705 Kayıt Bulundu.
Bize Müsedded, ona Yahya b. Said, ona Humeyd, ona da Enes b. Mâlik şöyle rivayet etti: "Hz. Peygamber (sav) hanımlarından birisinin (Ayşe'nin) yanında bulunuyordu. Bu sırada Mü’minlerin annelerinden (eşlerinden) birisi (Safiyye) bir hizmetçisi ile içi yemek dolu bir çanak göndermişti. Ev sahibesi olan eş, bir eliyle çanağa vurdu ve onu kırdı. Hz. Peygamber hemen (kırılan kısmı) birleştirdi ve yemeği tekrar içine koydu. Ve orada bulunanlara “Yiyiniz” dedi. Rasul-i Ekrem (sav) onlar yemeği bitirinceye kadar elçi olan hizmetçiyi ve kırık çanağı orada tuttu. Sonra yerine sağlam bir çanak verdi ve kırık çanağı alıkoydu." İbn Ebu Meryem bu hadisi “Yahya b. Eyyûb’un Humeyd vasıtasi ile Enes’ten nakline göre…” şeklinde rivayet etmiştir.
Açıklama: Hadisin şerhinde verilen zararın misli ile tazmin edilmesi gerektiği dile getirilmiştir. Bkz. İbn Battal Ebu'l-Hüseyn Hüseyn b. Ali, Şerhü Sahihu'l-buhârî li İbn Battal, thk. Ebû Temim Yasir b. İbrahim (Riyad: Mektebetü'r-rüşd, 1423/2003), 6: 610.
Bize Abdulaziz b. Abdullah, ona Süleyman, ona Yahya, ona da Ubeyd b. Huneyn, ona da İbn Abbas şöyle rivayet etti: Ömer (kızı) Hafsa'nın yanına girip “Ey kızcağızım! Sakın güzel olduğu için Rasulullah'ın (sav) kendisini sevmesinden hoşlanan şu kadın -Aişe'yi kasdediyor- seni aldatmasın” dedi. (Ömer bu naklinin devamında şöyle dedi.) “Ben Hafsa'ya söylediklerimi Rasulullah'a (sav) anlattım, o da gülümsedi.”
Bize Süleyman b. Harb, ona Hammad b. Zeyd, ona Hişam, ona babası (Urve b. Zübeyr), ona da Hz. Ayşe (r.anha) şöyle rivayet etti: “İnsanlar hediyelerini vermek için Hz. Peygamber'in hangi gün benimle olduğunu araştırırlardı.” Ümmü Seleme “Hz. Peygamber'in (sav) diğer eşleri (bende) toplandılar. Hz. Peygamber’e (insanların hediyelerini hangi eşinin yanında bulunuyorsa orada vermelerini emretmesi düşüncesini) açtım. Ancak Hz. Peygamber (sav) Ümmü Seleme’nin dediklerine iltifat etmedi.
Bize Abdulaziz b. Abdullah, ona Süleyman b. Bilal, ona Yahya, ona da Ubeyd b. Huneyn, İbn Abbas’ın şöyle anlattığını nakletti: Ömer b. Hattab’a bir ayet hakkında soru sormak üzere tam bir yıl bekledim. Heybetinden dolayı (sorumu bir türlü) soramıyordum. Nihayet hac yapmak üzere yola çıktı. Ben de onunla birlikte çıktım. (Haccımızı eda ettikten sonra) dönüş yolunda Ömer, yolun bir noktasında (Merru'z-Zahrân'da) tuvalet ihtiyacını gidermek için erâk ağaçlarına doğru saptı. Ben de onu bekledim. Nihayet ihtiyacını giderdi. Sonra beraberinde yürüdüm. (Bir fırsatını buldum.) Ona “Ey mü'minlerin emîri! Kadınlarından Nebi’ye (sav) karşı dayanışma içine giren o iki kadın kimdi?” dedim. Ömer “Hafsa ve Aişe” dedi. “Vallahi bir seneden beri bunu sana sormak istiyordum, fakat senden duyduğum heybetten dolayı soramıyordum” dedim. Ömer “Öyle yapma! Bende bir bilgi olduğunu zannettiğin bir şeyi hemen bana sor ki, bir bilgim varsa onu sana haber veririm” dedi. İbn Abbâs şöyle devam etti: Sonra Ömer şöyle dedi: “Vallahi biz cahiliye döneminde kadınları -Allah onlar için indirdiğini indirinceye ve haklarında verdiği payı verinceye kadar- adam yerine koymazdık. Ben, bir konuda kendi kendime düşünürken karım “Şöyle şöyle yapsan” demişti. Ben de ona 'O senin neyine gerek? Benim düşünmekte olduğum bir işe senin karışman da ne oluyor?' dedim. O da bana 'Hayret ederim sana, ey Hattâb oğlu! Sen sözüne karşılık verilmesini istemiyorsun. Halbuki senin