حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ وَهَنَّادٌ وَأَبُو كُرَيْبٍ وَأَحْمَدُ بْنُ مَنِيعٍ وَمَحْمُودُ بْنُ غَيْلاَنَ وَأَبُو عَمَّارٍ الْحُسَيْنُ بْنُ حُرَيْثٍ قَالُوا حَدَّثَنَا وَكِيعٌ عَنِ الأَعْمَشِ عَنْ حَبِيبِ بْنِ أَبِى ثَابِتٍ عَنْ عُرْوَةَ عَنْ عَائِشَةَ "أَنَّ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم قَبَّلَ بَعْضَ نِسَائِهِ ثُمَّ خَرَجَ إِلَى الصَّلاَةِ وَلَمْ يَتَوَضَّأْ . قَالَ: 'قُلْتُ مَنْ هِىَ إِلاَّ أَنْتِ' قَالَ : 'فَضَحِكَتْ'"
. قَالَ أَبُو عِيسَى وَقَدْ رُوِىَ نَحْوُ هَذَا عَنْ غَيْرِ وَاحِدٍ مِنْ أَهْلِ الْعِلْمِ مِنْ أَصْحَابِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم وَالتَّابِعِينَ . وَهُوَ قَوْلُ سُفْيَانَ الثَّوْرِىِّ وَأَهْلِ الْكُوفَةِ قَالُوا لَيْسَ فِى الْقُبْلَةِ وُضُوءٌ . وَقَالَ مَالِكُ بْنُ أَنَسٍ وَالأَوْزَاعِىُّ وَالشَّافِعِىُّ وَأَحْمَدُ وَإِسْحَاقُ فِى الْقُبْلَةِ وُضُوءٌ . وَهُوَ قَوْلُ غَيْرِ وَاحِدٍ مِنْ أَهْلِ الْعِلْمِ مِنْ أَصْحَابِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم وَالتَّابِعِينَ . وَإِنَّمَا تَرَكَ أَصْحَابُنَا حَدِيثَ عَائِشَةَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فِى هَذَا لأَنَّهُ لاَ يَصِحُّ عِنْدَهُمْ لِحَالِ الإِسْنَادِ . قَالَ وَسَمِعْتُ أَبَا بَكْرٍ الْعَطَّارَ الْبَصْرِىَّ يَذْكُرُ عَنْ عَلِىِّ بْنِ الْمَدِينِىِّ قَالَ ضَعَّفَ يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ الْقَطَّانُ هَذَا الْحَدِيثَ جِدًّا . وَقَالَ هُوَ شِبْهُ لاَ شَىْءَ . قَالَ وَسَمِعْتُ مُحَمَّدَ بْنَ إِسْمَاعِيلَ يُضَعِّفُ هَذَا الْحَدِيثَ وَقَالَ حَبِيبُ بْنُ أَبِى ثَابِتٍ لَمْ يَسْمَعْ مِنْ عُرْوَةَ . وَقَدْ رُوِىَ عَنْ إِبْرَاهِيمَ التَّيْمِىِّ عَنْ عَائِشَةَ أَنَّ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم قَبَّلَهَا وَلَمْ يَتَوَضَّأْ . وَهَذَا لاَ يَصِحُّ أَيْضًا . وَلاَ نَعْرِفُ لإِبْرَاهِيمَ التَّيْمِىِّ سَمَاعًا مِنْ عَائِشَةَ . وَلَيْسَ يَصِحُّ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فِى هَذَا الْبَابِ شَىْءٌ .
Bize Kuteybe [b. Said], Hennâd [b. Serî], Ebu Küreyb [Muhammed b. Alâ, Ahmed b. Menî, Mahmud b. Ğaylan, Ebu Ammar Huseyin b Hureys, onlara Vekî [b. Cerrah], ona A’meş [Süleyman b. Mihran], ona Habib b. Ebu Sabit, ona Urve [b. Zübeyr], ona da Aişe şöyle rivayet etti: "'Rasulullah (sav) bazı hanımlarını öper ve abdest almadan namaza çıkardı.' Urve der ki: 'Aişe’ye O hanım sende başkası değildir, dedim, o da güldü.'"
Ebu İsa [Tirmizî] der ki: 'sahabe ve tabiundan bir çok alimden benzer rivayetler gelmiştir. Süfyan es-Sevrî ve Küfeliler kişinin karısını öpmesinden dolayı abdest alması gerekmeyeceği görüşündedirler. Malik b. Enes, Evzâî, Şâfiî, Ahmed ve İshak, kişinin karısını öpmesinden dolayı abdest alması gerektiğini söylemişlerdir. sahabe ve tabiundan bir çok alimin görüşü de bu doğrultudadır. bizim arkadaşlarımız [Malik ve diğerleri] senedindeki bir kusurdan dolayı sahih kabul etmedikleri için Hz. Aişe’nin Rasulullah’tan (sav) rivayet ettiği bu hadisi terk etmişlerdir. Bana Ebu Bekir Attar el-Basrî, ona da Ali b. Medînî şöyle demiştir: 'Yahya b. Said el-Kattân bu hadisi zayıf bulmuş ve hiç hükmünde olduğunu söylemiştir.' Muhammed b. İsmail [Buhârî] bu hadisi çok zayıf görmüş ve 'Habib b. Ebu Sabit, Urve’den bir şey işitmemiştir' demiştir. İbrahim Teymî, Aişe’den, Rasulullah’ın (sav) kendisini öptüğünü ve abdest almadığını, nakletmiştir. Bu hadis de sahih değildir. Çünkü İbrahim Teymî’nin Ayşe’den hadis işittiğini bilmiyoruz. Bu konuda Rasulullah’tan (sav) sahih bir hadis rivayet edilmemiştir.
________________________________________
Açıklama: Tabakat kaynakları Habib b. Ebu Sabit'in Urve b. Zubeyr'den hadis işitmediğini ve bu hadisi Urve b. el-Müzenî'den rivayet etmiş olabileceğini ifade etmişlerdir. (Mizzî, Tehzîbu'l-Kemâl, Beyrut, 1400/1980, 20:41)
Öneri Formu
Hadis Id, No:
10221, T000086
Hadis:
حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ وَهَنَّادٌ وَأَبُو كُرَيْبٍ وَأَحْمَدُ بْنُ مَنِيعٍ وَمَحْمُودُ بْنُ غَيْلاَنَ وَأَبُو عَمَّارٍ الْحُسَيْنُ بْنُ حُرَيْثٍ قَالُوا حَدَّثَنَا وَكِيعٌ عَنِ الأَعْمَشِ عَنْ حَبِيبِ بْنِ أَبِى ثَابِتٍ عَنْ عُرْوَةَ عَنْ عَائِشَةَ "أَنَّ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم قَبَّلَ بَعْضَ نِسَائِهِ ثُمَّ خَرَجَ إِلَى الصَّلاَةِ وَلَمْ يَتَوَضَّأْ . قَالَ: 'قُلْتُ مَنْ هِىَ إِلاَّ أَنْتِ' قَالَ : 'فَضَحِكَتْ'"
. قَالَ أَبُو عِيسَى وَقَدْ رُوِىَ نَحْوُ هَذَا عَنْ غَيْرِ وَاحِدٍ مِنْ أَهْلِ الْعِلْمِ مِنْ أَصْحَابِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم وَالتَّابِعِينَ . وَهُوَ قَوْلُ سُفْيَانَ الثَّوْرِىِّ وَأَهْلِ الْكُوفَةِ قَالُوا لَيْسَ فِى الْقُبْلَةِ وُضُوءٌ . وَقَالَ مَالِكُ بْنُ أَنَسٍ وَالأَوْزَاعِىُّ وَالشَّافِعِىُّ وَأَحْمَدُ وَإِسْحَاقُ فِى الْقُبْلَةِ وُضُوءٌ . وَهُوَ قَوْلُ غَيْرِ وَاحِدٍ مِنْ أَهْلِ الْعِلْمِ مِنْ أَصْحَابِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم وَالتَّابِعِينَ . وَإِنَّمَا تَرَكَ أَصْحَابُنَا حَدِيثَ عَائِشَةَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فِى هَذَا لأَنَّهُ لاَ يَصِحُّ عِنْدَهُمْ لِحَالِ الإِسْنَادِ . قَالَ وَسَمِعْتُ أَبَا بَكْرٍ الْعَطَّارَ الْبَصْرِىَّ يَذْكُرُ عَنْ عَلِىِّ بْنِ الْمَدِينِىِّ قَالَ ضَعَّفَ يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ الْقَطَّانُ هَذَا الْحَدِيثَ جِدًّا . وَقَالَ هُوَ شِبْهُ لاَ شَىْءَ . قَالَ وَسَمِعْتُ مُحَمَّدَ بْنَ إِسْمَاعِيلَ يُضَعِّفُ هَذَا الْحَدِيثَ وَقَالَ حَبِيبُ بْنُ أَبِى ثَابِتٍ لَمْ يَسْمَعْ مِنْ عُرْوَةَ . وَقَدْ رُوِىَ عَنْ إِبْرَاهِيمَ التَّيْمِىِّ عَنْ عَائِشَةَ أَنَّ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم قَبَّلَهَا وَلَمْ يَتَوَضَّأْ . وَهَذَا لاَ يَصِحُّ أَيْضًا . وَلاَ نَعْرِفُ لإِبْرَاهِيمَ التَّيْمِىِّ سَمَاعًا مِنْ عَائِشَةَ . وَلَيْسَ يَصِحُّ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فِى هَذَا الْبَابِ شَىْءٌ .
