Bize Süfyan b. Veki', ona İsmail b. Muhammed b. Cuhâde, ona Abdülcebbar b. Abbas, ona Ebu İshak es-Sebiî, ona Ebu Müslim el-Eğar (b. Abdullah)-şahadet ederim ki- Ebu Hureyre ve Ebu Said el-Hudrî (r.anhüma)-şehadet ederek- Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti:
"Kim, Allah’tan başka ilah yoktur ve Allah en büyüktür, derse; Allah onu doğrulayarak: - 'Benden başka ilah yoktur, ben en büyüğüm' buyurur. Kul:
'Allah’tan başka ilah yoktur, O tektir.', dediğinde, Allah, (o kulunu tasdik ederek) - 'Benden başka ilah yoktur, ben tekim' buyurur.
Kul: 'Allah’tan başka ilah yoktur, O tektir; onun ortağı yoktur' derse Allah: 'Benden başka ilah yoktur Ben tekim ve ortağım yoktur' der.
Kul: 'Allah’tan başka ilah yoktur. Mülk de O’nun, hamd de O’nundur', dediğinde Allah:
'Benden başka ilah yoktur, hamd de benimdir, mülk de benimdir' buyurur. Kul:
'Allah’tan başka ilah yoktur, (isyandan) geri durma, (itaate) güç yetirme yalnız Allah’ın yardımıyladır', dediği zaman Allah;
'Benden başka ilah yoktur, (isyandan) geri durma, (itaate) güç yetirme ancak benim yardımımladır' buyurur.
Rasulullah (sav) şöyle buyururdu; "Bu duaları bir kimse hastalığında söyler de sonra ölürse, cehennem ateşi onu yiyemez ( ona dokunmaz)" buyurdu.
(Tirmizî): Bu hadis hasen garibtir. Bu hadisi Şube, ona Ebu İshak, ona el-Eğar, ona Ebu Müslim, ona da Ebu Hureyre ve Ebu Saîd (r.anhüma) isnadıyla mana olarak bir benzerini merfu olmaksızın rivâyet etmektedir. Bize Bündar, ona Muhammed b. Cafer, ona Şube’den gelen isnadla da rivayet bu hadis rivayet edildi.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
288912, T003430-4
Hadis:
حَدَّثَنَا سُفْيَانُ بْنُ وَكِيعٍ حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ مُحَمَّدِ بْنِ جُحَادَةَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْجَبَّارِ بْنُ عَبَّاسٍ عَنْ أَبِى إِسْحَاقَ عَنِ الأَغَرِّ أَبِى مُسْلِمٍ قَالَ: أَشْهَدُ عَلَى أَبِى سَعِيدٍ وَأَبِى هُرَيْرَةَ أَنَّهُمَا شَهِدَا عَلَى النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ: " مَنْ قَالَ: لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ وَاللَّهُ أَكْبَرُ . صَدَّقَهُ رَبُّهُ فَقَالَ: لاَ إِلَهَ إِلاَّ أَنَا وَأَنَا أَكْبَرُ . وَإِذَا قَالَ :لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ وَحْدَهُ . قَالَ :يَقُولُ: اللَّهُ لاَ إِلَهَ إِلاَّ أَنَا وَأَنَا وَحْدِى . وَإِذَا قَالَ ل:اَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ وَحْدَهُ لاَ شَرِيكَ لَهُ . قَالَ اللَّهُ ل:اَ إِلَهَ إِلاَّ أَنَا وَحْدِى لاَ شَرِيكَ لِى . وَإِذَا قَالَ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُ . قَالَ: اللَّهُ لاَ إِلَهَ إِلاَّ أَنَا لِىَ الْمُلْكُ وَلِىَ الْحَمْدُ . وَإِذَا قَالَ :لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ وَلاَ حَوْلَ وَلاَ قُوَّةَ إِلاَّ بِاللَّهِ . قَالَ: اللَّهُ لاَ إِلَهَ إِلاَّ أَنَا وَلاَ حَوْلَ وَلاَ قُوَّةَ إِلاَّ بِى . وَكَانَ يَقُولُ: مَنْ قَالَهَا فِى مَرَضِهِ ثُمَّ مَاتَ لَمْ تَطْعَمْهُ النَّارُ " . قَالَ :هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ غَرِيبٌ . وَقَدْ رَوَاهُ شُعْبَةُ عَنْ أَبِى إِسْحَاقَ عَنِ الأَغَرِّ أَبِى مُسْلِمٍ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ وَأَبِى سَعِيدٍ بِنَحْوِ هَذَا الْحَدِيثِ بِمَعْنَاهُ وَلَمَ يَرْفَعْهُ شُعْبَةُ . حَدَّثَنَا بِذَلِكَ بُنْدَارٌ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ جَعْفَرٍ عَنْ شُعْبَةَ بِهَذَا .
