حدثنا أبو معمر قال حدثنا عبد الوارث قال حدثنا عتبة بن عبد الملك قال حدثني زرارة بن كريم بن الحارث بن عمرو السهمي أن الحارث بن عمرو السهمي حدثه قال : أتيت النبي صلى الله عليه وسلم وهو بمنى أو بعرفات وقد أطاف به الناس ويجيء الأعراب فإذا رأوا وجهه قالوا هذا وجه مبارك قلت يا رسول الله استغفر لي فقال اللهم اغفر لنا فدرت فقلت استغفر لي قال اللهم اغفر لنا فدرت فقلت استغفر لي فقال اللهم اغفر لنا فذهب بيده بزاقه ومسح به نعله كره أن يصيب أحدا من حوله
Öneri Formu
Hadis Id, No:
166249, EM001148
Hadis:
حدثنا أبو معمر قال حدثنا عبد الوارث قال حدثنا عتبة بن عبد الملك قال حدثني زرارة بن كريم بن الحارث بن عمرو السهمي أن الحارث بن عمرو السهمي حدثه قال : أتيت النبي صلى الله عليه وسلم وهو بمنى أو بعرفات وقد أطاف به الناس ويجيء الأعراب فإذا رأوا وجهه قالوا هذا وجه مبارك قلت يا رسول الله استغفر لي فقال اللهم اغفر لنا فدرت فقلت استغفر لي قال اللهم اغفر لنا فدرت فقلت استغفر لي فقال اللهم اغفر لنا فذهب بيده بزاقه ومسح به نعله كره أن يصيب أحدا من حوله
Tercemesi:
— El-Haris ibnİ Amr Es-Sühemî anlatarak şöyle demiştir:
— Peygamber (SailaUahü Aleyhi ve Selfemj'e vardım; o Minâ'da yahut Arafat'da bulunuyordu. İnsanlar onu çevrelemişti. Bedeviler de (onu görmeye) geliyprdu. Yüzünü gördüklerinde de:
«Bu mübarek bir yüz!» diyorlardı. Ben dedim ki: .— Ya Resûlallah! Benim için Allah'dan mağfiret dile. Peygamber: «Allah'ım! Bizi mağfiret buyur!» dedi. Ben dolaşıp : — Ya Resülallah, benim için Allah'dan mağfiret dile, dedim. Peygamber: «Allah'ım! Bize mağfiret et!» buyurdu. Ben yine dolaşıp :
— Benim için mağfiret dile, dedim. Peygamber:
«Allah'ım! Bize mağfiret et!» buyurdu. Sonra eliyle tükürüğünü giderip, onu ayakkabısına sildi; etrafında bulunanlardan birine değmesini hoş görmedi.[1026]
Hâdise Mina veya Arafat'da geçtiğine göre hac mevsiminde ve sefer halinde olduğu anlaşılmaktadır. İnsanların Hz. Peygamber (Salktifahü Aleyhi veSmlkm) etrafını çevrelemiş bulunmaları serbestçe tükürebilme imkânını kendilerine vermemiş ve yanlarında İhram halinde iken mendil gibi herhangi bir bez bulunmadığından onunla sİlînememîş; ancak etrafında bulunanlara isabet etmesin diye bu hareketi yapmak zorunda kalmıştır. Başkasına eziyet vermemeyi ve rahatsız etmemeyi tercih buyurmuşlardır. Böyle muztar ve istisnaî durumda olmayanların tükürüklerini mendille silmeleri veya tenha yerlerde toprağa tükürülünce onu gömmeleri gerekir. Başkasına sıçratacak veya tiksinti verecek şekilde tükürmek hem edebe aykırıdır, hem de açığa tükürmeler mikropların taşınması bakımından tehlikelidir ve bu, temizlik kaidelerine uymaz.
