693 Kayıt Bulundu.
Bize Muhammed b. Müsenna, ona Abdülvehhab b. Abdülmecid es-Sekafî, ona Ubeydullah, ona Vehb b. Keysan, ona da Cabir b. Abdullah şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (sav) ile bir gazaya çıktım. Devem beni geri bıraktı. Derken yanıma Rasulullah (sav) gelerek bana "ya Cabir" diye seslendi. “buyur” dedim. "Ne haldesin" dedi. “Devem beni geri bıraktı ve bitap düştü de arkada kaldım” cevabını verdim. Bunun üzerine hayvanından inerek bastonu ile devemi çekti. Sonra "bin" dedi. Ben de bindim. Yemin olsun hayvanım Rasulullah'ın (sav) devesini geçmesin diye onu durdurmağa çalıştığımı bilirim. Rasulullah (sav) "evlendin mi" diye sordu. “Evet” cevabını verdim. "Bakire mi aldın, dul mu" dedi. “dul adım” dedim. "Bakire alsaydın ya! Sen onunla, o seninle oynaşırdınız" buyurdu. “Benim kız kardeşlerim vardır. Bu sebeple onları toplayıp başlarını tarayacak, kendilerine bakacak bir kadınla evlenmek istedim” dedim. "Dikkat et! İşte geliyorsun! Evine vardığında cima' etmeye bak, cima' etmeye" buyurdu. Sonra "deveni satıyor musun" diye sordu. “Evet” dedim. Onu bir ukıyye mukabilinde benden satın aldı. Sonra Rasulullah (sav) Medine'ye geldi. Ben ertesi gün geldim. Az sonra mescide geldim ve onu mescidin kapısında buldum. Bana "şimdi mi geldin?" diye sordu. “Evet” dedim. "Öyle ise deveni bırak da gir iki rekât namaz kıl" buyurdu. Hemen içeri girerek namaz kıldım. Sonra döndüm. Rasulullah (sav) Bilal'e benim için bir okıyye tartmasını emir buyurdu. Bilal de dolu dolu tarttı. Ben oradan çekildim. uzaklaştığım vakit "bana Cabir'i çağır" emrini vermiş. Beni çağırdılar. İçimden 'şimdi deveyi bana iade edecek' dedim. Bu hayvan kadar kendisinden hoşlanmadığım hiçbir şey yoktu. "Al deveni! Parası da senin olsun" buyurdu.
Bana Amr en-Nakıd ve Ebu Bekir b. en-Nadr ve Abd b. Humeyd rivayet ettiler. -Lafız Abd'e aittir-. Onlara Yakub b. İbrahim b. Sa'd, ona babası, ona Salih b. Keysan, ona Haris, ona Cafer b. Abdullah b. el-Hakem, ona Abdurrahman b. Misver, ona Ebu Râfi, ona Abdullah b. Mesud'un naklettiğine ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Allah'ın benden önce bir kavme gönderdiği bütün peygamberlerin sünnetine uyan, emirlerini yerine getiren havarileri ve sahabileri olmuştur. Onlardan sonra bazı insanlar türemiş ve onların yapmadıklarını söylemeye, emrolunmadıkları şeyleri yapmaya başlamışlardır. Kim bu kişilere karşı eliyle mücadele ederse mümindir. Diliyle mücadele ederse mümindir. Kalbiyle mücadele ederse mümindir. Bundan sonra (kim kalbiyle de olsa bu mücadeleyi yapmaz ve duruma rıza gösterirse) onun imanı hardal tanesi kadar kalır." [Ebu Râfi şöyle demiştir: Ben bunu Abdullah b. Ömer'e naklettim. Ama o bunu kabul etmedi. İbn Mesud geldi ve Kanât vadisinde konakladı. Abdulllah b. Ömer (ra) onu ziyarete giderken beni de yanına aldı. Onunla gittim. İbn Mesud'un yanına oturunca ona bu hadisi sordum. İbn Ömer'e aktardığım şekilde hadisi bana rivayet etti.] [Salih, bu hadisin benzer şekilde Ebu Râfi'den de rivayet edildiğini söylemiştir.]
Bize Ahmed b. Hanbel, ona Hüşeym (b. Beşir), ona Seyyar, Muğîra b. Miksem, Davud (b. Ebu Hind), Mücalid (b. Said) ve İsmail b. Salim, onlara (beş raviye) (Amir) eş-Şa'bî, ona da Numan b. Beşir şöyle demiştir. Babam bana bir bağışta bulunmuştu. -İsmail b. Salim (muhaddis) topluluğunun içindeyken bunun bir köle olduğunu söylemiştir- Annem Amre bt. Revaha, (babama) Hz. Peygamber'e (sav) git ve onu şahit tut, dedi. Babam, Hz. Peygamber'e (sav) gelerek onu şahit tuttu ve durumu şöyle anlattı. Ben oğluma bir bağışta bulundum. Ancak Amre, buna seni şahit tutmamı istedi, dedi. Hz. Peygamber (sav) Beşir'e; "senin bunun dışında çocuğun var mı?" diye sordu. Beşir de evet dedi. Hz. Peygamber (sav); "Numan'a verdiğin gibi hepsine verdin mi?" diye sordu. Beşir de hayır dedi. Muhaddislerin (ravilerin) bazıları burada "işte bu haksızlıktır" dediğini nakletmişlerdir. Bazıları da "bu hoş olmayan bir uygulamadır, benden başkasını şahit tut" dediğini nakletmişlerdir. [Muğira (b. Miksem) rivayetinde, Hz. Peygamber (sav); "çocuklarının iyilikte ve lütufta sana eşit davranmaları seni sevindirmez mi?" dedi. Beşir evet deyince Hz. Peygamber (sav); "buna benden başkasını şahit tut" buyurdu.] [Mücalid (b. Said) rivayetinde, (Hz. Peygamber (sav) şöyle dedi) "onların sana iyilikte bulunmaları nasıl senin hakkınsa, senin de onlara adil muamelede bulunman onların senin üzerindeki hakkıdır."] [Ebu Davud, Zühri'nin rivayetinde "bütün oğullarına (verdin mi?) diye sordu. Bazı raviler, "çocuklarına" diye nakletmiştir.] [İbn Ebu Halid, Şa'bî rivayetinde "senin ondan başka oğulların var mı?" diye sordu.] [Ebu Duha, Numan b. Beşir'den "ondan başka çocuğun var mı?" diye sordu, diyerek nakletmişlerdir.]
