359 Kayıt Bulundu.
Bize Yahya b. Bükeyr, ona Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihâb, ona Urve, ona da Hz. Aişe şöyle söylemiştir: Rasulullah (sav) bir gece odadan dışarıya çıktı, mescitte namaz kıldı. Bazı insanlar da namazda ona uydular. Sabah olunca insanlar bunu kendi aralarında konuştular. Bunun neticesinde gece daha çok insan toplandı ve Peygamber (sav) ile birlikte namaz kıldılar. Sabah olunca insanlar bu konuyu yine konuştular. Üçüncü gece mescide gelenler bir hayli fazla oldu. Rasulullah yine mescide çıktı, insanlar da Ona uyarak namaz kıldılar. Dördüncü gece olduğu zaman mescit, kalabalıktan insanları almadı. (Peygamber de onların yanına mescide çıkmadı). Ancak sabah namazını kıldırmak için mescide çıktı. Sabah namazını kıldırınca, insanlara döndü, kelime-i şehadet getirdi ve şöyle dedi: "Muhakkak ki dün geceki durumunuzdan haberdarım. Fakat ben, gece namazı üzerinize farz olur da sonra onu kılamazsınız diye endişe ettim." buyurdu. Bu hadisi rivayet etmede Yunus Ukayl'e mutâbaat etmiştir.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Yunus b. Yezid arasında inkita vardır.
Bize Abdülaziz b. Abdullah, ona Muhammed b. Cafer, ona Humeyd, ona da Enes (ra) şöyle söylemiştir: "Hz. Peygamber (sav) her hangi bir ay oruç tutmazdı. Biz de O'nu o ayın hiçbir gününde artık oruç tutmayacak zannederdik. Hz. Peygamber (sav) herhangi bir ay o kadar oruç tutardı ki, biz O'nun o ayın tamamını oruçlu geçireceğini zannederdik. Yine Hz. Peygamber'i (sav)gece namazı kılarken görmek istemezsin ama onu muhakkak namaz kılarken görürsün. Uyurken görmek istemezsin fakat onun uyuduğunu görürsün." Süleyman, Humeyd'den onun Enes'e (ra) oruç hakkında soru sorduğunu nakletmiştir.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Süleyman b. Hayyan arasında inkita vardır.
Bize Yahya b. Bükeyr, ona Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihâb, ona Urve, ona da Hz. Aişe şöyle söylemiştir: Rasulullah (sav) bir gece odadan dışarıya çıktı, mescitte namaz kıldı. Bazı insanlar da namazda ona uydular. Sabah olunca insanlar bunu kendi aralarında konuştular. Bunun neticesinde gece daha çok insan toplandı ve Peygamber (sav) ile birlikte namaz kıldılar. Sabah olunca insanlar bu konuyu yine konuştular. Üçüncü gece mescide gelenler bir hayli fazla oldu. Rasulullah yine mescide çıktı, insanlar da Ona uyarak namaz kıldılar. Dördüncü gece olduğu zaman mescit, kalabalıktan insanları almadı. (Peygamber de onların yanına mescide çıkmadı). Ancak sabah namazını kıldırmak için mescide çıktı. Sabah namazını kıldırınca, insanlara döndü, kelime-i şehadet getirdi ve şöyle dedi: "Muhakkak ki dün geceki durumunuzdan haberdarım. Fakat ben, gece namazı üzerinize farz olur da sonra onu kılamazsınız diye endişe ettim." buyurdu. Bu hadisi rivayet etmede Yunus Ukayl'e mutâbaat etmiştir.
Bize Muhammed b. Hâtim, ona Behz, ona Vüheyb, ona Musa b. Ukbe, ona Ebu Nadr, ona da Büsr b. Said, Zeyd b. Sâbit'in şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Nebi (sav), mescidin içinde kendisi için hasırdan bir odacık yapmıştı. Rasulullah (sav) orada birkaç gece namaz kıldı. Sonunda etrafına başkaları da toplandı..." [Râvi hadisi (diğer rivayetle) yakın manaya gelecek şekilde nakletmiş, ancak hadisin sonuna şöyle bir ilavede bulunmuştur: 'Şayet size farz kılınsaydı, onu yerine getirmezdiniz.']
Bize Abdullah b. Mesleme, ona Malik, ona Ebu Zübeyr, ona Tâvus, ona da İbn Abbas şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (sav), gece yarısında namaza kalktığında şöyle derdi: "Allahumme leke'l-hamdu ente nûru's-semâvâti vel-ard. ve-leke'l-hamdu ente kayyâmu's-semâvâti vel-ard. Ve leke'l-hamdu ente rabbu's-semâvâti ve-l-ardi ve-men fîhinn. Ente'l-hakk ve kavluke'l-hakk ve va'dukel-hakku ve-likâuke hakkun, ve'l-cennetü hakkun ve'n-nâru hakkun, ve's-sâatu hakkun. Allâhumme leke eslemtu ve bike âmentu ve aleyke tevekkeltu. Ve ileyke enebtu ve bike hâsamtu ve ileyke hâkemtu. Fağfir lî mâ kaddemtü ve mâ ahhartü ve mâ esrartü ve mâ a'lentü ente ilâhî. Lâ ilahe illâ ente." "Allah'ım! Hamd, sana mahsustur. Sen, göklerin ve yerin nurusun. Hamd, sana aittir. Gökleri ve yeri idare eden sensin. Hamd, sanadır. Göklerin, yerin ve içindeki (kullarının) Rabbi sensin. Hak, sensin. Sözün de haktır, vaadin de haktır. Seninle buluşmak haktır. Cennet, haktır. Cehennem, haktır. Kıyamet, haktır. Sana teslim oldum. Sana iman ettim. Sana tevekkül ettim. Sana yöneldim. Senin (yardımın) ile (düşmanlarıma) husumette bulundum. (Düşmanlarımla aramda) seni hakem kıldım. Geçmiş ve gelecek (günahlarımı), gizli ve açık (hatalarımı) affet. Sen, benim ilahımsın! Senden başka ilah yoktur!"