Hadîs-î Şerifte önemli husus, ravi E I - H â r i s'İn İsrarla şahsı için dua istemesi ve bunu üç defa îekrorlamasıdır. Her defasında Peygamber (Saltallahü Aleyhi ve Sellem) mağfiret dilemişler; fakat şahsa değil, umuma dua etmişlerdir. Onun için dua muayyen şahıslara değil, bütün müminlere yapılmalı ve müşterek olmalıdır, islâm'da birlik ve beraberlik var, imtiyaz yoktur. Bu böyle olmakla beraber fertlere mahsus dua edilmesinde, yalnızlık hallerinde bir beis yoktur. Müslümanlar bir arada toplu iken bunlar içinden bazılarını seçerek dua etrnek doğru olmaz. Hele günümüzde menfaat ve şöhret temini için camilerde veya toplantı yerlerinde İsim üsteleri okuyarak edilen duaların Allah katında makbul olamayacağı aşikârdır. Dua bahsinde, duanın şekil ve adabı belirtilmiştir, oraya müracaat edilsin. Nese'î'nİn rivayetine göre olay Veda' haccında Peygamber devesi üzerinde iken vuku bulmuştur.[1027]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 1148, /871
Senetler:
()
Konular:
Bedevi, bedevilik
Dua, Hz. Peygamber'den dua, istiğfar istenmesi
Hac, Hz. Peygamber'in haccı
Hz. Peygamber, dua/beddua ettiği kişi/kabileler
Hz. Peygamber, duaları
Müslüman, peygamber sevgisi
حدثنا عبد العزيز بن عبد الله قال حدثنا إبراهيم بن سعد عن صالح بن كيسان عن بن شهاب قال أخبرني بن أخي أبي رهم كلثوم بن الحصين الغفاري أنه سمع أبا رهم وكان من أصحاب رسول الله صلى الله عليه وسلم الذين بايعوه تحت الشجرة يقول : غزوت مع رسول الله صلى الله عليه وسلم غزوة تبوك فقمت ليلة بالأخضر فصرت قريبا منه فألقى علينا النعاس فطفقت أستيقظ وقد دنت راحلتي من راحلته فيفزعني دنوها خشية أن تصيب رجله في الغرز فطفقت أؤخر راحلتي حتى غلبتني عيني بعض الليل فزاحمت راحلتي راحلة رسول الله صلى الله عليه وسلم ورجله في الغرز فأصبت رجله فلم أستيقظ إلا بقوله حس فقلت يا رسول الله استغفر لي فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم سر فطفق رسول الله صلى الله عليه وسلم يسألني عن من تخلف من بني غفار فقال وهو يسألني ما فعل النفر الحمر الطوال الثطاط قال فحدثته بتخلفهم قال فما فعل السود الجعاد القصار الذين لهم نعم بشبكة شدخ فتذكرتهم في بني غفار فلم أذكرهم حتى ذكرت أنهم رهط من أسلم فقلت يا رسول الله أولئك من أسلم قال فما يمنع أحد أولئك حين يتخلف أن يحمل على بعير من إبله امرءا نشيطا في سبيل الله فإن أعز أهلي علي أن يتخلف عن المهاجرين من قريش والأنصار غفار وأسلم
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165033, EM000754
Hadis:
حدثنا عبد العزيز بن عبد الله قال حدثنا إبراهيم بن سعد عن صالح بن كيسان عن بن شهاب قال أخبرني بن أخي أبي رهم كلثوم بن الحصين الغفاري أنه سمع أبا رهم وكان من أصحاب رسول الله صلى الله عليه وسلم الذين بايعوه تحت الشجرة يقول : غزوت مع رسول الله صلى الله عليه وسلم غزوة تبوك فقمت ليلة بالأخضر فصرت قريبا منه فألقى علينا النعاس فطفقت أستيقظ وقد دنت راحلتي من راحلته فيفزعني دنوها خشية أن تصيب رجله في الغرز فطفقت أؤخر راحلتي حتى غلبتني عيني بعض الليل فزاحمت راحلتي راحلة رسول الله صلى الله عليه وسلم ورجله في الغرز فأصبت رجله فلم أستيقظ إلا بقوله حس فقلت يا رسول الله استغفر لي فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم سر فطفق رسول الله صلى الله عليه وسلم يسألني عن من تخلف من بني غفار فقال وهو يسألني ما فعل النفر الحمر الطوال الثطاط قال فحدثته بتخلفهم قال فما فعل السود الجعاد القصار الذين لهم نعم بشبكة شدخ فتذكرتهم في بني غفار فلم أذكرهم حتى ذكرت أنهم رهط من أسلم فقلت يا رسول الله أولئك من أسلم قال فما يمنع أحد أولئك حين يتخلف أن يحمل على بعير من إبله امرءا نشيطا في سبيل الله فإن أعز أهلي علي أن يتخلف عن المهاجرين من قريش والأنصار غفار وأسلم
Tercemesi:
— Ebû Rühm'den işitilmîştir; Ebû Rühm, ağaç altında Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'* bîat eden Resûlüllah'ın ashabından idi. Şöyle anlatıyordu:
Tebük savaşında Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ile beraberce savaştım. (Ta i f'de) Ah dar dağında bir gece kalktım; Peygamber'e yaklaştım. Bizi uyku bastırdı. Kendimi ayık tutmaya başladım, devem de Peygamberin devesine yaklaşmıştı. Peygamberin ayağı üzengiye dokunur korkusundan, devenin yaklaşması beni ürpertiyordu. Bundan ötürü devemi geri bırakmıya koyuldum; öyle ki gecenin bir kısmında gözüm bana üstün geldi (uyudum). Böylece devem, Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in devesini sıkıştırdı. —Peygamberin ayağı üzengideydi—. Ben ayağına çarptım da, ancak onun «Ay...» demesiyle uyandım. Ben dedim ki:
— Ey Allah'ın Resulü! Benim için (Allah'dan) mağfiret dile, (ben büyük kusur işledim). Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem):
«— Yürü!» dedi. Sonra Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) , Gifar Oğullarından savaşa katılmayıp, geri kalanlardan bana sormaya başladı. O bana sorarak şöyle dedi:
«— Kırmızı İnsanlar, uzun boylu köseler ne yaptı?»
