616 Kayıt Bulundu.
Bize AffÂn, ona Katâde, ona Şehr b. Havşeb, ona Abdurrahman b. Ğanm, ona da Amr b. Hârice şöyle rivâyet etmiştir: Peygamber (sav), devesinin üzerinde hutbe veriyordu, ben de devenin boynunun altında idim. Deve geviş getirip yutarken salyası iki omuzumun arasına akmakta idi. Bu sırada Hz. Peygamber'i (sav) işittim, şöyle buyuruyordu: "Aziz ve Celil Allah her hak sahibine hakkını vermiştir. Dolayısıyla miras alacak olana vasiyet yoktur. Çocuk, yatağın sahibi olan erkeğe aittir. Zina edene ise recim vardır. Her kim, kendi öz babasından ve efendisinden bağlarını koparmak üzere, babasından başkasına 'babam budur' diye intisap ederse veya köle olan kimse kendi sahibinin dışındaki kimsenin efendisi olduğunu iddia ederse, Allah’ın laneti onun üzerine olur. Allah bu tür kimselerin ne tevbesini kabul eder ne de günahtan kurtulmak için vereceği fidyeyi."
Açıklama: mütabileriyle sahihtir.
Bize Yezid b. Harun, ona Said b. Ebu Arûbe, ona Katâde, ona Şehr b. Havşeb, ona Abdurrahman b. Ğanm, ona da Amr b. Hârice şöyle rivâyet etmiştir: Peygamber (sav), devesinin üzerinde hutbe veriyordu, ben de devenin boynunun altında idim. Deve geviş getirip yutarken salyası iki omuzumun arasına akmakta idi. Bu sırada Hz. Peygamber'i (sav) işittim, şöyle buyuruyordu: "Aziz ve Celil Allah her insanın mirastan payını bölüştürmüştür. Dolayısıyla miras alacak olana vasiyet yoktur. Çocuk, yatağın sahibi olan erkeğe aittir. Zina edene ise recim vardır. Her kim, kendi öz babasından ve efendisinden bağlarını koparmak üzere, babasından başkasına 'babam budur' diye intisap ederse veya köle olan kimse kendi sahibinin dışındaki kimsenin efendisi olduğunu iddia ederse, Allah’ın laneti onun üzerine olur. Allah bu tür kimselerin ne tevbesini kabul eder ne de günahtan kurtulmak için vereceği fidyeyi."
Açıklama: mütabileriyle sahihtir.
Bize Ebu Yemân, ona Şuayb, ona Zührî, ona Atâ b. Yezid, ona da Ebu Said hadisi 'Hz. Peygamber'e, 'Yâ Rasulullah!' diye seslenildi' diyerek; (T) Bize Muhammed b. Yusuf, ona Evzaî, ona Zührî, ona Atâ b. Yezid el-Leysî, ona da Ebu Said el-Hudrî senediyle gelen rivayette ise şöyle nakletmiştir: "Bir bedevi, Nebî'nin (sav) huzuruna gelip 'Yâ Rasulullah! İnsanların hangisi daha hayırlıdır?' diye sorduğunda, Hz. Peygamber (sav) 'Canı ve malı ile cihad eden kişi ile bir vadide rabbine kulluk edip insanları şerrinden uzak tutan kimsedir' buyurdu." [Bu hadisi Zührî'den Zübeydî, Süleyman b. Kesîr ve Numan da naklederek Şuayb ve Evzaî'ye mütâbaatta bulunmuşlardır. Ayrıca bu hadisi Ma'mer, Zührî'den o Atâ ya da Ubeydullah'tan, o Ebu Said el-Hudrî'den o da Hz. Peygamber'den (sav) nakletmiştir. Bu hadisi ayrıca Yunus, İbn Müsâfir ve Yahya b. Said de İbn Şihâb'dan, o Atâ'dan, o da Nebî'nin bir sahabîsi vasıtasıyla Hz. Peygamber'den nakletmiştir.]
Sizin dininize uyanlardan başka hiçbir kimseye inanmayın." (Resûlüm!) De ki: Doğru yol ancak Allah'ın yoludur. Yine (onlar, kendi aralarında şöyle dediler:) "Size verilenin benzerinin başka herhangi bir kimseye verildiğine, yahut Rabbinizin huzurunda onların size karşı deliller getireceklerine de (inanmayın)." De ki: Lütuf ve ihsan Allah'ın elindedir. Onu dilediğine verir. Allah'ın rahmeti geniştir ve O her şeyi hakkıyla bilir.