Tercemesi:
Bize Kuteybe [b. Said], Hennâd [b. Serî], Ebu Küreyb [Muhammed b. Alâ, Ahmed b. Menî, Mahmud b. Ğaylan, Ebu Ammar Huseyin b Hureys, onlara Vekî [b. Cerrah], ona A’meş [Süleyman b. Mihran], ona Habib b. Ebu Sabit, ona Urve [b. Zübeyr], ona da Aişe şöyle rivayet etti: "'Rasulullah (sav) bazı hanımlarını öper ve abdest almadan namaza çıkardı.' Urve der ki: 'Aişe’ye O hanım sende başkası değildir, dedim, o da güldü.'"
Ebu İsa [Tirmizî] der ki: 'sahabe ve tabiundan bir çok alimden benzer rivayetler gelmiştir. Süfyan es-Sevrî ve Küfeliler kişinin karısını öpmesinden dolayı abdest alması gerekmeyeceği görüşündedirler. Malik b. Enes, Evzâî, Şâfiî, Ahmed ve İshak, kişinin karısını öpmesinden dolayı abdest alması gerektiğini söylemişlerdir. sahabe ve tabiundan bir çok alimin görüşü de bu doğrultudadır. bizim arkadaşlarımız [Malik ve diğerleri] senedindeki bir kusurdan dolayı sahih kabul etmedikleri için Hz. Aişe’nin Rasulullah’tan (sav) rivayet ettiği bu hadisi terk etmişlerdir. Bana Ebu Bekir Attar el-Basrî, ona da Ali b. Medînî şöyle demiştir: 'Yahya b. Said el-Kattân bu hadisi zayıf bulmuş ve hiç hükmünde olduğunu söylemiştir.' Muhammed b. İsmail [Buhârî] bu hadisi çok zayıf görmüş ve 'Habib b. Ebu Sabit, Urve’den bir şey işitmemiştir' demiştir. İbrahim Teymî, Aişe’den, Rasulullah’ın (sav) kendisini öptüğünü ve abdest almadığını, nakletmiştir. Bu hadis de sahih değildir. Çünkü İbrahim Teymî’nin Ayşe’den hadis işittiğini bilmiyoruz. Bu konuda Rasulullah’tan (sav) sahih bir hadis rivayet edilmemiştir.
________________________________________
Açıklama:
Tabakat kaynakları Habib b. Ebu Sabit'in Urve b. Zubeyr'den hadis işitmediğini ve bu hadisi Urve b. el-Müzenî'den rivayet etmiş olabileceğini ifade etmişlerdir. (Mizzî, Tehzîbu'l-Kemâl, Beyrut, 1400/1980, 20:41)
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Tahâret 63, 1/133
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Urve b. Zübeyr el-Esedî (Urve b. Zübeyr b. Avvam b. Huveylid b. Esed)
3. Habib b. Ebu Sabit el-Esedî (Habib b. Kays b. Dinar)
4. Ebu Muhammed Süleyman b. Mihran el-A'meş (Süleyman b. Mihran)
5. Ebu Süfyan Veki' b. Cerrah er-Ruâsî (Veki' b. Cerrah b. Melih b. Adî)
6. Ebu Recâ Kuteybe b. Said es-Sekafi (Kuteybe b. Said b. Cemil b. Tarif)
Konular:
Abdest, bozmayan şeyler
Abdest, eşini öpmesi nedeniyle abdest gerekir mi?
Hz. Peygamber, hanımlarıyla ilişkileri
KTB, ABDEST
Bize Abd b. Humeyd, ona Abdürrezzak, ona Ma’mer, ona ez-Zührî , ona Ubeydullah b. Abdullah b. Ebî Sevr, ona da İbn Abbas (ra) şöyle rivayet etti:
“Ben, Kur’ân-ı Kerim’de; ‘İkiniz de tevbe ederseniz ne âlâ!.. Çünkü ikinizin de kalpleri eğrildi’ (Tahrîm, 66/4) meâlideki âyette işaret edilen Rasûlullah’ın (sav) hanımlarından ikisinin kimler olduğunu Hz. Ömer’e sormayı çok istiyordum. Nihâyet Hz. Ömer, hac seyahatine çıktı. Ben de onunla beraber hacca gittim. Yolda Hz. Ömer’e bir mataradan su döktüm, abdest aldı. Dedim ki:
“- Ey mü’minlerin Emîri! Yüce Mevlâ’nın haklarında ‘İkiniz de tevbe ederseniz ne güzel!. Çünkü ikinizin de kalpleri eğrildi. Ama Peygamber’e karşı bir dayanışma içine girecek olursanız, bilin ki herkesten önce Allah onun dostu ve koruyucusudur…’ buyurduğu, Rasûlullah’ın (as.) hanımlarından ikisi, hangileridir?”
“- Hayret sana, ey Abbas’ın oğlu!” dedi.
Zührî şöyle dedi: “Vallahi Ömer, İbn Abbas’ın bu sorusundan hoşlanmadı, ama gerçeği de gizlemedi.”
Hz. Ömer bana, “Onlar, Âişe ile Hafsa’dır” dedi ve sonra hadisi bana anlatmaya başladı:
“Biz Kureyş kabilesi, kadınlara hükmeden bir millettik. Medîne’ye gelince, burada kendilerine kadınların hükmettiği bir halk bulduk. Bizim kadınlarımız da, onların kadınlarından bu hâli öğrenmeye başladılar. Bir gün karıma kızmıştım. Baktım ki karım da bana karşılık veriyor. Onun bana karşılık vermesini garipseyince de,
“- Benim sana karşılık vermemi neden garipsiyorsun? Vallahi Rasûlullah’ın (sav) hanımları da, O’na karşılık veriyorlar. Bazen onlardan biri, geceye kadar bütün gün Rasûlullah’a (sav) dargın kalıyor.” dedi.
Bunu duyunca ben kendi kendime, “Bunu yapan mutlaka perişan olur ve hüsrana uğrar” dedim.
Benim evim, Avâlî’de, Ümeyye oğulları mahallesinde idi. Ensârdan bir komşum vardı. Onunla nöbetleşe Rasûlullah’ın (as.) yanına giderdik. Bir gün o gidiyor ve bana o gün inen vahyi ve diğer haberleri getiriyor, bir gün ben gidiyor ve ben de ona aynı şeyleri getiriyordum. O sırada bizler, Gassanlılar’ın, bizimle savaşmak için atlarını nallattıkları haberini konuşuyorduk. O gün arkadaşım yatsı vakti gelip kapımı çaldı. Ben de çıktım. Bana dedi ki:
“- Büyük bir şey oldu!”
“- Ne oldu? Yoksa Gassanlılar mı saldırdı?”
“- Hayır! Daha büyük ve daha korkunç bir şey!.. Rasûlullah (sav) hanımlarını boşadı!”
Bunu duyunca içimden, “Hafsa perişan oldu ve hüsrana uğradı. Zaten bunun olacağını tahmin ediyordum” dedim.
Sabah namazını kılınca giyindim, sonra (Medîne’ye) indim, Hafsa’nın yanına girdim. Hafsa ağlıyordu. Dedim ki:
“- Rasûlullah (as.) sizleri boşadı mı?”
“- Bilmiyorum, işte şu hücreye çekildi.”
Bunun üzerine Rasûlullah’ın (sav) siyah uşağını buldum. Ona;
“- Ömer için Rasûlullah’tan (sav) izin iste!” dedim. Uşak içeri girdi, sonra çıktı ve dedi ki:
“- Seni söyledim, bir şey demedi.”
