125 Kayıt Bulundu.
Bize İbn Bükeyr, ona Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihâb, ona Ebu Seleme b. Abdurrahman, ona da Câbir b. Abdullah, [Vahyin kesilmesinden bahsederken] Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Ardından, bir süre vahiy gelmedi. Birgün yürürken gökyüzünden aniden bir ses işittim. Gözümü gökyüzüne diktim ve baktım ki, Hira'da bana gelen melek; gök ile yer arasında bir kürsü üzerinde oturmuş!"
Açıklama: Rivayetin biraz daha uzun hali için bkz. B004954
Bize Yahya, ona Vekî', ona Ali b. Mübarek, ona da Yahya b. Ebu Kesîr şöyle rivayet etmiştir: Ebu Seleme b. Abdurrahman'a Kur'ân'ın ilk inen ayetini sordum. O, ''ey örtünüp bürünen (Müddessir, 74/1) (ayetidir)'' dedi. Ben, ''(bazıları), 'yaratan Rabbinin adıyla oku (Alak, 96/1)(ayetidir) diyorlar'' dedim. Ebu Seleme, ''ben, bunu Câbir b. Abdullah'a sordum; ona, senin dediğin gibi dedim. Câbir ise, 'ben, ancak Rasulullah'ın (sav) bize söylediğini sana söylüyorum' diye karşılık verdi'' ve (O'nun şöyle buyurduğunu) rivayet etti: ''Hira mağarasında inzivaya çekilmiştim. İnzivada bulunmayı planladığım süre bitince mağaradan ayrıldım.(Eve doğru giderken) birden bire birisi bana seslendi. Sağıma, soluma, önüme ve arkama baktığım halde bir şey göremedim. Başımı yukarı kaldırdım; birden bire önceden bilmediğim bir şey gördüm. Hemencecik Hatice'nin yanına vardım, 'üzerimi örtün ve başımdan aşağı soğuk su dökün' dedim. Onlar da 'benim üzerimi örttüler ve başımdan aşağı soğuk su döktüler'. (Hz. Peygamber sözlerine devamla) dedi ki, 'Ardından, 'ey örtünüp bürünen, kalk ve uyar ve Rabbini yücelt' (Müddessir, 74/1-3) ayetleri indi.''
Bize İshak b. Mansur, ona Abdussamed, ona Harb, ona da Yahya şöyle demiştir: Ebu Seleme'ye, Kur'an'ın hangi ayetinin en önce indiğini sordum. O, ''Ey örtünüp bürünen (ayeti)(el-Müddessir 74/1)'' dedi. Ben, ''Bana aktarıldığına göre, 'yaratan Rabbinin adıyla oku'(Alak 96/1) (ayeti, ilk inen ayetmiş)'' dedim. Ebu Seleme ise (ben de)''Câbir b. Abdullah'a ilk inen ayeti sordum; o, 'ey örtünüp bürünen (ayeti) (el-Müddessir, 74/1)' dedi. Ona, 'bana aktarıldığına göre, 'yaratan Rabbinin adıyla oku (ayeti, ilk inen ayetmiş)(Alak, 96/1)' dedim. O ise, 'Sana ancak Rasulullah'ın (sav) anlattığını haber vereceğim' dedi'' ve Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu aktardı: 'Hira'da (itikaf için) bulundum. Kalma sürem (itikaf) bitince (oradan) indim. Vadiye doğru yol aldım. (Derken), biri bana seslendi. Önüme, arkama, sağıma ve soluma baktım; bir de ne göreyim, O (Melek), gök ile yer arasındaki arşta oturuyor! Hatice'nin yanına geldim, 'beni örtün ve üzerime soğuk su serpin!ʼ dedim. Bana, 'ey örtünüp bürünen, kalk ve uyar, Rabbini yücelt' (ayetleri)(el-Müddessir, 74/1-3) indirildi.''
Bize Abdullah b. Yusuf, ona Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihab, ona Ebu Seleme, ona Cabir b. Abdullah, Hz. Peygamber'in vahyin kesilmesini anlattığını ve şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Yürüdüğüm esnada gökten bir ses duydum. Başımı göğe doğru kaldırıp baktığımda birden Hira'da bana gelen meleği, yer ile gök arasındaki bir kürsüde otururken gördüm. Ondan korkup yere düştüm. Ailemin yanına gelip 'Beni örtün, beni örtün' dedim. Onlar da benim üzerimi örttüler. Bunun üzerine Allahu teâlâ, 'Ey örtünüp bürünen!' (Müddessir, 74/1) ayetinden 'Pisliği terket'(Müddessir, 74/5) ayetine kadar olan kısmı indirdi. Ebu Seleme şöyle demiştir: '(Ayette yer alan)'Ricz kelimesi, putları ifade etmektedir'. (Câbir) 'Bu olaydan sonra vahiy kesilmeyip peş peşe devam etti' dedi.
Bize Abdullah b. Yusuf, ona Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihab, ona Urve, ona Hz. Aişe şöyle rivayet etmiştir: "Hz. Peygamber Hatice'nin yanına döndü ve 'Beni örtün, beni örtün' dedi". (Ravi, hadisin devamında) önceki hadisteki ifadeleri zikretmiştir.
