62 Kayıt Bulundu.
Bize Ahmed b. Amr b. es-Serh el-Mısrî, ona İbn Vehb, ona Yunus, ona İbn Şihab'ın rivayet ettiğine göre; Urve b. ez-Zübeyr, Rasulullah'ın (sav) zevcesi Hz. Âişe'ye (r.anha), "yetim kızlar hakkında adâleti yerine getirememekten korkarsanız, hoşunuza giden diğer kadınlarla evlenin" (Nisâ, 3) mealindeki âyet-i kerîmeyi sormuş, Hz. Aişe (r.anha) de şu cevabı vermiş: Ey ablamın oğlu! Ayetteki yetim kızdan maksat, velisinin korumasında bulunan, kızın malı ve güzelliği velisinin hoşuna giden ve başkalarının ona verdiği mehri vermeden almak istediği kızdır. İşte mü'minler, bu yetim kızların mehirlerini en üst miktara yükseltmeden ve adaleti tam olarak yerine getirmeden onları kendilerine nikâhlamaktan menedildiler ve başka hanımları almakla emrolundular. Hz. Aişe şöyle devam etti: "Kadınlar hakkında gelen bu ayetten sonra insanlar, Rasulullah'a (sav) yine sordular. Bunun üzerine Allah Teâlâ şu ayeti indirdi: "Kadınlar hakkında senden fetva istiyorlar. De ki: Onlara dair fetvayı size Allah veriyor: Kendilerine farz kılınan malı vermediğiniz ve nikâhlamayı da istemediğiniz yetim kızlar hakkında, size okunan bu kitapta ayetler vardır.." (Nisâ, 127). Allah Teâlâ, yetim kızlar hakkında mü'minlere okunan şu kitaptaki ilk ayeti, yani "yetim kızlar hakkında adâleti yerine getirememekten korkarsanız, hoşunuza giden diğer kadınlarla evlenin" mealindeki ayeti zikretmiştir. Cenâb-ı Hakk'ın zikretmiş olduğu ikinci âyetteki "nikâhlamayı istemediğiniz yetim kızlar" cümlesinde mü'minlerin, velâyeti altında bulunan yetim kızların malı ve güzelliği az olduğu için onlardan hoşlanmamalarıdır. İşte mü'minler, malı ve güzelliği hoşuna giden yetim kızlarla evlenmekten, mehirlerini kendilerine âdil bir şekilde vermedikçe men edildiler. [Ravi Yunus b. Yezid dedi ki: "Yetim kızlar hakkında adâleti yerine getirememekten korkarsanız" mealindeki ayeti Rabî'a şöyle açıkladı: Eğer onlar hakkında âdil davranamayacağınızdan korkarsanız, onlarla evlenmeyin, ben size onların dışında dört kadınla evlenmeyi tanesini helâl kıldım.]
Açıklama: Bu hadisin ana konusu, bir insanın velâyeti altında bulunan yetim kızlar ve onlara verilmesi gereken mehirdir. Bu kızlardan bazı zengin ve güzel, bazısı da fakir ve çirkin olabilir. Zengin ve güzel olan kızın velâyetini üstlenen kişi, onunla evlenmeyi gönülden arzu ediyor. Çünkü kız hem zengin hem de güzeldir. Ancak veli, bu güzelliklere konmakla yetinmeyip elindeki güç ve fırsatı kullanarak, kıza verilmesi gereken mehri de vermemek istiyor. İşte âyet-i kerîme, veliye onunla evlenmesini yasaklamaktadır. Normalde veli o kızla evlenebilir, ancak o kızın emsallerine verilen mehir miktarını en üst seviyede ödemek şartıyla. Eğer buna yanaşmazsa, yeryüzünde kadın nesli tükenmiş değildir, kendisine başka kadınlar aramalıdır. Burada özellikle kadın hakları konusunda gösterilen hassasiyeti görmek gerekir. Yetimdir, güçsüzdür diye layık olduğu mehri en üst seviyede ödemeyen kişiyi, Cenâb-ı Hak onunla evlenmekten menetmektedir.
Bize Müsedded, ona da Hüşeym; (T) Bize Vehb b. Bakiyye, ona Hüşeym, ona İbn Ebu Leyla, ona Humeyde b. eş-Şemerdel, ona da el-Haaris b. Kays -Müsedded bu zat için İbn Umeyre, Vehb de el-Esedî dedi- rivayet etmiştir: Ben sekiz kadınla evli iken müslüman olmuştum. Bunu Hz. Peygamber'e (sav) haber verince Rasulullah (sav); "Onlardan dördünü seç (diğerlerini bırak)" buyurdu. [Ebû Davud dedi ki: Bize bu hadisi Ahmed b. İbrahim de Hüseym'den naklen rivayet etti ve senetteki Haris b. Kays yerinde Kays b. Haris dedi. Ahmed b. İbrahim, Kays b. el-Hâris'i kastederek, doğru olan budur dedi.]