Bunun üzerine Mescide gittim, minberin yanına vardım. Orada bir gurup insan oturmuş ağlıyorlardu. Bir müddet oturdum. Sonra dayanamadım, tekrar gidip uşağı buldum. Yine;
“- Ömer için izin iste!” dedim. Uşak içeri girdi, sonra çıktı ve;
“- Seni söyledim, ama yine ses çıkarmadı” dedi.
Tekrar Mescide gittim, bir müddet oturdum, sonra yine dayanamadım, gidio uşağı buldum ve kendisine,
“- Ömer için izin iste!” dedim. Uşak içeri girdi, sonra çıktı ve;
“- Seni söyledim, ama bir şey söylemedi” dedi.
Artık dönüp oradan ayrıldım. Az sonra baktım, uşak beni çağırıyor:
“- Gir, sana izin verdi!”
İçeri girdim, baktım ki Rasûlullah (sav) kuru bir hasıra yaslanmış, vücuduna hasırın izleri çıkmış:
“- Ey Allah’ın Rasûlü, hanımlarını boşadın mı?” dedim. Hz. Peygamber,
“- Hayır!” dedi. Ben sevinçten ‘Allahu Ekber!’ dedim ve şöyle devam ettim:
“- Ey Allah’ın Rasûlü, bilirsiniz ki biz Kureyşliler, kadınlara hükmederdik. Medîne’ye gelince, burada kadınların kendilerine üstün geldiği bir millet bulduk. Bizim kadınlarımız da bu adeti onların hanımlarından öğrenmeye başladılar. Bir gün karıma kızmıştım, baktım ki o da bana karşılık veriyor. Ben onun bu hâlini garipseyince, bana,
“- Neden hayret ediyorsun? Vallahi Hz. Peygamber'in (sav) hanımları bile ona karşılık veriyorlar, hatta onlardan biri geceye kadar bütün günü ona dargın olarak geçiriyor” dedi. Bu söz üzerine hemen Hafsa’ya gittim ve ona,
“- Siz, Rasûlullah'a (sav) karşılık veriyor musunuz?” diye sordum. O da,
“- Evet. Hatta bizden biri geceye kadar bütün günü ona dargın olarak geçiriyor” dedi. Ben de,
“- Sizden bunu kim yapmışsa mahvolmuş ve hüsrana uğramış demektir. Herhangi biriniz, Rasûlullah'ın (sav) gazabından dolayı Allah’ın gazabına uğramaktan ve helâk olmaktan emin mi oldu?” dedim.
Bunun üzerine Rasûlullah (sav) gülümsedi.
Hz. Ömer şöyle devam eder: Hafsa’ya şöyle dedim:
“- (Kızım) sakın Rasûlullah’a (sav) karşılık verme! O’ndan bir şey isteme! Bir ihtiyacın olursa benden iste! Senden daha güzel ve Rasûlullah’a (sav) daha sevgili olan ortağının durumu -Hz. Âişe’yi kastediyor- sakın seni aldatmasın!”
Bunu duyunca Rasûlullah (sav) tekrar gülümsedi. Bundan cesaret alarak,
“- Ey Allah’ın Rasûlü, yanına oturabilir miyim?” dedim.
“- Olur!” dedi. Ben de oturdum. Başımı kaldırıp odaya baktım, vallahi orada üç adet deriden başka göze dokunur hiç bir şey göremedim. Dedim ki:
“- Ey Allah’ın Rasûlü, ümmetine genişlik vermesi için Allah’a duâ etseniz… O, kendisine ibâdet etmedikleri halde Rumlar’a ve İranlılar’a genişlik verdi.”
Bunun üzerine Rasûlullah (sav) doğrulup oturdu, sonra şöyle buyurdu:
“- Ey Hattab’ın oğlu! Onlara sadece dünya hayatından geçici birtakım güzelliklerin verilmesi, seni şüpheye mi düşürdü?”
Hz. Ömer, anlatmaya devam ediyor:
“Rasûlullah (sav), zevcelerine kızmış ve bir ay onların yanına girmeyeceğine yemin etmişti. Cenâb-ı Hak bundan dolayı kendisini ikaz etmiş ve yeminine kefaret vermesini emretmişti.”
Zührî dedi ki: Urve bana, Hz. Âişe’nin şöyle dediğini haber verdi:
“Yirmi dokuz gece geçince Rasûlullah (sav) bana geldi, hanımlarını dolaşmaya benden başladı. Bana,
“- Ya Âişe! Ben sana bir şey söyleyeceğim; ama annene ve babana danışmadan hemen bir karar verme!” dedi ve şu âyeti okudu:
“Ey peygamber! Eşlerine şöyle de: Eğer dünya hayatını ve güzelliklerini istiyorsanız gelin size bir şeyler vereyim sonra da güzellikle sizi serbest bırakayım. Yok eğer Allah’ı, rasûlünü ve âhiret yurdunu istiyorsanız şunu bilin ki Allah, içinizden iyiliği seçenlere büyük bir ödül hazırlamıştır.” (Ahzâb, 33/28-29).
Hz. Âişe, “Vallahi Rasûlullah (sav), ebeveynimin, kendisinden ayrılmamı istemeyeceklerini mutlaka biliyordu” dedi. Sonra şöyle söyledi: Rasûlullah’a (as.) dedim ki:
“- Bunun için mi anneme babama danışacakmışım?! Ben Allah’ı, Rasûlünü ve âhiret yurdunu istiyorum.”
Ma’mer şöyle dedi: Bana Eyyub, Hz. Âişe’nin Rasûlullah’a (sav) şöyle söylediğini haber verdi:
“- Ey Allah’ın Rasûlü, benim seni tercih ettiğimi diğer hanımlarına söyleme!”
Rasûlullah (sav) da ona:
“- Yüce Allah beni mübelliğ olarak gönderdi, inatçı olarak değil” buyurdu.
Tirmizî dedi ki: Bu hadis, hasen-sahihtir. İbn Abbas’tan çok değişik tariklerle rivayet edilmiştir.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
19915, T003318
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ بْنُ حُمَيْدٍ أَخْبَرَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ عَنْ مَعْمَرٍ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِى ثَوْرٍ قَالَ سَمِعْتُ ابْنَ عَبَّاسٍ رضى الله عنهما يَقُولُ : لَمْ أَزَلْ حَرِيصًا أَنْ أَسْأَلَ عُمَرَ عَنِ الْمَرْأَتَيْنِ مِنْ أَزْوَاجِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم اللَّتَيْنِ قَالَ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ ( إِنْ تَتُوبَا إِلَى اللَّهِ فَقَدْ صَغَتْ قُلُوبُكُمَا ) حَتَّى حَجَّ عُمَرُ وَحَجَجْتُ مَعَهُ فَصَبَبْتُ عَلَيْهِ مِنَ الإِدَاوَةِ فَتَوَضَّأَ فَقُلْتُ: يَا أَمِيرَ الْمُؤْمِنِينَ مَنِ الْمَرْأَتَانِ مِنْ أَزْوَاجِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم اللَّتَانِ قَالَ اللَّهُ ( إِنْ تَتُوبَا إِلَى اللَّهِ فَقَدْ صَغَتْ قُلُوبُكُمَا وَإِنْ تَظَاهَرَا عَلَيْهِ فَإِنَّ اللَّهَ هُوَ مَوْلاَهُ ) فَقَالَ لِى وَاعَجَبًا لَكَ يَا ابْنَ عَبَّاسٍ! قَالَ الزُّهْرِىُّ: وَكَرِهَ وَاللَّهِ مَا سَأَلَهُ عَنْهُ وَلَمْ يَكْتُمْهُ فَقَالَ لِى هِىَ عَائِشَةُ وَحَفْصَةُ قَالَ: ثُمَّ أَنْشَأَ يُحَدِّثُنِى الْحَدِيثَ فَقَالَ كُنَّا مَعْشَرَ قُرَيْشٍ نَغْلِبُ النِّسَاءَ فَلَمَّا قَدِمْنَا الْمَدِينَةَ وَجَدْنَا قَوْمًا تَغْلِبُهُمْ نِسَاؤُهُمْ فَطَفِقَ نِسَاؤُنَا يَتَعَلَّمْنَ مِنْ نِسَائِهِمْ فَتَغَضَّبْتُ عَلَى امْرَأَتِى يَوْمًا فَإِذَا هِىَ تُرَاجِعُنِى فَأَنْكَرْتُ أَنْ تُرَاجِعَنِى فَقَالَتْ: مَا تُنْكِرُ مِنْ ذَلِكَ؟ فَوَاللَّهِ إِنَّ أَزْوَاجَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم لَيُرَاجِعْنَهُ وَتَهْجُرُهُ إِحْدَاهُنَّ الْيَوْمَ إِلَى اللَّيْلِ . قَالَ قُلْتُ فِى نَفْسِى قَدْ خَابَتْ مَنْ فَعَلَتْ ذَلِكَ مِنْهُنَّ وَخَسِرَتْ . قَالَ وَكَانَ مَنْزِلِى بِالْعَوَالِى فِى بَنِى أُمَيَّةَ وَكَانَ لِى جَارٌ مِنَ الأَنْصَارِ كُنَّا نَتَنَاوَبُ النُّزُولَ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَيَنْزِلُ يَوْمًا فَيَأْتِينِى بِخَبَرِ الْوَحْىِ وَغَيْرِهِ وَأَنْزِلُ يَوْمًا فَآتِيهِ بِمِثْلِ ذَلِكَ . قَالَ وَكُنَّا نُحَدِّثُ أَنَّ غَسَّانَ تُنْعِلُ الْخَيْلَ لِتَغْزُوَنَا . قَالَ فَجَاءَنِى يَوْمًا عِشَاءً فَضَرَبَ عَلَى الْبَابَ فَخَرَجْتُ إِلَيْهِ فَقَالَ: حَدَثَ أَمْرٌ عَظِيمٌ . قُلْتُ أَجَاءَتْ غَسَّانُ؟ قَالَ أَعْظَمُ مِنْ ذَلِكَ طَلَّقَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم نِسَاءَهُ . قَالَ قُلْتُ فِى نَفْسِى قَدْ خَابَتْ حَفْصَةُ وَخَسِرَتْ قَدْ كُنْتُ أَظُنُّ هَذَا كَائِنًا : قَالَ فَلَمَّا صَلَّيْتُ الصُّبْحَ شَدَدْتُ عَلَىَّ ثِيَابِى ثُمَّ انْطَلَقْتُ حَتَّى دَخَلْتُ عَلَى حَفْصَةَ فَإِذَا هِىَ تَبْكِى فَقُلْتُ أَطَلَّقَكُنَّ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم ؟ قَالَتْ لاَ أَدْرِى هُوَ ذَا مُعْتَزِلٌ فِى هَذِهِ الْمَشْرُبَةِ . قَالَ فَانْطَلَقْتُ فَأَتَيْتُ غُلاَمًا أَسْوَدَ فَقُلْتُ اسْتَأْذِنْ لِعُمَرَ . قَالَ فَدَخَلَ ثُمَّ خَرَجَ إِلَىَّ . قَالَ قَدْ ذَكَرْتُكَ لَهُ فَلَمْ يَقُلْ شَيْئًا . قَالَ فَانْطَلَقْتُ إِلَى الْمَسْجِدِ فَإِذَا حَوْلَ الْمِنْبَرِ نَفَرٌ يَبْكُونَ فَجَلَسْتُ إِلَيْهِمْ ثُمَّ غَلَبَنِى مَا أَجِدُ فَأَتَيْتُ الْغُلاَمَ فَقُلْتُ اسْتَأْذِنْ لِعُمَرَ . فَدَخَلَ ثُمَّ خَرَجَ إِلَىَّ فَقَالَ قَدْ ذَكَرْتُكَ لَهُ فَلَمْ يَقُلْ شَيْئًا . قَالَ فَانْطَلَقْتُ إِلَى الْمَسْجِدِ أَيْضًا فَجَلَسْتُ ثُمَّ غَلَبَنِى مَا أَجِدُ فَأَتَيْتُ الْغُلاَمَ فَقُلْتُ اسْتَأْذِنْ لِعُمَرَ . فَدَخَلَ ثُمَّ خَرَجَ إِلَىَّ فَقَالَ قَدْ ذَكَرْتُكَ لَهُ فَلَمْ يَقُلْ شَيْئًا . قَالَ فَوَلَّيْتُ مُنْطَلِقًا فَإِذَا الْغُلاَمُ يَدْعُونِى فَقَالَ ادْخُلْ فَقَدْ أُذِنَ لَكَ فَدَخَلْتُ فَإِذَا النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم مُتَّكِئٌ عَلَى رَمْلٍ حَصِيرٍ قَدْ رَأَيْتُ أَثَرَهُ فِى جَنْبِهِ فَقُلْتُ : يَا رَسُولَ اللَّهِ أَطَلَّقْتَ نِسَاءَكَ ؟ قَالَ لاَ . قُلْتُ اللَّهُ أَكْبَرُ لَقَدْ رَأَيْتُنَا يَا رَسُولَ اللَّهِ وَنَحْنُ مَعْشَرَ قُرَيْشٍ نَغْلِبُ النِّسَاءَ فَلَمَّا قَدِمْنَا الْمَدِينَةَ وَجَدْنَا قَوْمًا تَغْلِبُهُمْ نِسَاؤُهُمْ فَطَفِقَ نِسَاؤُنَا يَتَعَلَّمْنَ مِنْ نِسَائِهِمْ فَتَغَضَّبْتُ يَوْمًا عَلَى امْرَأَتِى فَإِذَا هِىَ تُرَاجِعُنِى فَأَنْكَرْتُ ذَلِكَ فَقَالَتْ: مَا تُنْكِرُ؟ فَوَاللَّهِ إِنَّ أَزْوَاجَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم لَيُرَاجِعْنَهُ وَتَهْجُرُهُ إِحْدَاهُنَّ الْيَوْمَ إِلَى اللَّيْلِ . قَالَ فَقُلْتُ لِحَفْصَةَ: أَتُرَاجِعِينَ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم؟ قَالَتْ نَعَمْ وَتَهْجُرُهُ إِحْدَانَا الْيَوْمَ إِلَى اللَّيْلِ . فَقُلْتُ قَدْ خَابَتْ مَنْ فَعَلَتْ ذَلِكَ مِنْكُنَّ وَخَسِرَتْ أَتَأْمَنُ إِحْدَاكُنَّ أَنْ يَغْضَبَ اللَّهُ عَلَيْهَا لِغَضَبِ رَسُولِهِ فَإِذَا هِىَ قَدْ هَلَكَتْ؟ فَتَبَسَّمَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم . قَالَ فَقُلْتُ لِحَفْصَةَ لاَ تُرَاجِعِى رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَلاَ تَسْأَلِيهِ شَيْئًا وَسَلِينِى مَا بَدَا لَكِ وَلاَ يَغُرَّنَّكِ إنْ كَانَتْ صَاحِبَتُكِ أَوْسَمَ مِنْكِ وَأَحَبَّ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم . قَالَ فَتَبَسَّمَ أُخْرَى فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَسْتَأْنِسُ قَالَ « نَعَمْ » . قَالَ فَرَفَعْتُ رَأْسِى فَمَا رَأَيْتُ فِى الْبَيْتِ إِلاَّ أَهَبَةً ثَلاَثَةً . قَالَ فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ ادْعُ اللَّهَ أَنْ يُوَسِّعَ عَلَى أُمَّتِكَ فَقَدْ وَسَّعَ عَلَى فَارِسَ وَالرُّومِ وَهُمْ لاَ يَعْبُدُونَهُ . فَاسْتَوَى جَالِسًا فَقَالَ « أَوَفِى شَكٍّ أَنْتَ يَا ابْنَ الْخَطَّابِ أُولَئِكَ قَوْمٌ عُجِّلَتْ لَهُمْ طَيِّبَاتُهُمْ فِى الْحَيَاةِ الدُّنْيَا » . قَالَ وَكَانَ أَقْسَمَ أَنْ لاَ يَدْخُلَ عَلَى نِسَائِهِ شَهْرًا فَعَاتَبَهُ اللَّهُ فِى ذَلِكَ وَجَعَلَ لَهُ كَفَّارَةَ الْيَمِينِ . قَالَ الزُّهْرِىُّ فَأَخْبَرَنِى عُرْوَةُ عَنْ عَائِشَةَ قَالَتْ : فَلَمَّا مَضَتْ تِسْعٌ وَعِشْرُونَ دَخَلَ عَلَىَّ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم بَدَأَ بِى فَقَالَ « يَا عَائِشَةُ إِنِّى ذَاكِرٌ لَكِ شَيْئًا فَلاَ تَعْجَلِى حَتَّى تَسْتَأْمِرِى أَبَوَيْكِ » . قَالَتْ ثُمَّ قَرَأَ هَذِهِ الآيَةَ ( يَا أَيُّهَا النَّبِىُّ قُلْ لأَزْوَاجِكَ ) الآيَةَ . قَالَتْ عَلِمَ وَاللَّهِ أَنَّ أَبَوَىَّ لَمْ يَكُونَا يَأْمُرَانِى بِفِرَاقِهِ فَقُلْتُ أَفِى هَذَا أَسْتَأْمِرُ أَبَوَىَّ ؟ فَإِنِّى أُرِيدُ اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَالدَّارَ الآخِرَةَ . قَالَ مَعْمَرٌ فَأَخْبَرَنِى أَيُّوبُ أَنَّ عَائِشَةَ قَالَتْ لَهُ: يَا رَسُولَ اللَّهِ لاَ تُخْبِرْ أَزْوَاجَكَ أَنِّى اخْتَرْتُكَ . فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « إِنَّمَا بَعَثَنِى اللَّهُ مُبَلِّغًا وَلَمْ يَبْعَثْنِى مُتَعَنِّتًا » . قَالَ هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ. قَدْ رُوِىَ مِنْ غَيْرِ وَجْهٍ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ .
Tercemesi:
Bize Abd b. Humeyd, ona Abdürrezzak, ona Ma’mer, ona ez-Zührî , ona Ubeydullah b. Abdullah b. Ebî Sevr, ona da İbn Abbas (ra) şöyle rivayet etti:
“Ben, Kur’ân-ı Kerim’de; ‘İkiniz de tevbe ederseniz ne âlâ!.. Çünkü ikinizin de kalpleri eğrildi’ (Tahrîm, 66/4) meâlideki âyette işaret edilen Rasûlullah’ın (sav) hanımlarından ikisinin kimler olduğunu Hz. Ömer’e sormayı çok istiyordum. Nihâyet Hz. Ömer, hac seyahatine çıktı. Ben de onunla beraber hacca gittim. Yolda Hz. Ömer’e bir mataradan su döktüm, abdest aldı. Dedim ki:
“- Ey mü’minlerin Emîri! Yüce Mevlâ’nın haklarında ‘İkiniz de tevbe ederseniz ne güzel!. Çünkü ikinizin de kalpleri eğrildi. Ama Peygamber’e karşı bir dayanışma içine girecek olursanız, bilin ki herkesten önce Allah onun dostu ve koruyucusudur…’ buyurduğu, Rasûlullah’ın (as.) hanımlarından ikisi, hangileridir?”
“- Hayret sana, ey Abbas’ın oğlu!” dedi.
Zührî şöyle dedi: “Vallahi Ömer, İbn Abbas’ın bu sorusundan hoşlanmadı, ama gerçeği de gizlemedi.”
Hz. Ömer bana, “Onlar, Âişe ile Hafsa’dır” dedi ve sonra hadisi bana anlatmaya başladı:
“Biz Kureyş kabilesi, kadınlara hükmeden bir millettik. Medîne’ye gelince, burada kendilerine kadınların hükmettiği bir halk bulduk. Bizim kadınlarımız da, onların kadınlarından bu hâli öğrenmeye başladılar. Bir gün karıma kızmıştım. Baktım ki karım da bana karşılık veriyor. Onun bana karşılık vermesini garipseyince de,
“- Benim sana karşılık vermemi neden garipsiyorsun? Vallahi Rasûlullah’ın (sav) hanımları da, O’na karşılık veriyorlar. Bazen onlardan biri, geceye kadar bütün gün Rasûlullah’a (sav) dargın kalıyor.” dedi.
Bunu duyunca ben kendi kendime, “Bunu yapan mutlaka perişan olur ve hüsrana uğrar” dedim.
Benim evim, Avâlî’de, Ümeyye oğulları mahallesinde idi. Ensârdan bir komşum vardı. Onunla nöbetleşe Rasûlullah’ın (as.) yanına giderdik. Bir gün o gidiyor ve bana o gün inen vahyi ve diğer haberleri getiriyor, bir gün ben gidiyor ve ben de ona aynı şeyleri getiriyordum. O sırada bizler, Gassanlılar’ın, bizimle savaşmak için atlarını nallattıkları haberini konuşuyorduk. O gün arkadaşım yatsı vakti gelip kapımı çaldı. Ben de çıktım. Bana dedi ki:
“- Büyük bir şey oldu!”
“- Ne oldu? Yoksa Gassanlılar mı saldırdı?”
“- Hayır! Daha büyük ve daha korkunç bir şey!.. Rasûlullah (sav) hanımlarını boşadı!”
Bunu duyunca içimden, “Hafsa perişan oldu ve hüsrana uğradı. Zaten bunun olacağını tahmin ediyordum” dedim.
Sabah namazını kılınca giyindim, sonra (Medîne’ye) indim, Hafsa’nın yanına girdim. Hafsa ağlıyordu. Dedim ki:
“- Rasûlullah (as.) sizleri boşadı mı?”
“- Bilmiyorum, işte şu hücreye çekildi.”
Bunun üzerine Rasûlullah’ın (sav) siyah uşağını buldum. Ona;
“- Ömer için Rasûlullah’tan (sav) izin iste!” dedim. Uşak içeri girdi, sonra çıktı ve dedi ki:
“- Seni söyledim, bir şey demedi.”
Bunun üzerine Mescide gittim, minberin yanına vardım. Orada bir gurup insan oturmuş ağlıyorlardu. Bir müddet oturdum. Sonra dayanamadım, tekrar gidip uşağı buldum. Yine;
“- Ömer için izin iste!” dedim. Uşak içeri girdi, sonra çıktı ve;
“- Seni söyledim, ama yine ses çıkarmadı” dedi.
Tekrar Mescide gittim, bir müddet oturdum, sonra yine dayanamadım, gidio uşağı buldum ve kendisine,
“- Ömer için izin iste!” dedim. Uşak içeri girdi, sonra çıktı ve;
“- Seni söyledim, ama bir şey söylemedi” dedi.
Artık dönüp oradan ayrıldım. Az sonra baktım, uşak beni çağırıyor:
“- Gir, sana izin verdi!”
İçeri girdim, baktım ki Rasûlullah (sav) kuru bir hasıra yaslanmış, vücuduna hasırın izleri çıkmış:
“- Ey Allah’ın Rasûlü, hanımlarını boşadın mı?” dedim. Hz. Peygamber,
“- Hayır!” dedi. Ben sevinçten ‘Allahu Ekber!’ dedim ve şöyle devam ettim:
“- Ey Allah’ın Rasûlü, bilirsiniz ki biz Kureyşliler, kadınlara hükmederdik. Medîne’ye gelince, burada kadınların kendilerine üstün geldiği bir millet bulduk. Bizim kadınlarımız da bu adeti onların hanımlarından öğrenmeye başladılar. Bir gün karıma kızmıştım, baktım ki o da bana karşılık veriyor. Ben onun bu hâlini garipseyince, bana,
“- Neden hayret ediyorsun? Vallahi Hz. Peygamber'in (sav) hanımları bile ona karşılık veriyorlar, hatta onlardan biri geceye kadar bütün günü ona dargın olarak geçiriyor” dedi. Bu söz üzerine hemen Hafsa’ya gittim ve ona,
“- Siz, Rasûlullah'a (sav) karşılık veriyor musunuz?” diye sordum. O da,
“- Evet. Hatta bizden biri geceye kadar bütün günü ona dargın olarak geçiriyor” dedi. Ben de,
“- Sizden bunu kim yapmışsa mahvolmuş ve hüsrana uğramış demektir. Herhangi biriniz, Rasûlullah'ın (sav) gazabından dolayı Allah’ın gazabına uğramaktan ve helâk olmaktan emin mi oldu?” dedim.
Bunun üzerine Rasûlullah (sav) gülümsedi.
Hz. Ömer şöyle devam eder: Hafsa’ya şöyle dedim:
“- (Kızım) sakın Rasûlullah’a (sav) karşılık verme! O’ndan bir şey isteme! Bir ihtiyacın olursa benden iste! Senden daha güzel ve Rasûlullah’a (sav) daha sevgili olan ortağının durumu -Hz. Âişe’yi kastediyor- sakın seni aldatmasın!”
Bunu duyunca Rasûlullah (sav) tekrar gülümsedi. Bundan cesaret alarak,
“- Ey Allah’ın Rasûlü, yanına oturabilir miyim?” dedim.
“- Olur!” dedi. Ben de oturdum. Başımı kaldırıp odaya baktım, vallahi orada üç adet deriden başka göze dokunur hiç bir şey göremedim. Dedim ki:
“- Ey Allah’ın Rasûlü, ümmetine genişlik vermesi için Allah’a duâ etseniz… O, kendisine ibâdet etmedikleri halde Rumlar’a ve İranlılar’a genişlik verdi.”