Tercemesi:
Bize Süfyan b. Veki', ona İsmail b. Muhammed b. Cuhâde, ona Abdülcebbar b. Abbas, ona Ebu İshak es-Sebiî, ona Ebu Müslim el-Eğar (b. Abdullah)-şahadet ederim ki- Ebu Hureyre ve Ebu Said el-Hudrî (r.anhüma)-şehadet ederek- Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti:
"Kim, Allah’tan başka ilah yoktur ve Allah en büyüktür, derse; Allah onu doğrulayarak: - 'Benden başka ilah yoktur, ben en büyüğüm' buyurur. Kul:
'Allah’tan başka ilah yoktur, O tektir.', dediğinde, Allah, (o kulunu tasdik ederek) - 'Benden başka ilah yoktur, ben tekim' buyurur.
Kul: 'Allah’tan başka ilah yoktur, O tektir; onun ortağı yoktur' derse Allah: 'Benden başka ilah yoktur Ben tekim ve ortağım yoktur' der.
Kul: 'Allah’tan başka ilah yoktur. Mülk de O’nun, hamd de O’nundur', dediğinde Allah:
'Benden başka ilah yoktur, hamd de benimdir, mülk de benimdir' buyurur. Kul:
'Allah’tan başka ilah yoktur, (isyandan) geri durma, (itaate) güç yetirme yalnız Allah’ın yardımıyladır', dediği zaman Allah;
'Benden başka ilah yoktur, (isyandan) geri durma, (itaate) güç yetirme ancak benim yardımımladır' buyurur.
Rasulullah (sav) şöyle buyururdu; "Bu duaları bir kimse hastalığında söyler de sonra ölürse, cehennem ateşi onu yiyemez ( ona dokunmaz)" buyurdu.
(Tirmizî): Bu hadis hasen garibtir. Bu hadisi Şube, ona Ebu İshak, ona el-Eğar, ona Ebu Müslim, ona da Ebu Hureyre ve Ebu Saîd (r.anhüma) isnadıyla mana olarak bir benzerini merfu olmaksızın rivâyet etmektedir. Bize Bündar, ona Muhammed b. Cafer, ona Şube’den gelen isnadla da rivayet bu hadis rivayet edildi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Da'vât 36, 5/492
Senetler:
1. Ebu Said el-Hudrî (Sa'd b. Malik b. Sinan b. Sa'lebe b. Ebcer)
2. Eğar b. Abdullah el-Medini (Eğar b. Abdullah)
3. Ebu İshak es-Sebiî (Amr b. Abdullah b. Ubeyd)
4. Şube b. Haccâc el-Atekî (Şu'be b. Haccac b. Verd)
5. Gunder Muhammed b. Cafer el-Hüzelî (Muhammed b. Cafer el-Hüzeli)
6. Muhammed b. Beşşâr el-Abdî (Muhammed b. Beşşâr b. Osman)
Konular:
Allah İnancı, Allah'ın kulu ile ilişkisi
Cennet, Sevkeden İşler, Sözler, Davranışlar
Dua, hastalar için dua etmek
Hz. Peygamber, duaları
Bize Abdurrezzâk, ona Ma'mer, ona Zührî, ona Atâ b. Yezîd el-Leysî, ona da Ebu Hüreyre şöyle rivayet etmiştir:
"İnsanlar Peygamber’e (sav) 'Ey Allah’ın Rasulü! Kıyamet gününde Rabbimizi görecek miyiz?' diye sordular. Peygamber (sav) 'Bulutsuz bir havada güneşi görmekte zorlanır mısınız?' buyurdu. Sahabe 'Hayır, zorlanmıyoruz' dedi. 'Bulutsuz bir gecede dolunayı görmekte zorlanır mısınız?' buyurdu. 'Hayır, zorlanmıyoruz' dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: İşte siz de kıyamet gününde Rabbinizi aynı şekilde (açık ve net olarak) göreceksiniz. Allah, insanları bir araya toplar ve 'Her kim bir şeye tapıyorduysa şimdi onu takip etsin' buyurur. Böylece aya tapanlar ayı, güneşe tapanlar güneşi, tağutlara tapanlar da tağutları takip eder. Bu şekilde herkes tapındığı şeye gider. Geriye sadece, içindeki münafıklarıyla birlikte bu ümmet kalır. Allah, onlara tanımadıkları bir surette gelir ve 'Ben Rabbinizim' buyurur. Onlar da 'Senden Allah’a sığınırız. Bu bizim yerimizdir, Aziz ve Celil Rabbimiz bize gelinceye kadar buradan ayrılmayız. O geldiğinde biz onu tanırız' derler. Sonra Allah, bildikleri surette onlara gelir ve 'Ben Rabbinizim' buyurur. Onlar da 'Evet, Sen Rabbimizsin' derler ve O’na tabi olurlar."