Bize İsmail, ona kardeşi (Abdülhamid b. Ebu Üveys), ona Süleyman, ona Hişam b. Urve, ona babası (Urve b. Zübeyr), ona da Hz. Ayeşe (r.anha) şöyle rivayet etti: Hz. Peygamber'in (sav) eşleri iki gruba ayrılmışlardı. Bir grupta ben, Hafsa, Safiyye ve Sevde bulunuyorduk. Diğer grupta ise Ümmü Seleme ile Hz. Peygamber'in (sav)öteki eşleri bulunuyorlardı. Müslümanlar, Hz.peygamber'in (sav) Ayşe'yi (beni) sevdiğini biliyorlardı. Birisinin yanında Hz. Peygamber'e (sav) vermek istediği bir hediyesi bulunursa, onu erteler ve Hz.peygamber,(sav) Ayşe'nin (benim) evimde iken gönderirdi. Bu nedenle Ümmü Seleme grubu bu konuyu gündeme getirip Ümmü Seleme’ye “Sen Hz. Peygamber'e (sav) söyle insanlarla konuşsun onlara ‘Her kim Hz.peygamber'e (sav) bir hediye vermek isterse Hz. Peygamber (sav) eşlerinden hangisinin evinde bulunursa bulunsun, hediyesini versin!’ diye söylesin” dediler. Ümmü Seleme kadınların kendisine söyledikleri bu sözü Hz. Peygamber’e iletti. Fakat Hz.peygamber (sav) ona hiçbir cevap vermedi. Ümmü Seleme grubundaki kadınlar, Ümmü Seleme’ye vaziyeti sorduklarında, o da “Hz.peygamber bana birşey söylemedi” diye cevap verdi. Onlar da kendisine “Hz. Peygamber ile bir kez daha konuş” dediler. O da Hz. Peygamber'in nöbeti kendisine geldiğinde, meseleyi Rasulullah’a arzetti. Fakat Hz. Peygamber bu sefer de ona bir şey söylemedi. Ümmü Seleme grubundaki kadınlar durumu Ümmü Seleme’ye sordular o da “Hz. Peygamber bana bir şey söylemedi” dedi. Onlar da Ümmü Seleme’ye “Hz. Peygamber sana bir cevap verinceye kadar konuş onunla” dediler. Ümmü Seleme’nin nöbeti gelip de Hz. Peygamber evine girince bu konuyu ona açtı. Bu defa Hz. Peygamber, Ümmü Seleme’ye “Sakın Ayşe hakkında söylenip de bana eziyet etme, bana Ayşe hariç hiç bir kadının örtüsü (yorganı) altında bulunduğum sırada vahiy gelmez” buyurdu. Hz. Ayşe şöyle devam etti: Ümmü Seleme “Yâ Rasûlallah, ben de sana ezâ vermekten Allah'a tevbe ediyorum” dedi. Sonra Ümmü Seleme grubundaki kadınlar Hz. Peygamber'in kızı Fatma’ya müracaat ettiler ve onu Hz. Peygamber'e gönderip “Yâ Rasulullah! Eşlerin Allah adına Ebu Bekir’in kızı hakkında senden adalet istiyorlar” demesini rica ettiler. Fatma da Hz. Peygamber’e bunları söyledi. Hz. Peygamber: “Ey kızcağızım! Benim her sevdiğimi sen sevmez misin?” diye sordu. Fatma da “Evet severim” dedi. Fatma kadınlara geri döndü ve onlara olup biteni haber verdi. Kadınlar “Ona tekrar müracaat et” dedilerse de o buna yanaşmadı. Bunun üzerine Ümmü Seleme grubu Zeyneb bt. Cahş’ı gönderdiler. Zeyneb, Rasulullah’a geldi ve ağır sözler sarf edip “Yâ Rasûlallah! Eşlerin Allah adına İbn Ebu Kuhâfe’nin kızı hakkında senden adalet istiyorlar” dedi. Ve sesini yükselterek, o sırada oturmakta olan Ayşe’ye saldırıya kadar ileri gitti de ona sövdü. Nihayet Rasulullah, karşılık verecek mi diye Ayşe’ye bakmaya başladı. Ravi Urve dedi ki: Bu sırada Ayşe, Zeyneb’e cevap vermek için söze başladı ve neticede onu susturdu. Aşye dedi ki: Bunun üzerine Peygamber (sav) bana baktı ve “Muhakkak ki o, Ebu Bekir’in kızıdır” dedi. Buhârî şöyle dedi: Fatma’nın kıssası olan son söz, Hişâm b. Urve, bir adam, ez-Zührî senediyle Muhammed b. Abdurrahman’dan zikredilmektedir. Ebu Mervan’ın Hişâm’dan nakline göre Urve “İnsanlar hediyelerini vermek için Ayşe’nin nöbet gününü araştırıyorlardı” demiştir. Ve yine Hişâm’ın, hem Kureyş'ten bir adam, hem de kölelerden bir adam vasıtası ile ez-Zührî’den nakline göre Muhammed b. Abdurrahman b. el-Hâris b. Hişam şöyle demiştir: “Ayşe, ben Hz. Peygamber’in yanında iken Fatma izin istedi dedi.”