Bize Yesere b. Safvân b. Cemil el-Lahmî, ona Nâfi b. Ömer, ona da İbn Ebu Müleyke şöyle demiştir: Şu iki çok hayırlı adam, Ebu Bekir ile Ömer, neredeyse helak olacaktılar. Temîm oğulları süvarileri Hz. Peygamber'in (sav) huzuruna geldiğinde, bu ikisi Peygamber'in yanında seslerini yükselttiler. Birisi Mucâşî oğullarının kardeşi olan Akra b. Hâbis'i, diğeri de başka birisini yönetici adayı olarak Hz. Peygamber'e işaret etti. Nâfi der ki: Ben bu işaret edilen kimsenin ismini ezberimde tutamadım. Bunun üzerine Ebu Bekir, Ömer'e “bana muhalefet etmek istiyorsun” dedi. Ömer de “ben sana muhalefet etmek istemedim” dedi. Böylece tartışmada sesleri yükseldi. Bunun üzerine Allah "Ey iman edenler! Seslerinizi Peygamber’in sesinden fazla yükseltmeyin. Birbirinizle yüksek sesle konuştuğunuz gibi onunla yüksek sesle konuşmayın. Yoksa siz farkında olmadan bütün amelleriniz boşa gidiverir!" (Hucurât,2) ayetini indirdi. İbn Zübeyir der ki: Bu ayetten sonra Ömer, bir daha Hz. Peygamber'in duyup anlayacağı kadar bile onun huzurunda yüksek sesle konuşmadı. İbn Zübeyir aynı ifadeyi dedesi Ebu Bekir için kullanmadı.
Bana Abdullah b. Muhammed, ona Hişâm, ona Ma'mer, ona Zührî, ona da Enes b. Malik (ra) şöyle demiştir: Hz. Peygamber (sav) Hevâzin mallarından, Allah'ın, kendisine fey olarak verdiği ganimetten (Kureyşli) adamlara yüzer deve vermeğe başladığı zaman Ensar'dan bazı kimseler “Allah, Rasulullah'a mağfiret eylesin, O, Kureyş'e veriyor da bizleri terk ediyor. Hâlbuki kılıçlarımızdan hâlâ Kureyşlilerin kanları damlıyor” dediler. Enes der ki: Ensâr'ın bu sözü Rasulullah'a kulağına geldi, bunun üzerine Rasulullah, Ensâr'a haber gönderip onları deriden bir çadır içinde topladı, Ensâr dışında kimseyi de çağırmadı. Onlar toplanınca, Peygamber ayağa kalktı ve "sizin tarafınızdan bana ulaşan bu söz nedir?" buyurdu. Ensâr'ın iyi anlayışlıları “Ey Allah'ın Rasulü, bizim başkanlarımız hiçbir söz söylememişlerdir. Amma bizden yaşı daha genç olan bazıları 'Allah, Rasûlullah'a mağfiret eylesin, O, Kureyş'e veriyor da bizleri bırakıyor. Hâlbuki bizim kılıçlarımızdan hâlâ Kureyş kanı damlıyor' demişlerdir” dediler. Bunun üzerine Peygamber (sav) "Ben Kureyş'ten, henüz küfür ve şirk döneminden çıkmamış olan bazı kimselere dünyalık vererek onların gönüllerini İslâm Dinine alıştırmak istiyorum. İnsanlar aldıkları mallarla giderlerken, sizler evlerinize Peygamber'le gitmeye razı olmaz mısınız? Allah'a yemin ederim ki, sizin Peygamber'le Medine'ye dönüp gitmeniz, onların ganimet mallarıyla evlerine gitmelerinden şüphesiz daha hayırlıdır" buyurdu. Ensâr da “ey Allah'ın Rasulü, bizler Seninle Medine'ye gitmeye razıyız” dediler. Bunun üzerine Hz Peygamber (sav) de onlara "zaman gelecek çok kere başkaları size tercih edilecektir. Allah'a ve Rasulü'ne kavuşuncaya kadar sabrediniz. Çünkü ben havuz başında (sizi bekliyor) olacağım" buyurdu. Enes der ki: Fakat onlar sabretmediler.