"Sonra cehennemin üzerine köprü (sırat) kurulur. (Ravi der ki:) Peygamber (sav) 'Ben, köprüden geçenlerin ilki olacağım' buyurdu. O gün peygamberlerin duası da 'Allah’ım selâmet ver, selâmet ver' olur. Köprünün üzerinde sa‘dân dikeni gibi kancalar bulunur. Siz Sa'd'an'ı gördünüz mü? (Ravi der ki:) Ashab 'Evet ey Allah’ın Rasulü' dediler. Hz Peygamber şöyle buyurdu: İşte O kancalar da ona benzer ama onların büyüklüğünü ancak Allah bilir. Bu kancalar, insanların amellerine göre onları kapar. İçlerinden bazıları ameliyle geçip gider bazıları da helak olur. Allah kullar arasında hükmünü verdikten sonra, kendisinden başka ilah olmadığına şehadet edenlerden, rahmet dilediği kimseleri ateşten çıkarmak diler ve meleklerine 'Onları çıkarın' diye emreder. Melekler, onları secde izlerinden tanır. Allah, Âdemoğlunun secde izlerini ateşe haram kılmıştır. Melekler onları, bedenleri yanmış, kömürleşmiş bir halde ateşten çıkarırlar. Üzerlerine hayat suyu dökülür ve tıpkı sel suyuyla taşınan tohumun yeşerdiği gibi yeniden canlanırlar. Sonra yüzü ateşe çevrilmiş bir adam kalır ve 'Ey Rabbim! Ateşin kokusu beni zehirledi, sıcaklığı yaktı. Yüzümü ateşten çevir' diye Allah’a dua eder durur. Allah 'Eğer bunu sana verirsem, başka bir şey istemeyeceğine dair söz verir misin?' buyurur. Adam 'İzzetine yemin ederim ki başka bir şey istemem' der. Allah da onun yüzünü ateşten çevirir. Sonra yine 'Ey Rabbim! Beni cennetin kapısına yaklaştır' der. Allah 'Sen bana daha önce başka bir şey istemeyeceğine söz vermedin mi? Ey Âdemoğlu! Ne çabuk sözünden cayıyorsun' buyurur. Adam dua etmeye devam eder. Allah 'Eğer bunu da sana verirsem, başka bir şey istemeyeceğine dair bana söz verir misin?' buyurur. Adam 'Evet, izzetine yemin ederim, başka bir şey istemem' der. Allah, ondan söz ve yemin alır ve onu cennet kapısına yaklaştırır. Adam cennet kapısına yaklaşınca, cennet ona açılır. İçindekileri görünce, bir süre sessiz kalır. Sonra 'Ey Rabbim! Beni cennete al' der. Allah 'Sen bana başka bir şey istemeyeceğine dair söz vermemiş miydin?’ buyurur. Adam: 'Ey Rabbim! Beni kullarının en bedbahtı kılma' diyerek Aziz ve Celil Allah'a yalvarmaya devam eder. Sonunda Allah Teâlâ ona rahmetiyle güler ve cennete girmesine izin verir. Cennete girdiğinde ona 'Şu nimetleri dile' denir, o da diler. Ona tekrar 'Şu nimetleri de dile' denir. O diledikçe temennileri çoğalır. Sonunda ona 'Bu nimetler ve bir o kadarı da senin olsun' denir"
Ebu Hüreyre’nin yanında oturan Ebu Saîd el-Hudrî, Ebu Hüreyre'nin "Bu nimetler senindir ve bir o kadarı da senin olacaktır" sözüne kadar, bu rivayetin hiçbir yerinde ona itiraz etmedi. Burada Ebu Saîd itiraz etti ve “Ben, Peygamber’in (sav) "Bu nimetler senindir ve on misli de senin olacaktır" buyurduğunu işittim” dedi. Ebu Hüreyre de “Ben de "Bir o kadarı da senin olacaktır" kısmını ezberledim.” dedi ve sonra şunu ekledi: "İşte bu adam, cennete en son girecek kimsedir."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