Ebû Rühm dedi ki, onların savaştan geri kalmaları sebebini Peygamber'e anlattım. Peygamber sordu:
— (Hicaz'da) Şebeke'i Sedan mevkiinde davarları bulunan kıvırcık saçlı siyahlar, kısa boylular ne yaptı?» Ben, onları Gifar Oğulları kabilesinde düşündüm, fakat onları hatırlayamadım. Nihayet hatırladım ki onlar, Eşlem kabilesinden bir guruptur. Dedim ki, ey Allah'ın Resulü! Onlar Eşlem kabilesindendir. Peygamber şöyle buyurdu:
Onlardan biri savaştan geri kalınca, develerinden bir deveye, Allah yolunda (savaş için) bir kimseyi neş'eli olarak yükleyip göndermesinden kendini engelliyen nedir? Zira Kureyş muhacirlerinden, Ensar'dan, Gifar ve Eşlem kabilelerinden (bir özürle) benim savaşıma katıla-mayıp geri kalnnlar, benim aziz ehlimdirler.»[229]
Bu hadîs-i şerifi anlatan E b û R ü h m, ashabı kiramdan olup, Kinane beldesinde Gifar kabilesindendir. İsmi Gülsüm ibni Husayn olup, hem künyesi, hem de adı ile şöhret bulmuştur. Peygamber (Sallaltahii Aleyhi veŞeUem) Medine'ye hicret ettikten sonra m üs I uman oldu. Uhud savaşında bulunarak bu savaşta göğsünden yara aldı. Yaralt olarak Hz. Peygamberin huzuruna varmış ve bizzat Peygamber tarafından tedavi olmuştu. E b û R û h m hazretlerinin kabileleri içinde yüksek bir mevkii vardı. Hz. Peygamber de onu iki defa Medine'de istİhlâf etmiştir, (yerine bakmak üzere görevlendirmiştir). Birinci defa görevlendirme, Ömre haccı yerine getirildiği zaman olmuştur. Hüdeybiye barışının şartlarından biri, müslümonların barıştan bir sene sonra Kabe'yi ziyaret etmeleriydi. Bu anlaşmaya göre müslü-manlar silâhsız olarak, Hüdeybiye barışından bir sene sonra, Mekke'ye girdiler ve Ömre tavafı yaptılar. Oç gün Mekke'de kaldıktan sonra geri döndüler. İşte birinci istihlâf, Peygamberimizin Kabe'yi bu ziyaretleri sırasında olmuştu.
İkinci defa görevlendirme de, Mekke'nin müslümanlar tarafından fethi zamanında olmuştu.
E b 0 R ü h m Hudeybiyede ağaç altında Peygamber e biat edenlerden biridir. Bu bîata, Rıdvan Bîat'ı denir. Şöyle olmuştur :
Hac ibadetini yerine getirmek üzere Hüdeybiye mevkiine kadar giden müslümanları, müşrikler Mekke'ye sokmamak istemişlerdi. Müslümanların işgal gayesi ile hareket etmediklerini, sırf ibadet için hareket ettiklerini anlatmak üzere Hz. Osman, Peygamber tarafından Mekke müşriklerine elçi olarak gönderilmişti. Kureyş müşrikleri Hz. Osman'ı hapsetmişlerdi. Bu olay etrafa, Hz. Osman 'in öldürüldüğü şeklinde yayıldı. Peygamber (Sallailahü Aleyhi ve Seltem) 'e şehid edildiği haberi gelince, Kureyş'e hadlerini bildirmek üzere bütün müslümanlardan İslâmiyet uğruna canlarını feda edeceklerine dair söz almak istemişti. Bu bîat = söz alma İşi bir ağacın altında vuku buldu. Peygamberin erkek ve kadın bütün ashabı, ölünceye ködar Peygamberle birlikte sebat etmeye karar vermişlerdi. İslâm tarihinde çok önemli olan bu bîat hâdisesine «Rıdvan-Bİatı» denir Çünkü Allah bundan razı olmuştur. Cenab-ı Hale bu hâdise münasebetiyle Fetih sûresinde söyle buyurmuştur:
«— Müminler sana ağaç altında bîat ettikleri zaman, Allah onlardan razı olmuştu. Böylece kalblerinde olan sadakati bildi de, üzerlerine manevî huzuru indirdi. Kendilerine de yakın bir zafer (Hayber'in fethini) verdi.» (Fetih Sûresi, âyet: 18)
Daha sonra Hz. Osman 'in öldürülmediği anlaşıldı ve Hudeybiye barışı yapıldı. İşte Ebû Rühm bu mutlu günde bulunmuş ve Allah'ın hoşnutluğunu kazananlardan biri olmuştu. Allah hepsinden razı olsun.