Bunun üzerine Rasûlullah (sav) doğrulup oturdu, sonra şöyle buyurdu:
“- Ey Hattab’ın oğlu! Onlara sadece dünya hayatından geçici birtakım güzelliklerin verilmesi, seni şüpheye mi düşürdü?”
Hz. Ömer, anlatmaya devam ediyor:
“Rasûlullah (sav), zevcelerine kızmış ve bir ay onların yanına girmeyeceğine yemin etmişti. Cenâb-ı Hak bundan dolayı kendisini ikaz etmiş ve yeminine kefaret vermesini emretmişti.”
Zührî dedi ki: Urve bana, Hz. Âişe’nin şöyle dediğini haber verdi:
“Yirmi dokuz gece geçince Rasûlullah (sav) bana geldi, hanımlarını dolaşmaya benden başladı. Bana,
“- Ya Âişe! Ben sana bir şey söyleyeceğim; ama annene ve babana danışmadan hemen bir karar verme!” dedi ve şu âyeti okudu:
“Ey peygamber! Eşlerine şöyle de: Eğer dünya hayatını ve güzelliklerini istiyorsanız gelin size bir şeyler vereyim sonra da güzellikle sizi serbest bırakayım. Yok eğer Allah’ı, rasûlünü ve âhiret yurdunu istiyorsanız şunu bilin ki Allah, içinizden iyiliği seçenlere büyük bir ödül hazırlamıştır.” (Ahzâb, 33/28-29).
Hz. Âişe, “Vallahi Rasûlullah (sav), ebeveynimin, kendisinden ayrılmamı istemeyeceklerini mutlaka biliyordu” dedi. Sonra şöyle söyledi: Rasûlullah’a (as.) dedim ki:
“- Bunun için mi anneme babama danışacakmışım?! Ben Allah’ı, Rasûlünü ve âhiret yurdunu istiyorum.”
Ma’mer şöyle dedi: Bana Eyyub, Hz. Âişe’nin Rasûlullah’a (sav) şöyle söylediğini haber verdi:
“- Ey Allah’ın Rasûlü, benim seni tercih ettiğimi diğer hanımlarına söyleme!”
Rasûlullah (sav) da ona:
“- Yüce Allah beni mübelliğ olarak gönderdi, inatçı olarak değil” buyurdu.
Tirmizî dedi ki: Bu hadis, hasen-sahihtir. İbn Abbas’tan çok değişik tariklerle rivayet edilmiştir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Tefsîru'l-Kur'an 66, 5/420
Senetler:
1. Ebu Hafs Ömer b. Hattab el-Adevî (Ömer b. Hattab b. Nüfeyl b. Abdüluzza)
2. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
3. Ubeydullah b. Abdullah el-Kuraşi (Abdullah b. Abdullah b. Ebu Sevr)
4. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
5. Ebu Urve Mamer b. Raşid el-Ezdî (Mamer b. Râşid)
6. ُEbu Bekir Abdürrezzak b. Hemmam (Abdürrezzak b. Hemmam b. Nafi)
7. Abd b. Humeyd el-Keşşi (Abdulhumeyd b. Humeyd b. Nasr)
Konular:
Aile, Fertleri ve Sorumlulukları
Astronomi, ayların hesaplanması
Ensar, ensar kadınlarının fazileti
Hz. Peygamber, hanımlarını kendisine haram kılması
Hz. Peygamber, hanımlarıyla ilişkileri
Hz. Peygamber, tebessüm etmesi
Kadın-Erkek, kadın-erkek ilişkileri
Komşuluk, komşuluk ilişkileri
Tebessüm, kardeşinin yüzüne tebessüm etmek
Yemin, keffareti
أَخْبَرَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ نَافِعٍ قَالَ حَدَّثَنَا بَهْزٌ قَالَ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ سَلَمَةَ قَالَ حَدَّثَنَا ثَابِتٌ عَنْ أَنَسٍ قَالَ كَانَ لِرَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم جَارٌ فَارِسِىٌّ طَيِّبُ الْمَرَقَةِ فَأَتَى رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم ذَاتَ يَوْمٍ وَعِنْدَهُ عَائِشَةُ فَأَوْمَأَ إِلَيْهِ بِيَدِهِ أَنْ تَعَالَ وَأَوْمَأَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم إِلَى عَائِشَةَ أَىْ وَهَذِهِ فَأَوْمَأَ إِلَيْهِ الآخَرُ هَكَذَا بِيَدِهِ أَنْ لاَ مَرَّتَيْنِ أَوْ ثَلاَثًا .
Bize Ebû Bekir b. Nâfi, ona Bihz, ona Hammâd b. Seleme, ona Sabit, ona da Enes (ra) şöyle demiştir:
"Rasûlullah'ın (sav) Farslı bir komşusu vardı, güzel çorba pişirirdi. Bir gün Hz. Peygamber'e geldi. O sırada Rasûlullah'ın (sav) yanında Hz. Âişe de vardı. Adam eliyle Rasûlullah'a (sav) gel diye işaret etti. Hz. Peygamber (sav) de Âişe’yi işaret ederek, o da gelirse olur demek istedi. Adam da iki veya üç defa eliyle işaret ederek olmaz dedi. (Yani sadece seni davet ediyorum, hanımın gelmesin dedi)."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
28251, N003466
Hadis:
أَخْبَرَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ نَافِعٍ قَالَ حَدَّثَنَا بَهْزٌ قَالَ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ سَلَمَةَ قَالَ حَدَّثَنَا ثَابِتٌ عَنْ أَنَسٍ قَالَ كَانَ لِرَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم جَارٌ فَارِسِىٌّ طَيِّبُ الْمَرَقَةِ فَأَتَى رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم ذَاتَ يَوْمٍ وَعِنْدَهُ عَائِشَةُ فَأَوْمَأَ إِلَيْهِ بِيَدِهِ أَنْ تَعَالَ وَأَوْمَأَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم إِلَى عَائِشَةَ أَىْ وَهَذِهِ فَأَوْمَأَ إِلَيْهِ الآخَرُ هَكَذَا بِيَدِهِ أَنْ لاَ مَرَّتَيْنِ أَوْ ثَلاَثًا .
