232 Kayıt Bulundu.
Bize Müsedded, ona Ebu Avane, ona Osman b. el-Muğîra es-Sekafî, ona Ali b. Rabî'a el-Esedî, ona Esma b. el-Hakem el-Fezari, ona da Hz. Ali şöyle derdi: Ben Rasulullah'tan (sav) bir söz duyduğum zaman Allah'ın faydalandırdığı ölçüde ondan faydalanmaya çalışan bir adamım. Efendimizin ashabından birisi bana bir hadis haber verirse, ondan yemin etmesini ister, yemin ederse kabul ederim. Ebu Bekir (ra) -o doğru söyler- bana şöyle haber verdi: Rasulullah'ı (sav), "bir kimse bir günah işler de akabinde güzelce abdest alır, sonra kalkıp iki rekât namaz kılar ve Allah'tan bağışlanma dilerse, Allah onu mutlaka bağışlar," derken işittim. Sonra Allah'ın Rasulü, "onlar fena bir şey yaptıklarında veya kendilerine zulmettiklerinde Allah'ı anarlar..." mealindeki ayeti sonuna kadar okudu.
Ancak bundan sonra tevbe edip ıslah olanlar müstesnadır. Allah çok bağışlayıcı ve merhametlidir.
Bize Harun b. Saîd El-Eylî, ona İbn Vehb, ona Iyaz (İbn Abdullah el-Fihrî), ona İbrahim b. Ubeyd b. Rifaa, ona Muhammed b. Ka'b el-Kurazî, ona Ebu Sırma, ona da Ebu Eyyüb el-Ensari, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Siz, Allah'ın bağışlayacağı hiç günah işlememiş olsaydınız, Allah günah işleyen ve kendisinin de bağışladığı bir kavim getirirdi."
Bize Yahya b. Habib Arabi el-Basrî, ona Halid b. Haris, ona Muhammed b. Aclan, ona Nafi, ona da Abdullah b. Ömer (ra) şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav), dört kişiye beddua ederdi. Bunun üzerine Aziz ve Celil Allah “Onların tevbelerini kabul etmek veya zulümleri yüzünden onlara azap vermek konusunda sana bir şey düşmez.” [Ali İmrân, 128] ayetini indirdi. Daha sonra Allah onlara Müslüman olmayı nasip etti." [Ebu İsa (et-Tirmizî) der ki: Bu hadis hasen garib sahihtir. Nafi'in, İbn Ömer'den yaptığı rivayet bu tarikiyle garib sayılmıştır. Bu hadisi Yahya b. Eyyub, İbn Aclan'dan rivâyet etmiştir.]
Bize Yahya b. Bükeyr, ona Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihâb, ona Abdurrahman b. Abdullah b. Ka'b b. Malik, ona da Ka'b b. Malik'in mihmandarı olan Abdullah b. Ka'b b. Mâlik şöyle demiştir: Ben Ka'b b. Mâlik'i, Tebûk seferinden geri kalış hikayesini anlatırken dinledim şöyle diyordu: Vallahi ben, doğru sözlü olmaktan dolayı, benim kadar güzel sınanan başka bir kimse bilmiyorum. Rasulullah'a (sav) durumumu arz ettiğimden bu günüme kadar yalan söylemeye hiç yeltenmedim. Aziz ve Celîl Allah, Rasulü'ne: "Andolsun Allah; Peygamber ile içlerinden bir kısmının kalpleri eğrilmeğe yüz tuttuktan sonra, sıkıntılı bir zamanda ona uyan muhacirlerle Ensar'ın tövbelerini kabul etmiştir. Evet, onların tövbelerini kabul etmiştir. Şüphesiz O, onlara çok şefkatli ve çok merhametlidir. Savaştan geri kalan üç kişinin de tövbelerini kabul etti. Yeryüzü bütün genişliğine rağmen onlara dar gelmiş, vicdanları da kendilerini sıktıkça sıkmış, böylece Allah’(ın azabın)dan yine O’na sığınmaktan başka çare olmadığını anlamışlardı. Sonra (eski hâllerine) dönsünler diye, onların tövbelerini de kabul etti. Şüphesiz Allah, tövbeyi çok kabul eden ve çok merhamet edendir. Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve doğrularla beraber olun." (Tevbe, 117-119) ayetlerini indirdi.
Ancak, siz kendilerini yenip ele geçirmeden önce tevbe edenler müstesna; biliniz ki Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.
Böylece Allah, senin geçmiş ve gelecek günahını bağışlar. Sana olan nimetini tamamlar ve seni doğru bir yola iletir.
Bize Süleyman b. Harb ve Müsedded, onlara Hammad, ona Sabit, ona Ebu Burde, ona Eğar el-Müzeni'nin rivayet ettiğine göre -Müsedded rivayetinde, bu zatın sahabi olduğunu söylemiştir-, Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Bazen kalbim bulutlanır ve her gün yüz defa Allah'a istiğfar ederim."
Açıklama: "Yuğânu" kelimesi, bulutlanır demektir. Örtülür, kaplanır gibi manalara da gelir. Maksat, her an Allah'ı zikretmesi gerekirken, birtakım düşüncelerle meşgul olup zikri unutmasıdır. Hz. Peygamber'in bu hadisteki asıl amacı, ümmetini daima istiğfarda bulunmaya teşviktir.