Hadîs-i şerifin mevzu ile ilgisi : Hicretin dokuzuncu yılında Bizans'ın Arabistan'ı İstilâya hazırlandığı haberleri etrafa yayıldı. Bizans'ın bu hazırlıklarına karşı müslümanlar endişeye kapılarak onlar do hazırlığa başladılar. Hz. Peygamber bütün kabilelere müracaat ederek ordunun takviyesini ve yardım toplanmasını İstemişti. Hz. Osman üçyüz devesini vermiş, birçok kimseler de büyük yardımlarda bulunmuşlardı. Buna rağmen vasıtası bulunmayan, fakirliğinden savaşa katılamayan kimseler de çok olmuştu. Böyle savaştan geri kalmaya mecbur olanlar, acizliklerinden dolayı Pey-g a m berin huzurunda ağlamışlar ve üzüntülerini belirtmişlerdi. Bunlar arasında Eşlem ye Ğifar kabilelerinden epeyce zevat bulunuyordu. İşte Hz. Peygamber bunların savaştan geri kalış sebeplerini Ebû Rühm'e soruyor ve ondan bilgi alıyordu. Çünkü Ebû Rühm Ğifar kabİtesindendİ ve Eşlem kabilesi de bunlara yakındı. Bu iki kabile mensuplarını tanıtmak için onları renk ve biçimleri İle vasıflıyordu. Böyle tanıtma için yapılan vasıfla-malarin gıybet sayılmadığı bize bildirilmiş oluyor.
Toplanan kırk bin kişilik bir ordu ile Medine ile Şam arasında ve yolun orta mesafesinde bulunan Tebûk'e varıldı. Burada, Bizans'ın istilâ hareketinin yalan olduğu öğrenildi. Tebük'de yirmi gün kalındıktan sonra ve Rum'lar cizyeye bağlandıktan sonra geri dönüldü. Bu sefere Tebük Seferi denir. Bu savaştan haklı bir özürle geri kalan muhacirler, En sar, Gifar ve Eşlem kabileleri topluluğunu Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) burada övmüş ve Cenab-ı Hak da haklarında şöyle buyurmuştur;
«— O kimselere günah yoktur ki, kendilerini bindirip savaşa'sevk edesin diye sana geldikleri zaman, kendilerine: Sizi bindirecek bir hayvan bulamıyorum, demiştin (ey Resulüm). Bu uğurda harcıyacakları bir şey bulamadıklarından dolayı kederlerinden gözleri yaş döke döke geri döndüler,- (Tevbe Sûresi, âyet: 92)
Böylece Tebük seferine İçten gönüllü olup, imkânsızlıklarından katılamayanlar hem Allah tarafından, hem de Peygamber tarafından teskin edilmişler ve ilâhî hoşnudluğa kavuşmuşlardı. (Hadîs-i şerifin son cümlesi 1 b n i H i şa m rivayetine göre terceme edilmiştir.)[230]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 754, /599
Senetler:
()
Konular:
Biat, Hz. Peygambere biat etmek
Dua, Hz. Peygamber'den dua, istiğfar istenmesi
Hz. Peygamber, sahabe ile ilişkisi
Müslüman, peygamber sevgisi
Siyer, Hudeybiye Günü
Siyer, Tebük gazvesi
حدثنا علي بن عبد الله قال حدثنا سفيان عن بن جدعان قال سمعت أنس بن مالك يقول : كان أبو طلحة يجثو بين يدي رسول الله صلى الله عليه وسلم وينثر كنانته ويقول وجهي لوجهك الوقاء ونفسي لنفسك الفداء
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165084, EM000802
Hadis:
حدثنا علي بن عبد الله قال حدثنا سفيان عن بن جدعان قال سمعت أنس بن مالك يقول : كان أبو طلحة يجثو بين يدي رسول الله صلى الله عليه وسلم وينثر كنانته ويقول وجهي لوجهك الوقاء ونفسي لنفسك الفداء
Tercemesi:
— Enes ibni Malik’in şöyle dediği işitilmiştir:
«Ebû Talha, Resululah (sallalalhu aleyhi ve selem)’in önünde diz çökerdi ve torbasını atarak şöyle derdi:
Yüzüm yüzüne siperdir, canım da canına fedadır.[325]
Ebu Talha ensardan olup adı, Zeyddir.Ok atıcılığı ile şöhret oklarına aşını kaldırdıkça, Ebû yükselmiş "ve onu korumuş ve : Bağrım, bağrının T a I h a göğüs önündedir, deMistiyAkabe bîatında ve Uhud savaşı ile ondan sonraki savaşlarda bulunrrtu^tu. Huneyn savaşında:
«Kim bir kâfir öldürürse, onun eşyası öldürene aittir.» Diye Peygamberin emri olunca, o gün Ebû Ta I ha yirmi kişi öldürerek eşyalarını almıştı. Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) onun hakkında :
Ordu içinde Ebû Talhtı'nın sesi, yüz kişiden daha hayırlıdır.» Buyurmuştur. Kendisinden 92 hadîs-i şerif rivayet edilmiştir. Hz. Pey-ga m berin fedaisi olduğunu fiil ve sözleriyle ispatlamış, cesur ve fedakâr bİrkah romandı. Bu hasletine binaen : Yüzüm yüzüne siperdir, canım da ^ canına fedadır, diye bir beyt de söylemiştir. Bu ifadelerini Peygamber huzurunda yaptıkları cihetle, onun bu hareketi tasvib gördüğünden söylenmesi nd^\ beis yoktur.