47661, HM007703
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ حَدَّثَنَا مَعْمَرٌ عَنِ الزُّهْرِيِّ عَنْ عَطَاءِ بْنِ يَزِيدَ اللَّيْثِيِّ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ قَالَ
قَالَ النَّاسُ يَا رَسُولَ اللَّهِ هَلْ نَرَى رَبَّنَا يَوْمَ الْقِيَامَةِ فَقَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ هَلْ تُضَارُّونَ فِي الشَّمْسِ لَيْسَ دُونَهَا سَحَابٌ قَالُوا لَا يَا رَسُولَ اللَّهِ فَقَالَ هَلْ تُضَارُّونَ فِي الْقَمَرِ لَيْلَةَ الْبَدْرِ لَيْسَ دُونَهُ سَحَابٌ فَقَالُوا لَا يَا رَسُولَ اللَّهِ قَالَ فَإِنَّكُمْ تَرَوْنَهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ كَذَلِكَ يَجْمَعُ اللَّهُ النَّاسَ فَيَقُولُ مَنْ كَانَ يَعْبُدُ شَيْئًا فَيَتْبَعُهُ فَيَتْبَعُ مَنْ كَانَ يَعْبُدُ الْقَمَرَ الْقَمَرَ وَمَنْ كَانَ يَعْبُدُ الشَّمْسَ الشَّمْسَ وَيَتْبَعُ مَنْ كَانَ يَعْبُدُ الطَّوَاغِيتَ الطَّوَاغِيتَ وَتَبْقَى هَذِهِ الْأُمَّةُ فِيهَا مُنَافِقُوهَا فَيَأْتِيهِمْ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ فِي غَيْرِ الصُّورَةِ الَّتِي تَعْرِفُونَ فَيَقُولُ أَنَا رَبُّكُمْ فَيَقُولُونَ نَعُوذُ بِاللَّهِ مِنْكَ هَذَا مَكَانُنَا حَتَّى يَأْتِيَنَا رَبُّنَا فَإِذَا جَاءَ رَبُّنَا عَرَفْنَاهُ قَالَ فَيَأْتِيهِمْ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ فِي الصُّورَةِ الَّتِي يَعْرِفُونَ فَيَقُولُ أَنَا رَبُّكُمْ فَيَقُولُونَ أَنْتَ رَبُّنَا فَيَتْبَعُونَهُ قَالَ وَيُضْرَبُ جِسْرٌ عَلَى جَهَنَّمَ قَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَأَكُونُ أَوَّلَ مَنْ يُجِيزُ وَدَعْوَى الرُّسُلِ يَوْمَئِذٍ اللَّهُمَّ سَلِّمْ سَلِّمْ وَبِهَا كَلَالِيبُ مِثْلُ شَوْكِ السَّعْدَانِ هَلْ رَأَيْتُمْ شَوْكَ السَّعْدَانِ قَالُوا نَعَمْ يَا رَسُولَ اللَّهِ قَالَ فَإِنَّهَا مِثْلُ شَوْكِ السَّعْدَانِ غَيْرَ أَنَّهُ لَا يَعْلَمُ قَدْرَ عِظَمِهَا إِلَّا اللَّهُ تَعَالَى فَتَخْطَفُ النَّاسَ بِأَعْمَالِهِمْ فَمِنْهُمْ الْمُوبَقُ بِعَمَلِهِ وَمِنْهُمْ الْمُخَرْدَلُ ثُمَّ يَنْجُو حَتَّى إِذَا فَرَغَ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ مِنْ الْقَضَاءِ بَيْنَ الْعِبَادِ وَأَرَادَ أَنْ يُخْرِجَ مِنْ النَّارِ مَنْ أَرَادَ أَنْ يَرْحَمَ مِمَّنْ كَانَ يَشْهَدُ أَنْ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ أَمَرَ الْمَلَائِكَةَ أَنْ يُخْرِجُوهُمْ فَيَعْرِفُونَهُمْ بِعَلَامَةِ آثَارِ السُّجُودِ وَحَرَّمَ اللَّهُ عَلَى النَّارِ أَنْ تَأْكُلَ مِنْ ابْنِ آدَمَ أَثَرَ السُّجُودِ فَيُخْرِجُونَهُمْ قَدْ امْتُحِشُوا فَيُصَبُّ عَلَيْهِمْ مِنْ مَاءٍ يُقَالُ لَهُ مَاءُ الْحَيَاةِ فَيَنْبُتُونَ نَبَاتَ الْحِبَّةِ فِي حَمِيلِ السَّيْلِ وَيَبْقَى رَجُلٌ يُقْبِلُ بِوَجْهِهِ إِلَى النَّارِ فَيَقُولُ أَيْ رَبِّ قَدْ قَشَبَنِي رِيحُهَا وَأَحْرَقَنِي ذَكَاؤُهَا فَاصْرِفْ وَجْهِي عَنْ النَّارِ فَلَا يَزَالُ يَدْعُو اللَّهَ حَتَّى يَقُولَ فَلَعَلِّي إِنْ أَعْطَيْتُكَ ذَلِكَ أَنْ تَسْأَلَنِي غَيْرَهُ فَيَقُولُ لَا وَعِزَّتِكَ لَا