Bize Abdülaziz b. Abdullah, ona Muhammed b. Cafer, ona Humeyd, ona da Enes (ra) şöyle söylemiştir: "Hz. Peygamber (sav) her hangi bir ay oruç tutmazdı. Biz de O'nu o ayın hiçbir gününde artık oruç tutmayacak zannederdik. Hz. Peygamber (sav) herhangi bir ay o kadar oruç tutardı ki, biz O'nun o ayın tamamını oruçlu geçireceğini zannederdik. Yine Hz. Peygamber'i (sav)gece namazı kılarken görmek istemezsin ama onu muhakkak namaz kılarken görürsün. Uyurken görmek istemezsin fakat onun uyuduğunu görürsün." Süleyman, Humeyd'den onun Enes'e (ra) oruç hakkında soru sorduğunu nakletmiştir.
Bize Ebu Küreyb (Muhammed b. Alâ), ona Yahya b. Adem, ona Ebu Bekir b. Ayyâş, ona A'meş (Süleyman b. Mihran), ona Mansur (b. Mu'temir), ona Rib'î b. Hirâş, ona da Abdullah b. Mesud, hadisi Hz. Peygamber'den naklen şöyle aktarmıştır: "Üç kişi vardır ki Allah onları sever. Geceleyin kalkıp Allah’ın kitabını okuyan kişiyi, sağ eliyle verdiği sadakayı sol elinden gizleyen adamı, bir müfrezede bulunan ve arkadaşlarının yenilip kaçmasına rağmen düşmana karşı koyan kimseyi." [Ebu İsa (Tirmizî), hadisin bu senedle garib olup mahfuz olmadığını (şâz olduğunu) söylemiş, sahih olan tarikin; Şu'be ve başkalarına Mansur, ona Rib’î b. Hırâş, ona Zeyd b. Zabyân, ona da Ebu Zer'in Hz. Peygamber'den (sav) naklettiği sened olduğunu belirtmiştir. Ayrıca Ebû Bekir b. Ayyâş'ın çok hata yapan bir kişi olduğunu da eklemiştir.]
Bize Abdürrezzak, ona Mamer, ona ez-Zührî, ona Ebu Seleme b. Abdurrahman ve Ebu Hureyre ile görüşmüş olan el-Eğar, o ikisine de Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu haber vermiştir: "Allah Teala her gece gecenin son üçte birlik kısmı kalınca Dünya semasına yönelir ve şöyle buyurur: ' Dua eden yok mu duasına icabet edeyim. İstiğfar eden yok mu onu bağışlayayım. Benden isteyen yok mu ona istediğini vereyim.'"
Bize İbn Ebî Ömer, ona Abdullah b. Muâz es-San'ânî, ona Ma'mer, ona Âsım b. Ebî'n-Necûd, ona Ebû Vâil, ona da Muâz b. Cebel (ra) şöyle rivayet etmiştir: "Bir yolculukta Rasûlullah (sav) ile beraberdim. Seyahat esnasında bir gün O’nun yakınında bulundum. Bunu fırsat bilerek; 'Ey Allah’ın Rasûlü; beni cennete sokacak ve cehennemden uzaklaştıracak bir amel söyle!' dedim. Şöyle cevap verdi: 'Benden büyük bir şey istedin. Ama bu, Allah’ın kolaylaştırdığı kimse için şüphesiz kolaydır: Allah’a kulluk yapar, O’na hiçbir şeyi ortak koşmazsın! Namazı kılar, zekâtı verir, Ramazan orucunu tutar, Kâbe’yi haccedersin!' Sonra Hz. Peygamber; Şimdi sana hayır kapılarını göstereyim mi? diye sordu ve şöyle devam etti: 'Oruç kalkandır. Suyun ateşi söndürdüğü gibi, sadaka da hataları yok eder. Bir de insanın gece karanlığında namaz kılmasıdır.' Sonra Hz. Peygamber şu âyetleri okudu: "Onlar, korku ve ümit içinde Rablerine ibadet etmek üzere yataklarından kalkarlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan da Allah için harcarlar. Yaptıklarına karşılık onlar için ne mutluluklar saklandığını kimse bilmez. İman etmiş kimse, günaha batmış kimse gibi olur mu? Bunlar elbette eşit değildirler. İman edip dünya ve ahirete yararlı işler yapanlara, yapmış olduklarına karşılık, hazır olarak onları bekleyen, huzur içinde kalacakları cennetler vardır.(Secde, 32/16-19). Sonra, 'Sana işin esasını, direğini ve zirvesini söyleyeyim mi?' diye sordu. Ben de; 'Buyur, ey Allah’ın Rasûlü!' dedim. Şöyle devam etti: 'İşin başı İslâm’dır. Direği namazdır, zirvesi de cihâddır. Sana, bütün bunların can damarını haber vereyim mi? dedi. Ben yine; 'Buyur, ey Allah’ın elçisi!' dedim. Dilini göstererek; 'Buna sahip ol!' buyurdu. Ben; Ey Allah’ın elçisi, konuştuklarımızdan dolayı da hesaba çekilecek miyiz?' diye sordum. 'Anası ağlayasıca Muâz! İnsanları yüz üstü –veya burunları üzerinde, cehenneme sürükleyen, dillerinin hasadından başka bir şey midir?' dedi." [ Ebû İsa şöyle dedi: Bu hadis, hasen-sahihtir.]