EbûVfalha, Hz. Osman'ın hilâfetinin sonlarına doğru hicretin 31-34- yıllaVt arasında bir rivayette Medine'de, diğer bir rivayete göre de ihtiyarlığına nağmen çıktığı bir savaş yolculuğunda denizde yetmiş yaşında olduğu halde vçfat etmiştir. Gemide altı gün kaldıktan sonra rasgelinen bir adaya naklederek gömüldü. Bu altı gün içinde cenazesinin hiç değişmediği ve bir koku\ıkarmadığı da rivayet edilmektedir.[326]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 802, /634
Senetler:
()
Konular:
Hz. Peygamber, hitap şekilleri
Hz. Peygamber, sahabe ile ilişkisi
Hz. Peygamber, sahabeyle iletişimi
Müslüman, peygamber sevgisi
Öneri Formu
Hadis Id, No:
157629, BS020327
Hadis:
أَخْبَرَنَا أَبُو طَاهِرٍ الْفَقِيهُ أَنْبَأَنَا عُبْدُوسُ بْنُ الْحُسَيْنِ بْنِ مَنْصُورٍ حَدَّثَنَا أَبُو حَاتِمٍ الرَّازِىُّ حَدَّثَنَا الأَنْصَارِىُّ حَدَّثَنِى حُمَيْدٌ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ رَضِىَ اللَّهُ عَنْهُ : أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- لَمَّا سَارَ إِلَى بَدْرٍ اسْتَشَارَ الْمُسْلِمِينَ فَأَشَارَ عَلَيْهِ أَبُو بَكْرٍ رَضِىَ اللَّهُ عَنْهُ ثُمَّ اسْتَشَارَهُمْ فَأَشَارَ عَلَيْهِ عُمَرُ رَضِىَ اللَّهُ عَنْهُ ثُمَّ اسْتَشَارَهُمْ فَقَالَتِ الأَنْصَارُ يَا مَعْشَرَ الأَنْصَارِ إِيَّاكُمْ يُرِيدُ رَسُولَ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- قَالُوا إِذًا لاَ نَقُولُ كَمَا قَالَتْ بَنُو إِسْرَائِيلَ لِمُوسَى {اذْهَبْ أَنْتَ وَرَبُّكَ فَقَاتِلاَ إِنَّا هَا هُنَا قَاعِدُونَ} وَالَّذِى بَعَثَكَ بِالْحَقِّ لَوْ ضَرَبْتَ أَكْبَادَهَا إِلَى بَرْكِ الْغُمَادِ لاَتَّبَعْنَاكَ.
Tercemesi:
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Beyhakî, Sünen-i Kebir, Edebü'l-kâdî 20327, 20/316
Senetler:
1. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
2. Ebu Ubeyde Humeyd b. Ebu Humeyd et-Tavîl (Humeyd b. Tarhan)
3. Ebu Abdullah Muhammed b. Abdullah el-Ensari (Muhammed b. Abdullah b. Müsenna b. Abdullah b. Enes b. Malik)
4. Ebû Hatim Muhammed b. İdris el-Hanzalî (Muhammed b. İdris b. Münzir b. Davud b. Mihran)
5. Ebu Fadl Abdus b. Hüseyin en-Nasrabazi (Abdus b. Hüseyin b. Mansur)
6. Ebu Tahir Muhammed b. Mahmiş ez-Ziyâdî (Muhammed b. Muhammed b. Mahmiş b. Ali b. Davud b. Eyyüb)
Konular:
Ensar, ensarın fazileti
Hz. Peygamber, itaat, boyun eğmek,
Hz. Peygamber, sahabe ile ilişkisi
Hz. Peygamber, sahabeyle iletişimi
Müslüman, peygamber sevgisi
Siyer, Bedir Savaşı
Yönetim, İstişare / Danışma
حدثنا أبو عاصم عن حيوة قال حدثنا عقبة بن مسلم سمع أبا عبد الرحمن الحبلي عن الصنابحي عن معاذ بن جبل قال أخذ بيدي النبي صلى الله عليه وسلم فقال : يا معاذ قلت لبيك قال اني أحبك قلت وأنا والله أحبك قال ألا أعلمك كلمات تقولها في دبر كل صلاتك قلت نعم قال قل اللهم أعني على ذكرك وشكرك وحسن عبادتك
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164969, EM000690
Hadis:
حدثنا أبو عاصم عن حيوة قال حدثنا عقبة بن مسلم سمع أبا عبد الرحمن الحبلي عن الصنابحي عن معاذ بن جبل قال أخذ بيدي النبي صلى الله عليه وسلم فقال : يا معاذ قلت لبيك قال اني أحبك قلت وأنا والله أحبك قال ألا أعلمك كلمات تقولها في دبر كل صلاتك قلت نعم قال قل اللهم أعني على ذكرك وشكرك وحسن عبادتك
Tercemesi:
— Muaz ibni Cebel'den rivayet edildiğine göre, demiştir ki, Peygamber (Sallatkıhü Aleyhi ve Sellem) elimden tutup:
«— Ey Mu âz!» dedi.