أَسْأَلُكَ غَيْرَهُ فَيَصْرِفُ وَجْهَهُ عَنْ النَّارِ فَيَقُولُ بَعْدَ ذَلِكَ يَا رَبِّ قَرِّبْنِي إِلَى بَابِ الْجَنَّةِ فَيَقُولُ أَوَلَيْسَ قَدْ زَعَمْتَ أَنْ لَا تَسْأَلَنِي غَيْرَهُ وَيْلَكَ يَا ابْنَ آدَمَ مَا أَغْدَرَكَ فَلَا يَزَالُ يَدْعُو حَتَّى يَقُولَ فَلَعَلِّي إِنْ أَعْطَيْتُكَ أَنْ تَسْأَلَنِي غَيْرَهُ فَيَقُولُ لَا وَعِزَّتِكَ لَا أَسْأَلُكَ غَيْرَهُ وَيُعْطِي مِنْ عُهُودِهِ وَمَوَاثِيقِهِ أَنْ لَا يَسْأَلَ غَيْرَهُ فَيُقَرِّبُهُ إِلَى بَابِ الْجَنَّةِ فَإِذَا دَنَا مِنْهَا انْفَهَقَتْ لَهُ الْجَنَّةُ فَإِذَا رَأَى مَا فِيهَا مِنْ الْحِبَرَةِ وَالسُّرُورِ سَكَتَ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ يَسْكُتَ ثُمَّ يَقُولُ يَا رَبِّ أَدْخِلْنِي الْجَنَّةَ فَيَقُولُ أَوَلَيْسَ قَدْ زَعَمْتَ أَنْ لَا تَسْأَلَ غَيْرَهُ وَقَدْ أَعْطَيْتَ عُهُودَكَ وَمَوَاثِيقَكَ أَنْ لَا تَسْأَلَنِي غَيْرَهُ فَيَقُولُ يَا رَبِّ لَا تَجْعَلْنِي أَشْقَى خَلْقِكَ فَلَا يَزَالُ يَدْعُو اللَّهَ حَتَّى يَضْحَكَ اللَّهُ فَإِذَا ضَحِكَ مِنْهُ أَذِنَ لَهُ بِالدُّخُولِ فِيهَا فَإِذَا أُدْخِلَ قِيلَ لَهُ تَمَنَّ مِنْ كَذَا فَيَتَمَنَّى ثُمَّ يُقَالُ تَمَنَّ مِنْ كَذَا فَيَتَمَنَّى حَتَّى تَنْقَطِعَ بِهِ الْأَمَانِيُّ فَيُقَالُ لَهُ هَذَا لَكَ وَمِثْلُهُ مَعَهُ قَالَ وَأَبُو سَعِيدٍ جَالِسٌ مَعَ أَبِي هُرَيْرَةَ وَلَا يُغَيِّرُ عَلَيْهِ شَيْئًا مِنْ قَوْلِهِ حَتَّى إِذَا انْتَهَى إِلَى قَوْلِهِ هَذَا لَكَ وَمِثْلُهُ مَعَهُ قَالَ أَبُو سَعِيدٍ سَمِعْتُ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ هَذَا لَكَ وَعَشَرَةُ أَمْثَالِهِ مَعَهُ قَالَ أَبُو هُرَيْرَةَ حَفِظْتُ مِثْلُهُ مَعَهُ
قَالَ أَبُو هُرَيْرَةَ وَذَلِكَ الرَّجُلُ آخِرُ أَهْلِ الْجَنَّةِ دُخُولًا الْجَنَّةَ
Tercemesi:
Bize Abdurrezzâk, ona Ma'mer, ona Zührî, ona Atâ b. Yezîd el-Leysî, ona da Ebu Hüreyre şöyle rivayet etmiştir:
"İnsanlar Peygamber’e (sav) 'Ey Allah’ın Rasulü! Kıyamet gününde Rabbimizi görecek miyiz?' diye sordular. Peygamber (sav) 'Bulutsuz bir havada güneşi görmekte zorlanır mısınız?' buyurdu. Sahabe 'Hayır, zorlanmıyoruz' dedi. 'Bulutsuz bir gecede dolunayı görmekte zorlanır mısınız?' buyurdu. 'Hayır, zorlanmıyoruz' dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: İşte siz de kıyamet gününde Rabbinizi aynı şekilde (açık ve net olarak) göreceksiniz. Allah, insanları bir araya toplar ve 'Her kim bir şeye tapıyorduysa şimdi onu takip etsin' buyurur. Böylece aya tapanlar ayı, güneşe tapanlar güneşi, tağutlara tapanlar da tağutları takip eder. Bu şekilde herkes tapındığı şeye gider. Geriye sadece, içindeki münafıklarıyla birlikte bu ümmet kalır. Allah, onlara tanımadıkları bir surette gelir ve 'Ben Rabbinizim' buyurur. Onlar da 'Senden Allah’a sığınırız. Bu bizim yerimizdir, Aziz ve Celil Rabbimiz bize gelinceye kadar buradan ayrılmayız. O geldiğinde biz onu tanırız' derler. Sonra Allah, bildikleri surette onlara gelir ve 'Ben Rabbinizim' buyurur. Onlar da 'Evet, Sen Rabbimizsin' derler ve O’na tabi olurlar."