Tercemesi:
Bize Ebû Bekir b. Nâfi, ona Bihz, ona Hammâd b. Seleme, ona Sabit, ona da Enes (ra) şöyle demiştir:
"Rasûlullah'ın (sav) Farslı bir komşusu vardı, güzel çorba pişirirdi. Bir gün Hz. Peygamber'e geldi. O sırada Rasûlullah'ın (sav) yanında Hz. Âişe de vardı. Adam eliyle Rasûlullah'a (sav) gel diye işaret etti. Hz. Peygamber (sav) de Âişe’yi işaret ederek, o da gelirse olur demek istedi. Adam da iki veya üç defa eliyle işaret ederek olmaz dedi. (Yani sadece seni davet ediyorum, hanımın gelmesin dedi)."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Talak 23, /2313
Senetler:
1. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
2. Ebu Muhammed Sabit b. Eslem el-Bünanî (Sabit b. Eslem)
3. Ebu Seleme Hammad b. Seleme el-Basrî (Hammad b. Seleme b. Dînar)
4. Ebu Esved Behz b. Esed el-Ammî (Behz b. Esed)
5. Muhammed b. Nafi' el-Kaysi (Muhammed b. Ahmed b. Nafi')
Konular:
Adab, Davet, davete icabet etmek gerek
Davet, yemeğe, davete vs. çağrılmayan kimsenin durumu
Hitabet, beden dili
Hz. Peygamber, hanımlarıyla ilişkileri
Komşuluk, komşuluk ilişkileri
Bize Abdullah b. Bekir, ona Humeyd, ona da Enes b. Mâlik aktardı:
Allah Rasûlu (s.a.v.) Zeyneb bt. Cahş ile gerdeğe gireceği vakit düğün yemeği verdi. İnsanlar ekmek ve et yiyip doyduktan sonra Allah Rasûlu çıkıp müminlerin annelerinin odalarına gitti. Nitekim o, gerdek gecelerinin sabahında hanımlarının odalarına çıkıp onlara selam verir, dua eder, onlar da selamını alıp kendisine dua ederlerdi. Evine döndüğünde iki kişinin arasında sohbetin sürdüğünü gördü. Onları bu halde görünce eve girmekten vazgeçti. Onlar Peygamber’in (s.a.v.) geri dönüp gittiğini görünce aceleyle oradan kalkıp çıktılar. Enes şöyle dedi: onların çıktıklarını ben mi söyledim yoksa başka bir yolla mı haber aldı, bilmiyorum; Rasûlullah (s.a.v.) geri döndü ve evine girip benimle kendisi arasındaki perdeyi indirdi. Bunun üzerine Hicâb âyeti indirildi.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
63472, HM013805
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ بَكْرٍ قَالَ حَدَّثَنِي حُمَيْدٌ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ قَالَ
أَوْلَمَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ حِينَ بَنَى بِزَيْنَبَ بِنْتِ جَحْشٍ فَأَشْبَعَ النَّاسَ خُبْزًا وَلَحْمًا ثُمَّ خَرَجَ إِلَى حُجَرِ أُمَّهَاتِ الْمُؤْمِنِينَ كَمَا كَانَ يَصْنَعُ صَبِيحَةَ بِنَائِهِ فَيُسَلِّمُ عَلَيْهِنَّ وَيَدْعُو لَهُنَّ وَيُسَلِّمْنَ عَلَيْهِ وَيَدْعُونَ لَهُ فَلَمَّا رَجَعَ إِلَى بَيْتِهِ رَأَى رَجُلَيْنِ جَرَى بَيْنَهُمَا الْحَدِيثُ فَلَمَّا رَآهُمَا رَجَعَ عَنْ بَيْتِهِ فَلَمَّا رَأَيَا النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ رَجَعَ عَنْ بَيْتِهِ وَثَبَا مُسْرِعَيْنِ قَالَ فَمَا أَدْرِي أَنَا أَخْبَرْتُهُ بِخُرُوجِهِمَا أَمْ أُخْبِرَ فَرَجَعَ حَتَّى دَخَلَ الْبَيْتَ وَأَرْخَى السِّتْرَ بَيْنِي وَبَيْنَهُ وَأُنْزِلَتْ آيَةُ الْحِجَابِ
Tercemesi:
Bize Abdullah b. Bekir, ona Humeyd, ona da Enes b. Mâlik aktardı:
Allah Rasûlu (s.a.v.) Zeyneb bt. Cahş ile gerdeğe gireceği vakit düğün yemeği verdi. İnsanlar ekmek ve et yiyip doyduktan sonra Allah Rasûlu çıkıp müminlerin annelerinin odalarına gitti. Nitekim o, gerdek gecelerinin sabahında hanımlarının odalarına çıkıp onlara selam verir, dua eder, onlar da selamını alıp kendisine dua ederlerdi. Evine döndüğünde iki kişinin arasında sohbetin sürdüğünü gördü. Onları bu halde görünce eve girmekten vazgeçti. Onlar Peygamber’in (s.a.v.) geri dönüp gittiğini görünce aceleyle oradan kalkıp çıktılar. Enes şöyle dedi: onların çıktıklarını ben mi söyledim yoksa başka bir yolla mı haber aldı, bilmiyorum; Rasûlullah (s.a.v.) geri döndü ve evine girip benimle kendisi arasındaki perdeyi indirdi. Bunun üzerine Hicâb âyeti indirildi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ahmed b. Hanbel, Müsned-i Ahmed, Enes b. Malik 13805, 4/670
Senetler:
1. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
2. Ebu Ubeyde Humeyd b. Ebu Humeyd et-Tavîl (Humeyd b. Tarhan)
3. Abdullah b. Bekir el-Bahili (Abdullah b. Bekir b. Habib)
Konular:
Evlilik, düğün yemeği, velime
Hz. Peygamber, evlilikleri
Hz. Peygamber, hanımları, Zeyneb bnt. Cahş
Hz. Peygamber, hanımlarıyla ilişkileri
KTB, SELAM
Peygamber, ilişkilerindeki zarafet ve nezaketi
Selam, kadınlara selam vermek
Tesettür, örtü ayeti
Tesettür, Tesettür / Hicab Ayetinin nazil olması
Yiyecekler, Rasulullah zamanındaki
Açıklama: Megâfir, “mağfur”un çoğuludur. Mağfur, fena kokulu urfut ağacının yapışkan, tatlı, fakat fena kokulu bir zamkıdır.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
28070, N003410
Hadis:
أَخْبَرَنَا الْحَسَنُ بْنُ مُحَمَّدٍ الزَّعْفَرَانِىُّ قَالَ حَدَّثَنَا حَجَّاجٌ عَنِ ابْنِ جُرَيْجٍ عَنْ عَطَاءٍ أَنَّهُ سَمِعَ عُبَيْدَ بْنَ عُمَيْرٍ يَقُولُ سَمِعْتُ عَائِشَةَ تَزْعُمُ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم كَانَ يَمْكُثُ عِنْدَ زَيْنَبَ بِنْتِ جَحْشٍ فَيَشْرَبُ عِنْدَهَا عَسَلاً فَتَوَاصَيْتُ أَنَا وَحَفْصَةُ أَنَّ أَيَّتَنَا دَخَلَ عَلَيْهَا النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم فَلْتَقُلْ إِنِّى أَجِدُ مِنْكَ رِيحَ مَغَافِيرَ أَكَلْتَ مَغَافِيرَ فَدَخَلَ عَلَى إِحْدَاهُمَا فَقَالَتْ ذَلِكَ لَهُ فَقَالَ « لاَ بَلْ شَرِبْتُ عَسَلاً عِنْدَ زَيْنَبَ بِنْتِ جَحْشٍ وَلَنْ أَعُودَ لَهُ » . فَنَزَلَتْ ( يَا أَيُّهَا النَّبِىُّ لِمَ تُحَرِّمُ مَا أَحَلَّ اللَّهُ لَكَ ) ( إِنْ تَتُوبَا إِلَى اللَّهِ ) لِعَائِشَةَ وَحَفْصَةَ ( وَإِذْ أَسَرَّ النَّبِىُّ إِلَى بَعْضِ أَزْوَاجِهِ حَدِيثًا ) لِقَوْلِهِ « بَلْ شَرِبْتُ عَسَلاً » .
Tercemesi:
Bize Hasen b. Muhammed ez-Za’ferânî, ona Haccac (b. Muhammed el-Mesîsî), ona İbn Cüreyc (el-Mekkî), ona Ata (b. Eu Rebah el-Kuraşî), ona da Ubeyd b. Umeyr (el-Cündeî) Aişe’nin (r. anha) şöyle anlattığını nakletti: Rasulullah (sav) Cahş’ın kızı Zeyneb’in yanında kalır ve orada bal (şerbeti) içerdi. Ben ve Hafsa bir gün sözleştik. Nebi (sav) hangimizin yanına gelirse “Senden megafir kokusu alıyorum, yoksa megafir mi yedin?” diyelim dedik. Rasulullah (sav) birimizin yanına geldi. O da kendisine “Senden megafir kokusu alıyorum yoksa megafir mi yedin?” diye sordu. Rasulullah da (sav) “Hayır Cahş’ın kızı Zeyneb’in yanında bal (şerbeti) içmiştim. Ama bir daha ona dönmeyeceğim (Onu bir daha içmem)” dedi. Bunun üzerine Tahrim suresinin “Ey peygamber! Allah’ın sana helâl kıldığını, eşlerini hoşnut etmek arzusuyla niçin kendine haram kılıyorsun?” şeklinde başlayan ayetleri (Tahrim, 66/1-4) nazil oldu. (Ayetlerde) Aişe ve Hafsa’ya hitaben “İkiniz de tövbe ederseniz (çok iyi olur)” (Tahrim, 66/4), “Hani peygamber, (bilakis bal şerbeti içtim diyerek) eşlerinden birine gizli bir şey söylemişti” (Tahrim, 66/3) (ifadeleri yer aldı.)
Açıklama:
Megâfir, “mağfur”un çoğuludur. Mağfur, fena kokulu urfut ağacının yapışkan, tatlı, fakat fena kokulu bir zamkıdır.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Işratü'n-Nisa' 4, /2309
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Ubeyd b. Umeyr el-Cündeî (Ubeyd b. Umeyr b. Katade)
3. Ebu Muhammed Ata b. Ebu Rabah el-Kuraşî (Ata b. Eslem)
4. Ebu Velid İbn Cüreyc el-Mekkî (Abdülmelik b. Abdülaziz b. Cüreyc)
5. Ebu Muhammed Haccac b. Muhammed el-Mesîsî (Haccac b. Muhammed)
6. Ebu Ali Hasan b. Muhammed ez-Za'ferânî (Hasan b. Muhammed b. Sabbah)
Konular:
Aile, ailede şiddet
Aile, eşler, arasında ilişkiler
Evlilik, eşler arası ilişkiler
Hz. Peygamber, hanımları Hz. Hafsa
Hz. Peygamber, hanımları, Hz. Aişe
Hz. Peygamber, hanımlarıyla ilişkileri
Hz. Peygamber, itab ayetleri, peygamber hak.
