377 Kayıt Bulundu.
Bize Ebu Yemân, ona Şuayb, ona Zührî, ona Hârice b. Zeyd el-Ensarî’nin rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber'e (sav) biat etmiş olan Ensar kadınlarından Ümm el-Alâ kendisine şunu haber vermiştir: Ensar, muhacirleri meskenlerinde barındırmak üzere kura çektikleri zaman, Osman b. Maz’un’un kurası kendilerine çıkmıştı. Bu sebeple Osman b. Maz’un bizde kaldı. Hastalandı, biz de ona baktık. Vefat edip de onu kefenledikten sonra Rasulullah (sav) yanımıza gelip içeri girdi. Ben “Allah’ın rahmeti senin üzerine olsun ey Ebu Sâib, Allah’ın hiç şüphesiz sana ikramda bulunduğuna şahitlik ediyorum” dedim. Bunun üzerine Nebi (sav) "Allah’ın ona ikramda bulunduğunu nereden biliyorsun?" buyurdu. Ben “babam, anam sana feda olsun ey Allah’ın Rasulü, bilmiyorum” dedim. Bu sefer Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Vallahi Osman’a, gelmesi muhakkak olan, ölüm gelmiş bulunuyor ve gerçekten ben de onun için hayır ümit ediyorum. Vallahi ben bile Allah’ın Rasulü olduğum halde bana ne yapılacağını bilemiyorum." Bunun üzerine “Vallahi, ben ondan sonra ebediyen kimseyi temize çıkaracak bir tanıklıkta bulunmayacağım” dedi. (Ümm el-Alâ) der ki: Bu durum beni üzdü. Uykuya daldığımda rüyamda Osman’ın akan iki pınarı olduğunu gördüm. Sonra Rasulullah’a (sav) gidip ona haber verince, Allah Rasulü: "İşte o, onun amelidir" buyurdu.
Açıklama: Hadisin metninde yer alan "ya da biraz kafur katılmış" ifadesi ravilerden birine ait tereddütten kaynaklıdır. Ravi, hocasından hadisi "kafur" ifadesiyle mi yoksa "birazcık kafur" ifadesiyle mi dinlediğinde tereddüt etmiş, bundan dolayı da bu terdedüdünü dile getirmiştir. Bu durum, rivayette ve doğru nakilde gösterilen titizliğin ilginç bir örneğidir.