"Sonra cehennemin üzerine köprü (sırat) kurulur. (Ravi der ki:) Peygamber (sav) 'Ben, köprüden geçenlerin ilki olacağım' buyurdu. O gün peygamberlerin duası da 'Allah’ım selâmet ver, selâmet ver' olur. Köprünün üzerinde sa‘dân dikeni gibi kancalar bulunur. Siz Sa'd'an'ı gördünüz mü? (Ravi der ki:) Ashab 'Evet ey Allah’ın Rasulü' dediler. Hz Peygamber şöyle buyurdu: İşte O kancalar da ona benzer ama onların büyüklüğünü ancak Allah bilir. Bu kancalar, insanların amellerine göre onları kapar. İçlerinden bazıları ameliyle geçip gider bazıları da helak olur. Allah kullar arasında hükmünü verdikten sonra, kendisinden başka ilah olmadığına şehadet edenlerden, rahmet dilediği kimseleri ateşten çıkarmak diler ve meleklerine 'Onları çıkarın' diye emreder. Melekler, onları secde izlerinden tanır. Allah, Âdemoğlunun secde izlerini ateşe haram kılmıştır. Melekler onları, bedenleri yanmış, kömürleşmiş bir halde ateşten çıkarırlar. Üzerlerine hayat suyu dökülür ve tıpkı sel suyuyla taşınan tohumun yeşerdiği gibi yeniden canlanırlar. Sonra yüzü ateşe çevrilmiş bir adam kalır ve 'Ey Rabbim! Ateşin kokusu beni zehirledi, sıcaklığı yaktı. Yüzümü ateşten çevir' diye Allah’a dua eder durur. Allah 'Eğer bunu sana verirsem, başka bir şey istemeyeceğine dair söz verir misin?' buyurur. Adam 'İzzetine yemin ederim ki başka bir şey istemem' der. Allah da onun yüzünü ateşten çevirir. Sonra yine 'Ey Rabbim! Beni cennetin kapısına yaklaştır' der. Allah 'Sen bana daha önce başka bir şey istemeyeceğine söz vermedin mi? Ey Âdemoğlu! Ne çabuk sözünden cayıyorsun' buyurur. Adam dua etmeye devam eder. Allah 'Eğer bunu da sana verirsem, başka bir şey istemeyeceğine dair bana söz verir misin?' buyurur. Adam 'Evet, izzetine yemin ederim, başka bir şey istemem' der. Allah, ondan söz ve yemin alır ve onu cennet kapısına yaklaştırır. Adam cennet kapısına yaklaşınca, cennet ona açılır. İçindekileri görünce, bir süre sessiz kalır. Sonra 'Ey Rabbim! Beni cennete al' der. Allah 'Sen bana başka bir şey istemeyeceğine dair söz vermemiş miydin?’ buyurur. Adam: 'Ey Rabbim! Beni kullarının en bedbahtı kılma' diyerek Aziz ve Celil Allah'a yalvarmaya devam eder. Sonunda Allah Teâlâ ona rahmetiyle güler ve cennete girmesine izin verir. Cennete girdiğinde ona 'Şu nimetleri dile' denir, o da diler. Ona tekrar 'Şu nimetleri de dile' denir. O diledikçe temennileri çoğalır. Sonunda ona 'Bu nimetler ve bir o kadarı da senin olsun' denir"
Ebu Hüreyre’nin yanında oturan Ebu Saîd el-Hudrî, Ebu Hüreyre'nin "Bu nimetler senindir ve bir o kadarı da senin olacaktır" sözüne kadar, bu rivayetin hiçbir yerinde ona itiraz etmedi. Burada Ebu Saîd itiraz etti ve “Ben, Peygamber’in (sav) "Bu nimetler senindir ve on misli de senin olacaktır" buyurduğunu işittim” dedi. Ebu Hüreyre de “Ben de "Bir o kadarı da senin olacaktır" kısmını ezberledim.” dedi ve sonra şunu ekledi: "İşte bu adam, cennete en son girecek kimsedir."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ahmed b. Hanbel, Müsned-i Ahmed, Ebu Hureyre 7703, 3/128