kızın Rasulullah'a karşı çıkabiliyor, hatta bu yüzden Rasulullah o günü öfkeli geçiriyor' dedi. (Karısının bu sözünden sonra) Ömer kalkar, üst elbisesini giyer, (kızı) Hafsa'ya kadar gidip yanına girer ve ona şunları söyler: “Kızım! Sen Rasulullah'a (sav) karşılık veriyor, bütün gününü öfkeli geçirecek kadar söyleniyormuşsun!” Hafsa da “Vallahi biz hepimiz O'na karşılık veririz” der. Bunun üzerine ben (kızıma) “Bilirsin ki ben seni Allah'ın cezalandırmasından ve Rasulünün (sav) öfkesinden daima sakındırırım. Ey kızım! Sakın güzel olduğu için Rasulullah'ın (sav) kendisini sevmesinden hoşlanan bu kadının durumu -Aişe'yi kasdediyordu- seni aldatmasın!” dedim. Ömer şöyle devam etti: “Sonra çıktım, yakınım olduğu için Ümmü Seleme'nin yanına girdim ve onunla da konuştum. Ümmü Seleme de “Hayret ederim sana ey Hattâb oğlu! Her şeye burnunu soktun. Nihayet Rasulullah (sav) ile hanımları arasına da mı girmek istiyorsun?” dedi. İşte bu söz beni öyle bir frenledi ki içimde duyduğum öfkeyi kısmen yatıştırdı. Bunun üzerine onun yanından da çıktım (ve evime döndüm). Benim Ensar’dan bir arkadaşım vardı. Ben (Rasulullah'ın yanına) gitmediğim zaman o bana haber getirir, o gitmediği zaman da ben ona haber getirirdim. Bu esnada biz Gassân meliklerinden birisinden de endişe ediyorduk. Üzerimize yürüyeceği söyleniyordu ve yüreklerimiz ondan korku doluydu. Bir de baktım ki Ensar’lı arkadaşım kapıyı çalıyor 'Aç, aç' dedi. “Gassan’lı mı geldi?” dedim. O da “Hayır! Daha beteri olmuş! Rasulullah (sav) hanımlarından uzaklaşmış” dedi. (İçimden) “(Nihayet) Hafsa ile Aişe'nin burnu sürtüldü” dedim. Elbisemi aldım çıktım, ve oraya (Rasulullah'ın yanına) vardım. Bir de ne göreyim! Rasulullah (sav) birkaç basamakla çıkılır yüksekçe bir odada ve siyahî bir kölesi de ilk basamağın başında. Köleye “(Rasulullah’a) Söyle! Bu (gelen) Ömer b. Hattab’dır” dedim. Nihayet bana izin verdi. Ömer dedi ki: “Ben Rasulullah'a (sav) bu yaşadığım olayları aktardım. Ümmü Seleme'nin sözüne geldiğimde Rasulullah (sav) gülümsedi. O (Rasulullah) bir hasır üzerinde bulunuyordu. Bedeni ile hasır arasında hiçbir şey (giysi) yoktu. Başının altında içi lif dolu bir deri yastık vardı. Ayaklarının yanında karaz yığını (yani tabaklamada kullanılan Arab zamkı denilen ağaç yaprakları) ve baş ucunda da asılı bir post vardı. Rasulullah'ın (sav) böğründe hasırın izlerini gördüm de ağladım. Bana "Seni ağlatan nedir?" buyurdu. Ben de “Ey Allah’ın Rasulü! Kisrâ ve Kayser’in bulundukları durum belli. Sen ise Allah'ın Rasulüsün! (Şu haline bak!)” dedim. Rasulullah (sav) "Dünyanın onların, âhiretin bizim olmasına razı değil misin?" buyurdu.
Açıklama: Hadis mütabileriyle birlikte hasen li ğayrihidir.
Açıklama: Hadis mütabileriyle birlikte sahih li ğayrihidir.
Açıklama: بَيْنَ سَحْرِي وَنَحْرِي 'göğüs kemiği ile boyun arası' anlamına gelen bu ifade Türkçe'deki en güzel karşılığı 'kollarımda' şeklinde çevrilebilir.
Açıklama: açıklama için bk. 11081 “Bu hacdan sonra size hasırların sırtı vardır” cümlesi; bundan sonra tekrar hac yapmak size farz değildir, artık evlerde oturmak vardır anlamında kinaî bir ifâdedir. Burada hac farizâsının, bir defa hac yapmakla yerine getirilmiş olacağı anlatılmaktadır. Bununla birlikte nâfile olarak hac yapmanın yasak olmadığında ve bu hükümde kadınların da erkekler gibi olduğunda şüphe yoktur (Açıklamayı Düzenleyen:Kemal Sandıkçı 2020-07-02 )