Bize İbrahim b. Münzir el-Harâmî, ona Musa b. İbrahim el-Harâmî el-Ensârî, ona da Talha b. Hırâş, Câbir b. Abdullah'ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: "(Babam) Abdulah b. Amr b. Harâm, Uhud günü öldürülünce, Rasulullah (sav) 'Ey Câbir! Allah'ın (ac) babana ne söylediğini sana bildireyim mi?' buyurdu. Ben 'Evet' deyince, şöyle buyurdu: 'Allah (cc), biri ile sadece perde arkasından konuşur. Babanla ise doğrudan konuşup 'Ey kulum! Benden dilediğini iste, sana vereyim' buyurdu. Baban 'Yâ Rabbi! Beni diriltmeni ve senin için ikinci kez öldürülmeyi isterim' dedi. Allah (cc) 'Muhakkak ki insanların dünyaya (öldükten sonra) döndürülmeyeceği hükmü benden sadır olmuştur' dedi (babanın isteğini yerine getirmedi). Baban, 'Yâ Rabbi! O zaman arkamdakilere (şu güzel konumumu) bildir' deyince, Allah (ac) (Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanmayın...) ayetini sonuna kadar indirdi."
Bize Harun b. Maruf ve Muhammed b. Abbad, [Her ikisinin rivayetinde lafızlar birbirine yakın olup rivayetin metni Harun’a aittir.] onlara Hatim b. İsmail, ona Yakub b. Mücahid Ebu Hazre, ona da Ubade b. Velid b. Ubade b. Samit “... Sonra yürüyüp kendi mescidinde bulunan Cabir b. Abdullah' uğradık... (O şöyle dedi:...)” diyerek şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah ile (sav) birlikte yürüdük. Akşam karanlığı çökmeye başlamıştı ki Araplara ait sulardan birine yaklaştık. Rasul-i Ekrem (sav) 'Kim öne geçip havuzu temizleyip suyunu çıkarır, kendisi içer ve bize de içirir?' diye sordu. Cabir der ki: Ben hemen kalktım ve 'Bu adam yapar ey Allah'ın Rasulü' dedim. Bunun üzerine Rasulullah (sav) 'Cabir'le beraber kim gidecek?' dedi. Hemen Cebbar b. Sahr kalktı, birlikte gittik. Kuyunun yanına vardık. Havuzdan bir iki kova su çektik, sonra havuzu düzenledik (çamurdan arındırdık). Sonra tekrar su çekerek doldurduk; nihayet havuz ağzına kadar doldu. Yanımıza ilk gelen Rasulullah (sav) oldu. 'Müsaade eder misiniz?' dedi. 'buyur, ey Allah'ın Rasulü' cevabını verdik. Devesini eğerek havuza uzattı. Deve su içti. Ona ipini çekerek daha fazla su içirdi, sonra devenin susuzluğu geçti, idrarını yaptı. Ardından deveyi kenara çekti, çöktürdü. Sonra Rasulullah (sav) havuza geldi, ondan abdest aldı. Ben de onun abdest suyundan aldım, onun gibi abdest aldım. Bu sırada Cebbâr b. Sahr ihtiyacını gidermeye gitti. Rasulullah namaza durmak istedi. Benim üzerimde bir burde (örtü) vardı. Onun iki ucunu çapraz şekilde üzerime sarmaya çalıştım ama yetmedi. Üzerinde püsküller vardı. Onu ters çevirdim, iki ucunu çapraz bir şekilde bağladım ve üzerine çömeldim (örtündüm). Sonra Rasulullah’ın sol tarafında durdum. O, elimden tutarak beni sağ tarafına geçirdi. Sonra Cebbar b. Sahr geldi, abdest aldı, ardından gelerek Rasulullah’ın (sav) sol tarafına durdu. Bunun üzerine Rasulullah (sav) ikimizin de ellerimizden tutarak bizi arkasına durdurdu. Rasulullah (sav) ben hissetmeden beni gözetmeye başlamış. Sonra maksadını anladım. Eliyle 'kuşağını beline sıkıca bağla' diye işaret etti. Rasulullah (sav) namazı bitirince 'ey Cabir' dedi. 'Buyur ey Allah'ın Rasulü' dedim. 'Elbise genişse iki ucunu çapraz bağla, dar ise onu beline sıkıca sar' buyurdu."