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Muhammed Ata b. Yezid el-Cünde'î (Ata b. Yezid el-Leysî)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu Urve Mamer b. Raşid el-Ezdî (Mamer b. Râşid)
5. ُEbu Bekir Abdürrezzak b. Hemmam (Abdürrezzak b. Hemmam b. Nafi)
Konular:
Allah İnacı, Allah'ın gülmesi, hayreti, hoşlanması
Allah İnancı, Allah'ın görülmesi, rü'yetullah, cemalullah
Allah İnancı, Allah'ın kulu ile ilişkisi
Allah İnancı, kullarına merhametlidir
Cennet, ehlinin Allah Teala ile konuşmaları
Cennet, ilk ve son girecek mü'min
Hz. Peygamber, sembolik, temsili anlatımı
İman, Ahirete, Sırat köprüsü
Kafir, müşrik âhirette
Kelime-i tevhid, söyleyene cehennemin haram olması
Kıyamet, ahvali
KTB, İMAN
Münafık, Nifak / Münafık
Sahâbe, sahabiler ve hadîs
Secde
Secde, alınlardaki secde izi
Tevhit, La ilahe illallah / kelime-i tevhidi söyleyen cennete girecektir
Bize Süfyan b. Veki', ona İsmail b. Muhammed b. Cuhâde, ona Abdülcebbar b. Abbas, ona Ebu İshak (es-Sebiî), ona Ebu Müslim Eğar (b. Abdullah)-şahadet ederim ki- Ebu Hureyre ve Ebu Said el-Hudrî (r.anhüma)-şehadet ederek- Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti:
"Kim, Allah’tan başka ilah yoktur ve Allah en büyüktür, derse; Allah onu doğrulayarak: - 'Benden başka ilah yoktur, ben en büyüğüm' buyurur. Kul:
'Allah’tan başka ilah yoktur, O tektir.', dediğinde, Allah, (o kulunu tasdik ederek) - 'Benden başka ilah yoktur, ben tekim' buyurur.
Kul: 'Allah’tan başka ilah yoktur, O tektir; onun ortağı yoktur' derse Allah: 'Benden başka ilah yoktur Ben tekim ve ortağım yoktur' der.
Kul: 'Allah’tan başka ilah yoktur. Mülk de O’nun, hamd de O’nundur', dediğinde Allah:
'Benden başka ilah yoktur, hamd de benimdir, mülk de benimdir' buyurur. Kul:
'Allah’tan başka ilah yoktur, (yanlıştan) geri durma ve (doğruya) güç yetirme yalnız Allah’ın yardımıyladır', dediği zaman Allah;
'Benden başka ilah yoktur, (yanlıştan) geri durma ve (doğruya) güç yetirme ancak benim yardımımladır' buyurur.
Rasulullah (sav) şöyle buyururdu; "Bu duaları bir kimse hastalığında söyler de sonra ölürse, cehennem ateşi onu yiyemez ( ona dokunmaz)" buyurdu.
(Tirmizî): Bu hadis hasen garibtir. Bu hadisi Şube, ona Ebu İshak, ona Eğar, ona Ebu Müslim, ona da Ebu Hureyre ve Ebu Saîd (r.anhüma) isnadıyla mana olarak bir benzerini merfu olmaksızın rivâyet etmektedir. Bize Bündar, ona Muhammed b. Cafer, ona Şube’den gelen isnadla da bu hadis rivayet edilmiştir.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
288913, T003430-3
Hadis:
حَدَّثَنَا سُفْيَانُ بْنُ وَكِيعٍ حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ مُحَمَّدِ بْنِ جُحَادَةَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْجَبَّارِ بْنُ عَبَّاسٍ عَنْ أَبِى إِسْحَاقَ عَنِ الأَغَرِّ أَبِى مُسْلِمٍ قَالَ: أَشْهَدُ عَلَى أَبِى سَعِيدٍ وَأَبِى هُرَيْرَةَ أَنَّهُمَا شَهِدَا عَلَى النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ: " مَنْ قَالَ: لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ وَاللَّهُ أَكْبَرُ . صَدَّقَهُ رَبُّهُ فَقَالَ: لاَ إِلَهَ إِلاَّ أَنَا وَأَنَا أَكْبَرُ . وَإِذَا قَالَ :لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ وَحْدَهُ . قَالَ :يَقُولُ: اللَّهُ لاَ إِلَهَ إِلاَّ أَنَا وَأَنَا