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Hişam b. Urve arasında inkıta vardır.
Bana Abdülaziz b. Abdullah el-Âmirî el-Üveysî, ona İbrahim b. Sa'd, ona Salih, ona İbn Şihâb, ona Urve şöyle rivayet etmiştir: Urve, Âişe'ye "Eğer yetim kızlar hakkında adaleti yerine getiremeyeceğinizden korkarsanız, sizin için helâl olan (diğer) kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikâh edin..." (Nisâ, 3) ayetinin tefsirini sordu. Âişe (ra) şöyle cevap verdi: Ey kız kardeşimin oğlu, ayetteki "Yetimler" ile velisinin velayet ve vasiliği altında bulunup, mal hissesinde veliye ortak olan yetim kız kast edilmektedir. Bu yetimin malı ve güzelliği velisinin hoşuna gider. Bu sebeple velisi ona, mihrinde adaleti gözetmeden ve başkasının vereceği kadar mehir vermeden onunla evlenmek ister. İşte bu velilerin, kendi himayeleri altındaki yetime kızlarla, haklarında adalet gözetmeden ve onların mehirlerini en yüksek miktara yükseltmeden evlenmeleri yasaklanmış, yerine kendilerine helâl olan başka kadınlarla evlenmeleri emredilmiştir. Urve der ki: Âişe şöyle devam etti: Bu ayet indikten sonra insanlar Rasulullah'tan (sav) fetva istediler. Bunun üzerine Allah şu ayeti indirdi: "Kadınlar hakkında senden fetvâ istiyorlar. De ki: Size onlar hakkındaki hükmü Allah açıklıyor. Haklarını vermeksizin nikâhlamak istediğiniz yetim kızlar ile güçsüz ve korunmasız çocuklar hakkındaki hükümler ve yetimlerin hakkını âdil bir şekilde gözetmenize dair emirler, kitapta size okunuyor." (Nisâ, 127). Allah'ın bu ayette "Kitap'ta size karşı okunup duruyor" diye zikrettiği, surenin evvelinde geçen ve içinde "Eğer yetim kızlar hakkında adaleti yerine getiremeyeceğinizden korkarsanız, sizin için helâl olan diğer kadınlardan... nikâh ediniz" buyruğunun yer aldığı ayettir. Âişe der ki: Diğer ayette yer alan, Allah'ın "nikahlamayı istemediğiniz" buyruğu da herhangi birinizin himâyesi altında bulunan yetim kıza malı ve güzelliği az olduğu zaman rağbet göstermemesidir. Bu mal ve güzelliği az olan Öksüz kızlara rağbet etmediklerinden dolayı, malına ve güzelliğine rağbet ettikleri yetim kızları -adalete riayet etmedikçe- nikâhlamaları yetim velilerine yasaklandı.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Leys b. Sa'd arasında inkıta vardır.
Bize Hibbân b. Musa, ona Abdullah, ona Yunus, ona Zührî, ona Urve, ona da Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Rasulullah (sav) bir sefere gitmek istediğinde hanımları arasında kura çeker, hangisine kura çıkarsa, onunla sefere çıkardı. Yine Rasulullah (sav), gündüz ve gece vaktini hanımları arasında taksim ederdi. Sadece Sevde Hz. Peygamber'in (sav) hoşnutluğunu kazanmak üzere kendi gün ve gecesini Hz. Peygamber'in eşi Âişe'ye bağışlamıştı.