Ben, buyurun, dedim.
— Ben seni seviyorum.» dedi.
Ben: Vallahi ben de seni seviyorum, dedim.
— Her namazının sonunda söyliyeceğim bir takım sözleri sana öğreteyim?» dedi. Ben, evet (öğret), dedim. Peygamber şöyle buyurdu:
«De ki: "Allah'ım! Seni anmak (Kur'an'ım okuyup, onunla amel etmek), nimetine şükretmek ve sana güzel ibadet etmek üzere bana yardım et»[101]
Farz namazların arkasında, sünnet namaza başlamazdan önce okunan dualar: Allahümme entesselâmü..., kelime-i tevhİd ve istiğfar ile bu duadır. Bunlardan herhangi biri okunabilir. Ancak birinci dua bizde örf haline geldiği için, ona devam edilmektedir.
Hadîs-i şerifte geçen «Zikir», teşbih ve Allah'ı anma manâsını taşıdığı gibi, Kur'an-ı Kerîmin isimlerinden de bir isimdir. Her iki manâyı alarak hem zikir, hem de Kur'an okuyup, onunla amel etmekte Allah dan yardım istemeyi, Peygamber'imİz bize öğretiyor.
Allah Tealânın özerimizde sayamayacağımız kadar nimetleri vardır. Bunlar maddî ve manevî, dünya ve âhiret nimetleri olup, devamlarının sağlanması için Allah'a şükretmek ve bu hususta da ondan yardım istemek gerekir. Şükür, nimetlerin devamını sağlar; şükörsüzlük ise, onların zevaline sebep olur. Şükür, hem sözle, hem de Allah'ın emirlerini yerine getirmekle edâ edilir. Cenab-ı Hak, kuluna vermiş olduğu nimetlerin eserini onda görmek ister. Bu esasa binaen, her mükellef sahip bulunduğu maddî ve manevî nimetlerin varlığını hak yolunda harcamakla göstermek zorundadır. Bu yerine getirilmediği müddet, sırf dil ile çok şükür demenin bir manâsı kalmaz. Kalb, dil \^ bütün azalarla eldeki İmkânlar Allah için hareket edince, tam şükür vazifesi yerine getirilmiş olur.
İbadetlerin makbul olması için niyyet, ihlâs gİbİ bazı şartların bulunması iktiza eder. İşte güzel ibadet, gereği üz re ibadet, bütün kabul olunma şartlarını içine alan ibadetin tahakkuku demektir. Böyle bir İbadetin gerçekleşebilmesi ise, ancak Allah'ın yardımı ile mümkün olur. Çünkü O istemedikçe, imkân vermedikçe hiç bir şey olamaz
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 690, /538
Senetler:
()
Konular:
Dua, Namazda ve ardından yapılan
Hz. Peygamber, öğreticiliği
Hz. Peygamber, sahabe ile ilişkisi
Hz. Peygamber, sahabeyle iletişimi
Müslüman, peygamber sevgisi
حدثنا معاذ بن فضالة عن هشام عن حماد عن زيد بن وهب عن أبي ذر قال : انطلق النبي صلى الله عليه وسلم نحو البقيع وانطلقت أتلوه فالتفت فرآني فقال يا أبا ذر فقلت لبيك يا رسول الله وسعديك وأنا فداؤك فقال إن المكثرين هم المقلون يوم القيامة إلا من قال هكذا وهكذا في حق قلت الله ورسوله أعلم فقال هكذا ثلاثا ثم عرض لنا أحد فقال يا أبا ذر فقلت لبيك رسول الله وسعديك وأنا فداؤك قال ما يسرني أن أحدا لآل محمد ذهبا فيمسي عندهم دينار أو قال مثقال ثم عرض لنا واد فاستنتل فظننت أن له حاجة فجلست على شفير وأبطأ على قال فخشيت عليه ثم سمعته كأنه يناجي رجلا ثم خرج إلي وحده فقلت يا رسول الله من الرجل الذي كنت تناجي فقال أو سمعته قلت نعم قال فإنه جبريل أتاني فبشرني أنه من مات من أمتي لا يشرك بالله شيئا دخل الجنة قلت وإن زنى وإن سرق قال نعم
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165085, EM000803
Hadis:
حدثنا معاذ بن فضالة عن هشام عن حماد عن زيد بن وهب عن أبي ذر قال : انطلق النبي صلى الله عليه وسلم نحو البقيع وانطلقت أتلوه فالتفت فرآني فقال يا أبا ذر فقلت لبيك يا رسول الله وسعديك وأنا فداؤك فقال إن المكثرين هم المقلون يوم القيامة إلا من قال هكذا وهكذا في حق قلت الله ورسوله أعلم فقال هكذا ثلاثا ثم عرض لنا أحد فقال يا أبا ذر فقلت لبيك رسول الله وسعديك وأنا فداؤك قال ما يسرني أن أحدا لآل محمد ذهبا فيمسي عندهم دينار أو قال مثقال ثم عرض لنا واد فاستنتل فظننت أن له حاجة فجلست على شفير وأبطأ على قال فخشيت عليه ثم سمعته كأنه يناجي رجلا ثم خرج إلي وحده فقلت يا رسول الله من الرجل الذي كنت تناجي فقال أو سمعته قلت نعم قال فإنه جبريل أتاني فبشرني أنه من مات من أمتي لا يشرك بالله شيئا دخل الجنة قلت وإن زنى وإن سرق قال نعم
Tercemesi:
— Ebû Zer'den rivayet edildiğine göre, şöyle anlatmıştır: «Peygamber (Sallallahü A leyhi ve Sellem) (Medine'de bir semt olan ve halen de bir kabristan olarak korunan) Bakî tarafına gitti. Ben de gittim onu takip ediyordum. Bir de dönüp hemen beni görünce, şöyle buyurdu: — Ey Ebû Zer!» Ben de:
—Emrindeyim daima, ey Allah'ın Resulü, hizmetindeyim daima ve ben sana fedayım. Bunun üzerine Peygamber şöyle buyurdu:
«— Mal çoğaltanlar, kıyamet günü (sevab) azaltanlardır; ancak hak yolunda, şunn şu kadar, buna bu kadar deyip harcayanlar müstesnadır.» Ben dedim ki:
— Allah ve Resulü en iyi bilendir. Peygamber (eli ile işaret ederek söylediği) :
«Şuna şu kadar» sözünü üç defa söyledi. Sonra karşımıza Uhud Dağı (SalUülahü Aleyhi ve Seltemftikuıca Peygamber : «— Ey Ebû Zer!» dedi. Ben de:
— Emrindeyim daima, ey Allah'ın Resulü, hizmetindeyim daima ve ben sana fedayım, dedim. Peygamber şöyle buyurdu:
-— Uhud Dağı, Muhammed ailesi için altın olup da onların yanında bir gece — yahut dedi ki, bir miskal — kalması, beni sevindirmez.» Sonra Önümüze bir vadi geldi de, Peygamber ileri geçip açıldı. Onun bir haceti olduğunu sanmıştım. Ben bir kenarda oturdum. Bana dönmesi gecikti. (Ebû Zer dedi ki, Peygambere bir şey ölür diye bu gecikmeden korktum.) Sonra sanki bir adamla konuşuyormuş gibi, fısıltısını işittim. Sonra yalnız başına bana geldi. Ben:
— Ey Allah'ın Resulü, o fısıldaştığm adam kimdi? diye sordum. Bana dedi ki:
«— Sen onu işittin mi?»
— Evet, dedim. Peygamber:
— O, Cibril'di. Bana geldi de, ümmetimden Allah'a hiç bir şeyi ortak fcoşmaksızın ölen kimsenin Cennete gireceği müjdesini bana verdi.» buyurdu. Ben dedim ki, zina ederse ve hırsızlık yaparsa da ma (cennete girecek)? Peygamber:
«— Evet!» buyurdu.[327]
Bu hadîs-i şerîf «canım sana feda olsun» demenin cevazına bir delil olarak bu bölümde yer almış olmakla, bize şu gerçekleri de ifade etmektedir:
1— Mal biriktirmenin ve istifçilik etmenin kıyamet günü büyük zarara ve sevab azlığına sebep olacağı muhakkaktır. Dinimiz çalışmayı ve kazanmayı emrediyor, hayır yollarına yatırım yapmak için. Yoksa ihtiyaçtan fazla mal biriktirip stop yapmak için değil. Bu tutum da insanları asla tembelliğe sevk etmez. Zira çatışıp da fazla kazandığı malı hayır yollarına harcayan kimse âhİrette çok büyük manevî menfaatlere kavuşacağına inanmıştır. Böylece asıl kârlı olan kendisi olmuştur. Böyle bir kazancı elde edebilmek için insanın çok çalışması icab eder. Onun için Peygamber (Sallaüahü Aleyhi ve Sellem) :
— Uhud dağı kadar ailemin altını bulunsa ve bundan bir altın evimde gecelese, buna sevinmem.»
Ancak Hz. Peygamberin hoşuna gidecek ve onu sevindirecek olar. tarafı, böyle bîr hazinenin ihtiyaçlılara ve hayır yollarına harcanmış olmasıdır. Gaye, maddî ve manevî güçle meşru olan lüzumlu yerlere yatırım yaparak Allah'ın emanet ettiği dine hizmet etmektir.