Bize Kuteybe b. Said, ona Cerîr, ona Musa b. Ebu Aişe, ona Said b. Cübeyr, ona da İbn Abbas, ''vahyi acele ile almak için dilini hareket ettirme'' (Kıyâme, 75/16) ayeti ile alakı şöyle dediği rivayet edilmiştir: Cebrâîl kendisine vahiy getirdiğinde Rasulullah (sav), dilini ve dudaklarını çokça hareket ettirirdi. (Vahiy hali), ona çok zor gelir; (bu, onun durumundan) anlaşılırdı. (Bunun üzerine) Allahu teâla, ''Kıyamet gününe yemin ederim ki'' suresindeki ''vahyi acele ile almak için dilini hareket ettirme; onu toplamak ve okumak bize aittir'' (Kıyâme, 75/16-17) ayetlerini indirdi. (İbn Abbas), ''(yani), onu göğsünde toplamak ve okumak bize aittir'' dedi. (Allahu teâlâ, ardından), ''onu okuduğumuzda okunuşuna tâbi ol''(Kıyâme, 75/18-19) (buyurdu). (İbn Abbas), ''(yani), onu indirdiğimizde dinle'' dedi. (Allahu teâlâ), ''ardından onu açıklamak bize aittir'' (buyurdu). (İbn Abbas), ''(yani), onu senin dilinle açıklamak bize aittir'' dedi. (İbn Abbas sözlerine devamla) dediki, Bundan sonra (Hz. Peygamber) Cebrâîl kendisine geldiğinde sukût eder; gittiğinde ise Allah'ın kendisine vaad ettiği gibi okurdu. (Ravi şöyle demiştir): ''Kıyamet suresindeki 'sana lâyıktır; lâyık' (Kıyâme, 75/34) ayeti, tehdit manasındadır.''
Bize Ebu Nuaym, ona Ömer b. Zer; (T) Bana Yahya b. Cafer, ona Vekî', ona Ömer b. Zer, ona babası (Zer b. Abdullah), ona Said b. Cübeyr, ona da İbn Abbas şöyle rivayet etmiştir: Hz. Peygamber (sav) Cebrail'e,: "Bizi daha fazla ziyaret edemez misin?" demişti. Bunun üzerine, 'Biz Rabbinin emri olmadıkça inmeyiz. Önümüzde ve arkamızda ne varsa O'nundur" meâlindeki âyet geldi.
Bize Amr b. Muhammed, ona Yakub b. İbrahim, ona babası (İbrahim b. Sa'd), ona Salih b. Keysân, ona İbn Şihâb, ona da Enes b. Malik (ra) şöyle rivayet etmiştir: Allahu teâlâ, vefatına kadar Rasulullah'a (sav) peş peşe, aralıksız vahyetti. Öyle ki Onun ruhunu aldığı zaman diliminde, önceden gelenden daha çok vahiy geliyordu. (Vahyedilecek ayetler bittikten) sonra Rasulullah (sav) vefat etti.
Açıklama: vahiy Hz. Peygamber'e nübüvvetin başlangıcında azar azar gelmiştir. Daha sonra giderek sıklaşmıştır. Ancak buna rağmen 'tıvâl' denilen uzun surelerden az bir kısmı Mekke döneminde indirilmiştir. Ahkamla ilgili uzun sureler ise Medine döneminde nazil olmuş; Hz. Peygamberʼin vefatına yakın zaman diliminde bu ayetlerin nüzulu yoğunlaşmıştır (İbn Hacer, Ebū'l-Fadl Ahmed b. ʿAlî b. Muhammed b. Ahmed el-ʿAskalânî (ö. 852/1448), Fethu'l-Barî Şerhu Sahîh el-Buhârî, I-XIII, Beyrut 1379/1959, 9/8).
Bize İsmail b. Abdullah, ona İbrahim b. Sa'd, ona Salih b. Keysan, ona İbn Şihab, Sehl b. Sa'd es-Saidî'den, Mervan b. Hakem'i mescitte gördüğünü ifade ederek şöyle rivayet ettiğini nakletmiştir: "Ona doğru yöneldim ve yanına oturdum. Bize Zeyd b. Sabit'in, kendisine Hz. Peygamber'den şunu naklettiğini söyledi: 'Hz. Peygamber bana, 'Müminlerden Allah yolunda savaşanlarla savaşmayanlar bir olmaz (Nisa, 4/95)' ayetini yazdırıyordu. O esnada İbn Ümmü Mektum geldi ve şöyle dedi: 'Ya Rasulullah! Cihat etmeye gücüm yetseydi andolsun ki ben de cihad ederdim.' İbn Ümmü Mektum'un gözleri görmüyordu. Bu olay üzerine Allah, Hz. Peygamber'e vahyetti. Hz. Peygamber'in ayağı benim ayağımın üzerindeydi. Bu durum bana o kadar ağır geldi ki ayağımın dağılmasından korktum. Daha sonra Hz. Peygamber'den vahiy hali geçti. Allah, 'Özür sahibi olanlar müstesna' bölümünü indirdi."
Bize İbn Bükeyr, ona Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihab, ona Urve, ona Hz. Aişe şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah'a ilk vahiy sadık rüya ile gelmiştir. Sonra ona melek geldi ve "Yaratan Rabbinin adıyla oku! O insanı bir kan pıhtısından yarattı. Oku! Rabbin sonsuz kerem sahibidir. Ki O, kalemle öğretendir. İnsana bilmediğini öğretti" âyetlerini vahyetti.