öldürecektir. Allah yahudileri de hezimete uğratacaktır. Artık Allah'ın yarattığı yaratıklardan arkasında bir yahudinin saklanıp da Allah'ın konuşturmayacağı bir şey kalmayacaktır. 'Ey Allah'ın müslüman kulu! İşte bu, bir yahudidir. Gel de onu oldur' demeyen ne bir taş, ne bir ağaç, ne bir duvar ne de bir hayvan olacaktır (Yalnız garkada ağacı bu hükmün dışındadır. Çünkü bu ağaç onların ağaçlarındandır, konuşmayacaktır.). Rasulullah (sav) (konuşmasına devamla) buyurdu ki: Ve Deccal'in günleri (devri) kırk yeldir. Bir yılı dünyanın yıl gibi ve bir yılı ay gibidir. Ayı da bir hafta gibidir ve kalan günleri kıvılcım gibi (hızlı gidicidir. Biriniz (o günlerde) sabahleyin Medine'nin kapısı yanında olur da Medine'nin diğer kapısına akşama kadar varamaz." Bunun üzerine O'na: Ya Rasulallah! O kısa günlerde nasıl namaz kılacağız? diye soruldu. O;
"Siz namazı su uzun günlerde nasıl takdir (hesap) ettiğiniz gibi o kısa günlerde de öylece takdir edersiniz. Sonra namaz kılınız," buyurdu. Rasulullah (sav) (konuşmasına devamla) buyurdu ki:
"İsa bin Meryem (as) benim ümmetim içinde (Muhammedi, adaletli bir hâkim ve (yönetimde) adil bir imam olacak, haçı kırıp ezecek ve domuzu öldürecektir. (Zimmilerden) Cizyeyi kaldıracak ve zekâtı terk edecektir. Artık ne koyun, keçi, sığır sürüsü ne de deve sürüsü üzerine zekât memuru tahsis edilmeyecektir. Düşmanlık ve kin de kaldırılacaktır. Zehirli olan her hayvanın zehri de sokulup alınacaktır. Hatta küçük oğlan çocuğu, elini yılanın ağzına sokacak da yılan ona zarar vermeyecektir. Küçük kız çocuğu da aslanı kaçmaya zorlayacak da aslan ona zarar vermeyecektir. Kurt, koyun-keçi sürüsü içinde sürünün köpeği gibi olacaktır. Kap su ile dolduğu gibi yeryüzü barışla dolacaktır. Din birliği de olacak, artık Allah'tan başkasına tapılmayacaktır. Savaş da ağırlıklarını (silah ve malzemelerini) bırakacak. Kureys (kabilesin)den hükümdarlığı alınacaktır. Yer yüzü gümüş sofrası gibi olup Adem'in (as) ahdi ile bitkisini bitirecektir. Hatta bir üzüm salkım üzerinde bir nefer (sayısı üçten ona kadar olan insan topluluğu) toplamda o salkım hepsini doyuracak ve bir nar üzerinde bir nefer toplanır da o nar hepsini doyuracaktır. Okuz su kadar (üstün değerdeki) mala tekabül edecek, at da birkaç (önemsiz) dirhemciğe tekabül edecektir." Sahabeler: Ya Rasulallah! Atu ucuzlatan nedir? diye sordular. O:
"Savaş için ata ebedi olarak (yani hiç) binilmeyecektir (çünkü hiç savaş olmayacaktır)," buyurdu. O'na:
Öküzün fiyatını (bu kadar) pahalılaştıran nedir? diye soruldu. O;
"Toprağın tamamı sürülecektir. Deccal'in çıkmasından evvel (kıtlığı) şiddetli üç yıl bulunur, o yıllarda insanların başına büyük bir açlık (felaketi) gelecektir. Allah birinci yıl buluta, yağmurunun üçte birini tutmasını emredecek ve yere bitkisinin üçte birini tutmasını (vermemesini) emredecektir. Sonra Allah ikinci yıl buluta emredecek, bulut da yağmurunun üçte ikisini hapsedecektir ve Allah yere emredecek, yer de bitkisinin üçte ikisini hapsedecektir. Sonra Allah üçüncü yıl buluta emredecek, bulut da yağmurunun tamamını hapsedecektir. Artık bir damla yağmur yağmayacaktır. Allah yere de emredecek ve yer bitkisinin tamamını hapsedecektir. Artık yer yeşillik diye hiçbir şey bitirmeyecektir. Artık çift tırnaklı (geviş getiren) hiçbir hayvan kalmayıp hepsi helak olacak, Allah'ın (yasamasını) dilediği hayvan hariç," buyurdu. (Ona):
"O zamanda insanları yaşatan (azık) nedir? diye soruldu. O:
"Tehlil (yani "La ilahe illallah"), tekbir (yani "Allahu ekber"), tesbih (yani "Sübhanallah") ve tahmid (yani "el-Hamdu lillah"). Bu zikirler, insanlara yemek yerine geçirilecektir," buyurdu.
(Müellifimiz) Ebu Abdullah dedi ki: Ebu'l-Hasan et-Tanafisi'den işittim dedi ki: Ben Abdurrahman el-Muharibi'den şunu işittim: Bu hadis, okullarda çocuklara öğretmesi için öğretmene verilmelidir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Fiten 33, /660
Senetler:
()
Konular:
Hz. Peygamber, gelecekten haber vermesi
Kıyamet, alametleri, Deccal
أخبرنا عبد الرزاق قال : أخبرنا معمر عن علي بن زيد بن جدعان عن يوسف بن مهران عن ابن عباس قال : سمعت عمر بن الخطاب وو يقول : إنه سيخرج بعدكم قوم يكذبون بالرجم ، ويكذبون بالدجال ، ويكذبون بالحوض ، ويكذبون بعذاب القبر ، ويكذبون بقوم يخرجون من النار.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
90120, MA020860
Hadis:
أخبرنا عبد الرزاق قال : أخبرنا معمر عن علي بن زيد بن جدعان عن يوسف بن مهران عن ابن عباس قال : سمعت عمر بن الخطاب وو يقول : إنه سيخرج بعدكم قوم يكذبون بالرجم ، ويكذبون بالدجال ، ويكذبون بالحوض ، ويكذبون بعذاب القبر ، ويكذبون بقوم يخرجون من النار.
Tercemesi:
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Abdürrezzak b. Hemmam, Musannef, Câmi' 20860, 11/412
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Yusuf b. Mihran el-Basrî (Yusuf b. Mihrân)
Konular:
Cennet, Cehennem'den çıkarılıp Cennet'e konanlar
Havz, Havz'da toplanma
Kabir Hayatı, Kabir Azabı
Kıyamet, alametleri, Deccal
Recm, cezası