2— Allah'a ortak koşmak, ona eş ve yardımcı edinmek günahı en büyük bir günahtır ve imansızlıktır. İmandan mahrum olan da ebedî olarak Cehennemde kalır. Böyte imansızlığa sebep teşkil etmeyecek şekilde diğer günahları İşlemek, hele zina ve hırsızlık gibi suçları işlemek iman çerçevesi içinde en büyük günahlardandır. Fakat bunların haram olduğuna inanarak bunları işleyen kimse günahkâr olur, dinden çıkmış olmaz. Bunun için mümin vasfını taşır. Müminler de büyük günah işleseler bile, Cennet'e gireceklerdir. Allah dilediği mücrimlere dilediği kadar azap edecek, sonra da onları Cennet'e koyacaktır. Dilediği bir kısım günahkârları da bağışlayarak azab çektirmeden Cennet'e koyacaktır. Netice itibariyle mü'minlerm hepsi Cennete girmiş olacaklardır.[328]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 803, /635
Senetler:
()
Konular:
Borç, Hz. Peygamber borç konusunda çok hassas idi
Cennet, Sevkeden İşler, Sözler, Davranışlar
Hz. Peygamber, Cebraille ilişkisi
Hz. Peygamber, hitap şekilleri
Müslüman, peygamber sevgisi
Sahabe, Hz. Peygambere soruları, teyit etmek için
Şirk, şirk koşmak
حدثنا خالد بن مخلد قال حدثنا سليمان بن بلال قال حدثنا يحيى بن سعيد قال سمعت عبد الله بن عامر بن ربيعة يقول قالت عائشة : أرق النبي صلى الله عليه وسلم ذات ليلة فقال ليت رجلا صالحا من أصحابي يجيئني فيحرسني الليلة إذ سمعنا صوت السلاح فقال من هذا قيل سعد فقال سعد يا رسول الله جئت أحرسك فنام النبي صلى الله عليه وسلم حتى سمعنا غطيطه
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165572, EM000878
Hadis:
حدثنا خالد بن مخلد قال حدثنا سليمان بن بلال قال حدثنا يحيى بن سعيد قال سمعت عبد الله بن عامر بن ربيعة يقول قالت عائشة : أرق النبي صلى الله عليه وسلم ذات ليلة فقال ليت رجلا صالحا من أصحابي يجيئني فيحرسني الليلة إذ سمعنا صوت السلاح فقال من هذا قيل سعد فقال سعد يا رسول الله جئت أحرسك فنام النبي صلى الله عليه وسلم حتى سمعنا غطيطه
Tercemesi:
— Hazreti Aişe şöyle demiştir:
— Bir gece, Peygamher(Saİktllahü Altyhi ve Sellem) 'm uykusu kaçtı da:
«— Keski ashabımdan salih bir adam bana geleydi de, beni bu gece gözetleyip koruyaydı,» buyurdu. O esnada silih şakırtısı duyduk. Bunun üzerine Peygamber:
— Kimdir o?» dedi.
— Sa'd, cevabı varildi. (Sa'd dedi ki:) Ey Allah'ın Resulü! Ben seni
— Bundan sonra Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) uyudu; Öyle korumaya geldim ki, uyku teneffüsünü işittik.[479]
Allah Teatâ, Maide sûresinin 67. âyetinde : «Allah seni insanlardan koruyacaktır.»
Diye Peygambere hitap ettiği halde, yine Peygamber'in korunmak için bir kimsenin bulunmasını arzu etmesi iki şekilde yorumlanır:
1— Hadîs-i jerîfin varid olduğu hâdise, bu âyet-i kerîmenin inmesinden önce vaki olmuştur. Nitekim Bedir, Uhud, Hendek, Hayber, Hvneyn savaşlarındo Hz. Peygamber in muhafaza edilip korunduğuna dair haberler vardır. Hatta Peygamber'in muhafızları olarak şu İsimler söylenir: S a' d ibni Muaz, Muhammed ibni M e s I e m e , Zübeyr, Ebû Eyyûb, Zekvân, M i h c e n , Abbas ve Ebû R e y h a n e... Ayet nazil olunca bu görev terkedilmiştir.
2— Ayetin nüzulünden sonra da muhafızlık görevi devam etmiştir. Hz. Peygamber in korunması işini Cenab-ı Hak tekeffül etmişse de, kulluk görevini yerine getirmek ve Allah'a tevekkülü tam yapmak ve insanlara tedbir alma bakımından yof göstermek için korunmayı İhmal etmemişlerdir. Bu arada hak ve mubah olan şeyleri temenni etmenin, keski şu olaydı diye, istek ve arzuda bulunmanın sakıncalı bir hareket olmadığını da öğrenmiş bulunuyoruz. Temenni, gelecek zamanda bir nimete ve bir İşe kavuşmayı arzu edip istemek demektir.[480]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 878, /681
Senetler:
()
Konular:
Müslüman, peygamber sevgisi
Sahabe, Hz. peygamber'e hizmeti