وَحْدِى . وَإِذَا قَالَ ل:اَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ وَحْدَهُ لاَ شَرِيكَ لَهُ . قَالَ اللَّهُ ل:اَ إِلَهَ إِلاَّ أَنَا وَحْدِى لاَ شَرِيكَ لِى . وَإِذَا قَالَ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُ . قَالَ: اللَّهُ لاَ إِلَهَ إِلاَّ أَنَا لِىَ الْمُلْكُ وَلِىَ الْحَمْدُ . وَإِذَا قَالَ :لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ وَلاَ حَوْلَ وَلاَ قُوَّةَ إِلاَّ بِاللَّهِ . قَالَ: اللَّهُ لاَ إِلَهَ إِلاَّ أَنَا وَلاَ حَوْلَ وَلاَ قُوَّةَ إِلاَّ بِى . وَكَانَ يَقُولُ: مَنْ قَالَهَا فِى مَرَضِهِ ثُمَّ مَاتَ لَمْ تَطْعَمْهُ النَّارُ " . قَالَ :هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ غَرِيبٌ . وَقَدْ رَوَاهُ شُعْبَةُ عَنْ أَبِى إِسْحَاقَ عَنِ الأَغَرِّ أَبِى مُسْلِمٍ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ وَأَبِى سَعِيدٍ بِنَحْوِ هَذَا الْحَدِيثِ بِمَعْنَاهُ وَلَمَ يَرْفَعْهُ شُعْبَةُ . حَدَّثَنَا بِذَلِكَ بُنْدَارٌ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ جَعْفَرٍ عَنْ شُعْبَةَ بِهَذَا .
Tercemesi:
Bize Süfyan b. Veki', ona İsmail b. Muhammed b. Cuhâde, ona Abdülcebbar b. Abbas, ona Ebu İshak (es-Sebiî), ona Ebu Müslim Eğar (b. Abdullah)-şahadet ederim ki- Ebu Hureyre ve Ebu Said el-Hudrî (r.anhüma)-şehadet ederek- Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti:
"Kim, Allah’tan başka ilah yoktur ve Allah en büyüktür, derse; Allah onu doğrulayarak: - 'Benden başka ilah yoktur, ben en büyüğüm' buyurur. Kul:
'Allah’tan başka ilah yoktur, O tektir.', dediğinde, Allah, (o kulunu tasdik ederek) - 'Benden başka ilah yoktur, ben tekim' buyurur.
Kul: 'Allah’tan başka ilah yoktur, O tektir; onun ortağı yoktur' derse Allah: 'Benden başka ilah yoktur Ben tekim ve ortağım yoktur' der.
Kul: 'Allah’tan başka ilah yoktur. Mülk de O’nun, hamd de O’nundur', dediğinde Allah:
'Benden başka ilah yoktur, hamd de benimdir, mülk de benimdir' buyurur. Kul:
'Allah’tan başka ilah yoktur, (yanlıştan) geri durma ve (doğruya) güç yetirme yalnız Allah’ın yardımıyladır', dediği zaman Allah;
'Benden başka ilah yoktur, (yanlıştan) geri durma ve (doğruya) güç yetirme ancak benim yardımımladır' buyurur.
Rasulullah (sav) şöyle buyururdu; "Bu duaları bir kimse hastalığında söyler de sonra ölürse, cehennem ateşi onu yiyemez ( ona dokunmaz)" buyurdu.
(Tirmizî): Bu hadis hasen garibtir. Bu hadisi Şube, ona Ebu İshak, ona Eğar, ona Ebu Müslim, ona da Ebu Hureyre ve Ebu Saîd (r.anhüma) isnadıyla mana olarak bir benzerini merfu olmaksızın rivâyet etmektedir. Bize Bündar, ona Muhammed b. Cafer, ona Şube’den gelen isnadla da bu hadis rivayet edilmiştir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Da'vât 36, 5/492
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Eğar b. Abdullah el-Medini (Eğar b. Abdullah)
3. Ebu İshak es-Sebiî (Amr b. Abdullah b. Ubeyd)
4. Şube b. Haccâc el-Atekî (Şu'be b. Haccac b. Verd)
5. Gunder Muhammed b. Cafer el-Hüzelî (Muhammed b. Cafer el-Hüzeli)
6. Muhammed b. Beşşâr el-Abdî (Muhammed b. Beşşâr b. Osman)
Konular:
Allah İnancı, Allah'ın kulu ile ilişkisi
Cennet, Sevkeden İşler, Sözler, Davranışlar
Dua, hastalar için dua etmek
Hz. Peygamber, duaları