Hz. Peygamber, sevdiği yemekler
Öneri Formu
Hadis Id, No:
43619, DM002256
Hadis:
أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُحَمَّدِ بْنِ أَبِى شَيْبَةَ حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ عَنْ سُفْيَانَ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ أَبِى بَكْرٍ عَنْ عَبْدِ الْمَلِكِ بْنِ أَبِى بَكْرِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ الْحَارِثِ بْنِ هِشَامٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ أُمِّ سَلَمَةَ : أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- لَمَّا تَزَوَّجَ أُمَّ سَلَمَةَ أَقَامَ عِنْدَهَا ثَلاَثاً وَقَالَ :« إِنَّهُ لَيْسَ بِكِ عَلَى أَهْلِكِ هَوَانٌ ، إِنْ شِئْتِ سَبَّعْتُ لَكِ ، وَإِنْ سَبَّعْتُ لَكِ سَبَّعْتُ لِسَائِرِ نِسَائِى ».
Tercemesi:
Bize Abdullah b. Muhammed b. Ebu Şeybe, ona Yahya b. Saîd, ona Süfyan (es-Sevrî), ona Muhamed b. Ebubekir, ona Abdulmelik b. Ebubekir b. Abdurrahman b. Haris b. Hişam, Ona da babası (Ebubekir b. Abdurrahman), Ümmü Seleme'nin (r.anha) Rasulullah'ın (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kendisi ile evlenip yanında üç gün kaldığında şöyle buyurduğunu rivayet etti:
"Gerçek şu ki, senin (yanında üç gece kalmam) kocan nezdinde değersizliğinden değildir. Dilersen senin (yanında kalmayı) yedi geceye tamamlayabilirim. Eğer seninle kalmayı yedi geceye tamamlarsam, diğer hanımlarımın (yanında kalmayı) da yedi geceye çıkarmam gerekir!"
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Dârimî, Sünen-i Dârimî, Nikah 27, 3/1418
Senetler:
1. Ümmü Seleme Zevcü'n Nebi (Hind bt. Huzeyfe b. Muğire)
2. Ebu Bekir b. Abdurrahman el-Mahzumi (Ebu Bekir b. Abdurrahman b. Haris b. Hişam)
3. Abdülmelik b. Ebu Bekir el-Mahzumî (Abdülmelik b. Ebu Bekir b. Abdurrahman b. Haris)
4. Ebu Abdülmelik Muhammed b. Ebu Bekir el-Ensari (Muhammed b. Ebu Bekir b. Muhammed b. Amr)
5. Süfyan es-Sevrî (Süfyan b. Said b. Mesruk b. Habib b. Rafi')
6. Ebu Said Yahya b. Said el-Kattan (Yahya b. Said b. Ferruh)
7. Ebu Bekir İbn Ebu Şeybe el-Absî (Abdullah b. Muhammed b. İbrahim b. Osman)
Konular:
Aile, eşler, arasında ilişkiler
Evlilik, eşler arası ilişkiler
Evlilik, eşler arasında adalet
Hz. Peygamber, evlilikleri
Hz. Peygamber, hanımlarıyla ilişkileri
Öneri Formu
Hadis Id, No:
43837, DM002467
Hadis:
أَخْبَرَنَا أَبُو نُعَيْمٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَاحِدِ بْنُ أَيْمَنَ قَالَ حَدَّثَنِى ابْنُ أَبِى مُلَيْكَةَ عَنِ الْقَاسِمِ بْنِ مُحَمَّدٍ عَنْ عَائِشَةَ قَالَتْ : كَانَ رَسُولُ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- إِذَا خَرَجَ أَقْرَعَ بَيْنَ نِسَائِهِ ، فَطَارَتِ الْقُرْعَةُ عَلَى عَائِشَةَ وَحَفْصَةَ فَخَرَجَتَا مَعَهُ جَمِيعاً.
Tercemesi:
Bize Ebu Nu'aym, ona Abdülvâhid b. Eymen, ona İbn Ebu Müleyke, ona Kâsım b. Muhammed, ona da Aişe şöyle rivayet etmiştir:
(Sefere) çıkacağı zaman Rasulullah (sav), hanımları arasında kura çekerdi. (Bir defasında) kura Aişe ve Hafsa'ya çıktı da ikisi de Nebî (sav)'nin beraberinde (sefere) çıktılar.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Dârimî, Sünen-i Dârimî, Cihâd 2467, 3/1572
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Ebu Muhammed Kasım b. Muhammed et-Teymî (Kasım b. Muhammed b. Ebu Bekir es-Sıddîk)
3. Abdullah b. Ebu Müleyke el-Kureşî (Abdullah b. Ubeydullah b. Züheyr b. Abdullah)
4. Ebu Kasım Abdulvahid b. Eymen el-Mahzumi (Abdulvahid b. Eymen)
5. Ebu Nuaym Fadl b. Dükeyn el-Mülâi (Fadl b. Amr b. Hammâd b. Züheyr b. Dirhem)
Konular:
Aile, eşler, arasında ilişkiler
Hz. Peygamber, hanımları Hz. Hafsa
Hz. Peygamber, hanımları, Hz. Aişe
Hz. Peygamber, hanımlarıyla ilişkileri
حَدَّثَنِى يَحْيَى عَنْ مَالِكٍ أَنَّهُ بَلَغَهُ أَنَّ عَائِشَةَ زَوْجَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم كَانَتْ إِذَا ذَكَرَتْ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يُقَبِّلُ وَهُوَ صَائِمٌ تَقُولُ وَأَيُّكُمْ أَمْلَكُ لِنَفْسِهِ مِنْ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم
Öneri Formu
Hadis Id, No:
35530, MU000651
Hadis:
حَدَّثَنِى يَحْيَى عَنْ مَالِكٍ أَنَّهُ بَلَغَهُ أَنَّ عَائِشَةَ زَوْجَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم كَانَتْ إِذَا ذَكَرَتْ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يُقَبِّلُ وَهُوَ صَائِمٌ تَقُولُ وَأَيُّكُمْ أَمْلَكُ لِنَفْسِهِ مِنْ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم
Tercemesi:
İmam Mâlik'e şöyle bir hadis ulaşmıştır:
Nebî'nin (sav) hanımı Aişe, Rasulullah'ın (sav) oruçlu iken (hanımını) öptüğünü zikrettiğinde "Hanginiz nefsine Rasulullah (sav) daha fazla sahiptir ki!" dermiş.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Sıyâm 651, 1/102
Senetler:
()
Konular:
Hz. Peygamber, hanımlarıyla ilişkileri
Oruç, oruçlunun eşini öpmesi, eşine dokunması
Öneri Formu
Hadis Id, No:
28075, N003412
Hadis:
أَخْبَرَنَا قُتَيْبَةُ قَالَ حَدَّثَنَا اللَّيْثُ عَنْ يَحْيَى - هُوَ ابْنُ سَعِيدٍ الأَنْصَارِىُّ - عَنْ عُبَادَةَ بْنِ الْوَلِيدِ بْنِ عُبَادَةَ بْنِ الصَّامِتِ أَنَّ عَائِشَةَ قَالَتِ الْتَمَسْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَأَدْخَلْتُ يَدِى فى شَعْرِهِ فَقَالَ « قَدْ جَاءَكِ شَيْطَانُكِ » . فَقُلْتُ أَمَا لَكَ شَيْطَانٌ فَقَالَ « بَلَى وَلَكِنَّ اللَّهَ أَعَانَنِى عَلَيْهِ فَأَسْلَمَ » .
Tercemesi:
Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v)’i bekliyordum. Yanıma gelir gelmez elimi saçları arasına soktum. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v): “Şeytanın sana geldi yine” buyurdu. Ben de: “Senin şeytanın yok mu?” diye sordum. O da: “Evet ama Allah ona karşı bana yardım ediyor da ben ondan kurtuluyorum /(şeytanım Müslüman oldu?)” buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Işratü'n-Nisa' 4, /2309
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Ebu Velid Ubade b. Samit el-Ensari (Ubade b. Samit b. Kays)
3. Ebu Said Yahyâ b. Saîd el-Ensârî (Yahyâ b. Saîd b. Kays b. Amr)
4. Ebu Haris Leys b. Sa'd el-Fehmî (Leys b. Sa'd b. Abdurrahman)
5. Ebu Recâ Kuteybe b. Said es-Sekafi (Kuteybe b. Said b. Cemil b. Tarif)
Konular:
Hz. Peygamber, hanımları, Hz. Aişe
Hz. Peygamber, hanımlarıyla ilişkileri
KTB, ŞEYTAN, İBLİS