221 Kayıt Bulundu.
Bize Mahmud, ona Ebu Üsame, ona Hişam b. Urve, ona Fatıma bt. Münzir, ona da Esma bt. Ebu Bekir şöyle demiştir: Ben Aişe'nin yanına girdim. İnsanlar namaz kılıyordu. Ben, insanların bu hali nedir dedim. Aişe başı ile gökyüzüne doğru işaret etti. Ben, bu bir ayet (alamet) mi diye sordum. Aişe yine başıyla evet dedi. Esma şöyle devam etti: (Bunun üzerine ben de namaza durdum.) Rasulullah (sav) namazı çok uzattı. Artık bana bir baygınlık hali geldi. Yanımda su dolu bir kırba vardı. Onun ağzını açtım ve ondan başıma su dökmeye başladım. Nihayet Rasulullah (sav) namazı bitirdi, güneş de açılmıştı. Rasulullah (sav) namazdan sonra insanlara hitap etmeye başladı; Allah'a layık olduğu sıfatlarla hamd ettikten sonra "amma ba'du" dedi. Tam bu sırada Ensar'dan bir grup kadın konuşup gürültü etmeye başladı. Ben de onları susturayım diye yöneldim. (Bundan dolayı hutbeyi duyamadım.) Aişe'ye; Rasulullah (sav) ne dedi diye sordum. Aişe şöyle dedi: Rasulullah şöyle buyurdu: "Şu makamımda cennet ve cehennem dahil bana her şey gösterildi. Ve şu da bana vahyolundu ki, sizler kabirlerinizde Mesîh Deccâl (yüzünden çekilecek) imtihanlara benzer veya ona yakın bir imtihan geçireceksiniz. Kabirde tek tek hepinize gelinecek ve bu adam hakkındaki ilmin nedir denilecek. Mümin veya imanından şüphe duymayan. Bu ihtimalli ifadeyi Hişam söyledi- kimse ise O, Allah'ın Rasulü Muhammed'dir. Bize deliller ve hidayet getirdi. Biz de O'na iman ettik, davetine icabet ettik, izine uyduk ve O'nu tamamen tasdik ettik diyecek. Bunun üzerine o kimseye rahat uyu. Biz senin O zata inandığını kesin bir şekilde bilmekteyiz denilecek. Amma münafık veya şüpheci olana gelince -bu ihtimalli ifade Hişam' aittir- ona da senin bu adam hakkındaki bilgin nedir denilecek. O da ben bilmiyorum, insanların bir şey söylediklerini işittim, ben de söyledim diyecektir." [Hişam der ki: Munzir bt. Fâtıma bunları bana söyledi, ben de aynen ezberledim. Şu kadar ki, Fatıma münafıklara ağır gelecek şeyler de söyledi.]
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Mahmud b. Gaylan arasında inkita vardır.
Bana Muhammed b. Râfi ve Abd b. Humeyd, onlara Abdurrezzak, ona İbn Cüreyc, ona Hasan b. Müslim, ona Tâvus, ona da İbn Abbas şöyle demiştir: "Allah Rasulü (sav), Ebu Bekir, Ömer ve Osman ile Ramazan Bayramı namazlarında bulundum. Hepsi de namazı hutbeden önce kılıyorlar, sonra hutbe veriyorlardı. (İbn Abbas) der ki: Allah Rasulü (sav) (hutbe sonrası) indi, -elleriyle adamları oturtmak isteyişini görüyor gibiyim.- sonra insanları yararak kadınların yanına kadar geldi, beraberinde Bilal vardı. Allah Rasulü (sav) 'Ey Peygamber! Mü’min kadınlar sana gelip de Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zinâ etmemek, çocuklarını öldürmemek, elleriyle ayakları arasında bir iftirâ uydurup getirmemek, dine ve akla uygun hiçbir konuda sana karşı gelmemek hususlarında sana bey‘at etmek istediklerinde, sen de onların bey‘atını kabul et ve onlar için Allah’tan bağışlanma dile! Şüphesiz Allah, çok bağışlayıcıdır, sonsuz merhamet sahibidir.' (Mümtehine, 60/12) ayetini okudu, bitirince de 'Siz hala bu (bey'atiniz) üzere misiniz?' diye sordu. Aralarından sadece bir tek kadın cevap verdi ve 'Evet ey Allah'ın Rasulü!' dedi. O zaman bu kadının kim olduğu bilinmiyordu. Rasulullah (sav) 'o halde sadaka verin' buyurdu. Bilal elbisesini açtıktan sonra 'haydi babam ve annem size feda olsun (ne verecekseniz verin)' dedi. Onlar da bilezikleri, yüzükleri Bilal'in elbisesine atmaya başladılar."
Bize Ebu Rabi' ve Kuteybe, o ikisine Hammad; (T) Bize Züheyr b. Harb, ona İsmail, o ikisine Eyyüb; (T) Bize İbn Nümeyr, ona babası, ona Malik b. Miğvel; (T) Bize Harun b. Abdullah, ona Muhammed b. Bekir, ona İbn Cüreyc; (T) Bize Harun b. Abdullah, ona Şucâ b. el-Velid, ona Musa b. Ukbe; (T) Bize Harun b. Said el-Eylî de, ona İbn Vehb, ona Üsame, onlara Nafi', ona da İbn Ömer'in rivayet ettiğine göre Nebi (sav) keler hakkında el-Leys'in Nafî'den rivayet ettiği hadis ile aynı manada rivayet etti. [Bir adam Rasulullah'a (sav) keler yemeğe dair soru sorunca, O; "ben onu ne yerim ne de haram ederim" buyurdu.] Şu kadar var ki Eyyüb'ün rivayet ettiği hadise göre: Rasulullah'a (sav) bir keler getirildi, onu ne yedi ne de haram etti. Üsame'nin rivayetinde ise şöyle denilmektedir: Rasulullah (sav) minber üzerinde iken mescitte bir adam ayağa kalktı.
Bize Osman b. Heysem -ya da bana Muhammed, ona Osman b. Heysem-, ona İbn Cüreyc, ona İbn Şihâb, ona İsa b. Talha, ona da Abdullah b. Amr b. Âs şöyle rivayet etmiştir: Peygamber (sav) kurban bayramının birinci günü hutbe okurken, bir adam O'na doğru kalktı ve “ey Allah'ın Rasulü, ben şu ibadetin şundan sonra yapılacağını zannediyordum” dedi. Bir diğeri kalkıp “ey Allah'ın Rasulü, ben şu üç ibadeti şöyle şöyle zannediyordum” dedi. Hz. Peygamber(sav) bu sorulara "yap, bu gün bu ibadetlerin önce ya da yapılmasından dolayı bir günah yoktur" buyurdu. Abdullah der ki: Hz. Peygamber'e o gün her ne şey sorulduysa "yap, bir günahı yok" buyurdu.
Bize Kuteybe b. Said, ona Süfyan, ona Amr, ona Ata, ona Safvan b. Ya'la , ona da babası (Ya'la b. Ümeyye) şöyle rivayet etmiştir: Hz. Peygamber'i (sav) minberin üzerinde "Ey Mâlik! Ne olur, Rabbine yalvar da canımızı alsın, işimizi bitirsin!” diye feryat edecekler." (Zuhruf, 77) ayetini okurken işittim."